deneme

25 Ağustos 2012 Cumartesi

ALTHUSSER “ÜSTAT” SUS, SUS Kİ, “TEORİ VE POLİTİKA” KONUŞSUN!


2. makale

ALTHUSSER “ÜSTAT” SUS, SUS Kİ, “TEORİ VE POLİTİKA” KONUŞSUN!

(Teori ve Politika dergisi ve coğrafyamızda Post-Marksizme zemin oluşturma çabaları)
(Sıkça sorulan sorular)

TP, 44. sayısında Ali Osman Alayoğlu kimi izlememiz gerektiği konusunda yolumuza ışık tutuyor: “Althusser’in yaptığı özeleştirilerle sürekli tahrifata uğrattığı Marx İçin ve Kapital’i Okumak’taki epistemolojik materyalist duruşu çıkış noktamızdır. Bu materyalist duruşta, tüm hayatı boyunca hiç değiştirmediği görüşleri baş köşede oturmaktadır. Marksizmin derin bir krizde olduğu bir dönemde, krizin teorik cepheden çözümü için çabalarken, Tarihin öznesiz ve ereksiz bir süreç olduğunu Althusser’siz ortaya koymayı düşünmek ne büyük bir hata olacaktır!“

Yazının başlığı “Bir Kez Daha Konuş Althusser!“ Yazısının girişinde Alayoğlu, “Balibar, “Bir kez daha sus Althusser” diyordu“ diyor ve sonra Balibar'ı konuşturarak devam ediyor: “Althusser sus,.. sus ki Althusser konuşsun!“
Bütünselliği ile “üstat” mı paylaşılamıyor, yoksa bir Althusser'in konuşması için diğer Althusser'in susması mı talep ediliyor, pek anlayamadım. Ama o kadar da önemli değil. Madem ki, Alayoğlu “Bir Kez Daha Konuş Althusser” diyor, biz de onu bir kez daha konuşturalım.

15 Ağustos 2012 Çarşamba

POST-MARKSİZMİN KAYNAĞI, YÖNTEMİ VE SAVLARI (Althusser'cilik Nedir, Ne Değildir) (Sıkça sorulan sorular)




Ön açıklama
Post-Marksizm denince aklıma Avrupa'nın 1968 gençlik kuşağı ve 1970-1980 dönemi geliyor. Eylemci, eylem içinde o gününün koşullarında devrimcileşen ve anladığı kadar devrimciliğin hakkını veren gençlikten bahsetmiyorum. O gençlik mücadele ederken, kısmen onun içinde, ama sürekli dışında kalan ve “tartışma kulüpleri“inde dünyayı ben yarattım tartışmalarını yapan “entel“ takımından bahsediyorum. Gençlik mücadelesi, “komünist parti“ örgütlenmeleriyle örgütlenmesinin doruk noktasına vardı; sonrasında Anadolu coğrafyasının da tanıdığı görüş ayrılıkları, bölünmeler, parçalanmalar derken geriye, bugünlere pek fazla bir şey kalmadı. Ama “entel“ takımı Marksizmi başkalaştırma; Marksizm diyerek Marksizmin içini boşaltma mücadelesini sürdürdü. Bu süreçte “üstat“lar, öğrencilerini yetiştirdiler ve yaşama veda ettiler, ama öğrencileri Marksizmin içini boşaltma davalarını inatla sürdürdüler. Gündüzleri amfilerde sürdürülen şiddetli tartışmalar akşamları tartışma kulübüne çevrilen “kırmızı şaraplı, biralı“ salonlarda, öğrenci yurtlarının “kafe“lerinde, “komün“lerde (öğrenci evleri) devam ettirildi. Burjuvazi uyanıktır, bu tartışmaların önderlerinin önünü açtı. Üniversiteleri, bir biçimde “K“cı olanlardan (“komünist“ olanlardan) temizledi, ama “Marksizmi yenileyenler“e; Marksizmi yeni koşullara göre geliştirenlere dokunmadı. Bu arada dünyanın “hal ve gidişi“ de değişti. Kapitalist dünyada bu değişimin kaçınılmazlığı 1974/75 ekonomik krizi sürecinde görüldü; Keynescilik artık gereksizdi ve yerini 1980'li yıllarla birlikte neoliberalizm almaya başladı (ABD, İngiltere). Sonra '90'lı yılların hemen başında Sovyetler birliği ve revizyonist blok dağıldı. Emperyalist burjuvazinin yoğun antikomünist saldırısı, aynı zamanda yönlendirmeyi de içeriyordu. Teori dünyası altüst oldu; Marksizm-Leninizm her alanında tarihinde görülmemiş bir bombardımana tutuldu; ortalık Markizm-Leninizmi değil, ama nedense sadece Marksizmi geliştirenlerden, ona katkıda bulunanlardan geçilmez oldu. Bu uğraşının toplamına Post-Marksizm deniyor.