deneme

14 Eylül 2010 Salı

İDEALİZMİN ÇARESİZLİĞİ, DİYALEKTİK MATERYALİZMİN ZAFERİ

Stephen Hawking, idealizm dünyasını altüst etti. Yeni kitabı „Büyük Tasarım“da evrenin oluşumunda tanrıya yer vermeyen, „evreni tanrı yaratmadı“ diyen Hawking'e başta dini çevrelerden olmak üzere „büyük patlama“ teorisini savunanlar saldırmaya başladılar. Ellerinden gelse klasik engizisyon mahkemesi kurarak insanlıktan aforoz edecekler. Klasik diyorum, çünkü modern olanını zaten kurdular.

Hawking'e göre evrenin tanrıya ihtiyacı yok veya evrenin oluşumunu açıklamak için tanrı gereksiz.
Hawking, daha önce „Zamanın Kısa Tarihi“ kitabını yazdığı dönemde (1988) böyle düşünmüyordu. Bu kitabında evrenin yaradılışında tanrının da bir rolünün olabileceği görüşüne yer veriyordu. Yeni kitabında ise „büyük patlama“nın fizik yasalarının kaçınılmaz sonucu olduğunu söylüyor.

Şimdiki Hawking, „spontan yaradılış, evrenin ve insanlığın niçin var olduğunun nedenidir“ ve bunu açıklamak için de mutlaka işe tanrıyı karıştırmamak gerekir anlayışında.

Hawking'de görülen özeleştirel gelişme sevindiricidir; bu, diyalektik materyalizmin zaferi ve idealizmin yeni bir açık yenilgisidir, Cern deneylerine umut bağlayan idealizme, “büyük patlama” teorisine büyük bir darbedir.

Değişen Hawking:
“Büyük patlama” teorisi ve Hawking:
“Eine kurze Geschichte der Zeit” („Zamanın Kısa Tarihi“) kitabında “Hawking-Penrose Teoremi” hakkında şöyle yazıyordu:
„Sonraki yıllarda (1965'te Penrose'nin teoreminden haberdar olduktan sonra, çn.),tekilliklerin var olmaları gerektiğini gösteren tanımlamaları şu veya bu teknik sınırlamalardan kurtaran yeni matematik yöntemleri geliştirdim. Bu çalışmanın sonucu olarak 1970'de ben ve Penrose tarafından ortaklaşa yazılan bir makalede büyük patlama tekilliğinin gerçeklik olmuş olacağını nihayet kanıtladık; (tabii) koşul, relativite teorisinin doğruluğu ve evrenin, izlediğimiz gibi, madde ile dolu olmasıdır.
Sonuçta bizim çalışmamız genel bir kabul gördü ve bugün hemen hemen herkes, evrenin bir büyük patlama tekilliği ile başladığından hareket etmektedir.

Ama işin içinde başka bir sorun var; bu arada görüş değiştirdim ve şimdi, başka fizikçileri evrenin bir tekillikten meydana gelmediği konusunda ikna etmeye çalışıyorum“ (Stephen W. Hawking, Eine kurze Geschichte der Zeit, s. 179).

Buna rağmen, S. Hawking, „büyük patlama“ teorisinden henüz bütün yönleriyle kopmamıştı. Ama evrenin başlangıç tekilliğine ve böylece „büyük patlama“ teorisine büyük bir darbe vurmuştu.

S. Hawking 1960'lı yıllarda „büyük patlama“ teorisinin matematik formülasyonuna ve mükemmelleştirilmesine büyük katkısı olan birisidir. Onda idealizm-diyalektik materyalizm arasında gelgitler; antagonist anlayışları bir tekilde; kendinde birleştirme özelliği vardır. Örneğin, „muhtemelen şimdi gerçekten de doğanın son yasalarını aramanın sonuna geldik“ (Stephen Hawking, Eine kurze Geschichte der Zeit, s. 196) diyerek idealist bir dünya görüşünü ifade ederken, aynı zamanda „şimdiye kadarki bütün tecrübelerimizle örtüşen devamlı tamamlanmış sonsuz teoriler silsilesi var. Ölçülerimizin kesinliğini sürekli daha da iyileştirdik veya izlemenin yeni bir seviyesine ulaştık; böylece, mevcut teoriler tarafından öngörülmeyen yeni fenomenler keşfettik ve bunları açıklamak için teorimizi değiştirmek ve daha da geliştirmek zorunda kaldık“(Agk, s. 210 ) diyerek de tamamen diyalektik materyalist anlayışlar savunmuştur.

S. Hawking'in idealist anlayışlarını fırlatıp atma cesareti onun diyalektik materyalist yönünden kaynaklanmaktadır. Öyle ki 1981'de Vatikan'da katıldığı bir konferansta Papa'nın görüşlerine de karşı çıkmıştır. 'Büyük patlamadan sonra evrenin gelişmesiyle uğraşmanıza karşı değiliz, ama büyük patlamanın kendisini araştırma çabasında olmayınız, çünkü o, tanrının eseridir' diyen Papa'nın bu dayatmasını kabul etmeyen Hawking'in, evrenin sınırsız, başlangıçsız ve sonsuz olduğunu gösteren bir model geliştirerek şu soruyu sormuştur: „Burada bir yaratıcı için yer var mı?“. Tabi onun bu çıkışı, idealist kampı hareketlendirmişti. Şimdi de öyle oldu.

S. Hawking, diyalektik idealist diyebileceğimiz akımın bir temsilcisidir. Lenin, „akıllı bir idealizm, akıllı bir materyalizme, aptal bir materyalizmden daha yakındır“ der (W. I. Lenin, Konspekt zu Hegels Vorlesungen über die Geschichte der Philosophie, C. 38, s. 263).
Hawking, “akıllı bir idealizmden” daha ileridir şimdi.

Bu türden idealistler, idealist bir dünya görüşüne sahiplerdir, ama yöntemleri eleştirel-özeleştireldir. Bundan dolayı, kendisinin adını da taşıyan teoremi geçersiz sayma cesaretini göstererek doğru düşünceleri savunabilmiştir. Bu türden idealistler gerçeğin ölçüsü olarak pratiği tanırlar; bu da kaçınılmaz olarak materyalizme yönlendirir ve sonuçta gerçekten de diyalektik materyalist dünya görüşüne varılır. Son kitabındaki görüşlerle S. Hawking'in idealist dünya görüşünden tamamen koparak; diyalektik idealist olmaktan çıkarak gerçekten de diyalektik materyalizmle bütünleşip bütünleşmediğini kitabını inceleyince anlayacağız ve bu çalışmasının bir değerlendirmesini de yapacağız.