deneme

1 Nisan 2002 Pazartesi

DİREN FİLİSTİN!


 
Terörist İsrail devleti, Filistin Otonomi Yönetimi’ne karşı sürdürdüğü savaşı resmen de açıkladı. Siyonist başı Şaron, Arafat’ı da resmen düşman ilan etti. İsrail ordusu her fırsatı değerlendirerek saldırıyor. Tankıyla, uçağıyla, füzesiyle yakıyor, yıkıyor, Filistin halkını katlediyor. Güç gösterisi, Arafat’ın karargahını ablukaya alarak sürdürülüyor.

Filistin halkı çaresiz olmadığını, teslim olmayacağını gösteriyor. Her İsrail saldırısına, katliamına intihar komandolarının eylemiyle, genel direnişiyle cevap veriyor.

Filistin-İsrail sorununun, sadece Filistin-İsrail ile sınırlı olmadığını Ortadoğu’daki son gelişmeler de göstermektedir. Oslo sürecinin sonlanması, İsrail tarafından da tanınan bir Filistin devletinin kurulması anlamına geliyordu. Siyonist başı, Beyrut Kabası Şaron, böyle bir gelişmeyi engellemek için her fırsatı değerlendirdi. Daha başbakan olmadan önce, Filistin-İsrail görüşmelerini engellemek için provokasyonlara girişti. Böylece görüşme sürecinin önünü tıkadı.

11 Eylül saldırısı, siyonist başı Şaron tarafından da kullanıldı/kullanılıyor. Amerikan emperyalizminin “uluslar arası terörizme karşı savaşı”nı İsrail, Filistin halkını teslim alma savaşına dönüştürerek sürdürüyor. İsrail, dünya kamuoyunun dikkatinin Afganistan Savaşı’na çevrilmiş olmasını da kullandı. Afganistan’da Taliban rejimine karşı uluslararası emperyalist koalisyon savaşını sürdürürken İsrail de, Filistin’i yakıp yıkmaya, onlarca Filistinliyi katletmeye devam etti.

Afganistan’dan sonra sıra Irak’a geldi. En son olarak ABD Başkan Yardımcısı Ortadoğu’yu turladı. Umduğunu bulamadı, Ortadoğu ülkelerini Irak “seferi” için kazanamadı. Amerikan emperyalizmi şimdi Arap ülkelerini Irak’a karşı savaşında müttefik olarak kazanabilmek için Filistin sorununu kullanıyor. Söylenmek istenen şu: Oslo sürecine dönülmesini, Filistin-İsrail sorununun sonlanmasını istiyorsanız Irak’a karşı savaşımda yanımda yer alırsınız, en azından sesinizi çıkartmazsınız!

İsrail’in pervasızlığının, dünya kamuoyunu hiçe saymasının altında yatan gerçek budur. İsrail, Amerikan emperyalizminin bu taktiğini biliyor ve desteğinden emin olduğu için de katliama devam ediyor.
Şaron, şu veya bu biçimde bir Filistin devletinin kurulmasını engelleyemeyeceğini biliyor. Siyonist başı, yakıp yıkma, katletme ve teslim alma politikasıyla Filistin devletinin kuruluşunu zorlaştırmayı ve aynı zamanda kişiliksizleştirilmiş bir önderlikle masaya oturarak istediğini kabul ettirmeyi hesaplıyor. Öncelikle de Camp David sürecinde uzlaşama sağlanamayan bazı konuların kendi lehine çözümünü hesaplıyor.

Filistin halkı, İsrail’in bu hesabını bozuyor. Filistin halkı, Arafat’ın teslimiyetini aşarak, teslim olmayacağını, kişiliksizleşmeyeceğini gösteriyor. Filistin direnişinin anlamı budur. Filistin halkı, Oslo sürecinin, Arafat’ın teslimiyetçi politikasının sonuç vermediğini veya bugünkü sonucu verdiğini, siyonizme ve Amerikan emperyalizmine karşı mücadele edilmeksizin sonuç alınamayacağını bir kez daha gördü.
Siyonizme ve emperyalizme karşı mücadele Ortadoğu’da yeniden Filistin’de örülüyor.
Filistin halkının bu mücadelesini kendi mücadelemiz olarak görüyoruz.
Diren Filistin!

İŞÇİ SINIFI VE ÜCRETLİLER - ÜCRETLİLERİN SINIFSAL KONUMU


İŞÇİ SINIFI VE ÜCRETLİLER

ÜCRETLİLERİN SINIFSAL KONUMU

Yazının konusunu yaklaşık tam belirleyebilmek için önce bazı kavramlara açıklık getirmek gerekiyor. Ücretliler, genellikle hizmet sektöründe çalışıyorlar. Hizmet sektörü ise maddi değerlerin üretilmediği sektördür. Çok sayıda değişik alt sektörlerden oluşan ve toplumsal ilerlemenin sonucu olarak kendini sürekli alt sektörlerle üretebilen bu sektörde çalışanların sınıfsal konumu devamlı tartışma konusu olmuştur. Sağlık, eğitim; sosyal hizmetler alanında, bankalarda, sigorta şirketlerinde, toplu taşımacılıkta, iletişimde, bir bütün olarak devlet bürokrasisinde vs. çalışanların ezici çoğunluğu, toplumsal işbölümündeki konumlarından ve ücretlendirilme biçiminden dolayı, işçi sınıfına göre birtakım farklı özelliklere sahiptir. Bu sektörde çalışanlar, başlı başına bir sınıfsal konuma sahip değiller. Yani ayrı bir sınıfı oluşturmazlar. Bu sektörde çalışanların bir kısmı, kimi özelliklerinden dolayı işçi sınıfının bir parçasıdır. Bir kısmı, kimi özelliklerinden dolayı işçi sınıfına yakınken, bir kısmı da kimi özelliklerinden dolayı küçük ve büyük burjuvazinin bir bileşenidir.