ORTADOĞU'DA
“İT DALAŞI” VE TÜRK BURJUVAZİSİNİN DURUMU
(Darbe
Karakterli “Renkli Devrim” Girişimi ve Sonrası - II)
Neden
Türkiye ile bu kadar uğraşıyorlar? Erdoğan'ın diktatör
olduğunu, faşist, ırkçı olduğunu, dini bütün olduğunu ve bu
özelliklerinden dolayı da “sempatik” görmediğinizi anladık.
Dünyada bu sıfatlara haiz çok sayıda diktatör var. Onlarla neden
bu kadar uğraşılmıyor da Erdoğan'la uğraşılıyor? Yoksa
“kasap sevdiği postu yerden yere vururmuş” durumuyla mı karşı
karşıyayız? Böyle bir durumla karşı karşıya olmadığımız
açık. Ama aynı zamanda Erdoğan sevilmediği, faşist, ırkçı,
İslamcı olduğu için gitsin durumuyla da karşı karşıya
değiliz. O zaman bu darbe girişiminin, Erdoğan gitsin demenin;
bunda ısrarlı olmanın başka nedeni veya nedenleri olsa gerek.
Darbe, girişimden öteye geçemediği ve iktidarda kaldığı için
şimdi Erdoğan'ın eline hiç beklemediği fırsatlar geçti ve o da
bunları tepe tepe kullanıyor; savaş uçağının düşürülmesinden
sonra Rusya ile neredeyse savaşın eşiğine gelinmişti, ama şimdi
ilişkiler, uçak krizinden önceki gelişmişlik seviyesinin üstüne
taşınıyor; Putin ve Erdoğan “can ciğer dost” oldular. ABD ve
AB, kendi eserleri olan başarısız darbe girişiminden sonra süklüm
püklüm durumdalar; suç üstü yakalandılar. Batı'lı güçler
darbeyle Erdoğan'ın gideceğine; istedikleri bir iktidarın
geleceğine kesin gözüyle bakıyorlardı. Ama olmadı ve darbenin
gerçekleşememesinden duydukları rahatsızlığı hiç de
diplomatik olmayan dille ifade ederek duydukları hazımsızlığı
dünya kamuoyuna yansıttılar. ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkeler
darbe sürecinde müttefikleri Türkiye'ye karşı hiç de
müttefiklik ilişkilerine tekabül etmeyen, hasmane tavır
almışlardır. Bu tavır, bu ülkelerde resmi ve özel birçok medya
organı tarafından dile getirilmişti. Şimdi ise mevcut ilişkileri
daha da germemek ve Erdoğan'ın daha fazla Kuzey'e ve Doğu'ya
bakmasını engellemek için birtakım dayatmalarına evet demek
zorunda kaldılar. Cerablus'un işgaline ABD'nin adeta boyun eğmesi
ve son olarak da “uçuşa yasak bölge” talebine AB'nin olumlu
yaklaşımı buna birer örnektir.