deneme

19 Aralık 2018 Çarşamba

BÜYÜK ANAVATAN SAVAŞINDA STALİN VE GENERALLERİ


Doğumunun 140. yılı vesilesiyle

BÜYÜK ANAVATAN SAVAŞINDA STALİN VE GENERALLERİ” 
 
çalışmasından bir kesit

Sovyet Generallerinin Anılarında Stalin...

Şimdiye kadar Stalin’in büyük ve geniş omuzlu ve dış görünümünün de halkın onu sarmaladığı o şöhretine uygun olduğuna sürekli inanmıştım. Ama karşımda ancak orta boylu, oldukça mütevazı giyinmiş birisinin durduğunu görünce şaşırdım, hatta biraz da hayal kırıklığına uğradım. Dış görünümü ve duruşu onu diğerlerinden hiç farklı kılmıyordu.

9 Aralık 2018 Pazar

FRANSA SOKAKLARI SARIYA BÜRÜNDÜ!


FRANSA SOKAKLARI SARIYA BÜRÜNDÜ!

Protestocular, isyanı taktir eden, ona değer veren siyasi bir geleneğin mirasçılarıdır. Onların bunun farkında olup olmamaları pek de önemli değil. İçinde doğdukları ve büyüdükleri ekonomik, siyasi, sosyal ortam sürekli öfke üretti. Bu öfke nihayetinde patlama noktasına geldi ve patladı; nicel olarak biriken öfke, isyana, yeni bir niteliğe dönüştü.

2 Aralık 2018 Pazar

ARJANTİN’DE G20 ZİRVESİ – ADET YERİNİ BULSUN ZİRVESİ


ARJANTİN’DE G20 ZİRVESİ – ADET YERİNİ BULSUN ZİRVESİ

30 Kasım - 1 Aralık arasında Arjantin’de gerçekleştirilen G20 zirvesi, adet yerini bulsun zirvesinden öteye geçemedi.

10 Kasım 2018 Cumartesi

"KRİZ MRİZ YOK, İNANMAYIN, HEPSİ MANİPÜLASYON"


KRİZ MRİZ YOK, İNANMAYIN, HEPSİ MANİPÜLASYON

EKONOMİNİN GÜNCEL SEYRİ (II)

Kriz kavramı çok, ama pek çok kolay kullanılıyor. Tamam, şunu anlıyorum; sorunun teorik muhtevasına, kapitalist sistemin iç çelişkilerine vakıf olmayanların, kendilerine göre ekonomide her olumsuz gelişmeyi kriz olarak tanımlaması anlaşılır. Bu türden olup da teori adına, sınıf adına, ideoloji adına; veya toplamında Marksizm-Leninizm adına görüş açıklayanların sayısı bu topraklarda hiç de az değildir. Ama bunların; ideolojik, sınıfsal, örgütsel, teorik duruştan ve mücadeleden bahsedenlerin kriz kavramını çok kolay kullanmaları oldukça düşündürücüdür. Bunun birçok nedeni olabilir, ama başlıca nedenler şunlar olabilir: Ya bunlar -bunlar örgütlü olanlardır- kapitalist sistemin siyasi yapısıyla baş edemeyecekleri düşüncesinden hareketle sistemi yıkma umutlarını krize bağlamışlardır ve bu nedenle kriz patlak verir Erdoğan giderde ısrar ediyorlar veya da Marksist kriz kavramının da birtakım nesnel yasaları içerdiğinden, daha genel anlamda ifade edersek; kapitalist ekonominin nesnel yasalarının olduğundan ve sermaye çevriminin de bu nesnel yasaların bir yansıması olduğundan bihaberler. Kriz veya değil, ne derseniz deyin, sermaye kendi yolunda ilerler. Önemli olan o yolu; sermayenin hangi yolda hareket ettiğini; çevriminin hangi aşamasında olduğunu anlamaktır. Bunun için de oldukça can sıkıcı, şevk kırıcı verileri ele almanız ve yüzde şu kadar arttı, yüzde şu kadar daraldı türünden açıklamalar yapmanız gerekir. Hele hele bir ekonomik krizin başlangıcından, ilk göstergelerinin analizinden bahsediyorsanız, o sıkıcı işten hiç kurtulamazsınız. Ama başka bir yol da yok değil: Kısa yolu, istatistiğin de bir bilim olduğunu reddedip, kolaycılığı seçip, önsel olarak herkesin kendiniz gibi düşündüğünden hareketle o sıkıcı işi atlarsınız ve burjuva basında işinize geleni alırsınız, bir de bunu uluslararası Post-marksist avane sürüsünün Marksizmin içini boşaltan, Marksizm-Leninizmi reddeden “yeni” görüşleriyle birleştirirseniz ekonomide kriz patlak verir ve diktatör gideri açıklamış olursunuz. Laf aramızda şunu da belirteyim; bu memlekette bu görüş son yıllarda, daha doğrusu sınıf mücadelesinde uzaklaşıldıkça sık sık dillendirilmeye başlandı ve hala da, hiçbir şey olmamış gibi savunuluyor. Tecrübe göstermiştir ki, bu türden dehşetli değerlendirmelerin ömrü çok kısadır. Doların TL karşısında hızlı değer kazanmasının ekonomi çökecek, diktatör gidecek umudunu nasıl yeşerttiğini unutmuş olamayız. Şimdi ne olacak? Yeşertilen o “umut”tan geriye ne kaldı? “Umut” yerini kısa zamanda hüsrana bıraktı. Aslında bu düşüncenin arkasında çok parlak bir zeka yatmakta! Düşünebiliyor musunuz, tek taş atmadan, toplumsal değişimi, altüst oluşu gerçekleştirecek özne diye gördüğün sınıfı örgütlemeden diktatörü gönderen, Saray’ını başına yıkan bir anlayış. Peki, dolar 10, 20, biraz da abartalım 30 TL’ye çıkar ve diktatör gider. Sonra ne olacak? İktidara mı geleceksin? Hayır. Aynı içerikli başka söylemlerle başka bir diktatör iktidara gelecek; bu burjuva sınıfın, sermayenin diktatörlüğüdür. Yoksa böyle olmayacak mı?

1 Kasım 2018 Perşembe

BİR DE DÖRTLÜ ZİRVE VARDI - ROJOVA DEVRİMİ TEHLİKEDE!



BİR DE DÖRTLÜ ZİRVE VARDI - ROJOVA DEVRİMİ TEHLİKEDE!

Suriye savaşı, daha doğrusu bu savaşta uzun süren bir durum söz konusu olduğunda insanlar nesnel durumdaki değişimi, olası gelişmeleri ele almaktan imtina etmeye başlıyorlar ve değerlendirmelerin merkezine aktörlerin vücut dilini, çaresizliklerini, mimiklerini vb. koyuyorlar. Bundan da anlaşılıyor ki, o konuda söylenecek fazla bir şey kalmamış ve sanki konunun “hali pür melali”, bizi, aktörlerin “hali pür melali” perspektifi zemininde ilgilendiriyor gibi bir durum ortaya çıkıyor. Aslında bu, genel anlamda “sol”un Suriye savaşı değerlendirmelerindeki “hali pür melali”dir.

21 Ekim 2018 Pazar

ENFLASYON DEDİĞİN NE Kİ, İKİ AYDA BİTİRİRSİN!



ENFLASYON DEDİĞİN NE Kİ, İKİ AYDA BİTİRİRSİN!

EKONOMİNİN GÜNCEL SEYRİ (I)

Türkiye’de ekonominin güncel durumunu iki makalede ele alacağız. İlk makalede enflasyonu, enflasyona karşı mücadelede hükümetin programını ve neyi amaçlandığını açıklamaya çalışacağız.

1 Ekim 2018 Pazartesi

MARKS’I KENDİMİZE BENZETMEYE ÇALIŞMAYALIM - MARKS’A BENZEMEYE ÇALIŞALIM!



MARKS’I KENDİMİZE BENZETMEYE ÇALIŞMAYALIM - MARKS’A BENZEMEYE ÇALIŞALIM!

Nasıl bir süreçten geçiyoruz ki, bu garip, evet saçma denebilecek değerlendirmeler yapılabiliyor? Bir cevap bulamadım. Gayet “normal” bir ekonomik kriz sürecindeyiz. Böylesi dönemlerde toplumsal muhalefeti, devrimci özne önderliğinde örgütlemek için acil taleplerin tespit edilmesi, bunların işçi sınıfı ve emekçi yığınlara ulaştırılması, onların bu doğrultuda mücadeleye seferber edilmesi gerekir. Bunu yapanlar var. Ama garip olan, saçma olan, kriz süreci, evet bu ekonomik krizin nedeni konusunda bu krizin yükünü en çok çekenlerin; işçi sınıfı ve emekçilerin yanlış aydınlatılmasıdır. Öyle bir yanlış yapılıyor ki, sonuçta bu iddiada olanlar, dolaylı olarak yıkmak istedikleri bu köhnemiş kapitalist sistemi savunuyor, onu temize çıkartıyor olduklarının farkında değiller.

11 Eylül 2018 Salı

YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (VI)


YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (VI)

DÜNYA VE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GÜNCEL SEYRİ ÜZERİNE

Yeni bir dünya fazla üretim krizi patlak vermeden ve “ayrık otu” yaygaraları başlamadan önce...

Ekonomik Kriz ve “Ayrık Otları”

28 Ağustos 2018 Salı

YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (V)


YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (V)


VI-EKONOMİK KRİZ TEORİLERİ

1-Burjuva Kriz Teorileri

230'dan fazla kriz nedeni sayıp da gerçeği söyleyememek ancak burjuvaziye özgüdür!
Burjuva kriz teorileri başlığını kullandığımız için, burjuvazinin ekonomik krizler üzerine bütünsellik arz eden bir anlayışının olduğunu ifade ettiğimiz anlaşılmamalıdır. Burjuvazi, her dönem, kapitalizmin o andaki gelişmesine (ekonomik yükselişe-krize) kafa yoran, sorunun nedenlerini açıklamaya çalışan ekonomistlerini, filozoflarını çıkartmıştır. Bunlar her seferinde sorunun nedenini bulduklarına inanmışlardır. Ama patlak veren her ekonomik kriz, tespit edilen nedenlerin yanlışlığını açığa çıkartmıştır.

23 Ağustos 2018 Perşembe

YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (IV)


YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (IV)


IV- MARKSİST KONJONKTÜR POLİTİKASI

Marks, ekonomik krizleri, sisteme özgü güçlerden hareketle açıklar. Keynes de aynı görüştedir. Marks’ın görüşüne göre –Keynes’e göre de- konjonktürel dalgalanmalar sadece ve sadece sosyalleştirme süreçleriyle yok edilirler. Keynes bunu, kapitalist ekonomiyi muhafaza ederek ve devletsel yatırım yönlendirilmesiyle bağlam içinde gerçekleştirmeyi savunurken, Marks, sorunun çözümü için yegane yolu, kapitalist üretim biçiminin yıkılmasında/aşılmasında görür.

5 Ağustos 2018 Pazar

YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (III)


YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (III)


III- EKONOMİK KRİZLERİN ZORUNLULUĞU/KAÇINILMAZLIĞI

Ekonomik krizin kaçınılmazlığı üzerine Marksist teorinin bazı açılımlarını tezleştirmekle yetiniyoruz.
Ekonomik krizin nedeni çoktur. Ama esas olan, her seferinde temel kapitalist ilişkilerin keskinleşmesidir:

20 Temmuz 2018 Cuma

YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (II)


YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (II)


II-KAPITALIZMDE EKONOMIK KRIZIN OLASILIĞI

Ekonomik krizin olasılığı üzerine Marksist teorinin bazı açılımlarını tezleştirmekle yetiniyoruz.

15 Temmuz 2018 Pazar

YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (I)



YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (I)

TEORİ SORUNU
EKONOMİK KRİZ VE MARKSİST KONJONKTÜR TEORİSİ

I- MARKSİST KONJONKTÜR ARAŞTIRMASI VE KONJONKTÜR AÇIKLAMASI

Gelişmeler, önümüzdeki dönemin gündeminde ekonomi sorunlarının sıkça ele alınacağını gösteriyor. Devrim iddialı örgütlerin ekonomik kriz bağlamında hazırlayacakları platformları, “kriz Programları”nı okuyacağız. Bakalım kim ne türden görüşler savunacak ve krizle işçi sınıfı - sınıf mücadelesi ve devrim arasında nasıl bir bağ kuracak. Şimdiye kadar böyle bir çalışmaya rastlamadım. Belki yapanlar olmuştur. Her kriz öncesinde, “umarım bu sefer yapılır” umudumu dinç tutmaya devam ediyorum.

18 Mayıs 2018 Cuma

ERKEN SEÇİM VE EKONOMİ



ERKEN SEÇİM VE EKONOMİ

Bu sefer iş ciddiye benziyor. Ufukta bir ekonomik kriz bulutları gözüktü. “Teğet” geçer mi orası bilinmez. Aynı zamanda bu krizin ne zaman patlak vereceği de bilinmez. Ama bizde, bu coğrafyada dövizdeki iniş ve çıkışa göre, enflasyondaki gelişmeye göre hemen kriz patlatıp Erdoğan'ı saraydan kovanlar hiç de az değildir. Erdoğan’ı, kriz patlatarak, ipe sapa gelmez söylemlerle koltuğundan etmeyi meslek edinmişlerin sayısı gerçekten hiç az değildir. Tabii, ekonomiyi hiç krizden çıkartmayanlar da var. Onlar da ayrı bir sorun. Varılan sonuç, soruna nasıl bakıldığıyla doğrudan ilişkilidir. Soruna Marksist kriz teorisi açısından bakanların analizleriyle diğerlerinin analizleri arasında sınıfsal bir duruş farkı vardır. Diğerleri derken, sadece burjuva ekonomistleri değil, Marksist olma iddiasında olanları da kast ediyorum. Ama bu sefer, bu yazıda onları rahat bırakacağım.

16 Mayıs 2018 Çarşamba

Aylan Kurdi ve Fadi Abu Salah


Aylan Kurdi ve Fadi Abu Salah


Aylan Kurdi:

Kobene’den yola çıkmıştı. Henüz 2-3 yaşında olmasına rağmen “Batı değerleri”ne savaş açmıştı. Bu nedenle AB yollarına düşmüştü. Durumu fark eden AB, o “değerler topluluğu”, Aylan’ı 2 Eylül 2015’te Ege Denizi’nde böyle durdurdu.




 Fadi Abu Salah:

Filistin direnişinin sembollerindendi. 2008’de İsrail’in gerçekleştirdiği hava saldırısında iki bacağını kaybetti. Siyonizmin ağır silahlarına karşı sapanıyla direnişi sürdürdü. Kendini Golyat sanan İsrail, Fadi Abu Salah’ı sapanıyla görünce Davud’la karşılaştığını sanarak korktu. Yok olmamak için olsa gerek onu 15 Mayıs 2018’de katletti. 






14 Nisan 2018 Cumartesi

DOST VE DÜŞMAN



DOST VE DÜŞMAN*

Sosyalist Sovyetler Birliği, mazlumların, ezilen ulusların hep yanında olmuştur

Suriye savaşı sadece Suriye savaşı değildir
Suriye savaşı, sadece Suriye ile sınırlı kalabilecek bir savaş değildir. Suriye'den kim ne istiyor veya koskoca dünyada neden Suriye gibi nispeten küçük bir ülke, irili ufaklı emperyalist ülkeler ve gerici bölge iktidarları arasındaki çıkar çelişkilerinin keskinleştiği bir alan oldu? Suriye, Amerikan emperyalizminin “Genişletilmiş Ortadoğu Projesi”nin merkez alanlarında olmasaydı; İsrail ile (İsrail'e göre) nispeten büyük ve güçlü ülke olarak komşu olmasaydı; Doğu Akdeniz'de enerji kaynakları keşfedilmeseydi; Basra Körfezi'nden Avrupa ve dünya pazarlarına enerji nakli için boru hattı rekabeti olmasaydı (Türkiye yerine Körfez'den Doğu Akdeniz'e uzanan boru hattı); İran'ın “Şii Hilali” kavramı üzerinden Doğu Akdeniz'e inme stratejisi olmasaydı; Türkiye'nin Ortadoğu üzerinde tahakküm planları olmasaydı; Rus emperyalizminin Avrasya üzerine Amerikan jeopolitikasını Ortadoğu'da karşılama anlayışı olmasaydı; Doğu Akdeniz enerji kaynakları ve dünya pazarlarına sevkıyatına müdahil olmak istemeseydi vs. Suriye'de “Suriye savaşı” diye tanımladığımız bir savaşa gerek kalmazdı veya bu kadar kanlı olmaz ve uzun sürmezdi. Belirttiğimiz bu esas nedenlerden dolayı emperyalistler arası çelişkiler bu ülkede yoğunlaşmıştır. 

SURİYE EKSENLİ SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞI



SURİYE EKSENLİ SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞI*

Suriye'de emperyalist güçler arasında savaş tehlikesi dramatik bir seviyeye çıktı. Bir taraftan Amerikan emperyalizmi, diğer taraftan da Rus emperyalizmi Suriye sahasında bölgesel ve küresel oyunları için şimdiye kadarki rekabetlerini savaş tehlikesi boyutuna getirdiler. Bu dramatik gelişmenin görünürdeki nedeni Duma'da gerçekleştirildiği söylenen zehirli gaz saldırısı. Ortada bir kanıt olmamasına rağmen ABD başta olmak üzere Batı'lı güçlerin tepkisi, her halleriyle saldırmak için bir fırsat kolladıklarını göstermektedir. Buna karşın Rusya, bunun bir provokasyon olduğunu söylüyor ve Amerika'nın açık savaş tehdidine boyun eğmeyeceğini açıklıyor.

27 Mart 2018 Salı

İŞÇİ SINIFINI ANLAMANIN, İLİŞKİ KURMANIN VE ÖRGÜTLEMENİN YOL VE YÖNTEMLERİ ÇOKTUR


BU DA BİR YOL DEĞİL Mİ?

İŞÇİ SINIFINI ANLAMANIN, İLİŞKİ KURMANIN VE ÖRGÜTLEMENİN
YOL VE YÖNTEMLERİ ÇOKTUR

Türkiye'de tarihi misyonun devrim yapmak olan örgütlerin sayısı bayağı çoktur. İrili-ufaklı bu örgütlerin hemen hepsinin siyasi programı veya en azından bir program anlayışı vardır. Bu örgütlerden, hangi türden ve kapsamda olursa olsun demokratik devrimden başlamak gerektiğinden bahsedenlerin programları iki aşamalıdır. Önce demokratik devrim (demokratik devrim programı) sonra da sosyalist devrim. Doğrudan sosyalist devrimden bahsedenlerin ise sosyalist devrim programları vardır. Programlar içerik bakımından birbirine çok benzer. Bu doğaldır. En fazlasıyla öncelikle hangi sınıfa hitap edildiği konusunda ayrılık vardır. Örneğin “yarı-feodal üretim ilişkileri”ni (“yarı-feodal üretim tarzını” yıkmak isteyenler kaçınılmaz olarak feodal sınıfa bağımlı köylülüğü öncelikle örgütlemek ve “ulusal kapitalizmi” geliştirdikten sonra işçi sınıfıyla sosyalizme geçmek isterler. Diğerlerinde ise öncelik işçi sınıfını örgütlemektir. Hitap edilen sınıf belirlendikten sonra toplumun diğer sınıf ve sosyal tabakaları ile nasıl bir ittifak kurulacağı ikincil -önemsiz değil- bir sorun olur.

18 Mart 2018 Pazar

“FIRAT KALKANI HAREKATI” VE “ZEYTİN DALI HAREKATI” TÜRK BURJUVAZİSİNİN YENİ ULUSAL GÜVENLİK KONSEPTİ’NİN UYGULAMASIDIR




FIRAT KALKANI HAREKATI” VE “ZEYTİN DALI HAREKATI” TÜRK BURJUVAZİSİNİN YENİ ULUSAL GÜVENLİK KONSEPTİ’NİN UYGULAMASIDIR

Marks, Engels, Lenin ve Stalin’den Öğrenemedik, Bari Sun Tzu’dan Öğrenelim

Faşist diktatörlüğün sınır ötesi operasyonları, somutta da “Fırat Kalkanı Harekatı”ıyla Cerablus-Azez-El Bab alanını işgali ve şimdi de devam eden Efrin’i işgal girişimi, sadece Kürt özgürlük mücadelesine karşı bir saldırganlık değildir. Şüphesiz, Türk burjuvazisinin kendine göre vazgeçilemez amacı, Kürt ulusunun, inkarı, imhasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana bu, Türk burjuvazisinin bu coğrafyada bir Türk varoluş felsefesidir; şovenizmi, ırkçılığı besleme ve yönlendirme kaynağıdır. Ama burjuvazinin Rojova’da işgalci girişimi salt bununla sınırlı değildir. Bu işgalcilik Türk burjuvazisinin yeni ulusal güvenlik konseptinin uygulamasıdır. Burjuvaziye göre Güney’de tehdit algılamasının esas aktörü Amerikan emperyalizmdir; ABD Kürtleri vurucu güç olarak kullanmaktadır. Bu nedenle somutta, bu konseptin güneyde uygulanmasında karşısında duran, düşman olarak algıladığı güç Rojava Kanton oluşumlarıdır.
Bu konseptin, örneğin Batı Trakya, Ege ve Akdeniz ayağında ise Yunanistan düşman güç olarak algılanmaktadır.

5 Mart 2018 Pazartesi

SURİYE'DE KESKİNLEŞEN EMPERYALİSTLER ARASI ÇELİŞKİLERİN VE SAVAŞIN YENİ BİR AŞAMASI



SURİYE'DE KESKİNLEŞEN EMPERYALİSTLER ARASI ÇELİŞKİLERİN VE SAVAŞIN YENİ BİR AŞAMASI

Afrin'de faşist diktatörlük şiddetli bir direnişle karşı karşıya kaldı. İşgal planladıkları gibi ilerlemiyor. Kürtlerin şiddetli direnişi işgali yavaşlatıyor. Her halükarda Türkiye'nin Afrin'i işgal girişimi daha şimdiden Suriye'de emperyalistler arası çelişkilerin oldukça keskinleştiğini ve Suriye eksenli Ortadoğu'da emperyalist savaşın yeni bir aşamaya geçtiğini; tarafların bugüne kadar olmadığı derecede açıkça saflaştığını göstermektedir.

4 Şubat 2018 Pazar

FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜN AFRİN “SEFERİ” VE ROJAVA DEVRİMİNİN GELECEĞİ



FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜN AFRİN “SEFERİ” VE ROJAVA DEVRİMİNİN GELECEĞİ

SURİYE SAHASINDA JEOPOLİTİK OYUNLAR VE TÜRK BURJUVAZİSİNİN ULUSAL GÜVENLİK KONSEPTİ

Oyun büyük, hem de çok büyük!
20 Ocak’tan bu yana Afrin faşist Türk ordusu tarafından çembere alındı. Havadan ve karada yoğun bombardıman ve ÖSO (1) eşliğinde Afrin’in işgali gerçekleştirilmek isteniyor. Ama bu savaş sadece Afrin’le sınırlı değildir. Veya Suriye savaşı, sadece bir Suriye savaşı, sorunu değildir. Bu savaşta Kürt sorunu da belirleyici değildir. Çünkü bu savaş emperyal güçlerin; somutta da Amerikan emperyalizminin, Rus emperyalizminin ve onun arkasında Çin emperyalizminin, yerel güç olarak Türkiye, İran ve İsrail’in Ortadoğu’yu yeniden siyasi olarak şekillendirmek için jeopolitik oyunudur. Ortadoğu’da, Suriye’de ABD ve Rusya oyunu küresel perspektifle, küresel çıkarlarına göre oynuyor. Bu iki ülke küresel jeopolitikanın; jeopolitik konseptlerinin Ortadoğu ayağında çarpışıyorlar. Bu oyun onları dünya hakimiyeti planlarını gerçekleştirmek için Ortadoğu’da karşı karşıya getiriyor. Bu karşı karşıya gelmede Esad rejimi ve Kürt sorunu onların umurunda bile değildir. Türkiye, İran ve İsrail’in de kendilerine göre hesapları var: İran, olası bir Amerikan saldırısını, saldırı olmasa da sıkıştırmasını kendi sınırlarında değil, Lübnan ve Suriye sahasında karşılamak istiyor. İsrail, Amerikan emperyalizminin doğrudan katkısıyla Ortadoğu’da kendine sorun çıkartabilecek güçlü devletlerin yapılanmasını istemiyor; İsrail için devletçiklere ayrılmış bir Ortadoğu en iyi Ortadoğu’dur. Türkiye ise yeni ulusal güvenlik konsepti doğrultusunda hareket etmektedir. Bu, nasıl bir konsepttir, neyi amaçlamaktadır, bunu aşağıda ele alacağız.

21 Ocak 2018 Pazar

AFRİN’İ İŞGAL GİRİŞİMİ SÖMÜRGECİLİKTİR


AFRİN’İ İŞGAL GİRİŞİMİ SÖMÜRGECİLİKTİR,
TÜRK BURJUVAZİSİNİN ULUSAL GÜVENLİK POLİTİKASININ BİR SONUCUDUR

Afrin’i işgal girişimi, sömürgeci hayalde, Kürt halkına yönelik katliamda yeni bir adımdır; Suriye merkezli Ortadoğu’da emperyalistler arası (Rusya-ABD) çıkar çatışmasının yeni bir görünümüdür. Bu, kendi geleceğini kendi eline almak isteyen, kendi yönetimini özgürce kurmak, özgürce yaşamak isteyen Afrin halkına baskıyı ve sömürgeciliği dayatmaktır. Bu işgal girişimi Türk burjuvazisinin ulusal güvenlik konzepti algılamasının bir sonucudur; bunda ne işçi sınıfının ne emekçi yığınları ve ne de bölge halklarının bir çıkarı vardır. Bu, Suriye sahasında yer alan irili ufaklı işgalci güçler arasındaki çelişkilerin bir yansıma biçimidir. Sorun sadece Arfin’le sınırlı olarak da kalmayacaktır. Cerablus-el Bab’ın işgali döneminde öncelikle Menbiç ve Afrin de dillendirilmişti. İşgalcilerin Afrin’de amaçlarına ulaşmaları durumunda sırada Menbiç ve “Fırat’ın doğu yakası”nın olduğu açıkça söylenmektedir.

17 Ocak 2018 Çarşamba

KARL LIEBKNECHT’İN ANISINA


Rosa Luksemburg ve Karl Liebknecht’in Anısına (II)

Alman İşçi Sınıfı Geleneğinin Bir Parçası ve Devamı

Baba Wilhelm ve Oğul Karl Liebknecht*

Önsöz Yerine

“K. Liebknecht … Bu ismi bütün ülkelerin işçileri tanıyorlar. Antant ülkelerinde bu isim proletaryanın çıkarları için bir önderin sadakatının, sosyalist devrime bağlılığının sembolüdür. Bu isim kapitalizme karşı gerçekten dürüst, gerçekten fedakar, acımasız mücadelenin sembolüdür. Bu isim, emperyalizme karşı uzlaşmasız mücadelenin, sözde değil fiiliyatta mücadelenin, tam da kendi ülkesini emperyalist zaferlerin sarhoşluğunun sardığı zamanda büyük fedakarlık gerektiren (mücadelenin) sembolüdür.” (Lenin, “Amerika ve Avrupa İşçilerine Mektup”tan, C. 28, s. 445)

15 Ocak 2018 Pazartesi

ROSA LUKSEMBURG’UN ANISINA


Rosa Luksemburg ve Karl Liebknecht’in Anısına (I)*

Rosa Luksemburg’un Siyasi Yaşama Atılışı

Rosa Luksemburg (bundan sonra Rosa), bir Yahudi tüccar ailesinin kızı olarak Polonya’nın o dönem Rusya’ya dahil olan Lublin ilinde 5 Mart 1871’de doğmuştu. Çarlığın milliyetler ve azınlıkların dinleri üzerindeki baskısı, işçi ve köylülerin korkunç yoksulluğu Rosa’yı çocuk yaşta siyasi faaliyete çekti. O, daha 16 yaşındayken Polonya’da illegal devrimci mücadelede yer alıyordu. Ne var ki, O’nun Polonya’daki -Varşova- illegal mücadelesi fazla sürmedi. Tutuklanma tehlikesi olduğundan dolayı bağlı olduğu “II. Proletarya” örgütü tarafından 1889’da yurt dışına kaçırıldı. İsviçre’nin Zürih şehrine gitti. Zürih o zaman Rus ve Polonya’lı mültecilerin merkezi durumundaydı. 1893’de O, “Polonya Krallığı Sosyal Demokrasisi”nin kurucularından birisiydi. Yine 1893’de Rosa “İşçi Davası” -Polonya Krallık Sosyal Demokrasisi”nin organı redaksiyonu üzerinden, ilk defa “Enternasyonal Sosyalist İşçi Kongresi”ne katıldı. Rosa, Plechanov, Axelrod, Vera Sassulitsch gibi devrimci sosyalistleri Zürih’te tanımıştı. Leo Jogisches’i de (eşi) 1890’da yine Zürih’te tanımıştı. Bir Alman sosyalisti ile kısa bir göstermelik evlilik yaparak Alman vatandaşı olan Rosa, 1896’da Almanya’ya geçer. Bebel ve Liebknecht’in devrimci sosyal demokrasisine katılır.