deneme

31 Aralık 2010 Cuma

EKONOMİK KRİZ REKABETİ KESKİNLEŞTİRİR, DERİNLEŞTİRİR VE KAPSAMLAŞTIRIR - SÜPER TEKELLER ARASINDA REKABETİN SONUÇLARI VE GÜÇ DENGESİNDE DEĞİŞİM


Ekonomik güç dengesinde tektonik bir kayma yaşanmaktadır. Yaşanmakta olan kriz güç dengesindeki bu kaymayı çok açık bir biçimde göstermektedir. Ekonomide değişen denge, kaçınılmaz olarak politikada ve askeri alanda da etkisini gösterecektir. Kriz dönemlerinde kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasının etkisi, konjonktürün kriz dışı aşamalarına nazaran oldukça açık bir biçimde görülür; öyle ki, görmeyen veya görmek istemeyen görmek zorunda kalır. Bu, gerçeğin görülmesinden başka bir anlam taşımaz. Bazı „gelişen“ ülkelerin dünya ekonomisinde önplana çıkmaları, birinci sınıf oyuncu olmaları veya emperyalist olmaları veya emperyalist ülke olarak gelişmeleri, yaşanmakta olan ekonomik krize kapitalist sistemin sonu geldi, sistem kendiliğinden çöküyor yakıştırması yapanları hayal kırıklığına uğratabilir. Bu onların sorunu. Bu unsurlar bilim adına, teori adına sergiledikleri seviyesizliğin hesabını veriler mi? Bilmiyorum. Aslında pek de önemli değil. Onlar yaşamdan ders çıkartmama konusunda üstattırlar; her krizi kapitalizmin kendiliğinden çöküşü olarak açıklamışlardır. Şimdi susuyorlar, gelecek kriz patlak verince yeniden ortaya çıkacaklar ve kapitalizmin çöküşünü ilan edecekler.

Teori dünyasını sadece bu unsurla renklendirmiyor. Aksi taktirde tekdüze, sıkıcı bir dünya olurdu. Teori dünyasının başka renklendiricileri de var: Örneğin ulus-devleti yok edenler veya en azından önemsizleştirenler. Bu unsurlara göre de uluslararası tekeller ve IMF, DB ve başka uluslararası kurumların dünya ekonomisindeki ağırlığından dolayı ulus-devlet yok olmaktadır. Yaşanmakta olan ekonomik krizin bu teoriyi de yerle bir etmesi bu unsurlar açısından pek önemli değil. Uluslararasılaşmış sermaye, ulusal kökeninden kopmuştur; yeni bir düzen kurmaktadır. Artık emperyalizm çağı aşılmıştır; emperyalizm ötesi bir düzene geçilmiştir vs. Bu unsurlar içinde en cüretlisi A. Negri'dir. En azından bir „İmparatorluk“ kurmuştur! Sermaye karşısında herkesi bir biçimde sömürülen yapmış ve işçi sınıfını „çokluk“un sadece ve sadece bir bileşeni durumuna getirmiştir.
Kriz sürecinde devleti etkisizleştirenleri ve uluslararasılaşan tekelci sermayeyi devletten kopartanları zor durumda bırakan gelişmeler de oldu. Aslında yeni bir şey olmadı; her ekonomik kriz döneminde görülen gelişmeler yinelendi: Uluslararası alanda; dünya pazarlarında, uluslararası toplantılarda -örneğin G 20'lerin toplantılarında- her bir devlet kendi sermayesine sahip çıktı. Kriz, devletler ve uluslararası tekeller arasındaki çelişkileri keskinleştirdi, kapsamlaştırdı ve derinleştirdi. Mali pazarların liberalleştirilmesini, genel anlamda neoliberalizmi savunanlar, korumacı adımlardan bahsetmeye başladılar; kur savaşları, ticaret savaşları gibi kavramları sık sık kullandılar. Anladık ki, ne devlet küçülmüş ne de ekonomiden „elini eteğini çekmiş“. Sadece birtakım fonksiyonlarında değişme olmuş, ama kendi sermayesini koruma konusunda tavizsiz tavrını devam ettiriyor.
Bahsettiğimiz bu gelişmeleri (Ekonomik kriz rekabeti keskinleştirir, derinleştirir ve kapsamlaştırır) en çarpıcı bir biçimde uluslararası tekeller arasındaki rekabette de görebiliriz. Bu alandaki rekabetin sonuçlarını aşağıdaki verilerde görüyoruz.

Uluslararası tekellerin ve onlara bağımlı işletmelerin sayısal gelişmesi: 

Uluslararası tekellerin ve onlara bağımlı işletmelerin sayısı
Yıllar
Tekel sayısı
Artış, %
Bağımlı firma sayısı
Artış, %
1969
7 200
100
27 000
100
1990
37 000
514
170 000
630
1995
44 000
611
280 000
1037
2001
65 000
903
850 000
3148
2005
69 727
968
690 391
2557
2009
82 000
1139
810 000
3000
UNCTAD, WIR, farklı yıllıklar. Oranları biz ekledik.

Uluslararası tekel sayısı 1969’da 7.200’den 2009’da 82 bine çıkarak 40 sene içinde 11,4 misli, bağımlı firma sayısı da aynı dönemde 30 misli artıyor. 1969’da tekel başına düşen ortalama bağımlı firma sayısı 3,75. 2009'da ise 9,9. Bağımlı firmaların uluslararası tekellerden daha hızlı çoğalması, birbirini tamamlayan sermaye ihracı, yurt dışı yatırımları; tekellerin dünya ekonomisine hakim olmalarının ifadesi olarak bütün bu süreçler, emperyalizmin son 30 senesinde devasa ilerleme olarak görülmelidir.

2009 itibariyle söz konusu bu 82 tekel içinde en güçlü 500 tekel, Lenin'in tanımladığı “süper tekel” konumundadır. Dünya ekonomisini, ihracatını ve sermaye hareketini yönlendirme gücüne sahip olanlar da bu tekellerdir.
Süper tekeller veya dünyanın en güçlü 500 uluslararası tekeli bazında ülkeler arası rekabet:
20. yüzyılın son çeyreğinde ve 21. başında tekel sayısı açısından önde gelen emperyalist ülkelerin ekonomik gücü (dünyanın en büyük 500 tekel bazında ve % olarak)
Yıllar
ABD
Almanya
Fransa
İngiltere
İtalya
Japonya
Rusya*
Çin
Bu ülkeler toplamı
500 tekel içindeki payları
1970
58
6,2
4,7
10,2
1,6
11,6
-
-
92,3
7,7
1980
44
6,4
5,4
10
1,6
14
-
-
81,4
18,6
1990
33
7
6
9
1,4
22
-
-
78,4
21,6
2000
37
12
7,4
7
1,6
21
0,4
2,4**
88,8
11,2
2005
35,2
7,4
7,8
7
1,6
16,2
0,6
3,2
79
21
2006
34
7
7,6
7,6
2
14
1
4
77,2
22,8
2007
32,4
7,4
7,6
6,6
2
13,4
0,8
4,8
75
25
2008
30,6
7,4
7,8
6,8
2
12,8
1
5,8
74,2
25,8
2009
28
7,8
8
5,2
2
13,8
1,6
7,4
73,8
26,2
Fortune 500” verilerinden hesaplanmıştır. *) 1990’a kadar SSCB; **) Hongkong dahi

Dünyanın en büyük 500 uluslararası tekeli bakımından 1970'deki ABD-Japonya-İngiltere-Almanya-Fransa sıralaması 2009'da ABD-Japonya-Fransa-Almanya-Çin sıralamasına dönüşüyor. 1970'de hesapta olmayan Çin, 2009'da en büyük tekeller sıralamasında 5. sıraya yükseliyor.


 

Bu ülkeler toplamının 1970'de yüzde 92,3’ten 2009'da yüzde 73,8’e düşmesi, ilk 500’e girebilecek tekellerin emperyalist olmayan ülkelerde de mevcut olduğunu gösterir. Bu, 18,5 puanlık düşüş küçümsenecek bir gelişmenin ifadesi olamaz. Bu gelişme verili dönem içinde ülke gruplarının (emperyalist ülkeler, bağımlı ülkeler) bileşimindeki, ülkelerin ekonomik yapısındaki değişimi gösterir. Demek oluyor ki, emperyalizme bağımlı, gelişen ülkeler de uluslararasılaşmış tekelleriyle emperyalist ülkelerle dünya pazarında (üretim, ticaret, hammadede) rekabet edebiliyorlar.

Süper tekeller bazında sermaye miktarı açısından önde gelen emperyalist ülkelerin ekonomik gücü:

20. yüzyılın son çeyreğinde ve 21. başında tekellerin sahip oldukları sermaye miktarı açısından önde gelen emperyalist ülkelerin ekonomik gücü (dünyanın en büyük 500 tekel bazında ve % olarak)
Yıllar ABD Almanya Fransa İngiltere İtalya Japonya Rusya(1) Çin Bu ülkeler toplamı
1970
59
5
4
8,5
2,5
10
-
-
89
1980
44
7
8
9
1,9
11
-
-
80,9
1990
38
7
7
8
3,7
18
-
-
81,7
2000
30
12
8
9,6
2,2
17
0,1
4(2)
82,9
2005
35
7,4
7,8
7
1,6
16,2
0,6
3,2
78,8
2009
28
7,8
8
5,2
2
13,8
1,6
7,4
73,8
1) 1990’a kadar SSCB; 2) Hongkong dahil. Fortune Global 500, farklı sayılardan derlenmiştir.

En büyük 500 tekelin sermaye gücü bakımından 1970'deki ABD-Japonya-İngiltere-Almanya-Fransa sıralaması 2009'da ABD-Japonya-Fransa-Almanya-Çin olarak değişiyor. Burada önemli olan, 1970'de hesapta olmayan Çin'in 2009'da bu kategoride 5. sıraya çıkmasıdır.
 


Bu emperyalist ülkeler içinde sadece ABD, Çin, Rusya (potansiyel güç olarak Hindistan) dünya hakimiyeti kurabilme yeteneğine -en azından bugün ABD’nin kurduğu kadarıyla- sahip ülkelerdir. Bu ülkeler, jeopolitika üretme ve gerçekleştirme yeteneği olan ülkelerdir.

Dünya çapında mali sermayenin hakimiyetini bu belli başlı emperyalist ülkeler temsil ediyorlar; dünya zenginliklerinin önemli bir kısmını kendi aralarında paylaşmış durumdalar ve paylarını arttırmak için de birbirleriyle kıyasıya rekabet ediyorlar. Ama verili dönemde bu 8 ülkenin toplam sermaye miktarının yüzde 89'dan yüzde 73,8'e düşerek 15,2 puan gerilemesi, diğer ülkelerde de süper tekeller bazında sermaye birikiminin güçlü bir gelişme içinde olduğunu gösterir.
Son iki dünya ekonomik krizi (2000-2004 ve 2008...?) sürecinde uluslararası tekeller arasında güç dengesinde değişim:


Süper tekel sayısı ve ciro bakımında ülkeler arasında değişen güç dengesi
Ülke/bölge
Süper tekel sayısı
Cirodaki payı, % olarak

1999
2000
2001
2009
1999
2000
2001
2009
AB
148
141
143
161
30,5
29,3
30
35,3
-Fransa
37
37
38
39
7,3
7,2
7,3
9
-Almanya
37
34
35
37
9,6
8,4
8,6
8,1
-İngiltere
38
33
34
30
6
6,2
6,5
7
Fransa+Almanya+İngiltere
112
104
107
106
22,9
21,8
22,4
24,1
ABD
179
186
198
140
36,9
39,1
42,1
30,3
Japonya
107
104
88
71
23,1
20,9
17,5
12,7
Çin
10
12
11
46
1,6
1,9
1,9
8,4
Güney Kore
12
11
12
10
1,9
2
1,9
2,1
Hindistan
1
1
1
8
0,1
0,2
0,1
1
Brezilya
3
3
4
7
0,4
0,4
0,4
1,3
Rusya
2
2
2
6
0,2
0,2
0,2
1,2
Çin+Kore+Hindistan+Brezilya+Rusya
28
29
30
77
4,2
4,7
4,5
14
Dünya
500
500
500
500
100
100
100
100

 
Yukarıdaki tabloda dünyanın en büyük 500 süper tekelinin 1999-2009 arası karşılaştırmasını ve ulusal kökenlerine (ülkelere) göre dağılımını görüyoruz. Tabloların gösterdikleri:

1-Ülkelere göre süper tekel sayısında büyük değişme oluyor: 1999'dan 2009'a İngiltere'nin tekel sayısı 38'den 30'a; ABD'ninki 179'dan 140'a; Japonya'nınki 107'den 71'e düşüyor.

Tekel sayısı bakımından en büyük kayıp ABD'de görülüyor; 2001-2009 arasında 58 tekel kaybediliyor (ilk 500'e giremeyen tekel sayısı).
ABD'den sonra ikinci sırada kaybeden Japonya; 1999-2009 arasında 36 tekel kaybediyor (ilk 500'e giremeyen tekel sayısı).

2- Verili dönemde tekel sayısı AB'de 148'den 161'e; Hindistan'da 1'den 8'e ve Çin'de de 10'dan 48'e çıkıyor.
En büyük kazanan ise Çin; 2001'den bu yana 35 tekeli en büyük 500'e giriyor. Çin'i AB takip ediyor; verili dönemde ilk 500'e giren tekel sayısı 18.
Bir bütün olarak AB, tekel sayısı bakımından ABD'yi geride bırakarak 1. sıraya yükseliyor.
Ciro bakımından da AB, ABD'yi geride bırakarak 1. sıraya yükseliyor.
Ülkelere göre tekel sayısı bakımından sıralama: ABD, Çin, Japonya; Almanya; Fransa ve İngiltere.

Süper tekellerin ekonomik krizden etkilenme durumu ve bunun sonuçlarına göre ülkeler arasında değişen güç dengesi
Ülke/
bölge
2001'de süper tekellerin gerilemedeki, durgunluktaki ve büyümedeki payı, %
2009'da süper tekellerin gerilemedeki, durgunluktaki ve büyümedeki payı, %

Gerileme
Durgunluk
Artış
Gerileme
Durgunluk
Artış
AB
38,5
13,3
47,6
71,4
4,3
21,7
-Fransa
31,6
10,5
57,9
71,8
-
25,6
-Almanya
28,6
22,9
48,6
78,4
5,4
16,2
-İngiltere
50
8,8
38,2
53,3
10
26,7
ABD
39,4
6,1
52,5
52,9
6,4
40
Japonya
83
3,4
11,4
52,1
7
40,8
Çin
45,5
9,1
45,5
21,7
6,5
71,7
G. Kore
58,3
-
41,7
90
-
10
Hindistan
100
-
-
62,5
-
37,5
Brezilya
50
-
50
28,6
-
71,4
Rusya
50
-
50
66,7
-
33,3
Dünya
47,8
7,6
43,2
59,2
4,6
35,2

Gerileyen, durgunluk durumunda olan ve artan (büyüyen) ciro, tekellerin verili dönemdeki ekonomik krizden (2000-2004 ve 2008...?) ne denli etkilendiklerini gösterir. Bu kıstasa göre tekeller:
Yaşanmakta olan kriz 500 tekelin yüzde 59,2'sinin cirosunu olumsuz etkilemiştir; yani süper tekellerin yarıdan çoğu ciro kaybına uğramıştır, zara etmiştir. 2000-2004 krizi döneminde süper tekellerin yarısından daha azı ciro kaybına uğramıştı: Bu karşılaştırma yaşanmakta olan krizin daha ağır, daha etkili; süper tekelleri daha sarsıcı olduğunu göstermektedir.

2000-2004 krizi döneminde ve yaşanmakta olan kriz döneminde Amerikan ve AB tekelleri yaklaşık aynı oranlarda kayba uğramışlardı. Şimdiki krizde AB tekellerinin yüzde 71,4'ü ciro kaybına uğramıştır, zarar etmiştir.

Dikkati çeken diğer bir nokta da GSYİH'ya göre ihracat oranı yüksek olan Almanya ve Güney Kore gibi ülkelerin yaşanmakta olan krizden daha güçlü etkilenmeleridir; bu krizde Güney Kore tekellerinin ciro gerilemesi yüzde 90 ve Alman tekellerininki de yüzde 78,4 oranındaydı (2009).

Roza Luksemburg'u karikatürleştirerek kapitalizmi kendiliğinden çökertenler, A. Negri gibi “emperyalizmin miadını dolduranlar”, Kautsky gibi emperyalist çelişkileri yumuşatanlar ile Leninist emperyalizm analizi, kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasının sonuçları arasındaki fark, yaşanmakta olan kapitalizm gerçekliği ile hayal dünyasında gezinti yapanlar arasındaki farktır. Bu farkı yukarıdaki değişim verilerinde de görüyoruz.


30 Kasım 2010 Salı

KAPİTALİZMDE EŞİTSİZ GELİŞME YASASI - ÜLKE EKONOMİLERİNDE YAPISAL DEĞİŞİM(II)

7-GSYİH'nın Büyüme Hızına  Göre Yapısal Değişim

7.1-Önde gelen emperyalist  ülkelerde  GSYİH'nın büyüme hızı 

Bu karmaşık gözüken grafikte esas itibariyle birbirini takip eden iki olgu görüyoruz: Söz konusu bu ülkelerde GSYİH'nın büyüme oranları 1974/75 dünya ekonomik krizine kadar oldukça yüksek; genellikle yüzde 3'ün üzerinde, Japonya örneğinde olduğu gibi dönem dönem yüzde 10'u aşan bir büyüme gerçekleşiyor. 1974/75 krizinden itibaren (sanayi üretimi dikkate alınırsa büyüme oranlarındaki küçülme 1970'li yılların başından itibaren görülüyordu) büyüme oranları genellikle yüzde 5 büyüme bandının altında kalıyordu; bu anlamda sanayide ve GSYİH'da büyüme oranları 1970'li yıllarla, özellikle de 1974/75 kriziyle birlikte  küçülmeye başlamıştı.
Önde gelen emperyalist ülkelerde GSYİH'nın yıllık büyüme oranı
Yıllar
ABD
Japonya
Almanya
İngiltere
Fransa
1990-2000*
3,5
1,1
1,8
2,7
1,9
2000-2005*
2,6
1,4
0,7
2,4
1,5
2000
4,1
2,9
3,2
3,9
3,9
2001
1,1
0,2
1,2
2,5
1,9
2002
1,8
0,3
0
2,1
1
2003
2,5
1,4
-0,2
2,8
1,1
2004
3,6
2,7
1,2
3
2,5
2005
3,1
1,9
0,8
2,2
1,9
2006
2,7
2
3,2
2,9
2,2
2007
2,1
2,3
2,5
2,6
2,3
2008
0,4
-0,7
1,3
0,6
0,4
*)2007 World Development Indicators , s. 190-193.
2000-2008 arası:OECD, Main Economics Indicators and individual national sources.

1990-2000 ve 2000-2005 ortalamaları, gelişmenin, büyüme oranlarının küçüldüğü yönünde olduğunu göstermektedir. Yıllık büyüme oranlarının giderek küçülmesi, 1970'li yıllarda başlayan büyüme oranlarındaki küçülme sürecinin devam ettiğini gösterir.

7.2-Gelişen  ülkelerde  GSYİH'nın büyüme hızı 





Bu grafikte ise söz konusu bu gelişen ülkelerde GSYİH büyüme oranlarının  genellikle yüzde 5 ve yüzde 5 üstü bir büyüme bandında seyrettiğini görüyoruz.

Gelişen ülkelerde GSYİH'nın yıllık büyüme oranı
Yıllar
Çin
Hindistan
Kore
Rusya
Brezilya
Türkiye
1990-2000*
10,6
6
5,8
-4,7
2,9
3,8
2000-2005*
9,6
7
4,6
6,2
2,2
5,2
2000
8,4
4
8,5
10
4,3
6,8
2001
8,3
5,2
4
5,1
1,3
-5,7
2002
9,1
3,8
7,2
4,7
2,7
6,2
2003
10
8,4
2,8
7,3
1,1
5,3
2004
10,1
8,3
4,6
7,2
5,7
9,4
2005
10,4
9,3
4
6,4
3,2
8,4
2006
11,6
9,7
5,2
7,7
4
6,9
2007
13
9,1
5,1
8,1
5,7
4,5
2008
9
7,3
2,2
5,6
5,2
1,1
*)2007 World Development Indicators , s. 190-193.
2000-2008 arası: IMF, International Financial Statistics.


Gelişen ülkelerde 1990-2000 ve 2000-2005 ortalama büyüme oranları, emperyalist ülkelerdeki büyüme oranlarına nazaran  oldukça yüksektir; öyle ki karşılaştırılamayacak kadar yüksektir.


Önde gelen emperyalist ülkelerde GSYİH'nın yıllık büyüme oranı
Yıllar
ABD
Japonya
Almanya
İngiltere
Fransa
1990-2000
3,5
1,1
1,8
2,7
1,9
2000-2005
2,6
1,4
0,7
2,4
1,5
Gelişen ülkelerde GSYİH'nın yıllık büyüme oranı
Yıllar
Çin
Hindistan
Kore
Rusya
Brezilya
1990-2000
10,6
6
5,8
-4,7
2,9
2000-2005
9,6
7
4,6
6,2
2,2

Her iki ülke grubu arasında GSYİH'nın büyüme oranları ele alınan dönemin başı ve sonu itibariyle oldukça farklıdır.
Bunun ötesinde yıllık büyüme oranları da, konjonktürel  dalgalanmalar dikkate alınmazsa,  Brezilya hariç genellikle yüzde 5 bandının üzerindedir.
Her iki ülke grubunda büyüme oranları arasındaki bu fark, gelişen ülkelerde ekonomin yapısında önemli değişimin gerçekleşmiş olduğunun doğrudan bir göstergesidir. Emperyalist ülkelerde ekonomik büyümenin dinamiği durağanlaşıyor, gelişen ülkeler de ise ekonomi oldukça dinamik.

Ülke grupları açısından büyüme oranları da aynı eğilimi gösteriyor: 2000-2008 arasında gelişen ülkelerde GSYİH'nın büyüme oranı gelişmiş ülkelerdekinden 2,6 ve dünya ortalamasından da 2 misli daha hızlı. 2000'den 2008'e  her bir yıl için büyüme oranlarını karşılaştırırsak yine aynı eğilimi görürüz: Gelişmiş ülkelerde ekonominin büyüme hızı kesilmiştir; gelişen ülkelerde ise ekonominin büyüme oranları oldukça yüksektir.

Ülke gruplarına göre GSYİH'nın yıllık büyüme oranı
Yıllar
“Gelişmiş” ülkeler ortalaması**
“Gelişen” ülkeler ortalaması*
AB ortalaması**
Dünya ortalaması
2000-2008
2,2
5,8
2,2
2,9 (1990-2000****
2000
3,9
5,8
3,9
4,13***
2001
1,4
3
2
1,5
2002
1,4
4,3
1,3
1,89
2003
1,8
5,3
1,3
2,68
2004
3
7,3
2,5
4,09
2005
2,5
6,7
2
3,48
2006
2,8
7,3
3,2
3,96
2007
2,6
7,6
2,9
3,84
2008
0,5
5,4
0,8
1,7
*)IMF, International Financial Statistics.
**)OECD, Main Economics Indicators and individual national sources.
***)2000-2008 arası: World Bank, June 14, 2010.
****)2007 World Development Indicators , s. 192.


8-Brüt Sermaye Oluşumunun GSYİH'daki Oranına Göre Yapısal Değişim

8.1-Önde gelen emperyalist  ülkelerde  brüt sermaye oluşumunun  
      GSYİH'ya oranı


Yukarıdaki grafikte emperyalist ülkelerde büyüme oranlarının küçülmesiyle ilgili veriler doğrulanmaktadır. Söz konusu emperyalist ülkelerde brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranı ya değişmemekte (ABD) ya da Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere örneğinde olduğu gibi düşmektedir. Diğer bir ifadeyle bu veriler bu ülkelerde ekonominin sefil durumunu gösterir. Sürecin başında brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranı her bir ülkede oldukça farklı ve sadece Japonya,  Almanya ve Fransa'da yüksek. Verili dönemin sonunda ise oranlar birbirine çok yaklaşmış: ABD'de bu oran yüzde 18'den yüzde 18,3'e çıkıyor (hemen hiç değişmiyor); Japonya'da yüzde 39,7'den yüzde 24,1'e (2007) (15,6 puanlık bir gerileme); Almanya'da yüzde 30,5'ten yüzde 19,3' (11,2 puanlık bir gerileme); Fransa'da yüzde 26;5'ten yüzde 22,2'ye (4,3 puanlık bir gerileme, İngiltere'de yüzde 20,6'da yüzde 16,8'e (3,8 puanlık bir gerileme) ve dünya ortalaması da yüzde 25,5'ten yüzde 22,3'e (3,2 puanlık bir gerileme) düşüyor.

Önde gelen emperyalist ülkelerde brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranı
Yıllar
ABD
Japonya
Almanya
Fransa
İngiltere
Dünya
1970
18
39,7
30,5
26,5
20,6
25,5
1980
20,3
32,8
25,4
24,2
17,6
24,8
1990
17,7
33,1
23,2
22,5
20,2
23,5
2000
20,5
25,4
21,8
20,5
17,7
22,3
2005
19,6
23,6
16,9
20,3
17,2
21,9
2007
19,7
24,1
18,3
22,2
18,2
22,3
2008
18,3
-
19,3
22,2
16,8
-


8.2-Gelişen  ülkelerde  brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranı



Gelişen ülkelerde ise  farklı bir gelişme görüyoruz: Çin, Hindistan, Kore ve Türkiye'de brüt sermaye oluşumunun GSYİH'daki payı artıyor, Rusya ve Brezilya'da ise azalıyor. Ama her halükarda bu ülke grubunda brüt sermaye oluşumunun GSYİH'daki payı oransal olarak söz konusu emperyalist ülkelerdekinden daha yüksektir. Verili dönem zarfında; 1970'den 2008'e bu  oran Çin'de yüzde 29'dan yüzde 44,4'e (15,4 puanlık bir artış); Hindistan'da yüzde 15,6'dan yüzde 39,7'ye (24,1 puanlık bir artış); Kore'de yüzde 25,4'ten yüzde 31,4'e (6 puanlık bir artış) ve Türkiye'de de yüzde 14,7'den yüzde 21,8'e (7,1 puanlık bir artış) çıkmıştır. Çin ve Hindistan'da bu oran sürekli artarken, Kore ve Türkiye'de nispeten istikrarsız bir artış olmuştur; her iki ülkede de artış 1990'a kadar sürmüş sonrasında düşmeye başlamış ve 2007'den itibaren de yeniden yükselme trendine girmiştir.

Gelişen ülkelerde brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranı
Yıllar
Çin
Hindistan
Kore
Rusya
Brezilya
Türkiye
Dünya
1970
29
15,6
25,4
-
20,5
14,7
25,5
1980
35,2
18,5
31,8
33,8 (1989)
23,3
18,2
24,8
1990
36,1
24,2
37,5
30,1
20,2
24,5
23,5
2000
35,1
24,2
30,6
18,7
18,3
20,8
22,3
2005
44
34,8
29,7
20,1
16,2
20
21,9
2007
43,1
38,7
29,4
24,3
17,7
21,5
22,3
2008
44,4
39,7
31,4
26,1
18,9
21,8
-


Aradaki farkı göstermek için verileri şöyle de karşılaştırabiliriz:

Önde gelen emperyalist ülkelerde brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranı
Yıllar
ABD
Japonya
Almanya
Fransa
İngiltere
Dünya
1970
18
39,7
30,5
26,5
20,6
25,5
2008
18,3
24,1 (2007)
19,3
22,2
16,8
22,3 (2007)
Gelişen ülkelerde brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranı
Yıllar
Çin
Hindistan
Kore
Rusya
Brezilya
Türkiye
1970
29
15,6
25,4
33,8 (1989)
20,5
14,7
2008
44,4
39,7
31,4
26,1
18,9
21,8


Bu emperyalist ülkelerin, 1970'de brüt sermaye oluşumunun GSYİH'daki payı bakımından gelişen ülkelere nazaran bir üstünlüklerinin olduğu söylenemez, ama 2008 yılı itibariyle gelişen ülkelerin kesin bir üstünlükleri olduğu görülmektedir.

Önde gelen emperyalist ülkelerde ve gelişen ülkelerde brüt sermaye oluşumunun GSYİH'daki payının bu gelişme seyri, gelişen ülkelerde sanayileşmenin devam ettiğini, söz konusu emperyalist ülkelerin ise sanayisizleşme sürecinde bulunduklarını göstermektedir.

8.3-Brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranının dünya ortalamasının   
      üzerinde olan bazı ülkeler



Dünya ortalamasını kıstas olarak alırsak söz konusu bu iki gruptan ülkelerden oluşan yeni bir gruplaşma yapabiliriz: Bu durumda Çin, Hindistan, Kore ve Japonya, brüt sermaye oluşumunun GSYİH'daki oranı bakımında dünya ortalamasının üstünde olan ülkeleri oluşturuyorlar.

Brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranının dünya ortalamasının üzerinde olan bazı ülkeler
Yıllar
Çin
Hindistan
Kore
Japonya
Dünya
1970
29
15,6
25,4
39,7
25,5
1980
35,2
18,5
31,8
32,8
24,8
1990
36,1
24,2
37,5
33,1
23,5
2000
35,1
24,2
30,6
25,4
22,3
2005
44
34,8
29,7
23,6
21,9
2007
43,1
38,7
29,4
24,1
22,3
2008
44,4
39,7
31,4
-
-


8.4-Brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranının dünya ortalamasının 
      altında olan bazı ülkeler


Grafik ve tablonun gösterdiği gibi Almanya, Fransa, İngiltere, ABD ve Türkiye, aynı kıstasa göre dünya ortalamasının altında kalan ülkeleri oluşturuyorlar.

Brüt sermaye oluşumunun GSYİH'ya oranının dünya ortalamasının altında olan bazı ülkeler
Yıllar
Almanya
Fransa
Fransa
İngiltere
ABD
Türkiye
Dünya
1970
30,5
26,5
26,5
20,6
18
14,7
25,5
1980
25,4
24,2
24,2
17,6
20,3
18,2
24,8
1990
23,2
22,5
22,5
20,2
17,7
24,5
23,5
2000
21,8
20,5
20,5
17,7
20,5
20,8
22,3
2005
16,9
20,3
20,3
17,2
19,6
20
21,9
2007
18,3
22,2
22,2
18,2
19,7
21,5
22,3
2008
19,3
22,2
22,2
16,8
18,3
21,8
-


9- Borsaya Kayıtlı İşletmelerin Sermayeleştirilme Değerinin GSYİH'ya 
    Oranına Göre Yapısal Değişim ve Küreselleşme

Almancada “Marktkapitalisierung”, İngilizcede  “market capitalisation” diye tanımlanan, borsaya kayıtlı işletmelerin sermayeleştirilmesidir; belli hesaplara göre biçilen değerdir. Borsada “işletmelerin sermayeleştirmesi” veya “borsa değeri” denen bu değer biçmenin ve biçilmiş bu değer üzerinden oluşan işletmelerin piyasa değerinin gerçek durumla bir ilgisi yoktur. Burada işletmeler üzerinden birtakım gelişmeler;  gelecekte olası gelişmeler alınıp satılır. Bu açıktan bir kumardır. Dünya borsaları bu kumar üzerine kurulmuştur ve burjuva ekonomistler, bu hayali değeri burjuva ekonominin seyri bakımından oldukça önemli bir kıstas olarak görürler. Soruna bu kıstas bazında baktığımızda söz konusu ülkelerde şu gelişmeyi görüyoruz:

9.1-Önde gelen emperyalist  ülkelerde borsaya kayıtlı şirketlerin 
      sermayeleştirilme değerinin GSYİH'ya oranı

Şirketlerin borsa değerinde oldukça istikrarsız bir gelişmenin; sert düşüş ve yükselişin olduğunu yukarıdaki grafikte ve aşağıdaki tabloda görüyoruz. Bunun tek bir nedeni vardır, o da borsanın devasa çapta bir kumarhane olması ve orada şirketlerin gerçek değerinin değil, şirketler üzerine niyetin, geleceğin alınıp satılmasıdır. Tabii böyle bir “ticaret”, kaçınılmaz olarak her türlü toplumsal (güçlü grevler, politik gerginlik) gelişmeden, askeri hareketlilikten, ekonomik krizden veya kriz olasılığından, deprem vb. doğa afetlerinden doğrudan etkilenir. Sert düşüş ve yükseliş bundan dolayıdır. Dikkati çeken diğer bir nokta da şirketlerin borsa değerinin her bir konjonktürün (kriz çevriminin) son aşamasında, yani ekonominin açılıp serpilmiş olduğu; her şeyin “tıkırtında” gittiği dönemde en yüksek seviyede olması ve bu aşamayı takip eden kriz aşamasında da sert bir biçimde düşmesidir.
İşletmelerin borsa değerinin veya borsaya kayıtlı şirketlerin sermayeleştirilmesinin her hangi bir ekonomik yasaya tabi olmaları söz konusu değildir; belirttiğimiz gibi bu değer değişimi her türlü toplumsal, askeri, ekonomik ve doğasal gelişmelere bağlıdır; bu değer değişiminin maddi değerlerin üretimiyle ilgisi olmadığı için kapitalist üretim biçiminin nesnel ekonomik yasalarına tabi değildir.

Borsaya kayıtlı şirketlerin sermayeleştirilme değerinin GSYİH'ya oranı
Yıllar
Japonya
ABD
İngiltere
Dünya
Fransa
Almanya
1988
133
55
91
58
24
19
1989
149
65
96
67
36
27
1990
97
53
84
48
25
21
1991
91
69
94
51
28
22
1992
64
71
85
46
26
17
1993
69
78
117
58
35
23
1999
118
180
195
118
101
67
2000
68
155
174
102
109
67
2001
55
138
147
89
88
57
2002
54
107
116
72
66
34
2003
72
131
132
87
75
44
2004
80
140
128
93
76
44
2005
104
137
134
97
82
44
2007
102
145
138
120
107
63
2008
66
80
69
59
52
30


Yukarıdaki ve aşağıdaki işletmelerin borsa değerinin seyrini gösteren tablolarda ve grafiklerde küreselleşmenin; sermayenin uluslararasılaşmasının öyle anlatıldığı gibi sürekli yükselen bir trend içinde olmadığını; nesnel faktörlerden dolayı gerilediğini; küreselleşme diye emperyalizm ötesi bir düzenin olmadığını da görüyoruz. Ekonomik kriz nesnel bir faktördür. Söz konusu bu tablo ve grafiklerde krizden dolayı borsa değerlerinin oldukça güçlü eridiği, buharlaştığı, yok olduğu görülmüyor mu?

Örneğin bu değerler 1988'den 1989'a yükseliyor ve 1990'da patlak veren dünya ekonomik krizinden dolayı da 1990-1994 arasında birkaç yıl geriliyor.

1999'da yeniden doruk noktasına ulaşıyor (kriz çevriminin son aşaması, ekonomik gelişmenin yükselmiş olduğu dönem) ve 2000-2004 dünya kriz döneminde yeniden düşüyor.

Aynı gelişmeyi şimdiki kriz döneminde de görüyoruz. Borsa değerleri 2007 yılında doruk noktasına ulaşıyor, ama 2008'de -kriz yılında- neredeyse dibe vuruyor: Borsaya kayıtlı şirketlerin sermayeleştirilme değerinin GSYİH'ya oranı 2007'den 2008'e Japonya'da yüzde 102'den yüzde 66'ya; ABD'de yüzde 145'ten yüzde 80'e; İngiltere'de yüzde 138'den yüzde 69'a; Fransa'da yüzde 107'den yüzde 52'ye; Almanya'da yüzde 63'ten yüzde 30'a ve dünya ortalaması olarak da yüzde 120'den yüzde 59'a düşüyor. Değerler ABD ve İngiltere'de yarıya yakın, diğerlerinde ise yarıdan fazla azalıyor. (Aslında bu veriler, emperyalizmin Leninist analizinden sapanları, borsalardaki hayali sermaye hareketine bakarak küreselleşmeye ayrı bir nitelik biçenleri, emperyalizm ötesi bir evrede yaşadığına inananları, bu düşüncelerinden dolayı eriten, yok eden, bitiren verilerdir).

Borsaya kayıtlı işletmelerin değerinin GSYİH'ya oranının dünya ortalamasının üzerinde olan ülkeler sadece ABD ve İngiltere'den ibaret değildir. Önemli oldukları için bu iki ülkeye grafikte yer verdik.



Bu iki ülke dışında Luksemburg, Malezya, Singapur, Güney Afrika,  İsviçre'de de borsaya kayıtlı işletmelerin değer bakımından GSYİH'ya oranı dünya ortalamasının üzerindedir. Kanada, Şili, Finlandiya, Hollanda, İsveç gibi ülkelerde de verili dönemin yaklaşık 2. yarısından itibaren borsaya kayıtlı işletmelerin değer bakımından GSYİH'ya oranı dünya ortalamasının üzerindedir.

Borsaya kayıtlı şirketlerinin sermayeleştirilme değerinin GSYİH'ya oranının yüksek olduğu-dünya ortalamasının üstünde olduğu bazı ülkeler
Yıllar
Dünya
ABD*
İngiltere*
1988
58
55
91
1989
67
65
96
1990
48
53
84
1991
51
69
94
1992
46
71
85
1993
58
78
117
1999
118
180
195
2000
102
155
174
2001
89
138
147
2002
72
107
116
2003
87
131
132
2004
93
140
128
2005
97
137
134
2007
120
145
138
2008
59
80
69
*)Bkz.: Ek 1.

9.2-Gelişen  ülkelerde  borsaya kayıtlı şirketlerin sermayeleştirilme 
      değerinin  GSYİH'ya oranı


Gelişen ülkelerde borsaya kayıtlı işletmelerin sermayeleştirilmesinin GSYİH'ya oranının düşük olması, dünya ortalamasının altında olması doğaldır. Bu oran bir biçimde söz konusu ülkede işletmelerin borsalar üzerinde dünya borsalarına; hayali sermaye dünyasına açılımıdır. Burada da devasa bir rekabet vardır. Açık ki borsaya kayıtlı işletmelerde borsa değerinin gelişmesi o ülke ekonomisinin dünya çapında gücüyle de doğrudan ilişkilidir. Bunun böyle olduğunu ve başka türlü olamayacağını Kore, Rusya, Brezilya ve özellikle Çin ve Hindistan örneklerinde görmekteyiz.
Borsaya kayıtlı şirketlerin sermayeleştirilme değerinin GSYİH'ya oranının dünya ortalamasının altında olan bazı gelişen ülkeler
Yıllar
Dünya
Kore
Brezilya
Rusya
Türkiye
1988
58
-
10
-
1
1989
67
89
10
-
6
1990
48
42
4
-
13
1991
51
31
11
0,05
10
1992
46
32
12
0,05
6
1993
58
38
23
0
21
1999
118
89
39
37
45
2000
102
32
35
15
26
2001
89
44
34
25
24
2002
72
43
25
36
15
2003
87
51
42
53
22
2004
93
59
50
45
25
2005
97
85
54
72
33
2007
120
107
103
116
44
2008
59
53
37
79
16


2007'de bu değer Kore'de (2007= yüzde 107), Brezilya (2007= yüzde 103) ve Rusya'da (2007= yüzde 116) yüzde yüzün üstüne çıkıyor. Türkiye'de ise ancak yüzde 44'e çıkıyor.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi dünya ortalamasını geçen başka gelişen ülkeler de var (Örneğin Malezya, Singapur). Ne var ki bu ülkeler gerek dünya ekonomisinde, politikasında ve dolayısıyla jeopolitik açılımlarda yukarıdan sürekli “gelişen” ülkeler diye örneklediğimiz Çin'in, Rusya'nın, Kore'nin, Brezilyanın ve Türkiye'nin oynadığı rolü oynayacak durumda değiller.

Söz konusu bu gelişen ülkeler içinde Çin ve Hindistan; dünya ekonomisinde önemli rol oynayan, geleceğin jeopolitik temel oyuncularıdır. Bu iki ülke bu alanda 2005'ten bu yana sıçramalı bir gelişme göstermişlerdir.



Çin'de borsaya kayıtlı işletmelerin değerinin GSYİH'ya oranı 1991'de yüzde 1'den 2007'de yüzde 184'e (184 misli bir artış); Hindistan'da ise bu oran 1988'de yüzde 8'den 2007'de yüzde 155'e (19 misli bir artış) çıkıyor.

Şirketlerin sermayeleştirilmesi bakımında hızlı gelişen bazı ülkeler
Yıllar
Dünya
Çin
Hindistan
1988
58
-
8
1989
67
-
9
1990
48
-
12
1991
51
1
18
1992
46
4
27
1993
58
9
36
1999
118
31
41
2000
102
48
32
2001
89
40
23
2002
72
32
26
2003
87
42
47
2004
93
33
55
2005
97
35
68
2007
120
184
155
2008
59
65
56


10-Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları (DYSY) ve DYSY'nin Brüt  
     Sabit Sermaye Oluşumuna Oranı Bazında Yapısal Değişim

Önce iki karmaşık tablo verelim ve bu tablolardaki veriler bazında sorunu açıklamaya çalışalım.

10.1-Doğrudan yabancı sermaye akışı

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına genel bakış-1995-2009 arası-milyon dolar ve % olarak

Yıllık sermaye akışı,(gelen-giden sermaye), milyon dolar
Brüt sabit sermaye oluşumuna oranı
Sermaye akışı
1995-2005 (yıllık ortalama)
2006
2007
2008
2009
1995-2005 (yıllık ortalama)
2007
2008
2009
ABD
Gelen*
140 555
237 136
265 957
324 560
129 883
7.8
10.7
12.8
7.4
Giden**
132 249
224 220
393 518
330 491
248 074
7.3
15.9
13.0
14.2
Japonya
Gelen
5 468
- 6 507
22 550
24 426
11 939
0.5
2.2
2.1
1.1
Giden
29 695
50 264
73 548
128 019
74 699
2.7
7.3
11.2
7.1
İngiltere
Gelen
62 191
156 186
186 381
91 487
45 676
23.6
37.4
20.5
14.1
Giden
94 548
86 271
318 403
161 056
18 463
35.8
64.0
36.1
5.7
Almanya
Gelen
41 758
55 626
76 543
24 435
35 606
9.2
12.3
3.5
6.0
Giden
49 692
118 701
162 492
134 592
62 705
10.9
26.1
19.4
10.5
Fransa
Gelen
40 827
71 848
96221
62 257
59 628
13,6
17,3
10
10,9
Giden
72 431
110 673
164310
161 071
147 161
24,1
29,5
25,9
27
AB
Gelen
323 314
586 815
923 810
536 917
361 949
16.2
25.7
14.0
11.6
Giden
406 911
694 946
1 287 277
915 780
388 527
20.4
35.8
23.8
12.4
Gelişmiş ülkeler toplamı
Gelen
516 296
970 098
1 444 075
1 018 273
565 892
9.7
18.2
12.1
8.4
Giden
633 191
1 158 105
1 923 895
1 571 899
820 665
11.9
24,3
18.6
12.2
Gelişen ülkeler
Gelen
211 470
434 366
564 930
630 013
478 349
11.9
14.0
12.5
9.3
Giden
79 351
228 691
292 147
296 286
229 159
4.6
7.3
5.9
4.5
Brezilya
Gelen
18 801
18 822
34 585
45 058
25 949
16,1
14,5
14,7
9,9
Giden
1 942
28 202
7 067
20 457
-10 084
1,7
3
6,7
-3,8
Rusya
Gelen
5 527
29 701
55 073
75 461
38 722
7,6
20,2
20,4
14,7
Giden
4 883
23 151
45 916
56 091
46 057
6,7
16,8
15,2
17,4
Türkiye
Gelen
2 184
20 223
22 023
18 148
7 611
4
15,9
12,5
7,3
Giden
483
926
2 104
2 532
1 551
0,9
1,5
1,7
1,5
Kore
Gelen
5 255
4 881
2 628
8 409
5 844
3.0
0.9
3.1
2.4
Giden
4 011
8 127
15 620
18 943
10 572
2.3
5.2
7.0
4.3
Hindistan
Gelen
4 137
20 328
25 001
40 418
34 613
3,2
6,3
9,6
8,4
Giden
1 021
14 285
17 233
18 499
14 897
0,8
4,4
4,4
3,6
Çin
Gelen
48 833
72 715
83 521
108 312
95 000
10,1
6
5,3
4
Giden
3 820
21 160
22 469
52 150
48 000
0,8
1,6
2,6
2
Doğu Asya
Gelen
78 765
131 774
150 991
185 497
154 838
10,2
8,3
7,6
5,6
Giden
38 308
82 300
110 322
131 868
116 815
5
6,1
5,4
4,2
Asya ve Okyanuslar
Gelen
123 886
284 426
338 226
374 639
303 230
9.7
11.2
9.8
7.5
Giden
54 314
154 013
225 550
204 344
176 795
4.3
7.5
5.4
4.4
Dünya
Gelen
741 045
1 459 133
2 099 973
1 770 873
1 114 189
10.3
16.9
12.6
9.1
Giden
717 852
1 410 574
2 267 547
1 928 799
1 100 993
10.0
18.4
13.8
9.0
*Yurt dışından bir ülkeye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları.
**)Bir ülkeden başka bir ülkeye (yurt dışına) giden doğrudan yatırımlar (Yatırılan ülke açısından doğrudan yabancı sermaye yatırımları).
--
Kaynak: UNCTAD, World Investment Report 2010; www.unctad.org/wir veya www.unctad.org/fdistatistics.


Yukarıdaki veriler, genel anlamda sermaye ihracının, özel olarak da doğrudan yabancı sermaye yatırımları biçiminde sermaye ihracının uluslararası ekonomik güç bakımından ne anlama geldiğini gösteriyorlar. Bu verilerden hareketler konuya ilişkin kapsamlı bir araştırma da yapılabilir. Ama bu yazının çerçevesi içinde kalarak bazı noktalara değinmekle yetineceğiz.

Emperyalist ülkelerin, gelişmiş ülkelerin ve AB'nin özellikle dünya çapında “giden” sermaye içindeki payı oldukça yüksektir.

Gelişen ülkelerin bu türden sermaye ihracının hacminde genel olarak, her ne kadar emperyalist ülkelerininki ile karşılaştırılamayacak derecede küçük de olsa, hızlı bir büyüme söz konusudur. 2006-2008 arasında dünya çapında “giden” sermaye miktarı yüzde 36,7 oranında artıyor. Aynı dönemde ABD açısında yüzde 47,4; Japonya açısında yüzde 154,7; İngiltere açısından yüzde 86,7; Almanya açısında yüzde 13,4; Fransa açısında yüzde 45,5; AB açısından yüzde 31,8 ve gelişmiş ülkeler açısından da yüzde 35,7 oranlarında artarken, gelişen ülkelerden Rusya açısından yüzde 142,3; Türkiye açısından yüzde 173,4; Kore açısından yüzde 134; Hindistan açısından yüzde 29,5; Çin açısından yüzde 146,5 ve gelişen ülkeler toplamında da yüzde 29,6; Doğu Asya açısından yüzde 60,2; Asya ve Okyanuslar açısından yüzde 32,7 oranlarında artıyor, ama Brezilya açısından da yüzde 27,5 oranında azalıyor. Gelişen ülkelerin dünya çapında “giden” sermaye miktarındaki payı da keza aynı dönemde yüzde 16,2'den yüzde 15,4'e düşüyor. Açık ki bu türden sermaye hacmindeki genel hızlı büyüme, dünya çapında “giden” sermaye miktarındaki payın artmasını beraberinde getirmiyor.

Soruna “gelen” sermaye  açısından bakarsak:
Bu türden sermaye akışı için ABD büyük bir pazar olma özelliğini koruyor; 2006-2008 arasında bu ülkeye “gelen” sermaye miktarı yüzde 36,9 oranında artarken, diğer emperyalist ülkeler ve AB açısından kısmen önemli boyutlarda gerileme söz konusu. Gelişmiş ülkeler açısından ise önemsiz bir artış var.

2006-2008 arasında gelişen ülkelere giren bu türden sermaye miktarı yüzde 45; Brezilya açısından yüzde 139,4;  Rusya açısından yüzde 154; Kore açısından yüzde 72,3; Hindistan açısından yüzde 98,8; Çin açısından yüzde 48,9; Doğu Asya açısından yüzde 40,8 ve Asya ve Okyanuslar açısından da yüzde 31,7 oranlarında artmıştır. Sadece Türkiye açısından yüzde 10,3 oranında bir gerileme söz konusudur.

2006-2008 arasında dünya çapında “gelen” sermaye miktarı yüzde 21,4 oranında artmıştır. Açık ki bu türden sermaye hareketinde gelişen ülkeler önemli bir rol oynamaktadır.

Yukarıda belirtilenler dışında bizi burada ilgilendiren, dünya çapında “gelen” sermaye miktarında gelişmiş ülkelerin payının 2006'da yüzde 66,5'ten 2008'de yüzde 57,5 oranında; gelişen ülkelerin payının da  2006'da yüzde 29,9 ve 2008'de de yüzde 35,6 oranında; “giden” sermayede de gelişmiş ülkelerin payının 2006'da yüzde 82 ve 2007'de yüzde 81,3, gelişen ülkelerin payınında keza aynı yıllarda yüzde 16,2 ve yüzde  15,4 oranlarında; yani gelişmiş ülkelerin sermaye ihraç ve ithalinde kesin hakim konumda olmalarıdır.

Bu tabloda sermayenin uluslararasılaşması ile ekonomik kriz arasındaki diyalektik bağı da görüyoruz: 2008'den 2009'a, yani ekonomik krizin başlangıç (2008) ve derinleştiği (2009) yıllarında “gelen” ve “giden” sermaye hareketinde tek tek ülkeler bazında bakıldığında önemli gerilemelerin olduğunu görüyoruz. Soruna toplamı ifade eden veriler bazında bakarsak:

1)Gelişmiş ülkeler toplamında “gelen” sermaye yüzde 44,4 ve “giden” sermaye de yüzde 47,8 oranında azalıyor.

2)Gelişen ülkeler toplamında “gelen” sermaye yüzde 24,1 ve “giden” sermaye de yüzde 22,7 oranında azalıyor.

3)Dünya toplamında “gelen” sermaye yüzde 37,1 ve “giden” sermaye de yüzde 42,9 oranında azalıyor.

Açık ki ekonomik kriz, nesnel bir faktör olarak sermaye hareketini; sermayenin uluslararasılaşmasını geriletiyor ve salt bu gerçeklik, küreselleşmenin veya da emperyalist küreselleşmenin emperyalizmin yeni bir aşaması olamayacağını gösteriyor. Ne yani, sermaye doludizgin uluslararasılaşırsa emperyalist küreselleşme, emperyalizmin yeni bir aşaması oluyor, en azından bir nitelik değişimi oluyor ve sermayenin uluslararasılaşması kriz tarafından frenlenince, gelişme süreci gerilemeye dönüşünce emperyalist küreselleşme aşamasından çıkıp yeniden klasik emperyalizme mi dönüyoruz?

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının brüt sermaye oluşumuna oranı şöyle okunmalıdır:

1)”Giden” sermayenin brüt sabit sermaye oluşumuna oranının emperyalist ülkelerde yüksek olması, bu ülkelerin sermaye ihracı hacmini gösterir.

2)”Gelen” sermayenin brüt sabit sermaye oluşumundaki payının yüksek olması emperyalist ülkeler açısından önemli bir pazar olmanın ifadesidir, ABD örneğinde olduğu gibi.

3)Gelişen ülkelerde ise tersi bir durum söz konusudur; bu ülkeler yabancı sermaye için yatırım alanıdır; bu anlamda “gelen” sermayenin brüt sabit sermaye oluşumundaki payı nispeten yüksektir. Sermaye ihracı bakımında yetersiz oldukları için de “giden” sermayenin brüt sabit sermaye oluşumundaki payı doğal olarak düşüktür.

Son yıllarda hızlı değişim:


Yaklaşık 10 sene içinde gelişmiş ülkelerin dünya çapındaki doğrudan yabancı sermaye akışındaki payı oldukça güçlü düşüyor; bu pay 1999-2001 döneminde yüzde 78'den 2007-2008 döneminde yüzde 63'e geriliyor. Aynı dönemde gelişen ve belirtilen diğer ülkelerin payı da toplam yüzde 22'den yüzde 37'ye çıkıyor.

















Gelişmenin böyle olduğunu uluslararası tekellerin ülke gruplarına göre dağılımında da görüyoruz (Yukarıdaki grafik). '90'lı yılların başında bu tekellerin yüzde 90'ının -1992'de yüzde 92'si- merkezi gelişmiş ülkelerdeydi. Bu pay 2000'de yüzde 79'a ve  2008'de de yüzde 72'ye düşüyor; diğer taraftan da gelişen ülkelerin payı aynı yıllarda yüzde 21'den yüzde 28'e çıkıyor.
Gelişen ülkeler açısından küçümsenemeyecek bir gelişme, güç kazanımı.

10.2- Doğrudan yabancı sermaye yatırımları stoku

Yukarıdaki tabloda 2 yıllık bir dönem karşılaştırıldı; aslında bir an tespitidir. Aşağıdaki tabloda ise 1995-2009 arasında doğrudan yabancı sermaye hareketi sermaye stoku bazında ele alınıyor. Bu tabloyu ayrıca yorumlamayacağız. Çünkü buradaki veriler yukarıdaki sonuçları ya doğrudan ya da dolaylı olarak doğrulamaktadır; bir nevi sağlama yapmış oluyoruz. (Aynı sonuca varan başka değerlendirme için bkz.: Ek 2).

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına genel bakış-1995-2009 arası-milyon dolar ve % olarak

Sermaye stoku, milyon dolar ve % olarak
Brüt sabit sermaye oluşumuna oranı
Sermaye stoku
1995
2000
2007
2008
2009
1995
2007
2008
2009
ABD
Gelen*
1 005 726
2 783 235
3 596 885
2 552 572
3 120 583
13.7
26.1
17.9
21.9
Giden**
1 363 792
2 694 014
5 274 991
3 103 704
4 302 851
18.6
38.3
21.8
30.2
Japonya
Gelen
33 531
50 322
132 851
203 372
200 141
0.6
3.0
4.2
3.9
Giden
238 452
278 442
542 614
680 331
740 930
4.5
12.4
13.9
14.6
İngiltere
Gelen
199 772
438 631
1 242 949
980 920
1 125 066
17.6
44.4
36.8
51.7
Giden
304 865
897 845
1 835 639
1 531 128
1 651 727
26.8
65.6
57.5
76.0
Almanya
Gelen
165 914
271 613
695 498
666 037
701 643
6.6
20.9
18.2
21.0
Giden
268 419
541 866
1 331 751
1 315 775
1 378 480
10.6
40.1
36.0
41.2
Fransa
Gelen
191 434
390 953
1 260 244
920 842
1 132 961
12.2
48.6
32.3
42.8
Giden
204 431
925 925
1 805 591
1 308 157
1 719 696
13.0
69.6
45.9
64.9
AB
Gelen
1 146 923
2 322 127
7 568 571
6 669 996
7 447 904
12.5
44.7
36.4
45.5
Giden
1 322 742
3 492 879
8 913 085
8 068 163
9 006 575
14.5
52.6
44.1
55.0
Gelişmiş ülkeler toplamı
Gelen
2 521 480
5 653 182
12 858 740
10 851 276
12 352 514
10.8
33.3
26.3
31.5
Giden
3 272 237
7 083 493
16 506 514
13 585 857
16 010 825
14.0
42.8
32.9
40.8
Gelişen ülkeler
Gelen
211 470
434 366
564 930
630 013
478 349
11.9
14.0
12.5
9.3
Giden
79 351
228 691
292 147
296 286
229 159
4.6
7.3
5.9
4.5
Brezilya
Gelen
47 887
122 250
309 668
287 697
400 808
6.2
22.7
17.6
25.5
Giden
44 474
51 946
136 103
162 218
157 667
5.8
10.0
9.9
10.0
Rusya
Gelen
5 601
32 204
491 232
213 734
252 456
1.4
38.2
12.7
20.3
Giden
3 346
20 141
370 161
202 837
248 894
0.8
28.8
12.1
20.1
Türkiye
Gelen
14 933
19 163
153 124
70 118
77 729
6.7
23.7
9.6
12.6
Giden
1 418
3 659
12 146
13 745
14 790
0.6
1.9
1.9
2.4
Kore
Gelen
9 497
38 110
119 630
94 680
110 770
1.8
11.4
10.2
13.3
Giden
10 231
26 833
74 780
97 910
115 620
2.0
7.1
10.5
13.9
Hindistan
Gelen
5 641
16 339
105 790
123 294
163 959
1,5
8,8
9,6
12,9
Giden
495
1 733
44 080
62 451
77 207
0,1
3,7
4,9
6,1
Çin
Gelen
101 098
193 348
327 087
378 083
473 083
13,4
9,7
8,7
10,1
Giden
17 768
27 768
95 799
147 949
229 600
2,3
2,8
3,4
49
Doğu Asya
Gelen
357 419
710 475
1 684 602
1 348 864
1 561 482
21.0
33.2
22.8
25.4
Giden
149 444
509 636
1 341 262
1 184 052
1 361 528
8.8
26.6
20.1
22.2
Asya ve Okyanuslar
Gelen
571 926
1072 150
2 877 821
2 540 106
2 905 987
16.3
29.5
22.4
25.8
Giden
210 589
614 051
1 820 112
1 719 462
1 946 038
6.1
19.0
15.4
17.6
Dünya
Gelen
3 381 329
7 442 548
17 990 069
15 491 182
17 743 408
11.4
32.5
25.4
30.7
Giden
3 606 556
7 967 460
19 313 981
16 206 795
18 982 118
12.2
35.3
26.8
33.2
*Yurt dışından bir ülkeye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları stoku.
**)Bir ülkeden başka bir ülkeye (yurt dışına) giden doğrudan yatırımlar stoku (Yatırılan ülke açısında doğrudan yabancı sermaye yatırımları stoku).
--
Kaynak: UNCTAD, World Investment Report 2010; www.unctad.org/wir veya www.unctad.org/fdistatistics.


Doğrudan yabancı sermaye ihraç ve ithalatında başta emperyalist ülkeler olmak üzeren gelişmiş ülkelerin hakimiyetini göstermek açısından:

Gelişmiş ülkelerin dünya çapında “giden” sermaye stokundaki payı 1995'te yüzde 74,6'dan 2009'da yüzde 69,6'ya geriler. “Gelen” sermaye stokundaki payları da aynı dönemde yüzde 90,7'den yüzde 84,3'e düşer.

Gelişen ülkelerin dünya çapında “giden” sermaye stokundaki payı 1995'te yüzde 6,3'ten 2009'da yüzde 2,7'ye, aynı dönemde “gelen” sermaye stokundaki payı da yüzde 2,2'den yüzde 1,2'ye düşer.

Gelişmiş ülkelerde 1995'ten 2009'a  “gelen” sermaye stoku artışı yüzde 389,9 ve  aynı dönemde “giden” sermaye stoku artışı da  yüzde389,3 oranındaydı.

Aynı dönemde gelişen ülkelerde “giden” sermaye stoku artışı yüzde 126,6 ve  “gelen” sermaye stoku artışı da yüzde 188,8 oranındaydı.

Keza aynı dönemde dünya çapında “gelen” sermaye stoku artışı yüzde 424,7 ve “giden” sermaye stoku artışı da 426,3 oranındaydı.

Bu durum gelişen ülkelerin doğrudan yabancı yatırımlar bazında ne denli geri bir konumda olduklarını  ve başta emperyalist ülkeler olmak üzere gelişmiş ülkelerin hakimiyetini gösterir.

Daha çok verilerin konuşturulduğu ve  az yorum yapılan bu yazıdan hangi sonuçları çıkartabiliriz?
1) Gerek emperyalist, gerekse de gelişen ülke ekonomilerinde göz ardı edilemeyecek yapısal değişimler olmaktadır; kiminde bu değişimler sonuçlanmış, kimisinde değişim süreci devam etmektedir.

2)İster “çarpık” diye, ister montaj sanayi diye, isterseniz “tekelci sermayenin çıkarlarına hizmet ettiği oranda” diye tanımlayın; nasıl tanımlarsanız tanımlayın, bütün dünyada; en geri ülkelerde de kapitalizm gelişmektedir. Dünün feodal, yarı feodal ülkeleri; emperyalizme bağımlı, yeni sömürge ülkeler, bugün dünya pazarlarında emperyalizmle rekabet edecek birer ekonomik güç olmuşlardır. Bu gerçeği şöyle de ifade edebiliriz: Dünün tarım ülkeleri, tarım-sanayi ülkelerine, tarım-sanayi ülkeleri sanayi-tarım ülkelerine ve sanayi ülkeleri de “rant” ülkelere dönüşmektedir. Bu süreç hem her bir ülke hem de kapitalist üretim biçiminin bütünü açısından geriye dönüşümü olmayan gelişmedir.

3)Acımasızca Marksizm-Leninizme mal edilen, esas itibariyle Leninist emperyalizm anlayışının yanlış anlayan çevrelerin ürünü olan 'emperyalizm geri ülkelerde kapitalizmi geliştirmez' teorisi, kapitalizmde eşitsiz gelişmenin nesnel bir yasa olduğunu reddeden bir teori olarak yaşamın kendisi tarafından çürütülmüştür.

4) Kendi kendine Marksistler, daha da ileri giderek Marks'ın Kapital'de analiz ettiği kapitalist üretim biçiminin; sermayenin oluşum ve gelişiminin diyalektiğini kavramadıkları için, rahatlıkla, maddi değerlerin üretiminden kopan bir sermaye türünü, nam-ı diğer spekülatif sermayeyi kendi başına konjonktür çevrimi (kriz çevrimi) oluşturma yeteneğine sahip bir sermaye olarak ele almışlar ve bu sermayenin uluslararasılaşmasına bakarak emperyalizm ötesi bir çağda, ama en azından emperyalizmin yeni bir evresinde yaşadıklarının teorisini yapmışlardır. Ama sadece dünya çapında etkili bir ekonomik kriz -yaşanmakta olan kriz- bu anlayışları güneş altında kalmış kar gibi eritti, yok etti.

*
Ek 1:

Borsacılığın veya piyasa kapitalizasyonunun veya hizmet sektörünün GSYİH'daki payının giderek artmasının ne anlama geldiğini; ekonomide nasıl bir yapısal çarpıklığa; çürümüşlüğe yol açtığını; asalaklığın hangi boyutlara varabileceğini ABD ve İngiltere ekonomilerini örnekleyerek gösterebiliriz.

Sanayisizleşmek bir ülkenin rekabet yeteneğini olumsuz etkileyen başlı başına bir faktördür. Yakın geçmişte İngiltere'nin başına geleni şimdi ABD yaşamaktadır; imalat sanayinde çalışanların Amerikan ekonomisinde toplam çalışanlar içindeki payı giderek düşmektedir; imalat sanayinde çalışanların toplam çalışanlara oranı veya toplam çalışanlar içindeki payı 1950'li yılların başında, 1951-1953 arasında yüzde 26 ila yüzde 27 arasındaydı. Bu pay 1950'li yılların sonuna kadar zikzaklı bir eğri çizerek düşer. Ancak 1960'tan itibaren artmaya başlar ve bu artış 1966-1967'ye kadar sürer. Bu tarihten itibaren de (1971-1973 arasındaki artış eğilimi hariç)  sürekli düşer; Kasım 2009'da toplam çalışanların sadece yüzde 8,41'i imalat sanayinde çalışıyordu.

Bu veriler, Amerikan ekonomisinde sanayi üretiminin payının da azaldığını gösterir. Amerikan nominal brüt yurt içi üretiminde imalat sanayinin payı 1952'de yüzde 28 civarındaydı. Bu  pay, imalat sanayinde çalışanların payındaki azalmaya paralel olarak sürekli düşmüştür. 2008'de bu pay yüzde 11,48 idi. Aşağıdaki grafikte bu gelişmeyi görüyoruz.



Aşağıdaki grafikte toplam işçi sınıfının/çalışanların sektörler arasındaki dağılımını görüyoruz:



Ağustos 2010 itibariyle Amerikan imalat sanayiinde çalışanların sayısı 11,679 milyondur. Ormancılık, balıkçılık, avcılık, madencilik, inşaat, enerji sektörleri de dahil geniş kapsamlı sanayide çalışanların sayısı 18,031 milyondur. Buna karşın hizmet sektöründe çalışanların sayısı ise 112,280 milyondur. Bunun arasında her seviyede devlet sektöründe çalışanların sayısı 22,441 milyondur. Bu durumda toplam çalışanların sayısı 141,99 milyondur. Bu verilere göre Amerikan işçi sınıfının imalat sanayiinde çalışanları toplamın ancak yüzde 10,4'üne tekabül etmektedir.

Neden öyle oldu? Küreselleşmenin itici gücü olan ABD'de maddi değer üretimi ve iş yeri kısa vadeli kazançlara “kurban” edilmiştir; gelirin yerini kredi, sanayi üretimini yerini de mali sektörde sınırsız spekülasyon almıştır. Bu çarpıklıklar, tarihsel bakıldığında, en düşük faizlerle aşırı teşvik edilmiştir. Amerikan merkez bankasının mali yenilikleriyle (inovasyonlarıyla), kredi senetlerini, derivatları, sınırsız kredi vermeyi uç noktaya sürükleyen bankaların, bu temeli çürük ekonomik işleyişte çıkarı vardı. Bilançolarını akıl almaz boyutlarda şişiren ve devasa hayali kazanç sağlayanlar o bankalardı.

Bunun sonucunda sanayi sektöründe brüt değer oluşumunun GSYH'daki payı 1950'li yılların başında yüzde 28'den 2008'de yüzde 11,48'e kadar düşmüştür.

Sanayide iş yeri sayısı da sürekli azalarak Mart 1941'deki seviyeye düşmüştür; Kasım 2009'da Amerikan sanayinde çalışan işçi sayısı 11,648 milyondu.

2008 yılında Çin, 1,74138 trilyon dolarlık (cari fiyatlar üzerinden) brüt sanayi üretimi hacmiyle, 1,637671 trilyon dolarlık  Amerikan brüt sanayi üretim hacmini  geçmiştir. 1990'dan bu yana Amerikan imalat sanayinde değer artışı ancak yüzde 1,73 civarındadır; Çin'de ise bu artış 12,36 mislidir.

Şüphesiz ki, 1,637671 trilyon dolarlık bir imalat sanayi üretimi küçümsenecek bir miktar değildir.(2008'de imalat sanayinde brüt değer üretimi bakımından Çin'den sonra 2. sırada ABD; 3. sırada Japonya; 4. sırada Almanya; 5. sırada İngiltere; 6. sırada Fransa; 7. sırada Rusya geliyordu).  Ama  bu miktarın 14,4414 trilyon dolarlık  nominal GSYH'ya oranı ancak yüzde 11,34'tür. 10,1299 trilyon dolara varan Amerikan özel tüketim harcamaları göz önünde tutulursa, sanayi üretimi hacminin ne denli önemsizleştiği görülür. Yani Amerikan'da tüketim devasa boyutlarda, ama yeterli üretim yok; tüketilen maddeler ithal edilmek zorundadır. 

Kazancın kaynağı:


1948-1989 arasında mali sektörün toplam işletme kazançlarına katkısı ortalama olarak yüzde 15,04 oranındaydı. Bu oran 1990-1999 arasında ortalama olarak yüzde 25,15'e ve 2000-2009 arasında da  yine ortalama olarak yüzde 33,94'e çıkar. 
Açık ki son on sene içinde mali sektörde adeta dramatik bir şişme yaşanmıştır;  görünüşte kazançlar (hayali, kağıt üzerinde kazançlar) toplam ekonominin zararına türetilmiştir; devasa hacimde zehirli mali araçlar, çeşitli kredi kullanımlarına ve böylece spekülasyon balonunun şişmesine olanak sağlamıştır; buna ek olarak faiz fiyatlarının oldukça düşük olması mali sektördeki risklerin üstünü örtmüş ve akıl almaz bir spekülasyon  şişmesine neden olmuştur.
Yaşanmakta olan krizden hiçbir şeyin öğrenilmediğini; yeni daha kapsamlı spekülasyon balonları için zemin hazırlandığı Amerikan türevler pazarındaki gelişmeden de anlaşılmaktadır. 2009'un dördüncü çeyreğinde Amerikan bankalarındaki türevlerin hacmi yeni bir rekor kırmıştır. Aşağıdaki grafikte bu gelişmeyi görüyoruz (Bkz.: Comptroller of the Currency, OCC’s- yılın çeyrekleri raporları):

Amerikan mali kurumlarının nominal türev hacmi 2009'un son çeyreğinde 212,808 trilyon dolara çıkıyor. Bu miktarın kendisi akıl almaz boyutta,türevlerdeki yoğunlaşma da; az elde toplanması da akıl almaz boyutta; Amerikanın en büyük beş bankası ( JP Morgan Chase Bank, Goldman Sachs, Bank of America, Citigroup, Wells Fargo) söz konusu bu türev miktarının yüzde 96,9'unu kontrol ediyor.

En büyük 25 Amerikan bankasının elinde tuttuğu türev miktarı ise 293,052 trilyon dolardır.
Gazino veya kumarhane bütün canlılığıyla varlığını sürdürüyor. Sanayi üretimin önemsizleştiği, hayali değer “üretimi”nin belirleyici olduğu bir ekonomide başka bir gelişme de beklenemez. Bu sistemin ne denli çürümüş, ömrünü doldurmuş olduğunun da açık bir ifadesidir.
Tarım dışında çalışanların yüzde 86'sı hizmet sektöründe ve yüzde 17'si de devlet sektöründe çalışıyor. İmalat sanayiinde çalışanların toplam çalışanlara oranı ise ancak yüzde 13,9. Bu da yukarıda bahsedilen gelişmenin başka bir görünümüdür.






İngiltere açısından durum:
Çürüyen kapitalizm, tefeci emperyalizm veya moda kavramla ifade edersek “gazino kapitalizmi” için ABD'den sonra İngiltere ikinci büyük örnektir. Sanayi üretimini veya genel anlamda maddi değerler üretiminin yerini giderek spekülasyon ve kredi almaya başlamıştır.
İmalat sanayi üretiminin GSYİH'daki payının hızlı düşüşü bunu göstermektedir.




İmalat sanayinin GSYİH'daki payı 1970'de yüzde 32,3'ten 2008'de yüzde 12,11'e düşmüştür. Bu gelişmeye bağlı olarak imalat sanayinde 1979'da (1. çeyrek) 7,19 milyon olan iş yeri sayısı 2009'un 3. çeyreğinde 2,84 milyona düşmüştür.
Buna karşın mali ve ticari sektörde çalışanların sayısı da 2,795 milyondan 6,375 milyona çıkmıştır.
Öyle ki İngiliz ekonomisi kendi iç üretimiyle ihtiyacını karşılamaktan oldukça uzaklaşmıştır.
Büyük Britanya'nın Avrupa'nın en büyük gıda maddeleri alıcısı olması tesadüf değildir; bu ülke ihtiyacı olan bütün gıda maddelerinin yüzde 40'ını, sebzenin yüzde 50'ni ve meyvenin de yüzde 95'ini ithal etmektedir.

Fransa açısında durum:
Bu ülke açısından da benzer bir durum söz konusudur. Fransa'da tarımın GSYİH'ya katkısının 2008 itibariyle yüzde 2; sanayide artı değer üretiminin katkısının keza 2008 itibariyle yüzde 20,4 ama hizmet sektörünün katkısının da yüzde 77,6 oranında olması bu ülkenin ne denli  sanayisizleşmiş, tarımsızlaşmış ve tefecileşmiş olduğunu göstermektedir. Daha geçen yüzyılın başlarında Lenin'in Fransız emperyalizmini “tefeci emperyalizm” olarak değerlendirdiğini hatırlatalım. Bu ülkenin “tefeci” özelliğinde bir değişme olmamıştır. 

Ek 1'deki veriler için bkz.: http://wirtschaftquerschuss.blogspot.com:
1) Mittwoch, 5. Mai 2010-"Food Stamps mit neuem Rekord".
2)Freitag, 26. März 2010- "US-Finanzindustrie macht satte Gewinne".
3)Donnerstag, 14. Januar 2010- "UK - eine glasklare Fehlentwicklung".
4)Mittwoch, 6. Januar 2010 -"Das verlorene Jahrzehnt".
5)Mittwoch, 30. Dezember 2009- "Fatale Entwicklung".
--
Ek 2:
Sermaye ihracı alanında ülkelerin konumunu şu verilerde görüyoruz.

20. Yüzyılın son çeyreğinde ve 21. Yüzyılın başında yurt dışına doğrudan yatırımlarda önde gelen emperyalist ülkelerin payı (miktar: milyar dolar ve %)
Sıra
Ülke
1973
1990
2000
2007
1973=100
2000=100
Miktar
Toplam içindeki pay
Miktar
Toplam içindeki pay
Miktar
Toplam içindeki pay
Miktar
Toplam içindeki pay
1973’ten 2000’e
2000'den 2007'ye
1
ABD
107
51,4
430
25,0
1293
21,2
2791
17,9
12 misli
115
2
İngiltere
31
14,9
229
13,3
902
14,8
1705
10,9
29 misli
89
3
Fransa
8
3,8
120
7,0
433
7,1
1399
9
54 misli
223
4
Almanya
16
7,7
148
8,6
471
7,7
1236
7,9
29 misli
162
5
Çin/Hong.
-
-
14
0,8
392
6,4
1122
7,2
28 misli*
186
6
Belçika/
Lux.
3
1,4
41
2,4
382
6,3
498**
3,2
127 misli
30
7
Hollanda
5
2,4
107
6,2
310
5,1
851
5,4
62 misli
174
8
Japonya
10
4,8
201
11,8
278
4,6
543
3,5
28 misli
95
9
İsviçre
13
6,2
66
3,8
228
3,7
604
3,9
17 misli
165
10
Kanada
6
2,9
85
4,9
227
3,7
521
3,3
38 misli
129
Dünya
208
100,0
1721
100,0
6086
100,0
15602
100
29 misli
156
bunun içinde AB
71
34,1
799
46,4
3149
51,7
8086
51,8
44 misli
157
*) 1990=100; **) 2006.
-UNCTAD, WIR 2002 (1990-2000), s. 315-317; WIR 2008, s. 257-259.
- H. Kraegenau (1973 yılı için); “Internationale Direktinvestitionen 1950-1973”, s. 32.

Bu verilerin gösterdikleri:

Dünya sermaye ihracında Amerikan emperyalizminin payı, 1973’te yüzde 51,4’ten 2007’de yüzde 17,9'a düşmesine rağmen bu ülke, dünya sermaye ihracında 1. sıra konumunu korumuştur. Bu dönemde Amerikan yurt dışı doğrudan yatırımları 26 misli artıyor.

İngiltere’nin payı  1973'de yüzde 14,9'dan 2007'de yüzde 10,9'a düşüyor. Her iki dönemde de 2. sırada yer alan İngiliz yurt dışı doğrudan yatırımları 55 misli artıyor.

1973’ten 2007’ye Almanya’nın yurt dışı doğrudan yatırımları 70 misli artıyor, toplam içindeki payı yaklaşık aynı kalıyor (1973= yüzde 7,7 ve 2007= yüzde 7,9). Ama 3. sıradan 4. sıraya geriliyor.

Fransa'nın doğrudan yurt dışı sermaye ihracı 1973'ten 2007'ye 175 misli artıyor ve toplam içindeki payı da 1973’te yüzde 3,8’den 2007’de yüzde 9'a çıkıyor ve 1973'de 6. sıradan 2007'de 3. sıraya çıkıyor.

1973’te hesapta olmayan Çin (Hongkong ile birlikte) dünya sermaye ihracında 2007'de yüzde 7,2'lik payıyla  5. sıraya yükseliyor.

Bu veriler, sermaye ihracı bazında rekabetin ne denli keskinleşmiş olduğunu göstermekteler.

Rekabet merkezlerine giren doğrudan yabancı sermaye mevcudu (milyar dolar)
Rekabet merkezleri
Yıllara göre ülkeye giren doğrudan yabancı sermaye mevcudu (sermaye ithali)

1980
1990
2000
2008
1980'den 2008'e
Dünya
495
1942
5757
14909
30,1 misli
Payı
100
100
100
100
-
Gelişmiş ülkeler
374
1412
3960
10213
27,3 misli
Payı
75,6
72,7
68,8
68,5
-
AB
186
809
2282
6933
37,3 misli
Payı
37,6
41,7
39,6
46,5
-
Almanya
37
111
272
701
18,9 misli
Payı
7,5
5,7
4,7
4,7
-
Fransa
23
98
260
991
43,1 misli
Payı
4,6
5
4,5
6,6
-
İngiltere
63
204
439
982
15,6 misli
Payı
12,7
10,5
7,6
6,6
-
ABD
83
395
1257
2279
2,5 misli
Payı
16,8
20,3
21,8
15,3
-
Japonya
3
10
50
2003
667,7 misli
Payı
0,6
0,5
0,9
13,4
-
Çin/Hongkong
29
202
455
856
29,5 misli
Payı
5,9
10,4
9
5,7
-
Kaynak: UNCTAD, WIR 2000, s. 294, 297 (sadece 1980 yılı verileri); WIR 2009, s. 251, 253.



Giren doğrudan yabancı sermaye mevcudunun 1980'de yüzde 60,9'u ve  2008'de de 80,9'u AB, ABD, Japonya ve Çin'de yoğunlaşmıştır.

Sadece AB'nin payı 1980'de yüzde 37,6'dan 2008'de yüzde 46,5'e çıkıyor. Diğer önemli bir değişme de bu türden sermaye yoğunlaşmasının Japonya'da 1980'de yüzde 0,6'dan 2008'de yüzde 13,4'e çıkmasıdır.

Çıkan doğrudan yabancı sermaye mevcudu (milyar dolar)
Rekabet merkezleri
Yıllara göre dışarıya giden doğrudan yabancı sermaye mevcudu (sermaye ihracı)

1980
1990
2000
2008
1980'den 2008'e
Dünya
523
1786
6070
16206
31 misli
Payı
100
100
100
100
-
Gelişmiş ülkeler
507
1640
5186
13624
26,9 misli
Payı
96,9
91,8
85,4
84,1
-
AB
213
810
2983
8997
542,2 misli
Payı
40,7
45,3
49,1
55,5
-
Almanya
43
152
542
1451
33,7 misli
Payı
8,2
8,5
8,9
8,9
-
Fransa
24
112
445
1397
58,2 misli
Payı
4,6
6,3
7,3
8,6
-
İngiltere
80
229
898
1511
18,9 misli
Payı
15,3
12,8
14,8
9,3
-
ABD
220
431
1316
3162
14,4 misli
Payı
42,1
26,3
21,7
19,5
-
Japonya
20
201
278
680
34 misli
Payı
3,8
11,2
4,6
4,2
-
Çin
-
12
388
776
64,7 misli
Payı
-
0,7
6,4
4,8
-
Kaynak: UNCTAD, WIR 2000, s. 300, 3003 (sadece 1980 verileri); WIR 2009, s. 251, 253.
 
Çıkan doğrudan yabancı sermaye mevcudunun 1980'de yüzde 86,6'sı AB'de, ABD'de ve Japonya'da, 2008'de ise yüzde 83,6'sı AB'de, ABD'de, Japonya ve Çin'de yoğunlaşmış.
Verili dönem içinde AB'nin bu türden sermaye ihracı yüzde 40,7'den yüzde 55,5'e çıkarak 14, 8 puan artarken, ABD'ninki yüzde 42,1'den yüzde 19,5'e düşerek 22,6 puan, yarıdan fazla azalıyor. 1980'de hesapta olmayan Çin'in payı ise 2008'de yüzde 4,8.