Siemens’in kurucularından W. Rathenau yaklaşık 100 sene önce şöyle diyordu: Birbirini tanıyan 300 erkek, kıtanın kaderini yönlendiriyor. 100 sene sonra bunların sayısı tekel bazında ve dünya çapında 500’e çıkmıştır. Dünyanın en güçlü 500 tekelinin başındaki bu 500 unsur, yüzlerce milyon işçinin ve emekçinin, bağımlı devletlerin ve ezilen ulusların geleceği ile oynuyorlar!
“Global 500”, ekonominin bütün sektörlerinden (sanayi, bankacılık, sigortacılık, tarım, ticaret, hizmetler vs.) dünya çapında en güçlü tekelleri kapsıyor. Lenin’in deyimiyle „süper tekeller“. Fortune dergisinin „Global 500“ olarak yayımladığı istatistik verilerin sonuçları, süper tekellerin dünya ekonomisi üzerindeki hâkimiyetini gösteriyorlar. İlk sırada Amerikan tekeli Wal-Mart yer alıyor. Cirosu 263 milyar dolar. İkinci sırada BP yer alıyor. Cirosu 232 milyar dolar ve üçüncü sırada da Exxon Mobil yer alıyor. Cirosu 223 milyar dolar. Sadece bunlar değil, listede yer alan daha çok sayıda tekel, birçok devletten güçlü.
Bu 500 tekel, 2003 yılı itibariyle yaklaşık 46 milyon işçi ve emekçiyi istihdam ediyordu. Bunların toplam cirosu ise 14 873 milyar dolara varıyordu. Yani dünya gayri safi hâsılasının yüzde 45’ine yakın kısmını bu tekeller sağlıyordu. Veya da GSH bazında dünya ekonomisinin yaklaşık yarısını bu 500 tekel kontrol ediyordu. Toplam karlarının miktarı da 731 milyar dolara varıyordu.
Veriler, on yıllık bir gelişmenin karşılaştırılmasını yapmaya uygun. 1994-2003 arasında 500 süper tekelin cirosu yüzde 45 civarında artıyor; 10 300 milyar dolardan 14 900 milyar dolara çıkıyor.
500 tekelin 1994 dünya gayri safi hâsılasındaki toplam payı yüzde 40 civarındaydı. Bugün ise yüzde 45 civarında. Demek oluyor ki en güçlü 500 tekelin dünya ekonomisindeki ağırlığı on sene içinde pay olarak yüzde 5 (5 puan) artmış. Aynı dönemde bu tekellerde çalışan işçilerin sayısı ise ancak 11 milyon artıyor. Bu verileri şöyle ifade etmek gerekir: Ciro, çalışanların sayısındaki artışa oranla daha hızlı büyüyor. Bu kadar kar edildiğine göre, verimlilik, ciroya oranla daha hızlı artıyor. Marksist-Leninist politik ekonomide bunun adı, sermayenin organik bileşiminin artmasıdır. Sermayenin organik bileşiminin yükselmesi, aynı zamanda, işçilerin sokağa atılmaları demektir, işsizliktir.
Ülkelere göre tekeller:
10 senelik dönemde Amerikan tekelleri daha da güçlenmişlerdir. En çok kaybedenler ise Japon tekeller olmuştur. 1994’te „Global 500“ listesine giren Amerikan tekeli sayısı 151 idi ve bu tekeller, “Global 500”de yer alan tekellerin toplam cirosunun yüzde 29’unu kontrol ediyorlardı. 2003’te bu türden Amerikan tekeli sayısı 189’a çıkıyor ve bu 500 tekelin toplam cirosunun yüzde 39’unu kontrol ediyorlardı. Soruna NAFTA olarak bakarsak: bu çerçevedeki tekel sayısı 1994’te 158 ve 2003’te de 203. Bu tekeller, 500 tekelin toplam cirosunun 1994’te yüzde 29,4’ünü ve 2003’te de yüzde 40,8’ini kontrol ediyorlardı.
1994’te bu listeye giren Japon tekeli sayısı 149’du. Bu sayı 2003’te 82’ye düşüyor. Japon tekellerinin „Global 500“ün toplam cirosundaki payı 1994’te yüzde 37’den 2003’te yüzde 14,6’ya düşüyor.
AB’nin konumu: 1994’te 171 Batı Avrupa tekeli „Global 500“ listesinde yer alıyordu. Bu sayı 2003’te 167’ye düşer. Bu Batı Avrupa tekellerinin „Global 500“ün toplam cirosundaki payı da 1994’te yüzde 30,2’den 2003’te yüzde 37,5’e çıkar.
Blok olarak Batı Avrupa, NAFTA’nın gerisinde kalıyor.
Avrupa’da, AB’de, Alman tekelleri önder konumdalar. „Global 500“e giren Alman tekeli sayısı 1994’te 44’ten 2003’te 34’e düşer, ama Alman tekellerinin “Global 500” tekellerinin toplam cirosundaki payı yüzde 8,7’den yüzde 9,1’e çıkar.
Aynı listede Büyük Britanya’dan 37 ve Fransa’dan da keza 37 tekel yer alır.
“Global 500“de yer alan tekellerin sırlarının değişimi, aynı zamanda, son on sene içinde emperyalistler arası rekabetin ve ekonomik krizin boyutlarını da gösterir. Japon ekonomisi 1991-1994 dünya ekonomik krizinden bu yana durgunluk aşamasından hala çıkamamıştır.
Amerikan tekellerinin son on sene içindeki yükselişinde Amerikan emperyalizminin tekeller lehine saldırgan politikası önemli bir rol oynamıştır. 1991-1994 ekonomik krizinden erken çıkan ve 2000’e kadar nispeten dinamik bir gelişme içinde olan Amerikan tekelleri, ABD’nin dünya çapında sürdürdüğü savaşlar ve askeri harcamalarla daha da güçlenmişlerdir.
“Global 500”de yer alan tekellerin ülkelere göre dağılımı sermayenin, dolayısıyla üretim ve ticaretin horizontal ve vartikal (derinlemesine) uluslararasılaşmasının boyutlarını da göstermektedir. En büyük 500 tekelin ait oldukları ülke sayısı 31. Ama en büyük 200 tekelin ait oldukları ülke sayısı sadece 15. Bu tekellerden 77’si ABD, 28’i Japonya, 20’si Almanya, 20’si Fransa, 16’sı Büyük Britanya, 7’si Hollanda, 6’sı İsviçre, 5’i İtalya, 3’ü İspanya, 2’si Norveç kaynaklı. Finlandiya, Lüksemburg, Belçika, Meksika, Venezüella, Brezilya, Rusya, Malezya ve Hindistan’da birer tekel bu kategoriye giriyor. En büyük 200 içinde Çin’den 3 ve Güney Kore’den de 4 tekel yer alıyor.
1994’te en büyük 500 tekel arasında yer alan Çin tekeli sayısı ancak 3’tü. 2003’te ise bu sayı 15’e çıktı. Bu 15 „süper“ Çin tekelinin toplam cirosu ise 358 milyar dolara varıyor. Ama bu 15 tekelin 500 tekelin toplam cirosundaki payı ancak yüzde 2,4 oranında. Bunlar, daha ziyade Çin çapında “süper tekeller”.
“Global 500“ içinde „yükselen ülkeler“in durumu: „Global 500“ sıralamasında Hindistan’dan 4; Meksika ve Brezilya’dan birer tekel yer alıyorlar. En büyük 200 arasında G. Kore’nin 1994’te 6 tekeli vardı. Bu sayı 2003’te 4’e düşer.
Sektörlere göre tasnif: En büyük sektörü petrol oluşturuyor. En büyük 500 tekelin toplam cirosunda bu sektörün payı yüzde 12’yi aşıyor. Petrol ve türevleri ve otomobil, uçak ve silahlanma sanayi beraber alınırsa bu alanda faal olan tekellerin cirosu 3726 milyar dolar tutuyor. Yani en büyük 500’ün toplam cirosunun dörtte biri.
“Global 500“ içinde yer alan en büyük 25 sanayi tekeli, petrol çıkarımı, petrol işlemesi ve otomobil sanayi alanlarında faal. Elektronik, telekomünikasyon gibi yeni sektörlere rağmen bu grubun „Global 500“ içinde giderek daha da güçlendiğini görüyoruz.
Tekellerin karı devasa boyutlarda artıyor. Rekabet, sermayenin organik bileşiminin yükselmesini kaçınılmaz kılıyor. Yani dünya pazarlarında var olabilmek için süper tekeller, teknolojilerini sürekli modernleştirirken, işçileri de sürekli sokağa atıyorlar.