Ukrayna, yer altı kaynakları bakımından zengin bir ülkedir (kömür, demir, doğalgaz, petrol, manganez). Sanayi üretiminin GSMH’daki payı yüzde 40. Ukrayna, aynı zamanda stratejik önemi de olan bir ülke. ABD’nin ve AB’nin Avrasya ve Kafkasya planlarında önemli yeri olan bir ülke.
Zenginliğinden ve konumundan dolayı bu ülke üzerine Rusya, AB ve ABD arasında rekabet seçimler nedeniyle bir kez daha açığa çıkmıştır.
Ülkenin doğu ve batı diye ayrılması tarihi ile ilgilidir. Ülkenin batı kesimi 1918’de kadar Avusturya-Macaristan’a bağlıydı ve bu kesimde Ukraynaca konuşuluyor. Ülkenin doğu kesimi ise Ekim devrimi öncesinde Rusya’ya bağlıydı ve bu bölgede de Rusça konuşuluyor.
Son seçimler vesilesiyle Ukrayna’da siyasi tansiyon oldukça yükseldi. Seçimin yapıldığı 21 Kasımdan bu yana yığınlar ayakta. Sokakları ve alanları dolduran yığınlar, seçime sahtekarlık karıştırıldığı nedeniyle zaferini ilan eden Yanukoviç’i seçimlerin galibi olarak tanımıyorlar ve yeni seçim talep ediyorlar.
Gece-gündüz Kiev sokaklarını ve meydanlarını boşaltmayan yüzbinlerin oluşturduğu hareketin önderliği, bu eylemlerinde, Gürcistan’da Şeverdnaze dönemini kapatan „gül devrimi“ni ve S. Miloseviç’i deviren hareketi örnek alıyor. Zora baş vurmadan, yığınların yığın gücüyle değişimi sağlamak.
Gece-gündüz sokakları ve meydanları boş bırakmayan göstericiler, aslında demokratik haklar talep ediyorlar. Yüz binler, demokratik hakların elde edilmesi için mücadele ediyor. Ama adayların ve temsil ettikleri politikaların, halkın demokratik haklar için direnişiyle ilgisi yoktur. Kitlesel direnişi, her iki taraf kendi çıkarları için kullanmak istiyor; her iki başkan adayı, göstericilerin amaçlarını yansıtmıyor. Her iki aday da bürokratik elit tabakanın adamı. Her ikisi de talancı burjuvazinin adamı. Muhalefetin adayı Yuşçenko da Kuçma’nın bir yetiştirmesi. Kuçma gibi o da Doğu Ukrayna’nın ağır sanayi oligarşisisinin bir unsuru.
Yuşçenko, Amerikan emperyalizmine tabi olmayı savunduğu ve bağımlılık içinde sıkı bir işbirliğinden yana olduğu için Kuçma tarafından Başbakanlıktan alındı.
Milyonlarca emekçiyi ilgilendiren, Yuşçenko’dan ziyade seçim haklarıdır, demokratik haklardır.
Emekçi yığınların bu hareketi aynı zamanda mevcut iktidar ile hesaplaşmaktır. Yığınlar memnuniyetsizliklerini dile getiriyorlar, böyle yaşamaya devam etmeye niyetli olmadıklarını ifade ediyorlar.
AB ve Amerikan emperyalizmi, Ukrayna’da tam batıcı, kendi görüşlerine sıkıca bağlı bir hareket geliştirmek için yılardan beri uğraşıyorlar. Örneğin Batı Ukrayna’da faal olan milliyetçi parti „Ruş“, Kanada’da yaşayan Ukraynalılar tarafından destekleniyor. Tekellerin, Ford’un, Unilever’in, Soros’un veya Amerikan partilerinin desteklediği Amerikan veya batı örgütleri, seçimleri izlemek için gerekli maddi olanakları sağladılar. Batılı elçiler, muhalefetin kazandığını gösteren anketler yaptırdılar ve böylece seçim sonuçlarını etkilemeye çalıştılar.
Özellikle Amerikan yanlısı örgütler, neoliberal ağlar, Ukrayna’da yığınların protesto hareketini yönlendirmek için büyük çaba harcıyorlar. Önemli olan, Ukrayna’nın Amerikan politikası doğrultusunda hareket etmesinin sağlaması ve kapıların uluslararası sermayeye tamamen açılmasıdır.
Bu ülkedeki gelişmeleri yönlendirmeye çalışan çok sayıda örgüt içinde en aktif olanlardan birisi PORA’dır. PORA, OTPOR’un (2000) Sırbistan’daki “gönüllülerden oluşan ağların en başarılı aktivitelerini“ ve Gürcistan’da da KHMARA’nın (2003) tecrübelerini örnek aldığını ve bu örgütlerin danışmanlığından gurur duyduğunu gizlemiyor. PORA’nın amacı, Amerikan yanlılarına iktidar yolunun açılmasıdır.
PORA, 1999’da Ukrayna hükümet dışı örgütleri tarafından kurulan Freedom of Choice Coalition’ın bir parçasıdır. Bu örgüte 300’den fazla grup dahil. Kendi ifadelerine göre Amerikan, İngiliz ve Kanada elçilikleri, ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın başkanlığındaki National Democratic Institute, Soros ve Amerikan hükümetinin desteklediği International Renaissance Foundation ve Eurasia Foundation, Dünya Bankası, OSZE ve başkaca kurumlar tarafından destekleniyor.
Kendi açıklamasına göre International Renaissance Foundation, 1990’dan bu yana Ukrayna’da çeşitli hükümet dışı örülerin inşası için 50 milyon dolardan fazla bir miktar harcamış ve her yıl da bu türden faaliyetleri 5 milyon dolar harcayarak destekliyor.
Sırp örgütü OTPOR, 2000 yılında Milesoviç’i deviren gösterileri örgütlemişti. Aynı yöntem Gürcistan’da da başarıyla uygulandı ve şimdi de Ukrayna’da uygulanıyor.
O zamanki adıyla (Bugünkü adı Yeniden İnşa ve Gelişme için Avrupa Bankası) Doğu Avrupa Bankası, ‚90’lı yılların başından beri Ukrayna’da faaliyet sürdürmekte. Bu banka, Avrupa tekellerinin Doğu Avrupa’ya yatırım yapmalarını teşvik ediyor. 1000’den fazla Alman işletmesi Ukrayna’da yerleşmiş durumda.
Rus emperyalizmi daha pervasız hareket etmekte. Putin, Yanukoviç adına seçim propagandası yaptı. Rus emperyalizminin esas amacı, Rus sanayi için önemli olan bu pazar üzerinde kontrolün sağlanması ve Ukrayna ile geleceğe dönük kalıcı ittifakın kurulmasıdır. Rus tekellerinin Ukrayna’da petrol ve doğalgaz boru hatları, sahip oldukları liman hakları var. Bu olanakların kaybedilmesi istenmiyor. Rus ve Ukrayna silah sanayileri iç içe geçmiş biçimde çalışıyorlar.
Uluslararası ilişkilerin ne denli gerginleştiği ve rekabetin ne denli keskinleştiği Ukrayna’da seçimler vesilesiyle bir kez daha açığa çıktı.
Ukrayna’daki bu mücadele burjuva basında demokrasi ve diktatörlük arasındaki bir çatışma; her iki taraf arasındaki çelişkilerin açığa çıkması olarak yansıtıldı. Yani bir tarafta otoriter olan, diktatörlük uygulayan bir hükümet ve bunun karşısında duran demokratik bir muhalefet var imajı uyandırıldı. Bu tanımlama gerçeği yansıtmıyor. Çünkü her iki tarafı temsil eden başkan adayları Yuşçenko ve Yanukoviç aynı sınıfın, aynı elit tabakanın üyeleridir. Bu sınıf, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Ukrayna’nın zenginliklerini kendi aralarında paylaştı.
Yuşçenko, 1993-1999 arasında Ukrayna Merkez Bankası başkanıydı ve 1999-2001 (Nisana kadar) arasında ise şimdiki Başkan Kuçma’nın Başbakanıydı. Merkez Bankası Başkanı ve Başbakan olarak Yuşçenko, Ukrayna’da özelleştirmenin, ekonomide liberalizmin mimarı olarak tanınır. Onun bu adımlarının sonucu bugünkü sosyal ve ekonomik yıkımdır.
Ukrayna’da emekçi yığınlar yoksullaşırken, örneğin ayda ortalama 65 Euro ile yetinmek zorunda kalırken, zengin daha da zenginleşmiş, yeni kapitalistler ülkenin zenginliklerini talan etmişlerdir. Onların bütün sorunu imtiyazlı konumlarını nasıl koruyacaklarıdır: Rusya ile ittifak içinde mi, yoksa ABD ve AB ile sıkı işbirliği içinde mi? Sorunları bu.
Kuçma, 1994’te Başkan oldu ve bugüne kadar da hep uluslararası dengeleri gözeterek hareket etti. Bir taraftan Rusya ile sıkı ilişkiler kurmak ve devam ettirmek. Diğer taraftan da AB ve ABD ile sıkı ilişkiler kurmak ve devam ettirmek.
Gürcistan’da Şeverdnadze’nin Kasım 2003’te Amerikan eseri “gül devrimi” ile iktidardan uzaklaştırılmasından sonra Kuçma, Moskova’ya daha da yakınlaşmaya başladı. (Beklide sıranın kendisine gelmiş olduğunu düşünüyordu). Ama diğer taraftan da ABD ve AB’yi yumuşatmanın yollarını arıyordu. Bu nedenledir ki, AB ile çok sayıda anlaşma imzaladı. NATO’ya girmek için uğraştı, ama başarısız kaldı. ABD’ye yaranmak için Irak’a 1500 asker gönderdi.
Kuçma’nın cambazlığının artık yürümeyeceği bu seçim döneminde açığa çıktı. Ukrayna üzerine bir taraftan Rusya ve diğer taraftan da AB ve ABD arasındaki rekabetin keskinleştiği görüldü. Her iki taraf da seçimlere taraf oldular, resmen karıştılar.
Ukrayna’da Rusya’yı Yanukoviç ve ABD ve AB’yi de Yuşçenko temsil ediyorlar.
Amerikan emperyalizmi ve AB için, özellikle de Alma emperyalizmi için Ukrayna belli nedenlerden dolayı önemli:
Ukrayna, 50 milyonluk nüfusuyla önemli bir pazar alanı. Petrol ve doğal gaz nakliyatında önemli bir koridor. (Batı Avrupa’ya nakledilen Rus doğal gazının yüzde 80’i Ukrayna’dan geçmektedir) ve Kafkasya’ya yakınlığı ve Rusya’yı çevreleme bakımından önemli bir alan.
Putin, Ukrayna’daki gelişmelerin Rus çıkarlarına zarar vereceğinden endişe ediyor. Rus emperyalizmi, Baltık ülkelerinin AB’ye girmelerini engelleyemedi. Doğu Avrupa’yı NATO’ya kaptırdı. Amerikan emperyalizminin Orta Asya’ya girmesini engelleyemedi. Gürcistan’dan sonra Ukrayna’yı da kaybetmekle karşı karşıya. Bu nedenle geriye kalanı kaptırmamak için mücadele ediyor.
Önde gelen Amerikan jeopolitikacısı Z. Brzezinski, Ukrayna’nın Rus emperyalizmi açısından önemini şöyle anlatır:„Baltık devletleri ve Polonya olmaksızın Ukrayna üzerinde kontrolü elinde tutan bir Rusya, kendine güveni olan bir Avrasya İmparatorluğunun önderliğini amaçlayabilir. Ama 52 milyonluk Slav nüfusuyla Ukrayna olmaksızın Rusya’nın, Avrasya İmparatorluğu kurmak için her çabası onu, Slav olmayanlarla ulusal ve din motifli çelişkilere sürükler. Çeçen savaşı, bu türden gelişmelerin nasıl olacağını gösteriyor.“
Soğuk savaş döneminde olduğu gibi bir durum var. Bir taraftan Rusya, diğer tarafta ABD önderliğinde klasik batı dünyası. Buna şimdi bir de AB katıldı. Rusya, ABD ve AB Ukrayna’daki çıkarlarının ne denli önemli olduğunu gösteriyorlar.
Yanukoviç, SB’nin dağılmasından sonra Ukrayna ağır sanayine el koyan oligarşinin temsilcisidir. El konan zenginlik her türlü kriminel yöntemle savunulmaktadır. Putin’in adamı Yanukoviç, Donezk havzasındaki kömür ve çelik sanayine dayanıyor. Bu bölgedeki ağır sanayi oligarşisi, batının rekabetinden çekiniyor ve bu nedenle de Rusya ile sıkı işbirliğinden yana. Bu bölgede (Doğru Ukrayna’da) nüfusun büyük bir kısmı Rus’tur).
Klasik batı, Rusya’nın Ukrayna seçimlerine karışmasını normal bulmazken, kendi müdahalesini normal bulmaktadır. Batının adamı olan Yuşçenko, „Batıya açılım“dan, „reform sürecinin devamın“ndan bahsetmektedir. Yani ABD’den AB’den tekelci sermayenin taleplerini savunmaktadır; Batıya açılmak, ülkenin batı sermayesine tamamen açılması ve reform sürecini devam ettirmek de ekonomide libreleştirmeye ve özelleştirmeye devam demektir.
Yuşçenko, Batı Ukrayna’ya dayanıyor. Batı Ukrayna, Ukrayna milliyetçiliğinin merkezidir. Ülkenin bu bölgesi yüzünü Avrupa’ya çevirmiştir. ABD ve AB tarafında maddi olarak desteklenmekte ve bu ülkelerden gönderilmiş danışmanlar tarafından yönlendirilmektedir.
Yuşçenko tarafının savunduğu „demokrasi“nin nasıl bir demokrasi olduğunu Doğu ve Orta Avrupa’nın Polonya, Macaristan ve. ülkelerimdeki uygulamalardan tanıyoruz. Bu ülkelerdeki demokrasinin görevi, ülkeyi tamamen batı tekellerine peşkeş çekecek ve işçi sınıfının azami sömürüsünü sağlayacak partilerin seçimleri kazanmasının yolunu açmaktır.
Yığınların mücadelesi sonuç vermiş ve seçim sonuçlarının geçersiz olduğu Ukrayna Yüksek Mahkemesi tarafından açıklanmıştır. Seçimlerin ikinci turu 26 Aralıkta yapılacak.
Dışarıdan yönlendirme faaliyeti devam etmekte ve Ukrayna halkının demokratik haklar talebi emperyalistler arası rekabetin sürdürülmesi için kullanılmaktadır.