deneme

13 Ağustos 2008 Çarşamba

RUSYA-GÜRCİSTAN SAVAŞININ JEOPOLİTİKASI “AVRASYA BALKANI”[1]





Son aylardaki bazı gelişmeler Kafkasya'da sıcak çatışmaların; savaşın çıkacağının habercisiydi adeta. Bu savaş geliyorum demişti.

1-ABD'nin bilgisi dışında bir Gürcü saldırısının düşünülemeyeceğini düşünmek gerekir.

2-Amerikan Dışişleri Bakanı C. Rice'ın Temmuz ayında Gürcistan ziyaretinde, öncesinde ise Saakaşvili'nin ABD ziyaretinde bu saldırı üzerine konuşulmadığı düşünülemez.  

3-Gürcü ve Amerikan birliklerinin Tiflis yakınındaki Vaziani üssünde tatbikat yapması; 17 Temmuzdan 31 Temmuza kadar süren bu tatbikatın ardından 1 Ağustosu 2 Ağustosa bağlayan gece  Çinvali'de gürcü birliklerinin provokasyonu başlaması tesadüf olamaz.

4-ABD’nin Doğu Avrupa’ya (Polonya ve Çek Cumhuriyeti)yerleştirmek istediği füze kalkanı konusunda Rusya'nın ne denli tepkili olduğu bilinmiyor değil. 

5-Kosova’nın “bağımsızlığı”nı Rusya, başkaları için de emsal olma yolunu açtığını, bununla da Osetya ve Abazya'yı kastettiğini herhalde ABD de biliyordur.   

6-Rusya'nın sert çıkışından dolayı Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ertelendiği ve bu iki ülkenin NATO üyeliğinin Rusya tarafından provokasyon olarak algılanacağı biliniyor değil.

7-Osetya ve Abazya'nın Rusya'dan bağımsızlıkları için yardımcı olması çağrılarını da bilinmiyor değil. 

Bütün bu gelişmeler ve olgular Kafkasya'da kazanın patlama derecesinde geldiğini göstermektedir. 
Amerikan emperyalizmi belki saldırın dememiştir. Ama Rusya'nın müdahalesi durumunda Gürcü ordusunun yenileceğini bile bile bu provokasyonu hazırlamıştır. Belki de böyle bir saldırı karşısında Rusya'nın tavrını ölçmek istemiştir.

Bu Savaşın Jeopolitikası: 
Jeopolitik mücadele
SB’nin dağılmasından sonra önde gelen emperyalist ülkelerin Hazar Havzası petrol ve doğal gazı için sürdürdükleri rekabet ve nüfuz sahibi olma faaliyetleri, bir bakıma geçen yüzyılın ‘20’li yıllardaki Ortadoğu’nun durumuna benzemektedir. Ama günümüzde Orta Asya’daki durum; bölgeye hakim olmak için sürdürülen rekabetin boyutları, o günün Ortadoğu’sunda olandan daha karmaşıktır.

Önde gelen Rusya, Çin ve ABD gibi emperyalist ülkeler ve bunların yanı sıra İran, Pakistan ve Türkiye gibi ülkeler de öncelikle petrolün paylaşımı rekabetine giriştiler... 10-15 sene içinde petrol ve doğal gaz kaynakları uluslararası tekeller tarafından paylaşıldı. Paylaşma sorununun yerini bu enerjiyi dünya pazarlarına taşıyacak güzergâh sorunu aldı. Boru hatları üzerine sürdürülen ve henüz sonuçlanmamış olan rekabet, söz konusu kaynakların paylaşımı rekabetinden daha şiddetli olmaktadır. Adı  “jeopolitik oyun” konan bu jeopolitik kavga, bütün şiddetiyle devam etmektedir. Bu kavga, Balkan Savaşlarına, Afganistan ve Irak’ın işgaline neden olmuştur.

Bölgede, 100 sene öncesinde olduğu gibi iki güç (Çarlık Rusya'sı ve İngiltere) değil,  ABD, Rusya, Çin, potansiyel olarak AB ve Hindistan gibi güçler karşı karşıya geliyorlar; jeopolitik kavga bu güçler, özellikle de ABD, Çin ve Rusya arasında sürdürülüyor.

ABD, savaş da dâhil her yol ve yöntemi kullanarak Rusya’yı saf dışı bırakamaya ve Rusya toprakları dışında geçen petrol ve doğal gaz boru hatları projeleriyle dünya enerji kaynaklarını kontrolü altına almaya çalışıyor. 

Kafkasya’nın jeopolitik önemi:
Kafkasya’nın jeopolitik coğrafî konumu şöyle tanımlanabilir:  Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarının arasına yer alan; Akdeniz-Ege Denizi-Marmara ve Boğazlar-Karadeniz ve Azak Denizi’nin oluşturduğu su koridorunun kıyısında bulunan alan. Kafkasya, bu iç suların oluşturduğu ve 5 bin km uzunluğundaki su koridorunu Hazar Denizi üzerinden Orta Asya’ya bağlıyor.

Kafkasya, zengin bir petrol havzası ve geçiş konumuna sahip olmasından dolayı önemlidir. Bu bölge, aynı zamanda, Basra Körfezi’ni kontrol eden stratejik bir konuma sahip olmasından dolayı da jeopolitik açıdan çok önemlidir.   

Kafkasya, Rusya–Akdeniz, Rusya-Afrika, Rusya–Ortadoğu yolları üzerinde tek geçit yeridir, Kuzey-Güney yönünün boğum noktasıdır. Bu coğrafi konumundan dolayı da Kafkasya,   jeopolitik bir öneme sahiptir.  

Bunun ötesinde Kafkasya, Anadolu–Orta Asya mihverinin geçiş yolu olduğu ve her iki mihverin kesişme noktası üzerinde bulunduğu için de oldukça önemlidir.  

Orta Asya ve Kafkas petrolleri üzerindeki hegemonyasını sürdürmek, Rus emperyalizmi açısından hem ekonomik hem de stratejik olarak çok önemlidir. Amerikan emperyalizmi ise Rusya’nın bu planını gerçekleştirmesini engellemeye çalışıyor. Çünkü Amerikan emperyalizmi de aynı amacı güdüyor.   

Rusya açısından Kafkasya, Avrupa ile Orta Asya arasında bir geçiş köprüsü konumundadır. Aynı zamanda, Karadeniz ve Hazar Denizine kıyısının olması nedeniyle de Rusya’nın Karadeniz–Boğazlar-Akdeniz yolu üzerinden Süveyş Kanalına inebilmesine olanak sağlaması bakımından da Rus emperyalizminin stratejik çıkarları için oldukça önemli bir jeopolitik bölgedir.

Kafkasya, coğrafî yapısından (dağlık) dolayı fazla ulaşım alternatifi sunmamaktadır. Bütün Kafkas bölgesinden Rusya’ya ulaşan iki karayolu var. Karayolu ulaşımı zorluğu nedeniyle Kafkasya’da deniz taşımacılığı Rusya için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle Karadeniz kıyısındaki Abazya ile Hazar Denizi kıyısındaki Dağıstan oldukça önemlidir. 

Petrol ve doğal gaz rezervleri açısından Kafkasya, Rus emperyalizmi için pek önemli değildir.  Ama Hazar petrollerinin batıya, dünya pazarlarına ulaştırılması için düşünülen ve gerçekleştirilen (Baku-Tiflis-Ceyhan hattı)   boru hatlarının üzerinde yer almasından dolayı Kafkasya, Rusya açısından oldukça önemlidir... 

Kafkasya’da büyük rekabet:
11 Eylül saldırısı Amerikan emperyalizmine, Avrasya jeopolitikasını gerçekleştirmek doğrulusunda adımlar atmak için eline kolay geçemeyecek fırsatlar verdi.  Afganistan’ın işgali, Hazar Havzası petrollerinin başta İngiliz ve Amerikan tekeleri olmak üzere paylaşılması ve üretimin dünya pazarlarına sevkiyatı sorunu, Amerikan emperyalizminin Avrasya jeopolitiksında  Kafkasya’yı olağanüstü önemli yaptı ve bu bölge bugün dünyanın en “derin” jeopolitik oyunlarının oynandığı bir alan durumuna geldi...

Kafkasya, Amerikan emperyalizmi için iki açıdan önemlidir:

Birincisi, ABD, Rusya, İran ve Hazar Havzası enerji kaynaklarının kesiştiği noktayı oluşturan bu bölgeyi kontrol etmeyi amaçlıyor.
İkincisi, ABD, Orta Asya'daki hâkimiyetini besleyecek güvenilir bir kanala sahip olmayı amaçlıyor.

Kuzey Kafkasya’nın jeopolitik önemi:
...
Bu bölgede en önemli rolü dün ve bugün tabii ki Rusya oynamaktadır. Günümüz Rusya’sı açısından Kuzey Kafkasya oldukça önemli olmuştur. SB’nin dağılması sonucunda Rusya, Karadeniz'de başlıca limanlarını kaybetmiştir... Rusya’nın Karadeniz'de elinde kalan en büyük limanı Novorossisk’tir...

Günümüzde Kuzey Kafkasya, Rusya açısından, diğer şeylerin yanı sıra, enerji sevkıyatı bakımından önemlidir.  Hazar petrollerinin (Azeri ve Kazak petrolü) büyük bir kısmı Kafkasya'dan geçerek Avrupa ve dünya pazarlarına ulaşmaktadır. Bunun ötesinde Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru hattı ve “Mavi Akım" da bu bölgeden geçiyor. Kısaca: Kuzey Kafkasya, genel stratejik öneminin ötesinde hem önde gelen emperyalist ülkeler hem de Rus emperyalizmi açısından petrol üretiminden dolayı değil, enerji boru hatlarının geçiş güzergâhı olmasından dolayı önemlidir.  

Kuzey Kafkasya, Rus ordusunun konuşlanması bakımından da önemlidir. Artık Rusya,   Güney Kafkasya'da istediği kadar silah ve asker bulunduracak durumda değildir. Bu nedenle Kuzey Kafkasya'da silah ve asker yığınağı yapıyor.  Bahanesi “ayrılıkçı” hareketlere karşı mücadele. Ama esas amaç Kuzey Kafkasya'yı ve bölgede faal olan emperyalist güçleri kontrol etmektir.

Güney Kafkasya’nın jeopolitik önemi: 
...
Gürcistan’ın emperyalist jeopolitikadaki yeri:
Gürcistan’ı, Çarlık Rusya’sı döneminden beri önemli kılan, Karadeniz’e kıyısı olan ülke olmasıdır. Karadeniz, sıcak denizlere inmede Rusya için bir adımdı. SB’nin dağılmasından sonra Karadeniz kıyıları, kıyıdaş ülkeler arasında paylaşıldı. Denizcilik açısından en elverişsiz olan kısım Rusya’ya düştü. Bu nedenle Rusya, Gürcistan’ın Karadeniz kıyılarını ticari ve askeri gemicilik ve dünya pazarlarına açılma bakımından çıkış noktası olarak görüyor.

Yer altı zenginlikleri; altın, petrol ve doğal gaz gibi rezervleri bulunmayan, nükleer silahları olmayan bu Kafkas ülkesini stratejik açıdan önemli kılan faktör,   Hazar Havzası ve Avrasya’ya girişte, AB ve ABD için -tabii sadık müttefikleri ile beraber- bir kapı konumunda olması ve Rusya ile NATO arasındaki ‘en sıcak sınırı’ oluşturmasıdır; Gürcistan, Avrasya’nın Hazar Havzası/Orta Asya bölgesine; enerji kaynaklarından dolayı emperyalist ülkelerin ve yerel güçlerin gözü olduğu bu bölgeye açılan en yakın kapıdır. Bu özelliğinden dolayı Hazar Havzası enerji kaynaklarının dünya pazarlarına taşınmasında Gürcistan önemli bir geçiş özelliğine sahiptir...

Amerikan emperyalizmi, Avrasya jeopolitik açılımında Gürcistan’ın kilit konumunu görüyor. Türk burjuvazisi de Kafkasya ve Orta Asya jeopolitikasında Gürcistan’ın oynadığı ve oynayacağı kilit rolün bilincinde. Çıkarları çakışan ABD ve Türkiye, Gürcistan’ın „bağımsızlığı“ için veya Rusya’nın hegemonyasına yeniden girmemesi için bu ülkeye siyasi, ekonomik, askeri yardımda bulunuyorlar (mali yardım, uluslararası planda siyasi destek, silah yardımı, bazı altyapı tesislerinin onarımı ve yeni yapımı, silah yardımı ve Gürcistan ordusunun eğitimi vb.).

Gürcistan’ın, belirttiğimiz konumundan dolayı ABD ve Türkiye ile geliştirdiği ilişkiler, stratejik işbirliği taşıyacak derecede ileridir.

Amerikan emperyalizmi, bu bölgenin enerji zenginliklerinin Rusya sınırları dışında kalan boru hatlarıyla dünya pazarlarına taşınmasını Rusya’ya karşı rekabetinin önemli bir sorunu olarak görüyor. Hazar Havzası enerjisinin Rusya dışında bir bölge üzerinden dünya pazarlarına taşımak, ancak ve ancak Gürcistan’dan geçen bir hatla mümkün olabilir. Bu durum Gürcistan’ı, Rusya, ABD, Türkiye ve AB nezdinde önemli kılmaktadır.

Rusya’nın Hazar Havzası ve Orta Asya’nın tamamına yeniden sahip olması, Güney Kafkasya’ya hâkim olmaktan geçmektedir. Güney Kafkasya’ya hâkim olmak da, bu bölgenin kapısı konumundaki Gürcistan’a hâkim olmaktan geçmektedir. Bu gerçekten hareketle Rusya, her fırsatı ve yöntemi kullanarak Gürcistan’ı kendine bağlamaya çalışmıştır ve çalışmaktadır. Rusya, Gürcistan üzerinden en önemli baskı aracı olarak azınlıkları kullanmaktadır; Abhazya ve Osetya (güney) milliyetçiliğini körükleyen, onlara silah yardımı ve siyasi destek sağlayan, Gürcistan’da darbe tezgâhlayan Rusya’dır. (Özellikle başta Abazaları ayaklanmaya teşvik etmiş... Güney Osetlerin (Gürcistan) Kuzey Osetlerle (Rusya Federasyonu) birleşmelerini, dolayısıyla bunun için mücadeleyi desteklemiştir. Gürcistan nüfusunun yüzde 8,1’ini oluşturan, Tiflis ve ülkenin güney sınırı bölgesinde yoğunlaşmış olan Ermenileri kışkırtan da Rusya’dır...)...

Gürcistan, Türkiye’nin Azerbaycan ve Orta Asya ile karadan bağının kurulduğu yegâne ülkedir. Gürcistan, Bakü-Ceyhan boru hattı konusunda Türkiye, ABD ve Azerbaycan’ın yanında yer almaktadır. Rusya, Gürcistan’ı, „Ankara’nın Kafkasya’daki ilk köprübaşısı“ olarak görmekte,  Türkiye ile sıkı ilişkilerinden rahatsız olmaktadır.

Gürcistan, sadece Rusya’yı kendi bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü açısından belirleyici tehdit faktörü olarak görmektedir. Bu tehdidi ortadan kaldırma olanağı olmadığı için, etkisizleştirmek veya dengelemek için Batılı güçlerle, başta da ABD ve komşu ülke olarak da Türkiye ile ilişkilerini kapsamlaştırmayı ve derinleştirmeyi, „bağımsızlık“ politikasının stratejisi olarak algılıyor. Gürcistan, „bağımsızlığı”nın Batılı emperyalist ülkeler ve Türkiye ile sıkı ilişkiden geçtiğini biliyor...
Nitekim Amerikan emperyalizmi, Avrasya jeopolitikasını gerçekleştirmede Gürcistan’ı stratejik önemli bir ülke olarak değerlendirmiş ve bu ülke ile ilişkilerini „stratejik ortaklık“ seviyesine çıkarmıştır. ABD, Rus baskılarına karşı Gürcistan’ı koruyan güç konumundadır. Bunun ötesinde bu ülke, AB tarafından da desteklenmekte; siyasi ve iktisadi olarak Rus baskısına karşı korunmaktadır. 
Gürcistan için bağımsızlık, Rusya’nın hegemonyasına yeniden girmemektir. 

ABD ve Türkiye’nin Gürcü ordusunu yeniden yapılandırmaları, bu ülkenin NATO’ya girme isteğini dile getirmesi, Gürcistan’ın stratejik konumunu ABD ve Türkiye’nin hizmetine sunduğunu gösterir. Rusya, Gürcistan üzerinde hegemonya kurmaksızın Kafkasya’da hegemonya kurmayacağını, özellikle Güney Kafkasya’da kuramayacağını çok iyi biliyor. Amerikan emperyalizmi ve Türkiye de, Gürcistan’a hâkim olmaksızın, Hazar Havzası/Orta Asya enerjisini dünya pazarlarına bu bölgeden, Rusya dışından geçen boru hatlarıyla taşıyamayacaklarını ve Avrasya jeopolitikalarını gerçekleştiremeyeceklerini biliyorlar.
Bu nedenlerden dolayı Gürcistan kilit noktasıdır.

Rusya’nın, Gürcistan’ı yeniden hegemonyası altına alması, Türkiye-Hazar Havzası-Orta Asya veya Batı-Türkiye-Hazar Havzası-Orta Asya koridorunu kesebilir. Gürcistan’ın yeniden Rusya’nın hegemonyasına girmesi sonucunda böyle bir tehlikenin doğacağını gören Batılı güçler, başta da ABD, Almaya ve Türkiye bu ülkeyi, Rus tehdidine karşı adeta koruma altına almışlardır.

Bağımsız Devletler Topluluğu’nun (BDT) askeri örgütlenmesi, bütünleşmesi ve NATO karşıtı bir güç olarak gelişmesi önünde engel olan ülkelerden birisi de Gürcistan’dır (Diğer ikisi Azerbaycan ve Ukrayna’dır) NATO’ya üye olma isteğini dile getiren Gürcistan vasıtasıyla NATO’nun sınırları Kafkasya’ya kadar genişlemiş olacak.

Her halükarda Rusya, Gürcistan’dan vazgeçmiş değil ve bu savaş da vazgeçmediğini göstermektedir. Kafkasya’da emperyalistler arası rekabet, Avrasya’nın Kafkasya bölgesindeki „büyük oyun“ henüz başlıyor.  Gürcistan’ın geleceği, hangi emperyalist odağın jeopolitikası doğrultusunda hareket etmek zorunda kalacağı, bu „büyük oyun“un gelişme seyrine bağlı olacaktır...

Gürcistan AB için de önemlidir:
AB ve özellikle de Almanya,   Gürcistan üzerinden de Avrasya oyununda yer almayı amaçlıyor. Bu anlamda Almanya eski Başbakanı G. Schröder’in, “Almanya’nın, tali bir oyuncu olmaktan ibaret olan II. Dünya Savaşı sonrası rolü kesin olarak sona ermiştir” açıklaması, Alman emperyalizminin niyetini açığa vurmaktadır. Bu açıklama ve genel olarak Almanya-Gürcistan ilişkileri, Almanya’nın, Polonya-Ukrayna-Gürcistan köprüsü üzerinden yürüyeceğinin ifadesidir. Alman emperyalizmi Rusya ile ilişkisini bozmadan, tam tersine geliştirerek ve Rusya’nın bölgedeki hassasiyetlerini de dikkate alarak Kafkasya denkleminde yer almayı amaçlıyor. Bu anlamda Gürcistan, Alman emperyalizmi için de bir köprübaşıdır.

Sonuç:
-7 Ağustosta başlayan ve 12 Ağustosta sonlandırılan Rusya-Gürcistan savaşı her halükarda Rusya'nın Gürcistan karşısında üstünlüğünü ve Rus emperyalizminin “arka bahçesi”nde, Kafkaslar'da ve Orta Asya'da kendi çıkarlarına ters düşen, başta ABD olmak üzere Batılı emperyalist güçlerin çıkarına hizmet edecek gelişmelere silah gücü kullanarak müdahale edeceğini göstermiştir.

-Amerikan emperyalizminin ve AB'nin, AB içinde de özellikle Almanya'nın Gürcistan'dan vazgeçmesi düşünülemez. Bunun ötesinde İran'a saldırı tehditlerinin de sürekli gündemde olması, “Avrasya Balkanı” denen bu geniş bölgede emperyalistler arası çelişkilerin esas “aktörleri” doğrudan devreye sokacak derecede gelişmiş olduğunu görmektedir.

-Rusya-Gürcistan savaşında bir taraftan Rusya ve diğer taraftan da ABD-AB ve dolaylı olarak Türkiye karşı karşıya gelmiş durumdadır. Bu haksız savaştaki saflaşma şimdilik böyle.



[1]              Bu yazı henüz yayımlanmamış “Emperyaist Jeopolitika ve Strateji” çalışmasından alınmıştır.