DÜNYA EKONOMİK KRİZİ (II)
1929-1932 VE 2007/2008 DÜNYA KRİZLERİ KARŞILAŞTIRMASI
Yaşanan ekonomik krizle 1929-1932 dünya ekonomik krizinin karşılaştırılması son birkaç ay içinde sıklaştı. Bu karşılaştırmada, teorik tespitlerini doğrulamak isteyen her çevre umduğu gelişme eğilimini görmeye çalışıyor. Sorunun ele alınışında bu krizi, kapitalizmin “normal” bir fazla üretim krizi olmaktan çıkartarak “sistem krizi” yapma çabalarının oldukça yoğun olduğunu görüyoruz. Kapitalizmin her fazla üretim krizi, kapitalizmin nesnel yasalarının sonucu olduğu için tabii ki bir sistem krizidir. Ama sorun bu değil; sistem krizi kavramını kullananlar, bu krizi “normal” bir fazla üretim krizi olmaktan çıkartan anlayışlardır. Kapitalizmin kendiliğinden çökeceği teorisinin oluşturulmasından bu yana; genel olarak 1920'lerden bu yana ve sermaye ve üretimin uluslararasılaşmasına ayrı bir anlam yükleyerek kapitalizmin sonuna gelindiğini kanıtlamaya çalışıyorlar. Bundan önceki ve başka yazılarda da bu teorinin yanlışlığını göstermeye çalıştım ve bir sonraki makalede de aynı sorunu ele alacağım. Burada bu teorinin sınıf mücadelesine, işçi sınıfının tarihsel rolüne inanmayan, bu mücadeleden umudunu kesen ve kendiliğindenciliğe tapan küçük burjuva tasfiyecilerin bir teorisi olduğunu belirtmekle yetinmek istiyorum.
Her iki krizin karşılaştırılmasından mevcut krizin 1929 krizinden daha derin ve kapsamlı olduğu sonucunun veya henüz 1929 krizi kadar derin ve kapsamlı değil sonucunun çıkartılması sorunun sadece bir yönüdür. Şüphesiz ki, her iki kriz de birer dünya krizidir ve her ikisi de derinlik ve kapsam bakımından kapitalizmin diğer dünya krizlerinden oldukça farklıdır; daha derin, kapsamlı ve yıkıcıdır. Soru bu değil. Kriz karşılaştırılmasından çıkartılması gereken sonuçlar, kapitalist üretim biçiminde daha önce görülen belli eğilimler, kapitalizmin nesnel ekonomik yasası olacak derecede gelişmişler midir? Yaşanan kriz bunu açığa çıkartıyor mu? Veya yaşanan kriz, kapitalist üretim biçiminin daha önce etkide bulunan nesnel ekonomik yasa veya yasalarını artık geçersiz mi kılıyor? Önemli olan bu ve benzer sorulara cevap vermektir.
Marksist-Leninist politik ekonominin oluşumuna bakarsak, dünya işçi sınıfı önderlerinin her ekonomik krizin ortaya çıkarttığı gelişmeleri, eğilimleri titizce ve ayrıntılı olarak incelediklerini ve bundan sınıf mücadelesi için sonuçlar çıkarttıklarını görürüz. İki örnek vermek istiyorum: F. Engels 1873 krizinden sonra uzun bir “durgunluk” döneminin yaşandığını tespit ediyor ve bunun sınıf mücadelesi bakımından ne anlama geldiğini araştırıyor. 1929-1932 krizinden sonraki dönem için Stalin “özel tipten bir durgunluk” yaşandığı tespitini yapıyor.
Bu kriz sermaye ve üretimin uluslararasılaşması ile kar oranının eğilimli düşüşü arasındaki ilişkinin; sermaye ve üretimin uluslararasılaşması yasası ile kar oranının eğilimli düşüş yasası arasındaki diyalektik bağın en çıplak bir biçimde ortaya çıkmasına neden olmuştur. Hangi nesnel; kapitalizmin kendisinden kaynaklanan, onun çelişkisi olan ve kapitalizm var olduğu müddetçe de etkide bulunacak faktörler sonucunda sermaye ve üretim uluslararasılaşmaktadır ve yine hangi nesnel faktörlerden dolayı sermaye ve üretimin uluslararasılaşması gerilemektedir sorularına bu krizin ortaya koyduğu gerçeklere bakarak; nesnel verileri analiz ederek cevap verebiliriz. Yapılması gereken budur. Bu kriz, devlet, sermayenin ulusal kökeni, korumacılık, rekabet, Kautsky'nin “ultra-emperyalizm”, dünyanın tek tekelde birleşerek rekabetin ortadan kalkacağı ve rekabetsiz, savaşsız, barış içinde bir emperyalizm yaşanacağı propagandasını; bu anlayışlara hizmet eden teorileri daha şimdiden güneş altında kalmış kar gibi eritti.
Politik ekonomi, sınıf, devlet, emperyalizmin gelişmesi, kar oranı yasası veya sermaye ve üretimin uluslararasılaşması yasası ve başka birçok toplum ve ekonomi üzerine teorinin sorunlarının açıklığa kavuşturulmasında mevcut krizin derinleşmesi ve kapsamlaşması çok belirleyici bir rol oynayacaktır. Teori üzerine bol keseden atanlar, bir gün bir ekonomik krizin patlak vereceğini, renklendirilmiş teori dünyasını altüst edeceğini hesaba katmamışlardı. Şimdi o kriz patlak verdi, üstelik derinleşmesi ve kapsamlaşması devam eden; henüz dip noktasına varmamış bir fazla üretim krizi. Nesnel bir gerçeklik, uluslararası sermayeyi; tekelleri de etkileyen bir ekonomik kriz olarak, tek başına nesnel bir olgu olarak, birçok konuya açıklık getirdi ve daha da getirecek. Ama dönem, Marksist-Leninist politik ekonominin burjuva politik ekonomiden ziyade küçük burjuva politik ekonomiden etkilendiği bir dönemdir: Lenin'in deyimiyle “filisten” (dar kafalı), ideolojide, teoride, örgütlenmede, sınıf politikasında tasfiyeci küçük burjuvazinin çok rahatlıkla Marksizm adına teoriler ürettiği dönemdir.
Bu nedenle, bahsettiğim bu anlayışların üzerine gitmek ve yaşanan ekonomik krizin ortaya koyduğu olguları bu açıdan değerlendirmek gerekir. Bu ve benzeri konuları önümüzdeki bazı yazılarda ele alacağız.
Karşılaştırmaya dönelim: 1929 krizi ile karşılaştırmak için mevcut kriz verilerinin ancak belli eğilimleri göstermekten öte pek fazla bir anlam taşımadıklarını, ancak belli bir süre geçtikten sonra sonuç alınabilecek bir karşılaştırma yapılabileceğini belirtelim. Ama mevcut verilerden hareketle bir karşılaştırma yaparsak aşağıdaki sonuçlara varırız.
1929-1932 ve güncel dünya krizini bazı açılardan karşılaştıralım:
Ekonomik krizde olan ülke sayısı bakımından:
Dünya ekonomik krizleri dönemlerinde krizde olan ülkelerin toplam ülkelere oranı oldukça yüksektir. 1974/1975 ve 1990-1994 ekonomik krizlerinde dönemlerinde krizde olan ülkelerin oranları yaklaşık aynı. 2008 krizinde bu oran daha da yükselmiştir. Sadece 2000-2004 krizinde bu oran diğerlerine göre belirgin bir biçimde düşüktür.
Hisse senetleri değer hareketi bakımından:
Yukarıdaki grafikte Dow Jones ve S&P 500'e kayıtlı en büyük Amerikan işletmelerinin söz konusu krizler döneminde hisse senedi değer kayıplarını görüyoruz. 1929-1932 dünya krizi değer hareketi verileri Dow Jones'den, diğer krizlerdeki değer hareketi verileri de S&P 500'den.
“Petrol krizi” diye tanımlanan kriz aslında 1974/1975 dünya ekonomik krizidir. Bu kriz ve „İnternet krizi“ olarak tanımlanan 2000-2004 dünya ekonomik krizi, 1929-1932 ve şimdiki dünya ekonomik krizleri yanında oldukça „hafif“ kalıyorlar. “Petrol krizi” döneminde Amerikan hisse senetleri değer kaybı krizin ancak 21. ayında ve „İnternet krizi“ de 31. ayında 1929-1932 krizinin 2. ayındaki değer kaybını önemsiz oranlarda geçiyor.
Borsalarda en büyük Amerikan şirketleri 1929-1932 krizinin daha ikinci ayında yüzde 47,9 oranında değer kaybına uğruyorlar. Krizin 34. ayına gelindiğinde değer kaybı yüzde 89,2'ye çıkıyor. Şimdiki krizde ise 17. aya geldiğinde değer kaybı yüzde 58,6 oranla dibe vurmuş oluyor ve sonrasında belli bir artış; yeniden değer kazanma sürecine giriliyor.
Soruna dünya borsalarındaki gelişme açısından bakarsak başka bir gelişme açığa çıkıyor: Şimdiki krizin 10. ayında dünya borsalarında 1929-1932 krizindekinden daha sert bir düşüş yaşanıyor. Bu anlamda şimdiki kriz 1929-32 krizinden daha ağırdır.
1929'da ve 2007'de krizin ilk dört ayında Amerikan borsalarında değer hareketinde birbirine ters gelişme oluyor: 1929'da krizin ilk iki ayında borsa değerinde sert bir yükselişi sert bir düşüş takip ediyor. 2007'de ise hızlı bir düşüş söz konusu. Krizin 8. ayından 16. ayına kadar güncel krizde borsa değerleri 1929 krizine nazaran daha çok değer kaybediyor.
Dünya sanayi üretimi bakımından (kriz aylarına göre):
1929-32 krizinde sanayi üretimindeki düşüş şimdiki krize nazaran daha sert başlıyor. 1929-32 krizinin ilk 5-6 ayında durum böyle. Şimdiki krizde ise sert düşüş ancak Nisan 2008'de başlıyor. Ama karşılaştırma yapmak için sanayi üretimi hareketinin biraz daha gelişmesini beklemek gerekir.
Dünya sanayi üretimi bakımından (kriz yıllarına göre):
Özellikle Almanya ve ABD'de görüldüğü gibi sanayi üretimi 1929'dan 1932'ye sert bir düşüş yapıyor. Bu ülkelerde sanayi üretimi 1929'daki seviyesine ancak 7 yıl sonra çıkabilmiştir.
Yılın çeyreklerine göre:
Sanayi üretimi endeksi (1928=100) | ||||||
önemler | ABD | İngiltere | Almanya | Fransa | Japonya | |
1932-I. çeyrek | 62,5 | 90,1 | 62,0 | 79,5 | 101,0 | |
1932-II. çeyrek | 54,7 | 89,4 | 61,3 | 74,0 | 104,8 | |
1932- III. çeyrek | 55,0 | 82,8 | 59,6 | 73,2 | 107,2 | |
1932-IV. çeyrek | 59,5 | 90,0 | 61,8 | 76,1 | 118,7 | |
1933-I. çeyrek | 56,5 | 89,9 | 63,9 | 80,8 | 120,7 | |
1933-II. çeyrek | 70,9 | 91,7 | 68,5 | 85,8 | 126,0 | |
1933-III. çeyrek | 82,6 | 91,7 | 71,0 | 87,4 | 128,6* | |
En düşük nokta-1932 | Temmuz | Yılın 3. çeyreği | Ağustos | Temmuz | Mayıs | |
52,3 | 82,8 | 58,5 | 72,4 | 91,4 |
Her iki dünya krizi döneminde de kapitalist dünya ekonomisinde belirleyici konumda olan bu ülkelerde (Japonya hariç) sanayi üretiminin gelişmesi en azından bu ülkeler bazında sanayi üretiminin şimdiki krizde 1929-1932 krizindeki kadar gerilemediğini, en azından bugünkü gelişme aşamasında gerilemediğini göstermektedir.
Verili dönem içinde Amerikan sanayi üretimi Temmuz 1932'de neredeyse yarı yarıya geriliyor. Şimdiki krizde ise en dip noktasına Nisan 2009'da varıyor yüzde 9,5 oranla.
Verili dönem içinde İngiliz sanayi üretimi 1932'nin 3. çeyreğinde dibe vuruyor; yüzde 17,2 oranında mutlak geriliyor. Şimdiki krizde bu mutlak gerileme oranı Mart 2009'da yüzde 11,8.
Verili dönem içinde Alman sanayi üretimi Ağustos 1932'de dibe vuruyor; yüzde 41,5. Şimdiki krizde Mart 2009'da mutlak gerileme oranı yüzde 9,6.
Verili dönem içinde Fransız sanayi üretimi Temmuz 1932'de dibe vuruyor; yüzde 27,6 oranında mutlak gerileme. Şimdiki krizde bu mutlak gerileme yüzde 13,7 oranla Mart 2009'da gerçekleşiyor.
Farklı bir gelişmeyi Japon sanayi üretiminde görüyoruz: Mayıs 1932'de ancak yüzde 8,6 oranında mutlak gerileyen sanayi üretimi Şubat 2009'da yüzde 29,3 oranında geriliyor.
Dünya ticareti hacmi bakımından:
Karşılaştırma olanağı olan zaman zarfı içinde; her iki krizin ilk 10 ayı içinde dünya ticaret hacmindeki düşüş şimdiki krizde 1929-32 krizine nazaran oldukça sert olmuştur.
Para miktarı bakımından:
Para politikası bakımından 1929-32 krizi ve şimdiki kriz arasındaki fark hükümet politikalarında aranmalıdır; örneğin Amerikan devlet başkanı Roosevelt, krizin patlak vermesinden nispeten uzun bir zaman sonrasında deflasyona karşı politikalar uygulamaya geçmiştir. Ama bunu yaparken, altın standardı geçerli olduğu için para miktarını arttırmamıştır. Bugün ise tam tersi bir gelişme söz konusudur. ABD, para basmakla adeta baş edemiyor.
1929-32 krizinin 2. ve 3. ayarında para miktarında hızlı bir artış oluyor, ama sonrasında krizin 20. ayına kadar iniş ve çıkışlar olsa da yaklaşık aynı düzeyde kalıyor. Ancak krizin 20. ayından itibaren para miktarında belirgin bir düşüş oluyor. Şimdiki krizin 8. ayına kadar para miktarında belli bir artış eğilimi izleniyor. Ancak krizin 8. ayından itibaren hızlı bir artış gerçekleşiyor.
O zaman, 1929-32 krizinden önce; 1920'li yıllarda kredi patlaması neredeyse sadece Amerikan piyasalarında gerçekleşiyordu. Bugün ise sermaye ve üretimin uluslararasılaşmasındaki gelişmenin doğrudan bir sonucu olarak kredi patlaması dünya çapında gerçekleşiyor; tam da bundan dolayı bugün yaşanan mali “şok” o zamankinden oldukça daha yoğun ve etkili olmaktadır.
Grafikte de görüldüğü gibi, dünya brüt üretiminin yüzde 50'den fazlasına sahip olan 19 ülkedeki para miktarı, bugünkü kriz sürecinde 1929-32 krizindekinden daha sert bir artış göstermektedir. 1929-32 krizinin 4.-6. ayları arasında para miktarı yaklaşık aynı seviyede kalırken sonrasında 9. aya kadar sert bir iniş ve yeniden sert bir yükseliş sergiliyor. Şimdiki krizde ise para miktarı verili zaman olarak 6 ay içinde adeta dik bir çıkış sergiliyor.
Burjuva politik ekonomide kriz dönemlerinde devlet harcamalarının artması; yani devletin borçlanarak harcama yapması ekonomide canlandırıcı, teşvik edici bir rol oynar anlayışı geçerlidir. Ama devletin aşırı kapasiteleri imha etmesi -sabit sermaye kıyımı- veya devralması her zaman mümkün değildir ve amaçlanan sonucu vermesi de beklenmemeli. Amerikan devletinin krizden dolayı yapmış olduğu harcamalar; trilyon dolarlarla ifade edilen miktarlar, Amerikan ekonomisinde belli bir canlanmaya yol açtı mı? Açmadı. Devlet, batık mali kurumları devletleştirerek harcama yaptı.
Diğer taraftan krizde olan ülkelerde devletin her zaman borç para bulma olanağı da yoktur.
Aşağıdaki grafikte artan devlet borçlanmasını görüyoruz; en çok borç alan kapitalist merkezlerdeki devletlerdir; emperyalist devletlerdir.
Her iki kriz döneminde bütçe hareketi:
Aşağıdaki grafikte 1929'a nazaran şimdi devletlerin ekonomide gerileyeme karşı mücadele etmek için daha fazla açık vermeyi göze aldıklarını; borçlandıklarını görüyoruz.
Kaynak: „A tale of Two Depressions“- Studie der Ökonomen Barry Eichengreen (University oj California, Berkley) ve Kevin O'Rourke (Trinity College, Dublin).