deneme

1 Ocak 1997 Çarşamba

MUSTAFA SUPHİ VE ETHEM NEJAT’IN YAŞAMLARINDAN



MUSTAFA SUPHİ VE ETHEM NEJAT’IN YAŞAMLARINDAN

Mustafa Suphi

Mustafa Suphi yoldaş, 1883 yılında, o zaman Trabzon’a bağlı Giresun kazasında doğmuştur. Babası memur olduğundan dolayı ilk ve orta öğrenimini Kudüs, Şam ve Erzurum gibi çeşitli yerlerde yapan M. Suphi, İstanbul’da hukuk öğrenimini tamamladıktan sonra siyasi ilimler okulunda eğitim görmek için Paris’e gider. Öğrencilik yıllarında Tanin gazetesinin muhabirliğini de yapan Mustafa Suphi, 1910’da “L’Ecole libre des sciences politiques”i bitirir.

Mustafa Suphi, İstanbul’a döndükten sonra yaşamını gazetecilik ve öğretmenlik yaparak kazanır: Tanin, Servet-i Fünun ve Hak gazetelerinde yazılar yazar. “Ticaret Mekteb-i Ali”sinde, “Malumatı Hukuki’ye”, “Darülmuallimini Aliye” ve “Mektebi Sultani”de iktisat bilimi hocalığı yapar.

Suphi’nin öğrencilik yıllarında işçi hareketine ilgi duyduğu, işçi örgütlerini, sendikaları sosyolog olarak incelediği bilinmektedir. Açık ki, o, Fransız işçi hareketinin etkisi altında da kalmıştır. Ama Mustafa Suphi’nin o dönem gerçekten komünist olduğu pek söylenemez. Ama o, sosyalist düşüncelere açık olan, bu düşüncelere sempati duyan bir aydındır.

Mustafa Suphi, siyasi yaşamına özgürlük savaşçısı ve örgütçü olarak başlar. O, 1912 yılında “İttihat ve Terakki” gericiliğine karşı mücadele etmek için “Milli Meşrutiyet Perver Fırkası”nı kurma amacıyla “İtham” gazetesini çıkarmaya başlar.

1913 senesinde ise Mehmet Şevket Paşa’nın öldürülmesi meselesinden dolayı Sinop’a sürgüne gönderilenlerin biri de Mustafa Suphi’dir.

Mustafa Suphi, bazı arkadaşlarıyla birlikte Sinop’tan Rusya’ya kaçar ve çarlık Rusyası’na siyasi mülteci olarak sığınır. I. Dünya Savaşı patlar ve o, “Düvel-i Muhasıma Teb’ası” olduğu için Kaluga iline sürgün olarak gönderilir. Mustafa Suphi orada boş durmaz. Türk kökenli devrimcilerle tanışır, işçiler arasında devrimci propaganda yapar.

Almanların Polonya üzerinden ilerlemeleri üzerine Mustafa Suphi de diğer Türk esirleriyle birlikte Kaluga’dan Ural’a gönderilir. Mustafa Suphi, burada; esaretin bütün güçlüklerine rağmen esir Türkler arasında devrimci propaganda yapar, onları örgütler.

Mustafa Suphi bu dönemde emperyalizmi, “sahte sosyalist ve milliyetçileri” teşhir eden bir yazı yazar. Ne var ki, bu yazıyı yayımlama imkanı bulamaz ve yazı, istenmeyen nedenlerden dolayı emanet edilen Osman adında genç bir komünist tarafından yakılır.

Ekim devriminden sonra Mustafa Suphi Moskova’ya gelir. Moskova’da Rusya Komünist Partisi ile ilişkiye geçer. Orada Tatar ve Başkurt devrimcileriyle birlikte “Yeni Dünya” gazetesini çıkartır. Bu, ilk Türk komünist gazetesidir.

Mustafa Suphi, 25 Temmuz 1918’de Moskova’da “Moskova Müslüman Komiserliği” binasında “Türk Sol Sosyalistlerinin Birinci Kongresi”ni toplar. Kendisinin başkan seçildiği bu kongrede Türk işçi ve köylülerinden oluşan 20’ye yakın delege, Rusya Komünist Partisi’nden, Müslüman Komünistler ve Müslüman Sosyalistler Komitesi’nden, İdil-Ural Tatar ve Başkurtlardan temsilciler ve Petrograd ve Moskova’dan gazeteciler hazır bulunurlar. Bu kongre TKP’nin kuruluşu için atılan ilk adımdır.

Mustafa Suphi Kasım 1918’de Moskova’da düzenlenen Müslüman Komünistler Birinci Kongresi’ne katılır. Bu kongrede “Milliyetler Halk Komiserliği”ne (Stalin önderliğinde) bağlı olarak kurulan “Doğu Halkları Merkezi Bürosu”nun Türk Seksiyonu Başkanlığı‘na getirilir.

Mustafa Suphi, Rusya’daki Türk esirleri ve diğer halklar arasında Ekim devriminin propagandasını yapmak için Moskova, Kazan, Samara, Saratov, Rezan, Esterhan gibi şehirleri dolaşır ve buralar da Türk komünist örgütlerini kurar. Nitekim o, 1919’da bu örgütler tarafından III. Enternasyonal’in Birinci Kongresi’ne delege olarak gönderilmiştir.

Mustafa Suphi, 22 Ocak 1919’da Kırım’a gider ve orada “Müslüman Komünistler Ülke Bürosu”nu açar. Mustafa Suphi Kırım’dayken “Yeni Dünya” gazetesinin yayınına devam edilir, aynı zamanda “Kırım Haberleri” adında yeni bir gazete daha çıkartılır.

Denikin orduları 1919 baharında Kırım’a saldırıya geçince Mustafa Suphi de 23 Nisan 1919’da Odessa’ya geçer ve faaliyetlerini orada sürdürür.

Mustafa Suphi’nin bu bölgelerdeki faaliyetlerinin sonucu olarak Türkçe’ye çevirilen birtakım yazılar, belli bir eğitimden geçmiş bazı işçi ve köylü esirler, kaçak Türk kayıkçılarıyla Türkiye’ye gönderilirler.

İngilizlerin İstanbul’u işgalinden sonra, Anadolu’da gelişen antiemperyalist mücadeleye katılmak için Suphi harekete geçer. Ama gerekli görüldüğü için o, Türkistan’da kalır. Mustafa Suphi, Türkistan’da “Yeni Dünya” gazetesini çıkarmaya devam eder ve faaliyet alanı Çin, Kaşgar, Buhara, Hiran, İran ve Türkiye’yi kapsadığı belirtilen “Beynelminel Şark Şurası”nı (Enternasyonal Doğu Konseyi) kurar, Taşkent’teki komünist örgütleri yeniden düzenler ve bir de Doğu cephesi komutanlığına bağlı olan bir Türk Kızıl Ordusu kurar.

1920’de Azerbaycan’da Sovyet devrimi gerçekleştirilir ve Mustafa Suphi bunun üzerine 27 Mayıs 1920’de Baku’ya geçer.

Mustafa Suphi, Bakü’de daha önce oluşmuş olan “Türkiye Komünist Fırkası”nı, ittihatçılardan temizlemek amacıyla dağıtır. “Bakü Komitesi Nezdinde Bir Türk komünist Şubesi”ni kurar, açtığı bir siyasi okulda 100 kadar Türkü komünist olarak yetiştirir ve nihayet Rusya ve Türkiye’de (İstanbul ve Anadolu) kurulmuş olan 15 örgütün gönderdiği 32 tam yetkili ve 42 gözlemci delegeyle (toplam 74) 10 Eylül 1920’de Baku’da “Umumi Türk Komünistler Kongresi”ni toplar. Bu, Türkiye Komünist Partisi‘nin kuruluş kongresidir. Kongre, hazırlanan ve tartışmaya sunulan parti tüzük ve programını onaylar.

TKP’nin kurulmasından sonra Mustafa Suphi, Mustafa Kemal hükümetiyle görüşmeyi, Türkiye’ye dönerek ulusal kurtuluş savaşına katılmayı önplana çıkartır. Bir dizi zemin yoklama, aracılar vasıtasıyla haberleşme, yazışma sonrası Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve daha 13 komünist, yeni Sovyet elçisi Budu Mdivan’inin de bulunduğu kafile ile yola çıkar.

28 Aralık 1920’de Kars’a gelirler. Türk burjuvazisi bolşevik hareketin gelişmesinden, kendini aşmasından ve siyasi önderliğe alternatif olacağından çekinmektedir. Bunun için komünistlerin Anadolu’ya geçmelerini engellemeye uğraşır. Kars’ta bekletilirler, halk sizleri istemiyor havasını uyandırmak amacıyla çeşitli yerlerde (Erzurum) provokatif gösteriler örgütlenir. Erzurum’a sokulmayan kafile Batum’a geçmek üzere Trabzon’a gönderilir. Trabzon’da da provokatif gösteriler düzenlenir. Sonrası belli: Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve daha 13 komünist Batum’a gönderilmek için 28-29 Ocak 1921’de bir motor ile Karadeniz’e açılırlar. Aynı gece, arkalarından yetişen başka bir motordaki katil sürüleri, burjuvazinin çıkarına 15 komünisti Sürmene açıklarında katlederler.

Ethem Nejat

Ethem Nejat 1887’de doğmuştur. Eski bir Türkçü’dür. İttihatçılarla ilişkilerinden dolayı 1908’den önce yurt dışına kaçmıştır. Meşrutiyet’in ilan edilmesinden sonra da İstanbul’a dönmüştür.

Nejat’ın sosyalist düşünceleri benimsemesi pek eski değildir. Nejat’ın “sosyalistliği ancak 1919 senesinde başlıyordu”. O da tam anlamıyla Marksizmi kavrama temelinde bir sosyalistlik değildi. O zamanlar Türk sosyalistlerinin ve komünistlerinin Marksizmi genel kavrayışları Ethem Nejat’a da yansıyordu.

Ethem Nejat eskiden beri, gençlerin ve yoksul emekçilerin örgütlenmeleri gerektiği düşüncesine sahipti. Onun 1910 ve 1914 senelerinde Eskişehir’deyken Anadolu’nun çeşitli merkezlerinde öğretmenleri örgütlemek için verdiği uğraşıları çeşitli mektuplarında görmekteyiz.

Ethem Nejat, sanatkarlardan, ustalardan olan ve ustabaşılardan oluşan “Osmanlı Sanatkaran Cemiyeti”nin savaş döneminde giderek Türkleşmesinde ve “Türk Sanatkarları Yurdu” adını almasında belirleyici bir rol oynamıştır. O, etnik köken itibariyle Çerkez olmasına rağmen 1917 senesine kadar tam bir “Türkçü”ydü ve bu konuda bir çok makale yazarak yayınlamıştı. “Fakat Ethem Nejat Türkçülüğünde de bir yenilik ruhu, yeniye koşmaya doğru (bir) eğilimin varlığını inkar etmemek gerekir”. Bu anlamda Ethem Nejat’ın Türkçülüğü ile iktidarın tutuculuğu birbirine karıştırılmamalıdır. “Onun takip etmekte olduğu Türkçülük, ‘Ziya Gökalp’in mistik, skolastik idealizmle karışık propaganda yapmakta olduğu ve bir ‘Osmanlı’ gazetecisi tarafından bilhak ‘kara
tehlike’ diye resmiye edilmiş olan ‘mürteci Türkçülük’ten tamamen ayrı idi.”

Bu dönemin Ethem Nejat’ı, milliyetçi bir sosyalistti. Onda “milli sosyalizm” anlayışı hakimdi. Öğretmenler ve sanatkarlar arasında yaptığı propaganda ondaki bu eğilimi göstermektedir.

1918 senesinde Ethem Nejat hem Türkçülüğü, hem de “milli sosyalistliği” düşünce dünyasında bütünleştirebiliyordu.

1918-1919 döneminde Ethem Nejat Almanya’dadır. Orada komünist hareketi ve Alman işçi hareketini yakından izleyen ve bazı arkadaşlarıyla Almanya’daki sınıf mücadelesine fiilen katılan Ethem Nejat, Marksizmi daha yakından tanıma, irdeleme olanağına kavuşuyor, ondaki Marksist düşünce derinleşiyordu. Bu dönemde Ethem Nejat, III. Enternasyonal’le bütünleşiyordu.

“Kurtuluş”un 1. sayısında (20 Eylül 1919) çıkan “Proletarya Kimlerdir?” makalesi Ethem Nejat’taki gelişmeyi gösterir. O, orada şöyle diyordu:
Nüfusumuzun yüzde doksan beşi proletarya olan Türk’ün, menfaat ve refahını sosyalizmde araması pek makul ve doğru bir çaredir.”

Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa ve Amerika’ya da giden Nejat, İstanbul’a döndükten sonra öğretmen olarak çalışmaya başlar. I. Dünya Savaşı öncesi dönemde Manastır, Bursa ve İzmir’in öğretmen okullarında müdürlük ve maarif müdürlüğü görevlerinde bulunur. Bu dönemde Ethem Nejat, “Sura-yı Ümmet”, “Siper-i Saika”, “Say ve Amel” gibi gazete ve dergilere makaleler yazmış, “Terbiyevi Yeni Fikir” adında pedagojik bir dergi çıkartmıştır. Ethem Nejat’ın, İzmir’de öğretmen okulu müdürlüğü yaparken Aydın ili genel meclisi için verdiği rapor, “Terbiye-i İptidaiye Islahası” adı altında bir kitapçık olarak yayınlanmıştır.

Ethem Nejat’ın 1912’de “Türk Yurdu” dergisinde Şubat-Mart aylarında çıkan ve iki sayı devam eden “Manastır’da Hayat-ı Aile” başlıklı iki makalesinin olduğu da söylenmektedir.

Nejat’ın 1913’te İstanbul’da yayınladığı “Tekamül ve Kanunları” adlı çalışmasını, U. Z. Ülkem, Türkiye’de yazılmış ilk sosyoloji kitaplarından birisi olarak tanımlar.

I. Dünya Savaşı döneminde E. Nejat, Eskişehir maarif müdürlüğü yapar ve gönüllü olarak da askerliğe gider. Daha sonra “Maarif Nezareti Neşriyat Dairesi”nde (Öğretim ve Eğitim Bakanlığı Yayın Dairesi) görevliyken, Eylül 1918’de araştırma amacıyla Almanya’ya gider.

Yurda döndükten sonra siyasi faaliyetlerini, 23 Eylül 1919’da İstanbul’da kurulan “Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Partisi” ve onun yayın organı olan “Kurtuluş” dergisinde sürdürür. E. Nejat, bu partiyi, bir aydınlar partisi olarak görür ve “sosyal demokrat” ve “Türkiye Sosyalist” örgütlerini de halk kitlelerinin örgütleri olarak değerlendirir. Amacı kitlelerle birleşmek olduğu için bu üç kuruluşun birleşmesi için başarısız kalan bir mücadele sürdürür.

Bu başarısız faaliyetten sonra, Ethem Nejat Rusya’ya geçer. TKP’nin kuruluş kongresine katılır. O, 28-29 Ocak 1921’de Mustafa Suphi ve diğer 13 komünist ile birlikte katledilir.

Buradaki verilerin derlendiği kaynaklar:
1-“Mustafa Suphi ve Yoldaşları”, Günce Yayınları, İstanbul 1977. Bu, 1923’te Moskova’da Kızıl Şafak Matbaası tarafından basılan kitabın yeni bir baskısıdır. 
2-Mete Tuncay; Türkiye’de Sol Akımlar (19081925), 1, 3. basım 1978,
3-A. Cerrahoğlu; Tükiye’de Sosyalizmin Tarihine Katkı, İstanbul, 1975.
4-İ. Topçuoğlu; “Neden 2. Sosyalist Partisi - TKP Kuruluş ve Mücadelesinin Tarihi, 1914-1960, Kitap I ve II, 1976.
5-Tarık Zafer Tunaya; Türkiye’de Siyasi Partiler, C. I ve II, 2. baskılar 19841986),
6-“Der Tod der Türkischen Kommunisten” -”Türk Komünistlerinin Ölümü”, Kommunistische Internatinale, Sayı 17, s. 554-558, 1921.


Proleter Doğrultu, Sayı 9, Ocak - Şubat 1997