deneme

26 Nisan 2011 Salı

DÜNYA EKONOMİSİNDE GÜNCEL DURUM-KRİZİN SEYRİ VE GÜÇLER DENGESİNDE DEĞİŞİM (I)


Dünya ekonomik krizi 2007'den bu yana önce mali sektörde arkasından da maddi değerlerin üretildiği sektörlerde trilyon dolarla hesaplanan farazi ve gerçek sermaye kıyımına neden oldu. Dev bankalar, üretim tekelleri battı; milyonlarca işçi sokağa atıldı, işsiz kaldı. Milyonların alım gücü düştü, bir milyara yakın insan açlık sorunuyla karşı karşıya kaldı. Yıkıcı etkisinden dolayı olsa yaşanmakta olan kriz „bütün krizlerin anası“ olarak tanımlandı. Tabii sorun kriz değerlendirmesi olunca hem nalına hem mıhına vurarak  oldukça iddialı „Marksist“ler de ortalığı kapladı. Kriz 2008'in birinci çeyreğinden itibaren sanayi üretiminde etkisini göstermeye başladı. Krizi kontrol altına alma çabaları sonuç vermedi; en azından mali alandaki yıkımı sınırlandırılabildi veya yoğun müdahale ile frenlendi, ama sanayide krizin engellenmesi için hemen hiçbir tedbir sonuç vermedi. Krizi önleme tedbirleri adı altında dünya çapında sadece 2008-2009 döneminde yapılan bütün harcamaların toplamı 27 trilyon dolara vardı. Krizden dolayı vergi gelirleri düştü; bütçeyi finanse etme olanakları daraldı, hükümetler  „ulusal“ sermayeyi kurtarmak için sosyal hakları tırpanlamanın ötesinde yoğun borçlanmaya yöneldiler. Batan bankaları kurtarmak için bolca farazi para üretildi. Ulusal gelir dağılımındaki adaletsizlik makası sermaye lehine daha da açıldı.

Burjuvazinin tedirginliği ve korkusu devam ediyor; 2008 itibariyle patlak veren krizden üç sene sonra, 2011'in başında dünya ekonomik ve mali sisteminde dikkate değer bir iyileşmenin olmadığı korkusu burjuvazinin iliklerine işlemiş.

IMF'nin eski şef ekonomisti Simon Johnson'a göre Avrupa Alanı'nda 2011'in başlangıcında ağır bir kriz bekleniyor. Anlaşılan o ki bu „ağır krizi“ önlemek için AB yeni “kurtarma paketi“ hazırlıyor. Avro Alanı derin bir borçlanma krizi içinde kıvranıyor; Yunanistan'ı „kurtarma paketi“ toplam olarak 110 milyar Avro hacimliydi (80 milyar dolar Avro Alanı devletlerinden, 30 milyar dolar IMF'den); İrlanda 85 milyar Avro ile AB'nin kurtarma şemsiyesi altına alındı; Portekiz'i „kurtarmak“ için de 50 ila 80 milyar Avronun gerekli olacağı hesabı yapılmaktadır. Sırada İspanya var.
Esas korku, borçlanma krizinin sadece Avrupa ile sınırlı kalmayacağıdır. Avrupa ve ABD'de mali ve ekonomik kriz devam ederken, birçokları için krizden etkilenmeden büyümeye devam eden Çin'in uluslararası kriz sürecinde yeni gelişmeler karşısında ne derece istikrarlı kalabileceği pek bilinmemektedir.

Genel olarak ekonomik krizden ve özel olarak da borçlanma krizinden dolayı dünya pazarı parçalanmış durumdadır; devletler ortak karar almaktan ve ona göre hareket etmekten oldukça uzaklar. Şüphesiz ki dünya 1930'lu yıllarda olduğu gibi iktisadi bloklara bölünmüş durumda değil. Krizin de kesinleştirdiği uluslararası ilişkiler o zaman II. Dünya Savaşına götürmüştü.
Bir taraftan önde gelen  emperyalist ülkeler arasında gerginliler artarken, çelişkiler keskinleşirken, diğer taraftan işçi sınıfının sosyal konumuna vahşi saldırılar devam etmektedir ve aynı zamanda Arap ülkelerindeki ayaklanmalar dünya halkları için teşvik edici bir rol oynamaktadır.

Yaşanmakta olan dünya ekonomik krizi daha önceki krizlerle ve özellikle de 1929-32 dünya kriziyle çeşitli açılardan karşılaştırıldı. Kimine göre şimdiki kriz kapitalizmin tarihinde yaşanmış olan en ağır krizdi. Kimine göre bu kriz kapitalizmin değil, emperyalist küreselleşmenin kriziydi (Sanırsam burada emperyalist küreselleşme kapitalizmden farklı bir sistemdir, bundan dolayı da kendine özgü krizi vardır denmek isteniyor). Kimine göre sadece neoliberalizm iflas etmemiştir, emperyalist küreselleşme iflas etmiştir. Kimine göre artık artı değer üretmenin olanağı kalmamıştır ve kapitalizm çömüştür. Bu türden değerlendirmeleri uzatabiliriz. Ama bu değerlendirmelerin kapitalizm gerçekliğiyle bir ilişkisinin olmadığını kapitalizmin seyri bizzat göstermektedir. Kapitalist ekonominin nesnel yasalarını tanımayan veya tanıdığını sanan birtakım kendi kendine Marksist unsurlar, narsist “teorisyen”ler, iradi tespitlerle sorunu çoktan çözmüşler, insanlığın önünde duran temel görevi çoktan tespit etmişlerdi. Bundan kapitalizmin ve insanlığın haberinin olmaması pek önemli değildi. Ne demişlerdi ve ne oldu sorusunu ayrı bir yazının konusu yapacağız. Burada amacımız sadece bir hatırlatma yapmaktır.

Haziran 2009 tarihli yazıda (1929-1932 ve 2007/2008 Dünya Krizleri Karşılaştırması) 1929-32 kriziyle şimdiki krizin ilk 14-15 aylık dönemini karşılaştırmıştık.
18 Aralık 2009, 16 Ocak 2010 ve 24 Şubat 2010 tarihli makalelerde  (Kriz Karşılaştırması ve Krizden Çıkış Senaryoları I, II ve III) 1929-32 krizi ile şimdiki krizin ilk 20-21 aylık dönemini karşılaştırmıştık.
15 Ağustos 2010 tarihli makalede ise (Kriz Karşılaştırması - Dünya Ekonomisi Üzerine Notlar) şimdiki krizin ilk 27-28 aylık dönemini 1929-32 kriziyle karşılaştırmıştık.
Bu makalede ise yaşanmakta olan krizin  1929-32 kriziyle kısa bir karşılaştırmasını yapacağız ve esas itibariyle kapitalist dünya ekonomisinde kriz seyrini ele alacağız.

I-KRİZ KARŞILAŞTIRMASI
 
1-Dünya aylık sanayi üretimi açısından

Yaşanmakta olan kriz için OECD-Toplamı değerlerini, dünya ekonomisi değerleri olarak aldık. Her halükarda ölçek yanlışlığı yok. Diğer taraftan, karşılaştırmada kolaylık olsun diye 2005=100 bazında elde edilen aylık veriler, OECD ve ABD için Ocak 2008=100'e; Almanya için  Şubat 2008=100'e  ve Fransa için de Nisan 2008=100'e çevrilmiştir.

Hazirandaki yazıda1929-32 kriziyle 2008 krizinin ancak 17 aylık bir dönemini karşılaştırma olanağı vardı; daha doğrusu ele alınan değerlerin düşüş içinde olduğu bir süreçte değerlendirme yapılmıştı. Şimdi, yaşanmakta olan krizin 36. ayındayız ve daha uzun bir döneme; üç yıllık kriz sürecine yayılmış değerlendirme yapılabilir.

Her iki kriz için de üretimin kriz öncesindeki en yüksek seviyesi esas alınmıştır; 1929 krizi için Haziran ayı ve şimdiki kriz için de (Ocak-Şubat ve Nisan 2008) esas alınmıştır. (1929 kriziyle ilgili grafikler Kevin H. O’Rourke ve Barry Eichengreen'in çalışmasından alındı. Şimdiki kriz ile ilgili grafikleri de OECD verileri bazında  hazırladı).


1929-32 krizinde dünya sanayi üretimi krizin 35. ayında yüzde 35 civarında mutlak gerilemişti. Yaşanmakta olan krizin 35. ayında ise sanayi üretimindeki mutlak gerileme ancak yüzde 7,3 oranında. 1929-32 krizinde sanayi üretimi dibe vurduğunda mutlak üretim düşüşü yüzde 35'in üzerindeydi. Şimdiki krizde ise üretim  dibe vurduğunda mutlak gerileme ancak yüzde 17,1 oranındaydı.
1929-32 krizinde sanayi üretimi krizin 35. ayında -üç sene sonra- henüz dibe vurmamıştı. Şimdiki krizde ise sanayi üretimi Mart 2009'da -krizin 14. ayında- dibe vurmuştu. 1929-32 krizinin 14. ayından sonra üretim düşmeye devam ederken şimdiki krizin 14. ayından sonra üretim artmaya başlamış ve üretimde mutlak gerileme yüzde 17,1'den yüzde 7,3'e düşmüştür; yani üretim mutlak büyümeye doğru gelişmiştir.

2-Önde gelen bazı emperyalist ülkeler açısından

2.1-ABD




Amerikan sanayi üretimi yaşanmakta olan krizin 18. ayında (Haziran 2009) dibe vuruyor; kriz öncesi üretimin  doruk noktasına göre yüzde 14,6 oranında mutlak geriliyor. 1929-32 krizinde ise krizin son senesinde iki kere dibe vuruyor (35.-50. aylar arası), W biçiminde bir gelişme sergiliyor ve üretim yüzde 50'den fazla mutlak geriliyor. Her iki krizin 3. yılı itibariyle üretimdeki mutlak gerileme farkı korkunç; aylar itibariyle krizin 3. yılı sonunda üretim 1929-32 krizinde yüzde 50'den fazla mutlak gerilerken şimdiki krizde  ancak yüzde 4,9 oranında geriliyor. Her iki kriz döneminde krizin seyrinde herhangi bir benzerlik veya paralellik yok.

2.2-Fransa
 

Fransız sanayi üretimi esas itibariyle 1931'de krize giriyor ve Haziran1929=100 bazında 36.-37. aylarında yüzde 35 civarında mutlak gerileyerek dibe vuruyor. Üretimde düşüş (dibe vuruş) ve yükseliş V biçiminde oluyor.

Fransız toplam sanayi üretimi 2005=100 bazında Nisan 2008=100 olarak yaşanan krizin 13. ayında -Nisan 2009- yüzde 18,9 oranında mutlak gerileyerek dibe vuruyor. Aralık 2011'de ise üretim baz alınan Nisan 2008'e göre yüzde 9,7 oranında geriydi; sanayi üretimi Nisan 2009'dan itibaren sürekli artıyor.
Üretimin seyri bazında her iki krizin şiddeti karşılaştırılamayacak derecede farklı. Dip nokta itibariyle sanayi üretimi 1929-32 krizinde yüzde 35 oranında, şimdiki krizde ise ancak yüzde 18,9 oranında mutlak geriliyor.

2.3-Almanya


1929-32 krizinde Alman sanayi üretimi krizin 37.-38. aylarında dibe vuruyor ve üretim neredeyse yarı yarıya mutlak geriliyor. Şimdiki krizde ise dip noktaya Nisan 2009'da ulaşılıyor ve üretim yüzde 31 oranında mutlak geriliyor. Her iki kriz sürecinde üretimdeki mutlak gerileme oldukça farklı; 1929-32 krizinde üretim 35. ayında yüzde 50 civarında mutlak gerilemişken şimdiki krizin 35. ayında üretimdeki mutlak gerileme ancak yüzde 7,2 oranındaydı.

3-Aylara göre sanayi üretimi

3.1-Kriz öncesinin en yüksek üretim değerine göre aylar bazında   
     Alman,Fransız, İngiliz, Amerikan ve Japon sanayi üretiminin gelişme  
     seyri

Kriz öncesinde sanayi üretimi 2005=100 bazında ABD'de Ocak; Almanya, Japonya ve İngiltere'de Şubat ve Fransa'da da Nisan ayında en yüksek noktasındaydı. Yıllık bazdaki değerler hesaba katılmazsa krizden çıkmak için üretimin kriz öncesindeki en yüksek üretim değerini aşmış olması gerekir. Söz konusu bu ülkelerde sanayi üretiminin seyri böyle bir gelişmenin olmadığını göstermektedir.
2005=100'ü kriz öncesinde üretim değerinin en en yüksek olduğu aylar =100'e çevirirsek yukarıdaki grafiği elde ederiz. Grafikte şunları görüyoruz:
İniş-çıkışları hesaba katmazsak sanayi üretimi ABD'de Ocak 2008'den; Almanya, Japonya ve İngiltere'de Şubat 2008'den ve Fransa'da da Nisan 2008'den itibaren sürekli mutlak geriliyor. Bu verilere göre sanayi üretimi Fransa'da 13. ayda (Nisan 2009); Almanya'da 15. ayda (Nisan 2009); İngiltere'de  19. ayda (Ağustos 2009); Japonya'da 13. ayda (Şubat 2009) ve ABD'de de 18. ayda (Haziran 2009) dibe vuruyor. Böylece üretimin kriz öncesi en yüksek değerine göre dip nokta  13.-19 aylar arasında görülüyor ve üretimin dip noktada bir “sürünmesi”; bir depresyon durumu; devamlılık arz eden yerinde sayma (durgunluk) durumu yaşanmıyor. Konuyla ilgili  önceki makalede (15.08.2010, Kriz Karşılaştırması - Dünya Ekonomisi Üzerine Notlar) bu durumu bir olasılık olarak görmüştüm. Oradaki soru işareti de bundan dolayıydı. Bu veriler sanayi üretiminde bir depresyon durumunun; dip nokta civarında yaklaşık hep aynı seviyede kalan bir durgunluk durumunun artık aşılmış olduğunu gösteriyorlar.

Yine iniş ve çıkışları dikkate almazsak sanayi üretimi dip noktadan sonra yeniden armaya başlıyor:
Kriz öncesi üretimin en yüksek seviyede olduğu aya göre Fransız sanayi üretimi Nisan 2009'da yüzde 81,1'e düşüyor (üretimde dip nokta, yüzde 18,9 oranlık mutlak gerileme) ve Aralık 2010'da da yüzde 90,3'e çıkıyor; böylece krizin 33. ayında Nisan 2008'deki seviyesini yakalayamıyor, ama aradaki fark yüzde 9,7'ye düşüyor.

Kriz öncesi üretimin en yüksek seviyede olduğu aya göre Japon sanayi üretimi Şubat 2009'da yüzde 65,7'ye düşüyor (üretimde dip nokta, yüzde 34,3 oranlık mutlak gerileme) ve Ocak 2011'de de yüzde 88,9'a çıkıyor; böylece krizin 36. ayında Şubat 2008'deki seviyesini yakalayamıyor, ama aradaki fark yüzde 11,1'e düşüyor.

Kriz öncesi üretimin en yüksek seviyede olduğu aya göre Alman sanayi üretimi Nisan 2009'da yüzde 69'a düşüyor (üretimde dip nokta, yüzde 31oranlık mutlak gerileme) ve Aralık 2010'da da yüzde 92,8'e çıkıyor; böylece krizin 35. ayında Şubat 2008'deki seviyesini yakalayamıyor, ama aradaki fark yüzde 7,2'ye düşüyor.

Kriz öncesi üretimin en yüksek seviyede olduğu aya göre İngiliz sanayi üretimi Ağustos 2009'da yüzde 85,2'ye düşüyor (üretimde dip nokta, yüzde 14,8 oranlık mutlak gerileme) ve Aralık 2010'da da yüzde 89,8'e çıkıyor; böylece krizin 35. ayında Şubat 2008'deki seviyesini yakalayamıyor, ama aradaki fark yüzde 10,2'ye düşüyor.

Kriz öncesi üretimin en yüksek seviyede olduğu aya göre Amerikan sanayi üretimi Haziran 2009'da yüzde 85,4'e düşüyor (üretimde dip nokta, yüzde 14,6 oranlık mutlak gerileme) ve Ocak 2011'de de yüzde 95,1'e çıkıyor; böylece krizin 37. ayında Şubat 2008'deki seviyesini yakalayamıyor, ama aradaki fark yüzde 4,9'a düşüyor.

Çıkartılması gereken sonuçlar:
1-Önde gelen bu emperyalist ülkelerde sanayi üretimi, üretimin en yüksek seviyesi olan Ocak/Şubat ve Nisan 2008'den sonra 13.-19. aylar arasında dibe vuruyor.
2-Üretimin dibe vurmasından sonra, aynı seviyede kalma anlamında bir durgunluk yaşanmıyor; üretim yeniden artmaya başlıyor. Yıllık bazdaki değerler dikkate alınmazsa, aylar bazında üretimin bu seyri, Ocak/Şubat ve Nisan 2008'deki seviye yakalanamadığı veya aşılamadığı için bu ülkelerin  krizden henüz çıkmamış olduklarını gösteriyor; bu durumda kriz, sanayi üretimi bazında şiddeti hafifleyerek devam etmektedir.


3.2-Avro Alanı, AB, OECD-Avrupa, OECD-Toplam ve G-7 ülkelerinde   
      aylara  göre sanayi üretiminin seyri

Yukarıdaki grafikteki veriler, çok sayıda ülkenin sanayi üretimi değerlerinin ortalamasından oluşturulduğu için genel eğilimi göstermek bakımından tek tek ülke verilerine nazaran daha elverişlidir. Kriz öncesinde üretimin en yüksek olduğu aya göre bu ülke gruplarında sanayi üretimi Mart-Nisan 2009'da dibe vuruyor ve üretimde yerinde sayan bir durgunluk yaşanmadan yeniden artış başlıyor. Ama Kasım-Aralık 2010 itibariyle bu ülke gruplarının hiçbiri krizden çıkamıyor:
Avro Alanı'nda sanayi üretimi Nisan 2008'e göre Nisan 2009'da yüzde 79'a geriliyor (üretimde dip nokta, yüzde 21 mutlak küçülme) ve sonrasında aralık 2010'da yüzde 89,7'ye kadar çıkıyor. Böylece üretimdeki mutlak küçülme yüzde 21'de yüzde 10,3'e düşüyor.
AB, G-7, OECD-Toplam ve OECD-Avrupa ülkeleri için de aynı paralelde bir gelişme görülüyor.
Dikkati çeken bir nokta da kriz öncesinde üretimin en yüksek seviyesinden sonra krize giriş sürecinde üretimde küçülme oranları Avro Alanı ve AB ülkelerinde daha sert olurken diğerlerinde olmuyor. Ama dip noktadan sonra hepsinde üretimde büyüme oranları yaklaşık aynı kalıyor; artış içinde yüzde 80-90 bandında kalıyor.

3.3-BRIC ülkelerinde aylara göre sanayi üretiminin seyri


Çin sanayi üretiminin gelişmesini ayrıca ele alacağız. Yukarıdaki grafikte yaşanmakta olan kriz sürecinde Brezilya sanayi üretimi Aralık 2008'de, Ocak, Şubat, Mart, Nisan 2009'da 2005=100'ün altına düşüyor. Rusya'da ise sanayi üretimi sadece Ocak 2009'da yüzde 99,1'e geriliyor. Hindistan sanayi üretimi yaşanmakta olan krizden hiç etkilenmemiş gibi büyüyor.

3.4-„Gelişen“ ülkelerde aylara göre sanayi üretiminin seyri

Burada „gelişen“ ülkeler kategorisinde yer alan Kore, Meksika, Polonya, Türkiye ve ek olarak da İspanya'yı örnek olarak alıyoruz.
 
Yukarıdaki grafikte yaşanmakta olan krizde bazı ülkelerde sanayi üretiminde farklı gelişmelerin olduğunu ve hemen her ekonomik kriz sürecinde şu veya bu ülkenin böyle bir kriz sürecinden geçtiğini görürüz. Koşulların farklılığı krizin gelişmesini de farklı yapmaktadır.

İspanya hariç diğer ülkelerde sanayi üretimi Aralık 2008-Ocak 2010 döneminde dibe vuruyor; Ocak 2008=100 bazında Kore sanayi üretimi aynı yılın Aralık ayında yüzde 24,2 oranında; Ocak 2008=100 bazında Meksika sanayi üretimi Ocak 2009'da yüzde 9,8 oranında; Şubat 2008=100 bazında Polonya sanayi üretimi Ocak 2009'da yüzde 14,4 oranında ve Ocak 2008=100 bazında Türkiye'de sanayi üretimi Aralık 2008'de yüzde 28 oranında mutlak küçülüyor. Bu küçülme oranları her bir ülkede sanayi üretiminin dibe vurduğu ayları gösteriyor. Sonraki dönemde sanayi üretimi her bir ülkede farklı boyutlarda, Türkiye'de olduğu gibi sert iniş-çıkış yaparak sürekli artıyor ve emperyalist ülkelerle karşılaştırdığımızda nispeten kısa bir süre sonrasında kriz öncesinde üretimin en yüksek olduğu seviyeyi aşıyor.
Kore'de sanayi üretimi Eylül 2009'da yüzde 1,4 oranla Ocak 2008'deki seviyeyi aşıyor ve Ocak 2011'de kriz öncesi en yüksek üretim seviyesine göre yüzde 19,1 oranında büyümüş oluyor.
Polonya'da sanayi üretimi Haziran 2010'da Ocak 2008'deki seviyesine ulaşıyor ve Ocak 2011'de kriz öncesindeki en yüksek üretim seviyesine göre yüzde 2,9 oranında büyümüş oluyor.
Türkiye'de sanayi üretimi Ekim 2010'da kriz öncesindeki en yüksek seviyesini yüzde 2,5 oranla aşıyor, aynı yılın Kasım ayında yüzde 9,1 oranında gerilemesine rağmen Aralık ayında Ocak 2008'deki seviyesini yüzde 2,9 oranında aşıyor.
Meksika ve İspanya sanayi üretiminde farklı bir gelişme görüyoruz: Meksika'da sanayi üretimi Aralık 2010'da Ocak 2008'deki seviyesini aşamıyor, bu durumda, yıllık büyüme oranı hesaba katılmazsa, kriz devam ediyor.
İspanya sanayi üretimi ise konjonktürde kriz ve durgunlu-depresyon süreci için klasik bir gelişme sergiliyor. Sanayi üretiminin kriz öncesi en yüksek seviyesini karşılama oranı Aralık 2008'de yüzde 79,5. Sanayi üretimi Aralık 2008-Ocak 2011 arasında yüzde 75,1-79,6 bandında kalıyor; yani Şubat 2008'deki kriz öncesi en yüksek seviyesine göre yüzde 24,9-20,4 oranlarında mutlak küçülme süreci devam ediyor. Burada sorun yüzde 75,1-79,6 bandı değil; üretimin yaklaşık aynı seviyede kalarak devam etmesidir. Bu nedenle İspanya sanayi üretiminin seyri krizde dip nokta-durgunluk-depresyon olgusu için klasik bir örnek oluyor. Emperyalist ülkeler de dahil ele aldığımız diğer ülkelerin hiçbirinde (Meksika hariç) bu gelişme görülmüyor. Meksika'da sanayi üretimi Ocak 2009'da yüzde 9,8 mutlak küçülerek dibe vuruyor. Sonraki dönemde üretim giderek artıyor, ama kriz öncesindeki üretimi karşılama oranı yüzde 89,1-98,5 bandında kalıyor. Üretimde tedrici bir artışın olmasından dolayı Meksika sanayi üretimi İspanya sanayi üretimi gibi krizde dip nokta-durgunluk-depresyon gelişmesine klasik bir örnek oluşturmuyor.

4-Yılın çeyreklerine göre sanayi üretimi 

4.1-Önde gelen emperyalist ülkelerde yılın çeyreklerine göre sanayi  
     üretiminin seyri

Kriz öncesinde üretimin en yüksek olduğu çeyreğe göre bu ülke ekonomilerinin 2010 sonu itibariyle krizden çıkamadığını görüyoruz. Söz konusu bu ülkelerde sanayi üretimi 2009'un I. ve II. çeyreklerinde dibe vuruyor ve sonrasındaki üretim artışı kriz öncesinde üretimin en yüksek olduğu seviyeyi aşamıyor.

Amerikan sanayi üretimi kriz öncesindeki en yüksek üretim seviyesine göre (2007/III=100) 2009'un II. çeyreğinde yüzde 85,5'e geriliyor (yüzde 14,5 oranında mutlak küçülme) ve 2010'un IV. çeyreğinde de yüzde 93,9'a çıkıyor; sanayi üretimi her ne kadar 2009'un II. çeyreğine göre artmış olsa da 2007'nin III. çeyreğindeki seviyesine ulaşamıyor. 2009'a göre 2010'un IV. çeyreğinde üretimdeki mutlak küçülme yüzde 14,5'ten yüzde 6,1'e düşerek devam ediyor.

Diğer ülkeler için de benzer bir gelişme söz konusu: Fransız sanayi 2008/I=100'e göre 2009'un II. çeyreğinde yüzde 82,9'a düşerek dibe vuruyor (17,1 oranında mutlak küçülme) ve 2010'un IV. çeyreğinde de yüzde 90,4'e çıkıyor; 2008/I=100'e göre mutlak küçülme 2010'un IV. çeyreğinde yüzde 9,6 oranında kalıyor.

Alman sanayi üretimi 2008/I=100'e göre 2009'un II. çeyreğinde yüzde 78,5'e gerileyerek dibe vuruyor (yüzde 21,5 oranında mutlak küçülme) ve 2010'un IV. çeyreğinde de yüzde 93,1'e çıkıyor ve 2008/I=100'e göre sanayi üretimindeki mutlak küçülme yüzde 6,9 oranında devam ediyor.

Japon sanayi üretimi 2008'in I. çeyreğine göre 2009'un III. çeyreğinde dibe vuruyor (yüzde 76,7'ye düşüyor- yüzde  23,3 oranında mutlak gerileme). 2010'un son çeyreğinde sanayi üretimi 2008'in I. çeyreğindeki seviyesinden yüzde  15,1 oranında geride kalıyor.

İngiliz sanayi üretimi kriz öncesi en yüksek seviyesine (2007/IV) göre 2009'un III. çeyreğinde dibe vuruyor (yüzde 86,1- yüzde 13,9 oranında mutlak gerileme). 2010'un son çeyreğinde ise sanayi üretimi kriz öncesi en yüksek seviyesinin yüzde 89,4'üne denk düşüyor; üretimde mutlak gerileme yüzde 10,6 oranında devam ediyor.

Demek oluyor ki, bu ülkelerde sanayi üretimi, dolayısıyla ekonomi, kriz öncesindeki en yüksek seviyesini 2010'un son çeyreği itibariyle aşamamıştır. Açık ki üretim dip noktadan itibaren bir artış trendine girmiştir, ama kriz öncesindeki en yüksek seviyesine henüz ulaşamamıştır.

4.2-BRIC ülkelerinde yılın çeyreklerine göre sanayi üretiminin seyri


Yukarıdaki grafik BRIC ülkelerinde tamamen farklı bir gelişmenin olduğunu göstermektedir. 2005=100 bazında Hindistan sanayi üretimi 2007'nin I. çeyreğinde  yüzde 19,2 oranında; 2008'in IV. çeyreğinde yüzde 27; 2009'un I. çeyreğinde yüzde 28,6 oranında ve sonrasında da sürekli artarak 2010'un son çeyreğinde yüzde 51,4 oranında büyümüş oluyor.

Brezilya sanayi üretimi 2005=100 bazında 2009'un I. çeyreğinde sadece yüzde 2 oranında mutlak küçülüyor ve sonraki çeyreklerde sürekli artarak 2010'un son çeyreğinde yüzde 14,9 oranında büyümüş oluyor.

Rusya sanayi üretimi 2005=100 bazında 2009'un ilk çeyreğinde ancak yüzde  1 oranında artıyor, sonraki çeyreklerde de sürekli artarak 2010'un son çeyreğinde yüzde 14,6 oranında büyümüş oluyor.
Bu veriler bu üç ülke ekonomisinin krize girmediğini ve dünya krizinden de -en azında sanayi üretimin bazında- oldukça önemsiz oranda etkilenildiğini göstermektedir.

4.3-Avro Alanı, AB, OECD-Avrupa, OECD-Toplam ve G-7 ülkelerinde yılın  
      çeyreklerine göre sanayi üretiminin seyri


Avro Alanı, AB, OECD-Avrupa, OECD-Toplam ve G-7 ülkelerinde yılın çeyreklerine göre sanayi üretiminin kriz öncesinde en yüksek seviyesine 2008'in ilk çeyreğinde ulaşılmıştı. Sanayi üretimi 2008/I=100 bazında Avro Alanı, AB, OECD-Avrupa ve G-7 ülkelerinde 2009'un II. çeyreğinde ve OECD-Toplamda da aynı yılın I. çeyreğinde dibe vurmuştu. Üretimde mutlak küçülme ise yüzde 18,2 ila yüzde 16,2 arasında kalmıştı. 2008'in I., II. ve III. çeyreklerinde bu ülke gruplarında üretimde büyüme ve küçülme oranları birbirine oldukça yakın olduğu için grafikte bu bir çizgi olarak gözüküyor. Üretimin seyrinde farklılaşma 2009'un I. çeyreğinden itibaren başlıyor ve OECD-Toplamı hariç diğerlerinde genellikle yüzde 80-90 bandında seyrediyor. Grafik bu ülke gruplarında üretimin dibe vurmasından sonra güçlü bir üretim artışının olmadığını, durgunlukla canlanma arasında bir seyir izlendiğini göstermektedir. Her halükarda bu ülke grupları krizden çıkmış olmaktan oldukça uzaktırlar; ne Avro Alanı, AB, OECD-Avrupa, OECD-Toplam ve ne de  G-7 krizden çıkmıştır. Dip nokta ile gelinen süreçte üretimde değişme farkı yüzde 9,6 ila yüzde 7,5 arasındadır. Farkın bu kadar önemsiz olması bu ülke gruplarında ekonominin güçlü bir canlanma aşamasında geçmediğini ve daha ziyade inişli-çıkışlı bir durgunluk sürecine girebileceğini göstermektedir.

4.4-İspanya ve „gelişen“ bazı ülkelerde yılın çeyreklerine göre sanayi 
     üretiminin seyri
 






Grafikte krizin dibe vurmasından sonra sanayi üretiminde her bir ülkenin nesnel koşullarından kaynaklanan farklı gelişmelerin olduğunu görüyoruz:

Meksika sanayi üretimi yüzde 9,6 oranında mutlak küçülerek 2009'un ilk çeyreğinde dibe vuruyor. Diğer ülkelerinkine nazaran en az küçülme. Ama dip noktadan sonra üretim 2010'un son çeyreği itibariyle 2008'in ilk çeyreğine ancak yüzde 98,1 oranında denk düşecek derecede artıyor; böylece 2009/I-2010/IV arasında büyüme oranı yüzde 7,5 oluyor.

Türkiye'de sanayi üretimi 2008/I=100 bazında 2009'un ilk çeyreğinde yüzde 78,8'e düşüyor (yüzde 21,2 oranında mutlak küçülme. Sonrasında ise nispeten hızlı bir üretim artışı sürecine giriliyor ve 2010'un son çeyreğine gelindiğinde kriz öncesinde üretimin en yüksek seviyesine ulaştığı 2008'in ilk çeyreğindeki büyüme yüzde 1,2 ile aşılıyor. Dip nokta ile (2009/I) 2010/IV arasındaki büyüme farkı nispeten yüksek: Yüzde 22,4.

Polonya sanayi üretimi kriz öncesi en yüksek seviyesine göre 2009'un ilk çeyreğinde dibe vuruyor ve 2010'un ikinci çeyreğinde de kriz öncesi en yüksek seviyesini aşıyor. Dip nokta ile (2009/I) 2010/IV arasındaki büyüme farkı yüzde 15,5.

Kore sanayi üretimi 2009'un ilk çeyreğinde dibe vuruyor (yüzde15,6 mutlak küçülme), sonrasında ise oldukça hızlı gelişiyor ve 2009'un son çeyreğinde kriz öncesi seviyesini aşıyor: Dip nokta ile (2009/I) 2010/IV arasındaki büyüme farkı oldukça yüksek; yüzde 27,5.

İspanya sanayi üretiminde ise tamamen farklı bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Sanayi üretimi kriz öncesi en yüksek seviyesine göre (2007/II) 2009'un ikinci çeyreğinde dibe vuruyor (yüzde 23 oranında mutlak küçülme). Sonrasında ise üretim tam anlamda bir depresyon-durgunlu sürecine giriyor ve 2010'un son çeyreğine gelindiğinde üretim artışının dip noktadaki üretim seviyesinde farkı sadece yüzde 1,6 oranında kalıyor; yani üretim yaklaşık dip noktadaki seviyesinde devam ediyor.

Bu veriler, Kore, Polonya ve kısmen de Türkiye ekonomisinde dip noktadan sonra üretimde konjonktürün canlanma aşamasına geçildiğini ve 2010 sonu itibariyle (çeyrekler bazında Kore 2009'un son çeyreğinde, Polonya 2010'un II. çeyreğinde ve Türkiye de 2010'un son çeyreğinde) krizden çıkılmış olduğunu göstermektedir.
Meksika sanayi üretiminin seyri bu ülkede ekonominin büyük bir ihtimalle inişli-çıkışlı bir durgunluk sürecine girebileceğine işaret ediyor.

5-Yıllara göre sanayi üretimi

5.1-Yıllara göre sanayi üretimi bazında kriz çevrimi karşılaştırması

5.1.1-Dünya sanayi üretimi bazında kriz çevrimi karşılaştırması
(Aşağıdaki grafikler  BM İstatistik Yıllıklarından (1929-1938 arası) ve son yıllarla ilgili olanlar da OECD verilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır).

Kriz öncesi değerlerin en yüksek olduğu 2007 (2005=100'e göre oransal değerleri 2007=100'e çevirdik) ve 1929 verilerini baz yılı olarak aldık ve böylece her iki kriz sürecinde dünya sanayi üretimine göre kriz çevrimini gösteren grafiği oluşturduk. Sonuçlar aşağıda.



2007-2010 arasında dünya sanayi üretimi (burada OECD ülkeleri sanayi üretimi toplamı) hareketi 1929-1933 dünya sanayi üretimi hareketiyle karşılaştırıldığında yaşanmakta olan krizin iddia edildiği gibi hiç de öyle ağır bir kriz, en azından sanayi üretimi bazında 1929-32 krizi kadar ağır bir kriz olmadığını göstermektedir. (OECD verilerine BRIC ülkeleri verilerini de eklersek şimdiki kriz sürecinde sanayi üretimindeki dünya çapında ortalama gerilemenin daha önemsiz olduğu ve bu anlamda da 1929-32 krizinden çok daha hafif bir krizle karşı karşıya olduğumuz açığa çıkar. İsteyen bu hesaplamayı yapabilir).
Şimdiki krizin ilk yılında (2008) dünya sanayi üretimi 2007'ye göre ancak yüzde 2,1 oranında mutlak küçülürken 1930'da mutlak küçülme oranı yüzde 13,4 idi.
Krizin 2. yılında (2009) küçülme oranı yüzde 14 iken 1931'de küçülme oranı yüzde 25,2 idi.
Krizin derinliği bakımından krizin üçüncü yılında (2010) her iki kriz arasındaki makas açılıyor; şimdiki krizde üretimde mutlak küçülme oranı yüzde 7,3, 1932'de ise yüzde 37 oranında. Aradaki fark oldukça bariz.
Tabii ki, bir krizin ne denli derin olduğu sadece üretimdeki mutlak gerilemenin boyutlarıyla açıklanamaz. Ama her krizin beraberinde getirdiği toplumsal sorunlar, sınıf çelişkilerinin keskinleşmesi krizin tahribatından ayrı olarak da ele alınamaz. Tahribat ise, bir kriz ne kadar derinse o kadar güçlü olur; öznel faktörün rolü dikkate alınmazsa toplumsal ve siyasal gelişmeler son kertede krizin deriliğine bağlıdır. Bu bakımdan şimdiki kriz en azından sanayi üretiminin yeri açısından 1929-32 krizi yanında hafif kalmaktadır.
Soruna bir de önde gelen birkaç  ülke açısından bakalım.

5.1.2-ABD'de sanayi üretimi bazında kriz çevrimi karşılaştırması

Her iki kriz süreci arasındaki krizin ağırlık veya şiddet makası ilk üç yılda sürekli açılıyor; Amerikan sanayi üretimi 2007'ye göre 2008'de yüzde 3,7; 2009'da yüzde 14,5 ve 2010'da da yüzde 9,9 oranında mutlak geriliyor. 1929-32 kriz sürecinde ise sanayi üretimindeki gerileme oranı 1930'da yüzde 19,3'e; 1931'de yüzde 31,9'a ve 1932'de de yüzde 46,2'ye varıyordu. Sanayi üretiminin seyri bakımından bu veriler,  şimdiki krizin 1929-32 krizinden nasıl daha ağır olduğunu anlamayı zorlaştırıyor.



5.1.3-Almanya'da sanayi üretimi bazında kriz çevrimi karşılaştırması

2007=100 ve 1928=100 bazında Alman sanayi üretimi 2008'de yüzde 0,2 ve 1929'da da yüzde 0,9 oranında büyüyor. 2007'ye göre 2009'da mutlak küçülme  oranı yüzde 17,1 ve 2009'da da yüzde 7,5.
Sanayi üretimindeki gerileme 1928'e göre 1930'da yüzde 11,1 ve 1931'de de yüzde 27,2 oranında. Şimdiki krizde dip noktaya 2009'da, 1929-32 krizinde ise 1932'de varılıyor. Her iki kriz sürecinin ilk yılında sanayi üretiminin seyri bakımından şimdiki kriz 1929-32 krizine nazaran daha şiddetli.



5.1.4-Fransa'da sanayi üretimi bazında kriz çevrimi karşılaştırması

Fransız ekonomisi 1929-32 krizine gecikmeli olarak 1931'de girmişti. Kriz öncesi en yüksek değeri baz almak için 1928=100'ü 1929=100'e çevirdik. Sonuçlar aşağıdaki grafikte. Kriz, ilk iki yılında her iki süreçte de yaklaşık aynı şiddette derinleşiyor; 1929'dan 1930'a yüzde 0,9 ve 1931'e yüzde 13,8 oranında; 2007'den 2008'e yüzde  2,5 ve 2009'a da yüzde  14,6 oranında geriliyor. 2009'dan 2010'a üretim artarken, 1931'den 1932'ye üretimde mutlak gerileme devam ediyor. 2010'da sanayi üretiminde mutlak gerileme yüzde 9,5 oranındayken, 1932'de  yüzde 27,5 oranındaydı. 



5.1.5-İngiltere'de sanayi üretimi bazında kriz çevrimi karşılaştırması

Diğerlerinden farklı bir gelişmeyi İngiliz sanayi üretiminde görüyoruz; her iki kriz sürecinde de sanayi üretimi yaklaşık aynı paralelde düşüyor. Sanayi üretimi 2007'den 2008'e yüzde 3; 2009'a yüzde 12,8 ve 2009'a da yüzde 11 oranında mutlak gerilerken, 1929'dan 1930'a yüzde 7,6, 1931'e yüzde 16,2 ve 1932'ye de yüzde 16,2 oranında mutlak geriliyor. Gelişme aynı paralelde ama 1929-32 krizinde üretim düşüşü şimdiki krize göre daha sert.



Salt yukarıdaki grafikler sanayi üretiminin seyri bakımından şimdiki krizin 1929-32 krizinden daha derin olmadığını göstermektedir.

5.2- 21. yüzyılda emperyalist ülkelerde yıllara göre sanayi üretimi



2008 yılına göre sanayi üretimi en sert düşen ve sonrasında en hızlı büyüyen ülkeler Almanya ve Japonya'dır. Alman sanayi üretimi 2009'da 2008'e göre yüzde  17,2 oranında küçülüyor, ama 2009'a göre de 2010'da yüzde 11,4 oranında; Japon sanayi üretimi de 2008'e göre 2009'da yüzde 21,3 oranında küçülüyor, 2009'a göre 2010'da da yüzde 15,4 oranında büyüyor.
Fransız sanayi üretimi 2008'e göre 2009'da yüzde 12,5 oranında küçülüyor, 2009'a göre de 2010'da yüzde 6 oranında artıyor. Aynı dönemde İngiliz sanayi üretimi 10,2 ve Amerikan sanayi üretimi de yüzde 9,3 oranında küçülüyor ve 2010'da da 2009'a göre sırayla yüzde 2,2 ve yüzde 5,8 oranında artıyor.
Bu veriler sadece Alman sanayi üretiminin 2010'da 2005'deki seviyesini aştığını ve diğerlerinin 2005'deki seviyenin altında kaldığını göstermektedir. Bu durumda sadece Alman ekonomisi için krizden çıkma durumu söz konusu olabilir. Diğer ülke ekonomileri böyle bir gelişmeden uzaktır.

5.3-Avro Alanı, AB, OECD-Avrupa, OECD-Toplam ve G-7 ülkelerinde 
      yıllara göre sanayi üretiminin seyri


Avro Alanı, AB, OECD-Avrupa, OECD-Toplam ve G-7 ülkelerinde
yıllara göre sanayi üretiminin seyri
Yıllar
Avro Alanı
AB (27 ülke)
G-7
OECD-Avrupa
OECD-Toplam
2005
100
100
100
100
100
2006
104,2
104,1
102,8
104,5
103,8
2007
108,2
107,9
105,6
108,9
107,2
2008
106,4
106,1
102,4
107,2
105
2009
90,8
91,7
87,7
93,1
92,2
2010
97,5
97,9
94,7
99,5
99,4
Kaynak: OECD, Main Economic Indicators, 20 April 2011.


Yukarıdaki grafikte Avro Alanı, AB, OECD-Avrupa, OECD-Toplam ve G-7 ülkelerinde yıllara göre  sanayi üretiminin gelişmesini görüyoruz. Veriler birbirine çok yakın olduğu için (2007-2010 arasında G-7 hariç) kalın bir çizgiden başka bir şey gözükmüyor. Bu grafikte sorun, her bir ülke grubu açısından değerlerin nasıl geliştiği değil, bütün ülke gruplarında değerlerde ortaklaşmış bir gelişmenin olmasıdır: 2010 üretim değerleri kriz öncesinde üretimin en yüksek olduğu 2007 üretim değerlerinden, ötesinde 2008 üretim değerlerinden de çok geride kalıyor. Öyle ki 2010 üretim değerleri oransal olarak 2005'teki seviyesine dahi ulaşamamış.

5.4-BRIC ülkelerinde yıllara göre sanayi üretiminin seyri


Bu üç ülkede sanayi üretiminin krizde olmadığını görüyoruz. 2005=100 bazında sanayi üretiminde büyüme oranları 2008'den 2009'a Rusya'da yüzde  14,5'ten yüzde 3,8'e ve Brezilya'da da yüzde 12,4'ten yüzde 4,1'e geriliyor. Sadece mutlak büyüme oranlarında küçülme oluyor ve 2009'dan 2010'a da  büyüme oranı Rusya sanayi üretiminde yüzde 3,8'den yüzde 12,4' ve Brezilya sanayi üretiminde de yüzde 4,1'den yüzde 15'e çıkıyor.
Sanayi üretimi bazında krizden hemen hiç etkilenmeyen ülke Hindistan; bu ülkede sanayi üretimi büyüme oranı 2008'den 2009'a yüzde 27,8'den yüzde 36,3'e ve 2009'dan 2010'a da yüzde 36,3'ten yüzde 50,5'e çıkıyor. 2005=100 bazında 2010 yılı itibariyle Hindistan sanayi üretimi yüzde 50,5; Brezilya sanayi üretimi yüzde 15 ve  Rus sanayi üretimi de yüzde 12,4 oranında büyümüş oluyor.

-Çin ekonomisi:
Krizle bağlam içinde Çin ekonomisi üzerinde durmaya gerek yok. Çin, yaşanmakta olan dünya ekonomik krizinden yüksek büyüme oranlarının kriz yıllarında küçülmesi derecesinde etkilenmiştir. Bu etkinlenme derecesini de aşağıdaki grafikte görüyoruz. GSYİH'nın yıllık büyüme oranı 2007'den 2008'e yüzde 14,2'den yüzde 9,6'ya; 2008'den 2009'a da yüzde 9,6'dan yüzde 9,1'e düşmüş ve 2009'dan 2010' da yüzde 9,1'den yüzde 10,5'e çıkmıştır.

Çin ekonomisinin 2009'da yüzde 9,2 oranında büyümesinde yoğun destekleme programı etkili olmuştur; en azından büyüme oranının 2007'ye nazaran daha da küçülmesi engellenmiştir.

Çin'in dünya ekonomisini krizden çıkartan lokomotif rolü oynayıp oynayamayacağı üzerine tartışmalar da yapılmıştır ve hala da yapılıyor. ABD'nin ve AB'nin borçlarının trilyon dolarla hesaplandığı günümüzde, örneğin AB'nin toplam burcunun 7 trilyon Avro olduğu günümüzde Çin'in sahip olduğu yabancı devlet tahvilleri tutarı 2,6 trilyon Avro'ya varıyor. 
Açık ki Çin, yaşanmakta olan kriz sürecinde neredeyse dünyayı satın almaya başlamıştır; Afrika'da, Avrupa'da, başka yerlerde dünyanın önde gelen şirketlerini satın almış ve böylece ekonomik gücünü, başka ülkelerin ekonomik gücünü etkileyecek biçimde genişletmiştir. Çin'in dünya ekonomisindeki ağırlığını kriz sonrası süreçte daha belirgin olarak göreceğiz ve bu durum uluslararası alanda emperyalist ülkeler arasındaki çelişkileri keskinleştiren önemli bir neden olarak karşımıza çıkacak.

5.5-İspanya ve „gelişen“ bazı ülkelerde sanayi üretiminin yıllara göre 
      seyri



Bu ülkelerde sanayi üretiminin aylar ve yılın çeyrekleri bazındaki gelişme eğilimini yıllık sanayi üretimi sonuçlarında da görüyoruz.
2005'teki seviyesine göre 2010'da sanayi üretimi Kore'de yüzde 39,1; Polonya'da yüzde 34,4; Türkiye'de yüzde 16,4 ve Meksika'da yüzde 5,9 oranında büyürken İspanya'da yüzde 16,5 oranında küçülüyor.
Krizin başlangıç yılı olan 2008 verileri ile 2010 verilerini karşılaştırdığımızda Kore, Polonya ve Türkiye'nin 2010'da krizden çıktığını, İspanya ve Meksika'nın da hala krizde olduğunu görüyoruz.

6-GSYİH'nın seyri 

6.1- “Yükselen” ve “gelişen” bazı ülkelerde ve ülke gruplarında 
       GSYİH'nın büyüme seyri

Aşağıdaki üç grafikte 2000'den buyana gelişen bazı ülkelerin ve bölgelerin ekonomik büyüme seyrini görüyoruz.

-Çin, Hindistan, ASEAN, NIEs, Avrupa'nın yükselen ülkeleri, Latin Amerika ülkeleri ve  Brezilya'da GSYİH'nın büyüme seyri:


1967'de Tayland, Endonezya, Malezya, Filipinler tarafında kurulan ve Brunei'ın (1984), Vietnam'ın (1995), Myanmar ve Laos'un (1997) ve Kamboçya'nın (1999) katılımıyla genişleyen „Güneydoğu Asya Devletleri Uluslararası Örgütü'nde (ASEAN) GSYİH, 2000-2004 krizinde büyüme oranlarının küçülmesi biçiminde etkilenirken şimdiki krizde büyüme oranı mutlak küçülüyor. Aynı gelişme trendi NIEs ülkeleri için söylenemez. Bu ülkeler toplamında 2000-2004 krizi döneminde GSYİH'nın yıllık büyüme oranı 2000'de yüzde 7,8'den 2001'de yüzde 1,5 oranına kadar düşüyor. Ama bu kriz döneminde bu ülkeler toplamında ekonomide mutlak küçülme olmuyor.  Şimdiki krizde ise ekonomide büyüme oranı 2007'de yüzde 5,8'den 2008'de yüzde 1,8'e ve 2009'da da yüzde -0,9'a düşüyor.
Hindistan ekonomisi 2000-2004 krizinde  yıllık büyüme bazında büyüme oranlarının 2000'de yüzde 4,4'ten 2001'de yüzde 3,9'a, şimdiki krizde ise 2007'de 9,9'dan 2008'de yüzde 6,4'e ve 2009'da da yüzde 5,7'ye gerilemesi biçiminde etkilenmiştir.
Çin ekonomisine gelince:  GSYİH'nın yıllık büyüme oranları 2000'den 2007'ye kadar sürekli artıyor; 2000'de yüzde 8,4 olan büyüme oranı 2007'de yüzde 14,2'ye çıkıyor, 2008'de yüzde 9,6'ya ve 2009'da da yüzde 9,1'e küçülüyor.

Avrupa'nın yükselen ülkeleri 2000-2004 krizinden büyüme oranlarının küçülmesi biçiminde etkilenirken Latin Amerika ülkelerinde ve Brezilya'da GSYİH mutlak küçülüyor. Şimdiki krizde ise her iki grup ülkede ve Brezilya'da GSYİH yılın çeyrekleri bazında mutlak küçülüyor.

-Rusya'da CIS-ülkelerinde Sahra Altı Afrika ülkelerinde ve Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde GSYİH'nın büyüme seyri:


Rusya ve CIS ülkeleri (Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Gürcistan, Moldovya) ekonomileri 2000-2004 krizinden sadece büyüme oranlarının küçülmesi biçiminde etkilenirken şimdiki krizde GSYİH'da büyük oranlarda mutlak gerileme olmuştur. 

Farklı bir durumu Sahra Altı ülkeleri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ekonomisinde görüyoruz. Yılın çeyrekleri bazında her iki kriz döneminde mutlak küçülme olsa da yıllık bazda  her iki bölge ekonomileri krize girmemiştir; örneğin 2000-2004 krizi sürecinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ekonomilerinde büyüme oranı 2000'de yüzde 4,9'dan 2001'de yüzde 2,9'a ve şimdiki kriz döneminde de 2007'de yüzde 6'dan 2008'de yüzde 5'e ve 2009'da da yüzde 2'ye düşmüştür. Aynı dönemlerde  Sahra Altı ülkelerinde ekonomisinde büyüme oranları Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinkinden daha yüksek olmuştur.

-BRIC ülkelerinde GSYİH'nın büyüme seyri:



Yukarıdaki grafik BRIC ülkelerinin 2000-2004 krizi döneminde krize giremediğini, şimdiki krizden ise Brezilya ve Rusya ekonomilerinin mutlak küçüldüğünü, diğerlerinde ise yüksek büyüme oranlarında küçülme olduğunu görüyoruz.

7-Borsalarda durum


Yukarıda dört ekonomik kriz sürecinde borsaların etkilenme derecesini görüyoruz. İsterseniz bu verileri hangi krizin daha uzun sürdüğü ve daha yıkıcı olduğu açısında da değerlendirebilirsiniz. Grafiğin gösterdiği şu:
Kriz öncesi en yüksek seviyesine göre:

1-Dow (Dow Jones) indeksi 9 Mart 1929'da en yüksek seviyesinden  sonra 7 Ağustos 1932'de dip noktasına düşüyor. Değer kaybı: yüzde 89,3.

2- “1973 petrol krizi” diye bilinen 1974/75 dünya ekonomik krizinde S+P 500 indeksi 1 Kasım 1973'de en  yüksek seviyesinden sonra 10 Mart 1974'te dip noktasına düşüyor. Değer kaybı: yüzde 48,2.

3- “Teknoloji krizi” diye bilinen 2000-2004 dünya ekonomik krizinde S+P 500 indeksi 24 Mart 2000'de en  yüksek seviyesinden  sonra 10 Eylül 2002'de dip noktasına düşüyor. Değer kaybı: yüzde 49,1.

4- Yaşanmakta olan krizde S+P 500 indeksi 10 Eylül 2007'de en  yüksek seviyesinden 17 ay sonra   dip noktasına düşüyor. Değer kaybı: yüzde 56,8.
Kriz devam ediyor. Borsa değerlerindeki gelişme krizin hafifleyerek devam ettiğini gösteriyor. S+P 500 indeksi 17. aydan sonra iniş-çıkışlar dikkate alınmazsa sürekli yükseliyor.  Kriz öncesi en yüksek değerden sonra 41. aya gelindiğinde değer kaybı yaklaşık yüzde 15'e düşüyor.

Yaşanmakta olan krizin, bugüne kadarki gelişmesi bakımından  1929-32 krizinden daha derin olduğu nasıl söylenebilir, bunu bilmiyorum.
1974/75 ve 2000-2004 dünya ekonomik  krizlerinde borsalarda değer kaybı 1929 ve şimdiki kriz yanında hafif kalıyor.

Kriz küresel mali pazarlarda patlak verdi, akıl almaz boyutlarda borsa değerleri buharlaştı:
Ekim 2008 itibariyle: Ekim 2007- 8 Ekim 2008 arasında dünya borsalarda yok olan değer miktarı 26 trilyon dolar.
15 Kasım 2008 itibariyle: Dünya çapında varlık değerleri korkunç denecek derecede yok olmuştur; dünya borsalarında toplam sermayeleştirme değeri -toplam değerler- 2007 yılında yaklaşık 60 trilyon dolardı. Bu miktar 53 ülke borsasında 30 trilyon dolara düşmüştür; yani yarı yarıya bir değer kaybı söz konusudur.
Dünya borsalarında bir yıllık (2008) zarar: Dünya çapında sadece 2008 yılı içinde  hisse senedi yatırımlarında zarar yüzde 50 oranına vardı; yani yatırımcılar bir sene içinde 21,4 trilyon dolar zarar ettiler; bu kadar bir miktar borsalarda buharlaştı. Bu miktar dünya üretiminin yaklaşık yüzde 40'ına eşittir.
Ama bu kayıp, sermaye kıyımı, borsalarda kumara bir süre ara vermekten başka bir anlam taşımdı. Yoğun teşvik programlarının uygulanması sonucunda borsalarda kumar yeniden başladı veya kapsamlı olarak oynanır oldu.
Deutsche Bank'ın bir hesaplamasına göre küresel pazarlardaki miktar 1990'dan bu yana 300 trilyon dolara çıktı. Bu miktar 2008 itibariyle dünya üretiminin 5, Amerikan GSYİH'nın da 21 misline denk düşüyordu.



2010 yılı itibariyle uluslararası alanda mali bahis hacmi 583 trilyon dolardı; 2008 itibariyle dünya üretiminin yaklaşık 9, Amerikan GSYİH'nın da 41 misli bir miktar.


Örnek olarak ABD mali pazarındaki durum:

Amerikan işletmelerinin kazançları mali sektörün gücünü gösteriyor:
Sezon etkisinden artırdırılmış ve yıllık bazda hesaplamaya göre Amerikan mali kuruluşlarının kazancı, 2010'un son çeyreği itibariyle 426,5 milyar dolara varıyordu. Bütün zamanların en yüksek kazancı 2006 yılının ikinci çeyreğinde elde edilmişti (447,5 milyar dolar. Aradaki fark; 447,5-426,5= 21 milyar dolar. Bu denli kazancın elde edilmesinde Amerikan merkez bankasının kapsamlı desteğinin etkisi belirleyici olmuştur.


Kriz öncesinde farazi kazançlar genel ekonominin aleyhine türetilmiş, toksit, batık mali yenilikler, en düşük faizle müfrit kredi tahsisi büyük çarpıklıklara ve spekülasyon köpüklerinin oluşmasına neden olmuştur. Kriz sonrasında ise hiçbir şey değişmemiş, aynı göz boyama devam etmiştir.


1948-1989 arasında mali sektörün toplam işletme kazancındaki payı ortalama olarak yüzde 15,4 idi; bu pay 1990'dan 1999'a yüzde 25,15'e ve 2000'den 2007'ye de yüzde 35'e çıkmıştır. Bu kazançlar, bankaların reel sektöre açtığı kredilerden kaynaklanmıyordu. Üreten işletmelere ve kişilere verilen kredilerin düşmesine rağmen mali sektör merkez bankası ve devletin sağladığı olanaklardan dolayı rüyasal kazançlar elde ettiler.
Yeni kazanç yöntemleri bulma konusunda oldukça yaratıcı olan mali sektörde; Amerikan bankalarının türevlerinde hacim oldukça arttı. Miktar 2010'un son çeyreğinde 231,281 trilyon dolara çıktı. Yıldan yıla bu artışın hangi boyutlarda olduğunu aşağıdaki grafikte görüyoruz.

 
2010'un son çeyreği itibariyle beş büyük Amerikan bankasının elinde toplanan miktar:
Amerikan bankaları toplamı; 231, 181 trilyon dolar.
JP Morgan Chase; 77,899.
Citigroup; 50,259.
Bank of America; 48,434.
Goldman Sachs; 42,548 ve
Wells Fago; 3,755 trilyon dolar.

Bir karşılaştırma yapmak için Amerikan nominal GSYİH'nın 14,871 trilyon dolar olduğunu belirtelim. Böylece toplam derivat'ların yüzde 33,7'si JP Morgan Chase'in; yüzde 21,7'si  Citigroup'un; yüzde 21,9'u Bank of America'nın; yüzde 18,4'ü Goldman Sachs'ın; yüzde 1,6'sı da Wells Fago'ın elinde toplanmıştı.

İngiltere'de ise bankaların özel sektör kazancındaki payı kriz öncesinde yüzde 15'e çıkmıştı.
ABD ve İngiltere'de mali sektörün GSYİH'daki payı bir nesil içinde yüzde 4'ten yüzde 8'e çıkarken Almanya'da bu pay yaklaşık yüzde 5'tir.

Mali sektörün ABD ve İngiltere ekonomisindeki ağırlığını bu ülkelerin sanayisizleşmesinde aramak gerekir; sanayi sektöründe üretilen artı değerin GSYİH'daki payı ABD'de 1970'de yüzde 35,2'den 2007'de yüzde 21,1'e; İngiltere'de 1970'de yüzde 42,1'den 2008'de yüzde 23,7'ye düşerken Almanya'da yüzde 48,1'den yüzde 30,2'ye düşmüştür.

8-Kamu borçlarında gelişme/Borçlanma durumu

8.1-19. yüzyıldan günümüze kamu borçlanmasında gelişme



G-20 diye tanımlanan “gelişmiş” ve “gelişen” ülkelerde borçlanmanın GSYİH'ya oranı 1880'den itibaren sermaye ve üretimin uluslararasılaşmasının doruk noktasına ulaştığı (yüzde 24) 1913 yılına kadar giderek düşüyor. I. Dünya Savaşından dolayı bu oran daha da geriliyor.

1920'li yılların ilk yarısında özellikle emperyalist ülkelerde ve daha geri planda “gelişen” ülkelerde de borçlanmanın GSYİH'ya oranı artıyor. Kapitalizmde nispi bir “istikrar”ın yaşandığı 1920'li yılların ikinci yarısında borçlanmanın GSYİH'ya oranını düşüyor. Ama 1929 dünya krizinden itibaren 1950'li yıllara kadar “gelişmiş” ülkelerde borçlanmanın GSYİH'ya oranı oldukça artıyor. Aynı dönemde “gelişen” ve “az gelirli” ülkelerde borçlanmanın GSYİH'ya oranında önemli bir değişme olmuyor.

1950'lerden 1974/1975 dünya ekonomik krizine kadar “gelişmiş” ülkelerde borçlanmanın GSYİH'ya oranı sürekli düşüyor; yüzde 50 seviyesine kadar iniyor. 1969'da her üç ülke grubunda borçlanma oranı neredeyse aynılaşıyor.

1880-2009 arasında “gelişen” ülke grubunda borçlanmanın GSYİH'ya  oranı ortalama olarak yüzde 44 idi. Aynı dönemde “gelişmiş” ülkelerde bu oran yüzde 55 idi. “Gelişen” ve “az gelirli” ülke gruplarında borçlanmanın GSYİH'ya oranı “gelişmiş” ülke grubuna göre daha düşük.

“Gelişmiş” ülke grubunda borçlanmanın GSYİH'ya oranı 1905-1911, 1917-1949 ve 1995-2009 arasında yüzde 50'nin üzerinde kalıyor.
“Gelişen” ülke grubunda borçlanmanın GSYİH'ya oranı sadece 1880-1906, 1914-1917 ve 1998-2004 arasında yüzde 50'nin üstüne çıkıyor.
“Az gelirli” ülke grubunda ise borçlanmanın GSYİH'ya oranı 1983-2006 arasında yüzde 50'nin üzerinde kalıyor.
“Az gelirli” ülke grubunda borçlanmanın GSYİH'ya oranı 1989-2002 arasında yüzde 80'in  üzerinde seyrediyor.
1980'li yılların ilk yarısından itibaren “gelişmiş” ve “az gelirli” ülkelerde borçlanmanın GSYİH'ya oranı yüzde 50'nin üstüne çıkıyor.
1880-1890 arasında “gelişen” ülke grubunda ve II. Dünya Savaşı-1950 arasında da “gelişmiş” ülke grubunda borçlanma yüzde 100'ün üzerinde kalıyor.
“Gelişmiş” ülkelerde borçlanmanın GSYİH'ya oranı 1880'de yüzde 49,71'den 2009'da yüzde 78,07'ye çıkıyor.
“Gelişen” ülkelerde borçlanmanın GSYİH'ya oranı 1880'de yüzde 99,03'den 2009'da yüzde 37,89'a düşüyor.
“Az gelirli” ülkelerde borçlanmanın GSYİH'ya oranı 1929'da yüzde 15,89'dan 2009'da yüzde 41,65'e çıkıyor.