deneme

3 Mart 2012 Cumartesi

YUNANİSTAN - BUZDAĞININ GÖRÜNEN KISMI


 
Yunanistan, Avrupa'da, özel olarak da AB'de birçok devletin borçlanma açısından görünen yüzüdür. Yunanistan perdesini kaldırdığınız zaman sahnede daha birçok devletin olduğunu görürsünüz. İtalya, Portekiz, İspanya, Fransa, Belçika bunlardan sadece birkaçıdır. Yunanistan bu ve benzer durumda olan daha nice ülkeyi korkutuyor. Yunanistan'da uygulanan kapitalist vahşeti şimdilik seyreden borç batağındaki ülkeler aynı durumla karşı karşıya kalacaklarından korkuyorlar. Sorun sadece ekonomik değil; bu ülkeleri korkutan aynı zamanda sınıf mücadelesinin Yunanistan'daki gibi gelişme olasılığıdır.


Her bir borçlanma krizi kaçınılmaz olarak kendi efsanesini de geliştirir; borçlanmanın nedeni bulunmalı ve lanetlenmelidir. Hep böyle olmuştur ve her seferinde sistem temize çıkartılmaya çalışılmıştır.

Avrupa'da gelişen kapitalizm, dolayısıyla burjuvazi, aristokrasiyi geri plana itti; borç batağına gömülen aristokrasi de borçlanmanın nedenini bulmakta gecikmedi; sorumlu Yahudi tefeci sermayesiydi.

Kapitalizmin hakimiyetinden bu yana durum değişti; aristokratların borçlanmasının nedeni olan tefeci sermaye, kapitalizm tarafından ortadan kaldırıldı veya modernleştirildi. Ama borçlanmanın yeni efsanesini de buldu:
Özel (kişisel) borçlanmanın nedeni, ”insanların kendi olanaklarının ötesinde yaşamaları“dır dendi. Çare de ”herkes ayağını yorganına göre uzatmalıdır“ oldu. Olanaklarıyın ötesinde yaşamayacaksın, ayağını yorganına göre uzatacaksın ve ”her koyunun kendi bacağından asıldığını“ bileceksin! Yani suçlu, borçlananın kendisidir. Bu, sadece kişiler için değil, dünya ve bölge ekonomisinde, politikasında etkili olmayan küçük, ekonomik olarak zayıf ülkeler için de geçerlidir. Yani Yunanistan için de geçerlidir. Böylesi ülkeler söz konusu olduğunda efsane şu biçime bürünüyor: “Yunanistanlılar tembeldir, ”kendi olanaklarının ötesinde yaşıyorlar“! Yani çalışmıyorlar, bolca borç yapıyorlar! Bu, yarın Portekizliler, İtalyanlar için de söylenecektir.

Emperyalist ülkeler, büyük kapitalist devletler söz konusu olduğunda efsane de değişiyor: “Spekülatörler“ gündeme geliyor; yani bu ülkeler de ”spekülatörler“den dolayı borçlanmış oluyorlar!

Demek oluyor ki, borçlanma efsanesi borçlananın durumuna göre değişiyor; borçlu, ”itibarlı“ysa kötü niyetli spekülatörler tarafından borç tuzağına düşürülmüş oluyor. Ama borçlu, ”itibarsızsa“, kendi suçunda dolayı borçlanmıştır deniyor!

Böylece her seferinde sistem temize çıkartılıyor; suçlu, borçlunun durumuna göre uydurulan bir efsane oluyor. Ama kapitalizmin tarihi, borçlanmanın, devlet (kamu) borçlanmasının; işletme iflaslarının, devlet iflaslarının kapitalist dünyada normal olan ve sık sık yaşanan bir fenomen olduğunu göstermektedir. Borçlanma ve iflas kapitalist sistemin içsel bir olgusudur. Bunun böyle olduğunu aşağıdaki grafikte görüyoruz:


Kapitalizmin tarihi şimdiye kadar çok sayıda devletin iflas ettiğini göstermektedir; bazıları birkaç kez iflas etmiştir. Aşağıdaki grafik bunu gösteriyor.

1800'den bu yana Avusturya/Macaristan 9; İspanya 8; Almanya 7; Portekiz 6;Yunanistan 5; İtalya 1; Hindistan 3; Çin 2; Japonya 1; Brezilya 8; Venezuela 10 ve Arjantin'de 7 defa ya borçlarından dolayı iflas etmiş ya da borçlarının yeniden yapılandırılmasını talep etmiştir.

Kim kimi kurtarıyor?
Bu soru aslında kamu borçlanmasının kaynağını göstermektedir. Devlet neden borçlanır diye sorsak, bir dizi neden gösterebiliriz. Bu nedenlerden birisi de devletin sermayeyi kurtarma çabasıdır. Bu da kriz dönemlerinde doruk noktasına ulaşır. Ekonomiyi krizden çıkartmak, önemli bankaların, işletmelerin iflas etmesini engellemek için devlet, destekleme paketleri hazırlar ve bunu zor durumda olan sermaye gruplarına sunar. Böylece bir taraftan devlet, bu türden harcamalarını vergi yoluyla emekçi yığınlardan geri alırken, aynı zamanda -bu miktar yetmediği için- borçlanır. Bu da kriz dönemlerinde kamu borçlarının artışın beraberinde getirir. 2008'den bu yana kamu borçlarında görülen olağanüstü artışın bir nedeni de budur. Bir örnek verelim:


2009-2011 arasında söz konusu bu ve başka bankaları kurtarmak için Alman devletinin harcaması 40 milyar avroya; Büyük Britanya'nın harcaması 91 milyar sterline ve ABD'nin harcaması da 392 milyar dolara varmıştı. Bu devletler bu harcamaların ötesinde garanti de vermek zorunda kalmışlardır. Teminat miktarları da Almanya için 184 milyar avroya; Büyük Britanya için 615 milyar sterline ve ABD için de 5 milyar dolara varıyordu.

AB'de bankaları kurtarma paketinin yanı sıra avroyu da kurtarma paketi hazırlanmıştır. Burada da milyarlarca avro söz konusudur. Yunanistan'a verilen borç avroyu kurtarma paketinden yapılan harcamadır.

Avroyu kurtarma paketinde şimdilik Yunanistan söz konusudur. Ama başka ülkelerin de söz konusu olabileceği biliniyor. Bu durumda; birçok ülkede avroyu kurtarmakla karşı karşıya kalınırsa AB'de yeniden bir banka kurtarma paketi hazırlamak kaçınılmaz olacaktır. Bankaların ve başkaca mali kurumların Yunanistan'a ve topun ağzında olan diğer PIGS (Portekiz, İtalya, İspanya) ülkelerine verdiği kredilerin geri alınamaması (Yunanistan örneğinde olduğu gibi), bu mali kurumların çekirdek sermayesinin önemli bir kısmının yok olması anlamına gelir. Unutmamak gerekir ki, bankalar, hükümetlerin/devletlerin kendilerinden aldığı borcu çekirdek sermaye olarak görmekteler ve bu sermaye ile de daha riskli parasal işleri güvence altına almaktalar.
Diğer PIGS ülkelerinin de Yunanistan'ın durumuna düşmesi, Almanya ve Fransa'yı bu ülkelere borç veren bankalarını kurtarmak için harekete geçirecektir.
Çoğu ülke giderek Yunanistanlaşıyor! Yunanistan'da borçlanma krizi, hemen bütün kapitalist ülkeleri saran hastalığın sadece görünen kısmıdır. Aslında diğer AB-devletlerinde borç yükü Yunanistan'ın borç yükünden mutlak ve görece daha büyüktür. AB'nin Yunanistan'ı kurtarma paketi; daha doğrusu genel olarak avroyu ve özelde de Alman ve Fransız bankalarının parasını kurtarma paketi başlangıçta 35 milyar avroluktu, daha sonra 120 milyar avrodan bahsedilmeye başlandı. Şimdilik hep Yunanistan'dan bahsediliyor. Ama diğer AB ülkelerinin sorunları daha büyük; Yunanistan'ınkinden oldukça daha büyük. Aşağıdaki grafikte bu durumu görüyoruz. İtalya'nın, İspanya'nın yanında Yunanistan'ın borçlanması adeta önemsiz kalıyor.



Sadece Avrupa'da değil bütün dünyada devletler şu veya bu oranda aşırı borçlanmış durumdalar. Hemen bütün ülkelerde var olduğu kadarıyla sosyal harcamalar makaslanıyor, vergiler artırılıyor. Borcu borçla ödeme yöntemi, hala genel geçerli yöntemdir. Devlet çarkını borçla çevirmenin, borcu borçla „ödeme“nin daha ne kadar devam edeceği bilinmez, ama önümüzdeki 10 yıl içinde gelişmenin nasıl olabileceğini; kapitalist dünyada kamu borçlarından kurtulmanın öyle pek kolay olmayacağını aşağıdaki grafikte görüyoruz. Tabii buradaki eğilim bir tahmindir. Ama buna rağmen, mevcut gelişmeler tahmin edilen yönün doğru olduğunu göstermektedir.

Geleceğin kapitalist dünyasında borçlanma durumu:


Gelişmiş ülkelerde kamu borcunun GSYİH'ya oranı artış trendinde. Artış hızı, her ne kadar 2007-2010 arasındaki kadar olmasa da kamu borçları 2013-2020 arasında artmaya devam etmektedir.

Tam tersi bir gelişmeyi gelişen ülkelerde görmekteyiz. Bu ülke grubunda kamu borçlarının GSYİH'ya oranı 1998'de en yüksek seviyedeydi. Bu oranın verili dönem içinde giderek düştüğünü görüyoruz.