2015'E
GİRERKEN DÜNYA EKONOMİSİ
Bu
yazıda dünya ekonomisiyle ilgili son makalede (Dünya Ekonomisinde
Birbirini Etkileyen İki Eğilim Ve Sonuçları (Güçler Dengesinde
Değişim Eğilimleri) – Mart 2014) belirtilen eğilimlerin gelişme
yönünü ele almakla yetineceğim*.
Önce
dünya sanayi üretiminin seyrine bakalım.
1-Dünya
Sanayi Üretiminde Ülke Gruplarına Göre Gelişme Eğilimleri
Yukarıdaki
grafikte nispeten uzun bir dönem olan Ocak 1991-Kasım 2014 arasında
dünya sanayi üretiminin nereden nereye geldiğini ve son krizde de
nasıl bir seyir içinde olduğunu görüyoruz. Krizden önce
üretimin en yüksek olduğu seviye (2005=100 bazında Şubat 2008
yüzde 13,6) Kasım 2010'da yüzde 13,7 oranlık bir artışla Şubat
2008'deki seviyesini aşmış oluyor. Kasım 2010 sonrasında
üretimde gerileme; Şubat 2008'deki seviyesinden daha gerilere düşme
durumu olmadığı için Kasım 2010'u dünya sanayi üretiminin
krizden çıkış tarihi olarak kabul etmek gerekir.
Aralık
2010'da üretim artışı yüzde 14,4'ten Eylül 2014'te yüzde
27,1'e çıkıyor; bu, Şubat 2008'deki seviyeye göre oransal
olarak iki misli bir artıştır. Burada sorulması gereken şu:
Nasıl oluyor da sürekli anlattığımız kapitalizmin en ağır
ekonomik krizinden daha Kasım 2010'da çıkılabiliyor? (Fazla
üretim krizinde belirleyici faktör/kıstas maddi değerlerin
-burada sanayi- üretimidir, gerisi ise teferruattır). Dünya
ekonomisinde belirleyici ağırlığı olan emperyalist ülkeler
ekonomik kriz içindeyken dünya sanayi üretimini adeta “uçuran”
nedir?
Dünya
sanayi üretimini “uçuran” faktörün ne olduğunu aşağıdaki
grafikte gösterelim:
Her
ne kadar bütünleşmiş de olsa dünya ekonomisinde her bir ülkenin
ve aynı zamanda entegre olmuş bölgelerin/ülkelerin kendilerine
has bir gelişme dinamiği vardır. Bu dinamiği Troçki görmemiştir
veya “dünya devimi” anlayışını kanıtlamak için görmek
istememiştir. Bugün de bütün Troçkist “eğilimler” onun
1930'lu yılların sonundan kalma (Bkz: “IV. Enternasyonal
Programı” ve o dönemdeki yazıları) anlayışını aynen
tekrarlamaktalar. Ama görüyoruz ki, bütünleşen dünya ekonomisi
-dünya ekonomisinin bütünleşmiş olduğu bir gerçektir, önemli
olan bunu Marksist-Leninist politik ekonomi açısından
açıklayabilmektir- ürettiği iç dinamiklerin etkisiyle
bütünleşmemiş olarak hareket edebilmektedir. (Bunu siyasal olarak
şöyle de yorumlayabilirsiniz: Kapitalizmde eşitsiz gelişme yasası
nesnel bir yasadır. Bu yasa her bir ülke ekonomisinin kendine özgü
faklı nesnel koşullarının olabileceğini; bazı ülkeler
krizdeyken bazılarının krizde olmayabileceğini veya bütün
ülkelerin aynı süreçte krizde olabileceklerini; devrimin nesnel
koşullarının her bir ülkede farklı olabileceğini ve bu nedenle
de Troçki'nin dünya devrimi anlayışının Marksizm-Leninizmin
tanımladığı dünya devrimi anlayışıyla hiçbir ilgisinin
olmadığını gösterir).
Aşağıdaki
grafikte ülkeler iki gruba ayrılmış: “Gelişmiş ekonomiler”
ve “gelişmekte olan ekonomiler”. Bu grafikte dünya sanayi
üretiminin gelişmesini doğrudan etkileyen iki faktörün olduğunu
görüyoruz: Bu faktörlerden birisi Avro Alanı ülkelerinde sanayi
üretiminin krizde olması ve toplam dünya sanayi üretimini krize
doğru çekmesi. İkinci faktör ise Asya'nın gelişen ülkelerinde
sanayi üretiminin toplam dünya sanayi üretimini krizden çıkış
anlamında olumlu etkilemesi.
Asya'nın
gelişen ülkelerinde sanayi üretimi Haziran 2008'de yüzde 39,8
artış seviyesinden Ocak 2009'da yüzde 30,3 artış seviyesine
düşüyor (9,5 puanlık bir gerileme), ama Nisan 2009'da yüzde 40
artış seviyesine çıkıyor. Sonraki dönemde ise sürekli artarak
Eylül 2014'de yüzde 127,7 seviyesine çıkıyor.
Soruna
Asya'nın gelişen ekonomileri olarak değil de toplam gelişen
ekonomiler olarak baktığımızda şunu görüyoruz: Toplam gelişen
ülkelerde sanayi üretimi Haziran-Temmuz 2008'de krizden önce en
yüksek artış seviyesi yüzde 24,8'den Ocak 2009'da yüzde 13,8
artış seviyesine düşüyor (11 puanlık bir gerileme) ve
sonrasında sürekli artarak Eylül 2014'de yüzde 68,1 artış
seviyesine çıkıyor. Buradan çıkartılması gereken sonuç, dünya
sanayi üretiminin kısa zamanda krizden çıkmasında belirleyici
olan faktör, Asya'nın gelişen ülkelerinde sanayi üretiminin
yüksek oranlarda büyümesidir. Bu büyüme sayesindedir ki, dünya
sanayi üretimi Kasım 2010'da krizden çıkarken yukarıdaki
grafiklerin gösterdiği gibi gelişmiş ülkelerde ve Avro Alanı'nda
sanayi üretimi Eylül 2014 itibariyle hala yerde sürünmektedir.
Şimdi
ülke gruplarını ayrıntılaştırarak, ülkelere indirgeyerek
sanayi üretiminin ve krizin seyrini gösterelim.
2-
Önde Gelen Emperyalist Ülkelerde Sanayi Üretimininde Görülen
Eğilimler
Yukarıdaki
grafikte şunu görüyoruz:
1995=100
bazında sadece dünya sanayi üretimi ve Amerikan sanayi üretimi,
dolayısıyla kapitalist ekonomi krizde değil. Alman, Fransız,
Japon, İngiliz, İtalyan ve Avro Alanı toplamında sanayi üretimi
hala krizdedir.
Bir
de krizden önceki değerlerin en yüksek olduğu yıl ve çeyrekler
bazında bu ülkelerde sanayi üretiminin gelişme seyrine bakalım.
Kriz
öncesinde sanayi üretiminin en yüksek olduğu değer seviyesine
göre önde gelen emperyalist ülkelerde sanayi üretiminin yılın
çeyreklerine göre gelişmesi, 2010 = 100:
2010=100
bazında 2008'in birinci çeyreğinde Fransız sanayi üretimi
114,6'dan yüzde 98,4' düşüyor (-16,2 gerileme); Alman sanayi
üretimi 111,9'dan 109,9'a düşüyor (-2 gerileme); Japon sanayi
üretimi 115,9'dan yüzde 96,4' düşüyor (-19,5 gerileme); İngiliz
sanayi üretimi 108,9'dan yüzde 98,6'ya düşüyor (-10,3 gerileme)
ve Amerikan sanayi üretimi de 110,7'den 115,4'e çıkıyor (4,7
artış).
Bu
veriler yılın çeyrekleri bazında sadece Amerikan sanayi
üretiminin krizde olmadığını, diğer emperyalist ülkelerde ise
krizin devam ettiğini gösteriyor.
Şimdi
bu ülkelerde sanayi üretiminin seyrine her bir ülkede üretimin
kriz öncesindeki en yüksek seviyede olduğu ayı baz olarak (=100)
bakalım ve gelinen noktayı gösterelim [Burada şunu belirmek
isterim; her yeni veri (aylık, çeyrek, yıllık) geldiğinde aylık,
çeyreklik, yıllık hesaplamalar yeniden yapılmakta ve değerler
çok önemli olmasa da değişmektedir. Sonuçları etkilemediğinden
dolayı Ocak 2008-Kasım 2013 arasındaki verileri -Mart 2014 tarihli
makale için hesaplanan veriler- sanki hiç değişmemiş gibi aldım
ve arkasına Aralık 2013-Eylül/Ekim 2014'e kadar olan verileri
ekledim. Sonucu değiştirmediği için böyle yaptım. Aksi taktirde
Ocak 2008-Kasım 2013 arasındaki verileri yeniden hesaplamak
gerekecekti].
Bu
ülkelerde sanayi üretiminin aylık bazda gelişmesini analiz
ettiğimizde yukarıdaki eğilimi daha ayrıntılı olarak görürüz.
Fransız
sanayi üretimi kriz öncesindeki (Nisan 2008) en yüksek seviyesine
(116,8) göre Eylül 2014'te yüzde 15,8 oranında mutlak gerilemiş
durumda (derin bir kriz içinde).
Alman
sanayi üretimi kriz öncesindeki (Ocak 2008) en yüksek seviyesine
(112,4) göre Eylül 2014'te yüzde 2,5 oranında mutlak gerilemiş
durumunda (kriz içinde).
İngiliz
sanayi üretimi kriz öncesindeki (Şubat 2008) en yüksek seviyesine
(111,1) göre Ekim 2014'te yüzde 11,9 oranında mutlak gerilemiş
durumda (derin bir kriz içinde).
Japon
sanayi üretimi kriz öncesindeki (Şubat 2008) en yüksek seviyesine
(116,4) göre Eylül 2014'te yüzde 16,2 oranında mutlak gerilemiş
durumda (derin bir kriz içinde).
Amerikan
sanayi üretimi ise kriz öncesindeki (Ocak 2008) en yüksek
seviyesine (110,9) göre Ekim 2014'te yüzde 4,5 oranında mutlak
artmış durumunda (krizden çıkmış).
2-
Entegre Ülke Gruplarında Sanayi Üretiminin Gelişme Seyri
Şimdi
bir de bu ülke gruplarında sanayi üretimini yıllar ve yılın
çeyrekleri bazında ele alalım ve kriz öncesinde üretimin en
yüksek olduğu seviyeye göre güncel durumu bir grafikte toplayarak
gösterelim.
Aşağıdaki
grafikte yıllık ve çeyreklik verileri bir arada gösterdik. Söz
konusu bu ülke grupları toplamında sanayi üretiminin seyri şunu
göstermektedir:
Bir
bütün olarak bu ülke grupları kriz öncesinde üretimin en yüksek
seviyesini aşamamışlardır; bu anlamda da hala grup olarak kriz
içindeler. Bu ülkelerde ve toplamında sanayi üretimi, her bir
ülkede farklı olsa da inişler çıkışlar gösteren belli bir
durgunluk içindedir.
Bu
ülke gruplarının hiçbirisi ne yıllık bazda ne de yılın
çeyrekleri bazında kriz öncesindeki en yüksek seviyesini
aşabilmiştir.
Yılın
çeyrekleri bazında 2008'in I. çeyreğinden 2014'ün III. çeyreğine
Avro Alanı'nda (18 ülke) sanayi üretimi yüzde 13,6'dan yüzde
0,7'ye; AB'de (28 ülke) yüzde 12,6'dan yüzde 1,3'e; G-7 ülkeleri
toplamında yüzde 11,9'dan yüzde 7,3'e; OECD-Avrupa toplamında
11,3'ten yüzde 3,4'e ve OECD-toplamında da yüzde 9'dan yüzde
7,2'ye gerilemiş durumdadır.
Yıllık
bazda da sanayi üretimi kriz öncesindeki (2008) en yüksek
seviyesine ulaşamamıştır. Örneğin sanayi üretimi Avro
Alanı'nda yüzde 9,8'den yüzde 0,2'ye; AB'de yüzde 8,9'dan yüzde
0,5'e; G-7 ülkelerinde yüzde 7,9'dan yüzde 4,7'ye; OECD-Avrupa'da
yüzde 7,4'ten yüzde 1,9'a ve OECD toplamında da yüzde 5,3'ten
yüzde 4,8'e gerilemiştir (Bkz.: 5
Aralık 2014 itibariyle.
Sadece
OECD toplamında veriler, diğerlerine nazaran biraz yüksektir.
Bunun nedeni de OECD toplamında bazı gelişen ülkelerin
varlığıdır.
3-
BRIC Ülkelerinde Sanayi Üretiminin Durumu
2010=100
bazında 2010-2013 arasında sanayi üretimi sadece Brezilya'da yüzde
1 oranında mutlak gerilerken, Hindistan'da yüzde 6,2; Rusya'da
yüzde 9 ve Çin'de de yüzde 38,7 oranında artıyor.
Değerlere
son iki yılın çeyreklerini de eklersek hemen hemen aynı paralelde
olan eğilimleri görürüz. Bu durumda 2010'dan 2014'ün III.
çeyreğine sanayi üretimi Brezilya'da yüzde 3,1 oranında mutlak
gerilerken, Rusya'da yüzde 11,1; Hindistan'da yüzde 8,2 ve Çin'de
de yüzde 46,2 oranında artmış oluyor.
Bu
verilerin gösterdiği eğilim şu: BRIC diye tanımlanan Brezilya
Rusya Hindistan ve Çin'de sanayi üretiminde şimdiye kadar olduğu
gibi neredeyse süreklilik arz eden bir artıştan ziyade belli bir
farklılaşma görülmektedir. Bunun nasıl bir farklılaşma
olduğunu aşağıdaki grafikte görüyoruz.
Bu
ülkelerde sanayi üretiminin büyüme oranlarında küçülme,
büyümede belli bir yavaşlama görülmektedir. Öyle ki, Brezilya,
Rusya ve Hindistan sanayi üretimi belli seviyede büyüme
“durgunluğu” içine girmiştir. Aynı eğilim Çin sanayi
üretiminde de görülmektedir.
Aşağıdaki
grafikte son iki yıl içinde bu ülkelerde yılın çeyrekleri
bazında sanayi üretimindeki gelişme eğilimini görüyoruz.
2013'ün
ilk çeyreğinden 2014'ün üçüncü çeyreğine sanayi üretimi
Çin'de 16,9; Rusya'da 3,2; Hindistan'da 0,5 puan artarken
Brezilya'da 2,3 puan geriliyor.
Bu
ülkelerde sanayi üretiminde büyüme oranlarının giderek
küçüldüğü, artışta belli bir yavaşlamanın olduğu
görülmektedir.
Şimdi
bir de Çin sanayisinde aylık üretime zincirleme endeks bazında
bakalım.
Aşağıdaki
grafikte Çin'de sanayi üretiminin aylık yüzde 10-20 oranlarında
büyümekten ayda yüzde 10 oranından daha geri seviyede, somutta
da Ekim 2014 itibariyle yüzde 7,7 oranında büyümeye gerilediğini
görüyoruz.
(Bu
oran Kasım 2014'te yüzde 7,2'ye düşer -
data.stats.gov.cn/english/easyquery.htm?cn=A01)
Yıllık
bazda zincirleme endeks de aynı eğilimi göstermektedir:
Yukarıdaki
grafikte bu ülkelerde büyüme oranlarının (bir sene öncesine
göre) 2010'dan sonra sürekli küçüldüğünü görmekteyiz.
Sanayi
üretiminin yıllık büyüme oranları 2010-2013 arasında Çin'de
yüzde 15,7'den yüzde 9,7'ye, Hindistan'da yüzde 8'den yüzde
0,0'a;Brezilya'da yüzde 10,2'den yüzde 2,2'ye ve Rusya'da da yüzde
7,3'ten yüzde 0,4'e gerilemiştir.
4-
MIST Ülkelerinde Sanayi Üretiminin Durumu
Bu
ülkelerde de sanayi üretiminde büyüme oranları küçülmektedir.
Bu
ülkelerde sanayi üretimi artışının 2013'ten itibaren yavaşlama
sürecine girdiğini görüyoruz. 2013 ve 2014 yılları çeyrek
verileri eğilimin bu yönde olduğunu göstermektedir.
Çıkartılması
gereken bazı sonuçlar:
1)ABD
hariç önde gelen diğer emperyalist ülkelerde ve entegrasyonlarda
sanayi üretimi hala krizden çıkmış değildir; bu ülkelerde
sanayi üretimi belli bir inişli-çıkışlı durgunluk sürecine
girmiş durumdadır.
Amerikan
sanayi üretimi, dolayısıyla Amerikan ekonomisi konjonktür
hareketinde kriz aşamasını artık geride bırakmıştır. Kriz
öncesindeki en yüksek seviyesini ( Ocak 2008,
110,9) Kasım 2013'te aşmış (112) ve sonrasından günümüze
kadar sürekli bir artış göstererek Ocak 2008=100 bazında Ekim
2014'te yüzde 4,4 oranında artmıştır.
Alman
sanayi üretimi, son yazıda da belirttiğimiz gibi krizden çıkma
ile çıkamama arasında gidip gelmiş, kriz öncesindeki en yüksek
seviyesini (Ocak 2008, 112,4) Temmuz 2014'te aşma aşamasına gelmiş
(112,5) ama sonrasında üretim yeniden düşmeye başlamıştır.
Ocak 2008'deki seviyesine göre Alman sanayi üretimi Eylül 2014'te
yüzde 2,5 oranında gerilemiş durumdadır. Bu nedenle Alman
ekonomisi konjonktür hareketinin kriz aşamasından hala çıkamamış
durumdadır.
Fransız,
İngiliz ve Japon ekonomileri ise derin bir kriz içindedir; Fransız
sanayi üretimi kriz öncesindeki (Nisan 2008) en yüksek
seviyesinden (116,8) oldukça geridedir. Nisan 2008=100 bazında
Fransız sanayi üretimi Eylül 2014'te yüzde 15,8 oranında
gerilemiş durumdadır. Bu nedenle Fransız ekonomisi derin bir kriz
içindedir. Kriz öncesi en yüksek seviyesine göre sanayi
üretiminde gerileme Japon sanayi üretiminde Şubat
2008-Eylül 2014 arasında yüzde 16,2 ve İngiliz sanayi
üretiminde Şubat 2008-Ekim 2014 arasında yüzde 11,9
boyutlarındadır. Bu nedenle her iki ülke ekonomisi konjonktür
hareketinin kriz aşamasındadır.
AB,
Avro Alanı, G-7, OECD-Avrupa ve OECD-Toplamında da durum pek farklı
değildir; bu ülke grupları toplamında sanayi üretimi kriz
öncesindeki en yüksek seviyesini hala aşamamıştır.
ABD
hariç emperyalist ülkelerde ve yukarıda belirtilen ülke
gruplarında sanayi üretimi süreklilik arz eden bir durgunluk
aşamasına girmiştir. Bu süreç 2010 sonu itibariyle başlamasına
rağmen 2011'de şekillenmiştir. Üretimde belli inişlerin ve
çıkışların olması; örneğin yüzde 1 veya 2 oran artması veya
azalması, bazen kriz öncesi en yüksek seviyesini aşması ama
sonrasında yeniden düşmesi (Almanya örneğinde olduğu gibi) bu
türden durgunluğun temel bir özelliğidir. Durgunluk içinde olan
ekonomileri özellikle siyasal gelişmeler; emperyalistler arası
rekabetin keskinleşme durumu oldukça etkiler. Buna Ukrayna
krizinden Alman ekonomisinin olumsuz etkilenmesini ve sanayi üretimde
“ani” düşüşü örnek olarak gösterebiliriz.
2)
BRIC ve MIST ülkelerinde; genel olarak gelişen ülkelerde ise
üretim hızı 2013'ten bu yana yavaşlamıştır; büyüme oranları
küçülmüştür. Bu ülkelerde sanayi üretiminde “uçma”nın
artık koşulları kalmamıştır. Özellikle Brezilya ve ambargodan
oldukça etkilenen Rus ekonomisinde durum pek iç açıcı değildir.
3)
Daha önceki yazılarda belirttiğimiz dünya ekonomisinde belli
başlı eğilimlerde esas ilişkin olarak bir değişme yok: Kriz
çerçevesinde veya sermaye hareketinin aşamaları çerçevesinde
bütünselliği olan bir dünya ekonomisinden bahsedemeyiz. Ancak
krizde olan, krizde olmayan ve durgunluk içinde olan (bu durgunluk
aynı zamanda krizde olmanın bir ifadesi olabileceği gibi, üretim
artışının belli bir seviyede devamı anlamında da olabilir.
İlkine Avro Alanı ülkelerini veya bu türden ülke gruplarını,
ikicisine de BRIC ülkelerini örnek olarak gösterebiliriz) ülke
gruplarından bahsedebiliriz.
4)
Dikkati çeken, krizde olan ve olmayan ülkelerde sanayi üretiminde
büyüme oranları arasındaki farkın giderek kapanma eğilimi
içinde olmasıdır. Bu daralma/kapanma bir yerde aynılaşır mı,
bunu mevcut verilere göre bugünden tespit etmek pek mümkün değil.
Aynılaşması durumunda bütün olarak dünya ekonomisi süreklilik
arz eden bir durgunluk aşamasına girebileceği gibi, güçlü
siyasal gelişmelerin de etkisiyle yeniden krize sürüklenebilir.
5)
Dünya sanayi üretiminin gelişmesinin de gösterdiği gibi dünya
ekonomisinde eksen kayması veya merkez değişimi, geriye dönüşümü
olamayacak derecede belirginleşmiştir. Bunun başlı başına bir
araştırmanın konusu olması gerektiğini belirterek en kaba
hatlarıyla şunu söyleyebiliriz: Kapitalizm öncesinde dünya
ekonomisinde Asya'nın hakimiyetini kapitalizm dönemi başlangıcından
I. Dünya Savaşı sonuna kadar olan dönemde Avrupa almıştır.
1920'li yıllarla birlikte dünya ekonomi merkezi Avrupa'dan ABD
eksenli olmak üzere Kuzey Amerika'ya kaymıştır. Dünya
ekonomisinde ABD'nin üstünlüğü II. Dünya Savaşı döneminden
ve 1950'li yıllara kadar doruk noktasına ulaşmıştır. Ancak
Avrupa, AB örgütlenmesiyle ABD karşısında üstünlük sağlamaya
çalışmıştır. Ama bu üstünlük tam gerçekleşmeden, 20.
yüzyılın son çeyreğinden itibaren ekonomilerinde hızlı bir
gelişme görülen emperyalizme bağımlı ülkeler ve Mao sonrası
Çin, dünya ekonomisinde giderek artan bir paya sahip olmaya
başlamışlardır. Bu süreç özellikle bu yüzyılın başından
itibaren hızlanmış ve dünya ekonomisinde Asya, daha yakından
tanımlarsak Çin-Japonya merkezli bölge dünya ekonomisinde yeni
merkez konumuna gelmeye başlamıştır.
2014
yıllık verilerinin açıklanmasından sonra “Norbert
Nelte-aşırı üretim yasası” bağlamında dünya
ekonomisi üzerine yazıda bu gelişmeleri nedenleriyle birlikte
ayrıntılı olarak ele alacağımızı belirtelim.
*
*)
Aslında ekonomiyle ilgili başka bir konuyu ele alacaktım. Nelte'li
yazıları okuyanlarınız vardır. Bazen bunun bir fantom olup
olmadığı soruluyor. Bu şahız fantom değil, tam adı Norbert
Nelte'dir ve kapitalizm gerçeği onun görüşlerinin yanlışlığını
göstermiş olsa da o hala aynı görüşlerini inatla savunuyor.
Ayrıca bir de kapitalizmin nesnel bir yasasını keşfetmiş,
yasasını “Norbert Nelte-aşırı üretim yasası” diye
adlandırmış ve yanılmıyorsam Mart 2009'da da bu keşfini bütün
dünyaya ilan etmişti. O yasaya göre şimdi kapitalizm koşullarında
değil de, başka ekonomi koşullarında yaşıyor olmamız gerekir.
Bu şahıs kim ve neden bu kadar üzerinde duruyorsun, görüşlerini
önemsiyorsun diyebilirsiniz. Tek başına, kişi olarak bu şahsın
hiçbir önemi yok. Ama belli görüşlerin savunucusu durumunda.
Uluslararası arenada onun gibi başkaları da var. Ama Nelte oldukça
açık; neyi savunduğunu yorumu adeta gereksiz kılacak derecede bir
sadelik ve açıklık içinde anlatıyor. Bu makalede bu şahsın
kapitalizm ve kriz üzerine o açık ve sade anti-marksist, Roza
Luxemburg'u karikatürleştiren düşüncelerini ele alacaktım.
2014 verilerinin açıklanmasını beklemenin daha uygun olacağını
düşünerek bundan vazgeçtim.
2015'te
dünya ekonomisi üzerine ilk yazıda Nelte'yle, toprağın altına
çekilme sürecinde olan bu ayrık otlarıyla -yeni bir dünya krizi
patlak vermeden önce- nihai bir hesaplaşma kaçınılmaz.
Kaçınılmaz, çünkü gelecek krize kadar hiçbir şey olmamış
gibi hareket etme moduna geçmeye çalışıyorlar.