“Hay
Maşallah” - Değerlendirmeye bak!
21
Haziran 2017 tarihli Evrensel gazetesinde Derya Dursun imzalı
“Sömürerek Büyüyorlar!” başlıklı bir yazı yayınlandı*.
Yazı,
yazarın ifadesiyle Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları
Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü(nün), TÜİK tarafından
yayınlanan sanayi üretimi ve istihdam verilerini değerlendirmesini
ele alıyor.
DİSK-AR'ın
tespitlerinin ötesinde bir yorum getirilmediği, söz konusu bu
rapordaki anlayış aynen kabul edildiği için Evrensel gazetesi de
aynı görüşleri savunmuş oluyor. DİSK nihayetinde bir
sendikadır, nasılını bir
kenara bırakarak devrimci
bir sendika olduğunu söyleyelim. İşçi sınıfının siyasi
örgütlenmesinin; komünist partisinin görüşleriyle henüz bir
bağı olmadığı için de işçi haklarını savunma, işçi
sınıfına sahip çıkma adına bize ters düşen anlayışlar
savunabilir. Bunu normal kabul edelim. Ama sendika da olsa, üstelik
bir de devrimci, “Türkiye sanayisi istihdama faydası
olmayan, işçinin daha yoğun çalıştırılması ve sömürülmesine
dayanan bir büyüme süreci yaşamaktadır” tespitini yapıyor
(Bkz. DİSK- AR Sanayide
İstihdamsız Büyüme Raporu;
https://disk.org.tr/2017/06/disk-ar-sanayide-istihdamsiz).
DİSK-AR'ın
bu raporundan, sunduğu verilerden yararlanılamaz mı? Şüphesiz
ki, yararlanılabilir; söz konusu verilerden hareketle ajitasyon,
hatta propaganda amaçlı makaleler yazılabilir. Ama Evrensel
gazetesi bunu yapmıyor. DİSK'in söz konusu raporundaki anlayışını
aynen kabul ediyor. Sadece kabul etmekle yetinmiyor; DİSK'in bu
görüşü tam da bizim görüşümüzdür demek istercesine okkalı
bir başlık atıyor:
“Sömürerek
büyüyorlar!”
Şimdi bu
başlık altında bu gazetenin hangi onulmaz düşünceleri
savunduğunu gösterelim:
1-”Sömürerek
büyüyorlar” dendiğine göre kapitalizm, kapitalist ekonomi,
sermaye, sömürmeyerek de büyüyebilir! Aynen bu savunuluyor.
2-
“Üretimde yaşanan artışın istihdama yansıması”. Bu her
zaman olmaz.
3-”Bu
veriler net bir biçimde üretim artışının işçilerin üzerinden
gerçekleştiğini gösteriyor”.
Demek ki,
kapitalizmde işçilerin üzerinden gerçekleşmeyen üretim artışı
mümkündür! Yani işçi veya işgücü sömürülmeden de üretim
artışı, artı değer gerçekleştirilebilir.
4-”Türkiye
sanayisi istihdama faydası olmayan, işçinin daha yoğun
çalıştırılması ve sömürülmesine dayanan bir büyüme süreci
yaşanıyor”.
Demek ki,
kapitalizmde işçinin daha az yoğun çalıştırılmasına ve
sömürülmemesine dayanan bir büyüme mümkündür!
Bu
anlayışları, Marsk öncesi burjuva politik ekonomide
bulabileceğiniz gibi şimdi de sayısız burjuva reformist akımların
ekonomi üzerine teoriler dağarcığında da bulabilirsiniz.
İsterseniz bunu sosyal demokrat sendikalist anlayış ve
Marksizm-Leninizmi reddeden ütopyacıların anlayışlarıyla
sınırlandıralım.
1-”Sömürerek
büyüyorlar” dendiğine göre kapitalizm sömürmeyerek de
büyüyebilir!
Kapitalizmde
ekonomik büyüme ancak ve ancak işgücünün sömürülmesiyle;
artı değer elde edilmesiyle mümkündür. Kapitalizmi kapitalizm
yapan budur. Sömürü olmaksızın sermaye, sermaye olmaktan çıkar.
”Sömürerek büyüyorlar” demek, sermayenin, işletmelerin veya
kapitalistlerin sömürmeden de, artı değer elde etmeden de veya
azami kar (artı değer) elde etmek için rekabet etmeksizin de var
olabileceklerini, hakimiyetlerini devam ettirebileceklerini savunmak
demektir.
Bu
anlayışı daha da ileriye götürelim ve kapitalizmde maddi
değerlerin üretimi dışında bir büyümenin olabileceğinin
savunulduğunu söyleyelim. Bunun adı para-sermayeyi kendi kendine
çoğaltmaktır. Bu nasıl olur diyorsanız sorunuzu para-sermaye
çoğaltma simyacılarına yöneltmeniz gerekir. Onlar kağıt
üzerinde, karşılığı olmaksızın para-sermayeyi çoğaltmakta
pek mahirdirler. Ama şu kadarını söyleyelim; kapitalizmin
tarihinde bu yoldan bir büyüme şimdiye kadar hiçbir yerde
görülmemiştir.
Öyleyse:
kapitalist üretim artı değer üretimidir; artı değer üretimi de
sermayenin değerlendirilmesi veya da çoğalmasıdır. Bu
değerlendirme veya çoğalma ancak ve ancak işçinin işgücünün
sömürülmesiyle gerçekleşebilir.
Bu
pespaye küçük burjuva, bazen de radikal anlayışlarla Marks'ın
“Kapital”ini çürütemezsiniz.
2-
“Üretimde yaşanan artışın istihdama yansıması”.
Bu her
zaman olmaz. Üretim ile istihdam arasında diyalektik bir bağ
vardır. Bu bağ, kapitalizmin gelişmesine bağlı olarak değişim
gösterir, ama asla kopmaz. Tabi bunu kopartmak isteyenler var.
Kapitalizmin ilk dönemlerinde; daha doğrusu kapitalizmin makineli
üretim aşamasına geçmesinden sonra istihdam ile üretim artışı
arasındaki diyalektik bağın teknolojinin üretim sürecinde
kullanılmasına bağlı olarak değişime uğradığını
görmekteyiz. İlk fazla üretim krizinden buyana (1825, İngiltere)
dönemsel, belli aralıklarla patlak veren ekonomik krizler (fazla
ürerim krizleri) incelendiğinde üretim ile istihdam arasındaki
diyalektik bağın teknolojinin üretim sürecine dahil edilmesiyle
değiştiğini görürüz. İlk fazla üretim krizinden (fazla üretim
krizi ancak ve ancak kapitalizmin makineli üretim aşamasında
oluşur ve patlak verir) 1920'lere uzanan süreçte üretim ile
istihdam arasındaki diyalektik bağ, üretim artışının istihdam
artışını beraberinde getirdiğini göstermekteydi; üretim
arttıkça istihdam artar, işsiz işçiler iş bulurlar, üretim
sürecine katılırlar; kriz patlak verdiğinde ise çoğu yeniden
işsizler kervanına katılır. Bu dönemde üretim artışı/azalışı
ile istihdam artışı/azalışı arasında aynı doğrultuda bir
hareket söz konusudur. Ama bu aynı doğrultudaki hareket,
teknolojinin üretimde kullanılmasının yoğunluğuna paralel
olarak üretim artışı ile istihdam arasındaki diyalektik bağda
farklılaşmayı (üretim artarken, istihdamın artmaması) eğilim
haline getirir.
1920'lerde
Komünist Enternasyonal (Komintern) ekonomistlerinin yaptıkları
inceleme, kapitalizmin kronik kitlesel işsizlik oluşturacak
derecede geliştiğini göstermektedir. 1920'li yıllarda uçlanan bu
süreç bugün Türkiye gibi ülkelerdeki kapitalizmde de hakimdir.
Bunun anlamı şudur: Üretim ile istihdam arasındaki diyalektik
bağ,1920'lerden buyana -ama geçen yüzyılın son çeyreğinden
bu yana apaçık- yukarıda belirttiğimiz Marks'ın eğilim olarak
tespit ettiği bu gelişme, eğilim olmaktan çıkarak kapitalizmin
nesnel bir yasasına dönüşür. Bu yasa şunu der; kapitalizmin
gelişmesine/teknoloji kullanımına paralel olarak işsizlik kronik
kitlesel işsizliğe dönüşür. Bu, günümüz kapitalizminin
nesnel bir ekonomik yasasıdır; eğilim yasaya dönüşmüştür.
Şimdilerde üretim ile istihdam arasındaki diyalektik bağı bu
yasa belirlemektedir. Bu ne anlama gelir: Kriz dönemleri dışında
da işsizlik artar ama aynı zamanda üretim de artar. Bu,
Türkiye'deki kapitalizmde dahi böyledir. Bu nedenle üretim artışı
mutlaka ve mutlaka istihdam artışına yansımaz. Bunu unutalım.
Ama
“örgütlü”, “adaletli”, “demokratik” kapitalizmden,
“insancıl” sermayeden; sosyal demokrat, küçük burjuva
hayalperest avanaklıktan bahsediyorsak; bu düşünceleri
savunuyorsak, iflah olmaz bir biçimde kapitalizmi reforme etmek için
mücadele ediyoruz demektir.
3-”Bu
veriler net bir biçimde üretim artışının işçilerin üzerinden
gerçekleştiğini gösteriyor”.
Demek ki,
kapitalizmde işçilerin üzerinden gerçekleşmeyen üretim artışı
mümkündür!
“Hay
maşallah” bu dehşetli tespiti yapana! Koskoca Evrensel gazetesi
abesle iştigal yapıyor, en azından bu konuda. Ne yani üretim
artışı “işçilerin üzerinden” değil de “hokus pokuz”la
mı sağlanıyor? Büyük bir keşifte bulunulmuş gibi yazılıyor:
”Bu veriler net bir biçimde üretim artışının işçilerin
üzerinden gerçekleştiğini gösteriyor”!
Evrensel
diyor ki, kapitalizmde işçi olmaksızın da, işgücü sömürüsü
olmaksızın da üretim artışı sağlanır. Aynen bu savunuluyor.
“Hay
maşallah” bu dehşetli görüşü keşfedene!
Bu görüş
aslında hiç masum değildir; burada Marks'ın “Kapital”ini
cepheden hedef alan; kapitalizmi kapitalizm olmaktan çıkartan,
işgücünü ve dolayısıyla işçi sınıfını sınıf olarak
kapitalizmden silen; onun tarihsel misyonunun, sosyalizmi kuracak
yegane sınıf olmasının artık bir geçerliliği kalmadı diyen
küçük burjuva hayalperestlikle karşı karşıyayız. Bu unsurlar,
üretimi makinelere yaptırmanın ötesinde, artı değer üretimini
de makinelere yaptırmaktalar ve bundan dolayı da işçi sınıfının
artık var oluşunun maddi koşulları kalmamıştır diyorlar.
Makine
veya teknoloji, tek başına üretmez. Ancak işçinin üretmesine,
işgücü verimliliğinin artmasına katkıda bulunur. Artı değer
ancak ve ancak işgücü sömürüsüyle elde edilir; makine,
teknoloji artı değer üretmez. Bu Marksist-Leninist politik
ekonominin; Marks'ın Kapital”inin abc'sidir.
4-”Türkiye
sanayisi istihdama faydası olmayan, işçinin daha yoğun
çalıştırılması ve sömürülmesine dayanan bir büyüme süreci
yaşanıyor”.
Demek ki,
kapitalizmde işçinin daha az yoğun çalıştırılmasına
ve sömürülmemesine dayanan bir büyüme mümkündür!
“Hay
maşallah”! Bu anlayışları okuyunca insanın aklına ister
istemez “Elemtere fiş kem gözlere şiş” demek geliyor.
“İstihdama faydası olmayan...bir büyüme”, günümüz
kapitalizmde nesnel bir yasadır. Yukarıda bahsettiğimiz kronik
kitlesel işsizliğin başka bir biçimde ifade edilmesidir.
Bu
yasadan, kitlesel kronik işsizlikten kurtulmak istiyorsanız, bu
mümkündür. Ama mümkün olanı gerçekliğe dönüştürmek
istiyorsanız, bunun sadece ve sadece bir/tek yolu vardır: Devrim;
kapitalizmi yıkmak sosyalizm kurmak.
Yukarıda
bahsi geçen bilumum küçük burjuva hayalperestler, sosyal
demokratlar, reformistler, post-marksistler vs., şimdiye kadar en
azından teoride bu yasaya karşı mücadele ettiler ve ediyorlar.
Ama olmadı; teorileri dahi kapitalizmin nesnel yasaları, işleyişi
karşısında dikiş tutmadı. Tutamaz da.
“İşçinin
daha yoğun çalıştırılması ve sömürülmesine dayanan bir
büyüme süreci yaşanıyor” demek de ne oluyor? Kapitalizmin
tarihinde bunun tersi olan, “işçinin daha (az) çalıştırılması
ve sömürülme(me)sine dayanan bir büyüme süreci” nerede
görülmüştür? Ama doğru, hangi akımından olursa olsun
post-marksistler, sosyal demokratlar, reformistler adaletli,
demokratik, paylaşımcı, işçiyi az yoğun çalıştıran ve de
sömürmeyen (hani makineler üretim yapıyor ya!) bir kapitalizm
için küreselleşmiş kapitalizme, sermayeye, burjuvaziye karşı
değil, Marksizm-Leninizme, Marksist-Leninist politik ekonomiye,
nihayetinde Marks'ın “Kapital”ine karşı en ön cephede kılıç
sallıyorlar. Etrafınıza şöyle bir bakın. Bu türden ipini
kırmış ne kadar çok akımın olduğunu göreceksiniz.
Evrensel
reformisttir, devrimcidir vb. diyebilirsiniz. Ama bu gazetenin yarım
asra yakın bir geçmişi vardır. En azından bu geçmişini
hatırlamalıdır.
Marksizm-Leninizme,
Marksist-Leninist politik ekonomiye, nihayetinde Marks'ın
“Kapital”ine bir parça saygınız varsa, Marksizm-Leninizm,
Marks'ın “Kapital”i sizin için hala bir değerse, sınıf
mücadelesi, işçi sınıfı söylemin ötesinde sizin için bir
anlam taşıyorsa; nihayetinde işçi sınıfını “sömürerek
büyüyen” ekonomiyi (kapitalizmi) sömürülen o sınıfı
örgütleyerek yıkmak ve sosyalizmi kurmak diye bir derdiniz, bir
iddianız varsa o yazıyı çıkartmanız veya gözden geçirmeniz,
özeleştiri vermeniz gerekir.
*
Ayrıca
Evrensel camiasının teori vukuatı sadece bununla sınırlı
değildir. İşin ayrıntısına girecek olursak karşımıza bir
yamalı bohça çıkar ve bir ucundan çekerseniz geriye yamalı da
olsa bohça kalmaz. Fırsatını bulunca dilden hiç düşürülmeyen
şu “çalışma hakkı”nın ne menem bir hak olduğunu ele almak
isterim.
*
*) Bkz.
https://www.evrensel.net/haber/324268/somurerek-buyuyorlar