deneme

19 Aralık 2018 Çarşamba

BÜYÜK ANAVATAN SAVAŞINDA STALİN VE GENERALLERİ


Doğumunun 140. yılı vesilesiyle

BÜYÜK ANAVATAN SAVAŞINDA STALİN VE GENERALLERİ” 
 
çalışmasından bir kesit

Sovyet Generallerinin Anılarında Stalin...

Şimdiye kadar Stalin’in büyük ve geniş omuzlu ve dış görünümünün de halkın onu sarmaladığı o şöhretine uygun olduğuna sürekli inanmıştım. Ama karşımda ancak orta boylu, oldukça mütevazı giyinmiş birisinin durduğunu görünce şaşırdım, hatta biraz da hayal kırıklığına uğradım. Dış görünümü ve duruşu onu diğerlerinden hiç farklı kılmıyordu.

...
Bazı yoldaşlar, tartışmaz, başkomutanların ve Savaş Konseyinin önerilerini dinlemez ve itirazlara tahammül etmez düşüncesini dillendirdiler. Stalin’le bütün savaş boyunca bu türden üç görüşmeye katıldım ve her seferinde söz konusu olan, birliklerin savaşa katılımıydı. Bu, az ama daha güçlü hafızamda kalan karşılaşmalardan tamamen farklı bir resim görüyorum: Stalin, her seferinde dikkatlice ve zaman zaman da olağanüstü bir sabırla askeri uzmanların görüşünü dinliyor...
...
Savaştan sonra sıkça, Stalin’in itiraza tahammül edip etmediğini sordular. Bu sorun, basitçe, kısa bir evet veya hayırla cevaplandırılamaz. Ama itirazları sık sık sabırlıca dinlerdi. Ve hatta kendine özgü görüşü olanlardan hoşlanırdı. Bu, sadece benim görüşüm değil...
Tabii ki, Stalin’in muhatabının sözünü kestiği, hatta çok sert kestiği durumlar olmuştur. Ama o, bunu sadece, problemin özünün kavranmadığı düşüncesinde olduğu zaman yapardı. Sağlam kurgulanmış, ikna edici, düşünülmüş sunumları severdi.

Stalin çok çalışırdı. Nadir olan dinlenme anlarında bile çalışmadan duramazdı. Bir görüşme bazen uzardı. Bu durumda saate bakardı ve “Akşam yemeği zamanı, sizi davet ediyorum” derdi.
Evi, Kremlin’de, çalışma odasının da bulunduğu binadaydı. Kendisi genellikle iç koridoru kullanırken biz, vestiyere gitmek için aşağıya iner, paltolarımızı giyer ve avludan kemerli kapıyı geçerek eve giderdik.

İlk defa davet edildiğimde merakla birinci kata çıktım. Lüks bir şekilde döşenmiş bir daire beklemiyordum, ama buna rağmen mütevazı döşenme üzerine oldukça şaşırdım. Küçük koridor ahşap kaplamalıydı. Buradan, kapılar açıksa, bütün odalar görülebilirdi. Bu odaların pencereleri Çar Puşka ve Uspenski-Katedrali'ne işaret ediyorlardı. Yatak odasından basit bir yatak vardı. Gereksiz hiçbir şey yoktu.

Stalin'in eskiden beri bu döşemeye ve basit kıyafetlere (üniforma ceketi ve paltosu, siperli kasket) alıştığı ve hiçbir değişikliği sevmediği düşünülebilir. Öyle ki, devrik yakalı gri yarı askeri ceketi giyindiği dönemde onu, sadece bir defa, koyu renkli bir ceketi giyinmiş olarak gördüm. Savaşın sonuna doğru ceketini, Başkomutan olarak giyindiği mareşal üniformasıyla değiştirdi.
...
Mareşal Şukov kitabında Stalin’i emektar Başkomutan olarak tanımlar. Diğer ordu komutanları da benzer görüşteler. Stalin, bir devlet adamı için çok önemli olan otoritesiyle enerjik bir insandı. Askeri açıdan cephedeki durumu doğru değerlendirebilen, esasa özgü olanı görebilen, karar verebilen ve kararın uygulanmasını sağlayabilen durumdaydı. Kabul edilmelidir ki, Stalin savaşın seyri içinde hızla onun karakterini ve özelliklerini tanıdı, cesaretle genç ve yetenekli ordu komutanları atadı, onların tavsiyelerini dinledi ve ilgiyle ayrıntılara nüfuz etti.
Bu olağan dışı karmaşık kişiliğin detaylı bir portresini çizmek niyetinde değilim. Ancak bir şey kesin: O da hata yaptı, ama onun önderliğinde ülkenin Büyük Anavatan Savaşı döneminde elde ettiği büyük kazanımlar inkar edilmemelidir, olağanüstü rolü değersizleştirilmemelidir.

Stalin ile beraber çalışan çok sayıda insanla sohbet ettim ve onun aklını, bilgisini ve demirden iradesini hakkettiği gibi taktir etmeyen hiç kimseyi hatırlamıyorum. Stalin’in doğası çok karmaşıktı; kişiliğinin sadece bir yönünü dikkate almak, gerçeklikten uzaklaşmak anlamına gelir.
...
Aslında Stalin, sadece temel sorularla uğraşmakla kalmadı, aynı zamanda ilgilenmesine gerek olmayan ayrıntılara da girdi. Bundan bahsediyorum, çünkü bazı yayınlarda Stalin’in operasyonları güya küreye bakarak yönettiği görüşü savunulmaktadır. Bu, gerçek değildir. Savaş esnasında rapor sunmak için sık sık ana karargahta ve Stalin’in çalışma odasında bulundum. Çok sayıda görüşmelere katıldım ve sorunların görüşüldüğü toplantılarda bulundum. Tabii ki Stalin, uygun sorunlar olduğunda küreyi de yardımcı olarak kullanırdı. Ancak, normal olarak harita ile çalışır ve bazen gelecekteki operasyonları ayrıntılı olarak tartışırdı. Yaşam ve savaş pratiği, olayların seyrinin en son noktasına kadar planlanamayacağını öğretmektedir. Doğru olan, genel çizgiyi belirlemek, ama somut ayrıntıları ast komutanların inisiyatifine bırakmaktır; bu komutanlar daha baştan engellenmemelidir. Stalin de, çoğunlukla bu ilkeye göre hareket ediyordu ... Ayrıntı konusunda Stalin’in anlayış eksikliği olduğunu söylemek doğru değildir. Askeri sorunlarda bile küreye göre hareket etmedi. Bu iddiayı, açık görüşlü olduğu taktiğe kadar genişletmek daha da saçmadır.
Başkomutan’ın davranışı için tipik olan, önceden planlanmış bir operasyonda değişikliklerin olduğunu öğrendiğinde cephe başkomutanlarını daima Moskova’ya çağırmasıdır. Düşünceme göre, insanlarla şahsen konuşmayı tercih etmesinin üç nedeni vardı: Birincisi; kişisel konuşma, bir sorunu daha iyi tanımasına olanak sağlıyordu. İkincisi; bu vesileyle insanlar üzerine bir görüş oluşturmak için onları sınamayı seviyordu. Üçüncüsü; savaş yıllarında sıkça görüldüğü gibi, önemli gördüğünde başkalarında öğrenmeyi anlıyordu. Cephe başkomutanlarının, ana karargah, Genel Kurmay çalışanlarının ve başka askerlerin, modern savaşın sorunları bağlamında ona çok şey öğrettikleri düşüncesindeyim. Diğer taraftan onlar da, her şeyden önce genel devlet, ekonomi ve siyasi sorunlarda ondan öğrenmişlerdir. Bunda ben de istisna değilim. Ana karargaha her ziyaretim beni zenginleştirmiştir. Önder devlet ve parti görevlileriyle her buluşma, ufkumu genişletmiştir. Bu konuşmalar benim için her zaman öğretici ve yararlı olmuştur.
...
Savaşta olduğu gibi, sonrasında da Stalin’in kendisi için hemen hemen hiç boş zamanı olmadı. Alışkanlığını devam ettirdi; saat 03’e, 04’e kadar veya da daha uzun çalışmak ve saat 10’da yeniden çalışmaya başlamak. Genelkurmay da dahil olmak üzere, onunla ilişki içinde olan herkese bu günlük programı empoze etti.

Genellikle festival oturumları sonrasında gerçekleşen festival etkinlikleri ve gala gösterileri dışında Stalin hiçbir yere gitmedi. Radyonun müzik yayınları ve plaktan müzik ile dinleniyordu. Kendisine gönderilen çok sayıda plakları bizzat çalardı ve sonrası için notlar düşerdi. Her plakta dört değerlendirme notları ve kısaltmaları bulunurdu: İyi, orta, kötü ve berbat. Başucu masasında ve yemek salonundaki Amerikalıların 1945’te Stalin’e hediye ettikleri korkunç plak çaların yanındaki masada sadece ilk iki notun düşüldüğü plaklar kalırdı, diğerleri ise oradan çıkartılırdı. Plak çaların dışında bir de Sovyet kollu gramafonu vardı.
...
Ev sahibinin önünde her zaman içinde renksiz bire sıvının olduğu çok güzel ince bir kristal sürahi dururdu; bu sıvı açık ki, çok soğuk olduğu için sürahi buğuluydu.
Stalin yemekten önce genellikle bir-iki kadehcik konyak, ama sonra da sadece buruk Gürcü şarabı içerdi... Bardağın dörtte üçünü şarapla doldurur ve sonra dikkatlice kristal sürahiden ekleme yapardı.

İlk zamanlar orada her şeyi dikkatlice izledim ve hemen sürahiyi fark ettim. Aslında bu gülünçtü, ama beni ilgilendiren onun içinde neyin olduğuydu. Şarabı daha güçlendirmek için herhangi bir özel votka olduğunu düşündüm. Fırsatını bulunca bunu denemeliyim! Sürahiden oldukça uzakta oturduğum için uzun süre bu planımda başarılı olamadım.

Ama talihsiz bir akşam, yemeğe geç kaldım, çünkü yan odada Stalin’in direktifi üzerine bir cepheden bilgi almak için telefonun başındaydım. Yemek odasında geri döndüğümde ve bilgilendirme yaptığımızda herkes masada yerini almıştı ve her zamanki yerim doluydu. Stalin bunu fark etti ve yanındaki boş sandalyeyi işaret etti.

Akşam yemeği uzun sürdü. Her zaman olduğu gibi konuşma cepheyle ilgiliydi. Herkes kendi yemeğini alıyordu; bir şey istiyorsa duvarın dibindeki küçük masaya gidiyor bir sonraki yemeği alıyordu.

Nihayet, şimdi bu votkayı deneyeceğim diye düşündüm!
Yeni bir tabak almak için Stalin de bir kez kalktığında özlemi (duyulan) sürahiye süratle el attım ve bardağımı ağzına kadar doldurdum. Görgüye uyarak bir sonraki kadeh kaldırmayı bekledim ve içtim. Bu, su idi! Ve buz gibi soğuk su! Felaket bir bozuntu! Şimşek hızıyla kendime gelmeme ve hatta kadehten sonra yapıldığı gibi bir parça atıştırmama rağmen şaşkınlığımı gizleyemedim.
Gizli bir gülümsemeyle ev sahibi bana göz kırparak baktı ve bir süre sonra kimse duymasın diye sessizce sordu: “Sert miydi bari?” Yüzüm kıpkırmızı oldu, utandım ve merakımı lanetledim...
Operatif belgeleri Başkomutan genellikle tek başına imzalamazdı. İstisna olan, yüksek askeri önderliğin temsilcilerini sert eleştirdiği durumlardı...

Stalin, genellikle, savaşın önemli konuları hakkında tek başına karar vermek istemedi; aksine bu zor durumda kolektif çalışmaya acilen ihtiyaç olduğundan hareket ederdi. Askeri sorunlarda otorite olanların düşüncesini kabul eder ve onların her birinin konuşmasını sağlardı...
...
Savaş sonrasının ilk yıllarında da benimle Kruşçev arasında iyi ilişki vardı. Onun, Stalin operatif-stratejik alanda fikir sahibi değildi ve Başkomutan olarak birliklerin eylemlerine vasıfsız önderlik etti açıklamalarını desteklemediğim için aramız açıldı. Böyle bir şeyi nasıl iddia edebildiğini şimdiye kadar anlamadım. Merkez komitesi siyasi büro üyesi, çok sayıda cephenin savaş konseyi üyesi olarak ana karargahın ve Stalin’in savaş eylemlerinin önderliğinde nasıl bir yüksek saygınlığa sahip olduklarını bilmiş olması gerekirdi. Keza, orduların ve cephelerin başkomutanlarının ana karargaha ve Stalin’e çok önem verdiklerini ve silahlı mücadelenin önderliğinde olağanüstü becerilerinden dolayı saygı duyduklarını bilmiş olması gerekirdi...
...
Başkomutan olarak Stalin üzerine birkaç kelime daha söylemek isterim. Savaş sırasında yaptığım hizmet, Stalin'le sürekli temas halinde olmam ve nihayetinde Siyasi Büro ve Devlet Savunma Komitesinin toplantılarına katılmam bana bunu yapma hakkını verdiğine inanıyorum. Fakat, savaş sırasında parti görevlisi, politikacı ve devlet adamı olarak faaliyetleri hakkında ayrıntılı bilgi veremiyorum çünkü kendimi yetkili görmüyorum.

Mesleği askerlik olmayan Stalin'in başkomutanlığın başında olması doğru muydu?

Evet, kesinlikle.

O olağanüstü zor dönemde –Lenin’in iç savaş döneminden tecrübeleri esas alınırsa- parti, devlet, ekonomi ve askeri önderlik işlevlerinin bir kişide birleştirilmesi en iyi çözümdü. Bize kalan imkan sadece şuydu: Ülkeyi hemen bir savaş kampına dönüştürmek, iç bölgeyi ve cepheyi bir bütünlük haline getirmek ve tüm güçlerimizi faşist işgalcilerin yok edilmesine tabi kılmak. Ve Stalin, Merkez Komitesi Genel Sekreteri, Halk Komiserleri Konseyi Başkanı ve Devlet Savunma Komitesi Başkanı olarak ayrıca Başkomutan ve Savunma Komiseri olunca, zafer için başarılı mücadelenin elverişli koşulları ortaya çıktı.

Bu işlevlerin birleşmesi, Stalin'in savaş sırasında tüm sorulara tek başına karar verdiği anlamına gelmiyordu...

Elbette ki Stalin, silahlı kuvvetlerin önderliğini devraldığında operatif maharet alanında gerekli olan askeri bilgilere sahip değildi. Ama iç savaş deneyimleri vardı, Sovyet askeri inşası sürecini ve askeri sistemin gelişmesini biliyordu. Sanıyorum ki, belirleyici olan, Stalin’in büyük siyasi otoritesi, halkın ve silahlı kuvvetlerin ona duydukları güvendi.

Stalin, özellikle Büyük Anavatan Savaşının ikinci yarısında stratejik önderliğin en güçlü figürüydü.
Partinin çizgisi temelinde ülkenin cephelerini ve askeri çabalarını başarıyla yönetti ve müttefik ülkelerin önder liderleri ve askerleri üzerinde önemli etkide bulundu. Onunla beraber çalışmak enteresan ve aynı zamanda, özellikle savaşın ilk döneminde inanılmaz derecede zordu. Sert, güçlü iradeli bir askeri lider olarak hafızamdadır ama aynı zamanda çekicilikten de yoksun değildi.

Stalin, büyük bir akla ve büyük bir idrak yeteneğine sahipti. Analitik düşünebilme yeteneğini siyasi büro ve Devlet Savunma Komitesinin toplantılarında ve ana karargahdaki işlerde fark ettim. Bir sunu veya rapor dinlerken, hafifçe öne eğik olarak odada volta atardı, sorular sorar ve itirazlarda bulunurdu. Daha sonra sonuç çıkartır ve eksiksiz sonuçlar formüle ederdi. Kapanış sözleri kısa, ama önemli olurdu; genellikle merkez komitenin veya da Devlet Savunma Komitesinin kararlarına ve Başkomutan emirlerine veya da talimatlarına dayanak teşkil ederdi. Oturumun ortasında bir taslak hazırlamak için birini görevlendirdiği durumlar olurdu. Stalin sonra taslağı okur, düzeltmeler yapar ve taslaktan hoşlanmadıysa, kendisini dikte ederdi.
...
Stalin’in, Sovyet silahlı kuvvetlerinin stratejik saldırısı sırasında bir askeri komutanın bütün temel niteliklerini sahip olduğunu düşünüyorum. Cephelerin eylemlerini ustaca yönetti ve savaş yıllarında Sovyet savaş sanatı, batıda kutsanmış faşist savaş okulundan çok üstün olduğunu gösterdi.
...
Başkomutan olarak Stalin, yüksek taleplerde bulunurdu. Ama bu talepler sadece sert değildi; ki, bu da savaşta şaşılacak bir şey değildir. İşte savsaklık, ve bir işi sonuçlandırma yeteneksizliği onun asla affetmediği ve bu konuda kimseyi affetmediği şeylerdi...
Başkomutan olarak Stalin taleplerinde sertti, ama adildi. Talimatlarında ve emirlerinde cephe başkomutanlarının dikkatine hata ve eksiklikler üzerine çekti ve onları savaş eylemlerinin usta önderliği (konusunda) eğitti. Ana karargahın temsilcileri olarak bizler de zaman zaman uygun talimatlar aldık. Buna birçok örnek vermiştim ve burada hem ilginç olduğundan dolayı hem de belli ölçülerde Stalin’in askeri düşünmesini ve kararların kavranmasındaki esnekliğini karakterize ettiği için yeni bir örnek vermek istiyorum.
...
Stalin büyük örgütsel yeteneklerine sahipti. Çok fazla çalışırdı, ama aynı zamanda başkalarını da çalışmaya teşvik etmeyi ve onları, çalışma yeteneklerinin sınırlarına kadar teşvik etmeyi bilirdi.
Ancak, Stalin'i sadece tek bir açıyla değerlendirmek yanlış olurdu. Zor bir karakterinin olduğunu açıkça söylüyorum, çabuk kızan ve sağı solu belli olmayan birisiydi. Bir insanla zor ilişki kurardı ve ona uzun süre dikkatlice bakardı. Genel Kurmay başkanı yardımcısı A. İ. Antonov’u Genel Kurmayda hemen işe başlatmadığını daha önce yazmıştım. Ama onu tanıdıktan sonra ona saygı gösterdi ve 1945’te, cephe başkomutanı olduğumda, onun Genel Kurmay Başkanı olarak atanmasını onayladı.
...
Stalin'in özel hayatı hakkında söylenecek neredeyse hiçbir şey yoktu. Gözlemleyebildiğim kadarıyla, zaman zaman tiyatro ve film ziyaretleri dışında, dinlenmek ve kültür için çok az zaman vardı. Stalin, devlet işlerinin tamamen meşgul ettiği bir yaşam sürdürüyordu.
...
Zavallı küre üzerine Şukov’un yazdığı tamamen doğrudur. Küre Stalin’in çalışma odasında değil, dinlenme odasında bulunuyordu ve oraya da hemen hemen hiç kimse girmiyordu. Stalin, her zaman Genel Kurmay tarafından hazırlanmış bütün yönler ve savaş alanları için haritalara sahipti.
...
Stalin'in savaş tarihinde kesin bir yeri var. Onun tartışılmaz yararlılığı, Sovyet silahlı güçlerinin onun önderliğinde savunma savaşlarında dayanıklı olmaları ve bütün saldırı operasyonlarını cesaretle sürdürmeleridir. Kendisi kendi katkıları üzerine asla konuşmamıştır. Her halükarda ondan böyle bir şey asla duymadım. Sovyetler Birliği Kahramanı ve mareşal unvanı ona, cephe başkomutanlarının siyasi büroya sundukları yazılı bir öneri üzerine verilmiştir. Onun, cephe ve ordu başkomutanlarından daha az ödülleri vardı. Savaş esnasındaki hatalar üzerine Kremlin’de cephe başkomutanlarını kabul konuşmasında açık ve samimi olarak şunu açıklamıştır:

Hükumetimiz az hata yapmadı, 1941-1942 yıllarında, ordumuz başka çare olmadığı için gerilerken ve Ukrayna, Beyaz Rusya, Moldavya, Leningrad bölgesi, Baltık ülkeleri ve Kareli-Fin Cumhuriyeti'nin, bizim için sevgili ve değerli köy ve şehirlerini terk ederken, ümitsiz bir durum anlarını yaşadık. Başka bir halk hükümetine şöyle diyebilirdi: Beklentilerimizi yerine getirmediniz, çekip gidin, Almanya'yla barış imzalayıp, bize dinginlik garantileyecek olan başka bir hükümeti göreve getireceğiz. Ama Rus halkı böyle davranmadı, çünkü hükümetinin politikasının doğru olduğuna inanıyordu ve Almanya'nın yenilgiye uğratılmasını sağlamak için özveride bulundu. Ve Rus halkının Sovyet hükümetine bu güveni, insanlığın düşmanı üzerinde, faşizm üzerinde tarihi zaferi garantileyen belirleyici faktör oldu”.

BÜYÜK ANAVATAN SAVAŞINDA STALİN VE GENERALLERİ”
II. Bölümden