TİFLİS’TE
BOLŞEVİKLERİN - STALİN’İN İZİNDEN...
Aslında
Ekim Devriminde geriye ne kaldı diye sormak daha doğru olurdu. Ama
bu sefer de Gürcistan’da, en azından Tiflis’te Ekim Devriminin
izini sürecek derecede tarih bilgisine sahip olmak gerekirdi. Biz de
bunu birkaç güne sığdıracak durumda olmadığımızdan dolayı
sorunu “illegal matbaa”yı ziyaret etmekle sınırlandırdık.
Öncelikle
şunu belirtmem gerekir: SB’de 20. parti kongresinde Kruşçev
revizyonistlerinin siyasi iktidarı gasp etmelerinden sonra Stalin’e
saldırı adı altında O’nunla bağlam içinde ne varsa yok
edilmeye çalışılmıştır. Ama Stalin’e duyulan sevgi ve
saygının revizyonistlerin her şeyi yapamayacaklarını gösterdiği
durumlar da olmuştur. Örneğin Gori’deki Stalin-Müzesi 1957’de
açılmıştır. Aynı yerde belediye binası önündeki görkemli
heykeli ancak 2010’da kaldırılmıştır. Şimdi sevenleri
tarafından korunuyor ve bakımı yapılıyor.
SB
dağıldıktan sonra her bir cumhuriyette iktidara gelen açık
burjuva diktatörlüklerin ilk işlerinden birisi de Ekim Devrim,
sosyalizm, Bolşevikler anısına ne varsa hepsini yok etmeye
çalışmak olmuştur. Bu kıyım, bu yok etme hala devam etmektedir.
Burjuvazi tarihi kendine göre yazıyor.
Şüphesiz
ki, Tiflis’te de görülecek çok yer vardır. Ama “Stalin’in
illegal matbaası” diye bilinen o yere gitmeksizin olmazdı. Öyle
de yaptık.
Bu
illegal basım evi, Tiflis’in Avlabari semtinde kurulmuş. Matbaa
işini düzenleyen Mikail Bohoridze adında birisi. Arazi,
demiryolunda çalışan Rostomaşvili adında bir işçiye ait. İnşa
izni alındıktan sonra iki odalı bir ev yapılır ve onun altında
da illegal matbaa kurulur. Matbaaya geçebilmek için evin hemen
yanına bir su kuyusu açılır. Ev ile kuyu arasındaki mesafe 2,4
metredir.
Evin
bugünkü hali ve matbaaya giriş krokisi. Evin sağındaki baraka
kuyunun bulunduğu yer.
Başka
bir perspektiften kroki ve evin bugünkü görünümü. Her iki
krokide de aşağıda bahsedeceğimiz bölmeler görülmektedir.
1903-1906
arasında faal olan bu illegal matbaada Gürcü, Rus ve Türk (Azeri)
dillerinde sayısız bildiri, broşür ve gazete basılmış ve
ağırlıkta Kafksya-Rusya olmak üzere Avrupa’nın çeşitli
başkentlerine ulaştırılmıştır.
Anlaşılır
kılmak için şöyle bir anlatım sıralaması yapmak doğru
olacaktır:
1)
(Su) kuyusu; 2) Kuyudan matbaaya giden tünele geçit; 3) Matbaaya
giden tünel; 4) Tünelden baskı makinesinin bulunduğu yere geçit;
5) Baskı makinesinin bulunduğu yer; 6) Basılmış olanlarının
yukarıya çıkartıldığı delik; 7) Baskı makinesinin bulunduğu
yer ile odalar arasındaki ara bölüm; 8)Yukarısı (evin odaları);
iki oda var; birisi Stalin tarafından kullanılan oda, ikincisi
ise ne için kullanıldığını öğrenemediğimiz bir oda. İkinci
makine şimdi bu odada tutuluyor.
Matbaaya
gidebilmek için önce su kuyusundan aşağıya iniliyor. Matbaaya
geçmek zorunda olan, kova üzerine oturuyor ve aşağıya
indiriliyor.
Toplam
derinliği 17,5 metreye varan kuyu
Başka
bir perspektiften ayı kuyu
Yukarıdan
aşağıya 14,7 metrede matbaaya geçmek için açılan dikey tünelin
girişi başlıyor. Bu geçiş tünelinden matbaaya giden dikey
tünele geçiliyor. Tabanında yukarıya doğru 15 metre uzunluğunda.
8. metrede matbaaya aşılan geçiş tüneli başlıyor.
Bu
resim matbaaya giriş yerinin sonuna varılarak çekilen dikey
tünelin yukarıdan aşağıya görüntüsüdür. Matbaaya geçmek
için bu merdivenle 8 metre yukarıya çıkılıyor.
Bu
dikey tünelin üst kısmı kapalı. Yüzeyden 3 metre aşağıda
bitiyor.
Yerdeki
borular havalandırmak içindir.
Ölçülere
göre oldukça geniş, iki, biraz sıkışılırsa üç kişinin aynı
anda biraz bükülerek geçebilir. Dikey tüneli makinenin bulunduğu
alana bağlayan bu geçiş tünelinin uzunluğu en fazlasıyla 2,5
metre kadardır.
Baskı
makinesinin bulunduğu alan oldukça geniş. Tavan köşelerinde
havalandırma delikleri açılmış, ama bu delikleri dışarıda
görmek mümkün değil. Duvarda tehlike haber veren zil mekanizması
var.
Almanya’dan
Bakü’ye, oradan da Tiflis’e getirilen makine bu alanda
bulunuyor.
Farklı
perspektiflerden söz konusu baskı makinesi.
Aslında
ikinci bir baskı makinesi daha var; daha ziyade bildiri basımı
için kullanılan bir makine. Bu makine şimdi söz konusu evin bir
odasında sergileniyor.
Makinenin
bulunduğu geniş alan ile ev arasında zemin kat denebilecek , biraz
basık alan bulunuyor. Üstte iki odalı ev, altında bu biraz basık
olan alan ve onun altında da baskı makinenin bulunduğu alan.
Uzunluk ve genişlik ölçüleri aynı.
Basılan
broşür, gazete vb. makinenin bulunduğu alanın tavanında açılmış
geniş kare biçimindeki delikten yukarıya, o nispeten basık olan
alana çıkartılıyor.
Resim
yukarıda, basık alanda çekilmiştir. Aşağıda görünen yer
baskı makinesinin bulunduğu alandır.
Herhalde,
ziyaretçiler düşmesin diye şimdi korunaklı hale getirilmiş.
Anlatılana göre, herhangi bir tehlike durumunda kapak kapatılıyor
ve üstüne de halı, kilim veya ottan örülmüş eşya seriliyor.
Tehlikeye
karşı tedbir de alınmış. Makinenin bulunduğu yerde zil çalınca,
makinenin çalışmaması gerekiyor. Zil sesi, yukarıda tehlike var
demek anlamına geliyor. Veya evin önünde oturan iki kadın iğ
aletiyle yünden ip yapıyor. Aslında bunlar nöbetçidir.
Görevleri, tehlike anında içeriye haber vermektir.
İki
odadan birisinde Stalin’in kaldığını anlattılar. Eşyaların
da o zamandan kamla olduğunu söylediler.
Stalin’in
kullandığı yatak.
Daha
geniş bir perspektiften aynı oda.
Diğer
odanın niçin kullanıldığını bilmiyoruz. Ama orada da bir
tertibat var. Dışarıdan gelebilecek muhtemel tehlikeyi aşağıda
basım işini yapanlara ileten bir tertibat. Düğmeye basıldığında
iğ makinelerinin çıkardığı ses duyuluyor. Bunun ne işe
yaradığı lisan sorunundan dolayı öğrenemedik.
İkinci
makineyi şimdi bu odada tutuyorlar.
Çarlık
polisi, bu matbaayı tesadüfen bulur. 1906’da binayı kontrol eden
polis, kuyunun derinliği hakkında bilgi sahibi olmak için yanan
kağıdı kuyudan aşağıya atar. Yanan kağıt belli bir yerde,
hava akımından dolayı matbaaya giden tünele açılan giriş
kısmında gözden kaybolur. Binanın altında farklı bir şeyin
olabileceğini düşünen polis, evin altını üstüne getirir,
tahrip eder, yıkar. Matbaa böylece açığa çıkar.
Gürcüler,
bu binayı sonra yeniden inşa ederler. Şimdi resimde görüldüğü
gibi. Yine dil sorunundan dolayı, o baskı makinesinin neden yok
edilmediğini, teksir makinesinin neden kırılmadığını
öğrenemedik.
Rusya
genelinde biraz farklı olabilir, ama Gürcistan genelinde Stalin
sevgisi, ideolojiden, sınıf mücadelesinden, örgütlenmeden
kopartılmış, kendisi ve bulunduğu, yaşadığı yerler “kutsal
mekan”lara dönüştürülmüş. Stalin, sevenleri tarafından
farkına varılmadan devrimci, komünist özünden kopartılmıştır.
5 Martta Gori’deki anmadan sonra kiliseyi ziyarete giden 20-30
kişilik grup, sadece, birbirinden bağımsız olarak oraya gelmiş
olan Stalin’i sevenler değildi. Bunlar güya örgütlü olan
insanlardı. Parti büroları vardı. Önce gidelim, büromuzu görün
dediler. Sonra, önce kiliseye gidelim, sonra büroya gideriz
dediler. Ama kilise çıkışında işleri çıktı. Olmadı.
Tiflis’te de benzer durumla karşılaştık. İllegal matbaayı
ziyaretten sonraki gün, Stalin ile anılan bir partinin merkezini
ziyaret etmek istedik. Amacımız bazı sorular sormak, sohbet
etmekti. Gittiğimiz yer, matbaanın tam karşısındaki bina. Kapalı
olduğu için matbaadakilere soralım dedik. Karşılaştığımız
kişi, ben liderim dedi. Derdimizi anlatmaya çalıştık, ama o bize
bir gün önce gördüğümüz yerleri göstermeye çalıştı. Kim
olduğumuzu söyledik, kim olduğunu sorduk. Sadece liderim dedi,
hangi partinin lideri olduğunu söyletemedik. O ara gelen Almanca da
konuşan Çinli turiste, “derdimizi anlatamadık, şu lidere bir de
siz söyleyin, biraz sohbet etmek istiyoruz” der misiniz dedik.
Demesine dedi de, lider hiç oralı olmadı. Odasına gitti.
Gürcistan’da
resmi olarak bir Stalin müzesi var. O da Gori’deki müze.
Tiflis’te gittiğimiz yer özel yerler, devletle bir ilişkisi yok.
Stalin’i kutsallaştıranlar da bunlar. Bu yaşlıların nesli
tükendiğinde, yerlerini dolduracak kimse olmadığı için o
mekanlar da yok olup gidecektir.
Bu
izlenimleri edinmemizi sağlayan arkadaşa ayrıca teşekkür
ederim.
6-7
Mart 2019, Gürcistan, Tiflis.