deneme

10 Nisan 2019 Çarşamba

ALÇAK, ÇUKUR, SEÇİM, EKONOMİK KRİZ!



ALÇAK, ÇUKUR, SEÇİM, EKONOMİK KRİZ!

Alçak, izafidir; bir alçak vardır, bir de alçağın alçağı, yani en alçak. En alçak yanında alçak, biraz “masum” kalır; en alçağa göre daha “az” alçaktır. Çukur kavramının söz konusu olduğu yerde izafilik yoktur; bir çukur, bir de en çukur yok. Çukur, çukurdur.

31 Mart yerel seçimlerinde alçak kavramının yetersiz kaldığını gördük. Ama çukur kavramının içini dolduramadık. Diktatör ve rejimleşmiş faşist AKP’nin pervasızlığı pek anlatılamadı; genel açıklamaların, değerlendirmelerin, teşhirin pek ötesine geçmedi. Diktatör, “Demokrasi bir otobüstür, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz”i Türkiye koşullarında gerçekleştiremeyeceğini, buna, dün olduğu gibi bugün de “oy küpü” olarak gördüğü milyonlarca insanın; başta da işçi sınıfı ve emekçi yığınların izin vermeyeceğini 31 Mart yerel seçimlerinde görmüştür. O milyonlar, diktatör ve partisinin süngüsünü düşürmüştür. O gece, adeta yenilgisini tek başına, sevgilisiyle birlikte tatmak istercesine balkon konuşması yaptı; mutlaka yeni bir çıkışın ilk adımıydı bu. Balkonda, yanında olması gerekenlerin hepsi aşağıdaydı. Diktatör, “ben size yerinizi gösteririm” demek istiyordu. Ama her halükarda diktatör o gece çökmüştü; diktatörün o geceki hal-i pürmelali, yenilgisinin hemen öncesinde Hitler’in çökmüş bir halde, kendini ve Almanya’yı savunacağını sandığı 12-15 yaşlarında bir kaç çocuğu selamlarken sergilediği hal-i pürmelalinden pek farklı değildi.
Oysa her şey çok önceden hazırlanmıştı, eksik olan hiçbir şey yoktu. Sadece A, B, C planları değil, alfabenin 29 harfini dolduran planları da vardı, yani bir de Z planı vardı. Alfabede 29 değil de 39 veya 49 harf olsaydı, o kadar plan olurdu. Tüm sistem, bir daha gitmemek üzere diktatör ve iktidarını güvence altına alacak biçimde örgütlenmişti: Baskı var, zindan var, işkence var, polis var, MİT var, ordu var, “bağımsız” yargı var, “beka”cı savcılardan geçilmiyor, istediği gibi katliam yapabiliyor; “saldırı halinde” olanları istediği gibi bombalıyor; yasayı istediği biçimde kullanıyor; yasal olmayana “yasal” kılıf geçirebiliyor; 24 saat emrinde olmayan medyayı etkisizleştirebiliyor. Beş vakit namaz kılıyor; her türlü yolsuzluğu meşrulaştırmakta, yağmacılıkta, talanda, ketenpereye getirip “Allahın izniyle” kazanmakta bayağı usta; alnı secdeye “404” ile yapışmış, ama her türden yalanı her konuda istediği gibi söylüyor, hakaret ediyor; hile ve hırsızlık konusunda pek becerikli; AKP’ye oy vermeyeni “terörist” ilan ediyor. Uzmanı olduğu ekonomi için “Kriz mriz yok” tespiti yapıyor;
Üstelik, “Rabia selamı” ve “iri-diri-birlik” hikayesi de var. Hatta bir de her derdine devan “beka”sı var.
Ancak, bunların hiçbirisi bu sefer işine yaramadı, geri tepti ve diktatör, illa da kazanmış olacağım, olmam gerekir doğrultusunda adımlar atmaya başladı; İstanbul’da devam eden sayımlar, çalışamazlar, iş yapamazlar, “14 bin oy farkıyla seçim kazanılmış olmaz” türünden açıklamalar çukurlaşmanın son göstergeleri oldu.
Diktatör, kabusu olan bir şeyi unutmuştu; Halkı, kitleleri; işçileri, emekçileri; yani bu memlekette yaşayan insanları unutmuştu. Ayrıştırdığını, birbirine karşı ötekileştirdiğini, düşmanlaştırdığını sandığı insanlar, bu sefer sürü olmadıklarını sandıkta gösterdiler. İşte bu, şimdiye kadar gelmiş-geçmiş hiçbir diktatörün anlamadığı, anlayamayacağı gerçekliktir. Diktatörün de anlamaması doğaldır.
Osmanlı’da oyun bitmez. Ama Osmanlı’nın torunlarında oyun hiç bitmez. Her türden hile, yalan, dolandırıcılık, talancılık, hırsızlık, baskı, tehdit, hukuksuzluk bunlarda. Her yolu deneyecekler. Yeter ki, İstanbul ellerinde kalsın. Çünkü İstanbul, diktatör için bir “beka” sorundur. Ne de olsan "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder”!
Birkaç sene öncesinin “üçlü”sü olsaydı, birisi çıkar televizyon kanallarında ağlar, diğer ikisi de başka bir biçimde mağdur rolünü oynardı. Ama o dönem artık geride kaldı.

Diktatör ve rejimleşmiş AKP, “bu sayılmaz” diyor, yeniden sayalım, bir daha sayalım, olmazsa bir daha sayalım, kazanana kadar sayalım diyor.

Bu, bir seçim yenilgisidir. Diktatör hazmetmek zorunda kalacaktır. Şimdi bu yenilginin tahribatını, bir seçim yenilgisi çerçevesinde tutmak için elinden geleni yapacaktır. Buna, demokrasiden, adaletten, “Kürt kardeşlerini” ne kadar sevdiğinden, AB ile ilişkileri düzeltmekten vb. bahsetmek dahil olduğu gibi, ulusal güvenlik adı altında, “beka” adı altında Rojava’ya saldırı, Güney ve Kuzey Kürdistan’ı bombalama, Doğu Akdeniz’de jeopolitik hamleler, ABD ile ilişkilerde çıkar restleşmesi, Rusya ile ilişkileri kapsamlaştırma ve derinleştirme de dahildir.

Ekonomi, diktatörün dediği yoldan gitmiyor, kendi yasalarına göre hareket ediyor. Yani kriz devam edecek, diktatörün söylemlerine, ekonomide “reform paketi”ne rağmen devam edecek. Gelecek seçime kadar ekonomi, tecrübelerin gösterdiği gibi düze çıkabilir, ama seçime gideceklerin önemli bir kısmı işsiz, daha da yoksullaşmış milyonlardan oluşacaktır. Bu durumda diktatörün seçimi kazanabilmesi için elinde kalan tek koz “beka”dır. İdlib, “Fırat’ın doğusu”, Doğu Akdeniz, diktatörün geleceğini belirleyecek önemde “beka sorunu” olacaktır.

Diktatörün “beka” diye el attığı her sorun, sonunda kendi “beka” sorununa dönüştü:
1-Ekonomik krizi “dış” güçlerin saldırısıyla açıklayarak “beka” sorunu yaptı.
2-Kuzey Kürdistan’ı “beka” sorunu adı altında her gün bombaladı, bombalıyor.
3-Rojava’da Cerablus-El Bab hattını “beka” sorunu diye işgal etti.
4-Keza Efrin’i de “beka” sorunu diye işgal etti.
5-İdlib’e “beka” sorunu adı altında askeri güç gönderdi.
6-Yine Münbiç’e, “Fırat’ın doğusu”na “beka” sorunu adı altında girmenin yolunu arıyor.

Ama diktatör öyle pek de yalnız değil, arkasında sermaye var. Sermaye, onun hizmetinden memnun. Yerinde kalmasını istiyor. Diktatörün açıklamasına göre dört sene boyunca seçimsiz bir döneme girilecekmiş. Sermaye de aynı görüşte. Türk Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yerel seçimlerin ardından, sandıkların kapanmasından sonra yaptığı yazılı açıklamada gündemin ekonomi olması gerektiğini dile getirdi:
Yerel seçimlerin de geride kalmasıyla, önümüzdeki seçimsiz dönem ekonomik, sosyal ve siyasal reform gündemimiz için önemli bir fırsattır.

Bu çerçevede hükümetimizin 20 Eylül 2018 tarihinde açıkladığı Yeni Ekonomik Program doğrultusunda sıkı para ve bütçe politikaları ekonomik güven ortamı için öncelik olacaktır. Eşzamanlı olarak yatırım ortamı, eğitim, dijital dönüşüm ve iş piyasası başta olmak üzere tüm temel alanlardaki yapısal reformlarda hızla ilerlenmesini temenni ediyoruz”.

Bu yazıda “dış” güçlerin “beka” sorunu yaptığı, “krizin mrizin” olmadığı ekonominin hal-i pürmelaline bakacağız.

1-Sanayi Üretiminin Seyri

Doğru bildiğimiz yöntemle ekonominin seyrini analiz etmeye devam edelim. Doğru bildiğimiz yöntem diyoruz, çünkü ekonomide kriz söz konusu olduğunda burjuva anlayışların, kavramların ağır bastığını, yöntem olarak en gerici burjuva gazete ve dergilerde kriz analizinde kullanılan yöntem ve kavramların kullanıldığını görüyoruz. Yani ekonomik krizi, IMF’nin, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının veya “Post-Marksist” çevrelerin, keynesçilerin, “anti-finansallaşmacılar”ın yöntem ve kıstaslarıyla analiz edilemez. Elbette edilir, ama bu konuda burjuva dünya görüşünün; burjuva politik ekonominin esiri olduğunuzu bir daha göstermiş olursunuz. “Post-Marksist” çevreler de dahil bu burjuva yelpazede mali sektördeki hareketliliğin ötesinde bir kriz değerlendirmesi var mıdır? Yoktur. Doların, dövizin her zıplaması krizin ne denli derinleşiyor olduğuna, işlerin ne denli çıkmaza girdiğine vb. yorumlanır. Doları, dövizi zıplatan neden asla ve asla maddi değerlerin üretiminde aranmaz. Maddi değerlerin üretiminin -ağırlıkta sanayi üretimi- yolunda gittiği; bir sıkıntının olmadığı dönemlerde dolar, döviz zıplamıyor. Neden? Paraya, mali piyasalara aşağıya veya yukarıya doğru hareketlilik kazandıran maddi değerlerin üretimindeki seyirdir. Yükselen bir ekonomide dolar veya mali sıkıntı ekonominin önüne geçemez. Ne zamanki maddi değerlerin üretiminde kırılganlık, durgunluk, küçülme söz konusu olursa, bu kaçınılmaz olarak doların, paranın; mali sektörün hareketlenmesine neden olur. Dolar zıplar, lira değer kaybeder, döviz sıkıntısı gündeme gelir vs. Aynen böyle olmadı mı? Sanayide çarklar dönerken bir dolar, döviz, kredi sorunu var mıydı? Yoktu. Ne zaman sanayi üretimi teklemeye başladı, işte o zaman da dolar, döviz, kredi sorunların yoğun konuşulur oldu. Krizin nedeni üretimde değil de, doların TL karşısında değer kazanmasında, kredi sorununda aranır oldu. Krizin başlangıçta yansıma biçimi, krizin nedeni olarak değerlendiriliyor. Burjuvazi tam da bunu yapıyor. Küçük burjuva avanak da bu burjuva anlayışı, yöntemi olduğu gibi alıyor. Marksist kriz teorisi; Marksist-Leninist politik ekonomi sorunu böyle ele almıyor: Krizin nedenini maddi değerlerin üretiminde, sanayi üretiminde arıyor ve yansıma biçimlerinden bahsediyor. Bu konun ayrıntısı için bkz.:(1)
Bu “anti-finansallaşmacılar”, liberal görüş savunucuları, kapitalizmde sisteme özgü, sistemden kaynaklı tek bir kriz türünün olduğunu; bunun da fazla üretim krizi olduğunu, bu krizin çevrimsel olduğunu; sermaye hareketinin üretim aşamasında oluştuğunu, ama dolaşım aşamasında patlak verdiğini sadece anlamamak için direnmiyorlar. Bunlar, kriz konusunda Marksist-Leninist öğreti yerine burjuva öğretiye inanıyorlar. Mesele bu kadar açık.
Bu nedenle doğru bildiğimiz yöntemle ekonominin seyrini analiz etmeye devam edelim diyorum. Doğru kullanıldığı taktirde bu yöntem yanıltmaz, ekonomide her şeyi mali sektör hareketliliğiyle açıklama zavallılığına düşürmez.

1.1-Aylık sanayi üretimi (Bir ay öncesine göre değişim)



Türk ekonomisinde kriz ne zaman patlak verdi sorusunun cevabı duruma göre değişebilir. Örneğin 2008’de kriz Haziran ayında, yılın ilk çeyreğinde patlak verdi. Üretim mutlak olarak yüzde 1,2 oranında küçüldüğü için 2008 bir kriz yılıydı.
Şimdi ise krizin 2018’in Temmuz ayından sonra patlak verdiğini söyleyebiliriz. Ama soruna yılın çeyrekleri bazında baktığımızda ekonominin 2018’in başından -ilk çeyreğinden beri- krizde olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, soruna yıl çerçevesinde bakıldığında 2018 yılı bir kriz yılı değildir. Sanayi üretiminde yıl ortalaması bazında bir mutlak küçülme yok.

Her halükarda yukarıdaki mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksi grafiği (bir ay öncesine göre değişim) bize, sanayi üretiminin 2018’in Ağustos ayından Aralık ayına kadar sürekli küçülme içinde olduğunu göstermektedir. Ancak 2019’un Ocak ayında Aralık 2018’e göre yüzde 1 oranında bir artış olmuştur (2).

1.2- Yılın çeyreklerine göre sanayi üretimi(Bir ay öncesine göre değişim)

Oranlar, bir önceki çeyreğe göre olduğu için 2018’in bütün çeyreklerinde sanayi üretimini küçülmüş olarak görüyoruz. Her halükarda yılın çeyreklerine göre hazırlanan veriler, aylara göre hazırlanmış verilerden daha istikrarlı sonuçlara götürür; aylık değişkenliğin yerini 3 aylık değişkenlikler almış olur (3).

1.3-Yıllara göre sanayi üretimi



Sanayi üretiminin yıllık ortalama verileri 2018 yılının bir kriz yılı olmadığını göstermektedir. Yukarıdaki grafikte 2001, 2008-2009 yıllarının kriz yılları olduğunu görüyoruz. Üretimin şimdiki seyrinin devam etmesi durumda 2019 yılı bir kriz yılı olacaktır. Her konjonktür çevrimi kriz aşamasıyla başlar. Bu durumda 21. yüzyılda ekonominin ilk çevrimi 2001’de başlıyor ve 2007 sonuna kadar devam ediyor (7 yıl süren bir konjonktür çevrimi). İkinci konjonktür çevrimi 2008’de başlıyor ve 2018’ sonuna kadar devam ediyor (11 yıl süren bir konjonktür çevrimi). Veriler için bkz.:(4)

2-Ana Sektörlerde Üretim Göstergeleri

Ana sektörlerin verileri, gruplandırılmış tekil sektörlerin verilerinin ortalamasıdır. Çok sayıda sektör verilerinin ortalaması olduğu için değerlendirme açısından önemlidir.
Sanayi üretiminin, dolayısıyla ekonominin seyrini göstermek için, bir biçimde sağlama yapmak için ana sektörlerde ve teknoloji kategorilerine göre üretimde hem bir yıl öncesinin ve hem de bir ay öncesinin verilerini aynı döneme tekabül eden en son verilerle karşılaştıracağız. Bu durumda Temmuz-Aralık 2018 ve Ocak 2019 verilerini bir sene öncesinin aynı dönem (Ocak-Aralık 2017 ve Ocak 2018) verileriyle ve Temmuz 2018’den itibaren de bir ay öncesiyle karşılaştırmış olacağız. Tablo, grafik, veri okumak sıkıcı olmamalıdır. Uzun uzun anlatmaktan daha çok öğreticidir.

2.1-Toplam sanayide aylık üretim göstergeleri



2015=100 bazında bir önceki yılın aynı ayına göre sanayi üretimindeki değişim, ekonominin “dört başı mamur” bir kriz sürecinde olduğunu göstermektedir. 2018’in aynı aylarına göre 2019’un aynı ayların karşılaştırılması olan yukarıdaki grafik, toplam sanayi üretiminin 2018’in ikinci yarısında bir sene öncesinin aynı dönemine göre oldukça daraldığını göstermektedir. Bu daralma Aralık 2018’de yüzde 10 oranında bir değişimi gösterir.

Bir ay öncesine göre değişim:



Yukarıdaki grafikte ise Temmuz-Aralık 2018 arasında üretimin, Aralık ayında Temmuz ayına göre 7,7 puanlık gerilediğini, ancak Ocak 2019’daki, Aralık 2018’e göre yüzde bir oranındaki artıştan dolayı bu gerilemenin 6,7 puana çekildiğini görüyoruz.
Neden Temmuz ayına göre karşılaştırma yapıyoruz veya Temmuz ayı verilerini baz olarak alıyoruz? Ele aldığımız bu sektörlerdeki bütün veriler, ekonominin Temmuz 2018’den sonra kriz sürecine girdiğini ve Temmuz ayı verilerinin de genelde üretimin kriz öncesindeki en yüksek seviyede olduğu aydır. Bu nedenle Temmuz ayı 2018 verilerini baz olarak alıyoruz.

2.2-İmalat sanayinde aylık üretimin seyri


İmalat sanayi verilerini buraya aktarmamızın nedeni, bu sektörün maddi değerlerin üretiminde belirleyici bir rol oynadığını, toplam sanayi üretiminin seyrini doğrudan belirlediğini, toplam sanayi verileri içinde imalat sanayiden kaynaklanmayan değerlerin önemsiz olduğunu göstermek içindir. Bunu görmek için toplam sanayi üretimi ve imalat sanayi üretimi verilerini karşılaştırmak yeter.

Bir ay öncesine göre değişim:



Üretim Temmuz ayından itibaren sürekli geriliyor; bu, Temmuz ayından Aralık ayına 8,2 puanlık bir gerilemeye denk düşüyor.
Toplam sanayi ve imalat sanayi verilerin karşılaştırılması, değerlerin birbirinden çok az farklılaştığını göstermektedir.

2.3-Ara malları aylık üretiminin seyri

Ara malları, üretim üretim sürecinde nihai ürünleri elde etmek için kullanılan yarı mamul ve mamul mallardır.

 

2015=100 bazında bir sene önceki yılın aynı ayına göre 2018 ve Ocak 2019’da, ara malları üretimindeki değişimi yukarıdaki grafikte görüyoruz. Toplam ve imalat sanayide olduğu gibi ara mallarında da üretim Aralık ayında yüzde 15,3 oranında geriliyor. Ocak 2019’da gerileme oranının yüzde 10,9’a çekilmesinin nedeni, aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi, üretimin Aralık 2918’den Ocak 2019’a yüzde 2,2 oranında artmış olmasıdır.

Bir ay öncesine göre değişim:


Ara malları üretimi Temmuz-Kasım arasında 115,4’ten yüzde 101,7’ye düşerek 11,9 puan geriliyor.

Türk ekonomisi ara malı ithalatına oldukça bağımlı bir ekonomidir; ara malı ithalatı yapmaksızın üretmesi ve ihraç etmesi bugünkü boyutlarda olamaz. Bu nedenle ara malları üretimindeki değişim, ekonominin durumunu göstermesi bakımından önemli bir kıstastır.

2.4-Dayanıklı tüketim malları üretiminin seyri

Dayanıklı tüketim malları (hemen, kolayca bozulmayan, en azından birkaç yıl dayanabilen buzdolabı, çamaşır makinası, fırından başlayarak uçak, tren, otomobile kadar uzanan geniş bir yelpazede yer alan mallar) üretiminde farklı bir gelişme görüyoruz.



2015 = 100 bazında Temmuz-Aralık 2018 ve Ocak 2019 verileri, bir sene öncesinin aynı dönem verileriyle karşılaştırıldığında bu sektörün krizden yeni çıkmış bir görünümü var. Dengesiz bir üretim gelişmesi. Yukarıdaki grafikte bir yıl öncesine göre üretim yedi ay içinde dört ay geriliyor üç ay artıyor. Dengesizlik bu.

Bir ay öncesine göre değişim:

Aşağıdaki grafik bize şunu gösteriyor:



2018’in Ocak-Ağustos arasında üretim en azından belli bir seviyede seyretme bakımından istikrarlı bir gelişme gösteriyor. Sonrasında üretimde istikrarsız bir sürecin yaşandığı görülüyor. Ağustos ayından Eylül ayına üretim 8,8 puan artarken, Eylül ayından Ekim ayına 8,4 puan geriliyor ve sonraki aylarda da bu iniş çıkışlar devam ediyor.

2.5-Dayanıksız tüketim malları üretiminin seyri

Dayanıksız tüketim malları (nihai olarak tüketilen giyecek, yiyecek, içecek ve ömürleri bir yılı aşmayan başkaca ürünler) üretiminde farklı bir gelişme görüyoruz. 
 
 

2015 = 100 bazında 2017’ye göre 2018’in Ekim, Kasım ve Aralık aylarında ve 2019’un da Ocak ayında bu sektörde üretim daralıyor.

Bir ay öncesine göre değişim:

2018 ve 2019 verileri temelinde ise üretimin seyri şöyle:



Temmuz-Aralık arasında üretim 4,1 puan geriliyor, Aralık-Ocak arasında ise 0,3 puanlık önemsiz bir artış oluyor.

2.6-Sermaye malları üretiminin seyri

Bu sektörde üretim felaket senaryosu yazmaya oldukça uygun. Sermaye malları (başka ürünlerin üretilmesi için kullanılan teçhizat, fabrika, bina türünden mallar) üretimi, bir ekonominin, özellikle de üretim, yerlilik iddiasında bulunan bir ekonominin olmazsa olmazıdır.



2015 = 100 bazında bir önceki yılın aynı ayına göre değişim oranları 2018’in Eylül ayından itibaren sektördeki daralmanın sürekliliğini ve boyutlarını gösteriyor. Bu daralma Ocak 2019’da da devam ediyor.

Bir ay öncesine göre değişim:

 

Bu sektörde sorunun esasen Nisan ayından itibaren başladığını yukarıdaki grafikte görüyoruz. Nisan ayından Aralık ayına üretim 10,4 puan geriliyor. Üretimdeki daralma Temmuz-Aralık arasında süreklilik kazanıyor. Ancak Aralık-Ocak arasında 0,9 puanlık bir artış gerçekleşiyor.

Devan edecek


Kaynaklar:

1) Bu konun ayrıntısı için bkz.:

-“DİNOZOR” MARKS’I TAKİP EDELİM - BİR BURJUVA EFSANE: MALİ KRİZİ!
GÜNCEL KRİZ TEORİLERİ (II), BURJUVA KRİZ TEORİLERİ (II)
BİR BURJUVA EFSANE: MALİ KRİZİ!, 5 Şubat 2019, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-GÜNCEL KRİZ TEORİLERİ (I), BURJUVA KRİZ TEORİLERİ (I)
22 Ocak 2019, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-"KRİZ MRİZ YOK, İNANMAYIN, HEPSİ MANİPÜLASYON, EKONOMİNİN GÜNCEL SEYRİ (II), 10 Kasım 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-ENFLASYON DEDİĞİN NE Kİ, İKİ AYDA BİTİRİRSİN!

-EKONOMİNİN GÜNCEL SEYRİ (I), 21 Ekim 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-MARKS’I KENDİMİZE BENZETMEYE ÇALIŞMAYALIM - MARKS’A BENZEMEYE ÇALIŞALIM!, 1 Ekim 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (I); TEORİ SORUNU, EKONOMİK KRİZ VE MARKSİST KONJONKTÜR TEORİSİ, 15 Temmuz 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (II), II-KAPITALIZMDE EKONOMIK KRIZIN OLASILIĞI, 20 Temmuz 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (III), III- EKONOMİK KRİZLERİN ZORUNLULUĞU/KAÇINILMAZLIĞI, 5 Ağustos 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (IV), IV- MARKSİST KONJONKTÜR POLİTİKASI, 23 Ağustos 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (V), VI-EKONOMİK KRİZ TEORİLERİ
28 Ağustos 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

-YENİ BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (VI), DÜNYA VE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GÜNCEL SEYRİ ÜZERİNE
11 Eylül 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com

2) 5 Nisan 2019 itibariyle OECD verileri:

3) 5 Nisan 2019 itibariyle OECD verileri:

4) 5 Nisan 2019 itibariyle OECD verileri: