ALÇAK,
ÇUKUR, SEÇİM, EKONOMİK KRİZ!
Alçak,
izafidir; bir alçak vardır, bir de alçağın alçağı, yani en
alçak. En alçak yanında alçak, biraz “masum” kalır; en
alçağa göre daha “az” alçaktır. Çukur kavramının söz
konusu olduğu yerde izafilik yoktur; bir çukur, bir de en çukur
yok. Çukur, çukurdur.
31
Mart yerel seçimlerinde alçak kavramının yetersiz kaldığını
gördük. Ama çukur kavramının içini dolduramadık. Diktatör ve
rejimleşmiş faşist AKP’nin pervasızlığı pek anlatılamadı;
genel açıklamaların, değerlendirmelerin, teşhirin pek ötesine
geçmedi. Diktatör, “Demokrasi bir otobüstür, gittiğimiz yere
kadar gider, orada ineriz”i Türkiye koşullarında
gerçekleştiremeyeceğini, buna, dün olduğu gibi bugün de “oy
küpü” olarak gördüğü milyonlarca insanın; başta da işçi
sınıfı ve emekçi yığınların izin vermeyeceğini 31 Mart yerel
seçimlerinde görmüştür. O milyonlar, diktatör ve partisinin
süngüsünü düşürmüştür. O gece, adeta yenilgisini tek
başına, sevgilisiyle birlikte tatmak istercesine balkon konuşması
yaptı; mutlaka yeni bir çıkışın ilk adımıydı bu. Balkonda,
yanında olması gerekenlerin hepsi aşağıdaydı. Diktatör, “ben
size yerinizi gösteririm” demek istiyordu. Ama her halükarda
diktatör o gece çökmüştü; diktatörün o geceki hal-i
pürmelali, yenilgisinin hemen öncesinde Hitler’in çökmüş bir
halde, kendini ve Almanya’yı savunacağını sandığı 12-15
yaşlarında bir kaç çocuğu selamlarken sergilediği hal-i
pürmelalinden pek farklı değildi.
Oysa
her şey çok önceden hazırlanmıştı, eksik olan hiçbir şey
yoktu. Sadece A, B, C planları değil, alfabenin 29 harfini dolduran
planları da vardı, yani bir de Z planı vardı. Alfabede 29 değil
de 39 veya 49 harf olsaydı, o kadar plan olurdu. Tüm sistem, bir
daha gitmemek üzere diktatör ve iktidarını güvence altına
alacak biçimde örgütlenmişti: Baskı var, zindan var, işkence
var, polis var, MİT var, ordu var, “bağımsız” yargı var,
“beka”cı savcılardan geçilmiyor, istediği gibi katliam
yapabiliyor; “saldırı halinde” olanları istediği gibi
bombalıyor; yasayı istediği biçimde kullanıyor; yasal olmayana
“yasal” kılıf geçirebiliyor; 24 saat emrinde olmayan medyayı
etkisizleştirebiliyor. Beş vakit namaz kılıyor; her türlü
yolsuzluğu meşrulaştırmakta, yağmacılıkta, talanda,
ketenpereye getirip “Allahın izniyle” kazanmakta bayağı usta;
alnı secdeye “404” ile yapışmış, ama her türden yalanı her
konuda istediği gibi söylüyor, hakaret ediyor; hile ve hırsızlık
konusunda pek becerikli; AKP’ye oy vermeyeni “terörist” ilan
ediyor. Uzmanı olduğu ekonomi için “Kriz mriz yok” tespiti
yapıyor;
Üstelik,
“Rabia selamı” ve “iri-diri-birlik” hikayesi de var.
Hatta bir de her derdine devan “beka”sı var.
Ancak,
bunların hiçbirisi bu sefer işine yaramadı, geri tepti ve
diktatör, illa da kazanmış olacağım, olmam gerekir doğrultusunda
adımlar atmaya başladı; İstanbul’da devam eden sayımlar,
çalışamazlar, iş yapamazlar, “14 bin oy farkıyla seçim
kazanılmış olmaz” türünden açıklamalar çukurlaşmanın son
göstergeleri oldu.
Diktatör,
kabusu olan bir şeyi unutmuştu; Halkı, kitleleri; işçileri,
emekçileri; yani bu memlekette yaşayan insanları unutmuştu.
Ayrıştırdığını, birbirine karşı ötekileştirdiğini,
düşmanlaştırdığını sandığı insanlar, bu sefer sürü
olmadıklarını sandıkta gösterdiler. İşte bu, şimdiye kadar
gelmiş-geçmiş hiçbir diktatörün anlamadığı, anlayamayacağı
gerçekliktir. Diktatörün de anlamaması doğaldır.
Osmanlı’da
oyun bitmez. Ama Osmanlı’nın torunlarında oyun hiç bitmez. Her
türden hile, yalan, dolandırıcılık, talancılık, hırsızlık,
baskı, tehdit, hukuksuzluk bunlarda. Her yolu deneyecekler. Yeter
ki, İstanbul ellerinde kalsın. Çünkü İstanbul, diktatör için
bir “beka” sorundur. Ne de olsan "İstanbul'u kaybeden
Türkiye'yi kaybeder”!
Birkaç
sene öncesinin “üçlü”sü olsaydı, birisi çıkar televizyon
kanallarında ağlar, diğer ikisi de başka bir biçimde mağdur
rolünü oynardı. Ama o dönem artık geride kaldı.
Diktatör
ve rejimleşmiş AKP, “bu sayılmaz” diyor, yeniden sayalım, bir
daha sayalım, olmazsa bir daha sayalım, kazanana kadar sayalım
diyor.
Bu,
bir seçim yenilgisidir. Diktatör hazmetmek zorunda kalacaktır.
Şimdi bu yenilginin tahribatını, bir seçim yenilgisi çerçevesinde
tutmak için elinden geleni yapacaktır. Buna, demokrasiden,
adaletten, “Kürt kardeşlerini” ne kadar sevdiğinden, AB ile
ilişkileri düzeltmekten vb. bahsetmek dahil olduğu gibi, ulusal
güvenlik adı altında, “beka” adı altında Rojava’ya
saldırı, Güney ve Kuzey Kürdistan’ı bombalama, Doğu
Akdeniz’de jeopolitik hamleler, ABD ile ilişkilerde çıkar
restleşmesi, Rusya ile ilişkileri kapsamlaştırma ve derinleştirme
de dahildir.
Ekonomi,
diktatörün dediği yoldan gitmiyor, kendi yasalarına göre hareket
ediyor. Yani kriz devam edecek, diktatörün söylemlerine, ekonomide
“reform paketi”ne rağmen devam edecek. Gelecek seçime kadar
ekonomi, tecrübelerin gösterdiği gibi düze çıkabilir, ama
seçime gideceklerin önemli bir kısmı işsiz, daha da yoksullaşmış
milyonlardan oluşacaktır. Bu durumda diktatörün seçimi
kazanabilmesi için elinde kalan tek koz “beka”dır. İdlib,
“Fırat’ın doğusu”, Doğu Akdeniz, diktatörün geleceğini
belirleyecek önemde “beka sorunu” olacaktır.
Diktatörün
“beka” diye el attığı her sorun, sonunda kendi “beka”
sorununa dönüştü:
1-Ekonomik
krizi “dış” güçlerin saldırısıyla açıklayarak “beka”
sorunu yaptı.
2-Kuzey
Kürdistan’ı “beka” sorunu adı altında her gün bombaladı,
bombalıyor.
3-Rojava’da
Cerablus-El Bab hattını “beka” sorunu diye işgal etti.
4-Keza
Efrin’i de “beka” sorunu diye işgal etti.
5-İdlib’e
“beka” sorunu adı altında askeri güç gönderdi.
6-Yine
Münbiç’e, “Fırat’ın doğusu”na “beka” sorunu adı
altında girmenin yolunu arıyor.
Ama
diktatör öyle pek de yalnız değil, arkasında sermaye var.
Sermaye, onun hizmetinden memnun. Yerinde kalmasını istiyor.
Diktatörün açıklamasına göre dört sene boyunca seçimsiz bir
döneme girilecekmiş. Sermaye de aynı görüşte. Türk
Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) yerel seçimlerin
ardından, sandıkların
kapanmasından sonra yaptığı yazılı açıklamada
gündemin ekonomi olması gerektiğini
dile getirdi:
“Yerel
seçimlerin de geride kalmasıyla, önümüzdeki seçimsiz dönem
ekonomik, sosyal ve siyasal reform gündemimiz için önemli bir
fırsattır.
Bu
çerçevede hükümetimizin 20 Eylül 2018 tarihinde açıkladığı
Yeni Ekonomik Program doğrultusunda sıkı para ve bütçe
politikaları ekonomik güven ortamı için öncelik olacaktır.
Eşzamanlı olarak yatırım ortamı, eğitim, dijital dönüşüm ve
iş piyasası başta olmak üzere tüm temel alanlardaki yapısal
reformlarda hızla ilerlenmesini temenni ediyoruz”.
Bu
yazıda “dış” güçlerin “beka” sorunu yaptığı, “krizin
mrizin” olmadığı ekonominin hal-i pürmelaline bakacağız.
1-Sanayi
Üretiminin Seyri
Doğru
bildiğimiz yöntemle ekonominin seyrini analiz etmeye devam edelim.
Doğru bildiğimiz yöntem diyoruz, çünkü ekonomide kriz söz
konusu olduğunda burjuva anlayışların, kavramların ağır
bastığını, yöntem olarak en gerici burjuva gazete ve dergilerde
kriz analizinde kullanılan yöntem ve kavramların kullanıldığını
görüyoruz. Yani ekonomik krizi, IMF’nin, uluslararası
kredi derecelendirme kuruluşlarının veya “Post-Marksist”
çevrelerin, keynesçilerin, “anti-finansallaşmacılar”ın
yöntem ve kıstaslarıyla analiz edilemez. Elbette edilir, ama bu
konuda burjuva dünya görüşünün; burjuva politik ekonominin
esiri olduğunuzu bir daha göstermiş olursunuz. “Post-Marksist”
çevreler de dahil bu burjuva yelpazede mali sektördeki
hareketliliğin ötesinde bir kriz değerlendirmesi var mıdır?
Yoktur. Doların, dövizin her zıplaması krizin ne denli
derinleşiyor olduğuna, işlerin ne denli çıkmaza girdiğine vb.
yorumlanır. Doları, dövizi zıplatan neden asla ve asla maddi
değerlerin üretiminde aranmaz. Maddi değerlerin üretiminin
-ağırlıkta sanayi üretimi- yolunda gittiği; bir sıkıntının
olmadığı dönemlerde dolar, döviz zıplamıyor. Neden? Paraya,
mali piyasalara aşağıya veya yukarıya doğru hareketlilik
kazandıran maddi değerlerin üretimindeki seyirdir. Yükselen bir
ekonomide dolar veya mali sıkıntı ekonominin önüne geçemez. Ne
zamanki maddi değerlerin üretiminde kırılganlık, durgunluk,
küçülme söz konusu olursa, bu kaçınılmaz olarak doların,
paranın; mali sektörün hareketlenmesine neden olur. Dolar zıplar,
lira değer kaybeder, döviz sıkıntısı gündeme gelir vs. Aynen
böyle olmadı mı? Sanayide çarklar dönerken bir dolar, döviz,
kredi sorunu var mıydı? Yoktu. Ne zaman sanayi üretimi teklemeye
başladı, işte o zaman da dolar, döviz, kredi sorunların yoğun
konuşulur oldu. Krizin nedeni üretimde değil de, doların TL
karşısında değer kazanmasında, kredi sorununda aranır oldu.
Krizin başlangıçta yansıma biçimi, krizin nedeni olarak
değerlendiriliyor. Burjuvazi tam da bunu yapıyor. Küçük burjuva
avanak da bu burjuva anlayışı, yöntemi olduğu gibi alıyor.
Marksist kriz teorisi; Marksist-Leninist politik ekonomi sorunu böyle
ele almıyor: Krizin nedenini maddi değerlerin üretiminde, sanayi
üretiminde arıyor ve yansıma biçimlerinden bahsediyor. Bu konun
ayrıntısı için bkz.:(1)
Bu
“anti-finansallaşmacılar”, liberal görüş savunucuları,
kapitalizmde sisteme özgü, sistemden kaynaklı tek bir kriz türünün
olduğunu; bunun da fazla üretim krizi olduğunu, bu krizin
çevrimsel olduğunu; sermaye hareketinin üretim aşamasında
oluştuğunu, ama dolaşım aşamasında patlak verdiğini sadece
anlamamak için direnmiyorlar. Bunlar, kriz konusunda
Marksist-Leninist öğreti yerine burjuva öğretiye inanıyorlar.
Mesele bu kadar açık.
Bu
nedenle doğru bildiğimiz
yöntemle ekonominin seyrini analiz etmeye devam edelim diyorum.
Doğru kullanıldığı taktirde bu yöntem yanıltmaz, ekonomide her
şeyi mali sektör
hareketliliğiyle açıklama zavallılığına düşürmez.
1.1-Aylık
sanayi üretimi (Bir ay öncesine göre değişim)
Türk
ekonomisinde kriz ne zaman patlak verdi sorusunun cevabı duruma göre
değişebilir. Örneğin 2008’de kriz Haziran ayında, yılın ilk
çeyreğinde patlak verdi. Üretim mutlak olarak yüzde 1,2 oranında
küçüldüğü için 2008 bir kriz yılıydı.
Şimdi
ise krizin 2018’in Temmuz ayından sonra patlak verdiğini
söyleyebiliriz. Ama soruna yılın çeyrekleri bazında baktığımızda
ekonominin 2018’in başından -ilk çeyreğinden beri- krizde
olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, soruna yıl çerçevesinde
bakıldığında 2018 yılı bir kriz yılı değildir. Sanayi
üretiminde yıl ortalaması bazında bir mutlak küçülme yok.
Her
halükarda yukarıdaki mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış
sanayi üretim endeksi grafiği (bir ay öncesine göre değişim)
bize, sanayi üretiminin 2018’in Ağustos ayından Aralık ayına
kadar sürekli küçülme içinde olduğunu göstermektedir. Ancak
2019’un Ocak ayında Aralık 2018’e göre yüzde 1 oranında bir
artış olmuştur (2).
1.2-
Yılın çeyreklerine göre sanayi üretimi(Bir ay öncesine göre
değişim)
Oranlar,
bir önceki çeyreğe göre olduğu için 2018’in bütün
çeyreklerinde sanayi üretimini küçülmüş olarak görüyoruz.
Her halükarda yılın çeyreklerine göre hazırlanan veriler,
aylara göre hazırlanmış verilerden daha istikrarlı sonuçlara
götürür; aylık değişkenliğin yerini 3 aylık değişkenlikler
almış olur (3).
1.3-Yıllara
göre sanayi üretimi
Sanayi
üretiminin yıllık ortalama verileri 2018 yılının bir kriz yılı
olmadığını göstermektedir. Yukarıdaki grafikte 2001, 2008-2009
yıllarının kriz yılları olduğunu görüyoruz. Üretimin şimdiki
seyrinin devam etmesi durumda 2019 yılı bir kriz yılı olacaktır.
Her konjonktür çevrimi kriz aşamasıyla başlar. Bu durumda 21.
yüzyılda ekonominin ilk çevrimi 2001’de başlıyor ve 2007
sonuna kadar devam ediyor (7 yıl süren bir konjonktür çevrimi).
İkinci konjonktür çevrimi 2008’de başlıyor ve 2018’ sonuna
kadar devam ediyor (11 yıl süren bir konjonktür çevrimi). Veriler
için bkz.:(4)
2-Ana
Sektörlerde Üretim Göstergeleri
Ana
sektörlerin verileri, gruplandırılmış tekil sektörlerin
verilerinin ortalamasıdır. Çok sayıda sektör verilerinin
ortalaması olduğu için değerlendirme açısından önemlidir.
Sanayi
üretiminin, dolayısıyla ekonominin seyrini göstermek için, bir
biçimde sağlama yapmak için ana sektörlerde ve teknoloji
kategorilerine göre üretimde hem bir yıl öncesinin ve hem de bir
ay öncesinin verilerini aynı döneme tekabül eden en son verilerle
karşılaştıracağız. Bu durumda Temmuz-Aralık 2018 ve Ocak 2019
verilerini bir sene öncesinin aynı dönem (Ocak-Aralık 2017 ve
Ocak 2018) verileriyle ve Temmuz 2018’den itibaren de bir ay
öncesiyle karşılaştırmış olacağız. Tablo, grafik, veri
okumak sıkıcı olmamalıdır. Uzun uzun anlatmaktan daha çok
öğreticidir.
2.1-Toplam
sanayide aylık üretim göstergeleri
2015=100
bazında bir önceki yılın aynı ayına göre sanayi üretimindeki
değişim, ekonominin “dört başı mamur” bir kriz sürecinde
olduğunu göstermektedir. 2018’in aynı aylarına göre 2019’un
aynı ayların karşılaştırılması olan yukarıdaki grafik,
toplam sanayi üretiminin 2018’in ikinci yarısında bir sene
öncesinin aynı dönemine göre oldukça daraldığını
göstermektedir. Bu daralma Aralık 2018’de yüzde 10 oranında
bir değişimi gösterir.
Bir
ay öncesine göre değişim:
Yukarıdaki
grafikte ise Temmuz-Aralık 2018 arasında üretimin, Aralık ayında
Temmuz ayına göre 7,7 puanlık gerilediğini, ancak Ocak
2019’daki, Aralık 2018’e göre yüzde bir oranındaki artıştan
dolayı bu gerilemenin 6,7 puana çekildiğini görüyoruz.
Neden
Temmuz ayına göre karşılaştırma yapıyoruz veya Temmuz ayı
verilerini baz olarak alıyoruz? Ele aldığımız bu sektörlerdeki
bütün veriler, ekonominin Temmuz 2018’den sonra kriz sürecine
girdiğini ve Temmuz ayı verilerinin de genelde üretimin kriz
öncesindeki en yüksek seviyede olduğu aydır. Bu nedenle Temmuz
ayı 2018 verilerini baz olarak alıyoruz.
2.2-İmalat
sanayinde aylık üretimin seyri
İmalat
sanayi verilerini buraya aktarmamızın nedeni, bu sektörün maddi
değerlerin üretiminde belirleyici bir rol oynadığını, toplam
sanayi üretiminin seyrini doğrudan belirlediğini, toplam sanayi
verileri içinde imalat sanayiden kaynaklanmayan değerlerin önemsiz
olduğunu göstermek içindir. Bunu görmek için toplam sanayi
üretimi ve imalat sanayi üretimi verilerini karşılaştırmak
yeter.
Bir
ay öncesine göre değişim:
Üretim
Temmuz ayından itibaren sürekli geriliyor; bu, Temmuz ayından
Aralık ayına 8,2 puanlık bir gerilemeye denk düşüyor.
Toplam
sanayi ve imalat sanayi verilerin karşılaştırılması, değerlerin
birbirinden çok az farklılaştığını göstermektedir.
2.3-Ara
malları aylık üretiminin seyri
Ara
malları, üretim üretim sürecinde nihai ürünleri elde etmek için
kullanılan yarı mamul ve mamul mallardır.
2015=100
bazında bir sene önceki yılın aynı ayına göre 2018 ve Ocak
2019’da, ara malları üretimindeki değişimi yukarıdaki grafikte
görüyoruz. Toplam ve imalat sanayide olduğu gibi ara mallarında
da üretim Aralık ayında yüzde 15,3 oranında geriliyor. Ocak
2019’da gerileme oranının yüzde 10,9’a çekilmesinin nedeni,
aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi, üretimin Aralık
2918’den Ocak 2019’a yüzde 2,2 oranında artmış olmasıdır.
Bir
ay öncesine göre değişim:
Ara
malları üretimi Temmuz-Kasım arasında 115,4’ten yüzde
101,7’ye düşerek 11,9 puan geriliyor.
Türk
ekonomisi ara malı ithalatına oldukça bağımlı bir ekonomidir;
ara malı ithalatı yapmaksızın üretmesi ve ihraç etmesi bugünkü
boyutlarda olamaz. Bu nedenle ara malları üretimindeki değişim,
ekonominin durumunu göstermesi bakımından önemli bir kıstastır.
2.4-Dayanıklı
tüketim malları üretiminin seyri
Dayanıklı
tüketim malları (hemen,
kolayca bozulmayan, en
azından birkaç yıl
dayanabilen buzdolabı,
çamaşır makinası, fırından başlayarak uçak, tren, otomobile
kadar uzanan geniş bir yelpazede
yer alan mallar) üretiminde
farklı bir gelişme görüyoruz.
2015
= 100 bazında Temmuz-Aralık 2018 ve Ocak 2019 verileri, bir sene
öncesinin aynı dönem verileriyle karşılaştırıldığında bu
sektörün krizden yeni çıkmış bir görünümü var. Dengesiz
bir üretim gelişmesi. Yukarıdaki grafikte bir yıl öncesine göre
üretim yedi ay içinde dört ay geriliyor üç ay artıyor.
Dengesizlik bu.
Bir
ay öncesine göre değişim:
Aşağıdaki grafik bize şunu
gösteriyor:
2018’in
Ocak-Ağustos arasında üretim en azından belli bir seviyede
seyretme bakımından istikrarlı bir gelişme gösteriyor.
Sonrasında üretimde istikrarsız bir sürecin yaşandığı
görülüyor. Ağustos ayından Eylül ayına üretim 8,8 puan
artarken, Eylül ayından Ekim ayına 8,4 puan geriliyor ve sonraki
aylarda da bu iniş çıkışlar devam ediyor.
2.5-Dayanıksız
tüketim malları üretiminin seyri
Dayanıksız
tüketim malları (nihai olarak tüketilen giyecek, yiyecek, içecek
ve ömürleri bir yılı aşmayan başkaca ürünler) üretiminde
farklı bir gelişme görüyoruz.
2015
= 100 bazında 2017’ye göre 2018’in Ekim, Kasım ve Aralık
aylarında ve 2019’un da Ocak ayında bu sektörde üretim
daralıyor.
Bir
ay öncesine göre değişim:
2018
ve 2019 verileri temelinde ise üretimin seyri şöyle:
Temmuz-Aralık
arasında üretim 4,1 puan
geriliyor, Aralık-Ocak arasında ise 0,3 puanlık önemsiz bir artış
oluyor.
2.6-Sermaye
malları üretiminin seyri
Bu
sektörde üretim felaket senaryosu yazmaya oldukça uygun. Sermaye
malları (başka ürünlerin üretilmesi için kullanılan teçhizat,
fabrika, bina türünden mallar) üretimi, bir ekonominin, özellikle
de üretim, yerlilik iddiasında bulunan bir ekonominin olmazsa
olmazıdır.
2015
= 100 bazında bir önceki yılın aynı ayına göre değişim
oranları 2018’in Eylül ayından itibaren sektördeki daralmanın
sürekliliğini ve boyutlarını gösteriyor. Bu daralma Ocak 2019’da
da devam ediyor.
Bir
ay öncesine göre değişim:
Bu
sektörde sorunun esasen Nisan ayından itibaren başladığını
yukarıdaki grafikte görüyoruz. Nisan ayından Aralık ayına
üretim 10,4 puan geriliyor. Üretimdeki daralma Temmuz-Aralık
arasında süreklilik kazanıyor. Ancak Aralık-Ocak arasında 0,9
puanlık bir artış gerçekleşiyor.
Devan
edecek
Kaynaklar:
1)
Bu konun ayrıntısı için bkz.:
-“DİNOZOR”
MARKS’I TAKİP EDELİM - BİR BURJUVA EFSANE: MALİ KRİZİ!
GÜNCEL
KRİZ TEORİLERİ (II), BURJUVA KRİZ TEORİLERİ (II)
BİR
BURJUVA EFSANE: MALİ KRİZİ!, 5 Şubat 2019,
http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-GÜNCEL
KRİZ TEORİLERİ (I), BURJUVA KRİZ
TEORİLERİ (I)
22
Ocak 2019, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-"KRİZ
MRİZ YOK, İNANMAYIN, HEPSİ
MANİPÜLASYON, EKONOMİNİN GÜNCEL SEYRİ (II), 10 Kasım
2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-ENFLASYON
DEDİĞİN NE Kİ, İKİ AYDA BİTİRİRSİN!
-EKONOMİNİN
GÜNCEL SEYRİ (I), 21 Ekim 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-MARKS’I
KENDİMİZE BENZETMEYE ÇALIŞMAYALIM - MARKS’A BENZEMEYE
ÇALIŞALIM!, 1 Ekim 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (I); TEORİ SORUNU, EKONOMİK
KRİZ VE MARKSİST KONJONKTÜR TEORİSİ, 15 Temmuz 2018,
http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (II), II-KAPITALIZMDE EKONOMIK
KRIZIN OLASILIĞI, 20 Temmuz 2018,
http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (III), III- EKONOMİK KRİZLERİN
ZORUNLULUĞU/KAÇINILMAZLIĞI, 5 Ağustos 2018,
http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (IV), IV- MARKSİST KONJONKTÜR
POLİTİKASI, 23 Ağustos 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (V), VI-EKONOMİK KRİZ
TEORİLERİ
28
Ağustos 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (VI), DÜNYA
VE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GÜNCEL SEYRİ ÜZERİNE
11
Eylül 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
2) 5 Nisan 2019
itibariyle OECD verileri:
3) 5 Nisan 2019
itibariyle OECD verileri:
4) 5 Nisan 2019
itibariyle OECD verileri: