Önümüzdeki yılın bütçesi üzerine haftalardan beri tartışılıyor. Hükümetin istikrar programının uygulanması (gerçekleştirilmesi), IMF’nin, Dünya Bankası‘nın beklentileri ve dayatmaları, enflasyonu düşürme vaadinin baskısı, devletin gelir ve gider bakımından iki yakasının bir araya gelmemesi, gelir dağılımındaki adaletsizliğin boyutlarının bizzat burjuvazi tarafından da saklanamaz olması vb. koşullarında yeni yılın bütçe çalışması sürdürülüyor.
Bütçe nedir? Marks’ın ifadesiyle kapitalist devletin “bütçesi, sınıf bütçesinden, burjuvazi için bütçeden başka bir şey değildir”.
Bu anlamda kapitalizmde bütçe, ulusal gelirin bir kısmının; bütçede ifadesini bulan kısmının hakim sınıfların çıkarları doğrultusunda yeniden paylaştırılmasıdır.
Vergiler ve istikrazlar, bütçenin kaynağını oluştururlar. Yani işçi sınıfından, emekçilerden dolaylı ve dolaysız olarak vergi adı altında alınan haraç, bütçenin esas kaynağıdır. İşte hükümet, bu miktarı hakim sınıfların çıkarları doğrultusunda yeniden paylaştırmak için planlar, programlar hazırlar. Plan ve programlar, harcamaların yapılacağı koşulların göz önünde tutulmasıyla hazırlanır.
Koşullar nedir?
-Devleti küçültmek,
-Enflasyonu düşürmek,
-IMF ve DB’nın taleplerini gerçekleştirmek,
-Borç ödemek,
-Vergi toplamak,
-Özelleştirme,
-Askeri harcamalara devam vs. vs.
Tabii ki başka koşullar da vardır ve koşullar ülkeden ülkeye farklıdır.
Burjuvazinin işi çok zor. Enflasyonu düşürmeyi, 2001 yılı sonu itibariyle yüzde 10’a indirmeyi başarmak için –ki bu imkansız değildir- öyle bir bütçe hazırlamalı ki gelir gidere eşit olsun. Yani gider (harcama) gelirden çok olmasın ve açık verilmesin. Aksi taktirde, açığın kapatılması, yeni borç, karşılığı olmayan para basma anlamına gelir. Bu, hem enflasyonun seyrini, hem de bir sonraki yılın bütçesini etkiler.
Peki burjuvazi (hükümet) dengeli bütçeyi; giderin gelire eşit olduğu bütçeyi fiilen gerçekleştirebilmek için ne yapmak zorundadır? Gidere eşit gelire sahip olmalıdır. Bu olmazsa ne yapacak? Para bulacak? Nasıl? Yeni vergiler gündeme getirecek. Geçici olarak geçerli olan vergilerin geçerlilik süresini uzatacak. Vergi miktarları üzerinde oynayacak. Bu da yetmeyecek ve çalışan yığınlardan vergi adı altında alınan haraçlarla yapılmış işletmeler özelleştirilecek. Yani yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekilecek. Bu da yetmezse ne olur? Bu sefer borçlanmaya gidilir, içeriden ve dışarıdan borç alınır.
Hükümet, devleti küçültmek istiyor. Ama yanlış yerde tasarruf yapmaya çalıştığı için devlet küçülmüyor. Var olduğu kadarıyla sosyal hakları kısıtlıyor, eğitim, sağlık gibi doğrudan yığınları ilgilendiren kalemleri önemsizleştiriyor. Ama bütçeyi yutan askeri harcamalara, “güvenlik” harcamalarına dokunmuyor. Dokunmak bir yana, arttırıyor.
Hükümet, harcamaları azaltmak, enflasyonu düşürmek bahanesiyle kamu çalışanlarının ücretlerini sınırlıyor. Enflasyonu düşürme hedefine göre ücretler artırılacaktır diyor.
2001 yılı bütçesinin gerçekleştirilmesi için, daha doğrusu kapitalist devletin bütçesinin dengeli olabilmesi için gündeme gelen bütün zorluklar, çalışanların sırtına yükleniyor. Hangi kapitalist ülkede olursa olsun burjuvazi, hakim sınıfların çıkarlarını dikkate almayan bir bütçe hazırlayamaz. Her koşul altında bütçedeki bütün düzenlemeler, çalışan yığınların hakkına saldırı demektir.
Burjuvazi, bu saldırının Türkiye koşullarında nasıl şekilleneceğini tartışıyor. Ama bugünden bilinen gerçekler, mevcut uygulamanın kapsamlaştırılacağıdır: Ek vergiler, vergi adı altında halktan toplanan haracın artırılması, ücretlerin açıklanan oranlarda dondurulması, özelleştirmenin hızlandırılması, programın uygulanması adı altında sosyal hakların iç edilmesi vs. vs.
Bu genel kapsamın ayrıntılarının ne olacağına hükümet karar vermeyecektir, daha doğrusu veremeyecektir. Çünkü bu ayrıntı, bu “ince ayar”, IMF’nin bir ayrıcalığıdır. Yine geldiler ve bütçe çalışmalarının ayrıntılarını inceliyorlar. Giderken veya çalışmalar tamamlanınca hangi alanda ne gibi düzeltme yapılması gerektiğini açıklayacaklar. Bunun ötesinde belli aralıklarla gelerek uygulamayı yerinde denetleyecekler ve her seferinde Türk ekonomisinin gelişmesini övdükten sonra, yapılması gereken “ince ayar” üzerinde duracaklar. Bunun böyle olacağı biliniyor ve bu nedenden dolayı, 2001 yılı bütçesi Türk hükümetinin değil, IMF’nin hazırladığı bir bütçedir. IMF, uygulanan istikrar programına tekabül eden bir bütçe hazırlatıyor. Bunun uygulayıcısı da hükümet olacak.
2001 yılı bütçesi, Türkiye’de silahlanmanın boyutlarını artıran, zengini daha zengin yapan, yoksulu dana yoksullaştıran bir bütçe olacaktır. 2001 yılı bütçesi, yolsuzluğun, bankacılık sektöründe olduğu gibi vurgunun, soygunun mali yükünün çalışanların sırtına yıkan bir bütçe olacaktır. 2001 yılı bütçesi, gerçekten uygulanması durumunda, enflasyonu, milyonlarca insanı sefaletin pençesine iterek biraz daha düşüren bir bütçe olacaktır.
2001 yılı bütçesi, öyle planlandığı gibi, ekonomik gelişmenin –sanayi üretiminin seyrini belirlemeyecektir. Programla, büyüme oranını küçültmek, ithalatı azaltmak, iç talebi kısmak bir hayaldir. Bu alanda sermayenin nesnel yasaları geçerlidir ve bu yasalar, bütçe ile yönlendirilemez.
2001 yılı bütçesi genel çerçevesi ve bilindiği kadarıyla içeriği bakımından başta işçi sınıfı olmak üzere köylüleri (tarım, sübvansiyon sorunu), ücretli memurları, bir bütün olarak emekçi yığınları mücadeleye davet eden ögeleri çok belirgin olan bir bütçedir.