deneme

12 Eylül 2002 Perşembe

AMERİKAN EMPERYALİZMİNİN EKONOMİK KRİZDEN ÇIKMA ARAYIŞLARI

11 Eylül saldırısını bir kısım burjuva medya, insanlık tarihinin yeni bir miladı olarak lanse ediyor: 11 Eylülden önceki dünya ile 11 Eylülden sonraki dünya! Emperyalist burjuvazinin propagandasına inanacak olursak, dünyamız, 11 Eylülden sonra çok değişmiş. Değişimin kıstası konusunda fazla bir şey söylenmiyor, ama bütün söylemler, “terörizme karşı” mücadelede birleşiyor. Bu değişim bir milat olarak tanımlanır mı, bilmiyoruz, ama açık olan şu ki, Amerikan emperyalizmi, 11 Eylül saldırısını, “uluslararası terörizme karşı savaş” adı altında 21. yüzyıl jeopolitik anlayışını adım adım gerçekleştirmek, bu politikanın önünde engel olan emperyalist ülkeleri sindirmek ve “serseri devletler” diye tanımladığı ülkelere saldırmak ve antiemperyalist, antifaşist, devrimci ve komünist güçleri yok etmek için vesile olarak kullanmıştır ve kullanmaktadır.
Afganistan’ı işgal etmenin vesilesiyle Irak’a yeni bir saldırının vesilesi arasında hiçbir fark yoktur. Ama Afganistan’a saldırı dönemindeki dünya koşulları ile bugünkü, Irak’a yeni bir saldırının söz konusu olduğu dünya koşulları aynı değil. Aynı şekilde 1991’de Irak’a saldırı döneminin koşulları da artık yok. Amerikan emperyalizmi yalnız. İngiltere ve bir-iki soytarı devletin ötesinde destekten yoksun. Ama buna rağmen Irak’a saldırıda ısrarlı olmasının nedeni olmalıdır. Bunun iki nedeni var: Birincisi; Amerikan emperyalizmi Irak’a karşı yeni bir savaş vasıtasıyla içinde bulunduğu ekonomik krizden (fazla üretim krizi) çıkabileceğini sanıyor. İkincisi; Amerikan emperyalizmi, Balkanlarda ve Orta Asya’ya yönelik olarak Afganistan’da sağladığı kendi kontrolündeki “barış”ı, Ortadoğu’da da sağlamak ve böylece bilinen dünya enerji kaynaklarını ve bu enerjinin dünya pazarlarına sevkiyat hatlarını kendi kontrolü altında tutmak istiyor.
Birinci neden: 1991’de Irak’a karşı emperyalist savaş, Amerikan ekonomisinin 1990/’91-1994 dünya ekonomik krizinden nispeten erken çıkmasında önemli bir faktör olmuştu. Savaşın “katkı”sıyla Amerikan ekonomisi, dünya ekonomik krizinden 1992’de çıkarken, diğer emperyalist ülkeler; ABD’nin Almanya, Japonya gibi rakibi ülkeler, kriz içindeydiler. Bu iki ülkede ekonomi 1992/’93’te dibe vurmuştu (kriz, en derin noktasına ulaşmıştı). Irak’a karşı emperyalist koalisyon devletlerinin önde gelenleri, özellikle de bu iki ülke, savaşı finanse etmek için kendi paylarını ödemenin ötesinde, ABD’nin savaş koalisyonuna dayatmasının sonucu olarak, 53,9 milyar dolara varan savaş için mali yardımın da büyük bir kısmını ödemişlerdi. Savaşın gerçek masrafı yaklaşık 25 milyar dolardı. Buna rağmen ABD, sadece Almanya’da savaş masrafı olarak 18 milyar dolar almıştı. Bu savaş Amerikan emperyalizmi açısından “çok iyi bir ticaretti”!
Amerikan emperyalizmi Irak’a karşı yeni bir savaşla aynı olanaklara yeniden sahip olacağını ve bunun da ekonominin krizden çıkması için önemli bir faktör olacağını sanıyor. Ama İngiltere’nin ötesinde hiçbir ülke, ABD’nin 1991’deki oyununun kurbanı olmak, savaş üzerinden Amerikan ekonomisini desteklemek niyetinde olmadıklarını gösteriyorlar.
İkinci neden: Dünya çapında bilinen petrol rezervlerinin yüzde 60’ı ila yüzde 65’i Ortadoğu’da bulunuyor. ABD’nin bu bölgedeki petrole ihtiyacı yok. Onun sorunu veya Amerikan emperyalizmi açısından önemli olan, bölgedeki enerji rezervlerini kendi kontrolü altında tutabilmektir, rakip konumda olan emperyalist ülkelerin bu bölgede nüfuz sahibi olmalarını engellemek ve mevcut etkilerini de geriletmektir. Özellikle Rus, Çin ve Fransız petrol tekelleri, 1990’dan bu yana Irak rejimiyle milyarlarca dolarla ifade edilen petrol ve doğalgaz üretimi için anlaşmalar imzaladılar. Ambargodan kurtulmak için her fırsatı değerlendiren Irak rejim, açıktan açığa ambargoya karşı çıkan devletlere de ticari imtiyazlar veriyor. Bunun ötesinde geçen haftalarda Rusya ile Irak arasında 40 milyar dolar kapsamlı bir İşbirliği Anlaşması imzalandı. Rus sermayesi İran’da da faal. Bütün bu gelişmeler Amerikan emperyalizminin aleyhine. Irak’a uygulanan ambargonun kalkması durumunda Rus, Çin, Fransa petrol tekelleriyle yapılan anlaşmalar yürürlüğe girecek. Bu durumda ABD ve İngiltere kaybedecekler. Arap ülkelerinde de nüfuzu kırılan Amerikan emperyalizm, ne pahasına olursa olsun Irak’a karşı uygulanan ambargonun ve 1991 savaşının sonucu olarak ülkenin kuzey ve güneyinin askeri olarak kontrolünün devamından yana. Ancak bunun daha fazla uzatılamayacağını, her geçen günün kendi aleyhine olduğunu gören ABD, Irak’a karşı yeni bir savaşla bölgedeki konumunu güçlendireceğini, Irak’ta kendine hizmet edecek bir rejim kurarak bölgeyi Irak merkezli olarak kendi hegemonyasında tutacağını ve böylece emperyalist rakiplerini gerileteceğini sanıyor.
Irak’a karşı planlanan yeni emperyalist savaşın; Amerikan emperyalizminim savaşının “uluslar arası terörizme karşı savaş”la değil belirttiğimiz bu iki nedenle ilişkisi vardır.