Irak savaşının nedeni üzerine çok şey söylendi. Amerikan emperyalizminin özelikle petrol için savaştığı ve Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek istediği anlayışları vurgulandı. Irak’ın, bütün olarak Ortadoğu’nun, Amerikan emperyalizminin dünya hegemonyası için bir üs olduğu da söylendi. Bu anlayışların hepsi doğrudur. Ama bu savaş, herhangi bir emperyalist savaş, herhangi bir istila ve işgal değildi. Onu diğer bu tür savaşlardan ayıran ve Yeni Balkan Savaşlarıyla, Afganistan Savaşıyla eş anlamlı yapan birtakım özellikleri var. Bu savaşlar, uluslararası planda emperyalistler arası çelişkilerin en çok keskinleştiği üç alanda -Balkanlar, Ortadoğu ve Hazar Havzası/Orta Asya- sürdürüldü ve emperyalist ülkeler, askeri güçlerine dayanarak bu bölgelerde protektorat rejimleri kurdular/kuruyorlar. Bu bölgelerden ikisi, dünyanın en büyük iki enerji kaynağı. Bu nedenle önemli. Balkanlar ise, Amerikan emperyalizmi açısından olası petrol boru hattı (Kafkasya-Karadeniz-Bulgaristan) ve AB’nin, özellikle de Alman emperyalizminin yayılmasının önünü almak için önemli.
Bu çelişkilerin ve en güncel olarak da Irak Savaşının arka planına baktığımızda uluslararası tekellerin, Lenin’in deyimiyle „süper tekel“lerin kavgasını görmekteyiz.
Burada söz konusu olan, sıradan uluslararası tekeller değil. Dünya pazarındaki payıyla, sermayesiyle önde gelen uluslararası tekellerdir. Petrol sektöründe bu tekeller ve başka sektörlerde de önde gelen tekeller, sermaye ve üretimin uluslararası örgütlenmesinde söz sahibi olmak, bu örgütlenmeyi kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmek için kıyasıya rekabet içindeler.
Revizyonist Blokun ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasından ve dünya pazarının yeniden bütünlüklü olmasından sonra uluslararası tekeller, sermaye ve üretimin uluslararasılaşması ve uluslararası örgütlenmesi mücadelesini, o zamana kadar hakim oldukları dünya pazarının bir bölümünden (klasik kapitalist pazar) bütün dünyaya, dağılan SB’nin hakimiyet alanlarına da yayarak/yansıtarak şiddetlendirdiler. Böylece bu tekellerin dünya pazarı, dünya pazarlarına hakimiyet ufku, bütün dünyayı kapsamına alacak şekilde genişlemiş oluyordu. Öldürücü rekabet, bütünlüklü dünya pazarında en büyük pay için sürdürülmeye başlandı.
Bu mücadeleyi sürdürebilmek için uluslararası tekellerin esasen iki dayanak noktası vardı: Sermaye gücü ve emperyalist devletin desteği. Ekonominin diğer sektörlerinde olduğu gibi, petrol sektöründe de kapitalizmin tarihinde görülmemiş boyutlarda sermaye birikimine yönelindi. Bu alanda, ya en güçlü olmak gerekiyordu, ya da ilk 5-10 en güçlü arasında yer almak gerekiyordu. Aksi taktirde dünya pazarında pay kapma, payı elde tutma veya büyütme şansı hiç yok. Ama emperyalist devletin her türlü desteği olmazsa, olağanüstü boyutlardaki sermaye birikimi de pek fazla bir işe yaramıyor. (Bir de derler ki, uluslararasılaşmış sermayenin, uluslararası tekellerin, çok uluslu tekellerin vatanı yoktur!).
1990’da dünyanın en büyük 500 tekeli arasında 54 petrol tekeli vardı, bu sayı 2000’de 33’e düştü. Dünyanın en büyük 100 tekeli arasında 1993’te 11 ve 2000’de de 10 petrol tekeli vardı. Dünya pazarında en büyük paya sahip olmak veya bu payı korumak ve arttırmak için uluslararası tekeller, birleşmelere, hasmane devralmalara ve satın almalara yöneldiler. AMACO-BP, Exxon-Mobil, Total-Elf Aquitaine birleşmesi buna birer örnektir.
Petrolün ekonomide önemli olmaya başlamasından buyana, diyelim ki bütün 20. yüzyıl boyunca bu sektörde rekabet, sürekli İngiliz ve Amerikan tekelleri arasında yapılmıştı. Şimdi İngiliz ve Amerikan tekelleri başka ve saldırgan adaylarla karşı karşıyalar.
Total-Elf Aquitaine birleşmesinden doğan Fransız tekeli TotalFinaElf, 2000 yılı itibariyle dünyanın en güçlü 25 tekeli (19. sıra) ve en güçlü petrol tekelleri arasında (4. sıra) yer alıyor. Bunun ötesinde Çin ve Rus tekellerinin de saldırgan bir yükselişi söz konusu. Örneğin Çin ve Rus petrol tekellerinin saldırgan hızlı yükselişleridir. Örneğin Çin petrol tekeli Sinopec ve Çin Ulusal Petrol Şirketi (CNPC), 1995’te dünyanın en büyük 500’leri arasında yer alamazlarken 2000’de dünyanın en büyük 100 tekeli arasında Sinopec (45 milyar dolarlık cirosuyla) 68. ve CNPC de (42 milyar dolarlık cirosuyla) 83. sıraya yükselmişlerdi. İki dev Rus petrol tekelinin; Jukos ve Sibneft’in birleşmesiyle dünyanın dördüncü büyük petrol tekeli oluşmuş ve bu oluşum, petrol sektöründeki rekabet daha da keskinleştirecektir.
Bu tekeller arasındaki kıran kırana rekabet, herhangi bir ülke veya bölge pazarı üzerine değil. Arkadan gelenler, güçlenerek yükselenler, ilerleyebilmek için önlerinde duran engeli aşmaları gerekir. Yani dünya pazarında söz sahibi olanların paylarını elde etmeleri gerekir. Bu, uluslararasılaşmanın olmazsa olmaz koşuludur. Bu anlamda da Amerikan tekellerini zorlayan Fransız tekeli TotalFinaElf’tir.
Kendi açıklamasına göre bu tekel, petrol alanında Afrika’da ilk sırada, Ortadoğu’da da 2. sırada yer alıyor. İşlediği petrolün yüzde 30’unu Nijerya, Kongo, Angola, Gabun, Cezayir ve Libya gibi Afrika ülkelerinden, yüzde 18’ini de Oman, Katar, Iran, Jemen ve S. Arabistan gibi ülkelerden alıyor.
Irak savaşı öncesindeki durum şöyleydi: Fransa, Rusya ve Çin, Saddam rejimiyle kapsamlı petrol anlaşmaları imzalamışlardı. Bu ülkelerin ardında duran da bu tekellerdir. Ambargonun kalkması durumunda bu anlaşmalar yürürlüğe girecekti ve kaybedenler de doğrudan Amerikan ve İngiliz tekelleri olacaktı. Amerikan emperyalizmi ya savaşacaktı, ya da tekellerinin petrol sektöründe yenilgisini, bu sektörün başka ülke menşeli tekellere kaptırılmasına göze alacaktı. Saddam rejiminin devrilmesi, Amerikan petrol tekelleri için tek çareydi.
Amerikan emperyalizmi Irak’ı işgal ederek, diğer şeylerin yanı sıra petrol ganimetini de elde etti. Amerikan emperyalizminin, biz savaştık, Irak’ı da biz yeniden şekillendireceğiz demesinin ve bunun vurgulamasının altında yatan gerçeklerden birisi de, bizim petrol tekellerimiz bu savaşı kazandı anlayışıdır. Irak’ın işgaliyle savaş bitmiş olmuyor. Öldürücü rekabet devam edecektir.
Söz konusu uluslararası tekellerin gücü nedir de üzerinde bu kadar duruluyor deniyorsa: Dünya çapında sayıları 500 olan bu tekeller, sermayenin ve üretimin uluslararasılaştırılmasının ve uluslararası örgütlenmesinin motorunu oluşturmaktalar. Birçoğu, birçok devletten daha güçlüdür. Örneğin dünyanın en güçlü 100 ekonomisi arasında 29 uluslararası tekel vardır. Exxon/Mobil 206 milyar dolarlık cirosuyla dünyanın 45. güçlü ekonomisidir, Gerenal Motors 47. (ciro 185 milyar dolar), Ford 55 (ciro 170 milyar dolar), Daimler/Chrysler 56. (ciro 152 milyar dolar) sırada yer alıyorlar.
2000 yılı itibariyle bu 500 uluslararası tekelin toplam cirosu 14 trilyon dolardı. 2000 yılında dünya üretimi toplamı 30 trilyon dolardı. Bu değerin neredeyse yarısı bu 500 tekelin elinde.