deneme

23 Temmuz 2003 Çarşamba

NEYE KARŞI, KİME KARŞI MÜCADELE!



İşsizliğin kitleselleşmesinden ve kitlesel işsizliğin de kronikleşmesinden bu yana, özellikle emperyalist ülkelerde hükümetlerin işsizliğe karşı mücadelesi ayrı bir önem kazanmıştır. Özellikle geçen yüzyılın ‘80’li yıllarından bu yana gündemden hiç düşmeyen bu sorunun çözümü için çok sayıda yöntem geliştirilmiştir. Ama sonuç alınamamıştır. Bu yöntemlerden birisi de istatistik verilerle oynamak, var olanı yok saymak ve verileri işsizliğe karşı ne denli başarılı mücadele edildiğini göstermeye hizmet edecek biçimde düzenlemektir.

İş mucizesi” için model olarak gösterilen ABD, aslında verileri çarpıtmanın modelidir. Burjuvazinin işsizliğe karşı mücadelesi, işsizliği yok etmek mücadelesi değildir. Çünkü burjuvazi, işsizliğe karşı değil, işsizlere karşı mücadele etmektedir ve başarısının kıstası da ne kadar işsizi, işsiz statüsünden çıkarttığıyla ölçülmektedir.

İşsizlerin sayısını az göstermek için kullanılan yöntemlerden birisi, “çalışma mükellefiyeti” koşullarının ağırlaştırılmasıdır. İşsiz kalan, resmi yoldan iş bulma umudunu yitirdiği için ve koşullarının ağırlığından dolayı “çalışma mükellefiyeti” kategorisinden çıkmak istiyor. Böylece de devlet nezdinde işsiz olmaktan çıkmış oluyor.

ABD’de tutuklular da işsiz sayılmıyorlar. Bu ülkede çalışabilir nüfusun yüzde ikisinin hapishanelerde oldukları göz önünde tutulursa, bu rakamın işsizlik oranındaki yeri anlaşılır.
ABD’de resmi ve gerçek işsizlik oranları arasında uçurum vardır. Aşağıdaki veriler bu durumu göstermektedir.

Yıllar
Erkekler toplamı
Siyahlar
Beyazlar
resmi
Gerçek*
resmi
Gerçek*
resmi
Gerçek*
Resmi işsizlik oranı
1983
9,7
10,6
19,1
23,0
8,6
9,2
1985-1989
5,5
6,7
11,6
16,9
4,7
5,5
1990-1995
5,9
7,7
11,3
18,8
5,2
6,3
Gerçek işsizlik oranı
1983
29,4
29,9
39,5
41,7
28,3
28,6
1985-1989
26,2
27,0
34,0
37,0
25,3
25,7
1990-1995
27,0
28,1
34,3
38,5
26,2
26,8
*) resmi işsizlik+tutuklular
Kaynak: WSI, 8/2000, Syf., 546

Bu verilere göre çalışabilir olan Amerikalı erkeklerin 1990-1995 döneminde yüzde 5,9’u resmi işsiz. Bu kategoride olanların ise gerçekte yüzde 27’si işsiz.

Bunun ötesinde ABD, “sanayi ülkeleri” arasında en asosyal ve yoksulluk oranı en yüksek olan ülkedir. Örneğin 2002 verilerine göre (bekar, çocuksuz bir işçinin ortalama sosyal katkısı bazında) ABD’de sosyal katkı oranı yüzde 14. Bu oran Fransa’da yüzde 38, Almanya’da yüzde 34, Belçika’da yüzde 35. Bu katkıda işverenin payı ABD’de yüzde 7, Fransa’da yüzde 29, Almanya’da yüzde 17, Belçika’da yüzde 24.

ABD’de bütün işçilerin ancak yüzde 30 ila yüzde 40’ı işsizlik parası alabiliyorlar. Çalışanların önemli bir kısmı part-time ve süreklilik arz etmeyen işlerde çalıştıklarından dolayı yeterli gelir limitine ulaşamadıkları için sigorta sisteminden de dışlanıyorlar.
İşsizlik parası en son net ücretin ortalama yüzde 35’ine tekabül ediyor ve bu da en fazlasıyla 26 hafta ödeniyor. Bu süre bitince işçi, çıplak sefalete itiliyor. Çünkü işsizlik yardımı alma olanağı yok (Böyle bir sistem yok). Bu nedenle ABD’de en uzun işsizlik süresi en fazla 26 haftadır. ABD, uzun dönem işsizlik sorununun böyle çözüyor!

ABD’de sosyal yardım sınırlıdır ve koşulludur. Gençler (18 yaşı üstünde) ve yalnız yaşayanlar bazı koşullarda sosyal yardım alabilirler. Yardım, para biçiminde değil, eşya ve kupon biçiminde verilir.

Sosyal hakların sürekli tırpanlanması ve süreklilik arz eden baskılar, sonuç itibariyle 2 milyon yardıma muhtaç insanın istatistiklerden çıkartılmasını beraberinde getirmiştir. “Çalışma mükellefiyeti” koşullarında yaşamak istemeyen ve iş piyasasına entegre olmak isteyenlerin ekonomik durumu sürekli kötüleşmektedir. Bunlar, en fazlasıyla asgari ücret kategorisinde iş bulabiliyorlar (5,5-8 dolar). Kayıtlı çalışabilir nüfusun yüzde 10’u bu kategoride. Bunlar, gelirleri yaşamak için yeterli olmadığından dolayı yardım almak zorundalar. Bu türden yardım alanların oranı 1999’da yüzde 33’e ve aynı dönemde 12 eyalette yoksulluk sınırının altına düşenlerin oranı da yüzde 40’a çıkmıştır.

İngiltere’de de aynı yöntemler kullanılmaktadır. En “sosyal” ülkelerden Almanya’da da hükümet, sosyal ve iş yaşamını amerikanlaştırmak için yasalar çıkartmaktadır.