Ocak ayının ikinci yarısına forumlar damgasını vurdu. 16-21 Ocak arasında Hindistan’da birbirine alternatif iki forum düzenlendi. Dünya Sosyal Forumu (DSF) ve Mumbai Direnişi. Bunun ötesinde Dovas’ta (İsviçre) Dünya Ekonomik Forumu (DEF) ve buna alternatif başka bir forum gerçekleştiriliyor bu günlerde.
Davos’ta kapitalist dünyanın özellikle ekonomi ve politika alanında elit tabakası 1971’den beri her yıl toplanıyor ve dünya ekonomisi ve politikası üzerine görüş teatisinde bulunuyor ve ticari işler yürütüyor. Bu seferki Davos toplantısına Irak savaşı ve dünya ekonomisinin durumu gölgesinde girildi. Bu seferki toplantıya 99 ülkeden 1400 top-menajer, 750 politikacı ve 300 gazeteci katılmakta. Öncelikle DTÖ’nün sorunları, Cancun’da sonuçlandırılamayan sorunlar ele alınacak. Geçen yılın Eylül ayında Cancun’da düzenelenen DTÖ konferansında ulusal pazarların yabancı sermayeye açılması, ihracat sübvansiyonları gibi sorunların halledilememesi nedeniyle sonuçsuz kalmıştı. Davos’ta bu sorunun çözümlenmesi için ön çalışmalar yapılacak ve bu arada “gelişen ülkelerin” de dünya ticaretinde zarar görmemeleri için birkaç “güzel” söz saf edilecek. Tabii ki kapalı kapılar ardında uluslararası tekellerin çıkarlarının en iyi bir şekilde savunulması için strateji oluşturulmaya çalışılacak ve aktüel dünya politikası üzerine görüşmeler yapılacak. Bunun ötesinde ülkeler ve işletmeler bazında ticari bağlantılar kurulacak.
Nestlé, Coca-Cola, Siemens, IBM gibi tekellerin sponsorluğunu yaptığı DEF’na katılmak isteyen her firma en azından 30 bin İsviçre Frankı ve her katılımcı kişi de14 bin İsviçre Frankı ödemek zorunda.
Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’na alternatif forumun bu sene beşincisi düzenlenmekte. Buna “Davos’a Karşı Kongre” deniyor. “DEF’nun “Güvenlik ve Gelişme İçin Ortaklık” ana temasına karşısına alternatif Kongre, “toplumun gözü Davos“ta anlayışıyla çıkıyor. İsviçre örgütlerinden “Bern Açıklaması” ve “Pro Natura” tarafından düzenlenen bu forumun ana teması, “tekellerin kontrol edilmesi”dir. Bu alternatif forum kendisini “küreselleşmeye eleştirel tavır alanların düğüm noktası” olarak tanımlıyor.
Bu Konferansının koordinatörü Matthias Herfeldt, “hükümetlerin görevi büyük işletmeleri ortak olarak görmektir. Demokratik seçilmiş politikacılar, kurallar koymalılar ve işletmeler de toplumun çıkarı için bu kurallara uymalıdır” anlayışını savundu. Yani DSF ve Avrupa Sosyal Forumu’nda (ASF) dile getirilen talepler burada da dile getirildi.
Mumbai (DSF) toplantısı, „rezonansı olan bir başarı“ olarak değerlendiriliyor. „Dünya çapında bazı en aktif siyasi ve sosyal hareketlerin üyelerini, politika, ekonomi ve kültür alanlarında önde gelen çok sayıda şahsiyetleri bir araya getirdiği ve hepsinin de başka bir dünya olasıdır da birleştikleri“ tespiti yapılıyor.
Bu seferki DSF’nda da daha öncekilerden farklı olmayan konular ele alındı. Tek farkla, her sosyal forum döneminde aktüel olan dünya çapındaki gelişmeler önplana çıkartıldı. Bu sefer de ağırlık noktası Irak’ın işgali ve işgale karşı tavrın ne olacağıydı.
130 kadar ülkeden 2500 örgütün katıldığı bu forumda mücadelenin nasıl yürütülmesi gerektiği üzerine tartışmalar yapıldı. Militan mücadele sürdürülmesini savunanların yanı sıra zoru reddedenler, salt „barışçıl“ mücadeleden yana olanlar arasında tartışmalar sürdürüldü. Bütün kıtalarda DSF’nun ve sayıları onbinlerle ifade edilen „Hükümet Dışı Örgütler“inin faaliyetlerinin etkisi üzerine de tartışıldı.
“The Hindu” gazetesinin tespitine göre DSF, katılımcılara, „tecrübelerin teati edildiği ve yeni düşünceleri oluşturulduğu bir olanak sağlamaktadır“.
Hint yazar Arundhati Roy, konuşmasında Batılı antiküreselcileri adres olarak göstererek „içi boşaltılmış başka bir dünya olasıdır”ı bir kenara bırakmayı ve „antiemperyalist direnişin küreselleştirilmesi“ için mücadele edilmesi gerektiğini dile getirdi. Roy’un emperyalizme karşı mücadele anlayışıyla DSF’nun emperyalizme karşı mücadele anlayışı arasında büyük fark var. Gerek ASF ve gerekse de DSF, haklı ve haksız savaş arasında ayrım yapmamakta, sadece aktüel savaş durumunda protestoyu yeğlemekte, emperyalist işgal ve saldırganlık onu pek ilgilendirmemekte. Roy, bu konuda DSF ve ASF’nun acınacak halini gözler önüne sermiştir.
Pasifistler Roy’un konuşmasına tepki vermekte gecikmemişler ve özellikle Attac çevreleri militan direnişi reddederek, „barışçıl“ mücadeleden yana olduklarını açıklamışlardır.
Böylece Irak’taki direniş karşısındaki tavır, dünya sosyal forum hareketinin değişim iradesi konusunda belirleyici önemi olan bir kıstas olmuştur.
Mombai’de sosyal forumun geleceği, takip edilmesi gereken yol üzerine de strateji tartışmaları yapılmıştır. Böylece emperyalist küreselleşmeye karşı tavır sorunu akademik bir sorun olmaktan çıkmış ve sosyal forumun geleceğini ilgilendiren bir sorun olmuştur.
Mumbai Resistance:
Dünya Sosyal Forumu’na örgütsel bir yapı vermek istemeyenler, Mevlana tarzıyla herkesi çağıranlar, ayrılık olmasın diye ideolojik-teorik tartışmaları bastıranlar, bu forumda ektiklerini biçmiş oldular. Kaçınılmaz olan ayrışma gerçekleşti. Mevlana olmak istemeyenler ve siyasal mücadelede strateji arayanlar, emperyalizme ve özellikle de Amerikan emperyalizmine karşı ortak hareket etmeyi doğru bulanlar ayrı bir sosyal forum düzenlediler. 217 örgütün oluşturduğu "Mumbai Resistance 2004".
Dünya sorunlarının, emperyalist küreselleşmenin, neoliberalizmin; bir bütün olarak kapitalist-emperyalist hâkimiyet, talan ve sömürü sorunlarının tartışılması için gerçekleştirilen forumumlar, adeta bir moda oldu. Ama moda, bilindiği gibi geçiciliğin de ifadesidir.
DSF, Davos’a alternatif olarak oluşturulmuştu. İsviçre’de beş seneden beri Dünya Ekonomik Forumu’na (Davos) alternatif başka bir forum düzenleniyor. Böylece, Davos’a, DEF’na karşı düzenlenen iki ayrı forum söz konusu oluyor.
Açık ki DSF, ona umutla bakan yığınların beklentilerini karşılayamadı, onları emperyalist küreselleşmeye, emperyalist savaşa ve saldırganlığa karşı örgütleyerek seferber edemedi. Aslında DSF, kendisine umutla bakan yığınları örgütlü mücadelede seferber etmemek için elinden geleni yaptı. Sonucu ortada: DEF’na alternatif olarak oluşan DSF, kendi içinde kendine alternatif başka bir forumun oluşmasına neden oldu.
DEF(Davos): emperyalizmi, emperyalist küreselleşmeyi, neoliberalizmi temsil ediyor.
DSF: Davos’a (DEF’na) alternatif, reformist ve pasifist çizgide emperyalist küreselleşmeye, neoliberal dayatmalara karşı mücadele ediyor.
"Mumbai Resistance 2004": DSF’na alternatif. Emperyalist küreselleşmeye karşı mücadelenin, antiemperyalist mücadelenin dünya çapında örgütlenmesinden ve her türden yöntem kullanılarak mücadele edilmesinden yana.
ASF: Avrupa eksenli DSF. Duruş bakımından DSF’nun aynısı. Onun içinde de tartışmalar, ayrılma, alternatif olma çalışmaları devam ediyor.
DSF ve ASF, reformist-pasifist burjuva, küçük burjuva kesimlerin emperyalizm, neoliberalizm ve emperyalist küreselleşme karşısındaki siyasi duruşlarını, mücadele anlayışlarını temsil ediyor ve “sosyal devlet” anlayışını, kapitalizmin reforme edilebileceğini savunuyor.
"Mumbai Resistance 2004": Daha ziyade küçük burjuvazinin radikal kesimlerini temsil ediyor ve emperyalizme karşı mücadelede bütün yöntemlerin kullanılmasını ve bu mücadelenin uluslararası çapta örgütlenmesini savunuyor.
DSF’nda, ASF’nun siyasal ağırlığından dolayı olsa, Bush’a karşı, yani Amerikan emperyalizmine karşı bileşildi ama AB’den pek söz edilmedi.
"Mumbai Resistance 2004": Irak işgalinden ve direnişinden dolayı Amerikan emperyalizmi ön plana çıkartılsa da, genel olarak emperyalizme karşı mücadele esas alındı.
Bu sosyal forumlarda (DSF+ASF+"Mumbai Resistance 2004"), emperyalizmin, neoliberalizmin alternatifi olarak sosyalizm önplana çıkartılmadı.
Dünya çapında komünist güçlerin bu sosyal forumlara ilgi göstermemeleri veya yeterli ilgi göstermemeleri, bu alanların reformist-pasifist ve radikal küçük burjuvazi tarafından kürsü olarak kullanılmasını kolaylaştırdı. Dünya çapında komünist güçlerin örgütsel birliğinin sağlanmamış olması, bunun ötesinde en azından bu forumlar bazında ortak hareket etme durumunun da olmaması, bu güçlerin istedikleri gibi at oynatmalarını kolaylaştırdı.
1968’de sıkça kullanılan bir slogan vardı: “Koş yoldaş, eski dünya geride kalmıştır!”. Şimdi ise şöyle deniyor: “Takvimsel olarak sokağa çık vatandaş, yeni bir dünya olasıdır!”.