Dışa karşı transatlantik ilişkilerinde gıpta edilecek bir iyimserlik, coşku havası yansıtılıyor. ABD Başkanı G.W. Bush, geçen Salı günü Brüksel’de NATO’yu “dünya tarihinin en başarılı ittifakı” olarak tanımladı. Avrupa, NATO’nun çabalarından dolayı yeniden birleşmiş ve bugün de barış içinde yaşıyormuş! Bu çaba, özgürlük için önemli bir adımmış ve 26 NATO ülkesi arasında da sağlıklı bir diyalog varmış. Bunun ötesinde bugün neredeyse bütün NATO ülkeleri Irak’ta eğitim misyonuna katılıyorlarmış. Ama en büyük katkının, “oraya, Irak’a asker göndermek ve ölmek”miş.
Dış görünüş, atmosfer fevkalade. Ama meselenin özünde; ABD ve AB arasındaki ilişkilerde olumlu bir gelişme yok. Her iki taraf da görüşlerinde ısrarlı. Avrupa kamuoyuna belli bir yumuşamanın olduğunu yansıtmak demagojiden başka bir şey değil.
NATO’nun eski Genel Sekreteri ve bugün de AB’nin Dış Ve Güvenlik Politikası Yüksek Komiseri olan J. Solana, namı diğer „Mr. GASP“, ABD ve AB arasındaki sorunları ve çelişkileri en iyi tanıyan adreslerden birisi. Pazartesi günü „International Herald Tribune“de yayımlanan bir söyleşisinde „Mr. GASP“, oldukça kötümserdi. Sadece Irak ile ilgili olarak değil, genel olarak, „transatlantik ortaklığının yeteneklerinden“ şüphe ediyordu. İran sorununda bir sonuca varılacağından şüphe ediyordu. Öyle ki, „ortaklığı“ güçlendirmek için, kendisine şaşkın şaşkın bakan Amerikalılara „erken uyarı sistemi“ kuralım önerisi yapıyordu.
AB’nin dış politikasını dillendiren Solana’ya göre AB açısından Irak sorunu henüz sonuçlanmamıştı. ABD’nin tavrından dolayı, Ortadoğu’da hemen her devlet ve hükümet başkanının „panik“ içinde olduğunu vurguluyordu.
Amerikan emperyalizminin sözcüleri NATO’yu Amerikan çıkarları için „daha güçlü, daha yararlanabilinir ve daha aktif“ konuma getirmek isterlerken, AB’nin sözcüleri „ortaklığın“ kurallarına riayet edilmesini umuyorlar.
Bush, bu ziyaretinde bir tarafta İran sorununda diplomasiye önem vereceklerini açıklarken, diğer taraftan da İran ve Suriye’ye saldırıda yer alacak Cowboy ülkeler arıyor, Avrupalı dostlarını yokluyor.
Amerikan emperyalizminin BOP anlayışı, bunun bir parçası olarak İran’a saldırı planları, 1996’da hazırlanan savaş senaryosuna tamı tamına uymaktadır. „Temiz Bir Kopartma: Bölgenin Güvenliği İçin Yeni Bir Strateji“ adı altında bugünkü ABD Başkan yardımcısı D. Cheney ve R. Perle, D. Feith ve D. Wurmer’in katılımıyla hazırlanan stratejiye göre Ortadoğu’nun altı üstüne getirilecek; Amerikan emperyalizmine, Amerikan çıkarlarına düşman tavır alan rejimler ve bu çıkarların gerçekleştirilmesinde yeteneksizlik sergileyen „dost“ rejimler de devrilecek. Bu stratejide İsrail’e büyük görevler düşmekte. İsrail-Filistin görüşmeleri (Oslo) kesilecek, İsrail, Irak, İran, Suriye’ye düzenlenecek saldırlar ve işgalle bu ülkelerde rejim değişikliği sağlanacak. Bu stratejiye göre şimdi sırada İran ve Suriye var.
AB’nin Amerikan emperyalizminin askeri yetenekleri ve imkanları karşısındaki ezilmişliği; ABD-AB arasındaki güç dengesinde ABD’nin ağırlığı Jacques Chirac gibilerini yaltakçılık yapmaya yöneltiyor. ABD ile ortak bir açıklamaya Bush’un evet demesi başlı başına bir başarı olarak Avrupa kamuoyuna yansıtılıyor. Bush ise, Jacques Chirac’ı çiftliğinize davet edecek misiniz sorununa „iyi bir Cowboy arıyorum“ diye cevap veriyor.
Evet burjuva diploması ikiyüzlülüğü Avrupa kamuoyunun bir kısmında ABD ve AB arasındaki rekabetin “dostluk”, “ortaklık” ilişkisi olarak algılanmasına hizmet edebilir. Ama Amerikan emperyalizmi, savaş ve işgal çizgisinde devam etmeye kararlı olduğunu göstermektedir. Bu tavır karşısında AB ve önde gelen emperyalist ülkeleri çaresizlik sergilemekten öte bir şey yapacak durumda değiller.
Amerikan emperyalizmi jeopolitikasının temel özelliklerinden birisi, 21. yüzyılda, en azından bu yüzyılın ilk yarısına kadar yegane dünya hegemon gücü olarak kalmak için mevcut ve potansiyel rakiplerin gelişmesini, ABD ile hesaplaşacak derecede güçlenmesini engellemektir. Bu nedenle ABD, bir taraftan erken davranarak stratejik alanları işgal ediyor, rakiplerini bu alanlardan dışlıyor, diğer taraftan da kendi çıkarları için savaşacak Cowboy’lar arıyor. Amerikan emperyalizmi, AB’yi de Cowboy olarak görüyor, en azından Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ı böyle görüyor.
2004 yılının sonunda Time dergisi Bush’u „2004 yılının adamı“ seçti. Bush, „tavizsiz önderlik stili“nden dolayı yılın adamı seçilmiş. 1938’de de Hitler yılın adamı seçilmişti. Her ikisinin belirgin özelliği, ortak yönü, işgal ve dünya hegemonyası için savaştı. Hitler’in sonu biliniyor. Bush’un akıbetinin ne olacağı henüz bilinmiyor, ama Irak halkının direnişi bu akıbetin nasıl olacağını gösteriyor.