NATO, çözümü zor sorunlarla karşı karşıya olduğu, üyesi ve üyesi olmayan emperyalist ülkeler arasındaki çelişkilerin keskinleştiği bir süreçte “tarihin en büyük” toplantısını gerçekleştiriyor Bükreş’te.
NATO’nun bu zirvesinde Taliban’a karşı mücadeleye daha çok müttefik ülkenin katılması, katkı sunması çağrısı yapılacaktır. Bu ülkeler arasında Türkiye de var.
Bu zirvenin diğer önemli bir gündemini de ittifakın genişlemesi sorunu oluşturmaktadır. Arnavutluk ve Hırvatistan’ın NATO’ya katılmalarında herhangi bir sorun yok. Ama Makedonya’nın üyeliğine Yunanistan, devletin ismini kabul etmediği için karşı çıkmaktadır. Esas sorun Gürcistan’ın ve Ukrayna’nın üyeliğinden kaynaklanmaktadır.
Bu her iki ülkenin üyeliğini ABD destekliyor. Ama NATO içinde birçok ülke de desteklemiyor. Bu ülkeler, başta da Almanya, Gürcistan ve Ukrayna’nın üyeliğinin Rusya için bir kışkırtma, ağır bir provokasyon olacağını öne sürüyorlar. Özellikle Ukrayna’nın üyeliğine karşı Rusya’nın tepkisi, ABD-Rusya arasındaki ilişkilerin daha da gerilmesinde bir kırılma, sıçrama noktası oluşturabilir.
Zirvenin bir diğer gündemi de füze savunmasıdır. ABD, bu sistemi Orta ve Doğu Avrupa’da konuşlandırmak için destek arayışlarını sürdürecektir. Bunun yanı sıran NATO’nun kendi füze savunma programını geliştirme projesi de bu zirvede ele alınacak.
Bu NATO zirvesine ABD-Rusya, ABD-AB, AB-Rusya arasındaki çelişkiler damgasını vuracaktır. Amerikan emperyalizmi bir taraftan Ukrayna ve Gürcistan gibi yeni NATO üyeleriyle Rusya’yı çembere almaya devam ederken, diğer taraftan da Arnavutluk, Hırvatistan ve Makedonya’nın üyeliğiyle de Avrupa’da AB ile daha elverişli rekabet koşulları oluşturmak istemektedir. Ukrayna ve Gürcistan’ a ittifaka katılım için yol haritası özelliğindeki Üyelik Eylem Planı (MAP) ile üyelik yolunun açılması, Amerikan emperyalizminin bu iki ülkede Rusya’ya karşı şimdikinden daha kapsamlı konuşlanması ve Kafkaslardaki ve Orta Asya’daki gelişmelere bu cepheden de hareket ederek müdahil olması anlamına gelir. Orta Asya ülkelerindeki askeri varlığının sorunlu olması ve geri çekilme durumu, bu ülkelerin üyeliğiyle kapatılmaya çalışılmaktadır.
AB, Rusya ile ilişkileri germemek için ve aynı zamanda bu ülkelerin üyeliğiyle NATO çerçevesinde Amerikan emperyalizmini askeri olarak da bu bölgelere taşımamak için Ukrayna ve Gürcistan’ın üyeliğine soğuk bakmaktadır. AB’nin, aralarında Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya gibi üyelerinin de bulunduğu toplam 12 üyesi bu ülkelerin üyeliğine soğuk bakmaktadır. Bu iki ülkenin üyeliği ve ABD’nin askeri olarak da bu ülkelere yerleşmesi AB’nin bu alanda Rusya’ya ve ABD’ye karşı rekabetini zorlaştırıcı bir rol oynayacaktır.
Rusya’nın ise soruna bakışı Putin tarafından uzun zamandan beri dile getirilmektedir. Füze kalkan sisteminin Çek Cumhuriyetine ve Polonya’ya konuşlandırılması da aynı sorunun; Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO’ya üyelik sorununun bir parçasıdır. Rusya ABD’nin kendini çembere almaya çalıştığından hareketle onun bu türden faaliyetlerine karşı çıkmaktadır.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un "En ciddi sorun, Gürcistan ile Ukrayna'nın utanmazca NATO'ya itilmesi. Washington eski Sovyet topraklarına giderek daha fazla aktif biçimde sızıyor. Bunun en vurucu örnekleri de Ukrayna ile Gürcistan"dır açıklaması Rus emperyalizminin soruna bakışına yeteri kadar açıklık getirmektedir.
Rus emperyalizmi, Amerikan emperyalizmini bu konularda yalnız bırakmak ve Bükreş’te tecrit etmek için sorunlara ılımlı yaklaşacağı, uzlaşma yolları arayacağı sinyalleri vermektedir. Böyle bir taktikle NATO’nun AB üyelerini kazanmaya çalışmaktadır. Ama ne Almanya ve ne de Fransa, bu zirvede ABD ile çelişkilerini önplana çıkartarak Rusya’nın yanında tavır alacak durumda değildir. Özellikle, ABD’ye yeniden yakınlaşmaya ve yeniden NATO’ya tam üye olmaya çalışan ve Afganistan’a asker göndermeyi kabul eden Fransa’dan açık anti-amerikancı bir tavır beklenemez.
Amerikan emperyalizminin, AB çerçevesinde de olsa kendi nüfuz alanı olarak gördüğü alanlarda yayılmasını engellemeye çalışan Alman emperyalizmi, Rusya’nın çıkarlarını, tedirginliğini dikkate almalıyız taktiğine göre hareket edecektir.
Fransa ise taktiksel olarak bu ülkelerin üyeliği konusunda aktif olmayacak ve karşı olmasına rağmen ses çıkartmamayı tercih edecektir. Fransa, tavrının, günümüz koşullarında ABD’ye karşı mücadele etmemek, ama bunun aynı zamanda Rusya’nın baskısına, taleplerine boyun eğmek anlamına gelmediği biçiminde anlaşılmasını istiyor.
Bu nedenlerden dolayı Bükreş zirvesinde AB’nin ABD’ye, NATO’nun genişleme planlarına karşı bir ayaklanmasını beklemek abartı olur.
Bükreş toplantısının gündemi her ne kadar bu konulardan oluşuyorsa da NATO’nun sorunu oldukça stratejik içeriklidir ve kapsamlıdır. Her şeyden önce NATO’nun istikrarlı olup olmadığı, güven verip vermediği sorgulanmaktadır. Afganistan direnişi NATO’da bu sorunun sürekli gündemde olmasını sağlamaktadır.
Bazen dile getirilse de açıkça konuşulmayan, ama bilinen gerçek, NATO üyeleri, özellikle de önde gelen emperyalist üyeleri veya ABD, AB arasında bu ittifakın amaç ve geleceği hakkında derin farklı görüşlerin olmasıdır. Sovyetler Birliği, Revizyonist Blok ve Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra NATO, sürekli bir ortak strateji arayışı içinde olmuştur. Genel söylemlerin ötesinde ortak bir stratejisinin olmayışı Ukrayna ve Gürcistan’ın üyelik sorununda açığa çıkıyor. Önde gelen üyeler bu ülkelerin üyeliğini kendi çıkarları temelinde ele alıyorlar. Bükreş’te bu sorun hangi kapsamda ele alınır, bunu göreceğiz. Ama açık olan şu ki, Amerikan emperyalizmi kendi “önleyici saldır savaşı” konseptini NATO’ya dayatmaktadır. ABD, NATO üzerinden BM ve AB’yi de söz konusu konseptine dâhil ederek hareket etmektedir. NATO’nun Almanya, Fransa gibi önde gelen üyeleri bunu kabul etmiyorlar ve AB’nin kendi ordusunu kurması için mücadele ediyorlar.
ABD-AB arasındaki dünya pazarları için rekabetin, her iki taraf arasındaki çelişkilerin keskinleşmesi NATO’yu ya dağılmayla ya da AB’nin ayrılmasıyla salt ABD güdümlü bir ittifaka dönüşmekle karşı karşıya bırakmaktadır. NATO’nun esas sorunu budur.