deneme

27 Kasım 2009 Cuma

KAPİTALİZMİN ALTERNATİFİ SOSYALİZMDİR (IV)





Sosyalizm ütopya/hayal değildir, erişilemez değildir.
Kapitalizmde imkansız olan sosyalizmde mümkündür.
Sosyalizm zaferdir, kapitalizmin yegane alternatifidir.
Kapitalizmin alternatifi sosyalizmdir'in bu (sonuncu) makalesinde ekonomide ve toplumsal yaşamın bir çok alanında kapitalizm-sosyalizm karşılaştırması yapacağız.

Ekonomi alanında:
Sovyet sanayi, sanayinin yapısı bakımından dünyanın en modern sanayi konumuna gelmiş, Sovyet ekonomisinde üretimin yapısı temelden değişmişti. Örneğin ekonomide bütün brüt üretimde sanayinin payı, 1929'da yüzde 54,5'ten 1940'ta yüzde 80,6'ya çıkarak devasa bir gelişme göstermiş; sosyalist sanayide devrim gerçekleştirilmişti. Ağır sanayinin toplam sanayideki payı bakımından SB, dünyada birinci konumdaydı. Aynı dönemde, örneğin 1929'da, ABD toplam sanayi üretiminde ağır sanayinin payı yüzde 54,5; Almanya'da yüzde 55,9; Fransa'da yüzde 41 (1926) ve İngiltere'de de yüzde 54 (1924) oranındaydı.

Sovyet sanayi üretiminde makine üretiminin payı 1929'da yüzde 11,2'den 1940'ta yüzde 31 oranına çıkarken, aynı oran ABD'de 1929'da yüzde 19,3'ten 1935'te yüzde 17,6'ya düşüyordu. Almanya'da bu pay 1935'te yüzde 14,6; Japonya'da yüzde 10,6; İngiltere'de 16,2; Fransa'da yüzde 7,4 ve İtalya'da da yüzde 7,1 oranlarındaydı (1).

Sovyet sanayi oldukça moderndi. Örneğin 1935'te ABD'de metal işleyen sanayi teçhizatı 10 seneden daha yaşlıydı. SB’nde ise metal kesen bütün torna tezgahlarının yüzde 60'ı 6 seneden daha gençti.
İkinci Beş Yıllık Planın sonuçlarını özetleyen XVIII. Parti Kongresi'nde şu tespit yapılıyordu:
"SSCB, ekonomisini ve savunmanın bütün ihtiyaçlarını bütün gerekli teknik donatımla sağlayan ekonomik açıdan bağımsız bir ülkeye dönüşmüştür."

Sosyalist sanayileşme, emekçilerin maddi ve kültürel yaşam seviyesini giderek yükseltmiş, bütün ihtiyaçlar karşılanır olmuştur.

Ulusal gelirin toplam kapsamı açısından (yüzde olarak):
SSCB'nde toplam ulusal gelir 1913'e göre 1929'da 1,4; 1932'de 2,2; 1937'de 4,6; 1940'da 6,1; 1950'de 10; 1953'de 13,7; 1955'te 17,2 ve 1956'da da 19,1 misli artmıştı.
ABD'de toplam ulusal gelir 1913'e göre 1929'da 1,5; 1937'de 1,4; 1940'da 1,6; 1950'de 2,3; 1953'de 3; 1955'te 3,1 ve 1956'da da 3,2 misli artmıştı.1932'de ise 1913'e göre yüzde 9 oranında mutlak azalmıştı.
İngiltere'de toplam ulusal gelir 1913'e göre 1929'da 1,1; 1932'de 1,1; 1937'de 1,3; 1940'da 1,5; 1950'de 1,7; 1953'de 1,7; 1955'te 1,8 ve 1956'da da 1,9 misli artmıştı.
Fransa'da toplam ulusal gelir 1913'e göre 1929'da 1,4; 1932'de 1,2; 1937'de 1,2; 1940'da 1; 1950'de 1,4; 1953'de 1,5; 1955'te 1,7 ve 1956'da da 1,8 misli artmıştı (2- Küsurları yuvarladık).

Veriler her şeyi gösteriyor; bu dönem içinde SSCB'nde ulusal gelirde devasa bir artış söz konusuyken, kapitalist dünyanın önde gelen emperyalist ülkelerinde tam tersi bir durum görülmektedir. Aynı paralelde bir gelişme kişi başına ulusal gelirin gelişmesinde de görülmektedir.
Hem toplam ulusal gelirin kapsamı hem de kişi başına ulusal gelirin artış hızı bakımından SB, kapitalist dünyanın önde gelen ülkelerini karşılaştırılamayacak derecede geride bırakmıştır.

Sosyalist ekonomi sistemi hızlı sanayileşme demektir:
Dünya sanayi üretimi bakımından:
1929-1932 dünya krizi döneminde 1929'a göre 1933'te sanayi üretimi ABD'de yüzde 46,2; İngiltere'de yüzde 16,2; Almanya'da yüzde 40,2 ve Fransa'da yüze 30,9 oranında mutlak gerilerken SB'nde yüzde 84,7 oranında artmıştır.

Sanayi üretimi 1913'e göre hesaplandığında daha vahim bir durum ortaya çıkıyor: Sanayi üretimi 1932'de 1913'deki seviyesinden ABD'de yüzde 8,6; İngiltere'de yüzde 17,5; Almanya'da 32,4; Fransa'da yüzde 3,9 oranında mutlak olarak daha geriydi. Ama aynı dönemde Sovyet sanayi üretimi yüzde 359 oranında; 3,5 misli artmıştı.

Tekil ülkeler bazında:
SSCB’nde toplam sanayi brüt üretimi 1913’e göre 1956’da 30, 1917’ye göre 1956’da 42 misli; aynı dönemde üretim araçları üretimi 67 ve 83 misli ve tüketim araçları üretimi de 12 ve 18 misli artmıştır.
SSCB'nde toplam sanayi üretimi 1917'ye göre 1928'de 1,9; 1940'da 11,9; 1945'te 11; 1956'da da 42,3 misli ve büyük sanayi üretimi de 1928'de 2,4; 1940'da 18,8; 1945'te 17,4 ve 1956'da da 69,6 misli artmıştır.
ABD'de toplam sanayi üretimi 1917'ye göre 1928'de 1,3; 1940'da 1,6; 1945'te 2,3 ve 1956'da da 3,5 misli artmıştır.
İngiltere'de toplam sanayi üretimi 1917'ye göre 1939'da 1,4; 1946'da 1,4 ve 1956'da da 2,1 misli artmıştır. 1928'de ise 1917'deki seviyesini önemsiz oranda aşmıştır.
Fransa'da toplam sanayi üretimi 1917'ye göre 1928'de 2,3; 1939'da 2; 1946'da 1,5 ve 1956'da da 3,2 misli artmıştır (3- Küsurları yuvarladık).

Asırlık tecrübe ve gelişmeye sahip kapitalizm ile 39 senelik bir sürece sahip sosyalizmin gelişmesini bu verilerde görüyoruz. Sonuç itibariyle toplam sanayi ABD'de 3,4; İngiltere'de 2,1 ve Fransa'da 3,2 misli büyürken, bu büyüme SSCB'de toplam sanayi açısından 42,2 ve büyük sanayi açısından da 69,5 misli olmuştur.

Bolşevik sanayileşme politikası sonucunda Sovyet sanayinin Avrupa ve dünyadaki konumunun tamamen değiştiğini aşağıdaki verilerde görüyoruz:

Sovyet sanayisinin konumu (4):

Böylelikle bütün dünya, sosyalizmin inşa edilip edilemeyeceğini, bir ütopya olup olmadığını gördü. Sovyetik sanayileşme yöntemiyle 1913'lerde dünyada ve Avrupa'da 4. ve 5. sıralarda olan bir ülke, 40 sene sonra 1. ve 2. sıralara geldi.
Sosyalizm toplumun sınıfsal yapısının değişmesi demektir!

Sosyalizm sömürücü sınıfların; burjuvazinin ve toprak beylerinin örgütlü sınıf olarak tasfiye edilmesi demektir. Sosyalist toplum, ilişkileri dostça olan; birbirleriyle uzlaşmaz çelişki ve ilişki içinde olmayan sınıflardan; işçi sınıfından, emekçi köylülerden ve aydınlardan oluşur. 1956 yılı başı itibariyle SB'nde aileleriyle birlikte işçi ve ücretli memur sayısı yaklaşık 117 milyon; yine aileleriyle birlikte kolhoz köylülerinin ve kooperatiflerde örgütlü üreticilerin sayısı 82 milyon ve aileleriyle birlikte bireysel köylülerin ve kooperatiflerde örgütlenmemiş üreticilerin sayısı da yaklaşık bir milyondu.
Yukarıdaki veriler 1930'lu yılların ikinci yarısından itibaren ara sosyal tabakaların da eridiğini ve ekonomik yaşamda Sovyet toplumunun ezici çoğunluğunun işçi sınıfı ve emekçi köylülerden oluştuğunu göstermektedir.

Emeğin verimliliği artmaksızın sosyalizm mümkün olamaz!
Emeğin verimliliği, yeni toplum düzeninin zaferi için son kertede en önemli, en belirleyici olandır” (Lenin).
Kolhoz ekonomisi sanayi hariç 1956'da sanayide emeğin verimliliği 1928'e göre 7,26 misli; 1940' göre 2,12 misli ve 1950'ye göre de 1,5 misli; inşaat ve montaj işlerinde verimlilik aynı dönemlerde 4,8, 1,9 ve 1,5 misli ve demiryollarında keza aynı dönemlerde 4,5, 1,7 ve 1,5 misli artmıştı.

SSCB'nde sanayide iş verimliliği 1913'e göre 1928'de 1,2; 1937'de 3,2; 1940'da 4,2; 1950'de 5,8 ve 1956'da da 9 misli artmıştır.
ABD'de sanayide iş verimliliği 1913'e göre 1928'de 1,3; 1937'de 1,4; 1940'da 1,5; 1950'de 1,6 ve 1956'da da 2,2 misli artmıştır.
İngiltere'de sanayide iş verimliliği 1913'e göre 1928'de yüzde 6 oranında mutlak gerilemiş; 1937'de 1,1 misli; 1938'de ancak yüzde 5 oranında; 1950'de 1,2 ve 1956'da da 1,4 misli artmıştır.
Fransa'da sanayide iş verimliliği 1913'e göre 1928'de ancak yüzde 5 oranında; 1937'de 1,3; 1938'de 1,1; 1950'de 1,3 ve 1956'da da 1,8 misli artmıştır (6- Küsurları yuvarladık).

Teknolojinin modernliği, mesleki eğitime verilen önemden dolayı işçilerin yüksek kalifiyeli olmaları ve nihayetinde rasyonel planlama sonucunda, SB’nde işin (emeğin) verimliliği, önde gelen kapitalist ülkelerle karşılaştırılamayacak bir hızla artmıştır. İş verimliliğinin artış hızı bakımından SB, dünyada ilk sırada yer alıyordu. Sovyet ülkesinde, verilerin de gösterdiği gibi, iş verimliliğinin en hızlı artışı İkinci Beş Yıllık Plan döneminde gerçekleşmiştir. Bu dönemde Sovyet sanayinin yapısı adeta tamamen yenilenmiş, 1937'de 1932'ye nazaran iş verimliliği toplam sanayide yüzde 82 oranında artmıştır; ağır sanayinin çeşitli sektörlerinde iş verimliliğinin artışı oldukça büyük boyutlarda gerçekleşmiştir: Örneğin 1932'den 1937'ye iş verimliliği makine imalinde yüzde 212,2; demir döküm sanayinde yüzde 226,3 ve kömür sanayinde de yüzde 65,4 oranlarında artmıştı (7).

Kapitalizmde ve sosyalizmde emeğin verimliliği ne anlama gelir?
Kapitalizmde emeğin verimliliği:
Azami karın elde edilmesi için emeğin verimliliğinin artırılması gerekir. Bunun için kapitalistler, bir taraftan gelişen tekniği üretim sürecine sokarlarken, diğer taraftan da iş gücünün yoğun sömürüsünü sağlamaya çalışırlar. Kapitalizmde emeğin verimliliğinin arttırılması, azami kar, son kertede işçinin daha fazla sömürülmesi, daha çok baskı altına alınması ile sağlanır.
Sosyalizmde emeğin verimliliği:
Sosyalizmde emeğin verimliliğinin artırılmasında çıkış noktasını kar değil, bütün toplumun çıkarları oluşturur. Yani bütün toplumun maddi ve kültürel ihtiyaçlarının giderilmesi ve yükseltilmesi esastır. Teknik gelişme üretime bu amaçla sokulur ve işçinin daha verimli çalışmasında sosyalist bilinç itici güç olur.
Sosyalizmde ve kapitalizmde emek!
Sosyalizm sömürü tanımaz, sömürüsüz kapitalizm olmaz!
Sosyalizmde emeğin temel özelliklerinden birisi, doğrudan toplumsal olmasıdır. Sosyalizmde her bir bireyin/çalışanın emeği, bilinçli ve planlı olarak toplam çalışmaya/emeğe dahildir; her birey, dolaysız olarak toplum için çalışır. Sosyalizmde bir bütün olarak toplum, her bir bireyin enerjisinin/işinin azami başarılı olmasına ilgi duyar. Sosyalizmde çalışma, “bir onur meselesidir”.
Sosyalizmde emeğin (çalışmanın/işin) başka önemli bir özeliği de, şehir ile kır arasındaki; sanayide çalışma ile tarımda çalışma arasındaki antagonist zıtlıkların aşılması sorunudur.
Sosyalizmin zaferi, aynı zamanda, zihni ve fiziki çalışma arasındaki zıtlığın tedricen yok edilmesi demektir.
Tüketim araçlarının dağıtımı, bizzat üretim koşullarının dağıtımının bir sonucundan başka bir şey değildir. Bu dağıtım, üretim biçiminin kendi özelliğidir. Örneğin kapitalist üretim biçimi, maddi üretim koşullarının sermaye mülkiyeti ve toprak mülkiyeti biçiminde, çalışmayan kişilere dağıtılmasına, buna karşılık yığının yalnızca kişisel üretim koşulunun, iş gücünün sahibi olması olgusuna dayanır. Eğer üretimin unsurları bu biçimde dağıtılırsa, tüketim araçlarının bugünkü dağıtımı, bundan kendiliğinden çıkar. Üretimin maddi koşulları, işçilerin kendilerinin kolektif mülkiyeti olunca, tüketim araçlarının bugünkünden değişik bir dağılımı, aynı biçimde, bu yeni durumun sonucu olacaktır” (8).
Demek oluyor ki, ücretlendirmenin nasıl olacağı hakim üretim biçiminin karakterine bağlıdır. Kapitalizmde bunun nasıl olduğunu yaşıyoruz. Ama sosyalizmde nasıl olmalı?
Bolşevikler, Ekim Devriminden hemen sonra bu soruyu kendilerine sorarak ücret politikası; ücretlendirme ilkeleri tespit etmeye; sosyalizmde ücretlendirmenin nasıl olması gerektiği üzerine denemelere giriştiler. Tecrübeden yoksundular ve sadece Marks ve Engels’in konuya ilişkin bazı teorik saptamalarını biliyorlardı.
Emeğin (işin) miktarı ve ücretlendirilmesi tespit edilmeksizin sosyalizm kurulamaz.
Stalin, SB’nde sosyalizmin inşa tecrübesine dayanarak sosyalist toplumun gelişme yasalarını bütün yönleriyle araştırmış ve sosyalist dağıtım ilkesini analiz etmiştir:
1-Emekçilerin kendi işlerine (çalışmalarına/emeğine) maddi ilgi duymaları.
2-Kalifiyelik özelliklerinin derinleştirilmesi için çaba.
3-Üretimde tekniğe hakimiyeti güçlendirmek.
4-Toplumsal emeğin (işin/çalışmanın) verimliliğini arttırmak.

Emeğe göre paylaşımın sosyalist ilkesi, küçük burjuva eşitçiliğine karşı uzlaşmaz mücadele sonucunda geçerli kılınmıştır (9).

Herkese yeteneğine göre, herkese emeğine göre” sosyalist ilkesi, emeğin miktarı/ölçüsü ve toplumsal ürünün dağıtımı üzerine sıkı bir kontrolü gerekli kılar. Bu kontrol, toplum tarafından yapılır. Sosyalist devlet, bu kontrolü, çalışma normlarını ve ücretlendirmenin düzenlenmesini tespit ederek gerçekleştirir.
Komünizmin "üst" evresinin gelmesini beklerken sosyalistler, toplumdan ve devletten, çalışma ve tüketim ölçüsü üzerinde en sıkı denetimi uygulamalarını isterler; bu denetim kapitalistlerin mülksüzleştirilmesinden, işçilerin kapitalistler üzerindeki denetiminden başlamalı ve memurlar devleti tarafından değil, silahlı işçiler devleti tarafından uygulanmalıdır….Kayıt ve denetim, komünist toplumun ilk evresinde hem "yoluna konması" hem de düzenli işlemesi için özsel olan, işte budur“ (10).
Sosyalizmde emeğe göre dağıtımın zorunluluğu, üretici güçlerin gelişme seviyesinden ve toplumun hizmetine sunulan maddi varlıkların miktarından kaynaklanmaktadır.

Kapitalizmden sonra geldiği için sosyalist toplum, kaçınılmaz olarak kapitalizmin benlerini, artıklarını, burjuva topluma özgü alışkanlıkları bağrında taşır. Bir çok vatandaşın çalışma ve toplumsal mülkiyete karşı sosyalist olmayan tutumundan, toplumun genel çıkarlarının göz önünde tutulmamasından vs. dolayı proletarya diktatörlüğü, bu kalıntılara karşı acımasız mücadele eder, etmek zorundadır. Bu nedenden dolayı, emeğe göre dağıtımın kararlı bir şekilde gerçekleştirilmesi, aynı zamanda, sosyalist disiplinin ve işin örgütlenmesinin yerleştirilmesi ve pekiştirilmesi için önemli araçlardan birisidir.
Emeğin (işin) nitelik ve niceliğe göre ücretlendirilmesi her bir emekçide;
1-Çalışma yöntemlerini daha da iyileştirmek için,
2-İş gücünden daha iyi yararlanmak için,
3-Teçhizatları daha iyi kullanmak için,
4-Kendi kalifiye durumunu yükseltmek için,
5-Nihayetinde üretimi mükemmelleştirmek ve
6-İşin verimliliğini arttırmak için ilgi uyandırır.
Sosyalizmde ücret, kapitalizmdeki ücretten tamamen farklıdır:
1-Kapitalizmde iş gücü metadır ve pazarda satın alınır ve satılır.
2-Sosyalizmde iş gücü meta değildir ve onun alınıp-satılması için pazar da yoktur.
3-Sosyalizmde “eşit işe eşit ücret” ilkesi gerçekleştirilir.
4-Kapitalizmde ise bu ilkenin gerçekleştirilme koşulu yoktur.

Sosyalizmde ücret, kapitalizmde olduğu gibi, pazarın elementar (öğesel) yasaları tarafından belirlenmez. Kapitalizmde iş gücü metadır; alınıp satılır. Sosyalizmde ise iş gücü meta olmaktan; alınıp satılmaktan çıkmıştır. Kapitalist dünyada ücretler reel ve nominal olarak düşerken, SB'de reel ücretler sanayi ve inşaatta 1913'e göre 1956'da 4,8 misli artmıştı. Kapitalizmde emekçi köylülük yoksullaşırken, SB'de emekçi köylülerin ücretleri 1913'ten 1956'ya 6 misli artmıştı. Kapitalist dünyada tüketim araçları fiyatları artarken, SB'nde temel gıda maddelerinin fiyatları sürekli düşmüştü.
Sosyalizm işsizlik tanımaz!
Kapitalizm işsizlik demektir!
İşsizlik ancak sosyalizmde tasfiye edilebilir.
SB'nde işsizlerin sayısı:1 Nisan 1928 itibariyle 1 576 000; 1 Ekim 1928 itibariyle 1 365 000;1 Nisan 1929 itibariyle1 741 000;1 Ekim 1929 itibariyle 1 242 000;1 Nisan 1930 itibariyle1 081 000 ve1 Ekim 1930 itibariyle 240 000 idi (11).
SSCB'nde işsizlik 1930 yılı sonu itibariyle tamamen yok olmuştur. Sürekli gelişme ve genişleme içinde olan Sovyet ekonomisi iş gücüne ihtiyaç duymaya başlamıştır. Aynı dönemde derin bir ekonomik kriz içinde olan kapitalist dünyanın ABD, Almanya, Fransa, İngiltere gibi önde gelen ülkelerinde işsizlerin sayısı on milyonlara varmaktaydı: Bazı ülkelerde işsizlik oranları bu gerçeği yansıtmaktadır.

Önde gelen emperyalist ülkelerde işsizlik oranı (işsizlerin çalışan nüfusa oranı):
ABD'de işsizlik oranı 1929'da yüzde 3,2; 1930'da yüzde 8,9; 1931'de yüzde 16,3; 1932'de yüzde 24,1; 1933'de yüzde 25,2; 1934'de yüzde 22 ve 1935'te de yüzde 20,3 idi.
Almanya'da işsizlik oranı 1929'da yüzde 9,4; 1930'da yüzde 15,3; 1931'de yüzde 23,3; 1932'de yüzde 30,1; 1933'de yüzde 26,3; 1934'de yüzde 14,9 ve 1935'te de yüzde 11,6 idi.
İngiltere'de işsizlik oranı 1929'da yüzde 11; 1930'da yüzde 14,6; 1931'de yüzde 21,5; 1932'de yüzde 22,5; 1933'de yüzde 21,3; 1934'de yüzde 17,7 ve 1935'te de yüzde 16,4 idi (12).

Bu veriler bu ülkelerde çalışabilir nüfusun önemli bir kısmının işsiz kaldığını göstermektedir. SB'nde işsizliğin tasfiye edildiği dönemde örneğin Almanya'da iş bulma kurumuna işsiz olarak kayıt olan işçi sayısı 1929’dan 1,89 milyondan 1930’da 3,08 milyona, 1931’de 4,52, 1932’de 5,58 milyona ve 1932 Şubatında da 6,13 milyona çıkmıştı. ABD'de ise işsizlerin sayısı 1929'da 1 milyon 864'den 1930'da 4 milyon 770 binden 1931'de 8 milyon 738 bine, 1932'de 13 milyon 182 bine ve 1933'de de 13 milyon 723 bine çıkıyordu.
SSCB'nde işsizliğin yok edilmesi ve kapitalist dünyanın önde gelen bu emperyalist ülkelerde işsizliğin boyutları birbiriyle uzlaşamaz iki dünya; iki sistem arasındaki farkı göstermeye yetmektedir.
Sosyalizm yoksulluk ve açlık tanımaz!
Kapitalizm yoksulluk ve açlık demektir!
Krizsiz kapitalizm olmaz; kapitalizm kriz ve yoksulluk demektir. Sosyalizm kriz tanımaz, sosyalizm refah demektir. Kapitalizm işsizliği, açlığı, yoksulluğu yok eden sistem değildir. Ancak sosyalist sistemde insanlık işsizliği, yoksulluğu, açlığı yok edebilir. Kapitalizmde işsizlik, açlık ve yoksulluk sadece ve sadece ekonominin krizde olduğu dönemlerde görülen olgular değildir; kapitalist üretim koşullarında insanlık her zaman işsizliğin, açlığın, yoksulluğun pençesindedir. Bırakalım 1929-1932 dünya krizi döneminde kapitalist sistem açısından korkutucu boyutlara varan; on milyonlarla ifade edilen işsizleri, açları, yoksulları bir kenara, bugünün koşullarında da 100 milyonlarca insan açlık ve yoksulluk içindedir. Yoksullar ile varlıklı olanlar arasındaki fark 1969'da 1:30'dan 1990'da 1:60'a ve 2004'te de 1:90'a çıkmıştır; 40 sene içinde fark üç misli artmıştır. Yeterli gıda alamayanların; açların sayısı 1969-1971 döneminde 878 binden 1995-1997 döneminde 825 bine düşmesine rağmen yeniden artmaya başlayarak 2008'de bir milyar sınırını aşarak 1 milyar 20 milyona çıkmıştır.

Günde 2 dolardan daha az bir miktar kazanarak geçinmek zorunda kalan çalışanların toplam çalışanlara oranı 2003 yılı itibariyle Latin Amerika'da yüzde 33,1; Doğu Asya'da 49,2; Güneydoğu Asya'da 58,8; Batı Asya ve Kuzey Afrika'da yüzde 30,4; Sahra'nın alt kısmında yüzde 89; Orta, Doğu Avrupa ve eski SB topraklarında yüzde 23,6 ve dünya çapında yüzde 49,7 idi. Bu durumda 1 milyar 387 milyon insan yoksulluk içinde kıvranıyor demektir (13).

İşsizlik, açlık, yoksulluk sosyalizme yabancıdır. SSCB'nde sosyalizmin inşa tecrübesi, dünyanın altıda biri kadar geniş bir coğrafyada işsizliğin yok edilebileceğini, açlık ve yoksulluk kavramlarının sosyalizme yabancı olduğunu göstermiştir. Aşağıdaki veriler sosyalizmde bu gerçekliği yeteri kadar açıklamaktadır.
Sosyalizm refah demektir!
Sosyalizm sürekli kültür devrimi demektir!
Sovyet emekçilerinin maddi ve kültürel yaşam koşullarının değişimi:
Kapitalizm cehalet üretir, insanları bilgisizliğe mahkum eder. Kapitalizmde üretim kar amaçlıdır, halkın maddi ve kültürel yaşam standardını göz önünde tutmaz. Sosyalizmde tam tersi geçerlidir; sosyalizmin amacı halkın maddi ve kültürel yaşam standardını sürekli yükseltmektir. Sosyalizm kültür devrimidir. Veriler bunun böyle olduğunu göstermektedir:
1917'den 1956'ya ekonomide işçi ve ücretli sayısı 4 mislinden fazla; sanayi ve inşaat işçilerinin reel ücreti 4-8 misli; tarımda emekçi köylünün reel geliri(çalışan başına ortalama) 6 misli; ordu hariç bütün okullarda, iş rezervleri okullarında ve işletme okullarında ders alan kişi sayısı 3,6 misli; genel eğitim okullarına gidenlerin sayısı 3,1; teknik ve başkaca meslek orta okullarına (açık öğretim dahil) gidenlerin sayısı 37; yüksek okullara gidenlerin sayısı 16; askeri hizmetliler hariç yüksek okul ve meslek okulu eğitimi alan uzmanların sayısı 33; basılan kitap tirajı 11; gazetelerin günlük tirajı 16; kulüp sayısı 536; halk kütüphanesi sayısı 10; bu kütüphanelerde kitap sayısı 69; daimi kreşlerde yer sayısı 1757; diş doktoru hariç doktor sayısı 14; hastane yatak sayısı 6,6 misli artmıştır. Sosyalizmde hizmet sektörü ücretsizdir; halkın sağlığı, refahı ve kültürel gelişmesi içindir. Kapitalizmde tam da tersi geçerlidir; hizmet sektörü; sağlık, emeklilik, kültürel kurumlar özelleştirilmekte, kazanç amaçlı yapılmaktadır.
Bilimsel kurumların sayısı 1929'da 1263'ten 1957'de 2756'ya; bilim adamlarının sayısı da 1914'te 10 binden 1956'da yaklaşık 240 bine çıkmıştır.
Her türden kütüphane sayısı 1914'te 76 binden 1957'de 394 bine ve kitap mevcudu da 46 milyondan 1489 milyona çıkmıştır.
Basılan kitap sayısı 1923'te 15 binden 1956'da 60 bine ve baskı adedi de 85 milyondan 1107 milyona; aynı dönemde dergi sayısı 1609'dan 2501'e, bunların tirajı da 68 milyondan 420 milyona ve gazete sayısı 889'dan 7537'ye, günlük tiraj da 3 milyondan 54 milyona çıkmıştır.
SB'nde konut yapımı (kolhozlar hariç devlet ve kooperatif örgütleri tarafında inşa edilen konutlar) toplam alanı 1918-1928'de 3,9 milyon m2'den 1956'da 36,9 milyon m2'ye çıkmıştır.
Sosyalizm sağlık demektir!
Toplumsal yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi sağlık alanında da sosyalizm kapitalizmden üstünlüğünü göstermiştir.
SB’nde ve bazı kapitalist ülkelerde doktor sayısı (askeri doktorlar hariç):
Her on bin kişiye düşen doktor sayısı SB'de 1917'de 1'den 1928'de 4', 1940'da 7'ye,1951'de 13,9'dan 1957'de 16,9'a çıkarken bu sayı 1954'te ABD'de 12,7; 1951'de İngiltere'de 8,8; Fransa'da 1954'te 9; İtalya'da 1951'de 12,3, Japonya'da 1954'de 10 ve Almanya'da da (Batı Berlin hariç) 13,5 idi.
Diş doktoru hariç doktor sayısı SB'de 1917’de 14,5 binden 1928’de 63,2 bine; 1940’da 140,8 bine; 1951'de yaklaşık 259 binden 1954'de 299 bine ve 1956’da da 329,4 bine çıkmıştır.. Diş doktoru hariç doktor sayısı ABD'de 1954'de 206 bin; İngiltere'de 1951'de 44 bin; Fransa'da 1954'de yaklaşık 39 bin; İtalya'da 1951'de yaklaşık 58 bin; Japonya'da 1954'de yaklaşık 90 bin ve Almanya'da da (Batı Berlin hariç) yaklaşık 68 bindi.

Askeri hastaneler hariç hastanelerde yatak sayısı 1917'de 149 binden 1928'de 245 bine, 1940'da 791 bine, 1956'da 1 milyon 361 bine ve 1956'da da 1 milyon 432 bine çıkar.

SB, anne ve çocuğun korunması ve bakımında dünyanın en ileri ülkesi konumuna yükselmiştir: Hamile ve loğusalar için yatak sayısı 1913'te yaklaşık 7 binden 1928'de 27 bine, 1956'da da 179 bine çıkmıştır. Kreşlerde yer sayısı 1928'de 62 binden 1956'da 966 bine, şehirlerdeki çocuk yuvalarındaki çocuk sayısı da aynı yıllarda 130 binden 1 milyon 882 bine çıkmıştır.
Cinsiyet eşitliği ancak sosyalizmde gerçekleştirilebilir:
Sovyet iktidarı kadınları ev işinden kurtarmak için bir dizi adımlar atmıştır; bu çabaların bir sonucu olarak yemekhane sayısı 1924'te 3 binden 1928'de 15 bine; 1940'da 88 bine; 1950'de 95 bine ve 1956'da da 126 bine; buralarda ciro da 1924'te 0,14 milyar rubleden 1956'da 60,4 milyar rubleye; buralardaki cironun gıda maddeleri toplam satışındaki payı da 1924'te yüzde 10'dan 1945'te yüzde 27'ye çıkmış ve 1956'da da yüzde 19 oranında gerçekleşmiştir.

1954 seçimleri itibariyle SSCB Yüksek Sovyeti'nde kadın temsilci oranı yüzde 25,8'e; Birlik Cumhuriyetleri Yüksek Sovyeti'nde (1955 seçimi) yüzde 32,3'e; Özerk Cumhuriyetler Yüksek Sovyeti'nde de (1955 seçimi) yüzde 31,2'ye çıkmıştır.

Ulusal ekonominin çeşitli sektörlerinde çalışan kadın işçi ve ücretli memur sayısı da sürekli artmıştır; örneğin toplam ekonomide çalışan kadın işçi ve ücretli sayısı 1929'da yüzde 27'den 1930'da yüzde 30'a; 1940'da yüzde 38'e, 1945'te yüzde 55'e çıkmış ve 1957'da da yüzde 45 olarak gerçekleşmiştir.

Teknik okullarda ve başkaca meslek okullarında okuyanların 1927'de yüzde 38'i; 1940'da yüzde 55' ve 1956'da da yüzde 52'si ve yüksek öğretim görenlerin 1927'de yüzde 28'i; 1940'da yüzde 58'i ve 1956'da da yüzde 51'i kadındı.

Ekonomide çalışan yüksek okul ve orta dereceli okul eğitimi almış uzman kadın sayısı 1928'de 151 binden 1941'de 864 bine ve 1956'da da 3 milyon 778 bine çıkmıştır; böylece toplam uzman içinde kadın uzman oranı aynı yıllarda yüzde 29'dan yüzde 36'ya ve yüzde 60'a çıkmıştır.

Ekonomide orta ve yüksek seviyede meslek eğitimi görmüş olan uzmanların sayısı da1913’te 190 binden 1928’de 521 bine; 1941’de 2400 bine ve 1956’da da 6257 bine çıkmıştır. Yani 1928’de yarım milyondan biraz fazla olan uzman sayısı 12 misli artarak 6,2 milyona çıkmıştır. Bunların arasında yüksek derecede eğitim gören uzmanların sayısı 1928’de 233 binden 1941’de 908 bine ve 1956’da da 2633 bine çıkmıştır.
Sosyalizm üretimde planlama demektir!
Kapitalizm üretimde anarşi ve rekabet demektir!
Kapitalizmde üretimde anarşi hakimdir, sosyalizmde planlı ekonomi esastır; sosyalizm sanayileşmektir, üretici güçlerin özgür gelişmesidir; kapitalizm çürümektir, durgunluktur, üretici güçlerin tahribidir.
Sosyalizmde ulusal ekonominin planlı, orantılı gelişme zorunluluğu ve bunun mümkün olması üretim araçlarının toplumsal mülkiyette; sosyalist mülkiyette olmasından kaynaklanmaktadır. Ekonominin planlı/orantılı gelişmesi sosyalizmin nesnel ekonomik yasasıdır. Bu yasanın gereği yerine getirilmeksizin sosyalizm inşa adilenmez. Sosyalist ekonomide iş gücünün ve üretim araçlarının sosyalizmin temel ekonomik yasasıyla uyumluluk içinde dağılımı bu yasaya göre gerçekleştirilir. Kapitalizmde ise bunun tam tersi söz konusudur: Kapitalizmde üretimde anarşi ve rekabet söz konusudur. Esas amaç kardır, iş gücünün sömürüsüdür.

Sosyalizmin temel ekonomik yasasının merkezinde toplum vardır!
Kapitalizmin temel ekonomik yasasının merkezinde sömürü vardır!
Sosyalist sistemin karakteri konusunda fikir verici en önemli göstergelerden birisi de üretim biçiminin temel yasasıdır. Burada bu yasayı ve kapitalizmde temel ekonomik yasayı tanımlamakla yetiniyoruz.
Kapitalizmde temel ekonomik yasa:
Modern kapitalizmin ekonomik temel yasasının en önemli özellikleri ve gerekçeleri şöyle formüle edilebilir. Verili ülke nüfusu çoğunluğunun sömürüsü, yıkımı ve yoksullaştırılmasıyla, başka ülke halklarının, özellikle de geri ülkelerin köleleştirilmesi ve sistematik talanıyla ve nihayetinde en yüksek karı elde etmeye hizmet eden savaşlarla ve ekonominin askerileştirilmesiyle kapitalist azami karın teminat altına alınmasıdır” (14).

Sosyalizmin temel ekonomik yasa:
Sosyalizmin ekonomik temel yasasının önemli özellikleri ve gereksinimleri aşağı-yukarı şöyle formüle edilebilir: en gelişmiş teknik temelinde sosyalist üretimin kesintisiz büyümesi ve devamlı mükemmelleştirilmesi sayesinde bütün toplumun devamlı artan maddi ve kültürel ihtiyaçlarını azami tatmininin teminat altına alınmasıdır” (15).
Bütün toplumun devamlı artan maddi ve kültürel ihtiyaçlarının azami tatmin edilmesinin teminat altına alınması –bu, sosyalist üretimin amacıdır; en gelişmiş teknik temelinde sosyalist üretimin kesintisiz büyümesi ve devamlı mükemmelleştirilmesi- bu, amaca ulaşmak için araçtır.
Bu sosyalizmin ekonomik temel yasasıdır” (16).

Kapitalizmle karşılaştırıldığında sosyalizmde temel ekonomik yasa:
Azami karın teminat altına alınması yerine toplumun maddi ve kültürel ihtiyaçlarının azami tatmininin teminat altına alınması; yükselişten krize ve krizden yükselişe (gibi) kesintisiyle üretimin gelişmesi yerine, üretimin kesintisiz büyümesi; periyodik, toplumun üretici güçlerinin tahribatının refakat ettiği tekniğin gelişmesindeki kesintilerin yerine en çok gelişmiş teknik bazında üretimin devamlı mükemmelleştirilmesi”dir (17).

Bu yasa, toplumsal mülkiyetin gerçekleştirilmesiyle; sosyalist üretim ilişkilerinin kurulmasıyla, yani kapitalist üretim/mülkiyet ilişkilerinin yıkılması ve yeni (sosyalist) ekonomik koşulların doğmasıyla geçerli olmaya başlar. Böylelikle, kapitalizmde amaç olan azami kar için üretimin yerini, sosyalizmde amaç olan ihtiyaçların azami tatmini için üretim alır.
Sosyalist üretimin amacı, ihtiyaçlarıyla insandır. Yani onun maddi ve kültürel ihtiyaçlarının tatminidir... Sosyalist üretimin amacı... bütün toplumun sürekli artan maddi ve kültürel ihtiyaçlarının azami tatminidir” (18).

Ekim Devrimi ve SSCB'nde sosyalizmin inşası, insanlığın gelişmesinde çığır açıcı bir rol oynamıştır; sömürü, baskı, özel mülkiyet sisteminin yıkılabileceğini; en demokratik sistemin; proletarya diktatörlüğünün kurulabileceğini, sömürüsüz sistemin, sosyalizmin inşa edilebileceğini; kapitalizmin alternatifinin sosyalizm olduğunu göstermiştir. Ekim Devrimi ve SSCB bir başlangıçtı. Sosyalizmin değerlerinin yeniden gündemleştiği günümüz koşullarında; arayış içinde olan insanların yüzünü sosyalizme çevirmesinde Ekim Devrimi ve SSCB'de inşa edilen sosyalizmin anımsanması onun nasıl bir başlangıç olduğunu gösterir.
Che'nin “bir, iki, üç, daha fazla Vietnam”ı, bir, iki, üç, daha fazla Ekim Devrimi ve günümüz koşullarında SSCB olarak algılanmalıdır.
*
Kaynaklar:
1)Bkz.: Büyük Sovyet Ansiklopedisi, SB Bölümü, C. I, s. 859, 1952.
2)”40 Jahre Sowjetmacht in Zahlen“, s. 56. VEB Deutscher Zentralverlag, Berlin 1958.
3)Agk., s. 90.
4)Agk., s. 57.
5)Agk., s. 45.
6)Agk., s. 62.
7) Bkz.: "SSCB'de Ekonominin Gelişmesi İçin İkinci Beş Yıllık Plan'ın Yerine Getirilmesinin Sonuçları”, 1939, s. 73; Aktaran: A.K.Petrossyan;"Die Sowjetische Methode der Industrialisierung" "Sanayileşmenin Sovyetik Yöntemi", s. 104, 1953, Berlin.
8)Marks/Engels; Seçme Yazılar, C. II, s. 18, Marks, „Gotha Programı Eleştirisi“.
9) Burada Engels’in bir anlayışını eleştirmeden geçmeyelim:
Peki bütün o bileşik emeğe daha yüksek ücret ödenmesi önemli sorunu nasıl çözümlenir? Özel üreticiler toplumunda, nitelikli işçinin yetişme giderlerini özel kişiler ya da aileleri yüklenirler; öyleyse nitelikli iş gücünün daha yüksek fiyatı önce özel kişilere ödenir, usta köle daha pahalıya satılır, usta işçiye daha yüksek ücret ödenir. Sosyalist örgütlenmeli toplumda, bu giderleri toplum yüklenir. Öyleyse meyveler, bir kez üretildikten sonra, bileşik emeğin daha büyük değerleri, toplumundur. İşçinin kendisinin ek bir hakkı yoktur. Ve bu arada, bu kıssadan alınacak hisse bir de şudur ki, işçinin "emeğinin tam ürünü"ne olan hakkı, buna gösterilen rağbet ne olursa olsun, hiç bir zaman ufak-tefek pürüzler olmaksızın ileri sürülemez” (Engels: C. 20, s. 187 –Anti-Dühring).

Engels, Dühring’in basit (düz) iş ve karmaşık iş, aynı çalışma zamanı içinde aynı değerde ürün üretir anlayışını haklı olarak eleştirir. Ama aynı zamanda yanlış bir tezi de savunur. Engels’in bu tezine göre, sosyalist toplumda basit (düz) iş ile karmaşık iş, eşit ücretledirilmelidir.

Tabi Engels’in inşa edilen sosyalizm üzerine tecrübesi yoktu ve inşa edilen sosyalizm tecrübesi basit (düz) iş ile karmaşık işin eşit değerde ücretlendirilemeyeceğini göstermiştir. Engels’in tezinin geçerli olduğu bir toplumda; sosyalizmi inşa eden bir toplumda işin verimliliğinin artması, işçilerin mesleki olarak ilerlemeleri; uzmanlaşmaları düşünülemez. Çünkü “nasıl olsa aynı ücreti alıyorum” anlayışı hakim olur. Engels’in savı, esas itibariyle sosyalist dağıtım ilkesi ile maddi teşvik arasındaki bağı; sosyalizmi inşa eden bir toplumda sosyalist dağıtım ilkesiyle daha karmaşık, daha kaliteli işin gerçekleştirilmesi için maddi teşvik yöntemleri arasındaki diyalektik bağı koparmaktadır.
Başka türlü ifade edersek: Engels’in bu tezi, ücrette eşitçilik tezidir.
10) Lenin; C. 25, s. 484 ve 486/487, “Devlet ve Devrim”.
11)„40 Jahre Sowjetmacht in Zahlen“, s. 281.
12) Bkz.: IPW- Forschungshefte: 1987/I, s.18, Berlin.
13) Bkz.: ILO, 2005 verileri.
14) Stalin; C. 15, Ökonomische Probleme des Sozialismus in der UdSSR, s. 290.
15)Stalin; agk., s. 29.
16)Stalin; agk., s. 327.
17)Stalin; Agk., s. 292.
18) Stalin; Agk., s. 326