deneme

18 Aralık 2009 Cuma

KRİZ KARŞILAŞTIRMASI VE KRİZDEN ÇIKIŞ SENARYOLARI (I)

(KİTAPLARDA YAZILDIĞI GİBİ KLASİK BİR EKONOMİK KRİZ SÜRECİ)

2009'un Haziran ayındaki bir makalede (”1929-1932 ve 2007/2008 Dünya Krizleri Karşılaştırması”) 1929-32 kriziyle şimdiki krizin karşılaştırmasını yapmıştık. O makalede şimdiki krizi, 1929-32 krizinin ancak ilk 14-15 ayıyla karşılaştırma imkanı vardı. Şimdi aradan biraz daha zaman geçtiği için daha uzun bir dönemi karşılaştırma olanağımız var. Aynı zamanda Mart 2009'dan itibaren sanayi üretiminde belli oranlarda bir artışın olması, dünya çapında bir kısım burjuvaziyi ve ekonomisti, “krizden çıkıldı” dedirtecek kadar heyecanlandırmıştı. Bu makalede yine söz konusu her iki krizi karşılaştıracağız ve kriz ve sonrası için üretilen senaryolardan bahsedeceğiz.
Karşılaştırmada dünya ve önde gelen emperyalist ülkelerde sanayi üretimini yılın çeyrekleri ve ayları bazında ele alacağız.

2008 krizi, kapitalist ekonomide 2000-2004 dünya krizinden sonra kurulmuş olan dengeleri yeniden sarstı; borsalarda değer kayıplarını, bankaların, özellikle de Amerikan yatırım bankalarının çökmesini sanayi üretiminde mutlak düşüşler izledi. 2008'den 2009'un ilk aylarına kadar dünya ekonomisinde geriye gidişin durması, son birkaç ayda borsa ve sanayi üretimi değerlerinde belli bir kıpırdanmanın; değer ve üretim artışının görülmesi burjuvaziyi heyecanlandırdı; fazla derinliğine inilmeden krizden çıkıldığı tespitleri yapıldı.

Doğru, borsa değerleri dibe vurdu, sanayi üretimi dibe vurdu ve son birkaç aydan buyana ekonominin her iki alanında da değerlerde belli bir yükselme var, ama bu, krizin sonlandığı anlamına asla gelmez. Borsa ve sanayi üretiminde söz konusu yükselme durumu sağlam temele dayanmamaktadır; burjuvazi, bırakalım ekonomik olarak, siyasi olarak da krizi henüz değerlendirememiştir; birtakım sonuçlar çıkartarak ona göre hareket edecek durumda dahi değildir. Neoliberal uygulamaların sonucunu gören dünya burjuvazisi, aynı politikalarla devam edilemeyeceğini de görmüştür; öyleyse göstermelik de olsa uluslararası tekellerin çıkarı için „yeni“ politikalar tespit etmek zorundadır. Ama G-20 ülkeleri toplantıları ve önde gelen hemen bütün ülkelerin; diyelim ki dünyanın en büyün 20 ülkesinin ekonomiyi korumak ve teşvik etmek için almış oldukları tedbirler, ortak hareket etmekten ziyade rekabetin, korumacılığın gündemde olduğunu göstermektedir. Öyleyse uluslararası alanda siyasal zemin oldukça kaygandır ve böyle kaygan bir zemin de kaygan ekonomik ilişkileri beraberinde getirir.

Konumuzu doğrudan ilgilendirmediği için burada, devlet borçlarının, bütçe açıklarının özellikle kriz sürecinde devasa boyutlarda artmış olduğunu belirtmekle yetinelim. Artan borçlar, devletlerin kendi sermayelerini korumak ve başka sermayeler karşısında rekabet gücünü yitirmemek için uygulanan teşviklerin, „paket“lerin doğrudan bir sonucudur: Kriz patlak verdiğinde dünya ekonomisinde belli bir rolü, ağırlığı olan hemen bütün devletler, yaygın bir para ve mali politika uygulamaya başladılar. Amaç, ekonomide etkili bir keynesçi canlanma sağlamaktı. Keynesçiliğe lanet okuyan neoliberaller, kriz sürecinde uyguladıkları para ve mali politikalardan dolayı en keskin keynesçi olmuşlardı. Ama umduklarını bulamadılar veya gerçek anlamda bulamadılar: Değerli kağıtların ve hammaddelerin fiyatları düşerken, en azından kredi ve üretim (sanayi) piyasası ucuz para ve düşük vergi ve artan devlet harcamalarıyla desteklenmeliydi ve böylece süreç içinde devletin yarattığı talebin yerini özel talep almalıydı diye düşünüyorlardı. Ama olmadı; doğru, belli bir kıpırdanma sağlandı, ama etkili, daha ziyade kalıcılığı ifade eden bir canlanma sağlanamadı.

Sonuç: Krizden dolayı yeni borçlanmalar artmıştır, vergilerde azalma olmuştur. Ekonomide kıpırdanma kaçınılmaz olarak vergilerde yeniden artışı beraberinde getirecektir ve bu süreç birçok ülkede başlamıştır. Kısa dönem çalışma, yatırım teşviki vb. türünden teşvikler kısa vadede kaldırılacak. Bu faktör de üretimi ve iş piyasasını doğrudan olumsuz etkileyecektir.

Dünya ekonomisinin veya dünya ekonomisinde belirleyici ağırlığı olan ekonomilerin kısa bir zaman içinde -diyelim ki 1-2 sene içinde kriz önceki seviyesine varması imkansız gözükmektedir; burjuvaziyi umutlandıran bu kıpırdanma böyle bir gelişmenin ipucu olmaktan çok uzaktır. Yakın geleceğe endişeli bakış, evet korku, tüketicilerde tasarrufa yol açmakta, işletmeler borçlu, iflasla karşı karşıya, kredi olanakları daralmış durumda vs. Bu koşullarda yatırım faaliyeti olsa olsa durgunluk içinde olabilir ve öyle de. Yani kriz aşılsa bile sonrasında yavaşlamış bir büyüme ile karşı karşıya kalınacaktır. Bunun adı, nispeten uzun süren bir durgunluktur.

Yaşanan gevşek para politikasının etkili olmadığı anlaşılmıştır veya beklenen sonucu vermeyecek kadar etkili olduğu anlaşılmıştır. Bu aşamasında da olsa kıpırdanma; üretimde belli artış devam ederken merkez bankaları faiz politikalarını kaçınılmaz olarak değiştireceklerdir; neredeyse faizsiz para alınamayacak, faizlerde belli bir yükselme olacaktır; enflasyonun önünü almak için bu yapılacaktır. Devletlerin/merkez bankalarının, „parasal veya nicel genişleme“ politikasını devamlı kılmaları; yani özel ve kamu borçlarını satın almaya devam etmeleri bir yerde sonlanacaktır. Sonrasının ne olacağı belli değil.

Kriz sürecindeki gelişmelerden dolayı merkez bankalarının hedefleri sürekli değişmektedir; krizden önce asli görevleri enflasyonu engellemekti. Kriz sürecinde enflasyon tehlikesi olmadığı için mali sistemi istikrarlaştırmayı asli görev olarak gördüler. Mali piyasalar çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalınca saldırgan bir politikayla borsalardaki çöküşe; hisse senetlerindeki burjuvazi açısından korkutucu düşüşe karşı etkide bulunan adımlar attılar; bu „zehirli“ kağıtlardan bolca satın aldılar. Bu varlık-fiyat-istikrar ve enflasyonu kontrol politikası, şimdiye kadar çatışmasız yürütüldü ama bunun böyle devam edeceğinin hiçbir garantisi yok. Üretimde kıpırdanma, devam eden gevşek para politikası, sonuçta enflasyona neden olabilir; bu durumda merkez bankaları enflasyonu engellemek için sıkı para politikasına baş vuracaklardır; bu da durgunluk aşamasında olan konjonktürü yeniden kriz sürecine sokabilir. Bu sefer de yeniden gevşek para politikasına baş vuracaklardır; yani sonu belli olmayan bir süreç.
Demek oluyor ki, burjuvaziyi sevindiren, umutlandıran ekonomideki kıpırdanma; konjonktürel hareketlilik sağlam olmayan zemin üzerinde yükselmektedir; böyle bir kıpırdanma ile dünya ekonomisi büyüme sürecine geçmiş olmaz. Sorunu ayrıntılaştırarak ele alalım.

I- MADDİ DEĞERLERİN ÜRETİMİNDE (SANAYİ SEKTÖRÜ) DURUM

1-2007'den 2009'a yılın çeyrekleri bazında toplam sanayi üretimi
Yaşanmakta olan kriz ne zaman patlak verdi?

Önde gelen emperyalist ülkelerde sanayi üretiminin seyri:
Fransız, Alman, Japon ve Amerikan toplam sanayi üretimi 2007'nin bütün ve 2008'in ilk çeyreğinde kesintisiz büyümüş ve sonraki çeyreklerde sürekli küçülmüştür. İngiliz sanayi üretiminde küçülme 2008'in son çeyreğinde başlamıştır. Aynı durum OECDE-Avrupa ülkeleri toplam sanayi üretimi için de geçerlidir.
Soruna 2009'un ilk 8-9 aylık dönemi -Ocak-Eylül- bazında baktığımızda bütün bu ülkelerde sanayi üretiminin dengesiz de olsa büyüme içinde olduğunu görmekteyiz. Aşağıdaki veriler bunu gösteriyor.


Alman (%117,4), Fransız (%103,2), Japon (%109,3) ve Amerikan(%104,5) toplam sanayi üretimi 2008'in ilk çeyreğine kadar büyüyor veya verili dönem içinde bu ülkelerde sanayi üretiminin artışı 2008'in ilk çeyreğinde en üst seviyesine ulaşıyor. İngiliz sanayi üretimi ise 2007'in son çeyreğinde üretim artışının en üst seviyesine(%100,6) ulaşıyor.
Bu ülkelerde sanayi üretiminin gelişmesini 2007 yılını da katarak ele alırsak, aşağıdaki grafikte de gördüğümüz gibi üretim, 2007 yılı boyunca ve 2008'in ilk çeyreğine kadar artış eğilimi içinde olmuştur.

Soruna OECD-toplamı, OECD-Avrupa, AB, Avro Alanı ve G-7 bazında baktığımızda, bir biçimde dünya sanayi üretimi ortalaması olduğu için daha isabetli sonuçlara varabiliyoruz.


OECD-Avrupa ve OECD-toplam, AB, Avro Alanı ve G-7 ülkeleri toplamında sanayi üretimi, 2007'nin bütün ve 2008'in ilk çeyreğinde sürekli büyümüştür. Sanayide büyüme 2008'in ilk çeyreğinde OECD-Avrupa'da yüzde 111,4; OECD-Toplamında yüzde 108,7; AB'de yüzde 109,9; Avro Alanında yüzde 110,1 ve G-7'de yüzde 106,4 oranlarında gerçekleşiyordu.
2008'in 2. çeyreğinde başlayan küçülme 2009'un 2. çeyreğinde de devam etmiştir.

Sanayi üretimi 2008'in diğer çeyreklerinde sürekli geriliyor ve OECD-Avrupa'da 2009'un ikinci çeyreğinde; OECD-Toplamda ilk çeyreğinde ve diğerlerinde de ikinci çeyreğinde dibe vuruyor. En azından bugünkü veriler bakımından durum böyle.
Aşağıdaki grafikte sanayi üretiminin bu seyrini görüyoruz.

Yukarıdaki örgütlenmelerde yer alan ülkelerin toplam üretimi, dünya üretiminin yüzde 95'ine varmaktadır. Dolayısıyla bu değerleri dünya üretimi değerleri olarak kabul edebiliriz. Bu durumda yukarıda beş ülke üretimindeki gelişmeye göre tespit ettiğimiz eğilim, bu örgütlenmeler bazında dünya ekonomisindeki gelişme eğilimi olarak karşımıza çıkıyor. Bu durumda: Dünya sanayi üretimi 2008'in ilk çeyreğine kadar sürekli büyüme içinde olmuştur. 2008'in ilk çeyreğinden itibaren de küçülme eğilimi içinde olmuştur; yani 2008'in ilk çeyreği sonu, ikinci çeyreği başlangıcı dünya sanayi üretiminde kırılma noktasını; üretim artışının üretim gerilemesine dönüşünü göstermektedir.
Soruna bir de aylık üretimin gelişmesine göre bakalım.

2-Aylar bazında toplam sanayi üretimi

Önde gelen emperyalist ülkelerde sanayi üretiminin aylık gelişmesi, 2005=100:
Toplam sanayi üretimi Almanya, Japonya ve İngiltere'de 2008 Şubat ayında, Fransa'da Nisan ayında ve ABD'de de Ocak ayında doruk noktasına ulaşıyor; bu aylar bu ülkelerde üretim artışının kırılma noktasını oluşturuyor.
Aşağıdaki grafikte bu gelişmeyi görüyoruz.


Aylık bazda dünya sanayi üretimi:
(OECD-Toplamı, OECD-Avrupa, Avro Alanı, AB ve G-7 ülkelerinde toplam sanayi üretimi, 2005=100):

Bu örgütler bazında sanayi üretiminin kırılma noktası değişik aylarda gerçekleşiyor; sanayi üretimi OECD-Avrupa'da, Avro Alanında ve AB'de Nisan ayında; OECD-Toplamında ve G-7'de de Şubat ayında doruk noktasına ulaşmış oluyor. Sonrası aylarda üretim, değişik oranlarda sürekli küçülüyor.

Sanayi üretiminin seyrine daha uzun bir dönemi ele alarak bakalım.

Ocak 2007'den itibaren son 33-34 aylık gelişme:
(2005=100 bazında şimdiki krizin gelişme seyri)
Bazı ülkeler açısında 34, bazıları açısından da 33 aylık bir süreç, nispeten sağlıklı sonuç alabilmek, karşılaştırma yapabilmek için yeterlidir.

Almanya, Fransa, İngiltere, Japonya ve ABD'de toplam sanayi üretimi, 2005=100:
(Ocak 2007'den Ağustos/Eylül 2009'a toplam 33/34 aylık dönemde sanayi üretimi)
Aylar bazında Alman sanayi üretimi verili dönem içinde 2008'in Şubat ayına kadar (117,6); Japon sanayi üretimi keza Şubat ayına kadar (110); Amerikan sanayi üretimi 2008'in Ocak ayına kadar (104,8), Fransız sanayi üretimi 2008'in Nisan ayına kadar (104,1) ve İngiliz sanayi üretimi de 2008'in Şubat ayına kadar (100,7) büyüyor. Bu aylar aynı zamanda bu ülkelerde sanayi üretiminin büyüme ekseninde kırılma noktasını gösterir; bu aylardan sonra üretim mutlak küçülme sürecine giriyor.

Soruna söz konusu örgütler bazında baktığımızda daha bütünlüklü bir eğilim tespit edebiliyoruz. Toplam sanayi üretimi OECD-Avrupa'da, Avro Alanında ve AB'de Nisan 2008'de; G-7 ülkelerinde Şubat 2008'de ve OECD bütününde ise Ocak 2008'de en üst seviyesine ulaşmış oluyor.
Üretimim en yüksek noktası/aynı zamanda kırılma; üretimde gerilemenin; krizin başladığı noktadır. Yukarıdaki ve aşağıdaki grafiklerde bunu görüyoruz.


3-Dünya ekonomik krizi ne zaman patlak verdi?

Peki dünya ekonomisini kasıp kavuran, 1929-32 kriziyle karşılaştırılan, ondan daha da derin olduğu söylenen bu kriz ne zaman patlak verdi? 2008 yılının ikinci yarısında sanayi üretimindeki gerilemenin geçici olmadığı; üretimde düşüşün aralıksız arka arkaya birkaç ay devam ettiği veya bir çeyrek devam ettiği görülünce krizin 2008 ortalarında patlak verdiği düşüncesi hakim oldu. Birçoklarına göre de kriz Amerikan yatırım bankalarının arka arkaya çökmeye başladığı dönemde, yani Eylül-Ekim 2008 döneminde patlak vermişti. Bunun gerçekle bir ilişkisi yoktur. Bu tarihin, en fazlasıyla krizin derinliğini ifade etmek bakımından bir anlamı vardır.
O günün verileri dünyanın önde gelen ekonomilerinin veya dünya ekonomisinin belirleyici önemi olan bölümünü oluşturan ülkelerde sanayi üretiminin 2008'in 2. çeyreğinden itibaren ekonomik krizde olduğu tespitini yapmaya uygundu. Dünya ekonomisinin 2008'in 2. çeyreğinden itibaren ekonomik krizde olduğu tespiti yanlış değildir, ama geneldir, bu gün -daha doğrusu 2009'un başından bu yana- krizin ne zaman başladığını tespit etmek için yeterli veri vardır.

Yukarıdaki grafiklerde görüldüğü gibi, söz konusu bu ülkelerde ekonomik krizin 2008'in I.- II. çeyrekleri arasında veya 2008'in I. çeyreğinden itibaren başladığı tartışma götürmez.
Verilere göre:

2007 yılı artan üretim yılıdır: 2007/I-2007/IV=artan üretim.
2008 yılı kriz yılıdır: 2008'in ilk çeyreği, aynı zamanda, artan üretimin kırılma sürecidir.
2009 yılı: Krizin devam ettiği yıl.
Bu durumda:
Krizin aşamaları:
1. aşama: 2008/I-2008/II=Kriz başlangıcı.
2.aşama: 2008/II-2008/III=krizin derinleşmesinin ilk aşaması.
3.aşama:2008/III-2009/I=krizin dibe vuruş süreci.
4.aşama:2009/I-2009/II=dip nokta ve durgunluk=üretimde kıpırdanmanın başlaması.

Yılın çeyreklerine göre krizin başlangıç tarihi böyle. Soruna aylar ve ülkeler bazında baktığımızda fazla bir farklılığın olmadığını görüyoruz:

Önde gelen emperyalist ülkeler bazında kriz başlangıcı:
Fransa: Nisan 2008.
Almanya: Nisan 2008.
Japonya: Mayıs 2008.
İngiltere: Şubat 2008.
ABD: Ocak 2008.

Örgütler bazında kriz başlangıcı:
AB: Nisan 2008.
Avro Alanı: Nisan 2008.
G-7: Ocak-Şubat 2008.
OECD-Avrupa: Nisan 2008.
OECD-Toplam: Ocak-Şubat 2008.

Yılın çeyrekleri bazında kriz başlangıcı:
Önde gelen emperyalist ülkeler bazında:
Fransa: 2008-I. çeyrek
Almanya: 2008-I. çeyrek
Japonya: 2008-I. çeyrek
İngiltere: 2008-I. çeyrek
ABD: 2008-I. çeyrek

Örgütler bazında:
OECD-Avrupa: 2008-I. çeyrek.
OECD-Toplam:2008-I. çeyrek.
AB:2008-I. Çeyrek.
Avro Alanı:2008-I. çeyrek.
G-7: 2008-I. çeyrek.

Dünya krizi başlangıcı: 2008/I-2008/II arası veya 2008'i I. çeyreğinden itibaren.

4- Kriz karşılaştırması:

Yaşanmakta olan dünya ekonomik krizinin 1929-1932 dünya ekonomik kriziyle şimdiye kadar sayısız karşılaştırması yapılmıştır. Değerlendirme, soruna bakıştan, ele alınan verilerden bağımsız olamaz. Her halükarda yaşanmakta olan krizin 1929-32 krizinden çok daha ağır; kapsamlı ve derin olduğu görüşünün yanı sıra öyle olmadığı; 1929-32 krizinden daha kapsamlı ve derin olmadığı görüşleri de savunulmaktadır. Bu iki görüşün yanı sıra yaşanan krizin bazı açılardan 1929-32 krizinden daha derin ve kapsamlı olduğunu; bazı açılardan ise hiç de öyle olmadığını savunanlar da var. Ben bunlardan birisiyim. Aşağıda sanayi üretimini ve borsalardaki hareketi, daha doğrusu Dow Jones değerlerini esas alarak bazı sonuçlara varmaya çalışacağım ve sonuç olarak da her iki krizin benzerlik ve ayrılık özelliklerinin kapitalist ekonomide belli değişime; belli olguların yerini yenilerinin alıp almadığına; yeni oluşuma neden olup olmadıklarına cevap aramaya çalışacağım.

-Dünya sanayi üretimi açısından:
Hazirandaki yazıda 1929-32 kriziyle 2008 krizinin ancak 17 aylık bir dönemini karşılaştırma olanağı vardı; daha doğrusu ele alınan değerlerin düşüş içinde olduğu bir süreçte değerlendirme yapılmıştı. Şimdi aradan birkaç ay daha geçti ve daha detaylı değerlendirme yapma olanağı var.
[Yaşanan kriz için OECD-Toplamı değerlerini, dünya ekonomisi değerleri olarak aldık. Her halükarda ölçek yanlışlığı yok. Diğer taraftan, karşılaştırmada kolaylık olsun diye, 2005=100 bazında elde edilen aylık veriler, OECD ve ABD Ocak 2008=100'e; Almanya, Fransa ve Japonya Şubat 2008=100'e çevrilmiştir.
Ayrıca belirtelim: Aşağıdaki grafiklerde her iki kriz döneminde sanayi üretimi bazında dünya ekonomisini ve önde gelen emperyalist ülke ekonomilerini krizin seyri bakımından karşılaştırdık. Her iki kriz için de üretimin kriz öncesindeki en yüksek seviyesi esas alınmıştır; 1929 krizi için Haziran ayı ve şimdiki kriz için de (Ocak-Şubat 2008) esas alınmıştır. (1929 kriziyle ilgili grafikler Kevin H. O’Rourke ve Barry Eichengreen'in çalışmasından alındı. Şimdiki kriz ile ilgili grafikleri de OECD verileri bazında kendimiz hazırladık)].
OECD-Toplamı bazında dünya sanayi üretimi, Ocak 2008=100'e göre, ancak 15. ayda -Mart 2009- yüzde 17,5 oranında mutlak düşüş ile dibe vuruyor ve sonrasından da yeniden yükselmeye başlıyor. Bugün açısından yükseliş trendi devam etmektedir. 1929-32 krizinin 15. ayında dünya sanayi üretimindeki mutlak gerileme şimdiki krizdekinden pek farklı değildi. Ama o zamanki krizde sanayi üretim sürekli mutlak gerileme eğilimi içindeyken, şimdiki krizde bu eğilim tersine dönmüş durumdadır; o zaman dünya sanayi üretimi dibe vurmamıştı, şimdi vurmuşa benziyor.

-Önde gelen bazı emperyalist ülkeler açısından:

ABD:

Amerikan toplam sanayi üretimi 2005=100 bazında Ocak 2008=100 olarak 18. ayda, yani Haziran 2009'da yüzde 14,8 oranında mutlak gerileyerek dibe vuruyor ve sonrası aylarda üretim yeniden artmaya başlıyor. 1929-32 krizinde ise Amerikan sanayi üretimi aynı ayda yüzde 30 civarında mutlak gerilemiş, sonrasında birkaç ay süresice artan üretim, krizin 36-40. aylarında yüzde 50'den fazla mutlak gerilemeyle dibe vurmuştu. Sanayi üretimi krizin 35.-50 aylarında W biçiminde bir gelişme göstermiştir.
Diğer bir ifadeyle: Haziran 1929'dan itibaren 20. ayda üretimde gerileme yüzde 30 civarında. 2008'de ise ancak yüzde 15 civarında. Haziran 1929'dan 1933'ün 3. çeyreğine kadar üretim mutlak geriliyor. Ancak sonrasında, grafikte de görüldüğü gibi W biçiminde gelişiyor. 2008'de ise böyle bir gelişme en azından şimdiye kadarki zaman içinde görülmedi.

Japonya:

Japon toplam sanayi üretimi 2005=100 bazında Şubat 2008=100 olarak kriz başlangıcından sonraki 13. ayda -Şubat 2009- yüzde 35,7 oranında mutlak gerileyerek dibe vuruyor ve sonrasında yeniden artma trendine giriyor. 1929-32 krizin aynı döneminde Japon sanayi üretimindeki mutlak düşüş yüzde 15 civarındaydı. Ancak krizin 20.-22. aylarında sanayi üretimindeki mutlak gerileme yüzde 25 civarındaydı ve bu dibe vuruştu.

Fransa:
Fransız toplam sanayi üretimi 2005=100 bazında Şubat 2008=100 olarak yaşanan krizin 15. ayında -Nisan 2009- yüzde 18 oranında mutlak gerileyerek dibe vuruyor ve sonrası aylarda sürekli artıyor. 1929-32 krizinin ilk 4-5 ayında mutlak gerileyen Fransız sanayi üretimi esas itibariyle 1931'de krize giriyor; Haziran1929=100 bazında Fransız sanayi üretimi 15. ayında krizde değildi; ancak sonraki aylarda sanayi üretimi düşüyor ve 36.-37. aylarında yüzde 35 civarında mutlak gerileyerek dibe vuruyor. Üretimde düşüş(dibe vuruş) ve yükseliş V biçiminde oluyor.

Almanya:
Alman toplam sanayi üretimi 2005=100 bazında Şubat 2008=100 olarak krizin 15. ayında -Nisan 2009- yüzde 25 oranında mutlak gerileyerek dibe vuruyor ve sonraki aylarda yeniden artıyor. 1929-32 krizinin 15. ayında Alman sanayi üretimindeki mutlak gerileme yaklaşık şimdiki gerileme seviyesindeydi.
Yılın çeyrekleri bazında sanayi üretimi karşılaştırması:
Yukarıdaki tabloda Amerikan sanayi üretiminin 1932'nin 2. çeyreğinde yüzde 54,3 oranında mutlak gerileyerek dibe vurduğunu görüyoruz. İngiliz sanayi üretimi 1932'nin 3. çeyreğinde yüzde 17,2 oranında; Alman sanayi üretimi keza 1932'nin 3. çeyreğinde yüzde 40,4 oranında ve Fransız sanayi üretimi de 1932'nin 3. çeyreğinde yüzde 26,8 oranında mutlak gerileyerek dibe vuruyor. Japon sanayi üretimi de Mayıs 1932'de yüzde 8,6 oranında mutlak geriliyor.

Aşağıdaki tabloda ise, Japonya sanayi üretimi hariç mutlak gerileme oranlarının 1929-32 krizi verileriyle neredeyse karşılaştırılamayacak derecede önemsiz olduğunu görüyoruz. Şimdiki krizde Amerikan sanayi üretimi 2009'un ilk çeyreğinde yüzde 7,6 oranında; İngiliz sanayi üretimi 2009'un 3. çeyreğinde yüzde 13,2 oranında: Fransız sanayi üretimi 2009'un 2. çeyreğinde yüzde 13,3 oranında ve Japon sanayi üretimi de 2009'un ilk çeyreğinde yüzde 26,6 oranında mutlak gerileyerek dibe vuruyor.

Her iki krizi oransal gerileme farkı açısından da karşılaştırabiliriz. Aşağıdaki tablo böyle bir karşılaştırmanın sonuçlarını göstermektedir: Sanayi üretiminin kriz dönemlerinde mutlak gerileme farkı, Amerikan sanayi üretimi açısında yüzde 46,7; İngiliz sanayi üretimi açısında yüzde 4; Alman sanayi üretimi açısından yüzde 31,8; Fransız sanayi üretimi açısından yüzde 13,5 ve Japon sanayi üretimi açısından da yüzde 18. Sadece Japon sanayi üretimindeki bu oransal fark, şimdiki kriz lehine; yaşanan krizin Japon sanayi açısından 1929-32 krizine göre oldukça ağır olduğunu; ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere ile ilgili veriler de, bu ülkeler açısından 1929-32 krizinin şimdiki krize göre oldukça ağır olduğunu göstermektedir.


Son olarak her iki kriz döneminde söz konusu bu ülkelerde sanayi üretimin seyrini grafikleştirerek verelim. Grafik her bir ülke açısında sanayi üretimi bazında krizin nasıl geçtiğini canlandırmaktadır.(Japonya açısından veriler 1928=100 bazında ve 1932/I=1930; 32/II=1931; 32/III=1932; 32/IV=1932/II; 33/I=1932/III ve 33/II= 1932/IV olarak hazırlanmıştır).



Ülkeler bazında sanayi üretimi karşılaştırması
Burada söz konusu olan 1928=100 bazında 1932/1 1932/II, 1932/III, 1932/IV, 1933/I, 1933/II ve 2005=100 bazında 2008/I, 2008/II, 2008/III, 2008/IV, 2009/I ve 2009/II çeyrekleridir.

ABD:
Sanayi üretimi bazında her iki krizin şiddeti arasındaki farkı grafikte görüyoruz: Amerikan sanayi üretimi 1928=100 bazında ilk 6 çeyrek içinde en azından 40 mutlak gerileme bandında seyrederken 2008=100 bazında ancak 4. çeyrekten itibaren yüzde 10 mutlak gerileme bandında kalmıştır. Ancak 8. çeyrekte üretimde düşüş oranları birbirine yaklaşmaya başlamıştır; 2008 krizi açısından üretim düşüyor; 1929-32 krizi açısında üretim artıyor.

İngiltere:

İlk 4 çeyrek sürecinde sanayi üretimi 1929-32 krizinde 2008 krizine nazaran daha büyük oranlarda mutlak geriliyor. Ancak üretimde düşüş oranları 4. ve 5. çeyreklerde birbirine yaklaşıyor, sonraki dönemde ise ilk 4 çeyrektekinin tersi bir gelişme oluyor; 1929-32 krizinde sanayi üretimi 5. çeyrekten itibarende artmaya başlarken, 2008 krizinde mutlak geriliyor.

Almanya:
1929-32 krizinin 2., 3. ve 4. çeyrekleri arasında Alman sanayi üretimi yüzde 40 mutlak gerileme bandında kalırken 2008 krizinin aynı döneminde sanayi üretimi yaklaşık yüzde 6 ila 17 arasında mutlak artış bandında kalıyor, yani krizde değil. Ancak 5. çeyrekten itibaren 1929-32 krizi sürecinde üretim arttığı ve 2008 krizi sürecinde de üretim gerilediği için üretim değerlerinde belli yakınlaşama temelinde bir paralellik oluşuyor.

Fransa:
Alman sanayi üretiminde her iki kriz sürecinde görülen gelişme, farklı oranlar temelinde Fransız sanayi üretiminde de görülüyor: 2008 krizinde üretim düştüğü ve 1929-32 krizinde de artmaya başladığı için 7. çeyrekte değerlerde bir orasal aynılık çakışması oluyor (1933/III= yüzde 87,4 ve 2009/II= yüzde 86,7).

Japonya:


(Japonya açısından veriler 1928=100 bazında ve 1932/I=1930; 32/II=1931; 32/III=1932; 32/IV=1932/II; 33/I=1932/III ve 33/II= 1932/IV olarak hazırlanmıştır).

Japon sanayi üretimi Mayıs 1932'de ancak yüzde 8,6 oranında mutlak gerilemiş, sonraki dönemde ise hızlı bir yükseliş sergilemişti. 2008 krizinde ise ancak 3. çeyrekten sonra üretim mutlak gerileme sürecine giriyor ve 2009'un ilk çeyreğinde yüzde 26,6 oranda mutlak düşerek dibe vuruyor. Bu derinlikte bir üretim gerilemesini Japon sanayi 1929-32 krizinde yaşamamıştır.

Sonuç itibariyle:
1929-32 dünya krizi, Almanya’yı 1923, 1920,1903 yılına; İngiltere’yi 1926, 1921-23 veya 1909 yılına; Fransa’yı 1923 yılına; İtalya’yı 1923 yılına; ABD’yi 1912 yılına; Japonya’yı da 1927 yılına ve kapitalist dünya ekonomisini de 1923 yılına atmıştır; geriletmiştir.
Tek tek ülkeler bazında baktığımızda üretim Japonya’da % 8-9; İngiltere ve Fransa'da %26-40; Almanya ve İtalya’da %41-50 ve ABD’de de %50’den fazla bir oranda düşerken, kapitalist dünyada üretim yaklaşık %45 oranında daralmıştır.

OECD-Toplamı bazında dünya sanayi üretimi ise Ocak 2008=100'e göre, ancak 15. ayda -Mart 2009- yüzde 17,5 oranında mutlak düşüşle dibe vuruyor. Dünya ekonomisinin her iki krizden etkilenmesi arasında oransal olarak muazzam bir fark var:
1929-32 krizi= yüzde 45.
2008 krizi= yüzde 17,5.
Fark: 27,5.
Sanırsam, bu olgular karşısında hangi krizin daha ağır olduğunu sormaya bile gerek yok.

Yaşanan krizde üretimin kırılma noktası:
Önde gelen emperyalist ülkeler açısından:
Aşağıdaki grafikte yılın çeyrekleri bazında söz konusu bu ülkelerde sanayi üretiminin 2007'nin 2. çeyreğinden 2009'un 3. çeyreğine gelişmesini görüyoruz. Sanayi üretimi Almanya, Japonya, ABD ve Fransa'da 2008'in ilk çeyreğine kadar sürekli (inişli-çıkışlı da olsa) artıyor. İngiltere'de ise 2007'nin 4. çeyreğine kadar artıyor. Sonrasında; İngiltere'de 2007'nin 4. çeyreğinden, diğer ülkelerde ise 2008'in ilk çeyreğinden itibaren üretim sürekli düşüyor. Bu verilere göre Alman, Fransız, Amerikan ve Japon sanayi üretiminde kırılma noktası 2008'in ilk çeyreğidir. İngiliz sanayi üretiminde de 2007'nin son çeyreğidir.
Aşağıdaki grafikte ise bir bütün olarak dünya ekonomisinde veya onun farklı ülke örgütlenmeleri bazında sanayi üretiminin kırılma noktasını görüyoruz. Bütün bu örgütlenmeler bazında dünya sanayi üretimi ve bu anlamda da dünya ekonomisi 2008'in ilk çeyreğinde krize girmiştir.

-Dünya ticaret açısından:

1929-32 krizi ve şimdiki kriz sürecinde dünya ticareti karşılaştırıldığında her iki krizin ilk 9-10 ayında dünya ticaretinin 1929-32 krizine nazaran şimdiki kriz sürecinde oldukça sert düşüş içinde olduğunu görüyoruz. Ancak 10. aydan sonra belli bir toparlanma ve yeniden yükseliş eğilimi görülüyor. 1929 krizi patlak verdikten sonra da; 1930'un yazında dünya ticaretinde belli bir yükseliş olmuş ama sonrasında, krizin 38-40. ayları döneminde dünya ticareti yüzde 30'un üzerinde gerilemişti.

-İşsizlik açısından:
Her iki kriz, işsizliğin yaygınlaşması bazında da karşılaştırılabilir. İşsizlikle ilgili sadece birkaç veri durumu açıklamak için yeterlidir.
1929-32 krizi ve sonraki yıllarda bazı ülkelerde işsizlik oranları:

Son yıllarda işsizlik oranı:

İşsizlik açısından 1929-32 krizi bütün krizlerin rekorunu kırmış durumdadır. Hiçbir kriz döneminde işsizlik oranı 1929-32 krizi döneminde olduğu kadar yüksek olmamıştı. Şimdiki krizin nasıl gelişeceği bilinmez, ama mevcut gelişmişlik sürecinde işsizlerin oranı 1929-32'dekinden oldukça düşüktür. Örneğin ABD'de işsizlik, 1933'te yüzde 25,2 oranına varıyordu; yani her dört çalışabilir olandan birisi işsizdi. Şimdiki krizde ise, 2008 itibariyle işsizlik oranı yüzde 7,5, 2009 itibariyle bu oranın yüzde 9,2'ye, 2010'da yüzde 9,9'a çıkacağı ve 2011'de de yüzde 9,1'e düşeceği tahmin ediliyor.
Almanya'da işsizlik oranı 1932'de yüzde 30,1 idi. 2008'de ise yüzde 7,2. Bu oranın 2011de yüzde 9,7'ye çıkacağı tahmin ediliyor. Her halükarda oranlar arasında büyük farklar var.

2008'den günümüze aylar bazında işsizlik oranı:
Avro Alanı, OECD-Avrupa, OECD-Toplamı, AB ve G-7 ülkelerinde işsizlik oranı 2008 başında yüzde 5 ila 7,5 arasındayken Ekim 2009'a gelindiğinde yüzde 8,5 ila yüzde 10 arasında değişen bir seviyeye çıkmıştır. Bu veriler en fazlasıyla söz konusu bu dönemde, yaşanan ekonomik krizde işsizliğin artışını; ama aynı zamanda 1929-32 krizi dönemindeki işsizlik oranlarıyla karşılaştırıldığında şimdiki krizin çok hafif kaldığını gösterir.

II-HİSSE SENEDİ PİYASASI AÇISINDAN DURUM

Dünya borsaları açısından 2008 yılı, gerçek anlamda bir felaket yılı olmuştur. 2009 yılına da borsalar umutlu başlayamadılar. Ancak Mart ayından itibaren borsalarda bahar havası esmeye başladı. Ama uzun bir bahar yaşanmadı; borsalarda görülen yükselme dinamiği yerini nişli-çıkışlı; nereye yöneleceği belli olmayan -iniş mi- çıkış mı sorusuna cevap vermeye elverişli olmayan bir trende bıraktı. Borsa dünyasında kafalar karışık; borsa kumarbazlarının kafasında 'beklenmeli mi yoksa mevcut gelişmeyi krizden çıkış olarak değerlendirilip yatırım mı yapılmalı' sorusu var. Kocaman bir acabası olan bir soru. Borsa analizcileri ve yatırımcıları arasında söz konusu bu acaba sorusuna verilecek cevap konusunda görüş ayrılığı şimdiye kadar bu boyutlarda olmamıştı.
Borsa değerlerindeki değişim bakımından yaşanan krizi 1929-32 kriziyle karşılaştıralım.

Dünya borsa hareketinde belirleyici önemi olduğu için önce Dow Jones-İndeksi hareketine bakalım:
1929-32, 197475, 1987, 2000-2004 ve şimdiki kriz dönemlerinde Dow Jones-İndeksinin yükseliş-çöküş serüveni:

Yukarıdaki grafikte 1929-32 dünya krizinin Dow Jones-İndeksini en çok olumsuz etkileyen kriz olduğunu görüyoruz.
8 Temmuz 1932'de dip noktaya varılıyor; bu tarihte Dow Jones-İndeksi 3 Eylül 1929'daki en yüksek seviyesinden (381,17 puan) yüzde 86,19 oranında geriye düştü (41,22 puan).
Nihayetinde Dow Jones, kriz başlangıcından 34 ay sonra dibe vuruyor. Değer kaybı yüzde 86,2 oranında.

Dow Jones 11 Ocak 1973'e kadar yükseliyor (1.051.70 puan). Sonrasında, 1973'de petrol krizi ve takiben dünya ekonomik krizi -1974- döneminde indeks 6 Aralık 1974'te yüzde 45,1 oranında gerileyerek 577,60 noktasına düşüyor.
Nihayetinde 1973 petrol krizinde Dow Jones, kriz başlangıcından 21 ay sonra dibe vuruyor. Değer kaybı yüzde 56,8 oranında.

19 Eylül 1987'de ("Kara Pazartesi") Dow Jones-İndeksi kısmen yüzde 25,3 oranında düşüyor (569,18 puan). Bu tarihten 15 ay sonra, 24 Ocak 1989'da indeks 2.256,43 puan ile borsa krizi öncesi seviyesine ulaştı.
Nihayetinde 1987 borsa krizinde Dow Jones, üç ay içinde yaklaşık yüzde 32 değer kaybediyor ve dibe vuruyor.

14 Ocak 2000'de Dow Jones 11.722,98 puan ile beş seneden fazla süren bütün zamanların en yüksek seviyesine ulaşıyor.
Ama spekülasyon köpüğünün patlamasından sonra indeks 9 Ekim 2002'de 7.286,27 puan ile dibe vuruyor; bu, 14 Ocak 2000'deki en yüksek noktaya göre yüzde 37,9 oranında bir gerilemeydi. 9 Ekim 2002'de çöküş duruyor; bu tarihten sonra indeks yeniden yükselmeye başlıyor; 11 Aralık 2003'te 10.008,16 noktasına ulaşıyor.
Nihayetinde 2000-2004 dünya krizi döneminde Dow Jones, kriz başlangıcından 33 ay sonra dibe vuruyor; değer kaybı yüzde 51,3 oranında.

19 Temmuz 2007'de Dow Jones-İndeksi 14.000,41 puan ile tarihinde ilk kez 14.000 puan seviyesini aşıyor; 9 Ekim 2007'de 14.164,53 puan ile yeni bir rekor kırıyor.
2007'nin yazında patlak veren Amerikan gayri menkul krizinden dolayı Dow Jones-İndeksi yeniden düşmeye başladı. 2008'de mali krizin sanayi sektörünü etkilemeye başlamasından sonra hisse senedi değerleri dünya çapında geriledi. 6 Ekim 2008'de Dow Jones 9.955,50 puan ile 26 Ekim 2004'deki 10.000 puan sınırının altına düştü. 13 Ekim 2008'de yüzde 11,08 oranında bir artışla 21 Eylül 1932'den bu yana en yüksek günlük kazanç sağladı. Ama iki gün sonra, 15 Ekim 2008'de yüzde 7,87 oranla 26 Ekim 1987'den bu yana en yüksek günlük zarar gördü. 14 Nisan 1997'den bu yana en derin noktasına 9 Mart 2009'da düştü (6.547,05 puan), dibe vurdu. Bu, 9 Ekim 2007'deki bütün zamanların en yüksek seviyesine göre yüzde 53,8 oranında bir kayıptı.

9 Mart 2009 çöküşün durduğu dönüm noktası oldu; bu tarihten sonra Dow Jones-İndeksi yeniden yükselmeye başladı. 1 Aralık 2009'a kadar yüzde 59,9 oranında artarak 10.471,58 noktasına ulaştı.
Şimdiki krizde Dow Jones, kriz başlangıcından 17 ay sonra dibe vuruyor. Değer kaybı yüzde 57,5 oranında. Krizin 17. ayından itibaren Dow Jones değeri yükselmeye başlıyor; krizin 26. ayında değer kaybı yaklaşık yüzde 32 civarında.
Nispeten hızlı bir yükseliş. Bu trend devam eder mi yoksa yeniden bir değer kaybı söz konusu olur mu veya krizin 17. ayındaki değer kaybını aratacak derecede, 1929-32 krizini anımsatan bir çöküş olur mu, burası bilinmez. Ama 1929-32 krizinde Dow Jones, öyle bir düşmüştü ki, kriz öncesinde, 1929'da ulaştığı en üst seviyeyi ancak 25 sene sonra, 23 Kasım 1954'te 382,74 puan ile aşabildi. Aşağıdaki grafik bu gelişmeyi gösteriyor.
Aşağıdaki tabloda kriz öncesi en yüksek noktanın ne kadar zaman sonra aşıldığını görüyoruz:
Dow Jones-İndeksinin düşüş ve yükselişe geçiş serüveni 1929-32 krizinde 303; 1987 borsa krizinde 23; “1. Asya” krizinde 8; “2. Asya” krizinde 7; 2000-2004 dünya krizinde 81 ay devam etmişti. Şimdiki krizin henüz 26. ayındayız ve Dow Jones Kasım 2007'deki en üst noktayı aşmaktan da oldukça uzak: Mayıs 2009 itibariyle Dow Jones bütün zamanların en yüksek noktası olan 14.165'in (9 Ekim 2007) yüzde 42 oranında altında; yani 5949,3 noktasında. Krizin 17. haftasındaki yüzde 57,5 oranında değer kaybından sonra yüzde 25 oranında değer kazanmasına rağmen böyle.

1929-32 krizinde Dow Jones İndeksi birbirini takip eden 6 düşüş/çöküş ve beş yükseliş sürecinden geçmişti. Bu çöküş ve yükselişin zamanını ve değer kayıp ve kazanç oranlarını aşağıdaki tabloda görüyoruz:

Her canlanmayı/yükselişi bir düşüş/çöküş takip etmiştir. Şimdiki krizde de böyle olur mu; yani 17. aydaki dip noktadan yeniden yükselişi yeni bir çöküş takip eder mi, bu bilinmez. Ama açık olan, dünya ekonomisinin krizden çıkmamış olduğu ve dolayısıyla yeniden değer kaybının olabileceği ihtimalinin yüksek olmasıdır. Japonya böylesi durum için bir örnektir: Japon ekonomisi 1990-1994 krizi sonuçlarından hala kurtulamamıştır; Nikkei 225 İndeksi 2008 yılı itibariyle 1980'den bu yana en derin noktasına düşmüş; 31 Mart 2009 itibariyle bütün zamanların en yüksek değerinin (31 Aralık 1989 itibariyle 38.916 sayı) ortalama yüzde 80'ni kaybetmişti.

„Ayı pazarı“ (Borsa değerlerinin düşüş eğilimi içinde olduğu dönemdeki borsa piyasasına verilen isim) ve „boğa pazarı“ında (Borsa değerlerinin yükseliş eğilimi içinde olduğu dönemdeki borsa piyasasına verilen isim) en yüksek değer kaybı ve kazancının listesini verelim (en yüksek değerden yüzde 20'ye kadar değer oluşumu):
“Ayı Pazarı”nda en fazla oransal zararda yüzde 20'ye kadar olanlar arasında şimdiki kriz ancak bir defa yer alıyor (Tabloyu yüzde 40 zarara kadar olanları kapsayacak şekilde kısalttık): 9 Ekim 2007'de Dow Jones-İndeksi 14.164,53 puandan 9 Mart 2009'da 6.547,05 puana düşerek yüzde 53,8 oranında kayba uğruyor.
1929-32 krizinde ise üç defa önemli değer kaybına uğruyor.

1929-32 kriziyle şimdiki krizi bir de Dow Jones-İndeksinin düşme eğilim içinde olduğu pazar koşullarında (“Ayı Pazarı”) yıllık ve aylık bazda karşılaştıralım.
En kötü 30 yıl içinde 1929-32 krizi dört defa yer alıyor (1931, 1930, 1932, 1929), şimdiki kriz ise -en azından şimdilik- bir defa yer alıyor (2008).


En kötü aylar içinde 1929-32 krizi 12 kere yer alıyor (Eylül 1931, Eylül 1931, Ekim 1929, Mayıs 1932, Haziran 1930, Aralık 1931, Şubat 1933, Mayıs 1931, Eylül 1930, Ekim 1932, Nisan 1931), şimdiki kriz ise bir kere yer alıyor (Şubat 2009).

Sonuç itibariyle:
Dow Jones-İndeksi bazında karşılaştırdığımız bu krizler içinde en ağır olanı 1929-32 krizidir. Yaşanan krizin günümüze kadarki döneminde değer kaybı, bu krizin 1929-32 krizinden daha ağır olmadığını göstermektedir.