deneme

emperyalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
emperyalizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

30 Haziran 2021 Çarşamba

TROÇKİ VE GÜNÜMÜZDE TROÇKİSTLER NEYİ REDDEDİYORLAR?

 

TÜRK BURJUVAZİSİ KENDİ HİKAYESİNİ YAZIYOR (V)

 

ALT-EMPERYALİZM”, “ÜST”-EMPERYALİZM VE TÜRKİYE

 

TROÇKİ VE GÜNÜMÜZDE TROÇKİSTLER NEYİ REDDEDİYORLAR?

Troçkistler, Türkiye bağlamında “alt-emperyalizm” savunularını bir taşla birkaç kuş vuracak bir kurgulamayla yapıyorlar. Troçkizm’in iki ayrı “eğilim”inden bu konuya ilişkin aşağıdaki görüşler bir taşla kaç kuş vurmak istediklerini açıklıyor: 

25 Haziran 2021 Cuma

TÜRK BURJUVAZİSİ KENDİ HİKAYESİNİ YAZIYOR (III)


TÜRK BURJUVAZİSİ KENDİ HİKAYESİNİ YAZIYOR (III)

ALT-EMPERYALİZM”, “ÜST”-EMPERYALİZM VE TÜRKİYE


TÜRKİYE NASIL BİR ÜLKE?

Komünistlerin parti programında tespit ettikleri “...Türkiye, dünya ölçeğinde değerlendirildiğinde orta düzeyde gelişmiş ülkeler kategorisinde yer alır” gerçeğinde nitel olarak değişen bir şey yok. Bu tespit doğrudur. Bu tespitin yapılmasından bu yana bu orta derecede gelişmişlik, kapitalizmin nicel gelişmelerinin birikimi sonucunda, yine de orta derecede gelişmişlik kategorisinde kalsa da belli bir nitel sıçrama sergilemiştir. Şayet diyalektiğin yasalarını reddetmiyorsak, orta derecede gelişmişliğin niceliğindeki gelişmenin de bir gerçeklik olduğunu kabul etmek zorundayız. Orta düzeyin de bir altı, bir ortası ve bir de üstü vardır. Hep aynı yerde kalınamayacağına göre ya geriye doğru veya da ileriye doğru gidilir; geriye doğru gitmek “küme düşmektir”, ileriye doğru gitmek de bir üst kümeye geçmek veya onun sınırına varmak demektir; sınırına mı varıldı, yoksa üst kümeye geçildi mi soruları somut durumun somut analizinin bir sonucudur.

7 Mart 2021 Pazar

KAPİTALİZMİN GELİŞMESİ VE SÖMÜRÜ DERECESİNİ YÜKSELTMENİN İKİ YÖNTEMİ

 

KAPİTALİZM SONRASI (“POST-KAPİTALİZM”) ÜZERİNE 

DÜŞÜNCELER VE FANTEZİLER (VIII)

(Birikmiş Sorular Dosyasından)


KAPİTALİZMİN GELİŞMESİ VE

SÖMÜRÜ DERECESİNİ YÜKSELTMENİN İKİ YÖNTEMİ

18. YÜZYILA GERİ DÖNÜŞ


DÜNYANIN HAL-İ PÜR MELALİ!

Sömürü derecesinin arttırılması bağlamında sorulan soruların toplamında şu manzara çıkıyor karşımıza:

6 Mart 2021 Cumartesi

“YARATICI MARKSİZM” VE ARTI DEĞER YASASININ ORTADAN KALDIRILMASI

 


KAPİTALİZM SONRASI (“POST-KAPİTALİZM”) ÜZERİNE 

DÜŞÜNCELER VE FANTEZİLER (VI)

(Birikmiş Sorular Dosyasından)


KAPİTALİZMİ ORTADAN KALDIRMANIN YOL VE YÖNTEMLERİ (II)

YARATICI MARKSİZM” – “YARATICI FELSEFE”!

ARTI DEĞER YASASININ ORTADAN KALDIRILMASI

DÜNYANIN HAL-İ PÜR MELALİ!


Kapitalizm nasıl yıkılır veya kapitalizm hiçbir nesnelliği olmayan tespitlerle çöker mi türünden sorulara bu ve sonraki makalelerde somutlaştırarak cevap vermeye çalışacağım. Yaşadığımız dünya ve kapitalizm koşullarıyla bağını kurmakta zorlandığımız çok ilginç anlayışlar dünyasında biraz dolaşacağız.

3 Mart 2021 Çarşamba

EKONOMİ YASALARI İCAT EDİLMEZ, KEŞFEDİLİR

 

KAPİTALİZM SONRASI (“POST-KAPİTALİZM”) ÜZERİNE DÜŞÜNCELER VE 

FANTEZİLER (V)

(Birikmiş Sorular Dosyasından)

Marksist-Leninist politik ekonominin Troçkizm ile imtihanı veya

Troçkizm’in Marksist-Leninist politik ekonomi ile imtihanı

KAPİTALİZMİ ORTADAN KALDIRMANIN YOL VE YÖNTEMLERİ (I)

DÜNYANIN HAL-İ PÜR MELALİ!


Ekonomi Yasaları İcat Edilmez, Keşfedilir

Ekonominin nesnel yasalarıyla ilgili sorulara cevap verebilmek için öncelikle politik ekonominin konusunun ve ekonomik yasadan anlaşılması gerekenin ne olduğuna çok kısa da olsa değinmek gerekir. Derdimizi anlatabilmek için en azından bir tanımlama yapılmalıdır.

24 Şubat 2021 Çarşamba

”KAPİTALİZMİN VAROLUŞSAL KRİZİ” Mİ YOKSA KAPİTALİZMİN GENEL KRİZİ Mİ?

 

KAPİTALİZM SONRASI (“POST-KAPİTALİZM”) ÜZERİNE

DÜŞÜNCELER VE FANTEZİLER (III)

(Birikmiş Sorular Dosyasından)


KAPİTALİZMİN VAROLUŞSAL KRİZİMİ YOKSA

KAPİTALİZMİN GENEL KRİZİ Mİ?

DÜNYANIN HAL-İ PÜR MELALİ!

Bu makalede, özellikle 2008 dünya krizinden buyana sıkça konuşulan “kapitalizmin varoluşsal krizi”nin, “sistem krizi”nin ne olup olmadığını ve Marksist-Leninist politik ekonominin geliştirdiği kapitalizmin genel krizinin ne anlama geldiğini ele alacağız.

14 Mart 2017 Salı

EMPERYALİSTLEŞEN TÜRKİYE VE TÜRK BURJUVAZİSİNİN DURUMU



EMPERYALİSTLEŞEN TÜRKİYE VE TÜRK BURJUVAZİSİNİN DURUMU
(Darbe Karakterli “Renkli Devrim” Girişimi ve Sonrası – V - son makale)

Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısı üzerine tartışmalar en azından Türkiye'nin tarihi kadar eskidir. Ama en canlı tartışmalar Türkiye devrimci hareketinin oluşma ve gelişme döneminde olmuştur; en kaba hatlarıyla 1960'lı yılların sonundan itibaren. Bu konu üzerine tartışmalar belli bir olgunluğa ulaşmış ve Türkiye'de sosyo-ekonomik yapının en azından kapitalist olduğu genel kabul görmüştür. Ama bu konuda hala öznel görüşler, gerçeğin tamamen inkarı üzerine kurulmuş düşünceler de yok değil. Örneğin Maocularımızın bir kanadı diğer kanadıyla sosyo-ekonomik yapı üzerine polemiklerinde yeni bir üretim biçimi üretme yeteneğini sergilemiştir; “Partizan” özel sayısında (Haziran 2014) MKP'nin 3. kongre kararlarını eleştirirken “Yarı-feodal ilişkiler emperyalizm çağında kendi başına bir ekonomik ilişkiler bütünü haline evrilmiştir” diyerek yeni bir üretim biçimi keşfinde bulunuyor (1). MKP de III. Kongre'sinde “1990’lardan sonra coğrafyamızda, hem sanayi, hem tarım, hem de hizmetler alanında esasta kapitalist işleyiş feodal üretime oranla hakim hale gelerek üretime damgasını vurmaya başladı” (2) tespiti ile bir “geç kapitalizm”den bahsediyor.

13 Ekim 2016 Perşembe

ORTADOĞU'DA “İT DALAŞI” VE TÜRK BURJUVAZİSİNİN DURUMU



ORTADOĞU'DA “İT DALAŞI” VE TÜRK BURJUVAZİSİNİN DURUMU
(Darbe Karakterli “Renkli Devrim” Girişimi ve Sonrası - II)

Neden Türkiye ile bu kadar uğraşıyorlar? Erdoğan'ın diktatör olduğunu, faşist, ırkçı olduğunu, dini bütün olduğunu ve bu özelliklerinden dolayı da “sempatik” görmediğinizi anladık. Dünyada bu sıfatlara haiz çok sayıda diktatör var. Onlarla neden bu kadar uğraşılmıyor da Erdoğan'la uğraşılıyor? Yoksa “kasap sevdiği postu yerden yere vururmuş” durumuyla mı karşı karşıyayız? Böyle bir durumla karşı karşıya olmadığımız açık. Ama aynı zamanda Erdoğan sevilmediği, faşist, ırkçı, İslamcı olduğu için gitsin durumuyla da karşı karşıya değiliz. O zaman bu darbe girişiminin, Erdoğan gitsin demenin; bunda ısrarlı olmanın başka nedeni veya nedenleri olsa gerek. Darbe, girişimden öteye geçemediği ve iktidarda kaldığı için şimdi Erdoğan'ın eline hiç beklemediği fırsatlar geçti ve o da bunları tepe tepe kullanıyor; savaş uçağının düşürülmesinden sonra Rusya ile neredeyse savaşın eşiğine gelinmişti, ama şimdi ilişkiler, uçak krizinden önceki gelişmişlik seviyesinin üstüne taşınıyor; Putin ve Erdoğan “can ciğer dost” oldular. ABD ve AB, kendi eserleri olan başarısız darbe girişiminden sonra süklüm püklüm durumdalar; suç üstü yakalandılar. Batı'lı güçler darbeyle Erdoğan'ın gideceğine; istedikleri bir iktidarın geleceğine kesin gözüyle bakıyorlardı. Ama olmadı ve darbenin gerçekleşememesinden duydukları rahatsızlığı hiç de diplomatik olmayan dille ifade ederek duydukları hazımsızlığı dünya kamuoyuna yansıttılar. ABD, Almanya, İngiltere gibi ülkeler darbe sürecinde müttefikleri Türkiye'ye karşı hiç de müttefiklik ilişkilerine tekabül etmeyen, hasmane tavır almışlardır. Bu tavır, bu ülkelerde resmi ve özel birçok medya organı tarafından dile getirilmişti. Şimdi ise mevcut ilişkileri daha da germemek ve Erdoğan'ın daha fazla Kuzey'e ve Doğu'ya bakmasını engellemek için birtakım dayatmalarına evet demek zorunda kaldılar. Cerablus'un işgaline ABD'nin adeta boyun eğmesi ve son olarak da “uçuşa yasak bölge” talebine AB'nin olumlu yaklaşımı buna birer örnektir.

19 Nisan 2016 Salı

AVRUPA BİRLİĞİ'NİN DERİNLEŞEN KRİZİ - BÜYÜYEN GÖÇ AKIMININ VE YAŞANAN FACİANIN SORUMLUSU KİM?


AVRUPA BİRLİĞİ'NİN DERİNLEŞEN KRİZİ -
BÜYÜYEN GÖÇ AKIMININ VE YAŞANAN FACİANIN SORUMLUSU KİM?*

AB, görünür ve henüz görünmeyen yönleriyle tarihinin en büyük krizi ile boğuşma sürecindedir. Bu yüzyılın başında hedefi büyüktü; öncelikle dünyanın en dinamik ekonomisine sahip olacaktı. Bu dinamik ekonomiyle, pek dillendirilmese de, jeopolitik açılımlar yapacak; dünya hegemonyası için rekabet edecekti. Bunun gerçekleştirilmesi için Lizbon Anlaşmaları ve Avrupa Anayasası bütün Avrupa kıtasını ekonomik, siyasi, sosyal olarak bütünleştirecekti; yani AB devletleşme sürecinde bayağı ilerlemiş olacaktı.

25 Nisan 2015 Cumartesi

YEMEN SAVAŞI - ARAP YARIMADASINDA BÖLGESEL REKABET VE JEOPOLİTİK OYUNLAR


YEMEN SAVAŞI...

ARAP YARIMADASINDA BÖLGESEL REKABET VE JEOPOLİTİK OYUNLAR

Amerikan emperyalizmi Ortadoğu'nun Arap Yarımadası ayağında yeni bir savaşı kışkırttı ve başlatılması işaretini verdi. Bu savaşın da jeopolitik mimarı Amerikan emperyalizmidir. Daha öncesinde bir dizi ülkede askeri müdahalelere girişti ve geriye yıkılmış, talan edilmiş ülkeler ve devam eden savaşlar bıraktı. “Teröre karşı savaşı”nı başlatmasından bu yana işgal ettiği, savaştığı ülkelerde ve bölgelerde kaos ve yıkımdan başka bir sonuç alamadı. 2001'de Afganistan'ı işgal etti; 2003'te Irak'ı işgal etti; 2011'de Libya havadan bombalandı, Gaddafi rejimi yıkıldı; 

1 Ağustos 2014 Cuma

Filistin Kazanacak




Filistin Kazanacak


Vesile-fırsat:
1-Üç İsrailli yerleşimcinin cenazeleri, kayıp olmalarından 18 gün sonra 30 Haziran’da Batı Şeria’nın güneyinde El Halil yakınlarında bulunduğunda İsrail yasa bürünmüştü.

2-Dünyanın farklı yerlerinden insanlar bu olayın acısını paylaşmışlardı.

3-Bu üç İsrailli yerleşimcinin kaybolması ve ölümleriyle ilgili ayrıntılar belirsizliğini hala korumaktadır. Olayla ilgili yorumlar, sorunun arka planını açığa çıkartmak bakımından yetersiz kaldı.

4-Bu üç İsrailli yerleşimci, İsrail basını tarafından topluma talihsiz gençler olarak yansıtıldı.

5-Netanyahu bu üç İsrailli yerleşimci için “çocuklar” kavramını kullanıyordu. Açık ki bir sempati oluşmuştu ve İsrail devleti bu sempati üzerinden duygu sömürüsünün “işi” bitirene kadar devam edeceğini sanıyordu.

23 Temmuz 2014 Çarşamba

DÜNYA EKONOMİSİNDE BİRBİRİNİ ETKİLEYEN İKİ EĞİLİM VE SONUÇLARI (GÜÇLER DENGESİNDE DEĞİŞİM EĞİLİMLERİ)* (I)



DÜNYA EKONOMİSİNDE BİRBİRİNİ ETKİLEYEN İKİ EĞİLİM VE SONUÇLARI
(GÜÇLER DENGESİNDE DEĞİŞİM EĞİLİMLERİ)* (I)

Dünyanın birçok bölgesinde (Suriye eksenli olarak Ortadoğu'da, Merkezi Afrika'da, Doğu Asya'da, en güncel olarak da Ukrayna'da) emperyalist ülkeler arasında rekabet keskinleşmekte. Suriye'de olduğu gibi vekalet savaşına dönüşmektedir. Önde gelen, jeopolitika üretme yeteneğine sahip olan emperyalist ülkeler, nüfuz alanlarını koruma ve genişletme derdindeler. Bunun nedeni uluslararasılaşan ve uluslararasılaşma sürecinde olan sermayede görülen merkezileşme ve yoğunlaşma eğilimidir. 2008 dünya ekonomik krizi uluslararası tekelci sermayeyi oldukça hırpalamıştı. Krizin patlak verdiği merkez ülkelerin ve bölgelerin (ABD, bir bütün olarak AB, Avro Alanı, OECD-Avrupa, Japonya) krizden çıktıkları (Son verilere göre ABD ve Almanya'nın krizden çıktığı söylenebilir) söylenemez, ama sermaye hareketinin eğilimleri, önümüzdeki dönemde emperyalist ülkeler ve önde gelen emperyalist ülkeler ile emperyalistleşen ülkeler arasında çıkar ve nüfuz alanı için rekabetin keskinleştiğini göstermektedir. Güçler dengesindeki değişim ile bu rekabet daha da acımasız, daha da keskinleşmiş olacaktır.

1 Temmuz 2014 Salı

UKRAYNA VE EMPERYALİSTLER ARASI ÇELİŞKİLER*



UKRAYNA VE EMPERYALİSTLER ARASI ÇELİŞKİLER*

Cenevre'de ABD, Rusya, AB ve Ukrayna'nın katılımıyla gerçekleştirilen konferanstan sonra yumuşamanın yerine emperyalistler arası çelişkilerin daha da keskinleştiğini;
karşılıklı tehditlerin savrulduğunu ve askeri tatbikatların yapıldığını gördük.
Dünyanın politik gündeminde ilk sırada yer alan Ukrayna sorunun
neden kaynaklandığını ve Ukrayna'yı bu denli önemli
yapanın ne olduğunu bu yazıda ele alacağız.
*
Sovyetler Birliği (bundan sonra SB) ve revizyonist blokun dağılmasından sonra burjuva medyada Orta ve Doğu Avrupa, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde muhalif güçlerin eylemlerinden sık sık bahsedilmeye başlandı. Batı’nın emperyalist burjuvazisi bu eylemleri “devrim” olarak tanımladı. Öne sürülen, “devrim” yapmaları talep edilen aktörler, eylemleri için medyada etkili, ve sembolik kavramlar kullandılar. Örneğin, Ukrayna’da “turuncu devrim”, Lübnan’da “sedir devrimi” girişimi, Gürcistan’da “gül devrimi”, Kırgızistan'da “Lale devrimi” gibi.

22 Haziran 2014 Pazar

21. YÜZYILDA TÜRKİYE EKONOMİSİNİN KONJONKTÜR HAREKETİ*



21. YÜZYILDA TÜRKİYE EKONOMİSİNİN KONJONKTÜR HAREKETİ*

Bu yazıda krizde olmayan ekonominin gelişme seyrini ele alacağız. Emperyalizme bağımlı, yeni sömürge bir ülkede üretimin, işsizliğin, borçlanmanın durumunu, Türkiye ve benzeri durumda olan ülkelerle önde gelen emperyalist ülkelerin farklı açılardan karşılaştırmasını yapacağız.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

ORTADOĞU'DA JEOPOLİTİK ALGILAMA OYUNLARI - GÜÇLER DENGESİ VE “İT DALAŞI”



ORTADOĞU'DA JEOPOLİTİK ALGILAMA OYUNLARI -
GÜÇLER DENGESİ VE “İT DALAŞI”

Mayıs ayında hazırlanan bu yazıyı Mısır'daki gelişmeler üzerine bir not ekleyerek yayımlıyorum.
Mısır'da ne oldu da halk yeniden ayaklandı? Açık ki Mübarek'in devrilmesinden sonra iktidara gelen Müslüman Kardeşler, Mısır halkının taleplerini yerine getiremedi. Gelir dağılımındaki korkunç farklılaşmayı engellemek, bu anlamda yoksulluğu, işsiliği ortadan kaldırmak, “demokratikleşme” doğrultusunda toplumsal beklentiye cevap verecek doğrultuda atımlar atamadı. Tam tersini yaptı. Müslüman Kardeşler diktatörlüğü kurma; toplumu ve devleti belirgin İslamlaştırma yolunda adımlar attı. Başta ABD olmak üzere Batılı emperyalist güçlerle ilişkileri ayaklanan halkın talepleri doğrultusunda düzenlemedi.

31 Aralık 2010 Cuma

EKONOMİK KRİZ REKABETİ KESKİNLEŞTİRİR, DERİNLEŞTİRİR VE KAPSAMLAŞTIRIR - SÜPER TEKELLER ARASINDA REKABETİN SONUÇLARI VE GÜÇ DENGESİNDE DEĞİŞİM


Ekonomik güç dengesinde tektonik bir kayma yaşanmaktadır. Yaşanmakta olan kriz güç dengesindeki bu kaymayı çok açık bir biçimde göstermektedir. Ekonomide değişen denge, kaçınılmaz olarak politikada ve askeri alanda da etkisini gösterecektir. Kriz dönemlerinde kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasının etkisi, konjonktürün kriz dışı aşamalarına nazaran oldukça açık bir biçimde görülür; öyle ki, görmeyen veya görmek istemeyen görmek zorunda kalır. Bu, gerçeğin görülmesinden başka bir anlam taşımaz. Bazı „gelişen“ ülkelerin dünya ekonomisinde önplana çıkmaları, birinci sınıf oyuncu olmaları veya emperyalist olmaları veya emperyalist ülke olarak gelişmeleri, yaşanmakta olan ekonomik krize kapitalist sistemin sonu geldi, sistem kendiliğinden çöküyor yakıştırması yapanları hayal kırıklığına uğratabilir. Bu onların sorunu. Bu unsurlar bilim adına, teori adına sergiledikleri seviyesizliğin hesabını veriler mi? Bilmiyorum. Aslında pek de önemli değil. Onlar yaşamdan ders çıkartmama konusunda üstattırlar; her krizi kapitalizmin kendiliğinden çöküşü olarak açıklamışlardır. Şimdi susuyorlar, gelecek kriz patlak verince yeniden ortaya çıkacaklar ve kapitalizmin çöküşünü ilan edecekler.

Teori dünyasını sadece bu unsurla renklendirmiyor. Aksi taktirde tekdüze, sıkıcı bir dünya olurdu. Teori dünyasının başka renklendiricileri de var: Örneğin ulus-devleti yok edenler veya en azından önemsizleştirenler. Bu unsurlara göre de uluslararası tekeller ve IMF, DB ve başka uluslararası kurumların dünya ekonomisindeki ağırlığından dolayı ulus-devlet yok olmaktadır. Yaşanmakta olan ekonomik krizin bu teoriyi de yerle bir etmesi bu unsurlar açısından pek önemli değil. Uluslararasılaşmış sermaye, ulusal kökeninden kopmuştur; yeni bir düzen kurmaktadır. Artık emperyalizm çağı aşılmıştır; emperyalizm ötesi bir düzene geçilmiştir vs. Bu unsurlar içinde en cüretlisi A. Negri'dir. En azından bir „İmparatorluk“ kurmuştur! Sermaye karşısında herkesi bir biçimde sömürülen yapmış ve işçi sınıfını „çokluk“un sadece ve sadece bir bileşeni durumuna getirmiştir.
Kriz sürecinde devleti etkisizleştirenleri ve uluslararasılaşan tekelci sermayeyi devletten kopartanları zor durumda bırakan gelişmeler de oldu. Aslında yeni bir şey olmadı; her ekonomik kriz döneminde görülen gelişmeler yinelendi: Uluslararası alanda; dünya pazarlarında, uluslararası toplantılarda -örneğin G 20'lerin toplantılarında- her bir devlet kendi sermayesine sahip çıktı. Kriz, devletler ve uluslararası tekeller arasındaki çelişkileri keskinleştirdi, kapsamlaştırdı ve derinleştirdi. Mali pazarların liberalleştirilmesini, genel anlamda neoliberalizmi savunanlar, korumacı adımlardan bahsetmeye başladılar; kur savaşları, ticaret savaşları gibi kavramları sık sık kullandılar. Anladık ki, ne devlet küçülmüş ne de ekonomiden „elini eteğini çekmiş“. Sadece birtakım fonksiyonlarında değişme olmuş, ama kendi sermayesini koruma konusunda tavizsiz tavrını devam ettiriyor.
Bahsettiğimiz bu gelişmeleri (Ekonomik kriz rekabeti keskinleştirir, derinleştirir ve kapsamlaştırır) en çarpıcı bir biçimde uluslararası tekeller arasındaki rekabette de görebiliriz. Bu alandaki rekabetin sonuçlarını aşağıdaki verilerde görüyoruz.

Uluslararası tekellerin ve onlara bağımlı işletmelerin sayısal gelişmesi: 

Uluslararası tekellerin ve onlara bağımlı işletmelerin sayısı
Yıllar
Tekel sayısı
Artış, %
Bağımlı firma sayısı
Artış, %
1969
7 200
100
27 000
100
1990
37 000
514
170 000
630
1995
44 000
611
280 000
1037
2001
65 000
903
850 000
3148
2005
69 727
968
690 391
2557
2009
82 000
1139
810 000
3000
UNCTAD, WIR, farklı yıllıklar. Oranları biz ekledik.

Uluslararası tekel sayısı 1969’da 7.200’den 2009’da 82 bine çıkarak 40 sene içinde 11,4 misli, bağımlı firma sayısı da aynı dönemde 30 misli artıyor. 1969’da tekel başına düşen ortalama bağımlı firma sayısı 3,75. 2009'da ise 9,9. Bağımlı firmaların uluslararası tekellerden daha hızlı çoğalması, birbirini tamamlayan sermaye ihracı, yurt dışı yatırımları; tekellerin dünya ekonomisine hakim olmalarının ifadesi olarak bütün bu süreçler, emperyalizmin son 30 senesinde devasa ilerleme olarak görülmelidir.

2009 itibariyle söz konusu bu 82 tekel içinde en güçlü 500 tekel, Lenin'in tanımladığı “süper tekel” konumundadır. Dünya ekonomisini, ihracatını ve sermaye hareketini yönlendirme gücüne sahip olanlar da bu tekellerdir.
Süper tekeller veya dünyanın en güçlü 500 uluslararası tekeli bazında ülkeler arası rekabet:
20. yüzyılın son çeyreğinde ve 21. başında tekel sayısı açısından önde gelen emperyalist ülkelerin ekonomik gücü (dünyanın en büyük 500 tekel bazında ve % olarak)
Yıllar
ABD
Almanya
Fransa
İngiltere
İtalya
Japonya
Rusya*
Çin
Bu ülkeler toplamı
500 tekel içindeki payları
1970
58
6,2
4,7
10,2
1,6
11,6
-
-
92,3
7,7
1980
44
6,4
5,4
10
1,6
14
-
-
81,4
18,6
1990
33
7
6
9
1,4
22
-
-
78,4
21,6
2000
37
12
7,4
7
1,6
21
0,4
2,4**
88,8
11,2
2005
35,2
7,4
7,8
7
1,6
16,2
0,6
3,2
79
21
2006
34
7
7,6
7,6
2
14
1
4
77,2
22,8
2007
32,4
7,4
7,6
6,6
2
13,4
0,8
4,8
75
25
2008
30,6
7,4
7,8
6,8
2
12,8
1
5,8
74,2
25,8
2009
28
7,8
8
5,2
2
13,8
1,6
7,4
73,8
26,2
Fortune 500” verilerinden hesaplanmıştır. *) 1990’a kadar SSCB; **) Hongkong dahi

Dünyanın en büyük 500 uluslararası tekeli bakımından 1970'deki ABD-Japonya-İngiltere-Almanya-Fransa sıralaması 2009'da ABD-Japonya-Fransa-Almanya-Çin sıralamasına dönüşüyor. 1970'de hesapta olmayan Çin, 2009'da en büyük tekeller sıralamasında 5. sıraya yükseliyor.


 

Bu ülkeler toplamının 1970'de yüzde 92,3’ten 2009'da yüzde 73,8’e düşmesi, ilk 500’e girebilecek tekellerin emperyalist olmayan ülkelerde de mevcut olduğunu gösterir. Bu, 18,5 puanlık düşüş küçümsenecek bir gelişmenin ifadesi olamaz. Bu gelişme verili dönem içinde ülke gruplarının (emperyalist ülkeler, bağımlı ülkeler) bileşimindeki, ülkelerin ekonomik yapısındaki değişimi gösterir. Demek oluyor ki, emperyalizme bağımlı, gelişen ülkeler de uluslararasılaşmış tekelleriyle emperyalist ülkelerle dünya pazarında (üretim, ticaret, hammadede) rekabet edebiliyorlar.

Süper tekeller bazında sermaye miktarı açısından önde gelen emperyalist ülkelerin ekonomik gücü:

20. yüzyılın son çeyreğinde ve 21. başında tekellerin sahip oldukları sermaye miktarı açısından önde gelen emperyalist ülkelerin ekonomik gücü (dünyanın en büyük 500 tekel bazında ve % olarak)
Yıllar ABD Almanya Fransa İngiltere İtalya Japonya Rusya(1) Çin Bu ülkeler toplamı
1970
59
5
4
8,5
2,5
10
-
-
89
1980
44
7
8
9
1,9
11
-
-
80,9
1990
38
7
7
8
3,7
18
-
-
81,7
2000
30
12
8
9,6
2,2
17
0,1
4(2)
82,9
2005
35
7,4
7,8
7
1,6
16,2
0,6
3,2
78,8
2009
28
7,8
8
5,2
2
13,8
1,6
7,4
73,8
1) 1990’a kadar SSCB; 2) Hongkong dahil. Fortune Global 500, farklı sayılardan derlenmiştir.

En büyük 500 tekelin sermaye gücü bakımından 1970'deki ABD-Japonya-İngiltere-Almanya-Fransa sıralaması 2009'da ABD-Japonya-Fransa-Almanya-Çin olarak değişiyor. Burada önemli olan, 1970'de hesapta olmayan Çin'in 2009'da bu kategoride 5. sıraya çıkmasıdır.
 


Bu emperyalist ülkeler içinde sadece ABD, Çin, Rusya (potansiyel güç olarak Hindistan) dünya hakimiyeti kurabilme yeteneğine -en azından bugün ABD’nin kurduğu kadarıyla- sahip ülkelerdir. Bu ülkeler, jeopolitika üretme ve gerçekleştirme yeteneği olan ülkelerdir.

Dünya çapında mali sermayenin hakimiyetini bu belli başlı emperyalist ülkeler temsil ediyorlar; dünya zenginliklerinin önemli bir kısmını kendi aralarında paylaşmış durumdalar ve paylarını arttırmak için de birbirleriyle kıyasıya rekabet ediyorlar. Ama verili dönemde bu 8 ülkenin toplam sermaye miktarının yüzde 89'dan yüzde 73,8'e düşerek 15,2 puan gerilemesi, diğer ülkelerde de süper tekeller bazında sermaye birikiminin güçlü bir gelişme içinde olduğunu gösterir.
Son iki dünya ekonomik krizi (2000-2004 ve 2008...?) sürecinde uluslararası tekeller arasında güç dengesinde değişim:


Süper tekel sayısı ve ciro bakımında ülkeler arasında değişen güç dengesi
Ülke/bölge
Süper tekel sayısı
Cirodaki payı, % olarak

1999
2000
2001
2009
1999
2000
2001
2009
AB
148
141
143
161
30,5
29,3
30
35,3
-Fransa
37
37
38
39
7,3
7,2
7,3
9
-Almanya
37
34
35
37
9,6
8,4
8,6
8,1
-İngiltere
38
33
34
30
6
6,2
6,5
7
Fransa+Almanya+İngiltere
112
104
107
106
22,9
21,8
22,4
24,1
ABD
179
186
198
140
36,9
39,1
42,1
30,3
Japonya
107
104
88
71
23,1
20,9
17,5
12,7
Çin
10
12
11
46
1,6
1,9
1,9
8,4
Güney Kore
12
11
12
10
1,9
2
1,9
2,1
Hindistan
1
1
1
8
0,1
0,2
0,1
1
Brezilya
3
3
4
7
0,4
0,4
0,4
1,3
Rusya
2
2
2
6
0,2
0,2
0,2
1,2
Çin+Kore+Hindistan+Brezilya+Rusya
28
29
30
77
4,2
4,7
4,5
14
Dünya
500
500
500
500
100
100
100
100

 
Yukarıdaki tabloda dünyanın en büyük 500 süper tekelinin 1999-2009 arası karşılaştırmasını ve ulusal kökenlerine (ülkelere) göre dağılımını görüyoruz. Tabloların gösterdikleri:

1-Ülkelere göre süper tekel sayısında büyük değişme oluyor: 1999'dan 2009'a İngiltere'nin tekel sayısı 38'den 30'a; ABD'ninki 179'dan 140'a; Japonya'nınki 107'den 71'e düşüyor.

Tekel sayısı bakımından en büyük kayıp ABD'de görülüyor; 2001-2009 arasında 58 tekel kaybediliyor (ilk 500'e giremeyen tekel sayısı).
ABD'den sonra ikinci sırada kaybeden Japonya; 1999-2009 arasında 36 tekel kaybediyor (ilk 500'e giremeyen tekel sayısı).

2- Verili dönemde tekel sayısı AB'de 148'den 161'e; Hindistan'da 1'den 8'e ve Çin'de de 10'dan 48'e çıkıyor.
En büyük kazanan ise Çin; 2001'den bu yana 35 tekeli en büyük 500'e giriyor. Çin'i AB takip ediyor; verili dönemde ilk 500'e giren tekel sayısı 18.
Bir bütün olarak AB, tekel sayısı bakımından ABD'yi geride bırakarak 1. sıraya yükseliyor.
Ciro bakımından da AB, ABD'yi geride bırakarak 1. sıraya yükseliyor.
Ülkelere göre tekel sayısı bakımından sıralama: ABD, Çin, Japonya; Almanya; Fransa ve İngiltere.

Süper tekellerin ekonomik krizden etkilenme durumu ve bunun sonuçlarına göre ülkeler arasında değişen güç dengesi
Ülke/
bölge
2001'de süper tekellerin gerilemedeki, durgunluktaki ve büyümedeki payı, %
2009'da süper tekellerin gerilemedeki, durgunluktaki ve büyümedeki payı, %

Gerileme
Durgunluk
Artış
Gerileme
Durgunluk
Artış
AB
38,5
13,3
47,6
71,4
4,3
21,7
-Fransa
31,6
10,5
57,9
71,8
-
25,6
-Almanya
28,6
22,9
48,6
78,4
5,4
16,2
-İngiltere
50
8,8
38,2
53,3
10
26,7
ABD
39,4
6,1
52,5
52,9
6,4
40
Japonya
83
3,4
11,4
52,1
7
40,8
Çin
45,5
9,1
45,5
21,7
6,5
71,7
G. Kore
58,3
-
41,7
90
-
10
Hindistan
100
-
-
62,5
-
37,5
Brezilya
50
-
50
28,6
-
71,4
Rusya
50
-
50
66,7
-
33,3
Dünya
47,8
7,6
43,2
59,2
4,6
35,2

Gerileyen, durgunluk durumunda olan ve artan (büyüyen) ciro, tekellerin verili dönemdeki ekonomik krizden (2000-2004 ve 2008...?) ne denli etkilendiklerini gösterir. Bu kıstasa göre tekeller:
Yaşanmakta olan kriz 500 tekelin yüzde 59,2'sinin cirosunu olumsuz etkilemiştir; yani süper tekellerin yarıdan çoğu ciro kaybına uğramıştır, zara etmiştir. 2000-2004 krizi döneminde süper tekellerin yarısından daha azı ciro kaybına uğramıştı: Bu karşılaştırma yaşanmakta olan krizin daha ağır, daha etkili; süper tekelleri daha sarsıcı olduğunu göstermektedir.

2000-2004 krizi döneminde ve yaşanmakta olan kriz döneminde Amerikan ve AB tekelleri yaklaşık aynı oranlarda kayba uğramışlardı. Şimdiki krizde AB tekellerinin yüzde 71,4'ü ciro kaybına uğramıştır, zarar etmiştir.

Dikkati çeken diğer bir nokta da GSYİH'ya göre ihracat oranı yüksek olan Almanya ve Güney Kore gibi ülkelerin yaşanmakta olan krizden daha güçlü etkilenmeleridir; bu krizde Güney Kore tekellerinin ciro gerilemesi yüzde 90 ve Alman tekellerininki de yüzde 78,4 oranındaydı (2009).

Roza Luksemburg'u karikatürleştirerek kapitalizmi kendiliğinden çökertenler, A. Negri gibi “emperyalizmin miadını dolduranlar”, Kautsky gibi emperyalist çelişkileri yumuşatanlar ile Leninist emperyalizm analizi, kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasının sonuçları arasındaki fark, yaşanmakta olan kapitalizm gerçekliği ile hayal dünyasında gezinti yapanlar arasındaki farktır. Bu farkı yukarıdaki değişim verilerinde de görüyoruz.