“24 AYAR” ANTİ-KOMÜNİST TROÇKİ’NİN ÖLÜMÜ ÜZERİNE
GÜZELLEMELER
LENİN’İN DEYİMİYLE “HERGELE”* TROÇKİ’NİN ÖLÜM GÜNÜ,
BÜTÜN TROÇKİSTLERİN TEK YUMRUK OLDUKLARI TEK
GÜNDÜR!
21 Ağustos 1940’da “hakkın rahmetine kavuşan” Troçki’nin ardından o günden bugüne birbirinin kuyusunu kazan bütün Troçkist “eğilim”lerin (örgütlerin) ortak hareket ettikleri tek gün bu “uçmağa varma” günüdür. 21 Ağustos dendiğinde bütün Troçkist örgütler, sosyalizmi, Bolşevik Parti’yi, SSCB’yi, bu ülkede sosyalizmin inşasını, Stalin’i ve uluslararası komünist hareketi lanetlemek ve Troçki’yi insanlık tarihine yol gösteren bir Mesih olarak sunmak için bütün maharetlerini gösterirler. Adeta birbirleriyle yarışırlar. Bu 21 Ağustos’da da öyle oldu. “siyasihaber.org”un hazırladığı “Troçki cinayeti üzerine düşünceler” dosyasında; o zamanlar Batı emperyalistlerinin, devrim kaçkınlarının ürettiği ne kadar Troçki güzellemesi ve SSCB, sosyalizm, Stalin, Marksizm-Leninizm düşmanlığı varsa hepsini bulabilirsiniz.
“24 Ayar” Anti-Komünist Troçki’nin Ölümü Üzerine Güzellemeler
Sungur Savran: “Trotskiy suikastı: Bolşevizme son darbe”, 21 Ağustos 2021.
“Lev Davidoviç Trotskiy, Lenin’den sonra Ekim devriminin iki numarasıydı. Hem dünyanın hem de Rusya’nın işçi sınıfının gözünde böyleydi...
Trotskiy, Stalin’in öldürttüğü son Bolşeviktir. Ondan önce hepsini temizlemiş bulunuyordu. Bunu anlamak çok önemli. Trotskiy cinayetinin anlamı ancak böyle kavranabilir.”
Ecehan Balta: “Bugün Troçkizm ne anlama geliyor?”, 21 Ağustos 2021.
“Bugün Troçkist olmak, devrimin güncel ve stratejik sorunları hakkında 1840’lardan itibaren Marx ve Engels tarafından başlatılan tartışmanın ana aksında kalmakta ısrar etmek demek.
Troçki’nin bugün devrimci - Marksist gelenek içindeki önemli yerine hem bir kuramcı hem de devrimci önder olarak iadesi, Marksist düşünce ve kuramdan kopuşları birincisi anlamayı, ama daha önemlisi hesaplaşmayı gerektirir...
Troçki ve Stalin arasında imiş gibi görünen, oysa Marksizmin en gerici, bürokratik ve özgürlük karşıtı, totaliter yorumu ile Marksizmin devrimci - özgürlükçü yorumu arasındaki savaş da, Troçki’yi ve onunla beraber hareket eden uluslararası devrimci hareketi, III. Enternasyoneli terk ederek IV. Enternasyonali kurmaya yöneltti...
...bizler, Stalinist karşı-devrimin yanında saf tutmayı reddeden ve fikirleri Stalin’in onları yok etme teşebbüsünden kaçabilsin diye mücadele eden devrimci Marksistler, hala Marx’ın, Lenin’in, Gramsci’nin, Luxembourg’un, Troçki’nin izini takip ediyor, devrimin -ve dolayısıyla örgütün- güncel ve enternasyonal, demokrasinin de proleter olması için mücadele ediyoruz.”
Emre Tansu Keten: “Troçki suikasti neden kaçınılmazdı?”, 21 Ağustos 2021.
“Troçki (Nisan Tezlerinin) inançlı bir savunucusu(ydu)... Troçki’nin yeteneklerinin ve inançlı devrimciliğinin yanı sıra, Lenin’le olan bu politik fikir birliği de, Troçki’nin Lenin’in ardından Ekim Devrimi’nin ikinci önderi olmasını sağlar...
Emperyalistlerin bizzat dahliyle başlayan iç savaşta, yokluk içinden var ettiği ve komutanı olduğu Kızıl Ordu, Beyaz Ordu’yu mağlup eder...
Lenin’in bu tehlikelere karşı ilk müdahalesi, 1922 yılının sonunda Troçki’ye bürokrasiye karşı ortak bir blok kurmayı teklif etmesiyle gerçekleşir...
İçeride devrimin kazanımları tek tek yok edilirken, dışarıda ise “tek ülkede sosyalizm” garabatine uygun adımlar atılır...
Stalinist bürokrasi için, dünyanın herhangi bir ülkesinde, kendi kontrolü dışında gelişen bir devrimci hareket tehdit olarak algılanmıştır.
Troçki’nin mirası
Bürokratik karşı-devrim bütün bu suçları işlerken, Troçki’nin önderliğindeki Sol Muhalefet, dünyanın çeşitli ülkelerinde, çeşitli mücadelelerin içerisinde yer alarak, işçi sınıfı politikasını hâkim kılmak için çabalamış, bir yandan faşistlerle, diğer yandan ise Stalinist ajanlarla savaşmış, bu uğurda yüzlerce militan hayatını kaybetmiştir...
Sonuç olarak, 1920’lerin başında Lenin-Troçki ile Stalin arasında başlayan, ardından ise Troçki ile Stalin arasında devam eden mücadele, basit bir iktidar kapma yarışı, kişisel bir çekişme, liderlik için kavga değildir. Bu Ekim Devrimi’nin idealleri ile günün koşullarını bürokrasinin çıkarları için kullanışlı hale getirme çabası arasındaki bir mücadeledir...
Yazının başında Troçki neyi temsil ediyor diye sormuştuk. O, Ekim Devrimi’ni temsil etmenin yanında, bu devrimin ideallerini ve Stalinizm ya da Sosyal Demokrasi tarafından tahrif edilmemiş bir Marksizmi, yani devrimci Marksizmi, gelecek kuşaklara aktaracak yegâne halkayı temsil ediyordu.”
Mahir Sayın: “Sosyalizmin kafasına inen balta ve Troçki’nin katli”, 22 Ağustos 2021.
”Bu ağır günahın simgesel ismi elbette ki Stalin’dir ama her şeyi onun becermiş olduğuna inanmak da saf idealizm olur.
Troçki’nin katli sorununu sosyalizm mücadelesinin bütününden ayrı olarak değerlendirmek mümkün değildir. Zira onun başını yaran balta ile sosyalist kuruluşun başını yaran balta aynı şeydir...
Sovyet insanı ne gördü? Cenneti ararken bin bir eziyet çekerek kapitalist olmayan yoldan cehenneme/kapitalizme nasıl gidileceğini!..
Troçki Stalin’i işçi sınıfının iktidarını gasp eden bürokrasinin temsilcisi olarak niteleyerek ele alır; Tamamen doğrudur...
SSCB’ye kaybettiren ekonomizm ve çoğulculuk yasağı
Ekim Devrimi gerçekleştiğinde Şubat Devrimi’nin eseri olarak muazzam bir çoğulculuk ve dünyanın en demokratik cumhuriyeti mevcuttu ve Lenin devrimin önderliğine 2. Enternasyonal ekonomizmine karşı verdiği mücadele içerisinden yükselmişti. Rusya gibi geri bir ülkede sosyalizmin kurulması bütün sosyalistlerin endişeyle baktıkları bir durumdu. Ama Lenin’in yüreği bu konuda rahattı. “Biz başlayacağız Almanlar tamamlayacaklar!” dedi. Dolayısıyla devrimin yüz yüze geleceği geçici sıkıntıların aşılması Avrupa devrimi sayesinde kolayca gerçekleşecekti. İki Alman devrimi de ard arda yenilgiye uğradıktan sonra SSCB’de her şeyin yeni baştan düzenlenmesi ve kavramların bu yeni durum içerisinde yeniden ele alınması gerekti. Bu yapılırken de birçok durumda atılan adımlar sağlam temellere oturtulamadan devrim 1991’deki yıkılışına doğru ilerlemeye başladı.”
Metin Kayaoğlu: “Troçki Olmak Gerek’: Ne zaman ve nasıl?”, 21 Ağustos 2021.
"Troçki, tarihsellik yolunun kurucularından olduktan sonra, dümende kalmayı başaramamış, ama teslim olmamış, politik yola dönmeyi ve burada varlığını yeni baştan kurmayı göze almıştır."
BİR DE TARİHSEL GERÇEKLERE BAKALIM
Bu güzellemelerin her birine ayrı ayrı cevap vermeye gerek yok. Emperyalist dünya burjuvazisinin cephaneliğinden alınmış bu güzellemelere toplu bir cevap vermek gerekir. Ben de öyle yapacağım.
Günümüzde Troçkizm, Troçki’nin oluşturduğu Troçkizm’den pek farklı değildir. Savları Troçki’nin ölümünden bu yana esas itibariyle değişmemiştir. Değişse de her değişim, Troçkistlerin çok sevdikleri kavramla ifade edecek olursak yeni bir Troçkist ”eğilim”in doğmasını beraberinde getirmiştir. Bu nedenle günümüzde kaç Troçkist “eğilim”, örgüt varsa o kadar da Troçki vardır. Her bir Troçkist örgüt kendi Troçki’sini yaratmıştır. Ancak, hepsinde ortak olan ve Troçki ve Troçkizm’in esasını oluşturan noktalar vardır:
1)Marksizm-Leninizm’e düşmanlık.
2)SSCB’ye düşmanlık.
3)Marksist-Leninist parti örgütlenmesine düşmanlık.
4)Marks’ın sosyalizm anlayışına düşmanlık.
5)Sosyalizmin inşasına düşmanlık.
6)SSCB’de sosyalizmin inşasının inkârı.
7)Stalin’e düşmanlık.
8)Marksist-Leninist devrim, sosyalist inşa anlayışına düşmanlık.
9)Eklektizm.
10)Subjektivizm.
Felsefe ve yöntem bakımından günümüzün Troçkizmi, aynen Troçki’de olduğu gibi devrim ve devrimci hareketin hem ulusal hem de uluslararası boyutta gelişmesinin nesnel koşullarını göz ardı etmektedir. Bu bağlamda Troçki ve Troçkizm tamamen öznellik batağına saplanmış durumdadır.
Troçkizm ilkesizdir, pragmatiktir. Bu nedenle anlık çıkar, başarı için bir uçtan diğerine rahatlıkla geçebilir; bugün ‘evet’ dediğine yarın ‘hayır’ diyebilir.
Troçkizm, dünya devrimi adına tekil ülkelerde devrimi adeta yasaklıyor. ’’Sol’’, ’’radikal’’ lafazanlık altında bugün yapılması gerekenin, dünya devrimine hazırlık olduğunu vaaz ediyor.
Troçkistlerin tarihi “ya dünya devrimi ya da hiçbir şey”den ibarettir. Bunu şöyle de ifade edebilirsiniz: “Ya hep ya hiç!”. Böylesi radikalliğe teslim olmayan genç, genç sayılır mı? Troçkistlerin, kısmen oldukça radikal sloganları özellikle gençlik ve aydınlar arasında yankı buluyordu.
Bildiğimiz Troçki'yi emperyalist burjuvazi “Zümrüdüanka” ilan etmişti. Gerçekten de öyle; hep öldü denirken kendi külleri içinden yeniden dirilmiştir ama yeşerip çınar olamamıştır! Çünkü mantıksızlık ve sistemsizlik Troçki'nin düşünce yapısının temel özelliğidir. Troçki öyle mantıksız ki, bir taraftan sosyalist devrimi ulusal zeminde başlatır, ama aynı zamanda da yenilgiye mahkum eder. Günümüzde Troçkizmin ikilemi de budur: Bir taraftan tek tek ülkelerde devrim olabilir der, diğer taraftan da yenilgiye mahkum eder, devrimleri buharlaştırır.
Troçkist olmak veya Troçki'nin hayranı olmak için Troçkizmi anlamak ve savunmak gerekir. Bir Althusserci, bir Negrici olmak; toplamında post-marksist olmak nispeten kolaydır. Sadece cesaretli bir adım atacaksınız ve ‘Marksist-Leninist değilim’ diyeceksiniz. Marksist-Leninist olmaktan doğan “işkence” sonlandığı için hafiflersiniz, rahatlarsınız. Althusserci, Negrici, post-marksist olunca Marksizm-Leninizm’le bir sorununuz kalmamıştır. Ancak, Troçkizm başkadır. Troçkizm, insanı devrimcilik, dünya devrimi, Marksizm adına zora sokar; hem bu kavramları kullanacaksınız hem de içini boşaltacaksınız. Bunun bilincinde olmak gerekir. Troçki, düşünceleriyle ve eylemiyle nasıl ki, sonunda karşı devrimle buluştuysa her bilinçli Troçkist de kaçınılmaz olarak karşı devrimle buluşacaktır. Bundan kurtuluş yok; Marksizm-Leninizm’e karşı mücadele etmeksizin Troçkist olunamaz.
Birçok çevrenin savunduğu, SSCB'de sosyalist inşa deneyleri yıkılmıştır, sosyalizm yıkılmamıştır anlayışını biraz kaşırsanız karşınıza bütün “heybeti”yle Troçki çıkar. Ona göre SB’de sosyalizmi kurma çalışmaları kısa bir zaman için de olsa sürdürülmüştür. Ama tek tek ülkelerde sosyalizm kurulamazdı, bu nedenle de yıkılan sosyalizm değildi. Troçki, kendi önderliğinde kuracağı “yeni” partisiyle; “Bolşevik-Leninistleri”yle birlikte “siyasi devrim”le “Stalin bürokrasisi”ni yıkmaya yeltenmişti. Yıksaydı, herhalde “sosyalizmi” kuracaktı! Nasıl bir sosyalizm mi kuracaktı? Önce proletarya diktatörlüğü kurulacaktı; bu, çok partili bir düzen olacaktı ve görevi de kapitalizmden sosyalizme geçişi sağlamak olacaktı. Sosyalizm, proletarya diktatörlüğünden sonra gelecekti. Troçki’nin sosyalizminde meta üretimi, para olmayacaktı, sınırlar kalkacaktı, yani devlet olmayacaktı. Bu, bir dünya sistemi olacaktı...
Katliamlar, gaddarlıklar ve iç savaşın komutanı Troçki, öyle mi?
SSCB'de, Stalin önderliğinde katliamlardan, gaddarlıktan, baskıdan vb. bahseden Troçki, sorgusuz sualsiz, verdiği emirle insanları kurşuna dizdirmenin baş temsilcisidir. Troçki, “devrimin ateşli, cezalandıran eli”ydi. Bu tanımlama daha ziyade yurt dışında kullanılıyordu. Bununla cephede ve cephe gerisinde kitlesel baskılar, tutsakların kurşuna dizilmesi, Rus aydınlarının cezalandırılmaları kastediliyordu. Kanıtlanamayan ihanetten dolayı askeri polislerin, Doğu Cephesinde önder siyasi temsilcilerin savaş mahkemesine verilmesi ve kurşuna dizilmesi talebi -Troçki'nin bu talebi- ancak Lenin'in müdahalesiyle durdurulabilmişti. Troçki'nin şımartılmış “demir”den tümeni tam da bu dönemde, savaşacağı yerde müzik eşliğinde askeri düzenle Beyazların (karşı devrimcilerin) safına geçmişti...
Troçki'nin seçkin bir Marksist olduğu tam bir efsanedir; tam bir şehir efsanesidir. Troçki'yi seçkin bir Marksist yapan ne türden çalışmaları var diye sorsanız, cevap bulamazsınız. Doğrudur, siyasi yaşamının bir satırı dahi kayıt dışı kalmamıştır. Ama Troçki'yi Troçki yapan anlayışları tarihsel gelişme tarafından hep çürütülmüştür. Lenin'in, Stalin'in Marksizm’e şu veya bu konuda katkıları olmuştur. Peki, Troçki'nin katkısı nedir?
Devrim analizi mi? Marksizm-Leninizm veya da yalın olarak Marksizm, bu da olmadıysa “devrimci Marksizm” temelinde hangi devrimi analiz etti ve dünya işçi sınıfına yol gösterdi?
Parti/örgütlenme analiz mi? Hangi parti/örgütlenme analiziyle dünya işçi sınıfına yol gösterdi?
Sosyalizm analizi mi? Hangi sosyalizm analiziyle işçi sınıfını sosyalizm için örgütlemeye çalıştı?
Emperyalizm analiz mi? Hangi emperyalizm analiziyle kapitalist sistemin seyrini açıkladı?
Yoksa sosyalizmin inşası analizi mi? SSCB’de sosyalizmin inşasıyla ilgili bilimsel, somut durumun somut analizi temelinde bütünlüklü bir değerlendirmesi var mı?
Bütün bu ve başka konularda Troçki, karşı cephede, sınıf düşmanı cephesinde yer almıştır. Peki, yaptığınız güzellemelere Troçki’nin bu sınıfsal özelliğini neden katmıyorsunuz?
Troçki nihayetinde kurulmakta olan sosyalizmi yıkmaya ve bunu da düşmanla işbirliği içinde gerçekleştirmeye çalışan birisiydi. Bu çabasında da başarısız kalmıştır. Peki, bundan neden bahsetmiyorsunuz?
Troçki'nin bütün siyasi yaşamı, başarısızlığın ve hüsranın özetidir.
Yoksa değil mi?
Lunaçarski, Troçki'nin teorik potansiyelini değerlendirirken şunları söyler: “Sanat ile ilişkisi soğuk”, felsefeyi üçüncü sırada bir mesele olarak görür, dünyaya bakışın temel sorunlarını bir biçimde geçiştirir. Krupskaya ise “Marksist yöntem yoldaş Troçki'nin asla güçlü yanı değildi” değerlendirmesini yapar 1924'te.
Troçki'nin yazılarında belli bir ideolojik bütünlük arıyorsanız, aradığınız bütünlüğü bulamazsınız. Veya böyle bir bütünlük var diyorsanız fena halde yanılmış olursunuz. Ekonomi üzerine ve siyasi yazılarında veya felsefi anlayışlarında savunduğu, geliştirdiği bir dünya görüşü, Marksizm’e bir katkısı yoktur. Yöntem ve düşünce bakımından Marksizm’den ayrı düşmek Troçki için hiç de sorun değildi. Bu bakımdan Marksizm, Troçki'nin umurunda bile değildi. Yani Troçki’ye göre Marks ve Engels, zaten Troçkist değillerdi; bu nedenle onlar, Troçki'yi fazla ilgilendirmiyordu. En azından Lenin'i ve Stalin'i ilgilendirdiği kadar ilgilendirmiyordu.
Troçki, dünya işçi hareketinde gelmiş geçmiş en büyük eklektikçidir, pragmatikçidir; onda düşünce bütünselliğinin yerini düşünce mozaiği almıştır. Çok sayıda kitap, kitapçık, makale yazmıştır. Belli başlı olanlarına bakınız, görüşünde, yönteminde bir bütünsellik bulamazsınız.
Troçki, kendi eylemiyle Marksist-Leninist olmaktan çıkmıştır. Oysa hem Marksist, hem Leninist, hem Bolşevik ve hem de “Stalinist” olma şansı vardı. Ama o yeni bir akım geliştirmede; Troçkizm’de karar kıldı. Troçkizmi geliştirmek için de sadece Marksizm-Leninizm’e değil, Marksizm’e karşı da mücadele etmesi gerektiğini biliyordu; bu mücadelesi onu karşı devrimle buluşturdu.
Bir örnek:
Troçki ne diyor?
Bütün sosyalizm boyunca değil, kapitalizmden sosyalizme geçmek için proletarya diktatörlüğüne ihtiyaç vardır.
Marks ne diyor?
Proletarya diktatörlüğü sosyalizmi inşa etmek için; komünizme geçene kadar ihtiyaç duyulan bir araçtır.
Troçki ise proletarya diktatörlüğünü “Batıda devrim” için bir “köprü” olarak görüyor. Aslında SSCB'de sosyalizmin inşasına inanmıyor, “Batı yakası”nı kurtarıcı olarak görüyor. Batıda devrim olursa, SSCB'de proletarya diktatörlüğüne ihtiyaç kalmaz diyor.
Troçki’nin anladığı bir gerçeği Troçkistler anlamamakta ısrar ediyorlar. O gerçek şudur: Stalin, Troçki'nin ruhudur, canıdır, kanıdır, en değerli varlığıdır, var oluş nedenidir; evet, Stalin, Troçki’nin “kankası”dır, yaşam iksiridir. Stalin olmasaydı, Troçki o “derin” değerlendirmelerini nasıl yapacaktı? Troçki varlığını önce Lenin'e, sonra da Stalin'e borçludur. Troçki tarihte gelmiş geçmiş en büyük, en militan “Leninist” ve “Stalinist”tir!
Bunda anlaşılmayacak bir taraf mı var? Lanetlediğiniz o tarihe bir de bu gözle bakınız. Belki bu gerçeği görürsünüz.
Troçki'nin kendine özgü görüşleri var mıdır diye soracak olursanız, ancak yoktu diyebilirim. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. “Eser”lerine bakınız, hepsi derlemedir; ondan bundan almadır. Birbiriyle çelişen düşünceleri aynı yazıda savunmak ve sonradan da olsa bunu düzeltmemek belli bir düşünce sistematiğine sahip olmamanın açık ifadesidir.
Rus işçi ve sosyal demokrat hareketinde Troçki'nin kendine özgü görüşlerinin olmadığı genel kanıdır. Ama bu konuda asıl cevabı “kanka”sı Lenin'den alalım:
“Troçki'nin bugüne kadar Marksizmle ilgili herhangi bir sorunda kesin ve sağlam bir görüşü olmamıştır. O, her zaman, şu veya da bu görüş ayrılığının yarattığı 'yarıklara sızma' yolunu bulur ve ikide bir taraf değiştirir. Şu anda bundcuların ve tasfiyecilerin dostudur. Ve bu bayların partiye karşı tutumları hiç de olumlu bir tutum değildir”.
17 Mart 1917'de Kollontay'a yazdığı mektupta Lenin, Troçki hakkındaki düşüncelerini bir kez daha dile getirir:
“Düşünceme göre şimdi esas sorun, sosyal yurtseverlerle (veya daha tehlikeli olanı örgüt komitesi veya Troçki ve hempaları türünden yalpalayan unsurlarla) aptalca bir ‘birlik‘ denemesine girişmemektir ve partimizin faaliyetinin tutarlı bir enternasyonal ruhla devam etmesidir”.
Ekim Devrimi öncesinde Lenin, gerek Troçki hakkında ve gerekse de onunla ilgili görüşlerinin genelleştirildiğinde savrulan unsurlar hakkında ne düşünüyordu?
1) Devrim öncesinde Lenin, Troçki ile beraber hareket etmek konusunda uyarıyordu: Troçki yalpalayan bir unsurdur, hem de bunların en tehlikeli olanlarından biridir. Bu nedenden dolayı bu unsurlarla uzlaşma söz konusu olmamalıdır.
2) Lenin, savrulan unsurların geçmiş dönemde mücadeleye verdikleri zararı bizzat gördüğü için bu türden unsurlarla uzlaşma temelinde sağlanan birliğin devrime ve Bolşevik Parti'nin devrimci çizgisini sürdürmesine engel teşkil edeceğini dile getiriyor. Yani daha devrim öncesinde bu unsurlarla birlik durumunda devrim sürecindeki ve sonrasındaki gelişmeleri görüyor.
3) Lenin, Bolşevik Parti'yle beraber yürümek isteyen onun ilkelerini ve programını kabul eder anlayışındadır.
Ama Troçki öyle düşünmüyordu: “Troçki, 'kendimi Bolşevik olarak tanımlayamam ... Bolşevizmi kabul etmem benden istenemez” diyordu.
Şu garabete, şu çelişkiye bakın: Troçki diyor ki, ben Bolşevik değilim ve hiç kimse de benden Bolşevizmi kabul etmemi isteyemez.
Sungur Savran diyor ki, yok, yok Troçki yoldaş sen yanlış düşünüyorsun, sen Bolşeviksin, hem de “Stalin’in öldürttüğü son Bolşevik”sin.
Ne düşünürsünüz bilmem, ama bu güzellemeyi, kendine yapılan bu hakareti, bu saygısızlığı Troçki bir duysaydı...
Troçki'nin Lenin için kullandığı kavramlar, aslında, onun duruşunu açıklamaya yetmektedir. “Rus işçi hareketi içinde her türden geriliğin profesyonel sömürücüsü”, “margarin-görüş ayrılıkları”, “gazeteyi...çevresel entrikalar ve ilkesiz bölücülük için kaldıraç olarak kullanan Lenin”, “Günümüzde Leninizmin bütün binası yalan ve sahtelik üzerine inşa edilmiştir ve kendi ayrışımının (eriyişinin) zehirli bileşenlerini kendi içinde taşımaktadır” vb. nasıl yorumlanmalıdır?
Herhalde bu anlayışlarından dolayı Troçki Lenin’i “kanka”sı ve Troçki’nin tetikçileri de Troçki’yi Leninist ilan ediyorlar...
Troçki, ömrü boyunca Partide ideolojik bütünlük ve eylem birliğine karşı mücadele etmiş bir figürdü.
Troçki, Leninist örgütlenmenin küçük burjuva “Troçki'ler“ için yaşam olanağı tanımadığını ve kendisinin ne denli hizipçi olduğunu da açıklıyor “Siyasi Görevlerimiz” yazısında:
“Ciddiye alınacak bir kapsamda ve önemde olan her grubun sessizce ve gizlice kendi kendini yok etmek veya disiplini dikkate almadan varlığı için mücadele etmek alternatifiyle karşı karşıya kaldığında şüphesiz ki, sonuncu yoldan gideceğini anlamak o kadar zor mu?”.
Troçki, yaşamı boyunca bu ilkesinden taviz vermemiştir!'
Örgüt dendiğinde Troçki bu olsa gerek!
Başka bir ihtimal olarak, Troçki'ye örgütsüzlüğü savunuyor diyebilir miyiz? Der misiniz, demez misiniz, bunu bilmiyorum ama Troçki “24 ayar” örgütsüzlük abidesidir!
Troçki’nin kendine biçtiği rol:
Stalin Troçki'nin Ekim ayaklanmasında kendine biçtiği “efsanevi” rolü şöyle anlatır:
“Troçkistler canla başla Ekim ayaklanmasının esin kaynağı ve biricik önderinin Troçki olduğu söylentileri yayıyorlar... Troçki'nin ayaklanmadaki kuşkusuz önemli rolünü yadsımak aklımdan geçmez. Şunu kesin söylemeliyim ki, Troçki Ekim ayaklanmasında asla özel bir rol oynamamıştır ve oynayamazdı da; o, Petrograd Sovyeti'nin başkanı olarak, Troçki'nin attığı her adımı yöneten ilgili parti organlarının sadece iradelerini yerine getirdi. Zuhanov tipi darkafalılara tüm bunlar garip gelebilir ama benim bu iddiam olgularla, sağlam kanıtlarla baştan sona doğrulanmaktadır.
Merkez Komitesinin... 16 (29) Ekim 1917’deki oturumunun tutanaklarını alalım:... Ayaklanmanın örgütsel yönetimi için bir pratik merkez seçiliyor. Bu merkeze kimler seçiliyor? Bu merkeze beş kişi seçiliyor: Sverdlov, Stalin, Jerinski, Bubnov, Uritski. Pratik merkezin görevi şudur: Bütün pratik ayaklanma organlarını Merkez Komitesinin direktiflerine uygun olarak yönetmek. Böylece, görüldüğü gibi, Merkez Komitesinin bu oturumunda ‘korkunç’ bir şey oluyor, yani ayaklanmanın ‘esin kaynağı’, ‘baş kişisi’, ‘biricik önderi’ Troçki, ‘garip bir şekilde’ ayaklanmayı yönetmekle görevlendirilen pratik merkeze seçilmiyor. Bu, Troçki'nin özel rolü konusunda sık sık savunulan görüşle nasıl bağdaşır?...
Ekim döneminde partimiz için nispeten yeni bir kişi olan Troçki, ne partide ne de Ekim ayaklanmasında herhangi özel bir rol oynamadı ve oynayamazdı da. Tüm diğer sorumlu görevliler gibi o da sadece Merkez Komitesinin ve onun organlarının iradesini yerine getirdi...
Bu elbette, Ekim ayaklanmasının esin kaynağı yoktu demek değildir. Hayır, onun esin kaynağı ve önderi vardı. Ama bu, ayaklanma sorununun karara bağlanmasında verdiği önergeler Merkez Komitesince kabul edilen Lenin'den, Troçki'nin iddiasının tersine, ayaklanmanın gerçek esin kaynağı olmasını illegalitenin önleyemediği Lenin'den başkası değildi. Ayaklanmanın esin kaynağının, parti önderi V. İ. Lenin olduğu apaçık gerçeğini bugün illegalite üzerine gevezelikle örtbas etmeyi istemek budalalıktır ve gülünçtür...
... Ekim döneminde iyi savaşmış olan Troçki'nin, Brest döneminde, devrimin geçici gerileme döneminde, bu güç anda yeterince metanet göstermek ve sol sosyal devrimcilerin izinden yürümemek için yeterince yararlılık göstermediği çok üzücüdür...”
İç savaşta da durum farklı değildi. İddiasının tersine Troçki iç savaşta hiç de olağanüstü bir rol oynamamıştır. Nasıl oynayabilsin ki?
Stalin, Troçki'nin iç savaş sürecindeki “efsanevi” rolü üzerinde de durur:
“İç savaş cephelerindeki zaferlerin ‘tek’ ya da ‘baş örgütleyicisi’nin Troçki olduğu şeklindeki rivayet de bu efsanelerden biridir. Doğruluk uğruna açıklamalıyım ki yoldaşlar, bu rivayet kesinlikle gerçeğe uymamaktadır. Ama kesinlikle açıklamalıyım ki, zaferlerimizin örgütleyicisi olma yüce şerefi tek tek kişilere değil, ülkemizin ileri işçilerinin büyük kolektifine, Rusya Komünist Partisi'ne düşer.”
Stalin'in söylediklerinin “kuru iftira” olduğunu; Troçki'nin rolünü küçümseyerek kendini ön plana çıkartma kaygısı içinde olduğunu, Troçki’nin Lenin’den sonra ikinci keman olduğunu düşünebilirsiniz. Ama Stalin'in anlattıklarını ana hatlarıyla doğrulayan Troçki'den başkası değildir. “Hayatım”da “Savaş Stratejisi Üzerine Görüş Ayrılıkları” bölümünde Kolçak'a karşı mücadele üzerine görüş ayrılıklarından bahseder Troçki.
“Bütün sorun Kolçak ordusunun ve gerisinin durumunu doğru olarak değerlendirmekten ibaretti. Ben daha o zaman güney cephesindeki durumu doğudan çok daha ciddi ve tehlikeli görüyordum. Bu, sonraları bütün boyutlarıyla doğrulanmıştır. Kolçak ordusu hakkındaki yargısında ise doğu cephesi komutanlığı haklı çıkmıştır. Merkez Komitesi, benim Vatsetis'i bu stratejik denklemde birçok bilinmez bulunması nedeniyle olduğu kadar, asıl, daha pek yeni olan başkomutanın otoritesini pekiştirmek zorunluluğu yüzünden desteklemekte olduğumu göz önünde tutarak, başkomutanlığa ve dolayısıyla bana karşı bir karar kabul etti. Merkez Komite kararında haklıydı. Doğu cephesi güçlerinin bir kısmını güneye gönderdi ve aynı zamanda Kolçak'ın peşinde Sibirya'nın içlerine doğru zaferler kazanarak ilerledi. Bu anlaşmazlık komutanlığın değişmesine neden olmuş, Vatsetis görevden alınmış ve yerine Kamenev getirilmişti”.
Bu anlatımlardan, Stalin ve bizzat Troçki'nin anlatımından ortaya çıkan sonuç şudur: İç savaş döneminde Troçki, MK'nın direktiflerini yerine getirmenin ötesinde özel bir rol oynamamıştır. Görüş ayrılıklarından dolayı tartışmaların sonucunda karar veren, Troçki değil, MK olmuştur. Troçki, Bolşevik Parti'nin iç savaşta icra eden, görevi yerine getiren organı gibi, görevlisi gibi çalışmıştır. Buna rağmen Troçkistler, bu Troçki-güzellemesini ısrarla sürdürürler.
SSCB'nin dış politikası savaş öncesinde neye hizmet ediyordu? Bu politika o günün koşullarında savaşı engelleme anlamında “barış”ın güvence altına alınmasına hizmet ediyordu. Troçki, tam da bu politikaya karşı fanatik bir mücadele veriyordu.
Bu konuda Troçki'yi konuşturalım: “Savaş tehlikesinin somut biçime bürünmesiyle birlikte Stalinistler, küçük burjuva ve burjuva pasifistlerini bile geride bırakarak sözde “ulusal savunma”nın en önde gelen savunucuları oldular. Bunun içindir ki savaşa karşı devrimci mücadele yalnızca IV. Enternasyonal'in omuzlarına yüklenmektedir...”.
Demagojide Troçki'nin yeteneğine söylenecek bir şey yok. Bu işi gerçekten beceriyor. Peki, yaklaşan savaş, çan çalarak geliyorum diyen II. Dünya Savaşı karşısında SSCB “ulusal savunma” yapmayacaktı da ne yapacaktı? Yoksa bütün dünyayı mı savunacaktı?
“Tek ülkede sosyalizmin inşası mümkün değildir” saçma teorisinin insanı getirdiği nokta bu: Kendini savunma hakkını dahi elinden alıyor, savunursan “ulusal”cılık yapmış oluyorsun, ulusalcı olmamak için kendini savunmaman gerekiyor! Troçki bunu öneriyor.
Düşünebiliyor musunuz, SSCB “ulusal savunma” yaptığı için Troçki'nin “IV. Enternasyonal”i tek başına “devrimci mücadele” yürütmek zorunda kalmış. Anladık, ama bu mücadeleyi dünyanın neresinde yürütmüş, dünyanın neresinde “devrimci mücadeleyi” omuzlamış?
-İspanya iç savaşında mı?
-II. Dünya Savaşı başladığında Alman ordularının işgal ettiği kapitalist ülkelerde mi? Örneğin İskandinav ülkelerinde mi? Hollanda'da mı, Belçika'da mı, Fransa'da mı?
-Alman faşistleri SSCB'ye saldırdığında SSCB topraklarında mı?
-Kızıl Ordu'nun yanında mı?
Hayır, hayır, Alman faşistleri SSCB'ye saldıracak, SSCB yenilecek ve iktidar benim elime geçecek hesabını yapan Troçki'den başkası değildi. SSCB'nin yenilmesi için düşmanla işbirliği içinde olan da Troçki'den başkası değildi. Troçki ve onun “Bolşevik-Leninistleri” SSCB'yi ve Kızıl Ordu'yu arkadan vurmanın planlarını yapıyorlardı.
Troçki'nin görüşlerini savunup savunmamaktan bağımsız olarak işin gerçeğinin bu olduğu söylenmelidir.
“Bolşevik-Leninistler”in, “devrimci partisi”nin başarısının savaş sorununa bağlı” olduğunu yazıyordu Troçki. Peki, savaş patlak verdiğinde neredeydi o “devrimci parti”? Öyle bir parti olmadığı gibi, Troçkistlerin “başarısı” düşmanla işbirliği yapmaktan ibaretti.
“Doğru bir politikanın iki unsurundan; emperyalizme ve savaşlarına karşı acımasızlıktan ve kitlelerin tecrübesine dayanma yeteneğinden” bahseden de Troçki’dir.
Peki, savaş patlak verdiğinde neredeydi o doğru politika, “emperyalizme ve savaşlarına karşı acımasız duruş ve kitlelerin tecrübesine dayanma yeteneği”? Troçkizm hangi kitlenin tecrübesine dayanma yeteneğini sergiledi ve düşmana, emperyalizme “kahrol düşman, kahrol emperyalizm” diye bir “taş attı”? Nerede görüldü bu? Bir örnek, sadece bir örnek verebilir misiniz? Biz de şu cephede şöyle bir taş atmıştık diyerek tarihi utandırabilir misiniz, haksız çıkartabilir misiniz?
Tek başına Troçki, SSCB'ye karşı argüman üretme fabrikası olarak çalışıyor, çok bilinmezli denklemler kuruyordu. “Stalinist bürokrasi” iktidardan alınmalıdır, aksi taktirde SSCB, Alman faşizmine yenilecektir! Dolayısıyla “Stalinist bürokrasi”ye karşı darbe meşrudur. Alman faşistleri de her olanağı, her aracı SSCB'ye karşı kullanmak istiyorlardı ve bu anlamda Troçki'nin “ürünleri”nden yeteri kadar yararlandılar. Yoksa yararlanmadılar mı?
“SSCB’nin askeri gücünü yeniden elde edebilmesinin tek yolu Kremlin’deki bonapartist rejimin yıkılmasıdır. Kim ki, doğrudan ya da dolaylı olarak Stalinizmi müdafaa etmeye kalkarsa, kim ki onun ordusunun gücünü abartırsa, o devrimin, sosyalizmin ve ezilen halkların en büyük düşmanıdır” diyen de Troçki'den başkası değildi (10 Ekim 1938).
“Ancak Sovyet proletaryasının ayaklanması Ekim Devrimi’nin kazanımlarından toplumun temellerinde kalmış olan ne varsa onları yeni parazitlerin hain tiranlığının elinden kurtarabilir” diyen de Troçki'dir (14 Ekim 1938).
“Ekim Devriminin kazanımları halka, o ancak daha önce Çarcı bürokrasi ve burjuvaziye karşı harekete geçtiği gibi Stalinist bürokrasiye karşı da harekete geçecek yetenekte olduğunu göstermesi şartıyla hizmet edecektir... Bu ancak tek bir yolla olabilir; işçilerin, köylülerin ve Kızıl Ordu askerlerinin, baskıcıların ve parazitlerin yeni kastının karşısına dikilmesiyle. Bu kitle kalkışmasını hazırlamak için, yeni bir parti gerekir, o da 4. Enternasyonal’dir” diyen de Troçki'dir (Mayıs 1940).
Peki, ne zaman, hangi tarihsel koşullarda söyleniyor bunlar?
1938-1940 arasında, son alıntı itibariyle Mayıs 1940'da. Bu tarih itibariyle 7 ay önce Fransa ve İngiltere, Almanya’ya savaş ilan etmiştir, iki ay önce, Almanya’nın müttefiki olan Finlandiya, üç aylık bir savaşın ardından SSCB'ye teslim olmuştur. Stalin önderliğinde SSCB, zaman kazanmaya çalışmaktadır; Alman saldırısının her an başlayabileceğinin bilincindedir. İşte tam da bu koşullarda Troçki ve yandaşları provokatif faaliyetlerini; düşmanın işine yarayan faaliyetlerini yoğunlaştırdılar. Yoksa yoğunlaştırmadılar mı?
Bu soruyu Troçki-güzelleyicilerine soruyorum.
Stalin'i cani olarak tanımlayanların başında Troçki gelir; dünya burjuvazisinin Troçki'nin kaleminden çıkmayan tek bir suçlamasını bulamazsınız.
Bu kişisel kinin bir nedeni olmalıdır. Bir değil, aynı karakterli, daha doğrusu Troçki'nin karakterini sergileyen birçok neden vardır:
-Ekim Devrimini yöneten beş kişilik askeri komiteye (Sverdlov, Stalin, Jerinski, Bubnov, Uritski) seçilememeyi, Stalin'in seçilmesini Troçki hiçbir zaman hazmedememiştir.
-İç savaş döneminde Troçki, Kızıl Ordu komutanıyken işlediği hataların düzeltilmesi için birçok kez Stalin'in Lenin tarafından denetleyici olarak görevlendirilmesini Troçki hiçbir zaman hazmedememişti.
-1922'de XI. Parti Kongresi'nde kendinin değil de Stalin'in Merkez Komite Genel Sekreteri seçilmesini hiçbir zaman hazmedememişti.
Troçki'nin Stalin'e karşı düşmanlığı tam da bu dönemde başlar. Onun kin ve kışkırtma dolu yazıları, küçük düşürmeye hizmet eden “eser”leri dün olduğu gibi bugün de sınıf düşmanlarının, antikomünistlerin en önemli, paha biçilmez kaynağını oluşturmaktadır.
Sağdan ve “sol”dan “Stalinizm” ve Stalin üzerinden Marksizm-Leninizm’e yönelik saldırılar arasında hiçbir fark yoktur; faşistlerin “Stalin'in cinayetleri”nden bahsetmesiyle sosyal demokratların, hatta kendine komünist diyenlerin “Stalin'in cinayetleri”nden bahsetmesi arasında ne fark vardır? Yoksa aradaki fark, 'faşistlerin yaptığı saldırıdır', 'diğerlerinin yaptığı da eleştiridir'den mi ibaret? Yoksa sağdan anti-komünizmin, “sol”dan anti-komünizmden bir farkı mı var?
1918-1920 arasında MK'nın cepheden cepheye gönderdiği tek üyesi Stalin'dir; Zarizin cephesini, Polonya cephesini, Petrograd cephesini, Batı cephesini, Güney cephesini, Perm cephesini sürekli dolaşan ve ortaya çıkan sorunları çözen Stalin'den başkası değildi. Yoksa değil mi?
Bu soruyu Troçki-güzelleyicilerine soruyorum.
Stalin, Troçki'nin deyimiyle “epigon” (“taklitçi”) olduğu için değil, bizzat Lenin'in önerisiyle en önemli görevlere getirilmiştir:
1-MK ve politbüro üyesi.
2-Ekim Ayaklanmasını yöneten askeri komite üyesi.
3-MK Örgüt Bürosu başkanı (Politbürodan sonra partinin en önemli kolektifi).
4-Milliyetler Sorunu Halk Komiseri.
5-İşçi-Köylü Denetimi Başkanı.
Lenin'in önerisiyle MK Genel Sekreterliğine seçilen de Stalin'dir.
Peki, bu görevleri Stalin'e kim veriyordu ve Troçki'ye neden bu görevler verilmiyordu? Bu görevleri Stalin'e veren MK'dır ve çoğu kez de Lenin'in önerisi üzerine vermiştir.
Yoksa değil mi?
MK ve Lenin'in bu tercihinin, Stalin tercihinin mutlaka bir nedeni olmalıdır. Bunun bir nedeninin olması gerektiğini Troçki bilmiyor muydu? Mutlaka biliyordu. Troçki, partili olduğu dönemde dahi parti içinde bir virüs olduğunu, öyle algılandığını bilmiyor olamazdı.
Bu dönemde Troçki, neyi doğru yaptı ki, parti ona daha zor, daha kapsamlı görevler versin?
Troçki bu koşullarda baş düşmanını yarattı. Lenin'e dokunamazdı, ama Stalin'e dokunabileceğini sandı.
Troçkizm, Ekim Devrimi öncesinde Rus işçi hareketinde kendine özgü ve bu özgünlüğünden kaynaklı olarak bağımsız bir hareket olarak kalmıştır. Bunun böyle olduğunu Troçki de reddetmez. Troçkizmin gelişmesi iki aşamadan oluşur:
İlk aşamasında Troçkizm, daha oluşumu döneminden itibaren Bolşeviklerle Menşevikler arasında gidip gelen, gerçekle pek ilişkisi olmayan, daha ziyade sağcı politikasını sol lafazanlıkla kapatan ve giderek Leninizm’le, Bolşevik Parti ile uzlaşmaz çelişkili duruma gelen oportünist bir akımdı.
Yoksa değil mi?
Gelişmesinin ikinci aşamasında Troçkizm, açıktan SSCB düşmanı, sosyalizm düşmanı, sabotajcı, zarar verici, SSCB'ye karşı kapitalist dünyanın en geri, faşist devletleriyle (örneğin Almanya) işbirliğine giren bir çeteye dönüşmüştür.
Dönüşmedi mi?
Bu soruyu da Troçki-güzelleyicilerine soruyorum.
Troçki ve Troçkizm, sürekli “değişim” ve “dönüşüm” demektir; bugün bu tarafta, yarın başka bir tarafta olabilir. Troçkizm, aynı anda hem sağda hem de solda durabilir; bunu, sağ görüşlerini sol lafazanlıkla kapatarak yapar.
Stalin'in SBKP(B) MK Plenumu'nda “Parti Çalışmasının Eksikliği ve Troçkistler ve Diğer İkiyüzlülerin Tasfiyesi İçin Alınacak Önlemler Üzerine” sunum ve kapanış konuşmasının üçüncü bölümünde (”Bugünkü Troçkizm”) şu değerlendirmeyi yapar:
“...Troçkist ajanlara karşı mücadelede partili yoldaşlarımız, bugünkü Troçkizmin, diyelim ki 7-8 yıl önceki Troçkizm olmadığını, Troçkizmin ve Troçkistlerin bu süre içerisinde, Troçkizmin çehresini temelden değiştiren ciddi bir evrim geçirdiğini, bunun sonucunda, Troçkizme karşı mücadelenin, Troçkizme karşı mücadele yöntemlerinin de temelden değişmek zorunda olduğunu unutmuşlar, fark etmemişlerdir. Partili yoldaşlarımız Troçkizmin işçi sınıfı içinde politik bir akım olmaktan çıktığını, Troçkizmin 7-8 yıl önce işçi sınıfı içinde politik bir akım olma niteliğinden çıkıp, yabancı devletlerin casusluk organlarının emriyle hareket eden zararlı unsurlar, bozguncular, casuslar ve katillerden oluşan azgın ve ilkesiz bir çeteye dönüştüğünü fark etmemişlerdir...
Bugünkü Troçkizmin, diyelim ki 1936 yılının Troçkizminin işçi sınıfı içinde bir akım olduğu söylenebilir mi? Hayır söylenemez. Neden? Çünkü bugünkü Troçkistler, işçi sınıfına gerçek yüzlerini göstermekten korkuyorlar, çünkü işçi sınıfına hedef ve görevlerini açmaya korkuyorlar, çünkü işçi sınıfından politik fizyonomilerini isteyerek gizliyorlar; çünkü gerçek amaçlarını öğrenirse işçi sınıfının kendilerini, ona yabancı insanlar olarak lanetleyip kendisinden uzaklaştırmasından korkuyorlar. Troçkistlerin bugünkü çalışmalarında temel yöntemin, görüşlerini işçi sınıfı içinde açıkça ve dürüstçe savunmak değil, görüşlerini gizlemek, hasımlarının görüşlerini kölece bir boyun eğiş ve dalkavuklukla övmek, kendi görüşlerine ise ikiyüzlü ve sinsi bir biçimde çamur atmak olması da bununla açıklanır...
Görüşlerini, platformlarını işçi sınıfından değil, aynı zamanda Troçkist taraftarlardan, hatta Troçkist önderlerden saklayan 'politikacılar' —Troçkizmin bugünkü fizyonomisi budur.
Bundan çıkan sonuç ise, bugünkü Troçkizmin artık işçi sınıfı içinde politik bir akım olarak tanımlanamayacağıdır.
Bugünkü Troçkizm işçi sınıfı içinde politik bir akım değil, yabancı devletlerin casusluk organlarının hizmetinde çalışan zararlı unsurlar, bölücüler, casus ve katillerden oluşan ilkeden ve düşünceden yoksun bir çete, işçi sınıfının yeminli düşmanı olan bir çetedir.”
Yoksa değil mi? Troçkistler Marksizm-Leninizm, işçi sınıfı, sosyalizm, SSCB ve Stalin düşmanı olan bir çete değil mi?
Günümüzde Troçkizm derken bizi ilgilendirenin her bir Troçkist “eğilim”in şu veya bu konuda ne düşündüğü değil, Marksizm-Leninizm’e karşı mücadelelerinde genel hatlarıyla temel özellikleridir.
Yöntemsel ve felsefi açıdan dünkü Troçkizmle bugünkü Troçkizm arasında bir fark yoktur. Dün de bugün de Troçkizmin temel özelliği iradeci subjektivizmdir. Varoluşunun her döneminde Troçkizm, nesnel koşulları analiz etme yeteneğinden yoksun olduğunu sergilemiştir; bu nedenle ulusal ve dünya çapında devrimlerin gelişme koşullarını, devrimlerin farklı gelişme aşamalarını görme yeteneğine sahip değildir.
Dün olduğu gibi bugün de Troçkizm, ilkesizlik abidesi olduğunu sergilemiştir; yalpalamak, bir uçtan diğerine savrulmak, eklektizm, Troçkizmin temel özelliklerindendir.
Siyasi ve ideolojik alanda dünkü ve bugünkü Troçkizm arasında hiçbir fark yoktur: Marksizm-Leninizm, Troçkizmin var oluş iksiridir.
Troçkistler, varlıklarının hiçbir döneminde Marksizm-Leninizm’e, SSCB’de sosyalizme ve Stalin’e karşı mücadele ettikleri kadar burjuvaziye karşı mücadele etmemişlerdir.
Dün olduğu gibi bugün de Troçkizm, Lenin ve Leninizm’e, sonrasında da Stalin'e, onun öğretisine ve SSCB'de sosyalizmin inşasına karşı düşmanlık içinde varlığını sürdürmüştür. Bu düşmanlık bugün de bütün şiddetiyle sürdürülmektedir.
Troçizm, Marksizm-Leninizm’e ve onu kendinde simgeleştiren Stalin ve SSCB'de sosyalizmin inşasına karşı düşmanlığıyla, işçi sınıfı ve emekçi yığınları revizyonizme ve oportünist, sınıf uzlaşmacı anlayışlara karşı mücadelesinde silahsızlandırmayı amaçlamaktadır. Troçkizmin revizyonizme karşı mücadele diye bir derdinin olmaması, her koşul altında ve hemen her konuda Marksizm-Leninizm ve Stalin'le uğraşıyor olması, onun esas amacının ne olduğu konusunda oldukça öğreticidir. Leninizm olmasaydı, Troçkizm olmazdı ve Stalin olmasaydı Troçkizm de gelişemezdi; yani Stalin önderliğinde SBKP(B)'nin mücadelesi, SSCB'de sosyalizmin inşası olmasaydı Troçkizm de gelişemezdi.
Burada önemli olan, Stalin'in Troçkizmi işçi hareketi içinde bir akım olmaktan çıkarak yabancı ülkelerin istihbarat örgütlerine hizmet eden, yıkıcı, zarar verici faaliyette bulunan bir çeteye dönüştü değerlendirmesi değildir. Troçkistler bundan alınmışlardır diye düşünüyorsanız fena halde yanılmış olursunuz. Onları ilgilendiren var oluşlarının ve gelişmelerinin Stalin'in varoluşuna ve SSCB'de sosyalizmin inşasına bağlı olduğudur.
Aradan on yıllar geçmesine rağmen Troçkizmin hala bütün şiddetiyle devam eden bu düşmanlığının nedeni ne olabilir? Neden Troçkizmi geliştiremiyorlar? Neden dönüp dolaşıp aynı hikayeleri anlatıyorlar ve yenilenemedikleri için de sürekli bölünüp parçalanıyorlar? Bunların üzerine düşünmek lazım.
Troçkizmin yaslandığı çevreler bilinmiyor değil. Emperyalist burjuvazi bir kullanma aracı olduğu için bugün işe yarar diye Troçkizmin yeniden doğuşunun yolunu açtı. Troçki, o “yudas” sevimlileştirildi. Burjuva ve revizyonist basın, haini “büyük bir devrimci”ye, “Ekim'in mimarı”na, “ciddi bir anti-stalinist”e dönüştürdü.
Troçki'nin “politik devrim” anlayışı kapitalist dünyada yankısını buldu. Emperyalist dünya burjuvazisi için sosyalizmi yıkmaya soyunan, bunun için “devrim” teorisi geliştiren birisi ortaya çıkmıştı. Troçki'nin bu yönlü, SSCB'de “devrimin ihanete uğradığını” ele alan yazıları takdirle karşılandı.
Stalin, 'burjuvazinin hakkımda iyi şeyler söylemesi kötü bir şeydir' der. Tam tersi Troçki için geçerlidir. Emperyalist burjuvazi Troçki'yi “iltifata” boğarken, “onore” ederken Troçki bundan hiç rahatsız olmamıştır, tam tersine ne kadar doğru düşündüğü sonucunu çıkartmıştır. SSCB'ye, SBKP(B)'ye, sosyalizmin inşasına ve tabii ki Stalin'e karşı mücadelesinde kendini daha da güçlü görmeye başlamıştır.
Nihayetinde dünya burjuvazisinin anti-komünizm mücadelesinin yanında yer alan Troçki'den başkası değildir; bunu hiçbir şeyle yapmadıysa “Stalinizm” kavramıyla yapmıştır. Bu kavramın yaratıcısı Troçki'dir ve onu kimlerin hangi amaçla kullandığı bilinmiyor değil. Bu anlamda, “Stalinizm” konusunda emperyalist burjuvazi, anti-komünizm ve Troçki “Siyamlı ikizler”dir.
Emperyalist burjuvazinin Troçki aşkının nedenini Troçki'nin emperyalizme hizmetinde aramak gerekir.
Yoksa değil mi?
Bu soruyu da Troçki-güzelleyicilerine soruyorum.
Troçki, partide, Sovyet ülkesinde, uluslararası komünist hareket ve bütün kapitalist dünya önünde Lenin ve Stalin'i bilinçli olarak karşı karşıya getirmiş; bunu yaparken, Lenin'in önemini ayaklar altına almaya çalışırken kendi önemini erişilemez noktaya çekmiştir veya Lenin'i kendinden daha az önemli göstermeye çalışmıştır. Stalin'i ise hiçleştirmek istemiştir. Troçki'nin anlattığı veya yazdığı Ekim Devrimi öncesi Rus işçi ve komünist hareketi tarihi, Ekim Devrimi tarihi ve sonrasında SSCB ve SBKP(B) ve uluslararası komünist hareketin tarihi bu türden saçmalıklarla doludur. Troçki bu “tarihler”de hep yapandır, orkestra şefidir, örneğin Ekim Devriminin yapıcısı, orkestra şefi Troçki'dir, Lenin ise sadece ve sadece çaresiz bir biçimde Troçki'yi takip edendir.
Troçki, sürekli 'geldim'i, gördüm'ü, yaptım'ı veya düzelttim'i oynamıştır.
Sınıf mücadelesinin zayıf olduğu, gelişmenin sancılı, sorunlu olduğu ortam tam da Troçkizmin aradığı ortamdır. Troçkizm bulanık suda balık avlamasını pek sever. Böylesi ortamlarda Troçkizm devrimci mücadelenin, komünist hareketin gelişmesini engelleyici bir rol üstlenir; ideolojik kargaşa yaratmaya çalışır, en sol taraftan atışlar yapar, gerçek anlamda “mangalda kül bırakmaz”. Hitap edeceği insanlar yok değildir. Bağı olmadığından veya oldukça sınırlı olduğundan doğrudan işçi sınıfına hitap edemez. Ama küçük burjuva kesimler vardır, esasen onlara hitap eder ve bu kesimlerde genel anlamda uç sol söylemlere yatkınlık vardır. Diğer taraftan özellikle emperyalist ülkelerde Troçkizm işçi aristokrasisine de hitap eder.
Troçki'nin yöntem ve faaliyet biçimi olarak entrizme (sızma) oldukça önem verdiğini onun biyografisini yazan İsaac Deutscher de anlatır: “Onun ‘Entrizm’e ne büyük umutlarla bağlandığını kişisel deneyimden biliyorum. O zamanlar, ben de dahil olmak üzere onun düşüncesini paylaşanlardan bir grup, ona sonu gelmeyecek bir talih oyununa giriştiğini boşuna anlatmaya çalıştık. Sonunda, ‘Dördüncü Enternasyonal’ gerçekten ölü doğdu. Troçki, buna rağmen, ona umutsuzca hayat vermeye çalıştı ve kendisini izleyenlere öğrettiği tek şey, sosyalist partilere girmek ve orada yeni Enternasyonal için taraftar toplamaya çalışmak oldu”
Sonuç itibariyle
Bu “hergele” “çetesi”nin sokakta, eylemde “kahrol polis”, “kahrol burjuvazi” diye bir taş attığına şahit oldunuz mu? Bu “hergele” “çetesi”nin işi gücü yatıp kalkıp Lenin, Stalin ve SSCB ile didişmektir. Bu onların yaşam, varolma nedeni ve kaynağıdır.
Özelikle Avrupa burjuvazisinin ve devrim kaçkınlarının uydurma ”malzemeleri” ile bu “Hergele”yi savunacağınıza SSCB gerçeğini araştırmış olsaydınız belki farklı sonuçlara varırdınız.**
Peki, Troçki’yi nasıl tanırsınız?
Mademki Troçki, Lenin’in deyimiyle bu “Hergele” bulunmaz bir Hint kumaşıdır, o zaman neden Marks’ın sosyalizm anlayışını çarpıttığını, Marksist ve Marksist-Leninist öğreti ötesinde ona ters düşen bir “sosyalizm”i savunduğunu; kapitalizmden komünizme geçiş aşaması olan sosyalizmi iki ayrı aşamaya böldüğünü, bunun ilk aşaması olan proletarya diktatörlüğünü sosyalizm saymadığını, ikinci aşaması olanı parasız-pulsuz, metasız, devletsiz bir “sosyalizm” olarak tanımladığını; bu bağlamda Marks’ın Gotha programında sosyalizmle ilgili temel anlayışlarına cepheden savaş açtığını; dolayısıyla bu mücadelesiyle Marks’ın anladığı sosyalizmden farklı bir sosyalizm anladığını neden anlatmıyorsunuz?
Sınıf mücadelesi, örgütlenme, sosyalizm, sosyalizmin inşası vb. temel konularda kendine Marks, Engels, Lenin ve Stalin öğretisinden; bir bütün olarak Marksizm-Leninizm’den farklı, ona cepheden karşı başka bir yoldan yürümek için SSCB’ye, bu ülkede sosyalizmin inşasına, SBKP(B)’ye, doğal olarak Stalin’e, uluslararası komünist harekete saldırdığını ve bunun ifadesi olarak da kendi “enternasyonal”ini kurduğunu neden anlatmıyorsunuz?
Evet, “Üstâd”ı yâd etmek” veya hem “Marksist” hem “Leninist” hem “Stalinist” hem de “Bolşevik” Troçki'yi; sürekli devrimci, Ekim Devriminin “özü, çehresi ve ruhu” Troçki'yi; “Mont Blanc'ın aydınlatan zirvesi”ni, “Ekim Devriminin“Robespierr”ini, “Ekim'in mimarı”nı, “Rus devriminin gerçek lideri”ni, Avrupa demokrasisinin “Şövalyesi”ni, Batı burjuvazisinin “Kızıl Napolyon”u Troçki'yi; “Bolşevik-Leninist”, “esin kaynağı”, “biricik önder” Troçki'yi; Winston Churchill'in kaleminden dünya burjuvazisi “Romanov'ların yetim kalmış tahtının hemen yanında duran” kişi olarak Troçki’yi “yâd etmek” ancak Troçkistlerin ve emperyalist burjuvazinin işi olabilir.***
*
*)Lenin, mücadele içinde olan herkese “hergele”, “üçkağıtçı” demedi; Rus işçi hareketi içinde şu veya bu akımı, önderlerini çok sert eleştirmiştir, ama onların hiçbirini “hergele”, “üçkağıtçı” olarak tanımlamamıştır. En azından ben bilmiyorum. Bu kavramları Troçki için kullandığına göre, bir bildiği vardı!
Bkz.: Lenin; Mektuplar, C. II, 1905-1910, s. 186-187. G. J. Zinovyev’e yazdığı 24 Ağustos 1909 tarihli mektup - “Hergele” Rusçadan Almancaya “Schuft” olarak çevrilmiş. Bunun Türkçe karşılığı da “itoğlu it”, “hergele”, “eşşoğlu eşek”. En uygun olanının “hergele” olduğunu düşünüyorum.
**)Bu açıklamalar ve daha fazlası için bkz.:
-İbrahim Okçuoğlu: “SSCB’de Sosyalizmin Zaferi ve Kapitalizmin Yeniden İnşası Sorunları”, Akademi Yayın, Temmuz 2011.
-”TROÇKİ, “24 Ayar” Anti-Komünistin Hikayesi”, Töz yayınları, Ocak 2021.
***)Troçki tanımlamaları, ona yakıştırılan bazı sıfatlar:
Burjuva tarih yazımında Troçki, Ekim Devriminin birinci önderi gösterilmediği durumda Lenin ile aynı seviyede önder olarak gösterilmektedir. Dünya burjuvazisine göre Rusya'da devrimci mücadelenin sahnesine Troçki gibi bir şahsiyet çıkıyordu; “Ekim Devriminin son derece önemli önderi”. Sanırsınız bunu Troçkistler söylüyor. Hayır, bu değerlendirme gerici Andenauer hükümetine (Almanya) aittir. Batı Alman burjuvazisine göre Troçki, “komünizmin en önemli teorisyeni”dir.
Harvard Üniversitesi, İngilizce ve Rusça olarak Troçki'nin “Stalin Üzerine” iki cildini acaba neden yayımlar? ABD'de Troçki'nin iki ciltlik “Muhalefetin Bülteni” ve şimdiye kadar yayımlanmamış günlükleri ilk defa neden yayımlanır?
Hayranları bu Halk Komiseri'ni Ekim Devriminin “özü, çehresi ve ruhu” olarak görüyorlardı. “Troçki, Rus devriminin bütün karakterini kendinde cisimleştiriyor” diyorlardı. Bundan dolayı da Troçki'yi “devrimin üst önderi” diye tanımlıyorlar ve “Lenin, Smonli'ye geç geldi” diye inceden inceye gönderme yapıyorlardı.
Troçki burjuva çevreler tarafından “iyi oğlanlar”dan sayılır. Emperyalist burjuvazi onu “komünist rejimin cinayetleri”ne katılmamış birisi olarak görür; “Troçkizm komünizmin iyi vicdanıdır. O, bütün totaliter yozlaşmaya...rağmen iç yapısı sağlam kalan düşünceye dayanmaktadır ve yıkıntıdan yeniden doğuşu mümkün kılmaktadır” diye değerlendirir.
Troçki, herhalde önder olarak doğduğuna inananlardan biridir.
Troçki'nin ilk biyografisini kadim dostu G. A. Siw yazar. Troçki'yi şöyle karakterize eder: “İşçiler onu sadece, faaliyetinin gerekli nesneleri olarak ilgilendirirdi. Onların içinde sadece kendini severdi”. “Kendini şiddetle ifade eden egoizm, kendini üstün beğenmişlik, ölçüsüz ve hastalık derecesinde kendini sevmek, konuşmalarda, yazılarda ve tavırda ölçüsüz gösteriş çabası” -işte bunlar Troçki'nin özellikleridir. İşte narsisizm budur.