Merkez Bankası, Türk Lirası’ndan sıfır atmak için bir süreden beri çalışma yürütüyordu. Hazırlanan yasa tasarısına göre 1 Ocak 2001 tarihinde Türk Lirası’ndan altı sıfır atılacak. Böylece, bugünkü genç neslin hiç tanımadığı kuruş devrine yeniden dönülecek. Altı sıfır atıldığı için TL de değişecek (!) ve adı “Yeni Türk Lirası” olacak.
Enflasyon, parayı pul etti. Enflasyonla birlikte para, kuruş, lira, on lira, yüz lira , bin lira tedavülden kalktı. Artık beş binin, on binin önemi kalmadı.
Merkez Bankası başkanı Erçel, TL’den sıfır atılmasıyla ilgili açıklamasında şöyle diyordu: “Önümüzdeki dönemde para otoritesi olarak ajandamızda yer alan diğer bir konu da paramızdan altı sıfır atmaktır. Bu şekilde uzun yıllardır devam eden yüksek enflasyonun banknotumuz üzerindeki tahribatını ortadan kaldırıp, yüksek enflasyonun ekonomimiz üzerindeki en büyük izlerinden birisini silebileceğiz”.
Türk Lirası’ndan altı sıfır atılınca bir Lira iki Dolara veya iki Euro’ya eşit olacakmış, en geç 20027de!. Daha sonra da bir Lira eşittir bir Dolar olacakmış!
İnsanın aklına ister istemez soru geliyor. Madem ki sorun ‘uzun yıllardır devam eden yüksek enflasyonun banknotumuz üzerindeki tahribatını ortadan kaldırarak yüksek enflasyonun ekonomimiz üzerindeki en büyük izlerinden birisini silmek’, sıfır atmakla mümkün oluyorsa, bunu neden şimdiye kadar yapmadınız? ‘70’li yılların ikinci yarısından beri kronik, dönem dönem de olağanüstü yüksek enflasyonla yaşadık. Madem ki sorun, sıfır atmakla çözümleniyor, neden şimdiye kadar, ara sıra, diyelim ki 3-5 yılda bir 2,3,4 veya 6 sıfır atarak enflasyonun tahribatını önleme yolunu seçmediniz? Açık ki sorun, paradan sıfır atmakla çözümlenmiyor.
1930’ların birkaç yılı hariç devletin iki yakası bir araya hiç gelmemiştir; bütçesi sürekli açık vermiştir. Yani gelirinden çok gideri/harcaması olmuştur. Açığını devlet, daha çok vergiyle, daha çok borçla (iç ve dış) kapatmaya çalışmıştır. Devlet, ordusunu, polisini, bürokrasisini sürekli güçlendirmek için harcamalar yapmıştır ve yapmaya devam ediyor. Bütçedeki eğitim, sağlık vb. kalemler neredeyse sıfırlanıyor, ama orduya, polise, silahlanmaya ayrılan miktarlara dokunulmuyor, tam tersine artıyor. Alının borçlar –ana para değil, faizi- tıkır tıkır ödeniyor. Emperyalizmin, özellikle de onun İMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarının dayatmaları aynen kabul ediliyor. Artık emperyalizm de enflasyon özürlü bir Türk ekonomisi istemiyor. Türkiye, kendine verilen yeni rolün üstesinden gelebilecek derecede istikrarlı bir ekonomiye sahip olmalıdır. Emperyalistlerin, İMF’nin, Dünya Bankası’nın görüşü böyle. Böyle bir ekonomiye sahip olabilmek için enflasyonun aşağı çekilmesi gerekiyor. Bunun için gerekli mali “destek” İMF’den, Dünya Bankası’ndan geliyor. Yani “yiğidin kamçısı” olan borç! Diğer taraftan, özelleştirme adı altında ulusal değerlerimiz/zenginliklerimiz talan ediliyor. İşçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürü ve talanı akıl almaz boyutlara vardırılıyor.
Öyle görünüyor ki, İMF’nin hazırladığı istikrar programının uygulanması durumunda enflasyon, yıl sonunda belli oranlarda düşecek. Enflasyon, hükümetin beklediği gibi %20’ye mi, yoksa kapitalistlerin (TÜSİAD) beklediği gibi %30’a mı düşer, bu pek önemli değil. Önemli olan, enflasyonun belli oranlarda düşeceğine inanıldığı için, paradan sıfır atılması konusu bugün –daha önce de gündeme getirilmişti- ciddi bir şekilde ele alınıyor.
TL’den sıfır atmanın psikolojik bir etkisi olacaktır. Bu, bir kandırmacadır, göz boyamadır. Çünkü, TL’den altı sıfır atmak, enflasyonu sıfırlamak, en azından 1 TL=2 Dolar değerine eşit olgusunu maddi olarak gerçekleştirmek anlamına gelir. Bu, bugün için imkansızdır.
Burjuvazi, TL’den sıfır atmakla enflasyonun düşmeyeceğini biliyor. Bundan dolayıdır ki Erçel, sıfır atmakla enflasyonun düşmesinden değil, enflasyonun ekonomi üzerindeki tahribatının silinmesinden bahsediyor. Demek ki, TL’den altı sıfır atılsa da enflasyon devam edecek. Diyelim ki enflasyon yıl sonunda %30’a düşürüldü, aynı zamanda TL’den altı sıfır atıldı ve 1 TL=2 Dolar oldu. Bu durumda enflasyon, yapay olarak küçültülmüş rakamlarla devam edecek ve kısa zamanda yeniden beş binliklerle, on binliklerle, yani %30’luk enflasyona tekabül eden banknotlarla karşı karşıya kalacağız. Bu anlamda değişen bir şey olmayacak.
Sıfırı az para, karşılığı yoksa kandırmacadır ve altı sıfırı atılmış TL de, yapay olarak değer kazanmış olacaktır. Bir para birimi, tabii TL de yapay değerini, hükümetin tedbirleriyle belli bir dönem koruyabilir ve sonra –hiç de uzun olmayan bir süre sonrasında- gerçek değerine döner. Yani değeri düşer, sıfırları yeniden artar.
Enflasyonun yıl sonunda %30’a düşmesi durumunda bugün tedavülde olan 1 milyonluk, beş ve on milyonluk banknotlar kullanılamaz olacaklar. “Uyanık” burjuvazi, enflasyonun %30’a düşmesi durumunda bu banknotların kullanılamaz olacağından dolayı tedavülden kaldırılacaklarını fırsat bilerek, yani dört sıfır atma yerine altı sıfır atarak göz boyama yolunu seçti.
TL, sıfırı tüketmiştir. “Yeni Türk Lirası” dönemiyle geride kalmış döneme “Eski Türk Lirası” dönemi diyeceğiz. Yeni Türk Lirası, Eski Türk Lirası’na, enflasyon gerçekten, reel olarak düştüğü oranda benzemeyecektir. Ama bugün için söylenmesi gereken şudur: TL. sıfırı tükettiği için sıfırları atılıyor. Para olarak TL, pul olmuştur.