Galatasaraylı Cotterelli, ekonomide genel gidişatın iyi olduğunu, ama programda “ince ayar”ın da yapılabileceğini açıkladı. Böylelikle yabancı sermayenin Türk ekonomisine nasıl baktığı ifade edilmiş oluyor: Öngördüğümüz program çerçevesinde kalarak ilerlemenizi olumlu buluyoruz, ama tespit edilen hedeflere daha çok yaklaşmak için bazı düzenlemeler gerekir! Yetkililerle görüşen Cotterelli, görüşlerini şöyle dile getirdi:
“Ekonomi açıkça toparlanış içinde. Geçen yıl üretimde yaşanan büyük düşüşten sonra, bu yıl ekonomi toparlanmaya başladı. Yapısal alanlarda da gelişmeler kaydedildi... Cari işlemler dengesi konusu yakın bir şekilde izlenmelidir. Özellikle petrol fiyatlarındaki artış ve ekonominin yeniden canlanmasıyla artan ithalat, cari işlemler dengesini etkileyen unsur oldu. Petrol fiyatları yalnız cari işlemleri değil, enflasyonu da etkiledi. Türkiye ekonomisinde iç talebin canlanması olumludur. Fakat bu canlanmadaki tüketim kısmının yakından izlenmesi gerekir”.
Bu sözlerle, programda öngörülen hedeflere ulaşılamayacağı açıklanıyor. Hedefe ulaşılamayacağı ne kadar gerçekse, ona yakınlaşılıyor olduğu da o derece gerçektir. Mevcut durum böyle; yıl sonu itibariyle enflasyonda yüzde 25 hedefi tutturulamayacak, ama en azından yüzde 30-35’lik bir oranın yakalanması için programın, “ince ayar” yapılarak uygulanmasına devam edilecek.
Büyüsen de suç, küçülsen de suç! İşin içine enflasyon girdiği için Türk ekonomisi, “iki cami arasında kalmış binamaz” durumunda. Geçen yıl “sismik bir kriz” ile yüzde 6,4 oranında “çökertilen” ekonomi, bu yılın ilk altı ayında –toplam sanayi bazında- yüzde 3,5 ve bu yılın ikinci döneminde –geçen yılın aynı dönemine göre- yüzde 3,9 oranında büyüdü. 2000 yılı sonu itibariyle sanayide büyümenin yüzde 6-7 civarında olacağı tahmin ediliyor. Enflasyonla bağlam içinde bunun anlamı nedir? Sanayi üretiminin bir kısmı ihraç ediliyor. Ama önemli bir kısmı iç pazarda tüketiliyor. İç talebin artması esprisi budur. İç talebin artması fiyatların olduğundan daha fazla oynaklaştırır, enflasyonu körükler. Bu durum, enflasyon hedefinden sapmanın bir nedeni olarak gösteriliyor. Ekonomide büyümeyle bağlam içinde enflasyon hedefinden sapmanın ikinci bir nedeni olarak cari işlemler dengesindeki ithalat lehine gelişme gösteriliyor.
Ekonomi yeni bir devreviliğe girdi (ekonomide klasik devrevilik, kriz-canlanma-yükseliş-durgunluk aşamalarından oluşur). Yani genişletilmiş yeniden üretimi, sabit sermayesini yenileyerek gerçekleştirme sürecinde. Bu süreçte bolca üretim ve ara malları –üretim araçları, makineler, hammaddeler vs.- satın alınır, ithal edilir. İthalattaki olağanüstü artışın nedeninin bu olduğunu gören Cottterelli, çaresizlik içinde: Büyümeyin diyemiyor, küçülün de diyemiyor! Demesini de zaten bir anlamı yok. Çünkü sermaye Cotterelli ve IMF’ye göre değil, kendi nesnel yasalarına göre hareket eder. Bunun ötesinde küçülen ekonomide söz konusu program uygulanamaz, ama büyüyen ekonomide de uygulanamıyor.
Radikal tedbirler alınmadığı müddetçe enflasyon düşürme programlarının akıbetinin böyle olacağını IMF de, DB da ve hükümet de pekala biliyorlardı. Enflasyonun esas nedeni iç talebin artması, başka bir deyişle çalışanların ücretlerindeki değişme olamaz. Açığını kapatmak için zam yapmazsın, yaptırmazsın, ama devlet harcamalarını, örneğin silahlanma giderlerini kısarsın. Vurgunu önlersin, vergi adı altında halkın soyulmasıyla toplanan miktarı, çarçur etmezsin, örneğin bu parayla batan 8 bankanın yol açtığı zararları ödemezsin vs. Radikal tedbir alabilmek için radikal görüşlü ve eylemli olmak gerekir. Hükümetin böyle olmakla hiçbir ilişkisi yok. IMF’nin programında da böyle hareket etmenin gereği görülmüyor.
Hükümet devam ettiği müddetçe program sallantıda olmayacak, “ince ayar” yapılacak. Yani çalışanların sırtına yine bir şeyler yüklenecek. Esas kemer sıkma, nihai sonuç alma programı, 2001 yılı bütçesine yansıyacak. Cotterelli, bu alandaki çalışmaları denetledi. O, esasen bunun için geldi. Ön hazırlıkların ne derece ilerleyip ilerlemediğini yerinde izlemek istedi. IMF heyetinin üzerinde durduğu özelleştirme, kamu bankalarının özelleştirilmesi, KET’lerin durumu vb. konular önümüzdeki yılın bütçesine yansıtılacak konulardır. Hep, satın diyorlar. Satın ve ödeyin diyorlar. Satın, kurtulun, satın, enflasyonu düşürün diyorlar!. Kim alacak? Yabancı sermaye veya yabancı sermaye ortaklı yerli sermaye. Satın ve ulusal zenginlik adına hiçbir şeyiniz kalmasın diyorlar. Devleti küçültün diyorlar. “Küreselleşme çağı”nda zaten ulusal devlete gerek kalmayacak diyorlar. Yeni sömürgelere ve emperyalizme bağımlı ülkelere hep bunları öneriyorlar (Uygulanan IMF programının nihai amacı da budur). Ama emperyalist devletler, başkalarına –onların “iyiliği” için önerdiklerinin tam tersini yapıyorlar; silahlanıyorlar, büyüyorlar, ulusal devlet özelliklerini özenle koruyorlar.
İnsanımıza, emekçi yığınlara şirin görünmek için Galatasaraylı olan Cotterelli’nin, IMF’nin 2001 yılı programını uygulatmamak , emekçi yığınların gücüyle olur. Bu programdan, işçi sınıfının yanı sıra köylülük de etkilendiğini bizzat yaşayarak anladı. Bu programdan, işçiler, köylüler, ücretli memurlar; nüfusun ezici çoğunluğu etkileniyor/etkilenecek. Kazanan sadece ve sadece işbirlikçi tekelci burjuvazi, büyük toprak sahipleri ve yabancı sermaye (emperyalizm) olacaktır.
IMF’nin uygulanan programına ve 2001 yılı programına karşı mücadele, bu güçlere karşı mücadeledir.