deneme

14 Temmuz 2002 Pazar

1001 DÜŞMANLI AFGANİSTAN!



Afganistan Başkan yardımcısı Abdul Kadir’in öldürülmesi, Taliban’a karşı savaşın askeri olarak kazanıldığını, ama savaşın henüz sonuçlanmadığını bir kez daha göstermiştir. Aşiretler ve etnikler mozaiği Afganistan’da “ulusal” çaplı siyasetçilerin ve komutanların ortadan kaldırılması pek zor bir iş değil. “Kuzey İttifakı”nın önde gelen komutanlarından Tacik asıllı Mesud’un öldürülmesi ve bu yılın Şubat ayında Afganistan Turizm Bakanının havaalanında linç edilmesi buna birer örnektir.

Amerikan emperyalizmi önderliğinde emperyalist ittifak, “Kuzey İttifakı”nın da doğrudan katkısıyla Taliban rejimini devirdi. Bu anlamda Afganistan Savaşı askeri olarak kazanılmış oldu. Afganistan, şimdilik emperyalist koalisyonun kontrolü altında. Ama Afganistan’da ve Afganistan üzerinde mücadele/savaş değişik biçim ve yoğunlukta devam etmektedir.

Afgan “ulusal” meclisi Loya Jirga’nın oluşumu ve toplanması bu ülkede ulusal birliğin olmadığını, ülke bütünlüğünün feodal ve etnik yapıları arasında dengenin sağlanmasıyla ancak sağlanabileceğini göstermiştir. Henüz kapitalist uluslaşma sürecinde dahi olmayan bir ülkede “ulusal bütünlüğün” etnik ve feodal güçler dengesi göz önünde tutularak sağlanıyor olması, sadece, toplumsal durumun nesnelliğini ifade eder.

Afganistan’ın son birkaç on yıllık tarihine baktığımızda bu nesnelliği görürüz. Sovyet istilasına karşı savaşanlar, Afganistan’ın ulusal birliğini ve ulusal kurtuluşu için savaşmamışlardı. Çıkarları zedelendiği için esas düşmana; bu zedelenmenin nedeni olan güce karşı birleşmişlerdi. Sovyetler Birliği’nin çekilmesinden –daha doğrusu zorlu mücadele ile ülkeden kovulmasından- sonra etnik yapılar ve feodal güçler arasında yıllarca devam eden kanlı çatışmalar, Taliban rejiminin kurulmasıyla zora dayanan kontrol altına alınmıştı. 11 Eylül saldırısını bahane eden Amerikan emperyalizmi, Avrasya jeopolitikasında çok önemli stratejik bir konuma sahip olan Afganistan’a saldırmakta ve bu ülkeyi işgal etmekte gecikmedi. Bu savaşı da destekleyen ve desteklemeyen etnik yapılar ve feodal güçler vardı/var.

Loya Jirga’da siyasi güçler dağılımında temel ilke, bütün etnik yapıların ve feodal güçlerin nüfuzuna göre memnun edilmeleriydi. Bu meclisteki yetki dağılımında memnun olan etnik yapılar ve feodal güçlerin yanı sıra memnun olmayan, ama yoğun Amerikan, Türkiye (örneğin Özbekler üzerinde) baskısı ve tehdidiyle şimdilik sesini çıkartmayanlar da var.

Ulusal” hükümet; Karzai önderliğindeki Afganistan hükümeti, işgal güçlerinin varlığından dolayı hükümet olarak var. Bu hükümetin siyasi nüfuzunun Kabil dışında geçerli olduğunu söylemek olası değildir. Afganistan’da her etnik grubun, her aşiretin önderi bir savaş ağasıdır. Kendi “meclis”lerinde Afganistan’ın değil, kendi çıkarlarını esas alan kararlar alırlar ve uygularlar. Afganistan’ın esas yönetim bu güçlerin elindedir. Çıkarlarının zedelendiğini gören veya sanan her savaş ağası, savaş başlatabilir.

Sorun, etnik grupların ve feodal güçlerin çıkarlarının ön plana çıkartılması olduğu için bu ülkede merkezi hükümetin ve yerel savaş ağalarının 1001 düşmanı vardır. Hangi güçlerin, hangi biçimde niçin birlikte hareket edecekleri ile “ulusal” çıkarlar arasında hiçbir ilişki yoktur.

Son gelişmeler, özellikle Amerikan uçaklarının bir köyü bombalamasından (48 ölü, 170 yaralı, Urusgan eyaleti, Kakarak köyü) ve Başkan yardımcısının Kabil’de öldürülmesinden sonra bölge valisi statüsünde olan ve de olmayan savaş ağaları, kendi yerel askeri güçlerini güçlendirmeye yöneldiler. Bunların hiçbirisi, hakimiyet bölgelerini terk etmiyorlar.

Bu gelişmeler Amerikan varlığına karşı tepkilere neden oluyor ve işgalci güçlere karşı güvensizliği arttırıyor. Geçen Perşembe günü Amerikan işgaline/varlığına karşı tepkisini dile getirmek isteyen 200 Afgan Kabil’de gösteri yaptı. Amerikan Askerlerine karşı ilk saldırı Urusgan eyaletinde gerçekleştirildi. İşgalcilerin varlığı Afgan halkının tepkisine neden oluyor. Bu tepkinin gerçekten ulusal düşünebilen, gerçekten demokratik ve antiemperyalist güçler tarafından örgütlenmesi Afganistan’da ulusal ve antiempeeryalist demokratik devrimin örgütlenmesi anlamına gelecektir.

Böyle bir gelişmenin olasılığını gören Amerikan emperyalizmi, savaş ağalarını yumuşatma ve askeri varlığını, tepki çekmeyecek biçimde yeniden örgütleme çabası içinde. ABD, askeri varlığıyla merkezi hükümete yardımcı olmak istediğini, Afgan güçlerini de katarak Taliban güçlerine karşı nokta operasyonları düzenleyeceğini, ama Afganistan’ı terk etmeyeceğini açıklıyor. Yani ABD, 7000 mevcutlu askeri gücüyle Afganistan’da kalacak, askeri operasyonların sorumluluğunu Afgan güçleriyle paylaşacak, işgalci güç sorumluluğunu, komutanlığı Türkiye’de olduğu için, görünüşte hiç taşımayacak. Yerel savaş ağalarıyla anlaşmaya çalışacak, onların merkezi hükümete angaje olmalarını sağlayacak ve Orta Asya ülkelerinde konuşlandırdığı askeri güçleriyle ve dünya hegemonyası iddialı diğer güçlerin (örneği Rusya ve Çin) bölgedeki faaliyetlerini kontrol edecek.
Bu plan Amerikan emperyalizminin Balkanlarda uyguladığı tahakküm planıdır.