deneme

Avrasya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Avrasya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ocak 2022 Cuma

“GÖÇTE ÖKÜZÜN EZDİĞİ OTUN HESABI TUTULMAZ”!


ABD-RUSYA-ÇİN JEOPOLİTİĞİNE GÖRE

UKRAYNA-KAZAKİSTAN-TÜRKİYE

Amerikan emperyalizminin yeni jeopolitik doktrini etkisini kuşak ülke ve bölgelerde göstermeye başladı. Amerikan emperyalizmi bir taraftan Çin’i denizden çevrelemek için adımlar atarken, diğer taraftan da Çin’in “Bir Kuşak Bir Yol” projesinin kara koridorlarını (Çin-Kazakistan-Rusya-Belarus-AB ve Çin-Orta Asya Türk devletleri- Hazar Denizi-Azarbeycan-Gürcistan-Türkiye ve diğerlerini) hedef almaktadır (1). 

16 Ağustos 2021 Pazartesi

BİTMEYEN AFGANİSTAN SAVAŞI


JEOPOLİTİKA VE BİTMEYEN AFGANİSTAN SAVAŞI -

1001 DÜŞMANLI AFGANİSTAN


Ne Olmuştu ve Niçin Olmuştu?

Afganistan’da 18., 19. ve 20. yüzyıllarda dönemin hakim güçleri arasında oynanan “büyük oyun” 21. yüzyılın başında tekrarlanıyor. Afgan halkı, ülkenin stratejik konumundan ve dolayısıyla jeopolitik öneminden dolayı sürekli, “büyük oyunculara” karşı bağımsızlığı için mücadele etmek zorunda kalmıştır. Rusya ile İngiltere arasındaki rekabetin bir sonucu da Afganistan’ın işgal edilmesi olmuştu. Afganistan, 20. yüzyılın son çeyreğinde Sovyet sosyal emperyalizmi ile Amerikan emperyalizmi arasındaki rekabetin bir sonucu olarak Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmişti. Sovyet işgaline karşı direnen Afgan halkı, Sovyet işgalcilerini ülkeden kovdu ve kukla rejimini de yıktı. 21. yüzyılın başında ise Afganistan, 11 Eylül saldırısı bahane edilerek ABD tarafından NATO aracılığıyla işgal edildi. Sanıldı ki, Afgan halkı bu işgale boyun eğecek, kendini Taliban rejiminden “kurtaran” işgalcileri selamlayacak.

14 Temmuz 2021 Çarşamba

DEĞİŞEN GÜÇLER DENGESİNİN JEOPOLİTİĞİ

 

TÜRK BURJUVAZİSİ KENDİ HİKAYESİNİ YAZIYOR (VI)

DEĞİŞEN GÜÇLER DENGESİNİN JEOPOLİTİĞİ


TÜRKİYE-ABD-RUSYA VE ÇİN İLİŞKİLERİ

 I

Sovyetler Birliği ve bu revizyonist, sosyal emperyalist ülkenin yönlendirdiği Varşova Paktı’nın 1990/1991 döneminde dağılmasından; dünya tarihinde ilk kez yaşanan revizyonist, bürokratik kapitalist sistemin çökmesinden sonra dünya iki kutuplu haline veda etmiş oluyordu. Böylece iki kutupluluğa dayanan jeopolitika da geçersiz olmuştu.

7 Mayıs 2019 Salı

DOĞU PERİNÇEK VE ŞÜREKASINDAN YENİ BİR HİKAYE; “ÜRETİM EKONOMİSİ”!



DOĞU PERİNÇEK VE ŞÜREKASINDAN YENİ BİR HİKAYE

“ÜRETİM EKONOMİSİ”!


Son dönemlerde farklı çevreler “üretim ekonomisi” talep eder oldular. Sanayi odalarından, gazetelerden “Vatan Partisi”ne varana dek geniş bir yelpazede “üretim ekonomisi” talep ediliyor. Öyle ki, “üretim ekonomisi kongresi” bile düzenleniyor. Gördüğüm kadarıyla bu ekonominin en yaman savunucuları, Aydınlık-Doğu Perinçek çevresidir. Bu geniş yelpazede yer alan diğerleriyle karşılaştırıldığında D. Perinçek ve çevresinin “üretim ekonomisi”nden neyi anladıklarını açıklıyor olmalardır. Yani Aydınlık’ta çıkan yazılara ve D. Perinçek’in açıklamalarına baktığımızda a) “üretim ekonomisi”nden neyi anlamamız gerektiğini ve b) bu çevrenin “üretim ekonomisi” anlayışlarını hangi sınıfsal tabana oturttuklarını ve bu bağlamada da neyin savunucusu olduklarını yeteri açıklıkta görüyor ve anlıyoruz. Bu nedenle, “üretim ekonomisi” konusunda bu çevrenin savunduğu anlayışı, bu makalede esas alacağız.
Önce, söylenenleri, “fikir” olarak ileri sürülenleri, “üretim ekonomisi”nin ideolojik ve sınıfsal karakterine zemin teşkil eden anlayışları buraya aktaralım. Uzun olacak, ama anlayışla karşılanacağını umuyorum.

1 Temmuz 2014 Salı

UKRAYNA VE EMPERYALİSTLER ARASI ÇELİŞKİLER*



UKRAYNA VE EMPERYALİSTLER ARASI ÇELİŞKİLER*

Cenevre'de ABD, Rusya, AB ve Ukrayna'nın katılımıyla gerçekleştirilen konferanstan sonra yumuşamanın yerine emperyalistler arası çelişkilerin daha da keskinleştiğini;
karşılıklı tehditlerin savrulduğunu ve askeri tatbikatların yapıldığını gördük.
Dünyanın politik gündeminde ilk sırada yer alan Ukrayna sorunun
neden kaynaklandığını ve Ukrayna'yı bu denli önemli
yapanın ne olduğunu bu yazıda ele alacağız.
*
Sovyetler Birliği (bundan sonra SB) ve revizyonist blokun dağılmasından sonra burjuva medyada Orta ve Doğu Avrupa, Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinde muhalif güçlerin eylemlerinden sık sık bahsedilmeye başlandı. Batı’nın emperyalist burjuvazisi bu eylemleri “devrim” olarak tanımladı. Öne sürülen, “devrim” yapmaları talep edilen aktörler, eylemleri için medyada etkili, ve sembolik kavramlar kullandılar. Örneğin, Ukrayna’da “turuncu devrim”, Lübnan’da “sedir devrimi” girişimi, Gürcistan’da “gül devrimi”, Kırgızistan'da “Lale devrimi” gibi.

3 Ekim 2012 Çarşamba

SURİYE VE İRAN SORUNU (ORTADOĞU VE ORTA ASYA'DA BÜYÜK OYUN VE OYUNCULARI)


 SURİYE VE İRAN SORUNU
(ORTADOĞU VE ORTA  ASYA'DA BÜYÜK OYUN VE OYUNCULARI)

Akdeniz Alanında tektürel ve çoktürel faktörler bir arada bulunmaktalar. Belli bir bütünselliği olan bu coğrafi alanda tarih boyunca çatışmaları, işbirliğini, ilhakları, ötekileştirmeyi ifade eden aşamalardan geçilerek günümüze gelinmiştir.

1990 öncesinde iki süper gücün (ABD ve Sovyetler Birlği) rekabeti bölgedeki siyasi, askeri ve ekonomik gelişmeye damgasını vuruyordu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra bu alana Batılı emperyalist ülkeler, NATO ülkeleri deniz güçleri tamamen hakim oldular. Ama bu hakimiyet durumu Akdeniz Alanının politik olarak parçalanmışlığını ortadan kaldıramadı. Siyasal parçalanmışlığın yanı sıra bu alanda Kuzey-Güney arasındaki ekonomik gelişme ve buna bağlı olarak yaşam standardındaki farklılık da giderek büyüdü.

Deniz ve ticaret yollarının, Cebeli Tarık, Çanakkale boğazlarının ve Suveyş Kanalı'nın kontrolü Akdeniz Alanındaki güçlü ülkeler ve dünya hegemonyası için rekabet eden güçler tarafından her dönem önemli bir stratejik sorun olarak algılanmıştır.

9 Mart 2011 Çarşamba

ARAP ÜLKELERİNDE HALK AYAKLANMALARI - “BÜYÜK ORTADOĞU”NUN EMPERYALİST JEOPOLİTİKADAKİ YERİ VE EMPERYALİST ÜLKELER ARASI ÇELİŞKİLER


Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki gelişmeler birbirini kovalıyor. Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali diktatörü devrildi, ama diktatörlüğü yerinde duruyor. Mısır'da Hüsnü Mübarek diktatörü devrildi, ama diktatörlüğü yerinde duruyor. Sırada diğerleri var: Fas, Cezayir, Libya, Cibuti, Yemen, Umman, Bahreyn, Kuveyt, Irak, İran, Ürdün, Suriye kaynıyor. İnsanlık tarihi ilk kez, farklı ülkelerden halk yığınlarının adeta eş zamanlı ayaklanmalarına şahit oluyor. 17 Aralık 2010'da işsiz akademisyen Muhammed Buzizi'nin (Tunus) kendini yakması bütün bölgeyi tutuşturan kıvılcım oldu. 17 Aralık 2010'dan günümüze kadar bölgenin bazen şu ülkesinde bazen bu ülkesinde önplana çıksa da kitlesel eylemler sürekliliğini ve yoğunluğunu korudu.

Tunus ve Mısır'daki ayaklanmaları bazen eş zamanlı olarak Cezayir'de, Yemen'de, İran'da, Ürdün'de, Fas'ta, Kuveyt'te, Bahreyn'de kitlesel protestolar izledi. Şimdi en şiddetli ve kanlı protestoların gündemde olduğu ülke Libya.

Cezayir, hammaddelerinin hemen hepsini AB'ye satmaktadır; özellikle Fransız emperyalizminin işbirlikçisi olan Cezayir rejimi, göstericilere karşı kullandığı şiddetten dolayı emperyalist efendileri tarafından da eleştirilmekte ve „zor kullanmaktan vazgeçmeye“ çağrılmaktadır.

1 Ekim 2010 Cuma

ULUSLARARASI EKONOMİK VE SİYASAL DURUM ÜZERİNE


ULUSLARARASI EKONOMİK VE SİYASAL DURUM ÜZERİNE

Kapitalist dünya ekonomisinin durumu ve dünya pazarları üzerine rekabetin keskinleşmesi

2007 yılında Amerikan konut piyasasında patlayan spekülasyon krizi, mali sektör (bankalar, başkaca mali kurumlar) üzerinden dünya ekonomisini de etkiledi. 2008'in ilk çeyreğinde başta Çin olmak üzere bazı “gelişmekte olan ülkeler” hariç dünya ekonomisinde fazla üretim krizi patlak verdi. Öncelikle mali sektörü altüst eden, ABD'de bu ülkenin en önemli yatırım bankalarını iflas sürükleyen kriz, sanayi üretiminde şiddetli üretim düşüşüne neden oldu.

14 Temmuz 2002 Pazar

1001 DÜŞMANLI AFGANİSTAN!



Afganistan Başkan yardımcısı Abdul Kadir’in öldürülmesi, Taliban’a karşı savaşın askeri olarak kazanıldığını, ama savaşın henüz sonuçlanmadığını bir kez daha göstermiştir. Aşiretler ve etnikler mozaiği Afganistan’da “ulusal” çaplı siyasetçilerin ve komutanların ortadan kaldırılması pek zor bir iş değil. “Kuzey İttifakı”nın önde gelen komutanlarından Tacik asıllı Mesud’un öldürülmesi ve bu yılın Şubat ayında Afganistan Turizm Bakanının havaalanında linç edilmesi buna birer örnektir.

Amerikan emperyalizmi önderliğinde emperyalist ittifak, “Kuzey İttifakı”nın da doğrudan katkısıyla Taliban rejimini devirdi. Bu anlamda Afganistan Savaşı askeri olarak kazanılmış oldu. Afganistan, şimdilik emperyalist koalisyonun kontrolü altında. Ama Afganistan’da ve Afganistan üzerinde mücadele/savaş değişik biçim ve yoğunlukta devam etmektedir.

Afgan “ulusal” meclisi Loya Jirga’nın oluşumu ve toplanması bu ülkede ulusal birliğin olmadığını, ülke bütünlüğünün feodal ve etnik yapıları arasında dengenin sağlanmasıyla ancak sağlanabileceğini göstermiştir. Henüz kapitalist uluslaşma sürecinde dahi olmayan bir ülkede “ulusal bütünlüğün” etnik ve feodal güçler dengesi göz önünde tutularak sağlanıyor olması, sadece, toplumsal durumun nesnelliğini ifade eder.

Afganistan’ın son birkaç on yıllık tarihine baktığımızda bu nesnelliği görürüz. Sovyet istilasına karşı savaşanlar, Afganistan’ın ulusal birliğini ve ulusal kurtuluşu için savaşmamışlardı. Çıkarları zedelendiği için esas düşmana; bu zedelenmenin nedeni olan güce karşı birleşmişlerdi. Sovyetler Birliği’nin çekilmesinden –daha doğrusu zorlu mücadele ile ülkeden kovulmasından- sonra etnik yapılar ve feodal güçler arasında yıllarca devam eden kanlı çatışmalar, Taliban rejiminin kurulmasıyla zora dayanan kontrol altına alınmıştı. 11 Eylül saldırısını bahane eden Amerikan emperyalizmi, Avrasya jeopolitikasında çok önemli stratejik bir konuma sahip olan Afganistan’a saldırmakta ve bu ülkeyi işgal etmekte gecikmedi. Bu savaşı da destekleyen ve desteklemeyen etnik yapılar ve feodal güçler vardı/var.

Loya Jirga’da siyasi güçler dağılımında temel ilke, bütün etnik yapıların ve feodal güçlerin nüfuzuna göre memnun edilmeleriydi. Bu meclisteki yetki dağılımında memnun olan etnik yapılar ve feodal güçlerin yanı sıra memnun olmayan, ama yoğun Amerikan, Türkiye (örneğin Özbekler üzerinde) baskısı ve tehdidiyle şimdilik sesini çıkartmayanlar da var.

Ulusal” hükümet; Karzai önderliğindeki Afganistan hükümeti, işgal güçlerinin varlığından dolayı hükümet olarak var. Bu hükümetin siyasi nüfuzunun Kabil dışında geçerli olduğunu söylemek olası değildir. Afganistan’da her etnik grubun, her aşiretin önderi bir savaş ağasıdır. Kendi “meclis”lerinde Afganistan’ın değil, kendi çıkarlarını esas alan kararlar alırlar ve uygularlar. Afganistan’ın esas yönetim bu güçlerin elindedir. Çıkarlarının zedelendiğini gören veya sanan her savaş ağası, savaş başlatabilir.

Sorun, etnik grupların ve feodal güçlerin çıkarlarının ön plana çıkartılması olduğu için bu ülkede merkezi hükümetin ve yerel savaş ağalarının 1001 düşmanı vardır. Hangi güçlerin, hangi biçimde niçin birlikte hareket edecekleri ile “ulusal” çıkarlar arasında hiçbir ilişki yoktur.

Son gelişmeler, özellikle Amerikan uçaklarının bir köyü bombalamasından (48 ölü, 170 yaralı, Urusgan eyaleti, Kakarak köyü) ve Başkan yardımcısının Kabil’de öldürülmesinden sonra bölge valisi statüsünde olan ve de olmayan savaş ağaları, kendi yerel askeri güçlerini güçlendirmeye yöneldiler. Bunların hiçbirisi, hakimiyet bölgelerini terk etmiyorlar.

Bu gelişmeler Amerikan varlığına karşı tepkilere neden oluyor ve işgalci güçlere karşı güvensizliği arttırıyor. Geçen Perşembe günü Amerikan işgaline/varlığına karşı tepkisini dile getirmek isteyen 200 Afgan Kabil’de gösteri yaptı. Amerikan Askerlerine karşı ilk saldırı Urusgan eyaletinde gerçekleştirildi. İşgalcilerin varlığı Afgan halkının tepkisine neden oluyor. Bu tepkinin gerçekten ulusal düşünebilen, gerçekten demokratik ve antiemperyalist güçler tarafından örgütlenmesi Afganistan’da ulusal ve antiempeeryalist demokratik devrimin örgütlenmesi anlamına gelecektir.

Böyle bir gelişmenin olasılığını gören Amerikan emperyalizmi, savaş ağalarını yumuşatma ve askeri varlığını, tepki çekmeyecek biçimde yeniden örgütleme çabası içinde. ABD, askeri varlığıyla merkezi hükümete yardımcı olmak istediğini, Afgan güçlerini de katarak Taliban güçlerine karşı nokta operasyonları düzenleyeceğini, ama Afganistan’ı terk etmeyeceğini açıklıyor. Yani ABD, 7000 mevcutlu askeri gücüyle Afganistan’da kalacak, askeri operasyonların sorumluluğunu Afgan güçleriyle paylaşacak, işgalci güç sorumluluğunu, komutanlığı Türkiye’de olduğu için, görünüşte hiç taşımayacak. Yerel savaş ağalarıyla anlaşmaya çalışacak, onların merkezi hükümete angaje olmalarını sağlayacak ve Orta Asya ülkelerinde konuşlandırdığı askeri güçleriyle ve dünya hegemonyası iddialı diğer güçlerin (örneği Rusya ve Çin) bölgedeki faaliyetlerini kontrol edecek.
Bu plan Amerikan emperyalizminin Balkanlarda uyguladığı tahakküm planıdır.

1 Ocak 2002 Salı

AFGANİSTAN SAVAŞI VE EMPERYALİST JEOPOLİTİKA


AFGANİSTAN SAVAŞI VE EMPERYALİST JEOPOLİTİKA

11 Eylül’de Pentagon ve “İkiz Kuleler”in vurulması bir milat oldu. ABD emperyalizmi oluşan durumu 21. yüzyılda dünyaya hakim olma planı bakımından fırsata dönüştürmek için tüm olanak ve yeteneklerini sergiledi. Perde, modern revizyonizmin çöküşü, Doğu Bloku ve SB’nin dağılmasıyla açılmıştı. 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran uluslararası ilişkiler temellerinden sarsıldı ve dünyanın politik çehresi yeniden şekillenmeye başladı. “Soğuk Savaş” ‘89/90 dramatik olaylarıyla son buldu. Galipler arasındaki ilişkiler nasıl şekillenecek ve ganimet nasıl paylaşılacaktı? Körfez Savaşı’ndan günümüze ganimetin paylaşımı ve dünya egemenliği için mücadele emperyalistler arası ilişkileri belirlemektedir. Dünya haritası, Körfez Savaşı’yla başlamış bir emperyalist müdahaleler ve savaşlar serisiyle kan ve demirle yeniden çizilmektedir.