deneme

30 Mayıs 2013 Perşembe

JEOPOLİTİK MÜDAHALE



JEOPOLİTİK MÜDAHALE
(Afrika- Mali)*

22 Eylül 1960'da Fransız sömürgesi “Fransız Sudan'ı” biçimsel olarak bağımsızlığını elde etti. Böylece Mali devleti doğmuş oldu. Fransa da Mali'den görünüşte çekilmiş oldu; hakimiyetini devam ettirmek için böl ve yönet taktiğinin uygulamanın koşullarını oluşturdu; etnik ve dinsel farklılıkları kullandı, 30'dan fazla etnik toplumsal yapılardan oluşan Mali, sürekli istikrarsız ve Fransa'nın desteğine ihtiyaç duyarak bugünlere geldi. Mali nüfusunun yaklaşık yüzde 32'si Bambara'lardan (yerleşik), yüzde 14'ü Fulani'lerden (göçebe), yüzde ikisi Tuareg'lerden ve geriye kalanı da diğer etnik gruplardan oluşmaktadır.


Bağımsızlığın elde edilmesinden sonra Mali önce “sosyalist” bir rotada ilerlemeyi denedi. Toprak reformu yapıldı, Fransız para birimi kaldırıldı, devlet mülkiyeti temelinde sanayileşme programı hazırlandı, Fransız askeri üsleri dağıtıldı.
1968'de yapılan askeri darbe ile “sosyalist” rotadan çıkıldı; darbeci başı albay Moussa Traoré gerici bir diktatörlük kurdu ve Fransız emperyalizmi ile ilişkiler yeniden geliştirildi.

Fransa sömürgeciliği Batı Afrika ülkelerinde biçimsel olarak yıkılmıştı; bağımsızlaşan eski sömürgeler üzerinde nüfuzunu her dönem kullanan Fransa, başka emperyalist ülkelere yakınlık duyan her yerli iktidarı devirmekten de çekinmemiş ve bu yöntemle hakimiyetini bugüne kadar getirmiştir.

Ne olmuştu da Fransa Mali'deki gelişmelere müdahale etmişti?
Birkaç cümleyle kronoloji:
Ocak 2012'de Mali'nin kuzeyinde Tuaregler ayaklanır; amaçları Mali sınırları içinde otonomi statüsüne sahip olmadır.

22 Mart 2012'de Mali ordusu, ayaklanmacılara karşı tutarlı tavır almadı iddiasıyla Amadou Toumani Touré iktidarına karşı darbe yapar .
6 Nisan 2012'de “Azawad Ulusal Kurtuluş Hareketi”, Azawad diye tanımladıkları Mali'nin kuzeyinin bağımsızlığını ilan eder, Gao ve Timbuktu gibi merkezleri ele geçirir.
20 Aralık 2012'de BM, süre koymaksızın Mali'ye yabancı “yardım birlikleri”yle müdahaleye izin verir.
10 Ocak 2013'te Mali'nin güney kısmında bulunan Konna şehri “İslamistler”in ekine geçer. Fransız hükümeti Mali'ye seçkin birliklerini gönderir, Cezayir de hava sahasını Fransız Hava Gücüne açar.
16 Ocak 2013'te “İslami Magrip El Kaide” güçleri Tiguentourine'de Cezayir rafinerisine sızarlar ve 100 çalışanı rehin alarak rafineriyi işgal ederler.
18 Ocak 2013'te Fransız ve Mali birlikleri Konna şehrini ele geçirirler.
26-28 Ocak 2013'te Goa ve Timbuktu şehirleri geri alınır. “İslami Magrip El Kaide” güçleri Mali-Cezayir sınırındaki dağlık bölgelere çekilirler.
Esasen dört motorize ve ağır silahlanmış örgüt, Fransa'nın müdahalesine kadar ülkenin Kuzey kısmını fiilen işgal eder. Aşağıdaki haritada bu örgütleri, çatışma alanlarını ve işgal bölgelerini görüyoruz.






































İslamcı teröristlere karşı müdahale” adı altında Fransa 11 Ocakta Mali'de birçok şehri bombalamaya başladı. Emperyalist müdahalenin hukuksal ayağını da BM bildirgesi ve Mali hükümetinin “yardım ricası” oluşturdu. Burkina Faso, Nijer, Nijerya ve Senegal gibi komşu ülkelerden askeri birlikler de aynı amaç için Mali topraklarına girdiler.

Mali'ye müdahale ABD ve İngiltere gibi önde gelen emperyalist ülkeler tarafından da lojistik olarak desteklenmektedir. Almanya ise Başbakan A. Merkel'in “Mali'de terörizm sadece Afrika için bir tehdit değil, Avrupa için de bir tehdittir” açıklamasıyla müdahalenin yanında yer aldı.

Müdahalenin vesilesi “İslamcı teröristlere karşı” mücadele, ama nedeni tamamen başka; sorun sadece Mali'de değil, Sahra bölgesinde hammadde kaynakları üzerine hakimiyetin güvence altına alınmasıdır. Bu nedenle Mali'de olanlar bütün Batı Afrika ülkelerinde de (Burkina Faso, Senegal Nijer ve Moritanya) tekrarlanabilir. Sonradan müdahale kolaylığı sağlamak ve hep iç sorunlarla uğraşsınlar ve bağımlılıktan kurtulamasınlar diye emperyalist ülkeler, sömürgelerini terk ederken yapay sınırlar çizmişler, farklı etnik kökenli toplulukları aynı devlet içine hapsetmişlerdi. Mali de bu ülkelerden birisidir. Örneğin Tuareg ülkesinin sömürgeci çıkarlar için nasıl parçalandığını aşağıdaki haritada görüyoruz.












AB'nin 2011 başında hazırladığı stratejik planda („Strategy for Security and Development in the Sahel“ - Sahra'da Güvenlik ve Gelişme İçin Strateji”) amacın ne olduğu açıklanıyor: “Acil ve dolaysız amaç, Avrupa vatandaşlarının ve çıkarlarının korunmasıdır, Sahra'da düzenli ticaretin ve bağlantı yollarının ve mevcut ekonomik çıkarların ve AB-yatırımları ve ticareti için zeminin oluşturulması”.

Kıta olarak Afrika ve onun bir bölgesi olan Sahra ve bu bölgede yer alan devletler, çoktan beri emperyalist ülkeler arası rekabetten dolayı, müdahale etmek ve orada kalmak, alanı başka emperyalist ülkelere kapatmak için özellikle istikrarsızlaştırıldılar. Bölge ülkelerin emperyalist ülkeler açısından ne denli önemli olduğunu göstermek için birkaç örnek verebiliriz:

Fransa, Areva tekeli üzerinden Fransa'da faal olan toplam nükleer enerji santralarının üçte birinin uran ihtiyacını Nijer'den sağlıyor. Mali'nin kuzey bölgesinde henüz işletmeye açılmamış büyük uran yataklarının olduğu biliniyor. Uluslararası tekeller yine ülkenin kuzey bölgesinde bulunan ve henüz gerçek anlamda araştırılmamış üç büyük petrol yatağına da büyük ilgi gösteriyorlar. Mali, uran ve petrolün yanı sıra fosfat bakımından da zengin olup Afrika'nın üçüncü büyük altın üreten ülkesidir.

Mali'nin kaynaklarını ele geçirmek için emperyalist ülkeler birbirleriyle dalaş içindeler. Dakar'dan (Senegal) Bamako'ya (Mali) uzanan 1400 km'lik yol, bölgenin hammaddelerinin ucuza elde edilmesine hizmet edecek; bu yolun yapımında Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Fransız inşaat firması Razel, Çin Demiryoluna bağımlı Covec-Mali işletmesi, Japon Gelişme Ajansı Usaid katılmaktadır. Japon şirketi Dai Nippon Construction bu yol üzerindeki üç köprüyü “hibe” olarak inşa etmektedir.

Mali'ye müdahale Batı Afrika'da önde gelen bütün emperyalist ülkeler arasındaki çelişkilerin keskinleşmesinin doğrudan bir ifadesi olarak görülmelidir. Aralarındaki acımasız rekabet bir taraftan bölgenin hammadde kaynaklarını elde etmeye yönelikken, diğer taraftan da Afrika'da jeopolitik açıdan önemli konuma sahip olmaya yöneliktir.

Emperyalizm, dünyanın yeniden paylaşımı için zor kullanma yöntemine başvurmaktan çekinmeyeceğini Mali örneğinde de göstermiştir. Yeniden paylaşımın “barışçıl” yöntemlerinin yetersiz kaldığı durumlarda zor yöntemine baş vurulmaktadır.

Özelikle son dünya ekonomik krizinin patlak vermesinden (2008) bu yana Afrika'nın Sahra bölgesi emperyalist ülkelerin ve uluslararası tekellerin, özellikle de maden ve enerji tekellerinin sürekli gündeminde kalmıştır. Bu tekeller gözlerini Batı Afrika'nın devasa hammadde ve enerji kaynaklarına dikmişler ve bu kaynakları elde edebilmek için sürekli rekabet içindeler. Bu bölgede petrol, doğal gaz, fosfat, bakır, elmas, dünyanın en büyük boksit yatakları; birçok ülkeyi kapsamına alan altın damarları bulunmaktadır. Maden çıkarma (arama) hakkını elde etmek için Glencor, Rio Tintoved BHP-Biliton (İngiltere, Avustralya), Eni (İtalya), Areva (Fransa), CNOOC (Çin), Shell (İngiltere/Hollanda), Total (Fransa), Chevron (ABD), Gazprom, Rosatom ve LUIKOIL (Rusya) gibi dünya devleri ve Hindistan'dan S. Arabistan ve Katar'dan başkaca şirketler rekabet etmekteler.

Hala devam etmekte olan dünya ekonomik krizi bu bölgede emperyalist ülkeler ve tekeller arasındaki rekabeti daha da keskinleştirmektedir.

Afrika önde gelen hemen bütün emperyalist ülkelerin askeri yayılma alanına dönüştü. Fransa ve İngiltere'den sonra Rusya Afrika kıyılarında “yüzen üs” kurdu; uçak gemisiyle varlık göstermeye başladı. Deniz yollarını ve ürün sevkıyatını güvence altına almak için Çin, deniz üsleri kurmakta, Oman ve Yemen'de olduğu gibi mevcut üsleri kullanmaktadır.

Afrika'da şimdiye kadar pek varlık gösteremeyen ABD, rekabete Africom'la, 25 Afrika ülkesinde kurmuş olduğu üslerle güçlü bir biçimde katılmış oldu.

Jeopolitik:
Fransa'nın Mali'ye müdahalesinin “terörizme karşı mücadele” ile bir ilişkisi yoktur. Müdahalenin kendisi terörizmden başka bir şey değildir. Müdahale daha önce gördüğümüz filmin Mali versiyonudur; Yerine göre BM'yi, yerine göre NATO'yu devreye sokarak Amerikan emperyalizmi ve müttefikleri Yugoslavya'ya, Afganistan'a, Irak'a, Somali'ye, son olarak da Libya'ya saldırmışlar ve her seferinde demokrasiden, terörizmden, kitle imha silahlarından vb. bahsetmişlerdi. Ama esas amacın başka olduğu kısa zamanda anlaşılmış, müdahale işgale, katliamlara ve işgalci güçler arasında rekabete dönüşmüştü. Mali'de de bundan farklı bir gelişme olmayacaktır.

Her ne kadar Mali, “Büyük Ortadoğu Projesi”nin doğrudan bir parçası olmasa da Genişletilmiş Orta Doğu Projesinin bir parçasıdır ve sahip olduğu yeraltı zenginlikleri ve jeopolitik konumu bakımından Batılı emperyalist güçlerin ve onların uluslararası tekellerinin çıkarları için yeniden yapılandırılması gereken bir ülkedir. Libya, bu amaçla yeniden yapılandırıldı. Cezayir'de yeniden yapılandırma gerçekleştirilemedi. Mali'de yeniden yapılandırma ile ülke, Batı Afrika'da Batılı emperyalist çıkarlara karşı her türden gelişmeye karşı koymak için üs olarak kullanılacak.

Mali'ye müdahalenin esas nedeninin Çin olduğunu söylersek pek abartmış olmayız. Bu müdahale, jeopolitik amaçlı bir müdahaledir. Çin emperyalizminin Afrika'da etkili olmaya başlaması ABD ve Afrika'nın eski sömürgeci ülkeleri Fransa ve İngiltere'yi oldukça rahatsız etmektedir.

Rekabet eden güçler:
Batılı emperyalist güçler Çin'e karşı (ileride muhtemel güç olarak Afrika'da gündeme gelebilecek Rusya ve Hindistan'a karşı da) ortak hareket etmekteler. Ama aynı zamanda kendi aralarında da rekabet ediyorlar. B rekabet ABD-AB rekabeti olarak sürdürülmektedir. Bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırmak için Batılı emperyalist güçler, müdahale için aradıkları vesileyi “teröre karşı mücadele”de, somutta da “İslamcı teröre karşı mücadele”de buldular. Müdahale yapıldı. Ama bu ülkeleri yeniden yapılandırma çalışmaları birkaç yıldan beri sürdürülmektedir. Batılı emperyalist güçler bölge ülkelerinde devlet, ordu, polis, jandarma kurumlarını, kendi çıkarlarına hizmet edecek biçimde örgütlüyorlar.
Şimdi bu güçlerin kimler olduğuna ve yeniden yapılandırmayı nasıl yaptıklarına bakalım.

AB:
AB, yapısından dolayı jeopolitik bir güç değildir, ancak AB'nin önde gelen Almanya, Fransa ve İngiltere gibi emperyalist üyeleri jeopolitika oluşturacak güce sahipler. AB, ancak ve ancak bu üyelerinin, ama özellikle Almanya ve Fransa'nın çıkar ortaklığı temelinde ve bu iki ülke arasında çıkar ortaklığı sürdüğü müddetçe bir jeopolitik odak olabilir. Bunun böyle olduğunu Libya'da gördük. Şimdi de Mali'de denenmektedir. AB, ekonomik gücünü AB olarak jeopolitik güce dönüştürme yeteneğinden uzaktır.

Fransız emperyalizminin Mali'nin devletsel bütünlüğünü kurtarmak için müdahale ettiği savı bir biçimde dorudur; ama Fransa, “İslamcı teröristlere karşı” mücadele etmek için müdahale etmedi. Mali'nin devletsel bütünlüğünü korumak için “İslamcı teröristlere karşı” mücadele edilmesi gerektiği için onlara karşı mücadele etmektedir. Mali'nin devletsel bütünlüğü ise Fransız emperyalizmi veya genel anlamda Batılı emperyalist ülkeler açısından tamamen jeopolitik bir sorundur.

ABD:
Africom'un kuruluş nedeniyle ilgili olarak ABD dış işleri ve savunma bakanlıklarında danışmanlık yapan Dr. J. Peter Pham'in açıklaması oldukça aydınlatıcıdır. Bu danışmana göre ABD'nin Afrika'nın “Hidrokarbon ve başkaca stratejik kaynaklara erişimi” güvence altına alınmalıdır. Çin, Rusya, Hindistan, Japonya gibi ülkelerin Afrika'da siyasi ve ekonomik nüfuz sahibi olmaları engellenmelidir.
ABD'nin petrol ithalatının yüzde 20 ila yüzde 25'ini Batı Afrika'dan yaptığını göz önünde tutarsak kıtaya yeni bir ordu kuracak derecede ilgi duymasının nedeni anlaşılır.

Africom 2007 sonunda kuruldu. Esas amaç, Çin'in Afrika'daki yayılmasını engellemektir. Amerikan emperyalizmi Çin'in Afrika ülkelerindeki ekonomik ve siyasi ağırlığını dramatik bir gelişme olarak görüyor. Africom'la bu dramatik gelişmenin durdurulması amaçlanıyor. Africom “Afrika'da ABD hükümeti politikasının askeri desteklenmesi için -buna 53 ülke ile ordular arasında kurulan ilişkiler de dahildir- idari sorumluluk taşımaktadır”.

Africom'un kuruluş amacını ve yapılanışını iyi okumak gerekir. Amerikan emperyalizminin altı ana ordusundan son kurulanıdır. Eucom Avrupa ve Rusya’dan; Northcom, Kuzey Amerika kıtasından; Centcom, Ortadoğu'dan; Pacom, Pasifik Okyanusu bölgesinden; Southcom, Güney Amerika’dan ve Africom da Mısır hariç bütün Afrika kıtasından sorumludur.

ABD, özellikle II. Dünya Savaşından sonra sosyalist, 1956'dan sonra da revizyonist dünya karşısında kapitalist dünyanın jandarmalığını yapmıştı. Revizyonist blokun yıkılmasından sonra de (1991/1992) bütün dünya üzerinde tek hakim güç olarak kalmak için jeopolitika geliştirdi. Amerikan ordularının sorumluluk alanıyla dünya hakimiyeti jeopolitik anlayışı arasında sıkı bir bağ vardır: Dünya hakimiyetini gerçekleştirmek için ABD, bütün dünyayı savaş alanı olarak görmektedir ve ordularını da buna göre konuşlandırmaktadır.

ABD, Afrika kıtası üzerine rekabetin kendisiyle Çin arasında gelişeceğinden ve Batının diğer emperyalist ülkelerinin, ister NATO isterse de AB çerçevesinde kendi yanında yer alacağından hareket etmektedir. Amerikan emperyalizmi Çin'e karşı Afrika üzerinde rekabette başarılı olmak için Africom ile bütün Afrika ülkelerini yeniden yapılandırmayı amaçlamaktadır. Bu ordunun esas itibariyle üç ana görevi var:
1) Enerji (petrol ve doğal gaz) sevkıyatını güvence altına almak.
2) “İslamcı hareketleri” ve olası devrimci mücadeleyi bastırmak.
3) Afrika ülkelerini Amerikan çıkarlarına göre yapılandırmak.

Afrika ülkelerini Amerikan çıkarlarına göre yapılandırmaya ABD'nin ne denli önem verdiğini bu ordu bileşenlerinin yüzde 25'inden daha fazlasının dil bilimci, tarihçi vb. uzmanlardan oluşmasından anlıyoruz. Açık ki ABD, bu ülkelerde kendine hizmet edecek, Amerikan çıkarları doğrultusunda düşünüp ve hareket edecek “seçkin” bir tabaka da yetiştirmeyi amaçlamaktadır.

Bu durumda ABD, Afrika'ya geri çıkmamak için yerleşiyor. Amerikan emperyalizminin 35 Afrika ülkesinde askeri üs kurmuş olması durumu yeteri kadar açıklamaktadır.

ABD, Africom'u hemen müdahale gücü olarak değil de en sonunda müdahale edecek güç olarak görmektedir. Bu nedenle de hemen bütün Afrika ülkelerinde ulusal ordularla doğrudan ilişki kurmakta, bu orduları eğitmekte ve onları öne sürerek sonuç almayı planlamaktadır.

Her Afrika ülkesinin ABD'ye kucak açtığı da düşünülmemelidir. ABD, Africom'a Afrika'da bir merkez üs bulamadığı için bu ordunun merkezi hala Almanya'dadır. Ama Fas ve Liberya merkez üssün kendi topraklarında kurulması için yeşil ışık yakıyorlar.

Diğer taraftan birçok Afrika ülkesi ABD'nin Africom üzerinden içişlerine karışacağı kaygısı içindeler. Bu kaygının eski sömürgeleri üzerindeki etkisini kaybetmek istemeyen Fransa ve İngiltere ve Afrika'dan geri püskürtülmek istemeyen Çin tarafından da körüklendiği açıktır.

AB ve ABD'nin bölgeye verdiği önemi Sahra'nın askerileştirilmesinde de görmekteyiz. Bu alanda atılan adımlara bir kaç örnek verelim:

AB ve ABD Sahra bölgesini “teröre karşı mücadele” ve “örgütlü suç işleme”ye karşı mücadele adı altından yıllardır askerileştirmektedir. Bölge ülkelerinin çoğunda ordu ve polis “teröre karşı mücadele” adı altında eğitilmekte ve donatılmaktadır. Bunun ötesinde altyapı da belirtilen amaca uygun olarak güçlendirilmektedir. Örneğin daha iyi kontrol için hapishaneler, ordu ve polis kontrol noktaları yaygınlaştırılmaktadır.
Yukarıda adı geçen stratejisinde AB, amacına ulaşmak için bölge ülkelerinde devletin varlığının her yerde ve her zaman hissedilir olmasını örgütlemektedir. Yani kendi çıkarlarını korumak için bölge ülkelerinde güvenlik güçlerini her bakımdan modernleştirerek yeniden yapılandırmaktadır. Bu amaçlı birçok projeyi finanse etmektedir. Örneğin bunlardan birisi de “Kuzey Mali Barış, Güvenlik ve Kalkınma Özel Programı”dır. Bu program çerçevesinde Mali'de bir “anti-terör birliği” kurulmuş, ülkenin kuzeyinde (Gao ve Kidal bölgelerinde) hapishaneler yapılmıştır.

AB'nin uyguladığı “Terörle Mücadele- Sahra” programı için harcamalar (2012-2014 dönemi için 6,7 milyon avro) “İstikrar Araçları” fonundan temin edilmektedir. Amaç, Mali, Nijer ve Moritanya polis ve ordu güçlerinin “teröre karşı mücadele”de eğitilmeleridir. Bunun ötesinde bu program çerçevesinde bir de “Batı Afrika Polis Veri Bankası”nın kurulması planlanmıştır. İnterpol'ün de katılacağı bu “Veri Bankası” üzerinden Mali, Moritanya, Gana, Nijer, Benin ve diğer CEDEAO/ECOWAS (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) ülkeleri (toplam 15 ülke) aynı amaç için örgütlenmiş olacaklar.

EUCAP Sahra Nijer:
AB, “Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası” çerçevesinde Nijer devletini “terörizme” ve “örgütlü suça” karşı mücadelede destekleme kararı almıştır. Temmuz 2012'de alınan bu karara göre AB, yıllık 8,7 milyon avroluk bütçeyle Nijer güvenlik güçleri (polis, jandarma) “terörizme karşı mücadele” için eğitilecekler. Şimdilik Nijer ile sınırlı bu programın Mali ve Moritanya'da da uygulanması planlanmıştır.

AB Libya-Misyonu:
AB, Libya sınırlarının en kısa zaman içinde güvenlik altına alınması için sınır koruma güçlerini eğitmeyi planlamaktadır. Uzun vadede ise “entegre edilmiş bir kontrol sistemi”nin kurulması amaçlanmaktadır.
EUTM Mali (Avrupa Birliği Eğitim Misyonu Mali):
Bu misyon çerçevesinde Mali askerlerinin eğitimine bir Nisanda başlanacak. Misyonun amacı oldukça açık: “Ülkenin topraksal bütünlüğünü yeniden sağlama yeteneğini kazandırmak için... Mali güvenlik güçlerinin eğitimi ve yönlendirilmesi”.

ECOWAS/AFISMA (Afrikalılar Önderliğinde Mali'de Uluslararası Destek Misyonu):
ECOWAS ülkelerinin önderliğinde kurulan bu askeri misyon, Mali'yi “İslamcı ayaklanmacılara” karşı mücadelede desteklemeyi amaçlamaktadır. Uzun vadeli amacı, Mali ordusunun kuzey sınırlarını kontrol edecek duruma getirmek ve desteklemektir. BM-Güvenlik Konseyi'nin 20.12.2012 tarihli kararı üzerine kurulmuştur. BM, 3.300 askeri Eylül 2013'te göndermeyi planlamıştı, ama Fransa'nın erken müdahalesinden dolayı bu askerler bu yılın Ocak aynda Mali'de konuşlandırıldı.

ECOWAS-Müdahale Birliği:
Afrika'nın diğer bölgelerinde olduğu gibi Batı Afrika'da da bölgesel bir müdahale birliği oluşturulmuştur. Bu birliğin amacı, bölge ülkelerinde askeri görevleri yerine getirmektir. AB'nin finanse ettiği bu birliğe katılan askerler, bölgenin eski sömürgeci güçleri (öncelikle Fransa ve İngiltere) tarafından eğitilmekteler. ECOWAS daha önce de bu birlik üzerinden Liberya, Sierra Leone, Gine Bissau, Gine ve Fildiş Sahili'ne müdahale etmişti.

TSCTP (Trans Sahra Terörle Mücadele Ortaklığı):
Bu çerçevede ABD 2005'ten bu yana bölge ülkelerinde (Cezayir, Tunus, Burkina Faso, Mali, Çad, Moritanya, Fas, Senegal, Nijer, Nijerya) birlikleri “terörizme karşı mücadele” için eğitmektedir.

Çin emperyalizmi:
Çin sermayesi Afrika'da oldukça aktiftir; Çin emperyalizmi Afrika'nın çok sayıda ülkesiyle iyi ilişkiler kurmuş, siyasi ve ekonomik nüfuz sahibi olmuş durumdadır. Çin'in bütün dünyada artan gücü, rekabet eden ülkeleri oldukça rahatsız etmektedir.

2006'da Pekin'de gerçekleştirilen Çin-Afrika İşbirliği Forumu'na 50 Afrika ülkesinden devlet başkanlarının, başbakanların, bakanları katılması Batılı emperyalist ülkeleri yeteri kadar kaygılandırmıştı. Çin emperyalizminin Afrika ülkelerinin tanıdığı talancı, sömürgeci yaklaşımını ön plana çıkartmadan, en azından öyle gözükmeyerek Batılı emperyalist ülkelerden farklı hareket ederek sunduğu iktisadi “yardım”lar kısa zamanda sonuç vermeye başlamıştır.

2009'a kadar Afrika'nın en büyük ticari ortağı ABD idi. Onun yerini 2009'dan itibaren Çin aldı. Çin ile Afrika arasındaki ihracat hacmi 2011'de 166 milyar dolardı. Çin'in Afrika'daki yurt dışı doğrudan yatırım miktarı 2003 yılında 100 milyon dolardan 2011 yılında 12 milyar dolara çıkmıştır.

Afrika ile Çin arasındaki yıllık ticaret hacmi 200 milyar dolara yaklaşmaktadır. Ticaret hacmi sadece son on yıl içinde yıllık olarak ortalama yüzde 33,6 oranında artmıştır. Bu gidişle Çin kısa zamanda ABD ve AB'yi geride bırakarak Afrika'nın en büyük ortağı olabilir. Bu gelişmeden en az memnun olacakların başında ABD ve AB gelmektedir.




















Yukarıdaki haritada Çin'in Afrika'nın sadece birkaç ülkesinde yatırım yapmadığını görüyoruz. Ticari ağının ötesinde yatırım ağı, özellikle altyapı yatırımlar) Afrika'nın hemen her tarafında yaygındır. Çin sermayesi kıtayı ayrık otu gibi sarmıştır.

Çin'in Afrika ülkelerindeki etkisinin nasıl geriletebileceğinin en somut örneğini Libya oluşturmaktadır; Gaddafi rejimi devrildikten sonra Çin, bu ülkede çalışmakta olan 35 bin Çinliyi geri çekti, 2012'de de Libya'da sermaye kaybının 10 milyar doların üzerinde olduğunu açıkladı.

Çin, Mali'deki gelişmelerin barışçıl yoldan çözümü çağrısına cevap alamayınca vatandaşlarına Mali'yi terk edin ve şirketlerine de güvenlik tedbirleri alın uyarısını yaptı. Yani Libya'yı terk eden Çin, Mali'yi de terk edebilir. Anlayış bu. Ama etmeyebilir de. Ne de olsa Çin ile Mali arasında ilişkiler geleneksel olumlu ve yoğundur.

Adı acil müdahale ama hazırlıklar önceden yapılmış

Başkanlık seçiminden bir ay önce, 22 Mart 2012'de darbe yapılır. Çok partili sistemi kurumsallaştıran ve yeniden aday olmayacağını açıklayan devrik Başkan sürgün durumuna düşer. Darbenin önderi yüzbaşı Amadou Haya Sanogo, askeri eğitimini ABD'de almıştır. ABD'de eğitim görmüş darbeci subaylar, seçim sürecini durdururlar ve yönetimi Fransız yanlısı Dioncounda Traore'e devrederler. ECOWAS (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) darbeyi onaylamakta gecikmez. Bu topluluğun başkanı da bir yıl önce Fildişi Sahili'nde Fransız ordusunun desteğiyle iktidara getirilen Alassane Uattara'dan başkası değildir.
Geçici Başkan” Dioncounda Traore, Mali'de sıkıyönetim ilan eder ve Fransa'yı yardıma çağırır. Fransa “insan hakları” adına acil müdahalede bulundur. Yardım çağrısıyla müdahale arasında sadece birkaç saatlik bir zaman farkı var. Fransa önceden paraşütlü birliklerini, savaş ve nakliyat uçaklarını Mali'de konuşlandırmıştır. Sadece “yardım” çağrısını beklemektedir. Açık ki, müdahalenin hazırlığı çok önceden yapılmış.

Şimdi “teröre karşı mücadele” söz konusu. Bu mücadele de öyle bir senede, iki senede bitecek bir mücadele değildir; açık ki “teröre karşı mücadele”yi sürdürebilmek için Fransa bölgeye askeri olarak yeniden yerleşecektir. Diğer taraftan Fransa bu planını gerçekleştirirken yalnız kalmayacaktır. Arkasında AB var, ama ondan da önemli olarak ABD var. ABD, Fransa'yı Mali'ye müdahalesinde ve bölgede “teröre karşı mücadele”sinde her bakımdan desteklemektedir. ABD, Fransa üzerinden bölgede doğrudan müdahil duruma gelmiştir. Zaten Afrika için de yeni bir ordu kurmuştu (Africom). Bu gidişle Fransa'nın yerini ABD alacak veya bölgede Fransız ordusunun faaliyeti Africom çerçevesinde yürütülecek.

Aşağıdaki iki harita Fransız ve Amerikan çıkarlarının örtüştüğünü göstermektedir. Birinci harita 1958'de Fransızlar tarafından hazırlanmıştır. İkinci haritada ise Africom, “Pan-Sahel İnisiyatif Haritası” adı altında bölgede Amerikan çıkar alanları belirlenmektedir. Ama Irak'ta, Afganistan'da, Libya'da olduğu gibi “terörizme karşı mücadele” adına, bölgeyi “teröristlerden temizleme” adına hazırlanmış bir haritadır. 
 


 








































Arapça sahil, kıyı anlamına gelen Sahel bölgesinde kıtanın batısından doğusuna Moritanya (güney), Burkina Faso ve Senegal (kuzey), Mali, Çad ve Sudan (orta), Nijer (güney orta), Nijerya (uç kuzey) ve Etiyopya (kuzey) yer alır. Şerit halinde uzanan bu bölge vejetasyon bakımından Sahra Çölünden yeşil Afrika'ya geçişi oluşturur ve yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengindir.

Amerikan emperyalizminin “terörizme karşı mücadele” adı altında oluşturduğu“Pan-Sahel İnisiyatif Haritası” Cezayir, Libya, Nijer, Çad, Mali ve Moritanya topraklarını içine alıyor. Bu harita Fransa'nın Afrika'daki sömürgelerini topraksal olarak birleştirerek Fransa'nın bir eyaleti yapma planı ve haritasıyla örtüşmektedir. Fransa, bu bölgedeki sömürgelerine “Sahra Bölgeleri Ortak Örgütü” adını vermişti.
Afrika'da gelişen anti-sömürgeci kurtuluş savaşları, özellikle Cezayir ulusal kurtuluş mücadelesi sonucunda Fransa bu planından vazgeçmek zorunda kalmış, 1962'de “Sahra Bölgeleri Ortak Örgütü”nü dağıtmıştır.

Şimdi Fransa ve ABD, “teröre karşı mücadele” adı altında bölgeyi tam kontrol etmeye çalışıyorlar. ABD, bunun için 2005'te “Trans-Sahra Anti-Terör İnisiyatifi”ni (TSCTI) kurdu. Bu “İnisiyatif”in sorumluluk alanına Cezayir, Moritanya, Fas, Senegal, Tunus, Nijerya da askeri işbirliği bağlamında eklendi ve sorumluluk da Ekim 2008'de Africom'a devredildi.

Sonuç: Fransa tek başına bölgeyi yeniden kontrol edecek durumda değil, ama bölge üzerinde rekabetten vazgeçmiyor. ABD, Fransa'nın olanaklarından yararlanarak ve onu destekleyerek bölgede hakimiyet kuruyor. Bunun içinde Africom'u kullanıyor. Bütün çaba Çin'in bölgede siyasi ve ekonomik gücünü kırmaktır.
Afrika'da, en azından bu bölgede yeni güç dengeleri böyle oluşmaktadır.

*) Şubat 2013'te hazırlanan bu yazı Marksist Teori'nin 10. sayısında (Mart-Nisan 2013) yayımlanmıştır.