deneme

29 Kasım 2014 Cumartesi

GÜNÜMÜZDE TROÇKİZM – KARŞI DEVRİMCİ, ANTİ-KOMÜNİST BİR “EĞİLİM”


DÜŞTÜYSEK KALKARIZ, DAHA ÖLMEDİK YA!”
TROÇKİ
24 AYAR” ANTİ-KOMÜNİSTİN HİKAYESİ

Makale 19

GÜNÜMÜZDE TROÇKİZM –

KARŞI DEVRİMCİ, ANTİ-KOMÜNİST BİR “EĞİLİM

24 ayar” “esin kaynağı, “biricik önderiTroçki!
Bu makale serisinde şimdiye kadar hep Troçki ile uğraştık, ama Troçkizmin tanımını yapmadık. Unutmadan Troçkizmin bir tanımını yapalım.
Troçki ve Troçkistlere Troçkizm kavramını veya olgusunu kim buldu diye sorsanız, en azından “dil alışkanlığından dolayı düşünmeden Stalin derler. Stalin onların ruhudur, canıdır, en değerli varlıklarıdır, var oluş nedenidir; evet, yaşam iksiridir. Stalin olmasaydı, Troçki o “nağmelerini kim için yazacaktı? Troçki varlığını Stalin'e borçludur. Tersini de söyleyebilirsiniz: Troçki'nin -biraz abartmış oluyoruz- ve Troçkizmin yaratıcısı Stalin'dir. Ama bu hiç de doğru olmaz. Her neyse. Stalin olmasaydı, acaba Troçkizm olur muydu? Stalin olmaksızın Troçkizm olmaz. Stalin'siz Troçkizm düşünülemez, ama Troçkizm, “Stalinizmin umurunda bile değildir. Eğer bir “Stalinizm varsa -Troçkizm var diyor- o da Marksizm-Leninizmdir. Stalin sadece ve sadece bu öğretiyi pratikte uygulamış ve uygulamadan hareketle de teoride geliştirmiştir. Troçki ve Troçkizm nezdinde onun bütün “günahı, “caniliği budur; Marksizm-Leninizmi geliştirmektir. Troçki ise bunların hiçbirini yapamamıştır. O sadece Troçki olarak kalmış ve “24 ayar” Troçkizmi geliştirmiştir. Aradaki fark budur.


Troçkizm 1903'ten beri Rus işçi hareketi içinde kendine özgü bir akım olarak vardı. Aslında kavram olarak Troçkizm, Leninizmden daha eskidir. Leninizm kavramı Lenin öldükten sonra Stalin tarafından günümüzün Marksizmi olarak içeriklendirildi. (Belki de bu nedenden dolayı, Stalin'in bu değerlendirmesi olduğundan dolayı, Troçki ve Troçkistler, Leninizm kavramını kullanmaktan uzak dururlar!)

Nasıl ki Bolşevik Parti, Leninizm, Lenin'in siyasi, teorik, örgütsel çalışması ile ayrılmaz bir bütünü oluşturuyorsa Troçkizm de Troçki'nin faaliyetiyle ayrılmaz bir bütünü oluşturur.
Troçki'nin “Hayatım”ını okuduysanız çok önemli bir şey öğrenmiş olmanız gerekir. Troçki ısrarla Lenin'i “kankası yapmaya çalışır. Lenin'in kendisine yönelttiği en sert, en acımasız eleştirileri dahi “iki kadim dost arasında böyle şeyler olur tarzında açıklamalarla ve tabi hep çok sonraları yapılan açıklamalarla yumuşatarak kamuoyuna sunar. Bu, Troçki'ye özgü bir yöntemdir. “Hayatım”dan bunu öğrenemediyseniz, bana öyle geliyor ki, okurken başka şeyler düşünmüş olabilirsiniz. Bu yöntem bir Troçki “klasiği”dir. Siz, Troçki'nin 'ben Lenin'in öğrencisiyim' dediğine, yazdığına rastladınız mı? Yanılmış olabilirim, ama pek sanmıyorum. Aksi taktirde benim kurgum boşa çıkacak. Olsun, boşa çıksın, Troçki'nin böyle bir değerlendirmesine rastladıysanız beni de bilgilendirmenizi isterim. Diğer taraftan bakıyoruz, Stalin ve Bolşevikler kendilerini “Lenin'in öğrencileri olarak tanımlıyorlar, bunu sık sık gurur duyarak söylüyorlar. Karşımızda iki insan tipi var: Birisi hiçbir koşul altında başka birisinin öğrencisi olduğunu kabullenmiyor, diğeri ise kabulleniyor ve “öğretmeninden çok şey öğrendiğini gururla açıklıyor. Birisi (Stalin) kendini Lenin'in öğrencisi olmaya layık görüyor, ama diğeri (Troçki) kendini Lenin'e eş değerde, onunla eş seviyede görüyor diyemem; görmüyor diyebilirim. Troçki Lenin'le bağlam içinde kendini “primus inter pares (“eşitler arasında birinci) görüyor. Amiyane tarzda şöyle de diyebiliriz: Troçki “burnundan kıl aldırmıyor”. En azından Lenin ile aynı hizada duruyor sanıyorsanız, bu sadece ve sadece bir görüntüdür. Troçki için ikinci adam olmak söz konusu olamaz. Üçüncü adam olmak ise bir intihar nedenidir. Troçki, eşsiz, emsalsiz lider olarak doğduğuna inanan birisidir. Onun nezdinde “öğrenci, ikinci, üçüncü adam olmak “çömezliktir (bkz.: “Hayatım”, örneğin s. 486, Türkçesi). Troçki'ye göre “öğrenci bağımsız politika yapma, geliştirme yeteneğine sahip değildir. “Öğretmeninin veya “ustasının direktifleri olmaksızın sudan çıkmış balık gibidir. Bu nedenle Troçki ikinci adam olamazdı, hele hele Lenin'in, en kıymetlisi de olsan bir “öğrencisi hiç olamazdı. Bu düşüncesiyle, Lenin'in öğrencisi olmayı küçümsemekle Troçki, Lenin'e hakaret ettiğinin, Leninist partiyi küçümsediğinin, dahası Marksizmi inkar ettiğinin farkında mıydı? Pek sanmıyorum. Bunun farkında olmak için Lenin'in öğrencisi olmak, Leninist partiyi özümsemek ve Marksist olmak gerekirdi. Burada söylemek istediğimiz şudur: Troçki, tarihin eşsiz önderler tarafından yapıldığına, şekillendirildiğine, değiştirildiğine inanan birisiydi. Troçki, tarih yapmak için doğmuştu. O buna inanıyordu. Bu nedenle kendisi dışında herkesi küçümsüyordu, insanların tarih değiştiren gücünü açığa çıkartan ve örgütleyen partiyi küçümsüyordu, tarihin nasıl yazılması gerektiğini -materyalist tarih anlayışını- açıklayan Marksizmi küçümsüyordu. Troçki için esas olan, kişinin sübjektif gücüydü.

Troçki, neden “öğrenci, “çömez olamayacağını, neden sadece “usta, “öğretmen olabileceğini, Lenin'den daha önde duran biri olduğunu “Hayatım”ında 'kendi düşünce faaliyetimle, oluşturduğum kendime ait düşüncelerle Rus işçi hareketinin ve devriminin sorunlarına çözüm getirdim' türünden kendisi hakkındaki değerlendirmelerle açıklamış olur. Anlaşılmadıysa şöyle anlatayım: Troçki, 'ben, diğerleri gibi, Lenin'in söylediklerini kabul eden, ona göre hareket eden birisi değilim' diyor. Ama Lenin'den bağımsız olarak çoğu kez, aynı sonuçlara vardık diye anlatır Troçki. Bunun gerçekle örtüşmesi veya çelişmesi Troçki'yi hiç ilgilendirmez. Önemli olan, Troçki ne derse onun doğru olduğuna inanmaktır. Gerçekten de anlatımında doğru olan sadece ve sadece kendi belirlediği yolu takip etmesidir. Bu yol Troçki'nin bağımsız çizgisidir; yani Troçkizmdir. Ve bu Troçkizmin, Rus devriminin ve dünya devriminin, işçi hareketinin can alıcı temel sorunlarında öne sürdüğü görüşler hep çürütülmüştür. Tarihsel gelişme bunu gösteriyor. Demek ki Troçki, Lenin'den bağımsız olarak veya Lenin'i kastederek birbirimizden bağımsız olarak çoğu konuda aynı düşüncelere vardık derken doğru söylemiyor. Doğruyu söylememek yalan söylemek demektir. Diğer taraftan Lenin'in sürekli vurguladığı, Troçki'nin yanlışı yoldan gittiği, hata yaptığı ve yalan söylediğidir.

Troçkizm, Ekim Devrimi öncesinde Rus işçi hareketinde kendine özgü ve bu özgünlüğünden kaynaklı olarak bağımsız bir hareket olarak kalmıştır. Bunun böyle olduğunu Troçki de reddetmez. Troçkizmin gelişmesi iki aşamadan oluşur:

İlk aşamasında Troçkizm, daha oluşumu döneminden itibaren Bolşeviklerle Menşevikler arasında gidip gelen, gerçekle pek ilişkisi olmayan, daha ziyade sağcı politikasını sol lafazanlıkla kapatan ve giderek Leninizmle, Bolşevik Parti ile uzlaşmaz çelişkili duruma gelen oportünist bir akımdı.

Gelişmesinin ikinci aşamasında Troçkizm, açıktan SSCB düşmanı, sosyalizm düşmanı, sabotajcı, zarar verici, SSCB'ne karşı kapitalist dünyanın en geri, faşist devletleriyle (örneğin Almanya) işbirliğine giren bir çeteye dönüşmüştür.

Troçki ve Troçkizm, sürekli “değişim” ve “dönüşüm” demektir; bugün bu tarafta, yarın başka bir tarafta olabilir. Troçkizm, aynı anda hem sağda hem de solda durabilir; bunu, sağ görüşlerini sol lafazanlıkla kapatarak yapar.
Troçkizm ne zaman oluşmaya başladı, bunun nedeni nedir diye soracak olursak, ancak şu cevabı verebiliriz: Lenin'in örgütlenme sorunlarına karşı Troçki'nin 1903'te itibaren sürdürdüğü mücadelesi, Troçkizmin oluşum başlangıcıdır. Bu mücadelede Troçkizm, Lenin'in ve Bolşevik Parti'nin görüşlerine ters düşen teorik ve politik anlayışlarını geliştirmiştir. Troçkizm, ancak çevre, grupçuk örgütlenmesini becerebiliyordu; bir dergi/gazete, bir baş yazar (Troçki) yetiyordu. Troçki, Bolşevikleri ve Menşevikleri birleştirmek istediği için bağımsız bir parti kurmamıştır diyebilirsiniz. Doğrudur; Troçki Rus işçi hareketinin bu iki kanadını kendi önderliğinde birleştirmek istemiştir. Belki de bu nedenden dolayı parti olarak Troçkizm, belli bir örgütlenme anlayışı geliştirememiş ve her iki kanat arasında bir konumda kalmıştır.

Troçkizmin oluşumunda sürekli devrim anlayışı temel teorik bir öneme sahiptir. (Diğer makalelerde ele alındığı için Leninizmle Troçkizm arasındaki görüş ayrılıklarını burada ele almayacağız. Sadece Troçkizmin oluşumunda etkili olanları belirtiyoruz). Troçkizmin sürekli devrim anlayışı onu Leninizmden ve Marksizmden tam kopuşa götürmüştür. Sürekli devrim anlayışı çerçevesinde tek ülkede devrim ve sosyalizmin inşası, burjuva devrimden sosyalist devrime geçiş konularında Troçkizm, Leninizmden tamamen kopmuştur. Sürekli devrim ve tek ülkede sosyalizmin inşasının mümkün olamayacağı teorisi her dönem Troçkizmin belirleyici özelliği olmuştur. Troçkizm, proletarya diktatörlüğü ve işçi sınıfının köylülükle ilişkisi konularında da Leninizmden farklı görüşler geliştirmiştir. Troçkizmin köylülüğe güvensizliği onun proletarya diktatörlüğünden ne anladığının bir sonucudur.
Troçki'nin ve dolayısıyla Troçkizmin çelişkili karakterini Menşevik önderlerden Dan şöyle özetler:
Troçki, ‘proletarya ve köylülüğün diktatörlüğü‘ yerine şekilsiz bir köylülüğe dayanan işçi sınıfının diktatörlüğünü koymakla da Lenin’den ayrılıyordu. Taktik sorunlarda Bolşeviklere yakın duran Troçki, o zaman fraksiyon mücadelesinin merkezinde duran örgüt sorunlarında genel hatlarıyla ‘Golos Sosyal Demokrat’ın (Menşevik- İ. Okçuoğlu) görüşünü paylaşıyordu. Duruşundaki siyasi ve örgütsel görüşü arasında organik bağ kurmayan bu çelişkili hal Troçki’nin taraftarlarını oldukça küçük bir çevreyle sınırlandırıyordu(1).
Bu çelişkili durum Troçkizmin en temel özelliklerinden biridir. Bolşevikleri ve Menşevikleri birleştirmek ve her ikisi üstünde bir konuma gelmek Troçki'nin örgütlenme konusundaki en önemli hayaliydi.

Ekim Devrimi arifesinde Bolşevik Parti'ye katılan Troçki'de Bolşevikleşme olamıştır. Yine hemen bütün temel sorunlarda ayrı, anti-leninist, anti-bolşevik görüşler savunmuş, parti içinde özel, ayrı bir konuma sahip olmaya çalışmıştır. Özellikle 1917-1925 arasında Troçki ile Leninizm ve SBKP(B) arasında görüş ayrılıkları uzlaşmazlığa doğru gelişirken Troçki'nin Leninizmin yerine Troçkizmi geçirmeye çalıştığı, sürekli Troçkizm savunuculuğu yaptığı tartışmaları Komintern'in gündemine gelecek kadar gündemleşmişti. Açık olan şudur ki, Troçki hiçbir zaman Leninizmi ve SBKP(B)'nin ilkelerini savunmamıştır, hep kendi doğrultusunda, Troçkizm doğrultusunda hareket etmiştir.
Stalin'in SBKP(B) MK Plenumu'nda “Parti Çalışmasının Eksikliği ve Troçkistler ve Diğer İkiyüzlülerin Tasfiyesi İçin Alınacak Önlemler Üzerine” sunum ve kapanış konuşmasının üçüncü bölümü -”Bugünkü Troçkizm”- hala günceliğini koruduğu ve bu konuda Stalin'in söylediğinden başka söylenecek bir şey olmadığı için o bölümü olduğu gibi aktarıyorum.

...Troçkist ajanlara karşı mücadelede partili yoldaşlarımız, bugünkü Troçkizmin, diyelim ki 7-8 yıl önceki Troçkizm olmadığını, Troçkizmin ve Troçkistlerin bu süre içerisinde, Troçkizmin çehresini temelden değiştiren ciddi bir evrim geçirdiğini, bunun sonucunda, Troçkizme karşı mücadelenin, Troçkizme karşı mücadele yöntemlerinin de temelden değişmek zorunda olduğunu unutmuşlar, fark etmemişlerdir. Partili yoldaşlarımız Troçkizmin işçi sınıfı içinde politik bir akım olmaktan çıktığını, Troçkizmin 7-8 yıl önce işçi sınıfı içinde politik bir akım olma niteliğinden çıkıp, yabancı devletlerin casusluk organlarının emriyle hareket eden zararlı unsurlar, bozguncular, casuslar ve katillerden oluşan azgın ve ilkesiz bir çeteye dönüştüğünü fark etmemişlerdir.

İşçi sınıfı içinde bir politik akım nedir? İşçi sınıfı içinde politik akım demek, belli bir politik fizyonomiye, kendi platformuna, kendi programına sahip, görüşlerini işçi sınıfından gizlemeyen, gizlemesi mümkün olmayan, tam tersine, işçi sınıfının önünde görüşlerinin açıkça ve dürüstçe propagandasını yapan bir grup ya da parti demektir; işçi sınıfına politik yüzünü göstermekten korkmayan, gerçek amaç ve görevlerini işçi sınıfının önünde açıkça ortaya sermekten korkmayan, tersine,, işçi sınıfını kendi görüşleri doğrultusunda ikna etmek için açıkça ortaya çıkan bir grup ya da parti demektir. Geçtiğimiz yıllarda, 7-8 yıl önce Troçkizm, anti-leninist, o nedenle temelden yanlış da olsa, işçi sınıfı içinde böyle bir politik akımdı.

Bugünkü Troçkizmin, diyelim ki 1936 yılının Troçkizminin işçi sınıfı içinde bir akım olduğu söylenebilir mi? Hayır söylenemez. Neden? Çünkü bugünkü Troçkistler, işçi sınıfına gerçek yüzlerini göstermekten korkuyorlar, çünkü işçi sınıfına hedef ve görevlerini açmaya korkuyorlar, çünkü işçi sınıfından politik fizyonomilerini isteyerek gizliyorlar; çünkü gerçek amaçlarını öğrenirse işçi sınıfının kendilerini, ona yabancı insanlar olarak lanetleyip kendisinden uzaklaştırmasından korkuyorlar. Troçkistlerin bugünkü çalışmalarında temel yöntemin, görüşlerini işçi sınıfı içinde açıkça ve dürüstçe savunmak değil, görüşlerini gizlemek, hasımlarının görüşlerini kölece bir boyun eğiş ve dalkavuklukla övmek, kendi görüşlerine ise ikiyüzlü ve sinsi bir biçimde çamur atmak olması da bununla açıklanır.

1936 Davasında Kamenev ve Zinovyev, anımsarsanız, herhangi bir politik platforma sahip olduklarını kesinlikle inkâr etmişlerdi. Duruşmalarda politik platformlarını geliştirme olanağına kesinlikle sahiptiler. Ne var ki bunu yapmadılar ve politik platforma sahip olmadıklarını açıkladılar. Politik bir platformları olmadığını açıklarken her ikisi de, kuşkusuz, yalan söylüyordu. Bugün körler bile politik platformları olduğunu görüyor. Peki neden bir politik platforma sahip olduklarını inkâr ettiler? Çünkü gerçek politik yüzlerini göstermekten korkuyorlardı, çünkü gerçek platformlarıyla, SSCB'de kapitalizmin restorasyonu platformuyla ortaya çıkmaktan korkuyorlardı; zira böyle bir platformun işçi sınıfı içinde nefret uyandıracağından korkuyorlardı.

1937 Davasında ise, Pyatakov, Radek ve Sokolnikov başka bir yol izlediler. Troçkistlerle Zinovyevcilerin politik bir platformu olduğunu inkâr etmediler. Belli bir politik platformu olduğunu kabul ettiler ve ifadelerini bunun üzerinde geliştirdiler. Fakat ifadelerini, işçi sınıfına, halka, Troçkist platformun desteklenmesi çağrısında bulunmak için değil, bu platformu halk düşmanı ve proletarya karşıtı bir platform olarak lanetlemek ve damgalamak için geliştirdiler, Kapitalizmin restorasyonu, Kolektif çiftliklerle Sovyet çiftliklerinin tasfiyesi, sömürü düzeninin yeniden kurulması, Sovyetler Birliği'ne karşı savaşı hızlandırmak için Almanya ve Japonya'nın faşist güçleriyle ittifak, savaş lehinde, barışçıl politika aleyhinde mücadele, Sovyetler Birliği'nin toprak bütünlüğünün parçalanması, bu arada Ukrayna'nın Almanlara, Uzak Doğu kıyı bölgesinin Japonlara verilmesi, düşman bir devletin saldırısı durumunda Sovyetler Birliği'nin askeri yenilgisini hazırlamak ve bu hedeflere ulaşmak için zararlı faaliyetler yürütmek, yıkıcı eylemlere girişmek ve Sovyet iktidarı önderlerine karşı bireysel terör eylemleri yapmak, Japon-Alman faşist güçleri yararına casusluk faaliyeti yürütmek — bugünkü Troçkizmin, Pyatakov, Radek ve Sokolnikov tarafından geliştirilmiş politik platformu işte budur. Troçkistlerin böyle bir platformu halktan, işçi sınıfından saklamak zorunda oldukları çok açık. Ve bu sadece işçi sınıfından değil, Troçkist taraftarlardan, hatta 30-40 kişiden oluşan bir avuç Troçkist önderlikten bile saklanmıştır. Radek ve Pyatakov, platformun niteliği üzerine bilgi vermek amacıyla 30-40 Troçkistin katılacağı bir konferans toplanması için Troçki'den izin istediklerinde, Troçki bunu yasaklamış ve böyle bir "operasyon"un bölünmeye yol açabileceği gerekçesiyle, platformun gerçek niteliği üzerine bir avuç Troçkistin önünde konuşmanın bile amaca uygun olmadığını söylemiştir.

Görüşlerini, platformlarını işçi sınıfından değil, aynı zamanda Troçkist taraftarlardan, hatta Troçkist önderlerden saklayan "politikacılar" —Troçkizmin bugünkü fizyonomisi budur.

Bundan çıkan sonuç ise, bugünkü Troçkizmin artık işçi sınıfı içinde politik bir akım olarak tanımlanamayacağıdır.

Bugünkü Troçkizm işçi sınıfı içinde politik bir akım değil, yabancı devletlerin casusluk organlarının hizmetinde çalışan zararlı unsurlar, bölücüler, casus ve katillerden oluşan ilkeden ve düşünceden yoksun bir çete, işçi sınıfının yeminli düşmanı olan bir çetedir.

Bu, son 7-8 yıl içinde Troçkizmin geçirdiği evrimin tartışılmaz sonucudur.

Geçmişteki Troçkizmle bugünkü Troçkizm arasındaki fark budur.

Partili yoldaşlarımızın hatası, geçmişteki Troçkizmle bugünkü Troçkizm arasındaki belirleyici farkı görememelerinde yatmaktadır. Troçkistlerin uzun zamandan beri bir düşüncenin savunucusu olmaktan çıktıklarını, çoktandır sadece Sovyet devletine ve Sovyet iktidarına zarar vermek için, casusluk ve vatana ihanet de dahil olmak üzere, her türlü iğrençliği, her türlü alçaklığı yapabilecek haydutlara dönüştüklerini fark etmediler. Bunu fark etmediler, dolayısıyla da, Troçkistlere karşı yeni tarz mücadeleyi kararlılıkla sürdürmek için zamanında değişiklik yapmayı beceremediler.

O nedenle Troçkistlerin son yıllardaki alçaklıkları bazı yoldaşlarımız için tamamen sürpriz olmuştur.

...Son olarak, partili yoldaşlarımız, aralarında faşizmin Troçkist ajanlarının oldukça aktif bir rol oynadıkları bugünkü zararlı unsurlarla, bozguncularla Şahti dönemindeki zararlı unsurlar ve bozguncular arasında önemli bir fark bulunduğunu fark etmemişlerdir.

Birincisi: Şahticiler ve Endüstri Partisinin adamları, açıkça bize yabancı unsurlardı. Bunların büyük çoğunluğu, eski fabrika sahipleri, eski iktidar sahiplerinin hizmetinde olan idareciler, eski anonim şirketlerinin ortakları ya da politik olarak açıkça bize düşman olan burjuva uzmanlardı. Bu bayların gerçek politik yüzlerinin ne olduğu konusunda içimizde hiç kimsede en ufak bir kuşku yoktu. Evet Şahticilerin kendileri de Sovyet rejimine karşı düşmanca tavır içinde olduklarını gizlemiyorlardı. Ne var ki bugünkü zararlı unsurlar, bozguncular, Troçkistler üzerine bunu söylemek mümkün değil. Bugünkü zararlı unsurlar, bozguncular, bugünkü Troçkistler büyük ölçüde parti üyesi, cebinde üyelik kartı olan insanlar, yani bize şeklen yabancı olmayan kişilerdir. Eski zararlı unsurlar bizim insanlarımıza ne kadar karşılarsa, bugünkü yeni zararlı unsurlar bizim insanlarımıza bir o kadar yaltaklanıyor, onlara övgüler düzüyor, güvenlerini kazanmak için onlara karşı kölece bir boyun eğme içinde görünüyorlar. Gördüğünüz gibi önemli bir fark.

İkincisi: Şahticilerin ve Endüstri Partisi üyelerinin gücü, onlar çok ya da az yeterli teknik bilgiye sahipken, buna sahip olmayan bizim insanlarımızın onlardan öğrenmek zorunda olmalarında yatıyordu. Bu durum, Şahti-dönemi zararlı unsurlarına, zararlı faaliyetlerini serbestçe sürdürme olanağı, insanlarımızı teknik alanda aldatma olanağı veriyordu. Ancak bugünkü zararlı unsurların, Troçkistlerin durumu farklıdır. Bugünkü zararlı unsurlar, bizim insanlarımızdan teknik olarak daha bilgili değiller. Tersine, teknik olarak bizim insanlarımız bugünkü zararlı unsurlardan, bugünkü Troçkistlerden daha iyi eğitilmiştir. Şahti-döneminden bugüne kadar, teknik alanda gerçekten eğitilmiş on binlerce Bolşevik kadro yetişmiştir. Teknik konusunda olgunlaşmış binlerce, on binlerce Bolşevik önder sayılabilir, ki bunlarla karşılaştırıldığında, teknik eğitim açısından Pyatakov ve Lifşitz, Şestov ve Bogulavski, Muralov ve Drobnis, boş lafazanlar ve mektep çocukları gibi kalır. Peki öyleyse bugünkü zararlı unsurların, Troçkistlerin gücü nerede yatmaktadır? Bunların gücü, parti üyelik kartında, üyelik kartına sahip oluşlarında yatmaktadır. Güçleri, parti üyelik kartının onlara politik güven duyulmasını bütün kurum ve örgütlerimize girmelerini sağlamasında yatmaktadır. Parti üyelik kartına sahip oluşları ve Sovyet iktidarının dostlarıymış gibi görünmeleri sonucunda, insanlarımızı politik olarak aldatmaları, kendilerine duyulan güveni suistimal etmeleri, gizlice zararlı faaliyetlerini sürdürmeleri ve devlet sırlarını Sovyetler Birliği'nin düşmanlarına vermeleri avantajları olmaktadır. Politik ve moral değerlere göre kuşkulu bir "avantaj", ama ne olursa olsun bir "avantaj". Bu "avantaj" sayesinde Troçkist bozguncuların parti üyelik kartına sahip kişiler olarak, kurum ve örgütlerimizin bütün mevkilerine girebilen kişiler olarak yabancı devletlerin casusluk organları için gerçek bir hazine olması da anlaşılırdır.

Bazı yoldaşlarımızın hatası, eski zararlı unsurlarla yeni zararlı unsurlar arasındaki, Şahticilerle Troçkistler arasındaki bu büyük farkı görmemelerinde, fark etmemelerinde, dolayısıyla da yeni zararlı unsurlara karşı yeni tarz mücadele yürütmek için zamanında değişim sağlayamamalarında yatmaktadır” (2).
Günümüzde Troçkizm derken bizi ilgilendirenin her bir Troçkist “eğilimin şu veya bu konuda ne düşündüğü değil, Marksizm-Leninizme karşı mücadelelerinde genel hatlarıyla temel özellikleridir.

Günümüz koşullarında sınıf mücadelesinde esas ideolojik ve siyasi/pratik tehlike kimden geliyor? Klasik anlamda kullanılan sağ sapma sol sapma esprisinin bugün geçerli bir yanı yok. Güçlü bir revizyonist akımdan bahsedemeyiz. Ortada dolaşanlar, Sovyet modern revizyonizminin biraz başkalaşmış devamcılarıdır ve sınıf mücadelesindeki etkileri, şu ülkede bu ülkede farklı derecededir, ama toplamda ciddi bir güç değiller. Bunlar o kadar Ruslaşmışlar ki, hala ABD-Rusya arasındaki ilişkilerde bazen oldukça açık, bazen gizli bir biçimde Rus yanlısı politika izleyebiliyorlar.

Sol tarafta kim sınıf mücadelesinde tehlikelidir, ciddiye alınmalıdır, bilemiyorum. Öyle bir güç göremiyorum.

Sovyet revizyonist sisteminin çökmesinden sonra sınıf mücadelesinde yer alan akımlar adeta tarihe karıştı. Daha öncesinde Çin'deki değişim Maoculuğu olumsuz etkilemişti. Arnavutluk'ta karşı devrimin zaferi, Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti'nin yıkılması, AEP'in dağılması dünya Marksist-Leninist hareketi için en azından ideolojik bakımdan olumsuz etkileri olan bir gelişmeydi.

Dünya sınıf mücadelesinde siyasi arena dünya burjuvazisine ve ortamdan yararlanmak isteyen küçük burjuva grupçuklara kalmıştı. Dünya burjuvazisi, revizyonist sistemin çökmesi olgusunu azgın, koyu bir anti-komünist propagandaya dönüştürerek kapitalizmin nihai zaferini ilan etti. Bu anlayışından bugün de değişen bir yan yok. “Sol” geçinen hemen her renkten küçük burjuva gruplar için de “gün doğmuş”tu. Gelişen “anti-küresel” hareket içinde hemen hepsi temsil ediliyordu. 1990'lı yıllarda ve hala da bu olgudan değişen bir şey olmadı. Tek değişen Dünya ve Avrupa Sosyal Forumlarının artık tarihe karışmış olmalarıdır. Kısaca dünya siyasi arenası “sol” tarafta sosyal hareketlere kalmıştı. Kimler burada temsil ediliyorlar? Saymakla bitmez. Ele aldığımız sorun açısından bütün türleriyle Post-Marksizm ve Troçkizmdir. Her ikisinin önemi sınıf mücadelesinde önemli bir güç olmalarından kaynaklanmıyor. Her ikisi de ideoloji ve teori cephesinde tasfiyecilik yapıyorlar ve işçi sınıfı ve emekçi yığınların 21. yüzyılda devrim ve sosyalizm perspektifini karartmaya çalışıyorlar. Hangi türünden olursa olsun ne Post-Marksizmin ne de Troçkizmin devrim diye bir derdi yoktur. Ama Marksizm-Leninizme, Stalin'e, SSCB'nde sosyalizme saldırma, karalama diye bir dertleri vardır. Siz hiç Marksizm-Leninizm kavramını kullanan Post-Marksist bir hareket gördünüz mü? Siz hiç Stalin'i karalamayan, karşı devriminden bahsetmeyen bir Troçkist yazı okudunuz mu?

Bu türden gruplar, dünya çapında derin izler bırakan tarihsel değişim dönemlerinde yerden mantar biter gibi ortaya çıkıyorlar. Sanki birileri, o zamana kadar bunları uyutmuş ve “haydi kalk, zamanın geldi” diyerek de uyandırmış. Özellikle anarşist ve Troçkist grupların gelişmesinde bu çok açık izlenebilir.

Ölüm döşeğinde can çekişen Troçkizmi yeniden canlandıran Kruşçev revizyonizminin ant-stalinizm kampanyası değil miydi? Ağır darbeler almış, kitleler üzerinde her türlü siyasal etkiyi kaybetmiş ve sonunda birbirine düşerek paramparça olmuş Troçkizmin yeniden kafasını kaldırmasında, dünyanın birçok ülkesinde yeniden yaygın biçimde yıkıcı, kışkırtıcı faaliyete başlamasında Kruşçev revizyonizminin azgın anti-stalin kampanyasının rolü küçümsenebilir mi?

Bu türden hareketlerin gelişmesinin ikinci dalgasını belirttiğimiz gibi revizyonist blokun dağılması ve başlangıcını aynı dönemden alan “anti-küresel” hareketin gelişmesi ve bu hareketin Dünya ve Avrupa Sosyal Forumlarını oluşturmasıdır. Troçkizm bu dönemde de birden bire canlanmıştır. Siz hiç Troçkistlerin şu veya bu eğiliminin doğrudan içinde olmadığı “anti-küresel” hareket Avrupa Sosyal Forumu, Dünya Sosyal Forumu veye sosyal bir hareket gördünüz mü?

Bu sürece uluslararası Marksist-Leninist hareketin güçsüz oluşunu da eklersek günümüzde, diyelim ki 1990'lardan bu yana Troçkizmin hortlama tablosu tamamlanmış olur.
Bugün ortalık Troçkist gruplardan geçilmez hale gelmiş.
Nasıl ki, SSCB'nde XX. Kongreden sonra revizyonist ihanet, uluslararası komünist harekette reddedilemeyecek büyük bir yenilgiye, büyük bir kafa karışıklığına neden olduysa ve bundan Troçkistler sol, keskin, içi boş lakırdılarla çıkış yaparak yaranlanmışlarsa, aynı revizyonist sistemin yıkılışı da Troçkistlerin işine yaramıştır. Adeta alternatifsiz kalmışlardı. Can düşmanları “Stalinist” rejimler yakılmıştı, tek ülkede sosyalizm mümkün olamazdı, sürekli devrimle, dünya devrimiyle sosyalizm ancak kurulabilirdi, Troçki doğru söylemişti vs. Bütün bu ve benzeri argümanlarla umutsuzluğa kapılmış kitleler arasında keskin laflarla Marksizm-Leninizme, Stalin'e karşı mücadelelerinin en ideal zeminini bulmuşlardı ve bunu da tepe tepe kullandılar.

Diğer taraftan küçük burjuva kesimlerin (iflas eden küçük üreticiler, esnaflar, ücretli memurlar, öğrenciler, aydınlar vb.) yaşam koşullarını kötüleşmesi ve aynı zamanda küçük burjuva kesimler arasında artan işsizlik ve bundan kaynaklı sisteme duydukları tepki, bunların bir kısmının sınıf mücadelesine katılmasını beraberinde getirmiştir. Bu unsurlar devrimci mücadeleye küçük burjuva sınıfsal özellikleriyle birlikte katılmışlar ve o tereddüt ve yalpalama gibi temel özelliklerini mücadeleye taşımışlardır. Küçük burjuva tutarsızlık, bir uçtan öbür uca savrulma; en sağdan en sola, en soldan en sağa yalpalama; anarşist düşünce ve eyleme yatkınlık, dizginsiz maceracılık, bozgunculuk, yıkıcılık – bütün bu küçük burjuva özellikler Troçkizmin gelişmesi için en ideal zemini oluşturur.

Bunun ötesinde tekellere karşı gelişen ve “anti-küresel hareket diye tanımlanan sosyal hareketler Troçkizmin örgütlenmesi ve kendini milyonlara tanıtması bakımından en ideal zemin olmuştur. Sosyal hareketlerin, Avrupa ve Dünya Sosyal Forumlarının bileşimine baktığınızda katılımcıların ezici çoğunluğunun öğrenci gençlikten, aydınlardan ve diğer küçük burjuva kesimlerden oluştuğunu görürsünüz. Kendiliğindenciliğe, maceraya, tumturaklı sol lakırdılara kolay eğilim gösteren bu kitle içinde Stalin ve SSCB'nde sosyalizm bağlamında Marksizm-Leninizme karşı propagandalarını yaparken Troçkistler adeta yüzmüşlerdir. Öyle ki, Avrupa'dan kalkıp Somali'de dünya ve sürekli devrim gereği parti kurma faaliyeti sürdürecek kadar yüzmüşlerdir.

Revizyonist sistemin yıkılmasından sonra emperyalist burjuvazinin geliştirdiği yoğun anti-komünist propagandada Stalin ve sosyalizm kavramlarının ön plana çıkartılması ve dönem dönem Marks haklıydı demeleri, açık ki Troçkistlerin de önünü açan, “hadi aslanım sen de kendi cephenden yapacağını yap için bir mesajdı. Öyle de oldu; sonuçta emperyalist burjuvazinin desteği, en azından bu türden desteği, Troçkizmin azgın karşı devrimci saldırılarını güçlendirmiştir.
Yöntemsel ve felsefi açıdan dünkü Troçkizmle bugünkü Troçkizm arasında bir fark yoktur. Dün de bugün de Troçkizmin temel özelliği iradeci sübjektivizmdir. Varoluşunun her döneminde Troçkizm, nesnel koşulları analiz etme yeteneğinden yoksun olduğunu sergilemiştir; bu nedenle ulusal ve dünya çapında devrimlerin gelişme koşullarını, devrimlerin farklı gelişme aşamalarını görme yeteneğine sahip değildir. Dün olduğu gibi bugün de Troçkizm, ilkesizlik abidesi olduğunu sergilemiştir; yalpalamak, bir uçtan diğerine savrulmak, eklektizm Troçkizmin temel özelliklerindendir.

Siyasi ve ideolojik alanda dünkü ve bugünkü Troçkizm arasında hiçbir fark yoktur: Marksizm-Leninizme karşı mücadele Troçkizmin var oluş iksiridir. Dün olduğu gibi bugün de Troçkizm, Lenin ve Leninizme, sonrasında da Stalin'e, onun öğretisine ve SSCB'nde sosyalizmin inşasına karşı düşmanlık içinde varlığını sürdürmüştür. Bu düşmanlık bugün bütün şiddetiyle sürdürülmektedir. Troçizm, Marksizm-Leninizme ve onu kendinde simgeleştiren Stalin ve SSCB'de sosyalizmin inşasına karşı düşmanlığıyla işçi sınıfı ve emekçi yığınları revizyonizme ve oportünist, sınıf uzlaşmacı anlayışlara karşı mücadelesinde silahsızlandırmayı amaçlamaktadır. Troçkizmin revizyonizme karşı mücadele diye bir derdinin olmaması, her koşul altında ve hemen her konuda Marksizm-Leninizm ve Stalin'le uğraşıyor olması, onun esas amacının ne olduğu konusunda oldukça öğreticidir. Leninizm olmasaydı, Troçkizm olmazdı ve Stalin olmasaydı Troçkizm de gelişmemezdi; yani Stalin önderliğinde SBKP(B)'nin mücadelesi, SSCB'nde sosyalizmin inşası olmasaydı Troçkizm de gelişemezdi. Burada önemli olan, Stalin'in Troçkizmi işçi hareketi içinde bir akım olmaktan çıkarak yabancı ülkelerin istihbarat örgütlerine hizmet eden, yıkıcı, zarar verici faaliyette bulunan bir çeteye dönüştü değerlendirmesi değildir. Troçkistler bundan alınmışlardır diye düşünüyorsanız fena halde yanılmış olursunuz. Onları ilgilendiren var oluşlarının ve gelişmelerinin Stalin'in varoluşuna ve SSCB'nde sosyalizmin inşasına bağlı olduğudur. Aradan on yıllar geçmesine rağmen Troçkizmin hala bütün şiddetiyle devam eden bu düşmanlığının nedeni ne olabilir? Neden Troçkizmi geliştiremiyorlar? Neden dönüp olaşıp aynı hikayeleri anlatıyorlar ve yenilenemedikleri için de sürekli bölünüp parçalanıyorlar? Bunların üzerine düşünmek lazım.

SSCB'nde revizyonizmin iktidara gelmesinden bu yana Troçkizm, sınıf mücadelesinin temel sorunlarında, Marksizm-Leninizmi çarpıtmada Sovyet modern revizyonizmden pek farklı şeyler söylememiş, revizyonist hareketleri desteklemiştir. Öyle ki, Amerikan emperyalizmine karşı bütün sosyalist ülkelerin bütünlüklü bir cephe anlayışını destekleyen Troçkizm, SSCB'nde “sosyalist devletler kavramıyla SSCB'nde kapitalizmin yeniden inşasını, bu ülkede devletin sınıfsal karakterinin değişmiş olduğunu gözlerden gizlemeye çalışmıştır.

İdeolojik bakımdan Troçkizm kime daha yakındır, kim ile akrabadır diye soracak olursak, bu sorunun cevabı sosyal demokratizmdir denebilir. Troçki, Lenin'e karşı mücadele ederek ve aynı zamanda Menşevikleri destekleyerek Rus işçi hareketi içinde boy göstermişti. Onun bu anlayışında, dolayısıyla Troçkizmin bu ideolojik özelliğinde değişen bir şey olmamıştır. Sosyal demokrat burjuvazinin, ideologlarının Troçki hayranlığı da Troçkzmin bu özelliğini bildiklerinden dolayıdır. Sosyal demokratlar Troçki'yi sevimli, en iyi “Bolşevik olarak lanse ederler. Sosyal demokratların gözünde Troçki “kadri bilinmemiş, “ihanete uğramış, “mağdur “Bolşevik önderdir. Sürgündeki Troçki'nin en büyük destekçileri, kapitalist ülkelerdeki işçi sınıfı olmamıştır. Onun en büyük destekçileri arasında sosyal demokratlar başta gelmekteydi. Menşeviklerden arta kalanlar da onun yanındaydı. Bu unsurlar yurt dışında “Troçki'nin kurtarılması için fon oluşturmuşlar, ülkeden kovulmasına bayağı üzülmüşlerdi. Öyle ki, Troçki'nin sürgüne gönderilmesine “Robespierr'in idamıyla eş anlamlıdır demişlerdi. Uyanık Troçki, “idam edilmiş Robespierr”, ilk birkaç ay Menşevik artıklara takıldı ve sonrasında Almanya Komünist Partisi'nden dışlanan Maslov-Fischer grubuna yakınlaştı. Bu grubun gazete ve dergilerinde yazılarını yayımladı ve ardında da emperyalist (burjuva) basına yöneldi.

Emperyalist burjuvazi Troçki'yi “Avrupa demokrasisinin şövalyesi olarak değerlendirdi. İşini bilir Troçki, o “şövalye Troçki, Avrupa burjuva basınını önemsiz görmüş olacak ki, yakın bir arkadaşını ABD'ye, ABD Komünist Partisi'nden dışlanan bir yoldaşına -Eastman- gönderdi. Troçki, Almanya Komünist Partisi MK ve siyasi büronun gizli görüşmelerinin tutanaklarını ve başka gizli dokümanları ABD'de yayımlatmak istiyordu. Bu belgelerde uluslararası işçi hareketi ve Komintern ile ilgili sorunlar ele alınıyordu. Bu ihanetin karşılığı olarak alınan paralar da Troçkizmin basın sorunlarının giderilmesinde kullanıldı.
Troçkizmin yaslandığı çevreler bilinmiyor değil. Emperyalist burjuvazi bir kullanma aracı olduğu için bugün işe yarar diye Troçkizmin yeniden doğuşunun yolunu açtı. Troçki, o “yudas” sevimlileştirildi. Burjuva ve revizyonist basın, haini “büyük bir devrimci”ye, “Ekim'in mimarı”na, “ciddi bir anti-stalinist”e dönüştürdü.

Troçki'nin “politik devrim” anlayışı kapitalist dünyada yankısını buldu. Emperyalist dünya burjuvazisi için sosyalizmi yıkmaya soyunan, bunun için “devrim” teorisi geliştiren birisi ortaya çıkmıştı. Troçki'nin bu yönlü, SSCB'nde “devrimin ihanete uğradığını” ele alan yazıları taktirle karşılandı.

Burjuva tarih yazımında Troçki, Ekim Devriminin birinci önderi gösterilmediği durumda Lenin ile aynı seviyede önder olarak gösterilmektedir. Dünya burjuvazisine göre Rusya'da devrimci mücadelenin sahnesine Troçki gibi bir şahsiyet çıkıyordu; “Ekim Devriminin son derece önemli önderi”. Sanırsınız bunu Troçkistler söylüyor. Hayır, bu değerlendirme gerici Andenauer hükümetine (Almanya) aittir. Batı Alman burjuvazisine göre Troçki, “komünizmin en önemli teorisyeni”dir (3).

Harvard Üniversitesi, İngilizce ve Rusça olarak Troçki'nin “Stalin Üzerine” iki cildini acaba neden yayımlar? ABD'de Troçki'nin iki ciltlik “Muhalefetin Bülteni” ve şimdiye kadar yayımlanmamış günlükleri ilk defa neden yayımlanır?

Günümüzde Troçkistlerin tarih yazma yöntemi Troçki'nin yönteminden hiç farklı değildir. Troçki, yazılarında kendini Lenin'in “kanka”sı göstermeye, aralarındaki görüş ayrılıklarının önemsiz olduğu mesajını vermeye çalışır; birçok yerde bunu açıkça ifade eder. Günümüzdeki Troçkistler de Troçki'yi, Troçki'nin uygun gördüğü açıdan değerlendirirler. Öyle ki, Lenin'in Troçki'nin oportünizmine karşı en sert eleştirilerini önemsizmiş gibi göstermeye çalışırlar. Bir örnek: “1923 yılına kadar Troçki, Lenin'in yanında Sovyet Rusya'sında büyük prestije sahip önder Bolşevikti...Onun rolü sonraları Stalin tarafından sistematik olarak çarpıtıldı ve kendisi de karşı devrimci, sınıf düşmanının ve hatta Hitler'in ajanı olarak yerildi. İster eski yıllarda, ister genç Sovyet cumhuriyeti döneminde olsun çatışmalı tartışmaların doğal olduğu dönemde Lenin ile veya Bolşevik önderliğin çoğunluğu ile gerçek görüş ayrılıkları bu amaç için ölçüsüzce abartıldı ve tamamen başkalaştırılarak ortaya kondu” (4).

Onca olup bitenden, Troçki'nin inkar edilemez eyleyişinden sonra böyle bir değerlendirme yapılabiliyorsa orada materyalist tarih anlayışının hiçbir izi yok demektir.

Stalin, 'burjuvazinin hakkımda iyi şeyler söylemesi kötü bir şeydir' der. Tam tersi Troçki için geçerlidir. Emperyalist burjuvazi Troçki'yi “iltifata” boğarken, “onore” ederken Troçki bundan hiç rahatsız olmamıştır, tam tersine ne kadar doğru düşündüğü sonucunu çıkartmıştır. SSCB'ne, SBKP(B)'ye, sosyalizmin inşasına ve tabii ki Stalin'e karşı mücadelesinde kendini daha da güçlü görmeye başlamıştır. Nihayetinde dünya burjuvazisinin anti-komünizm mücadelesinin yanında yer alan Troçki'den başkası değildir; bunu hiçbir şeyle yapmadıysa “Stalinizm” kavramıyla yapmıştır. Bu kavramın yaratıcısı Troçki'dir ve onu kimlerin hangi amaçla kullandığı bilinmiyor değil. Bu anlamda, “Stalinizm” konusunda emperyalist burjuvazi, anti-komünizm ve Troçki “Siyamılı ikizler”dir.

Emperyalist burjuvazinin Troçki aşkının nedenini Troçki'nin emperyalizme hizmetinde aramak gerekir.

Troçki, partide, Sovyet ülkesinde, uluslararası komünist hareket ve bütün kapitalist dünya önünde Lenin ve Stalin'i bilinçli olarak karşı karşıya getirmiş; bunu yaparken, Lenin'in önemini ayaklar altına düşürmeye çalışırken kendi önemini erişilemez noktaya çekmiştir veya Lenin'i kendinde daha az önemli göstermeye çalışmıştır. Stalin'i ise hiçleştirmek istemiştir. Troçki'nin anlattığı veya yazdığı Ekim Devrimi öncesi Rus işçi ve komünist hareketi tarihi, Ekim Devrimi tarihi ve sonrasında SSCB ve SBKP(B) ve uluslararası komünist hareketin tarihi bu türden saçmalıklarla doludur. Troçki bu “tarihler”de hep yapandır, orkestra şefidir, örneğin Ekim Devriminin yapıcısı, orkestra şefi Troçki'dir, Lenin ise sadece ve sadece çaresiz bir biçimde Troçki'yi takip edendir. Troçki, sürekli 'geldim'i, gördüm'ü, yaptım veya düzelttim'i oynamıştır.

Burjuva tarih çarpıtıcıları için komünizme, sosyalizme, Marksizm-Leninizme karşı mücadelelerinde Troçki, bitmez tükenmez bir kaynak olmuştur. Bir örnek: “Kızıl Ordu'nun yaratıcısı” Troçki; “Kendi yaratımı olan Kızıl Ordu'nun başkomutanı” Troçki (5).

Sanılmasın ki, sosyal demokratizmin Troçki'nin “ideolojik açılımlarına, geliştirdiği teorilere ihtiyacı vardır, ondan ideolojik olarak etkileniyor. Böyle bir durum yok, tam tersi söz konusudur. Sosyal demokratizm proletarya diktatörlüğünü reddeder, proletarya diktatörlüğü koşullarında inşa edilen sosyalizmi -sanki başka koşullarda da inşa edilirmiş!- reddeder. Troçki ve Troçkizm de proletarya diktatörlüğünün ve tek ülke adı altında sosyalizmin inşasının yeminli düşmanıdır. İşte bu noktada sosyal demokratizm ve Troçkizm çakışıyor, ortaklaşıyor. Esasen bu nedenden dolayı, Troçkizmin proletarya diktatörlüğü, dolayısıyla Marksizm-Leninizm ve onun uygulayıcısı Stalin düşmanlığından dolayı sosyal demokratlar nezdinde Troçki ve Troçkizm “sevimli olmaktadır.

SBKP(B)'nin XX. Kongresinden sonra (1956) SSCB'nde kapitalizmin yeniden inşası sürecine girilince Troçkizmin var oluş nedeni de ortadan kalkmış oluyordu. Sosyalist SSCB, proletarya diktatörlüğü yıkılmış, tek ülkede sosyalizmin mümkün olmayacağı teorisi doğrulanmış(!) oluyordu. Böylece Troçkizmin var oluş nedeni de ortadan kalkmış oluyordu. Ama Troçkizm yok olmadı, bir süre Çin'de “proletarya diktatörlüğü ile yaşam nefesi aldı. Mao'nun ölümü ve Çin'deki değişimden sonra Troçkizmde de eski ideolojik akrabaya, sosyal demokratizme entegre olma süreci hızlandı. Dünyanın neresinde olursa olsun, emperyalist ülkelerde veya yeni sömürge ülkelerde Troçkizm sürekli sosyal demokrat veya sosyal demokratik görünümlü partilerin, siyasal oluşumların içinde, yanında veya destekleyicisi konumunda olmuştur. Şüphesiz ki, bağımsız Troçkist örgütlenmeler de var. Ama Troçkizm-sosyal demokratizm kaynaşması esas eğilimdir.
Troçkizm neden devrim örgütleme ve gerçekleştirme yeteneğinden mahrumdur, neden devrim yapamaz diye soracak olursak bunun temel nedenini Troçkizmin sosyal demokratizmle ideolojik akrabalığında aramak gerekir. Troçkizm ancak ve ancak işçi hareketi içinde, genel devrimci mücadele içinde komünistlere ve onların örgütlenmelerine karşı mücadele söz konusu olduğunda ortaya çıkar veya böyle bir durum söz konusu olmadığı durumlarda da doğrudan, ön alıcı, olası gelişmeyi engelleyici konumda Marksist-Leninist ideolojiye karşı çarpıtma mücadelesinde ortaya çıkar. Bugün daha ziyade ikinci durum söz konusudur.

Sınıf mücadelesinin zayıf olduğu, gelişmenin sancılı, sorunlu olduğu ortam tam da Troçkizmin aradığı ortamdır. Troçkizm bulanık suda balık avlamasını pek sever. Böylesi ortamlarda Troçkizm devrimci mücadelenin, komünist hareketin gelişmesini engelleyici bir rol üstlenir; ideolojik kargaşa yaratmaya çalışır, en sol taraftan atışlar yapar, gerçek anlamda “mangalda kül bırakmaz. Hitap edeceği insanlar yok değildir. Bağı olmadığından veya oldukça sınırlı olduğundan doğrudan işçi sınıfına hitap edemez. Ama küçük burjuva kesimler vardır, esasen onlara hitap eder ve bu kesimlerde de genel anlamda uç sol söylemlere yatkınlık vardır. Diğer taraftan özellikle emperyalist ülkelerde Troçkizm işçi aristokrasisine de hitap eder.

Troçkizm neden devrim yapamaz sorusunun cevabını onun bölücü özelliğinde de arayabiliriz. Troçkizm, hitap ettiği kitleyi -ona göre işçi sınıfı- bütünleştirmez, tam tersine böler. Bunu neden yapar? Çok temel bir anlayışından dolayı yapar: Fraksiyonculuk ve bunun sonucu olarak bölünme, Troçkizmin Troçki'den kalma bir özelliğidir. Troçkizm, bölüme ve parçalanmayı ilkeleştirmiştir. Troçkizme göre birlik-bütünlük bağımsız düşünmenin önünde engeldir. Bu anlayışa göre komünist partisinde tek çizgi, düşünce birliği ve sonucunda da eylem birliği olmamalıdır. Komünist parti farklı düşünceleri, farklı akımları, farklı çizgileri ve bunun sonucu olarak da parti içinde fraksiyonculuğu bağrında taşımalıdır. Troçkizmin neden bir bütünsellik oluşturamadığını, sürekli bölünüp parçalandığını onun bu özelliğinde de aramak gerekir. Bu durumda Troçkizm açısından sürekli bölünmek parçalanmak normal bir durumun ifadesiyken, bölünmemek ve sürekli güçlenmek anormal bir durumun ifadesi oluyor.
Sınıf ve onun siyasal örgütlenmesini sürekli bölmeyi ilkeleştirmiş bir anlayış -Troçkizm- bu anlayışıyla nasıl devrim yapabilir ki?

Troçkistlere haksızlık etmeyelim, kızarlar, 'sanki keyfimizden bölünüp parçalanıyoruz' diye sitem edebilirler! Böyle bir sitemle karşı karşıya kalmamak için bölünüp parçalanmalarının bir temel nedenini daha belirtelim. Troçki, bir eklektik ustasıdır, bir ideolojik karmaşadır, bir eklektizm klasiğidir. Onun görüşlerinde bütünsellik yoktur. Troçki'de bir parça oradan bir parça buradan; bir parça Marksizmden, bir parça -ama daha çok- Menşevizmden, sosyal demokratizmden; burjuva ideolojiden bulabilirsiniz. Troçki'yi bugün sağda -örneğin Menşeviklerin (oportünistlerin) yanında- görebileceğiniz gibi yarın en uç solda görebilirsiniz. Yani Troçki'de ve Troçkizmde her Troçkist veya Troçkist grup (“eğilim) kendi Troçki ve Troçkizmini bulur ve onu savunur. Bu da ayrı bir Troçkist “eğilim oluşturmak için yeter de artar bile.
Troçkizm dumanlı havayı, bulanık suyu çok sever. Böylesi ortamlarda kendini tanıtmadan sızma yapar. Troçkizm entrizmi pek sever ve bunu anlata anlata bitiremez. Kendi düşüncelerini ve amacını gizleyerek başka örgütlere sızmak ve ortamı etkileyerek örgütü ele geçirmek, entrizmlerinin temel nedenidir. Sızma sürecinde sızılan örgütten geriye bir kişi de kalsa hiç önemli değilidir. Troçkizm sızma taktiğini sosyal demokrat örgütlerde kullanabildiği gibi en uç sol örgütlerde de kullanabilir.
Dünkü ve bugünkü Troçkizmin temel siyasi özelliğinde bir değişim olmamıştır. Troçkizm lafta keskin devrimcilik, pratikte ise devrime, devrimci örgütlere karşı mücadele demektir. Onun bu mücadelesi, ideolojik kargaşa yaratma, mücadeleyi sabote etme vb. biçimlerde ortaya çıkar. Bu bakımdan Troçkizmin nelere muktedir olduğunu; devrime, sosyalizme, bir bütün olarak Marksizm-Leninizme karşı nasıl mücadele ettiğini bu yazının değişik makalelerinde ele almıştık.

İsterseniz Troçkizmin her derde deva “sürekli devrimine bir daha göz atalım:
Troçkist sürekli devrim teorisi devrimin aşamalı gelişmesini reddeden bir anlayış üzerine kurulmuştur. Bu teoriye göre devrim kesintisiz gelişeceği için aşamaları da olmaz. Bu teori Troçki'yi Troçki yapan özelliklerden birisidir. İster emperyalist ülkelerde olsun isterse de gelişmesi geri olan, emperyalizme bağımlı ülkelerde olsun; ister bir ülkenin koşuları sosyalist devrime uygun olsun (örneğin emperyalist ülkeler, kapitalist gelişmesi ileri ülkeler) isterse ülkenin gelişme seviyesi sosyalist değil de demokratik devrime uygun olsun (örneğin kapitalist gelişmesi geri ülkeler) Troçkizm için hiç önemli değildir; devrimin aşamaları olmayacağı, kesintisiz devam edeceği için gelişmesi geri ülkelerde de gerçekleştirilmesi gereken sosyalist devrimdir.
Troçkist sürekli devrim teorisi, devrimde ulusal faktörü inkar eder. Yani tek ülkede devrim mümkün değildir. Bu bakımdan sürekli devrim teorisi dış faktörü abartan, iç faktörü küçümseyen bir anlayış üzerinde yükselmektir. Bu teori tek ülkede devrimi yasaklayan bir teoridir. Bu teori kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasını inkar eden bir teoridir. Ama tabii ki, Troçkistler hiç de öyle değil diyecekler. Onlar açısından bunun açıklanması gayet basit: Doğrudur, ülkelerin gelişme seviyeleri oldukça farklıdır. Ama kapitalizmin, sermaye ve üretiminin uluslararasılaşma seviyesi, gelişmesi, seviyeleri oldukça farklı olan bütün bu ülkeleri birbirine bağlamıştır; bu ülkelerin birbirine bağımlılıkları esas alınmalıdır. Ve kapitalizm bu uluslararasılaşmışlık seviyesinden geriye, ulusal sınırlar içine yeniden çekilmez. Soruna böyle bakınca tek ülkede de devrim olmaz; bütün ülkeler birbirine bağımlı olduğu için bir zincirleme dünya devrimi söz konusu olacaktır. Yani tek tek ülkelerde devrimler değil, dünya çapında eş zamanlı veya birbirini takip eden devrimler olacaktır. Bir darbeyle oligarşileri yıkacaksın. Bu durumda devrimci mücadelenin oldukça geliştiği, devrim sürecine girildiği bir ülkede bu teoriye ve Troçkizme göre devrim yapmak yanlıştır, bekleyeceksin, dünya çapında devrim koşulları olgunlaşana kadar bekleyeceksin. Bu, devrimi bilinmeyen bir zamana ötelemekten başka bir anlam taşımaz. Gerçi Troçkizm bu düşüncesinden dolayı şu veya bu ülkede devrimi fiilen engelleme olanağı bulamamıştır. Ama salt bu düşüncenin kendisi devrime devrimci mücadeleye ihanetten başka bir anlam taşımaz.

Troçki'ye göre tek ülkede devrim ve sosyalizmin ancak bir koşul altında var olma şansı vardır; o da Batı'da proletaryanın daha önce zafere ulaşmış olması ve “devletsel yadım”da bulunmasıdır.
Bu demektir ki, Batı'da proletaryanın önceden zaferi olmadan, Batı'da proletarya tarafından iktidarın önceden ele geçirilmesi olmadan, SSCB proletaryası yalnızca kendi burjuvazisini yenecek ve sosyalizmi inşa edecek durumda olmamakla kalmaz, bilakis iktidarını bile koruyamaz” (6).

Devrimin belli başlı Avrupa ülkelerinde aynı nada zaferi evrensel teorisinin, tek ülkede sosyalizmin zaferinin olanaksızlığı teorisinin yapay, yaşayamaz bir teori olduğunun görüldüğünden kuşku duyulamaz. Rusya'daki proletarya devriminin yedi yıllık tarihi, bu teorinin lehine değil, aleyhine tanıklık etmektedir. Bu teori, yalnızca dünya devriminin gelişme şeması olarak kabul edilemez olmakla kalmamaktadır, çünkü apaçık olgularla çelişme içinde bulunmaktadır. Bu teori, şiar olarak daha da kabul edilemezdir, çünkü belli tarihsel koşulların sonucu olarak sermayenin cephesini kendi başına yarma olanağını elde eden tek tek ülkelerin inisiyatifini geliştirecek yerde kösteklemektedir; çünkü tek tek ülkelerde sermayeye karşı aktif saldırıyı teşvik edecek yerde, “genel kesin sonuç” anını pasif bir şekilde beklemeye sevk etmektedir; çünkü tek tek ülkelerin proleterleri arasında devrimci kararlılık ruhunu değil, Hamlet-vari kuşku ruhunu geliştirmektedir -”ya onlar bizi ortada bırakırsa?”. Lenin, proletaryanın tek ülkede zaferinin “tipik durum” olduğunu, “bir dizi ülkede eşzamanlı devrim”in ise ancak “ender bir istisna” olabileceğini söylerken kesinlikle haklıdır” (7).
Kapitalist gelişmesi geri ülkelerde devrimci mücadelenin itici güçleri bakımından sorunu ele alırsak bu ülkelerde işçi sınıfının azınlıkta olduğunu ve köylülüğün nüfusun çoğunluğunu oluşturduğunu görürüz. Böylesi ülkelerde bu teorisiyle Troçkizm, köylülüğün devrimci potansiyelini reddediyor ve bu retle de ona güvensizliğini açıklamış oluyor. Böylesi ülkelerde doğrudan sosyalist devrimin değil de, öncelikle sosyalist devrimin önünü açan demokratik devrimin gerçekleştirilmesi gerektiğini Troçkizm reddetmektedir; böylece kapitalist gelişmesi geri ülkelerde devrimin aşamalı gelişmesini inkar etmektedir.

Troçkizmin emperyalist ülkelerde sosyalist devrimden bahsetmesi yanıltıcı olmamalıdır. Bu ülkelerde sosyalist devrimin öznel güçleri söz konusu olduğunda Troçkizmin karanlık yüzü bir kere daha açığa çıkar, gerçekten devimden, sosyalizmden yana olmadığı anlaşılır. Emperyalist ülkelerde Troçkizm “sosyalist devrimini işçi sınıfını örgütleyerek değil, bu devrime aydın kesimlerini, gençliği, özellikle de okuyan gençliği önder tayin ederek gerçekleştirmek istemektedir. Bu ülkelerde işçi sınıfıyla bağı ya hiç olmayan ya da sınırlı olan Troçkizmin okuyan gençlik arasında yoğun siyasi çalışma sürdürmesinin nedeni onun bu anlayışında aranmalıdır. Bir zamanlar, özellikle 1960'lı yıllarda gençlik hareketinde önemli bir yeri olan burjuvazinin ideologlarından Marcuse ile Troçkistler arasında devrimin öznel faktörü bakımından bir ortaklaşma vardır.
Proleter öncü konusunda Troçkizm ayrı bir karanlığı oluşturmaktadır. P. Frank'ın anlatımına göre Troçki, sosyalist devrim, devrimci, Marksist olmayan önderlikle de gerçekleşir diyor (8). Bu söylemin doğruluğu veya yanlışlığı pek önemli değil. Ama II. Dünya Savaşından sonra gerçekleşen anti-faşist, demokratik devrimlerin bazılarında güya böyle bir durumun söz konusu olduğu anlayışı Troçkizm tarafından dillendirilmektedir.

Proleter önderlik konusunda önem verdiğimiz nokta şudur: Troçkizm proleter devrimde komünist partinin tek başına önderliğine; bölünmez önderliğine karşıdır. Ve sosyalizmde çok partili sistemi savunmaktadır. Bu konuda da Troçkizm, burjuva ve revizyonistlerin sosyalizmde çok parti sistemiyle ortaklaşmaktadır. Proletarya diktatörlüğü koşullarında çok parti anlayışı Troçki'den kaynaklanmaktadır. Proletarya diktatörlüğü koşullarında, sosyalizmi inşa sürecinde komünist partinin yanı sıra başka bir partinin iktidar ortaklığı veya başka bir partinin varlığı, proletarya diktatörlüğüne karşı, sosyalizmin inşasına karşı mücadele etmek isteyen güçlerin meşrulaştırılmasıdır. Yani daha baştan devrimin geleceğini tehlikeye atmaktır, geriye dönüşün yolunu açmaktır.

Troçkizme göre toplumda işçi sınıfı dışında çıkarların farklılığından dolayı değişik toplumsal tabakalar da vardır. Onlar da kendilerini ifade etmelidir. Troçkizm bu sosyal tabakaların çıkarları ile işçi sınıfının çıkarlarını ortaklaştırmak ve tek siyasi parti çerçevesinde savunmaktan ve uygulamaktan uzak olduğu için, böyle bir yeteneği olmadığı için sosyalizmde çok parti sistemiyle işçi sınıfını bölmeye çalışmış oluyor.
Troçkizmin dünya devrimi teorisi devrimde ulusal faktörü küçümsediği için ulusal sınırlar içinde devrim için mücadele eden parti olgusunu da küçümsemektedir. Troçkizm dünya partisinden yanadır, seksiyonları, ulusal mücadele alanları olmayan bir dünya partisi. Bu anlayışa göre tek tek ülkelerde o ülkelerde devrimler gerçekleştirmek için komünist partilerine gerek yoktur. Bütün bu işleri kurulacak olan dünya partisi yapacaktır. Buradan çıkartılması gereken sonuç şudur: Dünya partisi dünya devrimini örgütleyecektir!

Yine birçok yerde belirttiğimiz gibi Troçkizm, Leninist örgütlenmenin yeminli düşmanıdır. Parti içi yaşamda Leninist ilkeler Troçkizmi öldüren ilkelerdir. Bu gerçeklik göz önünde tutulursa Troçkistlerin biz Leninistiz demelerinin ne denli bir ikiyüzlülük olduğu görülür. Troçkizmin parti içi yaşamda demokrasiden ve düşünce özgürlüğünden anladığı, partinin düşünce ve eylemde birliğini, partinin demirden disiplinini reddetmektir. Troçkizm için demokrasi bu anlamda önemlidir. Troçkizmin örgütlenme anlayışına göre parti bir tartışma kulübü ve bölüme parçalanma sahnesi olmaktan öte geçemez; Troçkizme göre tartışırsın ve görüş farkı varsa ayrılırsın! İş bu kadar basit.
Leninist parti örgütlenmesini “baraka rejimi diye tanımlayan; Leninist parti normlarını sürekli çiğneyen, lanetleyen, partiyi bütün fraksiyonların, kendini sosyalist veya komünist olarak tanımlayan akımların ilkesiz birliği olarak gören bizzat Troçki'den başkası değildi. Troçkizmin bu özelliğinde hiçbir şey değişmemiştir.

Troçkizm nesiz olamaz diye sorarsanız, bunun cevabının iki olgudan oluştuğunu görürsünüz: Troçkizm, Marksizm-Leninizm olmaksızın, Stalin ve sosyalizmin inşası olmaksızın olamaz. Troçkizm, Marksizm-Leninizme, Stalin'e, SSCB'nde sosyalizmin inşasına düşmanlık temelinde vardır. Bu, onun varoluşunun iki olgusundan biridir. İkincisi ise Troçkizm burjuva ideoloji, özellikle de sosyal demokratizm, reformculuk olmaksızın var olamaz. Troçkizm ideolojik gıdasını buradan almaktadır. Bu demektir ki, kapitalizm var olduğu müddetçe, sosyal demokratizm; burjuva ideoloji var olduğu müddetçe ve Marksizm-Leninizm de mücadelesini sürdürdüğü müddetçe Troçkizm de var olacaktır. Bunu kafamıza koymalıyız. Ve bu anlamda Marksizm-Leninizmle her türden burjuva ideoloji arasındaki mücadelede olduğu gibi, Troçkizm -bu küçük burjuva ideoloji- arasındaki mücadelenin tarihin gerilerinde kalması ancak ve ancak dünya çapında kapitalist sistemin yıkılması ve sosyalizmin kurulmasıyla mümkün olacaktır.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Troçkizm, nesnel olarak işçi sınıfını ve mücadelesini bölmek için burjuvazinin işçi sınıfı ve devrimci mücadele içindeki özel bir acentasıdır. Stalin bu acentayı “yabancı devletlerin casusluk organlarının emriyle hareket eden zararlı unsurlar, bozguncular, casuslar ve katillerden oluşan azgın ve ilkesiz bir çete diye tanımlıyordu.

Troçkizmin çalışma yöntemleri ve pratikleri – Entrizm

Entrizm, Troçkistlerin “girmek” fiilinden ürettikleri bir kavramdır. Entrizm, başka partilere, gençlik örgütlerine, işçi hareketine daha baştan belirlenmiş amaçlar için sızmaktır. Troçkist örgütler sosyal demokrat partilere, revizyonist partilere, bunların gençlik örgütlerine, başkaca işçi hareketi örgütlenmelerine bu örgütleri etkilemek, ele geçirmek ve Troçkistleştirmek için özel olarak görevlendirdikleri unsurlarla sızarlar veya kendilerini örgüt olarak dağıtıp, sızmak istedikleri örgüte katılırlar. Entrizmde esas olan, amacın sürekli gizlenmesidir. Neden bu yolu denerler? Troçkizme bağlılığını açıkça ilan eden Troçkistlere başka örgütlenmelere girişin yasaklanmasından ve aynı zamanda başka örgütleri etkilemek, ele geçirmek için Troçkizmin hitap ettiği kitleyi kendine kazanmak için ikna edici savlarının olmamasından dolayı Troçkistler, entrizmi ilkesel sorun olarak ele alırlar. Troçkistler entrizm yapmak için gerektiğinde sıkı bir anti-troçkist olabilirler, çok iyi bir ”Stalinist” olabilirler, çok iyi bir revizyonist ve sosyal demokrat olabilirler. Entrizmde başarı, öncelikle kendini farklı göstermedeki başarıya bağlıdır. Entrizm, doğrudan bir ajancılıktır, zarar verici faaliyettir, yıkıcılıktır. Entrizm uygulamasının yapıldığı örgütlerde bu faaliyetten dolayı üyelerin dağılması, örgütten adından başka geriye bir şeyin kalmaması Troçkistlerin umurunda değildir. Kimseyi kazanamasa da entrizm yaptığı örgütü dağıtmıştır. Başarısı da budur.

Entrizm politikası, bizzat Troçki tarafından önerilmiştir. 1934'te Troçki'nin önerisi üzerine Fransız Troçkistlerinin çoğunluğu sosyal demokrat SFIO'ya (Section Française de l'Internationale Ouvrière) katıldı. Troçkistlerin amacı parti gençliğini devrimcileştirmek, Troçkistleştirmek ve “IV. Enternasyonal”in inşası için kazanmaktı. Yine 1934'te “IV. Enternasyonalin öncüsü olan “Ulusal Sol Muhalefetin önerisiyle İngiliz Troçkistleri, İşçi Partisi'nde, Belçika’lılar İşçi Sınıfı Partisi'nde ve Amerikalılar Sosyalist Parti’de faaliyet sürdürmeye başladılar. Amerikalı Troçkistlerin önderi Cannon, entrizm yapan unsurlarına, en iyi sendikacı olun, sendikalar için çok çalışın, sendikal çalışmalarda en dikkatli, en aktif olun, etkin duruma gelin diye akıl veriyordu.

Entrizme Troçki'nin yöntem ve faaliyet biçimi olarak oldukça önem verdiğini onun biyografisini yazan İsaac Deutscher de anlatır: “Onun ‘Entrizm’e ne büyük umutlarla bağlandığını kişisel deneyimden biliyorum. O zamanlar, ben de dahil olmak üzere onun düşüncesini paylaşanlardan bir grup, ona sonu gelmeyecek bir talih oyununa giriştiğini boşuna anlatmaya çalıştık. Sonunda, “Dördüncü Enternasyonal gerçekten ölü doğdu. Troçki, buna rağmen, ona umutsuzca hayat vermeye çalıştı ve kendisini izleyenlere öğrettiği tek şey, sosyalist partilere girmek ve orada yeni Enternasyonal için taraftar toplamaya çalışmak oldu(9).

Troçki, SSCB'ye, SBKP(B)'ye ve “Stalin bürokrasisine karşı “siyasi devrimini gerçekleştirmek için hızla büyümenin, militan kazanmanın gerekli olduğundan hareket ederek -böyle düşünüyorum- altı ay içinde yeni bir taraftar kazanamayan üyelerin Troçkist gruptan atılmasını da önerir. Onun bu önerisi bir biçimde 1930'larda Amerikan Troçkistlerinin faaliyetine yansımıştır. Belli bir süre içinde yeni üye bulamayan üyeleri sempatizan düzeyine düşürmek onların gündemindeydi.

Troçkistlerin ne denli çaresizlik içinde olduklarını şu kararlarında da görüyoruz:
İkinci Dünya Savaşından sonra “Dördüncü Enternasyonal” “entrizm” politikasını yeniden, büyük ölçüde geliştirmeye girişti. 1950 ve 1960′larda “Dördüncü Enternasyonal”in çeşitli gruplarından Troçkistler düzenledikleri “kongreler”de bulundukları ülkelerdeki komünist partilerin etkilerinin ve işçi sınıfının devrimci geleneğinin göreli gücüne bağlı olarak, partilere ve kitle örgütlerine çeşitli biçimlerde sızma politikasını geliştirmeye çalıştılar. “Entrizm”in varlıklarını sürdürecek ve konumlarını güçlendirip, genişletecek son bir çare olduğunu açıkça belirttiler.

1963 "yeniden birleşme" kongresinin bir kararında şöyle deniliyordu: "Troçkistlerin ‘entrizm’ uygulamaktan; yani, kitle hareketinin içsel hayatına, onunla bütünleşmiş bir unsur olarak katılmaktan başka seçenekleri yoktur" (International Socialist Review, No. 4, 1963, s. 129). 1969′da Troçkistler bir kez daha şunu açıkladılar: "Dördüncü Enternasyonal"in bölümleri, kararlı bir iktidar mücadelesinde, kitlelere, kendi adları ve kendi bayrakları altında yol göstermek için henüz çok dardır" (A.g.e., 1969, s. 69).

Bu gerçeklerden hareket ederek kendi potansiyellerini hesaplayan Troçkistler, "entrizm" politikasının yalnızca bugün ve yarın için bir görev olmadığını belirttiler. Pablo taraftarları "entrist çalışmalar"ın uzun dönemde neler getireceğini tartışıyoruz demektedirler (
Sous le drapeau du Socialisme, No. 37, 1967, s. 21). Amerikalı Troçkistlerin de eğilimleri böyledir...(10).

Troçkistler entrizm yapacakları hedefi oldukça geniş tutuyorlardı. Örneğin 1963'te aldıkları bir karara göre “…ulusal, kültürel ya da siyasal karakterdeki büyük kitle örgütlerine sızacaklar, bu örgütlerin üyeleri arasında Troçkizmin programını ve fikirlerini ellerinden geldiğince yayacaklar ve onları kendi düzeylerine ulaştırmaya çalışacaklar" (Quatrieme Internationale, No. 19. 1963, s. 32) (11).

Troçkistlerin başka bir merkezi olan Posadas grubu ise daha geniş kalpliydi; bu grup sol katolik örgütleri de kapsamına alan geniş bir alanda Troçkist militanlar yetiştirmeyi amaçlıyordu.
Troçkistlerin hangi yöntemlerle entrizm politikası uygulamaya çalıştıkları konusunda E. Mandel'in önerileri gerçekten ilginç. “Bu Troçkist ideolog şunu öneriyordu:"Sekretarya"nın aynı toplantısında konuşan Troçkist "ideolog" Germain (Ernest Mandel), "entrizm"in hedefi olan çeşitli kitle örgütlerinde yapılan çalışmalarda "yeraltı yöntemlerini kullanabilme yeteneğine sahip olunmasını" istedi. Hollanda, Avusturya ve Danimarkalı Troçkistleri, bu yöntemlerin değerini görememek ve böylece faaliyeti "gözden düşürmekle" ve "bir tıkanıklığa" neden olmakla suçladı. "Sekretarya" bu grupları "entrizm"in taktiklerini daha iyi öğrenmeye çağırdı(12).

Troçkistler, sadece emperyalist ülkelerde veya gelişmiş ülkelerde entrizm politikalarını uygulamıyorlardı. Emperyalizme bağımlı, sömürge ve yarı sömürge ülkelerde ulusal kurtuluş hareketlerine sızıyorlar ve bu hareketlerin emperyalizme karşı mücadelesine zarar veriyorlar, kurulmuş cepheleri, birlikleri bölmeye çalışıyorlardı. Troçkistler bu ülkelerdeki sendikal alanda da yıkıcı faaliyetlerini sürdürdüler. Troçkistlerin Latin Amerika ülkelerinde ulusal kurtuluş hareketlerine ve sendikal mücadeleye verdikleri zarar bilinmiyor değil.

1967'deki “kongre”de J. Posadas, Troçkizm henüz devrimi yapacak, yönetecek kadar güçlü değildir, ama nesnel koşullar izin verdiği için Guatemala’da olduğu gibi, bir devrimi etkileme yeteneğimizi ortaya koyduk diyordu. Posadas önderliğinde Troçkistlerin ortaya koyduğu yetenek Guatemala'da silahlı mücadeleye zarar vermekten başka bir şey değildi.
Latin Amerika Sendikalarında uyguladıkları entrist taktiklerin utanç verici olduğunu Troçkistler dışında herkes kabul eder.

Bolivya ve Şili'de sendikaları yıkmak için yıllardır mücadele edenler Troçkistlerden başkaları değildi.

Latin Amerika ülkelerinde gelişmekte olan "Küba’yı destekleme" hareketini örgütsüzleştirenler Troçkistlerden başkaları değildi.

Troçkistlerin Cezayir'de de oldukça aktif bölücülük yapmaya çalıştılar. Amaçları açık ki Fransız emperyalizmine karşı ulusal kurtuluş mücadelesini etkisizleştirmekti.

Troçkistler, Asya ve Afrika ülkelerinde, Latin Amerika ülkelerinde elde ettikleri “başarıları elde edemediler. Ama bu, bu kıtalarda da yıkıcı, zarar verici faaliyet sürdürmedikleri anlamına gelmez. Sri Lanka'da bunun örneği görüldü; “Lanka Sama Samaja Partisi”nden küçük bir grubu kopardılar. Emperyalizme karşı mücadelenin, demokratik devrimin gündemde olduğu bu ülkede derhal işçi-köylü hükümeti kurulmasını talep edenler Troçkistlerden başkası değildi.

Troçkistlerin yıkıcı, bölücü faaliyetlerine birkaç örnek vermek istedik. Onların bütün bölücü, yıkıcı faaliyetleri yukarıya aktarılanlardan ibaret değildir.

Troçkistler entrizmi stratejik ilke olarak ele alıyorlar. Sızma yapacakları örgütün politik duruşunu, üye yapısını ve ülkenin ve dünyanın siyasi durumunu; eğilimin yönünü inceliyorlar ve sızma hareketini örgütlüyorlar. Örneğin 1950'lerin başından beri T. Grant ve yandaşları Labour Party'de (İngiltere) faaliyet sürdürüyorlardı. Bunun nedenini ise şöyle temellendiriyorlar: Yeni bir dünya savaşı yaklaşıyor. Bu savaş, Labour Party'de de büyük bir sol hareketin gelişmesine neden olacaktır. Veya sonraları geliştirdikleri bir anlayışa göre de kitlelerin her radikalleşmesi kaçınılmaz olarak etkisini Labour Party'de de gösterecektir. Bu nedenle “Marksistler, yani Troçkistler, partinin genişleyen sol kesimini etkilemek ve yönlendirmek için Labour Party'de örgütlenmelidirler. Troçkistler, sol kesimi örgütleyerek parti önderliğini ele geçirmeyi esas amaç olarak görüyorlar. Labour Party'yi ele geçirince de parlamenter yoldan sosyalizmi kurmayı hedefliyorlar. Radikal lafazanlıkta “usta olan Troçkizm, seçimleri kazanarak İngiltere'de sosyalizmi kurmak istiyor!
T. Grant ve çevresinin bu anlayışına karşı “Militant Tendency” başka bir anlayış geliştirir: Bu “eğilim”e göre Labour Party, çelişkili bir partidir; hem proleter hem de burjuva karakter taşımaktadır. Tam da bu nedenden dolayı “Militant Tendency” Troçkistleri, görevimiz bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için çalışmak olmalıdır; yani görevimiz Labour Party'yi içten değiştirerek gerçek bir proleter parti yapmaktır diyorlar. Böylece Büyük Britanya tekellerinin savunucusu bir partiyi reformlarla devrimci, proleter bir partiye dönüştürecekler.
Sadece ve sadece bu nedenle Labour Party'de sızıyorlar.
Militant Tendency” ve diğer ülkelerdeki kardeş örgütleri yıllarca “Labour, sosyalist bir programla iktidara” sloganı altında mücadele etti. “İşçi Enternasyonali Komitesi”nin Almanya seksiyonu gazetesi “Voran” da yıllarca “Sosyalist program temelinde tek başına SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi- İ.O.) hükümeti için” sloganı altında propaganda yaptı.
KAI/CWI'in tartışması baş ideoloğu Peter Taaffe, “gazetemiz Militant'ta, broşürlerde, konuşmalarda, parlamento dışından işçi hareketinin devasa gücünün desteğiyle parlamenter yoldan sosyalist bir Britanya'nın kuruluşu için mücadelenin verilebileceğini gösterdik diye yazabiliyordu (13).

Bu saçmalığın yorumlanacak bir yanı yok. Ama sızmayla ne yapmak istediklerini ve neden sosyal demokrat örgütleri seçtiklerini göstermeye çalışıyorum.
Militant Tendency 1991'de bölünür. Genç üyelerin çoğunluğu Peter Taaffe önderliğinde Labour Party'den ayrılır. Almanya'daki “kardeşleri” de SPD'den ayrılarak bağımsız faaliyete yönelirler. Her bakımdan enternasyonaller!

Troçkist grupların eyleyişine baktığımızda şunu görüyoruz: Sınıf mücadelesinde gerileme varsa ve Troçkist gruplar yok olmakla karşı karşıya kalmışlarsa kapağı gözlerine kestirdikleri örgüte atıyorlar. Bu örgütün tabanının işçi kökenli olmasına, mücadele tecrübe ve yatkınlığına dikkat ediyorlar. Bunlar da genellikle sosyal demokrat, reformist partiler ve gençlik örgütleri oluyor. Ama ne zaman ki, sınıf mücadelesinde bir kıpırdanma, gelişme varsa o zaman bağımsız örgütlenme yolunu seçiyorlar. Örneğin 1960'lı yıllarda çoğu Troçkist grup, yıllarca sol reformist maskeyle sosyal demokrat partilere sızdı, üye kaybına da uğradı. Ama '68 gençlik hareketi patlak verdiğinde faaliyet koşulları iyileşti diyerek sosyal demokrat partileri terk etmeye ve bağımsız faaliyet sürdürmeye yöneldiler.
1990'lı yılların başında da aynı durum söz konusuydu. Bir taraftan revizyonist sistem yıkılıyor, buna bağlı olarak dünya çapında milyonlarca insanın da umudu kırılıyor, dünyası çöküyordu. Diğer taraftan da emperyalist burjuvazinin yoğun anti-komünist propagandası ve gelişmeye başlayan “anti-küresel hareket”, Troçkistlerin “açık alan faaliyeti için uygun zemin oluşturuyordu. Buna bir de emperyalist ülkeler merkezli sosyal demokrat partilerin kan kaybı eklenince Troçkistlerin entrizm yapmaları için bir neden kalmıyordu.

Sonuç ne oldu? Değişen bir şey olmadı. Troçkist “eğilimler şu veya bu nedenden dolayı bölünmeye devam ettiler, “daha geniş işçi partisi kurmak için kolları sıvadılar ama ne bölünmeleri son buldu ne de işçi partisi kurabildiler. Sadece ve sadece sosyal demokrat, reformist partileri desteklemeye devam ettiler. Örneğin Almanya'da “Gruppe Arbeitermacht (“İşçi İktidarı Grubu) Şubat 2011'de Hamburg'daki seçimlerde SPD üyelerine “seçmeye gidin, SPD'nin sadece sollar ile hükümet olmasını sağlayın diye öneride bulunuyordu.

Yine Almanya'da SAV (Sosyalist Alternatif), “İşçi Enternasyonali Komitesi”nin (CWI) Almanya seksiyonu, 1990'lı yılların başına kadar Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) ve Genç Sosyalistler (SPD'nin gençlik örgütü) içinde faaliyet sürdürüyordu. Sonraları bağımsız Troçkist örgüt olarak faaliyet sürdürmeye başladı. “Emek ve Sosyal Adalet Seçim Alternatifinin (WASG) kuruluşuna katılır (2005). SAV'ın amacı ve umudu, bu alternatifin bir işçi partisi olarak gelişmesi veya SAV'ın yönlendirmesiyle işçi partisine dönüşmesiydi.
WASG, devrimci değildir, anti-neoliberal, yeni-keynesçi bir programa sahiptir. Ama hiçbir şekilde anti-kapitalist olamayan bir programdır.

Bunun örnekleri Türkiye'de de var. Örneğin Doğan Tarkan ve DSİP. “Yetmez ama evet” sloganının yaratıcısının DSİP ve Doğan Tarkan olduğu biliniyor. “İleri demokrasinin tek temsilcisi AKP, aydınların desteğini de almak istiyordu. Ve DSİP’in kampanyasını destekledi. Öyle ki, DSİP’in “yetmez ama evet” bildirileri AKP’li belediyelerin araçlarıyla taşındı.
Her tarafta Troçkist sol lafazanlık, sistemle, sistemin partileriyle uzlaşmaya, onların kuyruğuna katılmaya dönüşüyor. Troçkizmin sınıfsal karakteri budur.

Son olarak Troçkist gruplaşmalara, “eğilimlere” bakalım.

Troçkist gruplar, “eğilimler”
Troçki'nin ölümünden sonraki yıllarda Troçkistler, II. Dünya Savaşının zorluklarıyla karşı karşıya kalmışlardı. Troçki'nin planlarının hiçbirinin gerçekleşme şansı yoktu. Şüphesiz, Troçkistler dünya çapında oldukça yaygındılar. Şu veya bu ülkede bir-iki Troçkist mutlaka vardı. Ama toplam sayı oldukça önemsizdi ve işçi hareketini, gelişen anti-emperyalist mücadeleleri etkileyecek durumda değildi.

Troçkistler ne yapabilirlerdi? İşçi hareketi ile bağ yok, bu anlamda sınıf mücadelesi üzerinde de herhangi bir etki yok. Bu durumda yapabilecekleri tek şey her zaman yapıkları gibi lafazanlıktı. Troçkistlerin bu dönemde de lafazanlıktan başka bir şey üretmedikleri bilinen bir gerçektir. Lafazanlık, çok konuşup hiçbir şey yapmamaktır. Çok konuşup hiçbir şey yapmamak, bölünmek, parçalanmak için ideal ortamın ifadesidir. Onlar da bölündüler, parçalandılar. Hiçbir şey bulamadılarsa “gözünün üstünde kaşın var babında tartışarak bölündüler. Her grup ve grupçuk, Troçki'nin Marksizm-Leninizme, SSCB'ne, sosyalizmin inşasına, SBKP(B) ve Stalin'e karşı ürettiği çürük silahları karıştıra karıştıra kendi Troçki'sini buldu ve oluşturdu; bir Troçki'den çok Troçki; bir Troçkizmden bin bir Troçkizm ortaya çıktı. Her “eğilimin kendine göre bir Troçki'si ve Troçkizmi vardı/vardır. Zaman Troçkistleri, Troçkizmi sorgulamaya yöneltti. Ortaya çıkan bazı grupçukların yönelişi Troçkizmin ne olduğunu ve ne olmadığını açıkça gösterdi. İşçi sınıfından, sosyalizmden bahseden Troçkizmden işçi sınıfına karşı politikalar üreten grupçukların çıkması tesadüfi olmasa gerek.

Fransa'da çok sayıda Troçkist grup direniş hareketinden yana tavır aldı. Troçkistlerin deyimiyle “Stalinist ve gaulist milliyetçiler ile bağ kurdu.

1950'de M. Pablo, “IV. Enternasyonale “Stalinist ve sosyal demokrat örgütlere katılmayı önerdi. İstesek de istemesek de bu örgütler önümüzdeki yıllarda -hatta yüzyıllarda- devrimci bir rol oynayacaklardır diyordu.
Troçkist camiada bunu bir ilk olarak kabule etmek gerekir. “Stalinist diye tanımladıkları Marksist-Leninistlerin önümüzdeki yıllarda, hatta “yüzyıllarda devrimci bir rol oynayacaklarının kabul edilmesi, Troçkizm açısından “kolay yutulacak bir lokma değil!
Aslında bu, Troçkizmin çürümesinin, iflasının işaretlerinden birisidir.

IV. Enternasyonal 1950'li yıllardaki politikasının iflas etmesinden sonra adım adım o politikadan uzaklaşmaya ve yeni devrimci özne arayışına girdi. Devrimci proletaryanın ve komünist partinin yerini alacak devrimci özne ve örgütlenme, Troçkizmin sorunu olmuştu. Troçkizmin sırayla B. Tito, Mao Zedong, daha sonraları FLN (Cezayir), F. Kastro, Ho Chi Minh, Y. Arafat (Filistin), ANC (Güney Afrika), Yeni Kaledonya serüveni onun bu arayışının açık bir ifadesidir. En sonunda çok gecikmeli olsa da sosyal hareketleri buldu.

Troçkist camiada değişim, arayış, rota değişimi olarak tanımlanıyordu. Tabii ki, Troçkist gruplar bütün olarak, görüş birliği içinde arayış içinde değildi. Birbirlerine karşı acımasız mücadele içindeydiler. Birinin beyaz dediğine diğeri siyah diyordu, diyor.

Troçkist gruplar veya “çete”ler veya da “eğilim”ler arasındaki dalaş, bölünme, parçalanma aslında bu grupların kendi Troçki'lerini arama dalaşıdır; bundan kaynaklanan bölünme ve parçalanmadır. Her biri kendisi için bir Troçki yaratmaya, dizayn etmeye çalışıyor. Bu nedenle birbirlerine düşüyorlar ve kendi Troçki'sini yaratan ayrılıyor ve başka bir enternasyonal “eğilim” kuruyor. Dolayısıyla kaç Troçkist “çete” varsa, o kadar “çete” başı Troçki vardır.
Herbir grup “24 ayar” Troçkist olduğunu savunur.

Günümüzdeki Troçkist grupların en genel özellikleri nedir sorusunun cevabını şöyle verebiliriz:
Bunların bir kısmı “IV. Enternasyonal geleneğini kesintisiz devam ettirdiklerini söyler.
Bir kısmı açısından bu “Enternasyonal artık mevcut değil ve böyle bir “Enternasyonali yeniden kurma yanlısı değildir.
Başka bir kesim, “IV. Enternasyonal adı gözden düşürülmüştür. Bu nedenle yeni bir enternasyonal -“V. Enternasyonal- kurulmalıdır görüşündedir.

Troçkist camiada sosyal demokrasiye ve Stalin'e veya “Stalinizm adı altında Marksizm-Leninizme, Lenin ve Stalin dönemi SSCB ve SBKP(B)'ye, sosyalizmin inşasına karşı tavır temel ayrım çizgisidir.

Dünyada ne kadar Troçkist grup vardır, bunlar nasıl tasnif edilir sorusunun içinden çıkamadım. Bu nedenle genel belirlemelere göre beraberce bir sıralama yapmaya çalışalım. Eksikse tamamlayabilirsiniz, yanlışsa düzeltebilirsiniz.

İşte liste:

1-“Yeniden Birleşmiş IV. Enternasyonal seksiyonu.
2-“IV. Enternasyonal (Enternasyonal Komite) seksiyonu.
3- “Enternasyonal Komünist Lig (IV. Enternasyonalistler) seksiyonu.
4-“İşçi enternasyonali Komitesi seksiyonu.

Veya şöyle bir sıralama da yapılabilir:

I- “IV. Enternasyonal'in bileşeni olduğunu iddia eden gruplar”:

1- “IV. Enternasyonal (Birleşik Sekreterlik)” grubu
2- “IV. Enternasyonal'in Enternasyonal Komitesi” grubu
3- “IV. Enternasyonal (Enternasyonal Sekreterlik)/Lambert” grubu
4- “Troçkist-Posadist IV. Enternasyonal” grubu

II- “IV. Enternasyonal'i yeniden kurmayı amaçlayan gruplar”:

1- “IV. Enternasyonal İçin Bolşevik Akım” grubu.
2- “IV. Enternasyonal İçin Komünist Örgüt” grubu.
3- “IV. Enternasyonal/Yeniden İnşa İçin İşçi Enternasyonali” grubu.
4- “IV. Enternasyonal'in Siyasi Yeniden Canlandırılması İçin Enternasyonal Troçkist Komite” grubu.
5- “IV. Enternasyonal'in Yeniden Yapılandırılması İçin İrtibat Komitesi” grubu.
6- “Troçkist Fraksiyon” grubu.

III- Kendini IV. Enternasyonal geleneğine bağlı hisseden ama IV. Enternasyonal'i yok kabul eden gruplar:

1- “Enternasyonal Marksist Eğilim” grubu.
2- “İşçi Enternasyonali Komitesi” grubu.
3- “Enternasyonal İşçi Partisi İnşası İçin Koordinasyon Komitesi” grubu.
4- “Özgürlük Sosyalist Parti” grubu.
5- “Enternasyonal Bolşevik Eğilim” grubu.
6- “Ortodoks Troçkizm Enternasyonal Merkezi” grubu.
7- “Enternasyonal Komünist Lig” grubu.
8- “İşçi Enternasyonali İçin Enternasyonal İrtibat Komitesi” grubu.
9- “Enternasyonal Troçkist Muhalefet” grubu.
10-“Enternasyonal İşçi Ligi” grubu.
11-“Enternasyonal İşçi Birliği (IV. Enternasyonal)” grubu.
12-“Enternasyonalist Komünist Birlik” grubu.
13-“V. Enternasyonal Ligi” grubu.
14-“IV. Enternasyonal Ligi” grubu.
15-“Devrimci Komünist Enternasyonal Militanları İrtibat Komitesi” grubu.
16-“Hareket” grubu.
17-“IV. Enternasyonal/Yeniden İnşa Hareketi” grubu.
18-“Yeni Rota” grubu.
19-“İlkeli Troçkizm Örgütlenme Komitesi (IV. Enternasyonal)” grubu.
20-“Devrimci Sosyalist Örgüt” grubu.

IV- “Devlet Kapitalistleri” denenler grubu:
1-“Enternasyonal Sosyalist Eğilim” grubu.

Bunların dışında kendilerini enternasyonal olarak tanımlamayan başkaca Troçkist gruplar da var. Örneğin “İşçi Özgürlüğü İçin Birlik.

Bunun ötesinde varlığına son vermiş veya eskiden Troçkist olan çok sayıda grup da var. Onların listesi için Wikipedia'ya bakabilirsiniz.

Şu veya bu ülkeden bu her bir gruba üye olan bazen bir, bazen de birden fazla Troçkist örgütlenme var. Bunları buraya aktarmayı gerekli görmedim. Ayrıca yukarıdaki listeyi Wikipedia'dan aldığımı da belirteyim (14).
Troçkist grupların örgütsel tarihi ilkesiz bloklaşmaların, anlaşmaların, kombinasyonların, kişisel husumetlerin tarihidir. Troçkist gruplar arasında ilkelere bağlı, kalıcı bir birlik şimdiye kadar hiç gerçekleşmemiştir.
Troçki'nin zorlamasıyla 3 Eylül 1938'de “IV. Enternasyonal kuruldu. Kısa bir zaman sonra da -savaşın başlangıcında- en büyük seksiyon olan Amerikan Sosyalist İşçi Partisi'nde fraksiyon mücadelesi bütün şiddetiyle patlak verdi. Bu sadece fraksiyon çatışmasının bir başlangıcıydı. Daha o zaman sürekli bölünen, parçalanan Troçkistler atmosferi hakimdi. Bu atmosferde bölünenlerin sayısının artmasından ve grupların grupçuklara dönüşmesinden başka değişen bir şey olmamıştır.
Bütünselliğin değil de fraksiyonculuğun esas özellik olduğu Troçkizmin farklı grupları, uluslararası gelişmeleri farklı analiz ettiler. Onlarda, Marksizm-Leninizmde olduğu gibi yöntem sorunu yoktu; eylemde kılavuz yoktu. Bu nedenle Troçkist gruplar arasında çatışmaların olması ve bunun da çoğu kez ayrılığa neden olması şaşırtıcı olmamalıdır.

Dün olduğu gibi, bugün de Troçkist “eğilimler” uluslararasıdır. Ulusal, enternasyonalist olmayan bir Troçkist “eğilim” yoktur. Her bir Troçkist “eğilim” enternasyonal doğar. Bir yerde bir ulusal kopuş olursa onu hemen arkasından ulusal kopuşlar izler ve mutlaka uluslararasılaşır. Her bir Troçkist “eğilim” dünya partisi kurmayı amaçlar. Herhangi bir dünya partisi değil; proleter bir dünya partisi kurmak her Troçkist “eğilim”in vazgeçilemez görevidir. Dünya partisinde ulusal çıkışlara, ulusal özelliklere, yani ulusal otonomiye, III. Enternasyonal'de olduğu gibi dünya partisinin seksiyonlarından oluşması anlayışına asla ve asla yer yoktur. Seksiyonsuz, ulusal otonominin olmadığı tek bir dünya partisi anlayışının arka planında dünya kapitalizmin uluslararasılaştığı ve buna bağlı olarak da işçi sınıfının uluslararası bütünleştiği düşüncesi vardır. Bu bakımdan Troçkistler, dünyada 200'den fazla ülkenin olduğunu değil, sermaye ve üretimin uluslararasılaşmasının birleştirdiği, aynılaştırdığı tek bir ülkenin, tek bir proletaryanın olduğunu var sayarlar. Bu durumda aslında “sürekli devrime”, “dünya devrimi”ne de gerek yoktur. Bütün ülkelerin aynılaşarak “birleştiği” tek ülke, bütün proleterlerin aynılaştığı tek parti, o halde tek ülke de devrim ve sosyalizm teorisi geçerlidir. Yoksa değil mi?

Diğer taraftan Troçkist dünya partisinde çoğulculuğa (ulusal otonomiye, partiye) yer yoktur. Ama fraksiyonculuk, yani hizipçilik serbesttir. Çoğulculuğa, ulusal otonomiye yer vermemenin hizipçilikle çelişiyor olması anlaşılan o ki, Troçkist “eğilimler” açısından pek önemli değilidir.

Her bir Troçkist “eğilim”in kendi “24 ayar” Troçki'sini yaratmak için verdiği mücadele “sürekli devrim” için verdiği mücadeleden daha önemlidir. Nihayetinde her bir Troçki'nin de yorumlanması gerekir. Bu nedenle her bir Troçkist “eğilim” için önemli olan Troçki'nin şu veya bu konuda ne düşündüğünden ziyade kendisidir. Önce kendi Troçki'ni oluşturacaksın ve Troçki'nin “eser”lerine -yani orijinal Troçki'ye- kendi Troçki-pencerenden bakacaksın. Gerçeklik böyle. Tam da bu nedenden dolayı bugünkü veya günümüzde Troçkizmi tanımlamak, belli bütünselliğinden bahsetmek oldukça zordur. Ama her bir Troçkist “eğilim”in kendi Troçki'sini araması ve oluşturması, sadece bu “eğilim”lerin bir sorunu değildir. Bu “eğilim”ler bu sorunu miras olarak devralmışlardır. O miras, bizzat çelişkinin kendisi olan Troçki'den başkası değildir. Troçki'nin yaşamı bunu göstermektedir. Troçki dendiğinde Troçkist “eğilim”leri ortaklaştırabilecek noktaların; bu “eğilim”lerin ortaklaşa dayanak noktalarının oldukça az olduğunu görüyoruz. Bu durumda Troçki'yi istediğin gibi yorumlayabilirsin, istediğin Troçki'yi dizayn edebilirsin, hatta “orijinal” Troçki'ye karşı kendi Troçki'ni yaratabilirsin. Troçkist “eğilim”ler arasındaki görüş ayrılıkları, kendi aralarındaki kıran kırana Troçki-yorumlama mücadelesi bundan başka nasıl yorumlanabilir. Bir Troçki'den çok Troçki üretmenin maddi zeminini bizzat Troçki'nin kendisi olmuştur. Nasıl olmuştur? Şimdiye kadarki makalelerde Troçki'nin ilkesizliği, tutarsızlığı, şu veya bu konudaki yanlışını gecikmeli olarak ve kendini haklı çıkartıcı tarzda düzeltmesi; pişkince yalan söylemesi yeteri karar örneklenerek gösterilmiştir. Bir Troçki'den birçok Troçki çıkartılmasının nedeni budur.

Troçki, örgüt, daha doğrusu örgütsüzlük anlayışıyla günümüzde Troçkist “eğilim”lerin baş belası olmuştur. Bu “eğilim”ler örgütlenme konusunda ilkesizliği Troçki'den devralmışlardır. Troçki, önce Menşeviklerle beraber hareket etti ve Leninist örgütlenmeye karşı şiddetle mücadele etti. Sonra “sol”cu oldu ve Bolşevik Parti içinde “sol muhalefeti” örgütlemeye çalıştı. Ama aynı zamanda Komintern'i “sol radikalizm” yapıyor diye eleştirmeye yeltendi. Bu git-gel aynı zamanda Troçki'nin ittifak politikasının, aslında bir ittifak politikasızlığı olduğunu gösterir. İstiyorsanız bunu sekterlik olarak da tanımlayabiliriz. Peki, Troçki'den günümüzde Troçkist “eğilim”lere bu konuda miras olarak kalan nedir? Sekterliktir. Günümüzde Troçkist “eğilim”ler kendilerini bir yere koyuyorlar ve bulundukları yerden avazı çıktığı kadar örgütsel demokrasi diye bağırıyorlar. Örgütsel demokrasi konusunda kendileri oldukça dogmatikler -belki de Troçki'den daha da dogmatikler ama örgütsel demokrasi talep ediyorlar.

Troçki'nin, günümüzde Troçkist “eğilim”lerin nasıl baş belası olmaya devam ettiğini, bunları nasıl zavallı durumuna düşürdüğünü göstermeye çalışalım: Troçki'den bu yana sosyal demokrat partiler “burjuvazinin ajanları” ve komünist (Komintern) partiler de “Stalinist” olarak “mahkum” edildiler. Ama aynı zamanda Troçki'den bu yana Troçkizm bu partiler içinde fraksiyon oluşturma hakkı talep etti. Örgütlenme konusunda Troçkizm en anti-çoğulcu konumdadır. Ama başka örgütlerden fraksiyon özgürlüğü talep etmektedir. Bu nasıl bir çelişkidir? Kendi içinde çoğulculuğu reddedeceksin ama başkaları içinde hizip oluşturma özgürlüğü talep edeceksin!

Troçkizm bu çelişkisini çözme yeteneğine sahip değildir ve bu nedenle de tecrit edilmiş durumdadır. Bu özelliğinden dolayı bulunduğu yerde sınıf mücadelesinin gelişmesi önünde engel olmaktadır; Troçkistlerin bulunduğu yerde sürekli örgüt sorununun, bölünmenin, parçalanmanın ve sınıf mücadelesi sorunlarının bir kenara itilmesinin nedeni bu anlayışlarında da aranmalıdır.

Somut durumun somut analizini yapamamayı da Troçkistler Troçki'den miras olarak devralmışlardır. Troçki, Lenin'in kendine karşı mücadelesinde de attığı her adımda somut durumun somut analizine göre hareket ettiğini görememiştir. Bu konuda Lenin'den hiçbir şey öğrenememiştir. Tabii Stalin'den de öğrenememiştir dememiz gereksiz olacaktır!

Troçki'nin “sürekli devrim” anlayışı somut durumun somut analizine dayanmayan bir anlayıştır. Her koşul altında “sürekli devrim” Troçki'yi nihayetinde SSCB'ne, sosyalizmin inşasına, SBKP(B)'ye karşı mücadeleye, karşı devrimcilik yapmaya götürmüştür. Bugün de Troçkistler aynı yolda yürüyorlar.

Troçkistler, Troçki'nin “sürekli devrim” teorisinin Lenin'in emperyalizm analizinin mantıksal sonucudur diyerek durumu kurtarmaya çalışıyorlar. Ama boşuna bir çaba. Lenin, kendi emperyalizm analizinden, kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasının mutlaklığından hareketle tek ülkede devrim ve sosyalizmin inşası sonucuna varmıştır. Yani Troçkizmin vardığı sonucun tam tersi bir sonuca varmıştır.

Tabii bununla Troçkistlerin “aptal” olduklarını söylemek istemiyoruz. Hayır onlar aptal değiller, ama bir kusurları var; o da ne pahasına olursa olsun, Troçkist kalmak istiyorsan Troçki'nin “sürekli devrim” teorisini savunacaksın anlayışıdır. Aksi taktirde kendi kendilerini yadsıyacaklarını sanıyorlar. Bu anlayış Troçki'den bu yana Troçkizmin diyalektik materyalizmden, tarihsel materyalizmden, yönteminden vb. zerre kadar anlamadığını ve bunun Troçkistleri hiç de ilgilendirmediğini gösterir. Troçki ve Troçkistler, Marks, Engels ve Lenin'in diyalektik materyalist gelişme teorisini tarih ve toplum için kullanabilecek yetenekten mahrumdurlar.

30 Aralık 1871'de Friedrich Engels Paul Lafargue'a diğer şeylerin yanı sıra şunu yazıyordu: “Bütün bu mükemmel ultra radikal ve devrimci tumturaklı sözler sadece tamamen zihni sefaleti ve toplumun günlük yaşamının cereyan ettiği koşulların mutlak cahilliğini gizliyorlar” (15).

Lenin, "Sol" Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı” yazısında “Kendilerini Marksist sanan ve Marksist olmak isteyen insanların, Marksizmin temel gerçeklerini unuttuklarını görmek üzücüdür” diye yazıyordu. Lenin'in bu değerlendirmesinde Troçki'nin sorunlara bakışının bir payının olmadığı söylenemez.

Blanqui-Blankist Komünarciler ve Troçki-Troçkistler arasında ne türden bir bağ vardır diyorsanız o bağı Engels bize gösteriyor. F. Engels 1874'te, Blankist-Komüncülerin manifestosunu eleştirirken şunları yazıyordu:

"... 'Biz komünistiz' diye yazıyorlar, Blankist-Komüncü göçmenler, manifestolarında, 'çünkü biz, amacımıza ve zafer gününü uzaklaştırmaktan ve kölelik dönemini uzatmaktan başka bir sonuç vermeyen aradaki aşamalardan, uzlaşmalardan geçmeden ulaşmak istiyoruz” (16).

Troçki ve Troçkistler, “sürekli devrim” peşinde koşarken bir taraftan komünist olduklarını, diğer taraftan da “amacımıza ve zafer gününü uzaklaştırmaktan ve kölelik dönemini uzatmaktan başka bir sonuç vermeyen aradaki aşamalardan, uzlaşmalardan geçmeden ulaşmak istiyoruz” demiyorlar mı? Aynen bunları diyorlar.

Peki Lenin ne diyordu? Teorisi ve eylemiyle gerçek bir komünist hareketin, partinin ve eyleminin nasıl olması gerektiğini göstermedi mi? Bu konuda da Engels'e başvuralım:

Marksist-Leninistler veya Bolşevikler "kendilerinin değil, tarihi gelişmenin yarattığı bütün ara aşamaların ve bütün uzlaşmaların ötesinde son hedefi, yani sınıfların kaldırılmasını ve toprağın ve üretim araçlarının özel mülkiyetine yer vermeyen bir toplumsal düzenin kurulmasını açıkça görebildikleri için komünisttirler”(17).

Peki, Troçki ve Troçkistler neden komünist değiller veya öylesine “komünist”tirler? Bunun cevabını da Engels veriyor:

Troçki ve Troçkistler ise, “aradaki aşamaları ve uzlaşmaları yakıp kül ettikleri anda sorunun çözümleneceği ve günün birinde 'devrim yeniden başladığı' ve iktidar ellerine düştüğü takdirde, ki buna kesin olarak inanmaktadırlar, 'komünizmin hemen ertesi gün kurulacağını' hayal ettikleri için komünisttirler. Eğer bu iş hemen yapılamıyorsa, demek ki komünist değildirler.

Kendi sabırsızlığını teorik iddia olarak ileri sürmek ne çocukça bir saflık!" (18).

Troçkizmin bu “Blankist” anlayışında hiçbir değişme olmamıştır.

Günümüzde Troçkizmi anlayabilmek için tarihsel gerçekleri bir daha hatırlatalım:
Troçki yaşamı boyunca Rus işçi hareketinde, komünist hareketinde, SSCB döneminde ve uluslararası komünist harekette önce oportünist, savrulan ve sonunda da düşman bir rol oynamıştır. Onun bu rolünü kendi anlayışlarını aktararak yazı boyunca gösterdik.

RSDİP'sinin Bolşevikler ve Menşevikler (komünistler ve oportünistler) olarak ayrışmasında Troçki Menşeviklerin yanında Lenin'e karşı mücadele etmiştir.

Troçki, 1905 Devrimine katılmıştır, ama bu devrimin yenilgisinden sonra yoluna Menşeviklerin yanında yer alarak ve Bolşevizme karşı mücadele ederek devam etmiştir.

O gericilik döneminde Lenin önderliğinde Bolşevikler illegal koşullarda, partinin varlığı için, tasfiyecilere karşı mücadele ederken Troçki, kendi önderliğinde Bolşevikleri ve Menşevikleri birleştirme hayali peşinde koşmuştur. Onun bu “arabulucu” rolünü Stalin 1912'de “Birleşemez olanın birleştirilmesi için aptalca vaaz” olarak tanımlıyordu (19).

Sonra “ara gruba” katılmış ve oradan Bolşeviklere karşı mücadeleye devam etmiştir. Ama yaklaşan devrim trenini kaçırmamak için de sonradan Bolşeviklere katılmıştır.

Doğrudur, Troçki yeteneklerini kısa bir zaman için de olsa devrimin hizmetine sunmuştur. Bolşevikler de kimseyi dışlamak istemediklerinden, mücadeleye katkı sunmak isteyen herkese kapıları açık tuttuklarından Troçki bu açık kapıdan içeri girmiş, birikiminde dolayı önderlik görevleri almıştır. Ama bu kısa sürmüştür. Troçki'nin önderlik görevleri üstlendiği dönemde arkasında hep tahribat, yıkıntı, yenilgiye ramak kalma durumları bırakmış ve Bolşevik Parti, Troçki'nin marifetlerini düzeltmek için yeniden görevlendirme yapmak zorunda kalmıştır.

Troçki, herhangi birisi, hele hele bir Bolşevik olamazdı! Devrimin birinci önderi olmalıydı. Bu küçük burjuva kariyerist anlayışı kısa zamanda Bolşevik Parti içinde Bolşevik Parti-Troçki krizine yol açmıştır. Partiyi yıllarca uğraştırmıştır.

Troçki hiçbir zaman Bolşevik Parti'yi içselleştirmemiştir, hiçbir zaman Bolşevik Parti ile barışık olmamıştır; hiçbir zaman kendini Bolşevik olarak görmemiştir.

Yazılarına bakınız. Önderlikte sırandan birisi olma durumu, giderek tecrit olması, onda parti önderliğine, özellikle de Stalin'e karşı kontrolsüz bir kin ve nefretin gelişmesine yol açmıştır. Lenin'in önderliğini sözde kabul eden Troçki, Stalin'in önderliğini nasıl kabul edebilirdi!

Avrupa'nın ileri ülkelerinde” beklenen devrimler gerçekleşmeyince ve SBKP(B), tek ülkede sosyalizmin inşasıyla karşı karşıya kalınca Troçki, yeniden saf değiştirerek teslimiyetçilere katılmış, “sol muhalefet”iyle veryansın etmeye başlamıştır. “Sürekli devrim” teorisiyle SSCB'nde sosyalizmin inşasını sabote etmeye çalışmış; SSCB, SBKP(B) ve özellikle de Stalin'e karşı mücadelesi giderek düşmancıl biçimler almaya başlamıştır. Lenin'in ölümünden sonra bütün siyasi faaliyetini Stalin ve parti önderliğine karşı mücadeleye ayırmıştır. Ve sonunda olması gereken olmuştur: 1927'de partiden atılmış ve 1929'da da SSCB'ni terk etmek zorunda kalmıştır. Troçki, SSCB'den resmen kovulmuştur.

Sonrasında ise Troçki karşı devrimcilik yapmaya başlamıştır. Bu dönemdeki bütün yazıları ve eylemi Batı burjuvazisi ve SSCB'ndeki gerici, teslimiyetçi ne kadar unsur varsa onlarla işbirliği içinde SSCB'ne, SBKP(B)'ye, sosyalizmin inşasına, uluslararası komünist harekete (Komintern) ve tabii ki Stalin'e karşı mücadeledir. Troçki iktidarı ele geçirebilmek için SSCB'nin düşmanlarıyla işbirliği yapacak, yaklaşan II. Dünya Savaşında SSCB'nin yenilgisini isteyecek kadar sosyalizm düşmanı olmuştur.

Tabii burada bir soru gündeme geliyor. Mademki Troçki anlatıldığı gibi, o halde neden Bolşevik Parti'ye alındı, neden Ekim Devriminde ve sonrasında önderlik konumunda kaldı? Haklı bir soru. Troçki başından beri bütün yönleriyle tamamlanmış, olgunlaşmış bir akımı, siyasi bir çizgiyi temsil etmiyordu.

Troçki'nin siyasi çizgisi devşirmedir; oradan bundan alınmış anlayışlardır; bu nedenle Troçki baştan beri eklektizmin bir “ustası”ydı. Marksizmden bahsederken dahi, görüşlerine oportünist düşünceler damgasını vururdu. Lenin'den bahsederken de Menşevikçe düşünürdü. Ondaki “Bolşevizmi” birazcık kaşırsanız karşınıza Menşevizm çıkar. Ondaki Marksizm, Leninizm sadece ve sadece söylemdeydi ve onu da işine yarıyorsa dillendirirdi; ona düşüncede ve eylemde oportünizm yol göstermekteydi. Troçki'nin tutarsızlığı, ilkesizliği, savrulması başka nasıl açıklanabilir? Çelişkinin bizzat kendisi olan Troçki'nin bu özellikleri kaçınılmaz olarak 1920'li yıllarda çizgileşti. Ve Troçki, Troçkizme dönüştü. Bu siyasi çizgi, komünist ideoloji olamazdı; Marksizm-Leninizm olamazdı. Bu siyasi çizgi Marksizm-Leninizme karşı mücadele sonucunda gelişmiştir. Bu nedenle Troçkizmin varoluş iksiri Marksizm-Leninizme düşmanlıktır.
Günümüzde Troçkist “eğilim”ler bu düşmanlık sayesinde varlıklarını sürdürüyorlar.
Bu durumda, Troçkizm anti-marksist bir “çete”ye dönüştükten sonra bunlarla beraber yürünür mü yürünmez mi diye de bir sorun kalmamış oluyor.

Troçki'nin Stalin'e karşı mücadelesi Lenin'e karşı mücadeledir
Stalin Ekim Devriminden önce devrimin hazırlanmasında ve yürütülmesinde, iç savaş döneminde sorumluluk almış ve 1922-1953 arasında SBKP(B)'in politikasını yönetmiştir. Marks, Engels, Lenin ve Stalin başta olmak üzere bütün Marksist teorisyenler, işçi hareketi önderleri gözden düşürülmek için iftiralarla karşı karşıya kalmışlardır, karalanmışlardır. Burjuvazinin her dönem koro halinde sürdürdüğü bu sefil faaliyet en çok revizyonistler, küçük burjuva devrimcileri tarafından desteklenmiştir. Daha doğrusu bu karalama faaliyetinde burjuvazi revizyonistlerin, revizyonistler de burjuvazinin savlarını kullanmıştır. Burjuvazinin amacı anlaşılır; ne de olsa sınıf düşmanıdır ve sınıf mücadelesinde çıkarına uygun olan her türden silahı kullanır. Ama revizyonistler, Troçkistler ne oluyor? Bunlar da Marksizm-Leninizmden, sosyalist devrimden bahsediyorlar ve katışıksız komünist olduklarına inanıyorlar. Özellikle bu cepheden uluslararası komünist ve işçi hareketinin önderlerine yapılan saldırı siyasal ahlaksızlığın, düşkünlüğün hangi boyutlara varabileceğini göstermektedir: Marks ve Engels önderliğinde 19. yüzyılın son çeyreğinde yükselen Marksizm olmasaydı, o dönem ne E. Bernstein, dolayısıyla ne de revizyonizm olurdu. Örneğin Troçkizmin, işçi hareketi içinde bir akım olmaktan çıkarak karşı devrimci olmasının yegâne nedeni 1922-1953 arasındaki SB'de uygulanan politika ve ekonomidir. Bu nedenle Troçkizmin varlık nedeni SB somutunda Marksizm-Leninizme ve onun uygulanmasına karşı olmaktır. Bugün de öyledir; hâlâ 1922-1953 dönemindeki karşı devrimcilikle uğraşmaktadırlar. Tabii esas sorunları da Stalin'dir.

Uluslararası komünist hareketin dört önderinden biri olan Stalin en çok saldırıya uğrayandır; en olmadık iftiralarla karşı karşıya kalandır. Acaba neden? Ne yaptı? Sınıf düşmanlarına karşı amansız mücadele sürdürdü, o zamana kadar sadece teoride var olanı; teorik olarak tanımlanmış olanı uyguladı, pratik içinde teoriyi geliştirdi. Yaptıklarından dolayı mahkum ediliyorsa -ki öyledir- o zaman öncelikle mahkum edilmesi gereken Stalin değildir; Marks'tır, Engels'tir ve Lenin'dir. Neden onlar, dünya burjuvazisi, revizyonistler ve Troçkistler tarafından Stalin'i mahkum ettikleri kadar mahkum edilmiyorlar? Soruları çoğaltabilirsiniz.
Stalin'i değerlendirmenin tek yöntemi teori ve pratiğine bakmaktır. Biz de ona bakalım.
1-Ekim Devriminde Stalin'in rolünü; bu devrimin gerçekleşmesindeki katkısını mı eleştiriyorsun? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in burjuva diktatörlüğünün yıkılması, zora dayanan devrim anlayışını eleştirmeniz gerekir.

2-Kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasını yanlış mı buluyorsunuz, bu yasanın kaçınılmaz bir sonucu olarak tek ülkede devrimin zaferini ve sosyalizmin inşasını imkansız mı görüyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda eşitsiz gelişme yasasından dolayı öncelikle Lenin'i eleştirmeniz ve sonrada bu yasanın tek ülkede devrim, tek ülkede sosyalizmin inşası bazında uygulayıcısı olan Stalin'i eleştirmeniz gerekir.

3-Ekim Devriminin uluslararası karaktere sahip olmadığını mı savunuyorsunuz? Bu durumda öncelikle Lenin'i eleştirmeniz gerekir.

4-Ekim Devriminin dünya devriminin ilk adımı olduğuna inanmıyor musunuz? Bu durumda, bırakalım Stalin'i ve SBKP(B)'nin anlayışını eleştirmeyi, Ekim Devriminin çağ açan karakterini anlamamakta ısrar eden iflah olmaz bir oportünistsiniz.

5-SB'de sosyalizmin inşasını; ekonomide ve politikada altüst oluşu/devrimi mi eleştiriyorsunuz?
O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in ve dolayısıyla SBKP(B)'nin anlayışını altyapı ve üst yapı üzerine anlayışlarını; sosyalizmde altyapı üst yapı ilişkisini; üst yapının aktif rolünü; sosyalist toplumda altyapı ve üst yapı arasındaki karşılıklı etkilenmeyi; sosyalizmde eski ve yeni çelişkileri nasıl ele aldığını eleştirmeniz gerekir.

6-Çarlık rejimi altında ezilen, yok sayılan ulusların ve azınlıkların Ekim Devriminden sonra kardeşçe, dostluk içinde, kaynaşarak bir arada yaşamalarını mı eleştiriyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in ve dolayısıyla SBKP(B)'nin, SSCB'de ulusların kendi kaderini tayin hakkı pratiğini eleştirmelisiniz.

7-Sovyet halkının elde ettiği refahı, özgürlüğü, kültürel gelişmeyi yok sayıyorsanız, doğru bulmuyorsanız, o zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in ve dolayısıyla SBKP(B)'nin bu konudaki çabalarını eleştirmeniz gerekir.

8-SB'de sosyalist sanayileşmeyi yanlış mı buluyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in ve dolayısıyla SBKP(B)'nin sosyalizmde ve kapitalizmde etkide bulunan ekonomik yasa anlayışını; sosyalizmde ve kapitalizmde temel ekonomik yasa anlayışını; Stalin tarafından keşfedilen sosyalizmin nesnel ekonomik yasalarını eleştirmeniz gerekir.

9-Sosyalizmde verimlilik; tasarruf; kazancın abartılması; üretimde masrafların düşürülmesi vb. politikalarını yanlış mı buluyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in ve dolayısıyla SBKP(B)'nin bu konulardaki anlayışını eleştirmeniz gerekir.

10-SB'de iş verimliliği anlayışını ve ücret sistemini yanlış mı buluyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda SB'de bu alanlarda Stalin önderliğinde sürdürülen mücadeleyi, “herkesten yeteneğine göre, herkese emeğine göre” paylaşım ilkesinin uygulanışını eleştirmeniz gerekir.

11-SB'de tarımda kolektifleştirmeyi yanlış mı buluyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in ve dolayısıyla SBKP(B)'nin tarımda kolektifleştirme ilkeleri üzerine öğretisini ve genel anlamda kolektifleştirme üzerine anlayışlarını eleştirmeniz gerekir.

12-SB'de sosyalist planlama ve uygulamasını yanlış mı buluyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in ve dolayısıyla SBKP(B)'nin bu konudaki görüşlerini eleştirmeniz gerekir.

13-SB'de kadının kurtuluşu için Stalin ve SBKP(B)'nin mücadelesini yanlış mı buluyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda bu konuda Stalin'in mücadelesini ve dolayısıyla SBKP(B)'nin mücadelesini inkâr etmeniz gerekir.

14-Sosyalizmde sınıf mücadelesini; her biçimde karşı devrimin bastırılmasını, başka partilerin kurulmasına izin verilmemesini, proletarya diktatörlüğünü yanlış mı buluyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin ve SBKP(B)'yi eleştirmekte gerçekten haklısınız! Sosyalizmde de sınıf mücadelesinin devam edeceği öğretisi, her biçimde karşı devrimin bastırılması, proletarya diktatörlüğü uygulaması Stalin'in öğretisi olarak Sovyet pratiğinde şekillenmiştir.

15-SB'de sosyalist devletin kurulmasını, gelişmesini; Sovyet hukukunun oluşmasını ve uygulamasını; Sovyet anayasalarını ve özellikle de “Stalinist Anayasa” diye bilinen 1936 Anayasasını yanlış mı buluyorsunuz? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin ve dolayısıyla SBKP(B)'nin bu konudaki anlayışlarını eleştirmeniz gerekir.

16- İdeolojide, sınıf mücadelesi konusunda Sovyet pratiği ile sorununuz mu var? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda sosyalist ideolojinin gelişmesi; kültür devrimi; emperyalizmin, oportünizmin, Troçkizmin ideolojik saldırılarına karşı mücadele konularında Stalin'in öğretisini ve onun önderliğinde SBKP(B)'nin rolünü eleştirmeniz gerekir.

17-SB'de genel anlamda bürokratizmle; özel olarak da eski ve yeni bürokratizmle bir sorununuz mu var? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda sosyalizmde bürokrasinin gerekliliğini; bürokrasi konusunda Stalin'in öğretisini; “kızıl bürokratlar”a karşı mücadele anlayışını veya genel olarak bürokratizme karşı mücadele anlayışını; bu mücadele için kitlelerin seferber edilmesi gerektiği anlayışını eleştirmeniz gerekir.

18-Sosyalizmde mülkiyetin karakteri konusunda SB pratiğiyle sorununuz mu var? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda, bu konuda Stalin'in öğretisini; sosyalizmde mülkiyetin biçimleri üzerine görüşünü; sosyalizmde meta üretimi, dolaşım alanı, değer yasası konularındaki görüşlerini; aslında bir bütün olarak “SSCB'de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları” eserini eleştirmeniz gerekir.

19-Sosyalizmde komünist partisinin rolü, neden başka partilerin olmadığı konusunda Sovyet pratiği ile sorununuz mu var? O zaman Stalin ile sorununuz var demektir. Bu durumda Stalin'in proletaryanın sınıf örgütünün en üst biçimi olarak parti öğretisini; parti ve kitleler üzerine öğretisini; kitlelerin güvenini kazanma öğretisini; partinin proletaryanın mücadele kurmayı olması üzerine öğretisini; parti içinde küçük burjuva unsurlara karşı mücadele öğretisini; partide eleştiri-özeleştiri üzerine öğretisini; kadroların rolü üzerine öğretisini; partinin yabancı unsurlardan temizlenmesi üzerine öğretisini; partide kayırmacılığa karşı mücadelesini; parti içinde tasfiyecilerin tasfiye edilmesi üzerine öğretisini; partide parti birliğini muhafaza ederek muhalefete karşı mücadele öğretisini; Moskova yargılamalarını eleştirmeniz ve reddetmeniz gerekir.

20-Sovyet pratiği çerçevesinde proleter enternasyonalizmi, Sovyet dış politikası, II. Dünya Savaşında SB konularında sorununuz mu var? Bu konularda sorunu olanın sadece Stalin ile değil, SB'de sosyalizmle sorunu var demektir.

Sorular çoğaltılabilir; adeta sonu gelmez bir sorular zinciri oluşturulabilir. Ama bu kadarı yeter.
Stalin eleştirmenleri bu konularda Stalin'i, onun rolünü; öğretisini eleştirerek Stalin'i değerlendiriyorlarsa buna diyeceğim bir şey yok. Varılan sonuçtan bağımsız olarak yöntem doğrudur. Bu yazı da aynı yöntemle hazırlanmıştır.

Ama bir taraftan “SB sosyalistti, ama Stalin değildi” demek veya bunun üzerine fikir yürütmek olsa olsa eski Sovyet revizyonistlerinin işi olabilir (SB'nin dağılmasından sonra onlar da Stalin'i yeniden keşfettiler). Her şey doğru, ama Stalin yanlış olamaz. Yani SBKP(B)'nin genel politikasını doğru bulup Stalin'i mahkum ediyorsanız, o zaman siz bir iflah olmazsınız.

Değerlendirme kıstasınız Katyn ise; Almanya ile imzalanan saldırmazlık paktı ise; Varşova ayaklanması (1944) ise; III. Enternasyonal'in dağıtılması ise; İspanya iç savaşı ise; SB'de karşı devricilere, sabotajcılara karşı acımasız mücadele veya Moskova yargılamaları ise; başka partilere izin verilmemesi ise; emperyalist ülkelerin uydurduğu dokümanlarla, medyada yayımladığı “milyonların ölüm kararını veren Stalin'dir” anlayışı ise; ölçütünüz bu ve benzeri anlayışlar ise yapılacak bir şey yok; sizin işiniz bitmiş demektir. İnşa edilen sosyalizm tarihini burjuvazinin, Troçkistlerin “incir çekirdeğini doldurmayan” bu karalamalarına sığdırabiliyorsunuz demektir. O zaman yapılacak bir şey yok; bu durumda sosyalizme inancınız yok demektir.

Böylece bu yazı dizisinin sonuna geldik!

DÜŞTÜYSEK KALKARIZ, DAHA ÖLMEDİK YA!”


Kaynaklar:

1) L. Martow/F. Dan; “Geschichte der russischen Sozialdemokratie, s. 239, Dietz-Verlag, Berlin 1926.
2) Stalin; C. 14, Türkçesi; s. 142-146.

3) Bkz.: SBZ von A–Z, “Ein Nachschlagebuch über die sowjetische Besatzungszone Deutschlands”, Yayımlayan: Ministerium für gesamtdeutsche Fragen, Bonn 1963, s. 481.

4) Manuel Keller; “Trotzkismus, Einführung in seine Grundlagen - Fragen nach seiner Zukunft”, Reihe theorie.org, Schmetterling Verlag, 2004, s. 25.

5) Harry Wild; “Trotzki”, rororo, bildmonographien, 2006, s. 36 ve 86.
6) Stalin, Bd. 9, Seite 37, VII. Erweitertes Plenum des EKKI.
7) Stalin, Bd. 6, Seite 354, Die Oktoberrevolution und die Taktik der russischen Kommunisten.
8)Bkz.: P. Frank; “IV. Enternasyonal.

9) I. Deutscher; “Ironies of History. Essays on Contemporary Communism”. Aktaran: Michail Basmanow; “Das Wesen des Trotzkismus von Heute”, Verlag Progress Moskau 1975, s. 185.

10) Michail Basmanow; “Das Wesen des Trotzkismus von Heute”, Verlag Progress Moskau 1975, s. 186.
11) Michail Basmanow; “Das Wesen des Trotzkismus von Heute”, Verlag Progress Moskau 1975, s. 187.
12) Michail Basmanow; “Das Wesen des Trotzkismus von Heute”, Verlag Progress Moskau 1975, s. 188.
13) Bkz.: “Militant International Review”, No. 22, s. 28.
14) Bkz.:http://de.wikipedia.org/wiki/Liste_trotzkistischer_Organisationen ve http://de.wikipedia.org/wiki/Trotzkismus.
15)Marks-Engels Toplu Eserleri; 33, s. 366.

16) Friedrich Engels; “Internationales aus dem Volksstaat”, 1874, Nr. 73. Aktaran: Lenin; "Sol" Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı” -8. bölüm; “Hiç Uzlaşma Olmayacak Mı?” - İnternet.

17) Friedrich Engels; “Internationales aus dem Volksstaat”, 1874, Nr. 73. Aktaran: Lenin; "Sol" Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı” -8. bölüm; “Hiç Uzlaşma Olmayacak Mı?” - İnternet.

18) Friedrich Engels; Internationales aus dem Volksstaat, 1874, Nr. 73. Aktaran: Lenin; "Sol" Komünizm Bir Çocukluk Hastalığı” -8. bölüm; “Hiç Uzlaşma Olmayacak mı?” - İnternet.

19) Bkz.: Stalin; C. 2, s. 236.