SOSYALİSTLER
NEDEN HDP İLE YÜRÜYOR?
Türkiye
sınıf mücadelesi ve politik oluşumlar tarihinde HDP, bir ilktir.
HDP, çok sayıda ve birbirinden oldukça farklı siyasal,
programatik anlayışlara ve hitap ettikleri sınıf bakımından
farklı ideolojilere sahip olanları, birbirleriyle bir araya gelemez
görünenleri bir araya getirme başarısıdır. Bu ona, bundan
dolayı da tarihi bir misyon yüklemektedir.
Sosyalistler
neden HDP ile beraber yürüyor? Başlık böyle; ama aslında ülke
içinde veya Avrupa’da sosyalistlerin ve komünistlerin neden HDP
ile beraber yürüdüklerinden ziyade günümüz koşullarında
beraber yürümek zorunda oldukları vurgulanmalıdır.
Yurtdışında
yaşayan göçmenlerimiz ve burada örgütlü olan devrimciler,
sosyalistler, komünistler, öncelikle bulundukları ülkelerdeki
sınıf mücadelesinde yer almak zorundadır. Bu, onların
enternasyonalist görevinden ziyade orada yaşadıklarından ve
çalıştıklarından dolayıdır. Ama bu nesnelliğin ötesinde
insanlarımız, terk etmek zorunda kaldıkları topraklarla, toplumla
bağlarını kopartmamıştır. İlk gelenlerden bu yana aradan
birkaç nesil geçmesine rağmen böyledir. Dolayısıyla onların
Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki siyasal gelişmelere duyarsız
kalmaları beklenemez. Kalmıyorlar da
...
Bu nedenle
olsa gerek, Türkiye’de birkaç yıl önce esmeye başlayan HDP
rüzgarı, 7 Haziran seçimlerinden dolayı Avrupa’da da oldukça
güçlü olarak hissedilmeye başladı. Yurtdışında örgütlü
olan HDP bileşenleri veya tek tek insanlar, sanki Türkiye’deymiş
gibi seçim propagandası yaptı, yapıyor.
HDP ne
diyor?
HDP,
“Türkiye’de bir demokrasi sorunu var” diyor ve böylece
sorunun çözümü için mücadele edenlere çağrı yapmış oluyor.
HDP,
“Türkiye’de bir özgürlük sorunu var” diyor ve özgürlükler
için mücadele etmek isteyenlere çağrı yapmış oluyor.
HDP,
Türkiye’de rejimin toplumu ayrıştırdığını, etnik grupları,
mezhepleri veya farklı dinden olanları birbirine karşı
kışkırttığını ve bununla mücadele edilmesi gerektiğini
söylüyor ve çağrı yapıyor.
Tarihimizde
bir ilk
Türkiye
sınıf mücadelesi ve politik oluşumlar tarihinde HDP, bir ilktir.
Şüphesiz daha önceleri de bir takım denemeler olmuştur ama
HDP’nin bileşenleri kapsamında bir deneme olmamıştır. HDP,
oldukça çok sayıda ve birbirinden oldukça farklı siyasal,
programatik anlayışlara ve hitap ettikleri sınıf bakımından
farklı ideolojilere sahip olanları, birbirleriyle bir araya gelemez
görünenleri bir araya getirme başarısıdır. Bu ona, bundan
dolayı da tarihi bir misyon yüklemektedir.
Bu misyon,
ifadesini bugün seçimleri kazanmakta ve parlamentoya girmekte
bulmaktadır. Şüphesiz ki HDP’nin parlamentoya girmesiyle devrim
olmayacak, özlemi duyulan demokrasi ve özgürlükler gelmeyecektir
ama parlamentoda bir HDP veya -barajı aşamama durumunda- parlamento
dışında bir HDP, Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi
mücadelesi açısından önemli bir yol ayrımıdır.
Demokrasiden
ve özgürlükten yana olan insanlar, HDP’nin seçimleri kazanması
durumunda parlamentoda “ana muhalefeti” oluşturacağının,
Türkiye’nin demokratikleştirilmesinde, özgürleşmesinde, “barış
sürecinin” devamında anahtar bir rol oynayacağının
bilincindedir. Keza HDP, parlamento dışında kalsa da aynı
misyonunu parlamento dışı mücadele içinde yerine getireceğinin
de bilincindedir.
HDP de
durumun bu çerçevede olduğunun bilincindedir. Çünkü HDP, kimin,
hangi toplumsal sınıf ve tabakaların veya bu kavramlar içinde yer
alan hangi etnik gruplardan (Türk, Kürt, Süryani, Arap, Ermeni
vs.) ve mezheplerden/dinlerden olanların oyunu alarak parlamentoya
gittiğinin bilincindedir ve bu bağlamda kendini var edenlerin
çıkarları doğrultusunda siyaset yapmak zorundadır.
Parlamento
dışında da mücadele
HDP,
parlamentoda ve parlamento dışında mücadelenin biçimleri değişse
de demokrasi için mücadele edecek, özgürlükler için mücadele
edecek, etnik ve dinsel ayrımcılığa ve baskılara karşı
mücadele edecektir. HDP programı, “Emek, eşitlik, özgürlük,
barış ve adalet için” diye başlıyor ve “Partimiz, her
ulustan, her dilden, kültürden ve inançtan Türkiye işçi
sınıfının, emekçilerin, üretici köylülerin, küçük esnafın,
emeklilerin, kadınların, gençlerin, aydınların, sanatçıların,
LGBTİ’lerin, engellilerin, ezilen ve sömürülen tüm halk
güçlerinin arzuladığı amaca varmak üzere güçlerini
birleştirdikleri ve demokratik halk iktidarına/yönetimine
yürüyenlerin partisidir” diye devam ediyor. Açık ki burada
bir eksiklik var.
HDP, hangi
etnik kökenden olursa olsun, hangi dine ve mezhebe dahil olursa
olsun daha öncelikli olarak işçi sınıfından ve sosyalizmden de
bahsetmelidir. Şüphesiz ki, HDP’nin sosyalizm diye bir misyonu
yok ama onun demokrasi ve özgürülük misyonu, işçi sınıfının
sosyalist devrim mücadelesinde vazgeçilemez, ileri bir adım
olacaktır. “Türk, Kürt, Alevi halklarımız”ın duyduğu
demokrasi ve özgürlük ihtiyacına Türk, Kürt, Alevi, Ermeni,
Arap ve diğer halklarımızdan oluşan işçi sınıfının da
ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Aynı zamanda emeğin
sorunlarını ve emeğin mücadelesini yürütebilmek ve bunu yeni
mevzilere taşıyabilmek iddiasıyla yola çıkmış bir parti olarak
HDP, bunu hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek açıklıkta
dile getirmeli ve böylece doğrudan işçi sınıfına da hitap
etmelidir.
Bağımsız,
özgür ve demokratik Türkiye ve Kürdistan, ancak ve ancak
sosyalizmde gerçekleşebilir. HDP’nin parlamentoda ve parlamento
dışında farklı mücadele biçimlerini kullanarak sosyalizme giden
yolda aydınlatıcı bir görevi vardır.
HDP, Türkiye
ve Kürdistan’da birleşik mücadelenin simgesidir. Kürdistan
demek, doğrudan Ortadoğu demektir. Bu anlamda HDP, aynı zamanda
Ortadoğu halklarının mücadelesini birleştirme göreviyle de
karşı karşıyadır. Bölgesel devrim koşullarının geliştiği
günümüzde HDP, bu görevini de yerine getirmekle karşı
karşıyadır. HDP, Ortadoğu halklarının mücadelesinin
ortaklaştırılmasında, birleştirilmesinde bir örnek, bir model
olmalıdır. Bu, ona gönül verenlerin, onu destekleyenlerin açık
bir beklentisidir.
Unutmamalıyız
ki, AKP’ye oy veren yüzde 52 içinde bu partiyi sorgulamaya
başlayanların sayısı sürekli artmaktadır. Bu sorgulamanın çığ
gibi büyümesinde ve AKP’yi ezip geçmesinde HDP’ye büyük
sorumluluk düşmektedir.
Hangi açıdan
bakılırsa bakılsın, seçimi kazanan bir HDP, demokrasi
güçlerinin, özgürlükçü güçlerin, evet devrimci, sosyalist,
komünist güçlerin bir kazanımıdır.
HDP,
“zamanın ruhu”dur, ona sahip çıkmak, onu güçlendirmek
gericiliğe, faşizme, emperyalizme karşı olan, demokrasi, özgürlük
ve sosyalizm için mücadele eden herkesin görevidir.
İbrahim
Okçuoğlu
12 Mayıs
2015
YENİ ÖZGÜR
POLİTİKA, PolitikART