deneme

20 Mayıs 2015 Çarşamba

SOSYALİSTLER NEDEN HDP İLE YÜRÜYOR?



SOSYALİSTLER NEDEN HDP İLE YÜRÜYOR?

Türkiye sınıf mücadelesi ve politik oluşumlar tarihinde HDP, bir ilktir. HDP, çok sayıda ve birbirinden oldukça farklı siyasal, programatik anlayışlara ve hitap ettikleri sınıf bakımından farklı ideolojilere sahip olanları, birbirleriyle bir araya gelemez görünenleri bir araya getirme başarısıdır. Bu ona, bundan dolayı da tarihi bir misyon yüklemektedir.


Sosyalistler neden HDP ile beraber yürüyor? Başlık böyle; ama aslında ülke içinde veya Avrupa’da sosyalistlerin ve komünistlerin neden HDP ile beraber yürüdüklerinden ziyade günümüz koşullarında beraber yürümek zorunda oldukları vurgulanmalıdır.

Yurtdışında yaşayan göçmenlerimiz ve burada örgütlü olan devrimciler, sosyalistler, komünistler, öncelikle bulundukları ülkelerdeki sınıf mücadelesinde yer almak zorundadır. Bu, onların enternasyonalist görevinden ziyade orada yaşadıklarından ve çalıştıklarından dolayıdır. Ama bu nesnelliğin ötesinde insanlarımız, terk etmek zorunda kaldıkları topraklarla, toplumla bağlarını kopartmamıştır. İlk gelenlerden bu yana aradan birkaç nesil geçmesine rağmen böyledir. Dolayısıyla onların Türkiye ve Kuzey Kürdistan’daki siyasal gelişmelere duyarsız kalmaları beklenemez. Kalmıyorlar da

...

Bu nedenle olsa gerek, Türkiye’de birkaç yıl önce esmeye başlayan HDP rüzgarı, 7 Haziran seçimlerinden dolayı Avrupa’da da oldukça güçlü olarak hissedilmeye başladı. Yurtdışında örgütlü olan HDP bileşenleri veya tek tek insanlar, sanki Türkiye’deymiş gibi seçim propagandası yaptı, yapıyor.

HDP ne diyor?
HDP, “Türkiye’de bir demokrasi sorunu var” diyor ve böylece sorunun çözümü için mücadele edenlere çağrı yapmış oluyor.

HDP, “Türkiye’de bir özgürlük sorunu var” diyor ve özgürlükler için mücadele etmek isteyenlere çağrı yapmış oluyor.

HDP, Türkiye’de rejimin toplumu ayrıştırdığını, etnik grupları, mezhepleri veya farklı dinden olanları birbirine karşı kışkırttığını ve bununla mücadele edilmesi gerektiğini söylüyor ve çağrı yapıyor.

Tarihimizde bir ilk
Türkiye sınıf mücadelesi ve politik oluşumlar tarihinde HDP, bir ilktir. Şüphesiz daha önceleri de bir takım denemeler olmuştur ama HDP’nin bileşenleri kapsamında bir deneme olmamıştır. HDP, oldukça çok sayıda ve birbirinden oldukça farklı siyasal, programatik anlayışlara ve hitap ettikleri sınıf bakımından farklı ideolojilere sahip olanları, birbirleriyle bir araya gelemez görünenleri bir araya getirme başarısıdır. Bu ona, bundan dolayı da tarihi bir misyon yüklemektedir.

Bu misyon, ifadesini bugün seçimleri kazanmakta ve parlamentoya girmekte bulmaktadır. Şüphesiz ki HDP’nin parlamentoya girmesiyle devrim olmayacak, özlemi duyulan demokrasi ve özgürlükler gelmeyecektir ama parlamentoda bir HDP veya -barajı aşamama durumunda- parlamento dışında bir HDP, Türkiye’nin demokratikleşmesi, özgürleşmesi mücadelesi açısından önemli bir yol ayrımıdır.

Demokrasiden ve özgürlükten yana olan insanlar, HDP’nin seçimleri kazanması durumunda parlamentoda “ana muhalefeti” oluşturacağının, Türkiye’nin demokratikleştirilmesinde, özgürleşmesinde, “barış sürecinin” devamında anahtar bir rol oynayacağının bilincindedir. Keza HDP, parlamento dışında kalsa da aynı misyonunu parlamento dışı mücadele içinde yerine getireceğinin de bilincindedir.

HDP de durumun bu çerçevede olduğunun bilincindedir. Çünkü HDP, kimin, hangi toplumsal sınıf ve tabakaların veya bu kavramlar içinde yer alan hangi etnik gruplardan (Türk, Kürt, Süryani, Arap, Ermeni vs.) ve mezheplerden/dinlerden olanların oyunu alarak parlamentoya gittiğinin bilincindedir ve bu bağlamda kendini var edenlerin çıkarları doğrultusunda siyaset yapmak zorundadır.

Parlamento dışında da mücadele
HDP, parlamentoda ve parlamento dışında mücadelenin biçimleri değişse de demokrasi için mücadele edecek, özgürlükler için mücadele edecek, etnik ve dinsel ayrımcılığa ve baskılara karşı mücadele edecektir. HDP programı, “Emek, eşitlik, özgürlük, barış ve adalet için” diye başlıyor ve “Partimiz, her ulustan, her dilden, kültürden ve inançtan Türkiye işçi sınıfının, emekçilerin, üretici köylülerin, küçük esnafın, emeklilerin, kadınların, gençlerin, aydınların, sanatçıların, LGBTİ’lerin, engellilerin, ezilen ve sömürülen tüm halk güçlerinin arzuladığı amaca varmak üzere güçlerini birleştirdikleri ve demokratik halk iktidarına/yönetimine yürüyenlerin partisidir” diye devam ediyor. Açık ki burada bir eksiklik var.

HDP, hangi etnik kökenden olursa olsun, hangi dine ve mezhebe dahil olursa olsun daha öncelikli olarak işçi sınıfından ve sosyalizmden de bahsetmelidir. Şüphesiz ki, HDP’nin sosyalizm diye bir misyonu yok ama onun demokrasi ve özgürülük misyonu, işçi sınıfının sosyalist devrim mücadelesinde vazgeçilemez, ileri bir adım olacaktır. “Türk, Kürt, Alevi halklarımız”ın duyduğu demokrasi ve özgürlük ihtiyacına Türk, Kürt, Alevi, Ermeni, Arap ve diğer halklarımızdan oluşan işçi sınıfının da ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Aynı zamanda emeğin sorunlarını ve emeğin mücadelesini yürütebilmek ve bunu yeni mevzilere taşıyabilmek iddiasıyla yola çıkmış bir parti olarak HDP, bunu hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek açıklıkta dile getirmeli ve böylece doğrudan işçi sınıfına da hitap etmelidir.

Bağımsız, özgür ve demokratik Türkiye ve Kürdistan, ancak ve ancak sosyalizmde gerçekleşebilir. HDP’nin parlamentoda ve parlamento dışında farklı mücadele biçimlerini kullanarak sosyalizme giden yolda aydınlatıcı bir görevi vardır.

HDP, Türkiye ve Kürdistan’da birleşik mücadelenin simgesidir. Kürdistan demek, doğrudan Ortadoğu demektir. Bu anlamda HDP, aynı zamanda Ortadoğu halklarının mücadelesini birleştirme göreviyle de karşı karşıyadır. Bölgesel devrim koşullarının geliştiği günümüzde HDP, bu görevini de yerine getirmekle karşı karşıyadır. HDP, Ortadoğu halklarının mücadelesinin ortaklaştırılmasında, birleştirilmesinde bir örnek, bir model olmalıdır. Bu, ona gönül verenlerin, onu destekleyenlerin açık bir beklentisidir.

Unutmamalıyız ki, AKP’ye oy veren yüzde 52 içinde bu partiyi sorgulamaya başlayanların sayısı sürekli artmaktadır. Bu sorgulamanın çığ gibi büyümesinde ve AKP’yi ezip geçmesinde HDP’ye büyük sorumluluk düşmektedir.

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, seçimi kazanan bir HDP, demokrasi güçlerinin, özgürlükçü güçlerin, evet devrimci, sosyalist, komünist güçlerin bir kazanımıdır.
HDP, “zamanın ruhu”dur, ona sahip çıkmak, onu güçlendirmek gericiliğe, faşizme, emperyalizme karşı olan, demokrasi, özgürlük ve sosyalizm için mücadele eden herkesin görevidir.


İbrahim Okçuoğlu

12 Mayıs 2015
YENİ ÖZGÜR POLİTİKA, PolitikART