100. YILINDA EKİM DEVRİMİ
DERSLERİ
Aradan
100 sene geçmiş olmasına rağmen hala Ekim Devrimi üzerine
tartışmaların, yeniden değerlendirmelerin yapılması, Ekim
devriminin salt Rusya ile sınırlı olmadığını, Stalin’in
dediği gibi “ulusal çerçevede ele alınamayacağını”,
aksine uluslararası bir karakter taşıdığını göstermektedir.
Ekim
Devrimi, o zamana kadar teoride var olan Marksizm’in her alanda
yaşama geçirilmesinin ve böylece devrimci proletarya ve emekçi
kitlelerin elinde maddi güce dönüştürülmesinin açık
ifadesidir. Ekim Devrimi, Marksist teorinin uygulanmasında ve elde
edilen derslerle; çıkartılan sonuçlarla geliştirilmesinde bir
deneydir.
Ekim
Devrimi, proletarya diktatörlüğünün kurulmasında ve
uygulamasında; sosyalist mülkiyetin oluşturulmasında ve hakim
mülkiyet olarak geliştirilmesinde; sosyalist demokrasinin
uygulanmasında ve geliştirilmesinde; ulusların kendi kaderini
tayin hakkının gerçekleştirilmesinde; sosyalizmin sınanarak
komünist toplum formasyonunun ilk aşaması olarak inşa edilmesinde
bir laboratuvardır.
Ekim
Devrimi, tarihte ilk kez sömürülen ve ezilen bir sınıfın;
proletaryanın iktidara gelmesini sağlamış ve proleter devrimler
çağını açmıştır.
Ekim
Devrimi, proletarya diktatörlüğü ve Bolşevizm demektir. Bu
anlamda Ekim Devrimi, daha önceki devrimlerden; burjuvazi
önderliğindeki büyük devrimlerden (Fransa, İngiltere vs.)
temelden farklıdır. Stalin’in dediği gibi Ekim Devrimi, “bir
sömürü biçiminin yerine diğer birini geçirmeyi değil, insanın
insan tarafından sömürüsünü ortadan kaldırmayı; sömürücü
sınıfları yok etmeyi; proletarya diktatörlüğünü kurmayı ve
sosyalizmi inşa ederek sınıfsız topluma geçmeyi”
amaçlıyordu.
Ekim
Devrimi, 20. yüzyılda bütün insanlığın gelişme seyrini
temelden değiştiren ve yönlendiren, kapitalist dünya sisteminin
bütünselliğini parçalayan ve güçler dengesini sosyalizm lehine
değiştiren olgudur. Bu anlamda Ekim Devrimi, dünya
ekonomisi sistemini, “dünya emperyalizmi cephesi”ni
parçalamıştır; Ekim Devrimi, dünyayı iki farklı, birbirine
tamamen zıt iki sisteme bölmenin ilk adımıdır.
Ekim
Devrimini, sadece, burjuva mülkiyet ilişkilerini parçalayan ve
yerine toplumsal; sosyalist mülkiyet ilişkilerini getiren bir
devrim, yani sadece sosyalist bir devrim olarak görmek onun etkisini
ve yol göstericiliğini sınırlandırmak anlamına gelir. Ekim
Devrimi, emperyalist talana, sömürgeciliğe, feodalizme karşı
mücadeleye; bir bütün olarak emperyalizme ve yerli
işbirlikçilerine karşı burjuva demokratik, ulusal kurtuluşçu
mücadele ve devrimlere de ilham kaynağı olmuş ve bu devrimci
güçlerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Ekim
Devrimi, emperyalist çağda dünya devrimi stratejisini geliştiren
ve stratejinin ilk adımını da Rusya’da atan devrimdir. Bugün
olduğu gibi o gün de dünyada iki güçlü devrimci hareket vardı;
bir taraftan gelişmiş kapitalist ülkelerde proletaryanın
sosyalist devrim hareketi ve diğer yandan da sömürgelerde ezilen
ulusların anti-emperyalist demokratik devrim hareketi. Ekim Devrimi
bu her iki hareketi birleştiren devrim olmuştur.
Bu
anlamda Ekim Devrimi, kapitalizme ve emperyalist boyunduruğa;
sömürgeciliğe karşı mücadele eden bütün dünya işçi
sınıfına, ezilen uluslara emperyalizmin her şeye muktedir
olmadığını, yenilir olduğunu göstermiş ve sosyalizm ve ulusal
kurtuluş için mücadele edenlere dün olduğu gibi bugün de yol
göstermeye devam etmektedir.
Bu
anlamda Ekim Devrimi, uluslararası dayanışma, proleter
enternasyonalizmi ve ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının
uygulanması demektir.
Ekim
Devrimini salt ekonomi ve toplumsal alanda bir devrim olarak görmek
yanlıştır; Ekim Devrimi aynı zamanda veya esasen düşüncede;
ideolojide devrimdir. Kendi düşünce tarzını, ideolojisini
kavramayan bir sınıfın iktidar kavgası vermesi düşünülemez.
Bu anlamda Ekim Devrimi, sadece Rusya’da değil, bütün dünyada
proletaryanın kendi ideolojisini kavramada ve maddi güce
dönüştürmesi için mücadelesinde meşale olmuştur.
Ekim
Devrimi, emperyalist çağda, Marksizm’in –sonraki
tanımlanmasıyla Marksizm-Leninizm’in- bayrağı
altında doğmuş ve gelişmiştir. Bu anlamda Ekim Devrimi,
emperyalist çağın ve emperyalist çağda Marksizmin bir ürünüdür.
Ekim
Devrimi, II. Enternasyonal revizyonizmi üzerine, reformizm ve sosyal
demokratizm üzerine Marksizmin zaferidir. Ekim Devriminin
açtığı yol, troçkizm üzerine, faşizm üzerine; SSCB’nde
sosyalizmin inşası sürecinde görüldüğü gibi sınıf
uzlaşmacılığı üzerine Bolşevizmin zafer yoludur.
Ekim
Devrimi, partinin, sınıf adına dövüşmesini değil, sınıfı
dövüştürmesini ifade eder. Bu kavgada parti, önderlik görevini
yerine getirir. Önderlik, mücadeleye katılan bütün
sınıf ve tabakaların değil, partinin önderi; en yüksek siyasal
örgütlenmesi olduğu sınıfın çıkarlarını savunarak yerine
getirilir.
Ekim
Devrimi,komünist
partinin
sınıf partisi olduğunu;
işçi sınıfının partisi olduğunu
ve sadece ve sadece bu sınıfın çıkarlarını savunduğunu,
sadece ve sadece bu sınıfın güçlerini örgütlediğini
ve sadece ve sadece bu sınıfa önderlik ettiğini
göstermiştir.
Bu
bakımdan Ekim Devriminden çıkartılması gereken en önemli
derslerden birisi, komünist partisinin sınıfsal karakteridir;
devrimde sınıf sorununu esas almasıdır.
Komünist
partisinin sınıf partisi olması gerçeği, onun ezilen ve
sömürülen diğer emekçi toplumsal sınıf ve tabakaların
sorunlarına uzaktan bakması, kayıtsız kalması anlamına asla
gelmez. Bolşevik Parti, somut koşulları dikkate alarak, her
değişimi hesaba katarak, müttefikleriyle nesnel gerçeklik
temelinde kurduğu bağlarla Ekim Devrimini gerçekleştirmiştir. Bu
bakımdan komünist partisinin sınıf partisi olması, devrime bir
biçimde katılabilecek toplumun diğer sınıf ve tabakaları
karşısından kayıtsız kaldığı anlamına asla gelmez.
Ekim
Devrimini o günün Rusya’sına özgü görenler, onun
enternasyonal tarihi karakterini reddedenler, Marksist-Leninist
parti anlayışını, tek ülkede de olsa devrimin
gerçekleştirilebileceği ve sosyalizmin inşa edilebileceği
anlayışını reddedenlerdir; emperyalizm her şeye muktedirdir, tek
ülkede devrimi “boğar” anlayışında olanlardır. Bu,
emperyalist kuşatma altında; her türlü zorluğu göğüsleyerek
mücadele etme cüretinde olamayanların ve bütün ülkelerde devrim
koşullarının zamandaş olgunlaşmasını beklemeyi vaazı
verenlerin anlayışıdır.
Ekim
Devrimi bir çığır açmıştır. Önemli olan bu çığırda
yürümektir.
Açık
ki, her devrim somut gerçekleşmesi bakımından ulusaldır; bu
devrim Rusya topraklarından, Rusya’ya özgün görünümlü ama
kapitalizme ve feodalizme özgün çelişkilerin çözümü için
gerçekleşmiştir. Bu nedenle içeriği bakımında Ekim Devrimi
enternasyonaldir.
Ekim
Devrimi aynı zamanda proleter devrimler çağıdır; emperyalist
sistemin dünya çapında yıkılması için ilk adımdır. İnsanın
insan tarafından sömürülmesinin sonlandırılmasının; sınıfsız
topluma doğru ilerlemenin ilk adımıdır. Bu devrimin tarihsel
anlamını anlatırken Stalin şöyle der:
“Ekim
Devriminin zaferi, insanlık tarihinde köklü bir dönemeci, dünya
kapitalizminin tarihsel kaderinde köklü bir dönemeci, dünya
proletaryasının kurtuluş hareketinde köklü bir dönemeci, bütün
dünyanın sömürülen yığınlarının mücadele yöntemlerinde ve
örgütlenme biçimlerinde, yaşam tarzı ve geleneklerinde, kültür
ve ideolojisinde köklü bir dönemeci kaydetmektedir.
Ekim
Devriminin uluslararası çapta, dünya çapında öneme sahip bir
devrim olmasının nedeni budur...
Ekim
Devrimi her şeyden önce, dünya emperyalizmi
cephesini yarmış, en büyük kapitalist ülkelerden birinde
emperyalist burjuvaziyi devirmiş ve sosyalist proletaryayı iktidara
getirmiş olmasıyla önemlidir” (Stalin; C. 10, s. 208, “Ekim
Devriminin Enternasyonal Karakteri”).
Bolşevikler,
Ekim Devriminin neden enternasyonal bir devrim olduğunu defalarca
açıklamışlardır. Bu anlamda Lenin, Ekim Devriminin enternasyonal
karakteri/anlamı üzerine şunları söyler:
“Bu
ilk zafer, henüz nihai zafer değildir ve Ekim Devrimimizle
akıl almaz zorluklar ve sıkıntılar pahasına, emsalsiz cefalar
pahasına ve kendi payımıza bir dizi ciddi başarısızlık ve
hatayla birlikte elde edilmiştir. Geri kalmış bir halkın tek
başına dünyanın en güçlü ve en gelişmiş ülkelerinin
emperyalist savaşlarını başarısızlıklara uğramadan ve hata
yapmadan boşa çıkarması nasıl beklenebilir ki! ...
Biz
başlangıcı yaptık. Ne zaman, hangi gün ve saatte, hangi
ülkelerin proleterlerinin bu süreci tamamlayacağı önemli değil.
Önemli olan buzun kırılmış, yolun açılmış ve yönün
gösterilmiş olmasıdır”
(Lenin; C. 33, s.
36/37, “Ekim Devriminin Dördüncü Yıldönümü”).
Aynı
sorun üzerine Stalin de değerlendirme yapar. Ekim Devriminin 10.
yıldönümü vesilesiyle “Ekim Devriminin Enternasyonal
Karakteri” üzerine şunları söyler:
“Emperyalizmi
sarsan Ekim Devrimi, aynı zamanda ilk proletarya diktatörlüğünün
şahsında uluslararası devrimci hareketin güçlü ve açık bir
üssünü , daha önce hiçbir zaman var olmamış olan ve şimdi
dayanabileceği üssü yarattı. Dünya devrimci hareketinin açık
bir merkezini , daha önce hiçbir zaman var olmamış olan ve
etrafında bütün ülkelerin proleterlerini ve ezilen halklarını
emperyalizme karşı devrimci bir birleşik
cephede örgütleyerek onların kümelenebileceği o merkezi yarattı”
(Stalin; agk., s. 212/213).
Emperyalist
çağın nesnel yasallıklarından hareket eden Lenin “Rus
devrimi, enternasyonal devrim zincirinin sadece bir halkasıdır”
(Lenin; C: 31, s. 313, “Yürütme Komiteleri Başkanlarının
Konferansında Konuşma”) derken Rus devriminin dünya devrimi için
sadece bir başlangıç olduğunu söylemiş oluyordu. Ekim
Devriminin üçüncü yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada
şunu diyordu: “Zaferimizin sadece, davamız bütün dünyada
muzaffer olduğunda sürekli olacağını daha o zaman biliyorduk.
Çünkü nihayetinde dünya devrimi beklentisiyle devrime
başlamıştık” (Lenin; C. 31, s. 391).
Bolşeviklerin
dünya devrimi beklentileri gerçekleşmedi. Başka ülkelerde
devrimler gerçekleşmedi.
Dünya
devriminin gerçekleşmemesi, yıkılan sömürü sistemine, dünya
emperyalist sistemine teslimiyet anlamına gelmezdi. Öyle de oldu.
Bolşevikler, tek ülkede sosyalizmi inşa etmek gibi devasa bir
sorunla karşı karşıya kaldılar ve tek ülkede sosyalizmi de
başarıyla inşa ettiler.
Ekim
Devriminden ders çıkartmak ne dogmatik olmayalım diye bu devrimin
yol gösterici temel gerçekliğinden uzaklaşmaktır ve ne de “yeni”
adına bu devrimin öğretisini sulandırmaktır. Ekim
devrimini 100. yılında ananlar şu soruları kendilerine
sormalılar:
-Ekim
Devriminden
ders çıkartmak sınıf partisi miyim, işçi sınıfını
örgütlüyor muyum veya herhangi bir bağım var mıdırdan
ayrı ele alınamaz. O gün Bolşevik Parti, işçi sınıfının
partisiydi, bugün nesnel gerçeklik değişmiştir ve komünist
partisi “çokluk”un partisi olmalıdır, onları örgütleyerek
devrim yapmalıdır denemez. Kapitalizm yıkılması gereken ve
sosyalizmde kurulması gereken hedef olduğu müddetçe bu
gerçeklikten bir şey değişmeyecektir.
-İdeolojik
olarak lafta değil, fiiliyatta neyi savunuyorum sorusu
her zaman sorulması gereken bir sorudur. Uluslararası komünist
hareketin tarihinde programı başka, pratik faaliyeti başka olan ve
son kertede revizyonistleşen sayısız
örnek vardır. Sürekli işçi sınıfının ideolojisinden
bahsederek; Marksizm-Leninizme sahip çıkıyor gözükerek bu
ideoloji sulandırmaya, yozlaştırmaya
çalışan çok örnek var. İdeolojide tutarlılık pratiğe
yansımak zorundadır. Bu, 100 sene önce de böyleydi, bugün de
böyledir.
-İdeolojik
olarak Ekim Devrimini yıkmak için içte ve dışta karşı
devrimcilik yapanların bugünkü uzantılarına karşı ne
yapıyoruz? Bunları o gün
yaptıklarıyla ve bugün yaptıklarıyla mahkum edebiliyor muyuz?
Bu
anlamda örneğin
Buharincilerinden
Troçkistlerine karşı tavrımız nedir? İdeolojinin harmanlamasını
yapmıyorsak, bu unsurların karşı devrimci faaliyetlerini ya
desteklememiz ve Bolşevikleri mahkum etmemiz gerekir veya da tersi.
Troçkistler
bunu yapıyor. Dün olduğu gibi bugün de
“çakı” gibi biz Bolşevik değiliz, “Leninist
Bolşevik”iz diyerek Sovyetler Birliği’nde sosyalizmin inşasına
karşı mücadele ettiler; hala da bunun ideolojik mücadelesini
sürdürüyorlar.
Soru
şu: ideolojide harmanlama yoksa Ekim Devriminin 100. yılında
komünist partiler Troçkizme karşı nerede duruyorlar? Onlardaki bu
cüret; açık seçik Marksizm-Leninizme karşı mücadele cüreti
karşısında komünist
partileri de açık seçik Troçkizme karşı mücadele ediyorlar mı?
Veya haksızlık etmeyelim hangileri mücadele ediyor?
-Dünya
çapında kapitalist sistem var oldukça eşitsiz
gelişme yasası da var olacağına göre, devrimler de tek tek
ülkelerde aynı koşullarda gelişmeyecektir. Bu durumda tek ülkede
devrimi örgütlüyor muyum yoksa
devrimi bir biçimde rafa kaldırarak kapitalizmin kendi
kendine çökeceğine mi bel bağlıyorum? Sorusun
100 sene önce olduğu gibi bugün de günceldir.
-Ekim
Devrimi ulusal kurtuluş
mücadelelerine de yol gösteriyor derken, örneğin Rojava devrimine
yaklaşımım nedir, onun içinde, yanında yer alıyor muyum, onu
bir biçimde destekliyor
muyum?
-Ekim
Devrimi
dünya komünist
hareketinin
ideolojik
ve örgütsel birliğini sağlamıştır ve şimdi dünya komünist
hareketi ideolojik ve örgütsel kriz içindedir, bu krizin aşılması
için ne yapıyorum?
-Ekim
Devriminin her bir temel özellikleri sıralanarak bu sorular
çoğaltılabilir. Her bir sorunun cevabı da somut verilmelidir.
Yoksa Ekim
Devriminden, bugüne çok şey değişmiştir türünden genel
lafızlara sığınılarak,
dogmatik olmamak adına Ekim Devriminin
içi boşaltılarak, ondan
dersler çıkartmış olunamaz.
-Komünist
partisi işçi sınıfının partisidir,
ideolojisi tektir; sınıfların ve ideolojilerin partisi değildir
ve komünist
partisi Ekim Devriminin bu temel özelliğini yerine getirmelidir
demek yetmez; bu işin pratiği nedir sorusu
100 sene öncesi gibi bugünde günceldir.
-Bütün
eksikliğine rağmen Ekim Devrimi aynı zamanda bir kadın devrimidir
diyebiliyor muyuz? Yoksa kadın sorununda birtakım taleplerin
formülasyonunda 1970’li yılların İtalyan feministlerinden medet
mi umuluyor?
-Ekim
Devrimi aynı zamanda bir kültür devrimidir; insanlık tarihinin
gördüğü, bizzat yaşadığı en büyük kültür devrimidir
diyebiliyor muyuz, yoksa kültür devrimini Mao’nun iktidar
mücadelesiyle mi
sınırlandırıyoruz?
Veya,
aynı zamanda kadın devrimi, aynı
zamanda kültür devrimi
olmayan bir sosyalist devrim nasıl düşünülebilir?
“Yeni”
adına, “dogmatik” olmama adına, “Post-Marksizm”in
yönlendirmesiyle devrim, sınıflar, ekonomi vb. adına
değme komedyenlere
taş çıkartacak teorik çözümlemeler yapmak
yerine nesnel gerçeklik
doğru okunarak
hareket edilmelidir.
Bu
anlamda yedi düvelde çok sayıda sosyalist devrimlere önderlik
etmiş, en azından katılmış havasıyla “akıl” verme yerine
Bolşeviklerin hangi koşullarda neyi nasıl yaptıklarını analiz
eder ve ders çıkartırsak doğrusunu yapmış oluruz.
1956’da
Sovyetler Birliği’nde Kruşçev revizyonistlerin siyasi iktidarı
gasp etmeleri, sosyalist ülkeyi revizyonist, bürokratik kapitalist
bir ülkeye dönüştürmeleri ve sonra sosyal emperyalistleşen bu
ülkenin 1991’de dağılması ve klasik kapitalist bir ülke
olması, Ekim Devriminin yanlış
bir yol olduğu anlamına gelmez. 1956’dan sonarı
gelişmeler, önceki dönemde; sosyalizmi inşa döneminde
eksikliklerin ve hataların olduğunu gösterir. Önemli olan bundan
öğrenebilmektir.
SSCB’de
sosyalizmin dış faktörler tarafından yıkılmaması, doğrudan
içteki birtakım hataların sonucunda yıkılmış olması ders
çıkartmak bakımından oldukça öğreticidir. Tek ülkede
sosyalizmi inşa etmek zorunda kalmanın nedenleri, sosyalizmin
inşası ve ne türden hatalar yapıldı da kurulan sosyalizm yıkıldı
sorularının cevabı için bkz. İbrahim Okçuoğlu; “SSCB’de
Sosyalizmin Zaferi ve Kapitalizmin Yeniden İnşası Sorunları”,
Akademi Yayın, Temmuz 2911).