KAPİTALİZM SONRASI (“POST-KAPİTALİZM”) ÜZERİNE
DÜŞÜNCELER VE FANTEZİLER (II)
(Birikmiş Sorular Dosyasından)
İSYAN, KAOS, ANARŞİ -
KAPİTALİZMİN ÇÖKÜŞÜ - GEÇİŞ TOPLUMU
DÜNYANIN HAL-İ PÜR MELALİ!
Önce şu soruya cevap vermek gerekir: “Kendini Marksist-Leninist olarak tanımlayan bir partinin yayın organlarında Troçkizm propagandası nasıl yapılır?” Soru bu.
Troçkistler, sosyal demokrat, kendini Marksist-Leninist veya Marksist olarak tanımlayan partilerde, kurumlarında, yayın organlarında kendilerini gizlerler. Öyle ki, yeri geldiğinde kraldan çok kralcı olurlar; en keskin sosyal demokrat olabilecekleri gibi en tutarlı Marksist-Leninist veya Marksist olabilirler. İdeolojide ve teoride tahribatlarını hem sosyal demokratizm, hem de Marksizm-Leninizm ve Marksizm adına yaparlar. Örneğin Marksist-Leninist bir partide yeni gelişmeler, değişen durum, yeni olgular, geçmişe eleştirel yaklaşım vb. adı altında Marksizm-Leninizm’e saldırırlar. Saldırılarını hep Marksizm-Leninizm’i geliştirme adına yaparlar. Ancak şunu bilmek gerekir: Troçkizm, Marksizm-Leninizm düşmanlığı üzerine kurulmuştur, varoluş nedeni budur. Troçkizm’i var eden onun “devrimci” içeriği değildir. Troçkizm’i var eden Marksizm-Leninizm’dir. Troçki’nin bütün değerlendirmeleri Marksizm-Leninizm’i, SSCB’de sosyalizmin inşasını, Stalin’i “eleştirmek”ten ibarettir. Troçki, Marksizm-Leninizm’in her temel değerlendirmesine, geliştirdiği her teoriye, her ilkesel duruşuna karşı kendi değerlendirmesini, kendi teorisini, kendi ilkesel duruşunu geliştirmiştir. Troçkizm var olmasa da Marksizm-Leninizm var olur. Ancak, Troçkizm, Marksizm-Leninizm olmaksızın var olamazdı ve var olamaz. Bu nedenle Troçki ve Troçkizm varoluşunu Marksizm-Leninizm’e borçludur.
Marksist-Leninist bir ortamda Troçkistler, ortamı önce ideolojik olarak zehirlemeye yönelik faaliyet sürdürürler. Örneğin sosyalizm tartışması adı altında SSCB’de sosyalizmin inşasında ortaya çıkan sorunları, hataları tartışmazlar, ama sosyalizmin kendisini tartışırlar. Marksizm-Leninizm’in geliştirdiği sosyalizm anlayışı yanlıştır, Troçki’nin geliştirdiği sosyalizm anlayışı doğrudur savunusunu yaparlar. Troçki ve Troçkistlere göre SSCB’de sosyalizm inşa edilmemiştir, tekil ülkelerde sosyalizm inşa edilemez, yapılan sosyalizm adına en fazlasıyla “deneyim”lerdir. Sosyalizmde devlet olmaz, sınır olmaz meta üretimi, para-pul olmaz. İşte bu Troçki ve Troçkistlerin sosyalizm anlayışıdır.
Eğer bir Marksist-Leninist ortamda, örneğin sosyalizm sınıfsızdır, devletsizdir, sosyalizmde meta üretimi olmaz, tek ülkede sosyalizm inşa edilemez diyerek propaganda yapılıyorsa, yazılıp çiziliyorsa o ortam Marksist-Leninist özelliğinden çok şey kaybetmiş demektir. Bu anlatımların Marksizm-Leninizm’le hiçbir ilişkisi olmadığı gibi bu, Marksizm-Leninizm’in savunduğu sosyalizm anlayışının tam zıddıdır; katışıksız, “24 ayar” Troçki ve Troçkizmdir. Bu durumda Marksist-Leninist ortamda adı konmadan Troçkizm propagandası yapılıyor demektir. Bu propagandayı Marksist-Leninist olarak, Marksizm-Leninizm’i geliştiriyor gözükerek, “yeni” gelişmelerden bahsederek yaparlar. Çok sıkışırlarsa, “olmazsa olmaz” durumlarda veya Marksizm-Leninizm’e “bağlılığı” göstermek için, devrimden bahsederek Marksist-Leninist ”olurlar”. Bunun ötesinde bu kavramları anmazlar, Marksizm, “devrimci Marksizm” ve Marksist kavramlarını kullanırlar. Ama anlatılan içerikler Troçki’nin görüşleridir, katışıksız Troçkizm’dir.
“Eleştiri”, “gelişme”, “yeni” adına Marksist-Leninistleri, Marksizm-Leninizm’i doğma yığını olarak kavrayanlar durumuna düşürmeye çalışırlar. Örneğin, pek çok kişinin Marksizm’i bir dogmalar yığını olarak kavrar olduğundan; bir düşünce bir kez dogma haline getirildi mi süreç içinde mezhepleşmelerin kaçınılmaz olacağından; bir fikir bir kez dogma haline getirildi mi onu sorgulamanın, tartışmanın anlamsızlaşacağından, bilimsel kuşkuculuğa dayalı bilimsel inancın yerini mutlak inanca bırakacağından; bu durumda düşünsel enerji harcama ihtiyacının da en aza ineceğinden; hal böyle olunca dünya ne kadar değişirse değişsin, sanki hiçbir şey değişmemiş gibi, her şey yüz yıl, yüz elli yıl önce nasılsa öyle kalmış gibi o günlerde söylenenlerin virgülüne dokunulmaksızın tekrarlanacağından; virgülüne dokunmaya kalkanların ise sapkın olarak teşhir edileceğinden; oysa aslolanın salt ne söylendiği değil, neden öyle söylendiğini bulup çıkarmak, düşünme yöntemini anlamak, somut koşulların somut tahlilini esas almak olduğundan bahsederler.
“Dinime küfreden Müslüman bari olsa” söylemi dahi yukarıdaki demagojik nobranlığı, aymazlığı açıklayamaz. Düşünceyi dogmalaştıran Marksizm-Leninizm mi? Marksizm-Leninizm, okuma, araştırma, eskide neyi savunuyorsan onu savunmaya devam et mi diyor? Marksist-Leninistler, örneğin sosyalizmin inşası konusunda pekala SSCB’yi, Bolşevik Parti’yi, Stalin’i eleştiriyorlar. Ancak, işin bir de garip tarafı var: Troçki’nin o gün söylediklerini bugün aynen tekrar eden Troçkistleri ne yapalım? Troçki’nin ölene kadar yazıp çizdiğini; özellikle SSCB, Stalin, sosyalizmin inşası hakkında söylediğini noktasına ve virgülüne dokunmadan bugün dahi savunan Troçkşistleri ne yapalım? Tamam, Marksist-Leninistler, noktasına ve virgülüne dokunmadan o zamanki sosyalizm anlayışını aynen savunuyorlar diyelim. Peki, hangi Troçkist akım, hangi Troçkist, Troçki’nin o zaman söylediğini noktasına, virgülüne varana kadar tekrarlamıyor?
Marksist-Leninistler, Marksizm-Leninizm’e yöntem ve ideoloji olarak sahip çıkınca, temel ilkelerden taviz vermeyince dogmatik oluyorlar, bilmem kaç yüzyıl önce yazılmış olanları virgülüne varana kadar dokunmadan tekrarlıyorlar! Ama Troçkistler, Troçki’nin asırlık görüşlerinin noktasına, virgülüne dokunmadan tekrarlıyorlar ve bu dogma olmuyor!
İşte tam da bu nedenden dolayı, Troçki’yi noktasına, virgülüne dokunmadan bugüne taşıyanlar, Troçki’nin taraftarları olamazlar. Bunlar olsa olsa Troçki’nin tetikçileridir.
Marksist-Leninist ortamda, güya Marksizm-Leninizm adına yapılan propaganda, Troçki’nin şu veya bu anlayışının propagandasıdır. Troçki’nin her bir anlayışı Marksizm-Leninizm ortamına yerleştirilmiş birer Troçkizm-Troçki bombasıdır. Ne zaman patlatılacağı, patlatılacağı ortamın olgunlaşmasına bağlıdır. Patlatıldığında ise Marksizm-Leninizm ortamı param parça olacaktır. Bu durumda KPD/ML’nin hazin sonu, Marksizm-Leninizm ortamının geleceği olur.
Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Geçiş Tolumu - Kapitalizmin Çöküşü
Soruları sınıflandırmaya çalıştım. Bir kısım soru geçiş toplumu ve kapitalizmin çöküşü üzerine. “Geçiş toplumu” ile neyin kast edildiği ve kapitalizmin nasıl çöküyor olduğu soruluyor.
Bu sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Kapitalizmin çöküşü anlayışı tek başına Troçki’ye mal edilmez. Troçki’den önce Rosa Luksemburg’un “Sermaye Birikimi” kitabındaki sermaye birikiminin seyri üzerine Marks’ı yanlış anlamasından kaynaklanan hatasına dayanarak kapitalizmin belli bir zaman sonra çökeceğini savunanlar olmuştur (1). Troçki’den sonra da örneğin özellikle 1970’li yıllardan bu yana kapitalizmin çöktüğünü, çökeceğini öne sürenler de olmuştur. Ama hiçbirisi kapitalizmin çökeceğini Troçki gibi tanımlamamıştır. Burada bizi ilgilendiren bu işi nasıl başardıklarından ziyade çöküş meselesinde Troçki’nin anlayışı ve bu anlayışının bugün nasıl savunulduğudur. Ancak, geçiş toplumu-geçiş programı sorunu tamamen Troçki ve Troçkistlerin marifetidir. Bu konuyla ilgili sorular da genel anlamda kapitalizmin çöküşüyle değil, özel anlamda, yani Troçki ve Troçkistlerin bu konudaki anlayışlarıyla ilgilidir.
Sorulan soruların cevabını, kapitalizmin çöküşü, geçiş toplumu-geçiş programı eleştirisine dönüştürmeden cevap vermeye çalışacağım. Aksi durumda bir kitap çalışması yapmış oluruz.
Kapitalizmin çöküşü ve kapitalizm sonrası söz konusu olduğunda Troçkist yayınlarda şu anlayışı bulamazsınız: Özne biziz; uluslararası örgütlenmiş dünya partisi olarak dünya kapitalizmini yıkacağız; proletarya diktatörlüğünü kuracağız, böylece geçiş programımızı gerçekleştireceğiz; toplumu sosyalizme hazırlayacağız anlayışını onlarda yoktur. Troçki ve Troçkistler, kapitalizmden komünizme geçiş sürecinin kapitalizmi yıkmak ve proletarya diktatörlüğünü kurmak aşamasında özne olarak kendilerine bir rol biçmezler. Bu işi “kitlelere” bırakırlar! Ancak, kapitalizm sonrasındaki görevlerini işçi sınıfını ve emekçi yığınları “devrimci işçi iktidarı”na, yani proletarya diktatörlüğünün kurulmasına hazırlamak olarak açıklarlar. En azından “Geçiş Programı”ında Troçki böyle der.
Geçiş programı, geçiş toplumu üzerine Troçkistlerin her zaman ortaklaşmış görüşleri yoktur. O programı olduğu gibi kabul edenlerin, bu anlamda “zaten programımız var” diyenlerin yanı sıra, programın içeriğine eleştirel yaklaşan, geçen onca zamanın (“Geçiş Programı” 1938’de hazırlanmıştı) göz önünde tutulması gerektiğini söyleyen Troçkistler de var. Bu, onların sorunudur diyelim.
Ancak, burada bu konu bağlamında dikkati bir yöne çekmek isterim. Bu bağlamdaki soruların hemen hepsi Marksist-Leninistlerin soruna nasıl baktığıyla ilgili.
Peki, neden bugün “Geçiş toplumu”, “Geçiş programı” üzerinde sıkça durulmaktadır? Bunun çok açık bir nedeni var. Önce bu nedeni açıklamakla başlayalım.
Yaşanmakta olan dünya ekonomik krizi ne zaman patlak verdi diye soracak olursak bunun cevabı 2019 sonudur. Tam da bu dönemde Çin’de baş gösteren Covid-19 salgınının kısa zamanda bütün dünyaya yayılması ekonomik krizi baskılayan, ağırlaştıran bir faktör olmuştur. Bu durum, birçok makalede özellikle bahsettiğimiz “ayrık otları”nı heyecanlandırmıştır. Bunlar, daha önceki kriz dönemlerinde olduğundan daha yoğun bir biçimde kapitalizm sonrasıyla ilgilenir oldular. Kapitalizmin ortadan kaldırılması işini; bu can sıkıcı işi, krize, Covid-19’un etkisine, nihayetinde kendiliğinden çöküşe havale ederek, geçiş toplumu üzerine fanteziler geliştirmeye başladılar.
Daha önceki kriz dönemlerinde, örneğin 2008 dünya krizi bağlamında kapitalizmin ne zaman çökeceği üzerine hesap yapan “uzman”ların sayısı az değildi. Kapitalizme 6, 10 ve 30 sene ömür biçenler, şimdi bu işin bittiğini düşünüyor olmaları gerekir ki, geçiş toplumunun sorunlarıyla uğraşıyorlar. Nelerle uğraşıyorlar diye soracak olursanız, tek bir şeyle uğraştıklarını söylememiz gerekir: Tek yaptıkları iş, Troçki’yi doğrulamaktan ibarettir. Troçki’yi doğrulamak için heyecan doruk noktasına çıkmış olacak ki, ekonomik yasalar icat etmekten de geri kalmıyorlar. Aklı başından giden “tetikçiler”, şirazesi kaymış düşüncelerle dünyayı kurtarmaya çalışıyorlar.
Soruları somutlaştıracak olursak:
Bir üretim biçiminden diğer bir üretim biçimine geçmek için bir ara toplum yapısı; bir geçiş toplumu neye dayandırılmaktadır?
Kapitalizmden sosyalizme geçiş için gerekli olduğu iddia edilen “geçiş toplumu” ne anlama gelmektedir?
Veya Marksist-Leninistlerin proletarya diktatörlüğü kavramını neye dayanarak farklı yorumluyorlar?
O halde şimdi neyi, nasıl savunduklarına, neyi yıkıp neyi kurmak istediklerine bakalım.
Yukarıda da belirttiğim gibi, “Geçiş toplumu”, “post-kapitalizm”, yani kapitalizm sonrası üzerine bugünlerde çokça durulması, yazılıp-çizilmesi tesadüfi değildir. Özellikle Covid19’un baskıladığı dünya ekonomisinin durumuna bakarak birçok siyasal çevre, artık kapitalizmin sonunun geldiğinden şüphe etmiyor. Kapitalizm koşullarında, ama kapitalizm dışında kalarak yaşamın sürdürülebilir olduğunun planını yapan ve uygulamaya çalışanların sayısı pek çoktur. Dünya Sosyal Forumları döneminde bu gruplar, varlıklarını göstermek bakımından “altın çağlarını” yaşamışlardı. Bunların dışında teknolojinin gelişmesi bağlamında makinelere “artı değer” ürettirerek, kapitalizmin daha 1970’li yıllarda yıkıldığını savunan ve bu savunuyu “bilimsel” olarak temellendirmeye çalışan çevreler de vardı/var.
Bunların ötesinde kapitalizm sonrasıyla en çok ilgilenenler Troçkist gruplardır. Bunlar da iddialarını Troçki’nin savlarına dayandırmaktalar. Bunların bir kısmı sınıf mücadelesinden, devrimden bahsederken, bir kısmı kapitalizmin sistem olarak var olma koşullarının ortadan kalktığını ve kendi kendine; kendi iç çelişkilerinden kaynaklı olarak çöktüğünü savunmaktadır.
“Geçiş toplumu”na nasıl geçileceğini, toplumların gelişmesinde bunun hiç de yeni bir görüngü olmadığını kanıtlamak için olsa gerek, işe Roma İmparatorluğunun çöküşüyle başlayanlar da var.(2)
Örneğin Kerem Dağlı, üşenmeden Roma İmparatorluğuna kadar gidiyor ve “Köleci Roma’dan Kapitalizme: Çöküşün Anatomisi”ni ele alıyor.(3)
Peki, bu düşüncelerini neye dayanarak dile getiriyorlar? Kapitalizm veya emperyalizm gerçekten de ifade ettikleri durumda mı? Veriler başka şey söylüyor ve verilerin ne söylediğini başka bir makalede ele alacağız. Bizi burada ilgilendiren, Troçkistlerin ilham kaynağının nesnel gerçeklik olmadığıdır, tam tersine Troçki’nin bu konuda 1938’den kalma tespitleridir. Bizi ilgilendiren tam da budur. Soruların cevabını burada, Troçki’nin görüşlerinde aramalıyız.
Troçki'ye göre gelişmesinde kapitalizm son aşamasına gelmiştir. “IV. Enternasyonal”in manifestosu olan “Geçiş Programı”nın ana başlığının “Kapitalizmin Can Çekişme Mücadelesi ve IV. Enternasyonal”in Görevleri” olması boşuna değildir.
Söz konusu programın 2. paragrafında şu tespitin yapıldığını görüyoruz:
1)“Proleter devrimin ekonomik ön koşulları, genelde kapitalist düzende ulaşabileceği en yüksek olgunluk düzeyine ulaşmıştır.”
2)”İnsanlığın üretici güçleri durgunluk içindedir.”
3)”Artık yeni buluş ve teknik gelişmeler maddi zenginliğin yükselmesini sağlayamamaktadır.”
4)”Bütün kapitalist sistemin içinde bulunduğu toplumsal kriz koşullarında konjonktürel krizler kitleleri gittikçe ağırlaşan yokluk ve acılarla karşı karşıya bırakmaktadır.”
5)”Gerek demokratik gerekse de faşist rejimler, bir iflastan diğerine yuvarlanmaktalar.”
6)”Burjuvazinin kendisi de bir çıkış yolu görememektedir.”
7) “Tek çıkış yolu burjuvazinin devrilmesidir.” (4)
Troçki'ye göre kapitalizmin çöküş aşaması uzun zamandan beri devam etmektedir. Bugün bütün Troçkist “eğilim”lerin savunduğu bu anlayışı şöyle de formüle edebiliriz:
1)Üretici güçler artık büyümemektedir/gelişmemektedir.
2)Artık artı değer üretilememektedir.
3)Yatırım yapma olanakları kalmamıştır.
4)Kar elde edilememektedir.
5)Bütün sistem durağanlaşmıştır.
6)Bütün sistem var olmak yok olmak krizi içindedir.
7)Burjuva sistem sürekli barbar ve ilkel özelliklerini ortaya çıkartmaktadır.
Bu tespiti tamamlamak için Troçki’nin proletarya hakkındaki düşüncesini de buraya aktarmamız gerekir:
“Çürüyen kapitalizm koşullarında proletarya ne sayısal olarak ne de kültürel olarak büyümektedir. Bu nedenle, ileri bir zamanda proletaryanın devrimci görevlerinin seviyesine yükseleceğini beklemek için hiçbir neden yoktur.” (“Under conditions of decaying capitalism theproletariat grows neither numerically nor culturally. There are no grounds,therefore, for expecting that it will sometime rise to the level of the revolu-tionary tasks.”- “Unter den Bedingungen des verfaulenden Kapitalismus wächst das Proletariat weder zahlenmäßig noch kulturell. Es gibt daher keine Gründe zu erwarten, daß es sich irgendwann auf die Höhe der revolutionären Aufgaben erheben wird.”(5)
Troçki’nin “Çürüyen kapitalizm koşullarında proletarya ne sayısal ne de kültürel olarak büyümektedir” tespitini yukarıdaki maddelere 8. olarak ekleyelim.
Karşımıza kapitalizmin bütünlüklü bir varoluş krizi ve kendiliğinden çöküşü çıkmaktadır. Troçki, kapitalizmi çökertirken, miadını doldurturken haklı olarak bütünlüklü bir çöküşün gerçekleşiyor olduğunu göstermek için işçi sınıfını da ıskartaya çıkartmayı ihmal etmemiştir.
Bugün, ister doğrudan geçiş toplumundan, isterse de çöküşten bahsedilsin, bu düşünceler dönüp dolaşıp Troçki’nin yukarıya aktardığımız sekiz maddelik anlayışına dayandırılmaktadır.
Kapitalizmin çöküşü ve proletarya ile bağlam içinde Troçki’nin bütün marifeti bu birkaç sözden ibarettir.
Tabii, burada sorun sadece Troçki ile sınırlı değildir. Bir kısım Troçkist de Rosa Luksemburg’un “Sermaye Birikimi” çalışmasındaki birtakım yanlış tespitlerine dayanarak kapitalizmin çöküşünü açıklamaya çalışır. Bunlara göre siyasi tespit Troçki’den, kapitalizmin ekonomik olarak çöküşü açıklaması da R. Luksemburg’dandır.
R. Luksemburg’un çıkış noktası şudur: Sermayenin birikebilirlik krizi patlak verdiğinde, bu kriz artık ortadan kaldırılamaz. Yani kapitalizm çöker.(6)
Varılan sonuç cesaretsizliğin, eklektizmin doruk noktasıdır; bir kısmı çöküşün gerçekleştiğinden bahsederken, diğer bir kısmı kapitalizm sonrası düzenden bahsedebilmektedir. Her halükarda niteliksel bir değişimin; “Geçiş toplumu”nun, “çöken kapitalizm”in yaşayan şahitleriyiz!
Nasıl izah ediliyor bu niteliksel değişim?
Yukarıya aktardığımız görüşe göre, yani Troçki’ye göre.
Bir kısım okurun sorduğu ve cevaplandırmamı istediği sorulara gelince:
1-Üretiminin tarihsel sürecinin belli bir aşamasında sermayenin, gelişmesinin sınırlarına dayanması, ne demek? Hangi nedenden dolayı, hangi nesnel içsel yasasına göre gelişmesinin sınırlarına dayanır?
2-Birkaç dünya tekelinin dünya piyasasına hakim hale gelmesi durumunda ne olur? Fethedilecek, ele geçirilmesi gereken pazarlar kalmaz mı? Sermayeler arasında rekabet ölür mü?
3-Birkaç dünya tekelinin dünya piyasasına hakim hale gelmesi durumunda sermayenin genişletilmiş yeniden üretimi için veya başka bir deyişle artı kar elde etmek için teknolojik devrimlerle göreli artı değeri artırmanın yerini giderek artan oranda mutlak artı değer elde etmek, yani işçiyi daha çok ve daha yoğun çalıştırmak alır, ne demektir?
4-Kapitalizmin varoluşsal krizi koşullarında sermayenin genişletilmiş yeniden üretiminin tarihsel sınırlarına dayanması, ne demek?
5-Tekelci sermayenin egemenliği nedeniyle teknolojik devrimlerin gerçekleşmemesi ve yeni sermayelerin oluşmaması, ne demek?
Kapitalizmin geleceği bağlamında Troçki’nin yukarıdaki tespitleriyle okurun sorduğu sorular aynı içeriklidir.
Bu ve daha başka sorulara farklı makalelerde cevap vereceğim. Eğer yukarıda ki beş soruda dile getirilen anlayışlar doğruysa dünyanın hal-i pür melali isyandan, anarşi ve kaostan başka bir şey değildir. Şöyle:
“Zamanın ruhu bizi isyana, kaos ve anarşiye götürüyor. Başımızı nereye çevirirsek çevirelim orada bir isyan, kaos ve anarşi haliyle karşılaşıyoruz. Bir toplum düzeninin miadını doldurduğu ama yerine neyin geçeceği ya da geçirilmesi gerektiğinin henüz açıklık kazanmadığı geçiş dönemi bunalımının karakteristik özelliğidir bu. Böyle dönemlerde hem egemen sınıf katmanları arasında, hem ezilen sınıflar arasında, hem de yönetenlerle yönetilenlerin ilişkisinde kargaşa hakimdir. Bunun nedeni, bütün sınıfların bir toplumsal düzen içinde birlikteliklerini sağlayan ve bunu durmaksızın yeniden üreten toplumsal zeminin bu işlevini yitirmesi, deyim yerindeyse kuraklıktan çatırdamasıdır. Böyle dönemlerde yönsüzlük bütün sınıfların tipik bunalım halidir, bunun bilinçteki karşılığı da kakofonidir. (Her kafadan bir ses çıkması). Toplum doğum sancısı çekiyor. Geçiş dönemi bunalımı bir doğum sancısı belirtisidir. Feodalizmden kapitalizme geçiş dönemi bunun örneklerinden biridir. Bugün yaşanan da kapitalizmden komünizme geçiş dönemi olsa gerek. Henüz komünizm ortalarda görünmüyor olabilir ama zamanın ruhunun kapitalizmden çekilmekte olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz.
Bugün Bosna ya da Mısır, Tunus ya da Hamburg, Brezilya ya da Türkiye, yakın dönemde yaşanan ya da yaşanmakta olan hangi ayaklanmanın altını kazırsanız, aynı çelişkilerin basıncı altında kıvranan aynı toplumsal zemine ulaşırsınız. Böyle olduğu içindir ki isyan-kaos-anarşi hali ulusal karakterli değil, dünyasaldır.
Dünya isyan halindedir. Toplumsal düzen krizdedir. Bu durumda emek-sermaye, devlet-halk çelişkisini, burjuva üretim ve yönetim biçimi ile toplumun bütünü arasındaki çelişki olarak da tarif etmek mümkündür. Tam da burada, “toplumun bütünü” ifadesine karşı çıkılabilir. Bugünkü toplum sınıflardan oluşmaktadır. Böyle bir tanım sınıf çelişkilerini karartmaya ve işçi sınıfının belirleyici rolünü görmezlikten gelmeye yol açabilir, denebilir. “Ancak”, Bir toplumsal üretim biçimi varoluşsal krize saplanmışsa, yukarıdaki itiraz geçersizleşir. Böylesi zamanlarda çelişki bir sınıfla diğeri arasındaki çatışma sınırını aşarak, bütün toplumla egemen üretim tarzı arasındaki çatışma halini alır. Geçiş dönemi krizinin karakteristik özelliği egemen üretim biçiminin mevcut koşullar dahilinde sürdürülmesinin giderek daha olanaksızlaşmasıdır. Bunun bir diğer anlamı, mevcut toplum biçiminin sürdürülemez olması ve toplumun sırtında daha fazla taşınamaz bir yük haline gelmesidir. Bugünkü toplum burjuva toplumdur, eğer burjuva üretim ilişkileri varoluşsal krizdeyse, bu, tüm sınıfları oluşturan burjuva toplumun varoluşsal krizde olduğu anlamına gelir. Bugün... kapitalizm tüm dünyaya hakim olduğu için isyan coğrafyası da tüm dünyadır. Zamanın ruhu, burjuva toplumdan çekilirken, isyan, kaos ve anarşi güzergâhından geçmekte ve komünizme doğru akmaktadır. ”(Nelte)
Doğaldır ki, böylesi isyan, kaos ve anarşi durumlarında işçi sınıfını ve müttefiklerini örgütlemenin ve kapitalizmi yıkmanın, sosyalizmi inşa etmenin bir anlamı olmayacaktır. Böylesi dönemlerde devrimin, sınıf mücadelesinin bir anlamı yoktur. Sınıf çelişkileri yerini burjuva üretim ve yönetim biçimi ile toplumun bütünü arasındaki çelişkisi almıştır. Her şey kendiliğinden gelişmektedir. Zamanın ruhu “keskin komünistlere”, “en Marksistlere”sınıfı örgütlemeyi değil, isyan, kaos ve anarşi önünde engel olmamayı emretmektedir. Su akar yolunu bulur! Bütün dünya isyan içinde, her tarafta anarşi, her tarafta kaos var; isyan, anarşi ve kaos burjuva toplumun yıkılmasına götürecek. Burjuva toplum yıkılınca bir geçiş dönemi başlayacak. Komünist parti, ancak geçiş dönemi başlayınca devreye girecek; Lenin’in deyimiyle “hergele” Troçki’nin “Geçiş Dönemi Programı”nı uygulamaya koyacak; herkes proletaryanın bayrağı altında toplanacak. Proletarya diktatörlüğü kurulacak ve toplum, sosyalizme geçmeye hazırlanacak vs.
Eh, zaten ‘emekçiler bu mücadele içinde burjuva demokrasisini aşan konsey demokrasisinin çeşitli biçimlerini meydanlarda inşa etmeye giriştiklerine’ göre herhalde geriye yapılacak fazla bir şey kalmamış olması gerekir!
Bu anlayışların Marksizm-Leninizm ortamıyla, Marksist-Leninist ilkelerle uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur. Bu anlayışlar Marksizm-Leninizm ortamının, Marksist-Leninist ilkelerin reddidir. Marksizm-Leninizm ortamına yerleştirilmiş, pimi çekilmeye hazır birer Troçki bombasıdır.
Bu sorulara kısaca cevap vermeye çalışayım. Ancak önce şunu söylemeliyim: Bu ve benzer soruların cevabını hemen bütün Troçkist yayınlarda, sitelerde bulabilirsiniz. Bir Marksist-Leninist soruna böyle bakmaz. Marksist-Leninist politik ekonomi böyle öğretmez. Ancak bir Troçkist günümüzde kapitalizm, daha doğrusu Troçki’nin “Geçiş Programı”ndan bu yana kapitalizm hakkında böyle düşünebilir. Bu tamamen Troçkizm propagandasıdır. İstiyorsanız bu soruları, yukarıda sıraladığımız 8 maddelik Troçki tespitiyle karşılaştırabilirsiniz. Tıpkıbasım değilse bile, tıpkısının aynısıdır!
Troçkizm’de bu böyledir. Hele bu konuda, yani kapitalizmin sonunu getirme konusunda kesinlikle böyledir.
Yeri gelmişken Post-modernizm-Post-Marksizm’in ideologlarından Ernest Laclau ve Chantal Mouffe’un anlatı temeline dayalı “sol popülizm”i teorileştirirken söyledikleri çok ilginç ve konumuzla da ilgili olana değineyim:
“Anlatıma dayalı” ideoloji oluşturmanın arka planında şu var: Gerçeklik, anlatımlardan, hikayelerden oluşturulur. Şayet siyasi aktörler insanların tecrübelerini heyecanlı, çekici hikayelere dönüştürebilirlerse, insanların eyleyişlerini; hal ve hareketlerini etkilerler ve böylece gerçekliği oluştururlar. Yani bu durumda gerçeklik; düşüncelerin nedenini oluşturan nesnel, materyal gerçeklerden değil de, sanki düşünceler, dünyayı modelleştirmiş, yapılandırmış olur. Örneğin, kapitalizm, içsel işleyiş tarzından dolayı işçi sınıfı ve burjuva sınıfı oluşturan bir sistem değildir. Tam tersine bu bir anlatımdır, bir tasarımdır. Mouffe buna anti-özcülük diyor. Yani nesnel, gerçek bir dünya yoktur diyor. Mouffe’a göre “toplumlar ... hegemonyacı uygulamalar yoluyla söylemsel olarak inşa edilir”, kapitalizm gibi bir toplum düzeni “Hiçbir zaman daha derin bir nesnelliğin tezahürü değildir.” (7)
Yukarıdaki Troçki’nin kapitalizm değerlendirmesi “bir anlatım”dır, gerçeklik değildir. Ancak, Troçki, kapitalizm çöküyor anlatımını, hikayesini anlata anlata Troçkistlerin kafasında kapitalizm çöküyoru “gerçekliğe” dönüştürebilmiştir. Hal böyle olunca hayal dünyasında gezinenlerin “gerçek” sandığı kapitalizmle uğraşmak zorunda kalıyoruz. Oysa böyle bir kapitalizm yoktur.
Neden yoktur?
Günümüz kapitalizmi gerçekliği açısında üretici güçler artık büyümemektedir; artık artı değer üretilememektedir; yatırım yapma olanakları kalmamıştır; kar elde edilememektedir; bütün sistem durağanlaşmıştır; bütün sistem var olmak yok olmak krizi içindedir; sürekli barbar ve ilkel özelliklerini ortaya çıkartmaktadır; çürüyen kapitalizm koşullarında proletarya ne sayısal ne de kültürel olarak büyümektedir demek, her şeyden önce Mouffe’un anlatıma dayalı gerçeklik üretmesine benzemektedir.
Çürüyen, çürüme aşamasında; yani emperyalizm aşamasında olan kapitalizm, üretim biçimi olarak işlevselliğini kaybetmemiştir; yani yatırım yapmaktadır, artı değer elde etmektedir, kar elde etmektedir, proletarya sayısal olarak çoğalmaktadır. Kapitalizm sistem olarak ne anlatıldığı gibi durağanlaşmıştır ne de var olmak yok olmak krizi içindedir. Ancak, kapitalizmin işlevselliği sermayenin taleplerini her zaman karşılayamamaktadır. Bu da bir gerçekliktir. Bu, karşılayamamanın var oluş yok oluş kriziyle uzaktan yakından bir ilişkisi de yoktur.
Yöntem olarak diyalektik materyalizm, dün olduğu gibi bugün de bilimsel araştırma ve analizin yegane yol göstericisidir. Kafamızda oluşturduğumuz hayali, gerçek diye satmanın yerine kapitalizm verilerini ele alırsak, durumun “anlatıma” dayalı “gerçeklik”ten tamamen farklı olduğunu görürüz. Yazıyı uzatmamak için bu analizlere burada yer vermeyeceğim.(8)
Nasıl bir dünya vadediliyor, geçiş toplumuna geçiş yöntemi nedir?
Bu konuda kimin ne dediği pek belli değil. Her Troçkist çevre söz konusu geçişi farklı yorumluyor. Durumun farkında olup, uyaranlar da yok değil. Ancak, nereden nereye geçildiği, geçilen yerde nelerin olacağı karışık. Anladığım kadarıyla yol haritası şöyle:
Önce kapitalizm sistem olarak çöküyor. İşçi sınıfı ve emekçiler kapitalizmi yıkacak diye bir düşünce yok. Zaten Troçki de proletaryadan umudunu kestiğini açıklamış. Bu durumda geriye kalan, kapitalizmin sistem olarak kendi içsel çelişkileri sonucunda çökmesidir. Kendi kendine yıkılmayı Troçkist E. Çağlı “Geçiş sorunu ve geçiş programı” yazısında şöyle ifade ediyor: “Geçiş Programında da belirtildiği üzere, eğer kapitalizm kendi yarattığı felaketler karşılığında yükseltilen talepleri karşılayamıyorsa, yıkılıp gitmelidir.” (9)
Yıkılmalıdır, yıkacağız demiyor, kendi kendine yıkılmalıdır, “yıkılıp gitmelidir.”diyor.
-Kapitalizm çökünce bir kaos ortamı, bir anarşi ortamı veya kaos/anarşi toplumu doğuyor. Geçiş toplumunun ilk evresi bu.
-Bu ortamda, “Bolşevik-Leninistler” önderliğinde parti, işçileri, köylüleri, emekçi kadınları, gençliği, “geçiş talepleri programı”yla, “kitleleri sistematik olarak proleter devrim için harekete geçirme görevini” yerine getirecek! E. Çağlı’ya göre(10)geçiş programının, Troçki’ye göre de IV. Enternasyonalin “Görevi, kapitalizmin hakimiyetini ortadan kaldırmaktır. Amacı, sosyalizmdir. Yöntemi, proleter devrimidir.”(11)
Demek oluyor ki, kapitalizm sonrası toplum öncelikle bir kaos toplumu olacak. Kaosçuların, kendiliğidencilerin, Troçkistlerin kapitalizm sonrasına geçişi örgütleme; bu geçişe önderlik etme, nasıl bir toplum öngörüyorlarsa onu kurma diye bir dertleri yok. Bütün dertleri, bir biçimde kapitalizmin yıkılması ve kapitalizm sonrasına geçmektir. “Kitleler” bu geçişi sağlayacaklar. Ancak bundan sonra iş Troçkistlere düşüyor. O “kaos” toplumunu örgütlü topluma dönüştürmek, proletarya diktatörlüğünü kurmak ve bu diktatörlükten sonra da sosyalizme geçmek “Bolşevik-Leninistler”in, yani Troçkistlerin görevi olacak!
Troçkistlerin anlatımından çıkardığım sonuç şu:
-Kapitalizm kendi kendine çöküyor. Kapitalizmin kendi kendine nasıl çöktüğünü yukarıya aktardığım tespitleriyle bizzat Troçki açıklıyor.
-Çöküş örgütlü değildir; en azından işçi sınıfının bu çöküşte bir rolü yoktur. Yani işçi sınıfı ve emekçi yığınları örgütleyeceğiz, çetin bir sınıf mücadelesi sonucunda kapitalizmi yıkacağız diye bir iddia yok. Zaten Troçki de kapitalizmin varlığını sürdürmesinin imkansızlığından bahsediyor:
“Kapitalizmin çöküşü, keza eski hakim sınıfın da çöküşü en son sınırlarına varmıştır. Bu sistemin varlığını sürdürmesi imkansızdır.” (12)
Aynı yazısında Troçki “(II. Dünya Savaşının) toplumun kapitalizm temelinde yaşayabilemeyeceğini itiraz edilemez bir biçimde kanıtladığını“ savunur (13)
İşçi sınıfının tarihsel rolünü artık yerine getiremeyecek durumda olduğunu, artık sayısal olarak da çoğalmadığını iddia eden Troçki'dir.
Troçki dolaylı olarak, “Çürüyen kapitalizm koşullarında proletarya sayısal olarak büyümemektedir” diyerek kapitalizmin yok oluş içinde olduğunu söylemiş olur.
Bu anlayışlar Troçkistler tarafından bir biçimde bugün de savunulmaktadır.
-Kapitalizmin çöküşü “eski hakim sınıfın da çöküşü”dür.
-Troçki’nin ıskartaya çıkardığı işçi sınıfının bu çöküşte bir rolü olmadığına göre çöküşü hangi özne gerçekleştiriyor? Özneye gerek yok, çünkü kapitalizm içsel yasalarından dolayı kendi kendine çöküyor. Bunu Troçki söylüyor.
-Bu durumda kapitalizm sonrası toplum, bir kaos toplumudur. Bu toplumda mübadele ekonomisine geçenleri mi, parayı ortadan kaldıranları mı ararsınız, uyanık olalım yeniden bölgesel güçler ortaya çıkar diyenleri mi ararsınız, orasını bilemem..., ama kaos toplumunu örgütleme ve komünizme doğru götürme bağlamında Troçkistlerin evrensel-tarihi bir görevle karşı karşıya olduklarını başta Troçki olmak üzere, bütün Troçkist “eğilim”ler açıklıyorlar.
Troçki’nin hazırladığı “Geçiş Programı”nın mantığı ve yöntemi bunun böyle olduğunu açık açık göstermektedir.
Kapitalizm sonrası toplumda, yani geçiş toplumunda proletarya, bizzat demokratik olarak kontrol ettiği ve mücadele ve iktidar organı olarak kullandığı kendi demokratik yapılarını inşa edecek. Grev komiteleri, fiyat kontrol komiteleri bu türden yapılardır. Bu yapılar işçi iktidarının yapılarıdır. İşçi iktidarının bu yapıları, alternatif iktidar organları olarak konseylerin oluşturulması talebinde doruk noktasına ulaşır. Yani amaç, konseylerin kurulmasıdır. Sonuçta bütün bu organlar, kurulması gereken merkezileştirilmiş devrimci işçi iktidarının zeminini oluşturan organlar olacaktır.
Önce kaos toplumu, bu toplumdan geçiş toplumuna geçiş. Geçiş toplumuna geçişin Troçkist literatürdeki adı işçi devletidir, proletarya diktatörlüğüdür. Yani önce kendiliğinden kaos toplumuna geçiliyor. Kaos toplumunda Troçkşistler devrim yapıyor ve bu devrim sonucunda da yeni bir geçiş toplumuna geçiyoruz: Troçkistlerin devrimi sonucunda kurulan geçiş toplumu ne komünist ne de sosyalisttir. Bu geçiş toplumu proletarya diktatörlüğüdür. Proletarya diktatörlüğünün görevi de sosyalizme geçişi örgütlemektir. Troçki’nin “Geçiş Programı”nın “Görevi, kapitalizmin hakimiyetini ortadan kaldırmaktır. Amacı, sosyalizmdir. Yöntemi, proleter devrimidir.” (Troçki).
“Geçiş Programı” konusunda Troçkistlerin kafası pek açık değil. Zaten bizzat Troçki program hakkında şunu diyordu:“Bu taslak programda eksik olan şeyler ve doğası gereği programa ait olmayan şeyler vardır diyebiliriz...Tamamlanmış bir program, emperyalist aşamasındaki modern kapitalist toplumun teorik bir açıklamasını içermelidir.” (14)
“İşte bazı Troçkist çevrelerin program sorununa yaklaşımında bizce doğru olmayan tarz... Başka meselelerde de görüldüğü şekilde, Troçki’nin görüşlerine sahip çıkmak adına, onun çözümlemelerinin değişen koşullar hesaba katılmaksızın tekrarıyla yetinilmesi mücadeleyi ilerletmiyor, tersine zarar veriyor.” (15) Bu da E. Çağlı’nın “Bazı Troçkist çevrelerin program sorununa yaklaşımı” üzerine duyduğu kaygı.
Böyle bir şey olur mu, insanlık böyle bir süreçten geçer mi, geçecek mi? Orasını bilemem. Belki de Troçkizm’i bu konuda yanlış anlıyor olabilirim. Ancak, Troçkistler, bu konuda Troçkizm’i, Troçki’yi yanlış anlamama imkan vermiyorlar. Onların anlatımından hareket ediyorum. Her halükarda Marksizm-Leninizm’in anladığı, sistemleştirdiği bir toplumsal gelişme, devrim, sosyalizm anlayışını burada göremiyoruz.
Her halükarda kapitalizmin içsel yasaları, üretim biçimi olarak işlevselliğini sağlayan nesnel yasaları bu sistemin kendi kendine çökmeyeceğini göstermektedir (16).
Kapitalizmi yıkmak ve yerine sosyalizmi inşa etmek işçi sınıfı ve emekçilerin tarihsel görevidir. Bu anlamda Marksizm-Leninizm ile Troçkizm arasında ideolojide ve ilkesel olarak uzlaşılabilecek hiçbir yan yoktur. Bunun böyle olduğunu daha önceki makalelerde (sosyalizm üzerine sorular) ele aldığım için burada açmayacağım.
Açık olan şudur ki, Marksist-Leninist öğreti, Marksist-Leninist politik ekonomi veya Marks, Engels, Lenin ve Stalin kapitalizmin kendiliğinden çökeceğini değil, sınıf mücadelesiyle, proletarya ve emekçilerin komünist partisi önderliğinde tarihsel görevini yerine getirerek yıkılacağını öğretmektedir.
Devam edecek
Dipnot/Açıklama:
1) Bkz: İbrahim Okçuoğlu; Türkiye’de Kapitalizmin Gelişmesi”, üçüncü kitap. Genişletilmiş 2. baskı, Ceylan Yayınları, Nisan 2001)
2)Örneğin bir Troçkist sitede şöyle deniyor: “Roma İmparatorluğunun çöküşü yüzyıllarca süren bir zaman dilimi kapsar ve buna en korkunç ekonomik, sosyal, ahlaki ve felsefi çürüme eşlik eder. Ancak, çöküşün bu uzun dönemi düz geçmez; tıpkı ölen bir kişinin bazen başka ve geri dönüşü olmayan bir çöküşün başlangıcı olan tüm iyileşme belirtilerini gösterdiği gibi, iyileşme zamanları olmuştur.
Bu tür iyileşme aşamaları, kapitalizm için hiçbir şekilde dışlanamaz. Ama genel çizgi, açıkça çöküş çizgisidir. Kalıcı bir çözüm mümkün değildir. Troçki’nin tanınmış bir formülasyonunu kullanacak olursak: Bu, kapitalizmin can çekişmesidir. Bu can çekişme bütün insanlığı tehdit etmektedir.” (Weltkapitalismus 2020: Krise und Revolution, Internationale Marxistische Tendenz (IMT), 24. September 2020)
3) “Elif Çağlı’nın, “Çürüyen Kapitalizm”inden yaptığı bir alıntıyla işi bitiriyor: “Küreselleşme kavramıyla anılır hale gelen günümüz kapitalizmi, mali sermayenin egemenliğine dayanan emperyalizmin bayatlamış halidir. Bu, artık sürekli bir istikrarsızlık ve hegemonya krizi içinde debelenen bir kapitalizmdir. (…) emperyalist aşamaya ulaşan kapitalizmin artık gençlik dönemini geride bıraktığı ve giderek yaşlanan bünyede çürüme eğiliminin ağır bastığı gerçeği yer alır...Bu belirtiler, kapitalist üretim tarzının üretici güçlerin gelişimini ve dünyanın varlığını tehdit eden bir tarihsel tükenmişlik noktasına dayanmış olduğunun ifadesidir.” (Kerem Dağlı; “Köleci Roma’dan Kapitalizme: Çöküşün Anatomisi”, 22 Ağustos 2020 https://marksist.net/kerem-dagli/koleci-romadan-kapitalizme-cokusun-anatomisi)
4) Leo Trotzki; “Der Todeskampf des Kapitalismus und die Aufgaben der IV. Internationale (Das Übergangsprogramm)”, s. 1 ve 2. Türkçesi; s. 13-15).
5) L. Trotzki; “Verteidigung des Marxismus - Die UdSSR im Krieg” - “Das Proletariat und seine Führung” -”Defense of MarxismThe - Proletariat and Its Leadership” alt başlığı altında. www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1939/09/vdm-ussrkrg.html.
6) “Sermaye birikimi, kapitalist olmayan sosyal tabakalar ve ülkeler aleyhine ilerler ve genişler, onları kemirir ve daha hızlı bir şekilde yerlerinden eder. Sürecin genel eğilimi ve nihai sonucu, kapitalist üretimin dünya egemenliğidir. Buna ulaşılıdığında... sermayenin sermayenin daha da genişlemesi imkansız hale gelir. Kapitalizm bir çıkmaza girer, artık üretim güçlerinin gelişimi için tarihsel araç olarak işlev göremez, nesnel ekonomik sınırına ulaşmıştır.”(Rosa Luksemburg; Sermaye Birikimi; C. 5, s. 519/520, Dietz Verlag 1975)
7) Ernest Laclau ve Chantal Mouffe; “Für einen linken Populismus” s. 17 ve 101.
8)
-Yeni Bir “Ayrık Otu Hikayesi” - “Hergele” Troçki’nin Tetikçileri İş Başında! http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2019/12/yeni-bir-ayrik-otu-hikayesi-hergele.html
-Bir Ayrık Otu Hikayesi! (I) - Dünya Ekonomisinde Çevrim (Konjonktür) Seyri
http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2015/12/bir-ayrik-otu-hikayesi-i-dunya.html)
9) (https://marksist.net/MT/Gecis_Sorunu_1.htm)
10) Elif Çağlı; Geçiş Sorunu ve Geçiş Programı, https://marksist.net/MT/Gecis_Sorunu_1.htm)
11) Leo Trotzki; Das Übergangsprogramm, https://www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1938/uebergang/ueberg1.htm)
12) L. Troçki; “Verteidigung des Marxismus - Die UdSSR im Krieg” - “Und was, wenn die sozialistische Revolution nicht vollendet wird?” alt başlığı altında. www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1939/09/vdm-ussrkrg.html).
13) L. Troçki; “Verteidigung des Marxismus - Die UdSSR im Krieg” - “Der gegenwärtige Krieg und das Schicksal der modernen Gesellschaft” alt başlığı altında. www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1939/09/vdm-ussrkrg.html ).
14) “More Discussion on the Transitional Program”, Writings of Leon Trotsky 1938-9, s.49. Aktaran; Elif Çağlı; Geçiş Sorunu ve Geçiş Programı, https://marksist.net/MT/Gecis_Sorunu_1.htm)
15) Elif Çağlı; “Geçiş Sorunu ve Geçiş Programı”, https://marksist.net/MT/Gecis_Sorunu_1.htm)
16) Kapitalizm ve “Çöküş Teorisi” Üzerine Marks ve Engels; bkz. İbrahim Okçuoğlu; http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com/2019/07/kapitalizm-ve-cokus-teorisi-uzerine.html