deneme

19 Mart 2021 Cuma

SOSYALİZM BİR ÜRETİM BİÇİMİ MİDİR?

 

KAPİTALİZM SONRASI (“POST-KAPİTALİZM”) ÜZERİNE DÜŞÜNCELER VE FANTEZİLER (X)

(Birikmiş Sorular Dosyasından)

SOSYALİZM BİR ÜRETİM BİÇİMİ MİDİR?

DÜNYANIN HAL-İ PÜR MELALİ!

 

Soru şu: Komünizmin alt evresi olan sosyalizm, bir üretim biçimi midir?

Bu soruya cevap verebilmek için biraz açıklama yapmamız gerekiyor.

Marksist-Leninist bilimin, burada konumuz bağlamında Marksist-Leninist politik ekonominin devasa, yenilmez etki gücü, ekonomik ve toplumsal gelişmenin derinliklerinde cereyan eden süreçleri anlayabilmesidir; ekonomik ve toplumsal gelişmeyi belirleyen nesnel yasaları, bu yasaların eğilimlerini keşfetmesidir. Komünist partisi ise sadece bunu yapmakla kalmaz; bu yasaları ve eğilimleri mücadele programıyla uyumluluk içinde işçi sınıfı ve emekçi yığınların kapitalist boyunduruktan kurtulması için kullanır.

Üretimin amacı, verili bir üretimin özünün ortaya çıkartılmasında oldukça önemli, bağlayıcı bir sorun olarak karşımıza çıkar. Amaçsız bir kapitalist ve sosyalist üretim düşünülemeyeceği gibi, üretim biçimlerinde -burada somut olarak kapitalizmde ve sosyalizmde- üretimin tabi olmadığı görevler de olamaz; açık ki, her bir üretimin bir amacı vardır ve bu amaca ulaşmak için üretimin tabi olduğu, yerine getirilmesi gereken görevler de vardır.

Mülkiyetin sınıfsal karakteri bakımından insanlık tarihinde iki üretim biçimi görmekteyiz: Mülkiyetin toplumsal karakterine dayanan üretim biçimi (komünal toplum, sosyalist toplum, komünist toplum) ve özel mülkiyete dayanan üretim biçimi (köleci toplum, feodal toplum ve kapitalist toplum).

Ancak mülkiyetin sınıfsal gelişme aşamaları bakımından soruna baktığımızda altı üretim biçimi görmekteyiz: 1)Komünal toplum (sınıfsız); 2) Köleci toplum (sınıflı); 3) Feodal toplum(sınıflı); 4) Kapitalist toplum (sınıflı); 5) Komünist toplumun ilk aşaması olarak sosyalist toplum (sınıflı) ve 6) 2. aşamasında komünist toplum (sınıfsız)(1)

Marksist-Leninist politik ekonomi, bu üretim biçimlerini birbirinden ayıran yanlarını; mülkiyetin sınıfsal karakteri bakımından ortaklıklarını (köleci, feodal, kapitalist=özel mülkiyet; komünal, sosyalist/komünist= toplumsal mülkiyet) ve zıtlıklarını (özel mülkiyet- toplumsal mülkiyet) tamamen açıklığa kavuşturmuştur.

Burada konumuz bağlamında, kapitalist üretim biçiminin yerine sosyalist üretim biçiminin alması, toplumsal üretimde amacın tamamen, belirleyici nitelikte değişmesi demektir. Kapitalist üretim biçiminde amaç, artı değer/kar elde etmek iken sosyalist üretim biçiminde amaç, insanların maddi ve kültürel gereksinimlerinin karşılanmasıdır.

Verili bir toplumsal üretimde amaca ulaşmak için kullanılan araçlar, keyfi bir seçim sonucunda belirlenmez. Araçlar, verili ekonomik gelişmenin belli nesnel koşulları tarafından belirlenir. Örneğin kapitalizm, artı değer üretimi olmaksızın, işçi sınıfı ve emekçilerin giderek daha yoğun sömürüsü olmaksızın, savaş ve askerileşme olmaksızın var olamaz.

Sosyalist üretim biçiminde amaca ulaşılmayı sağlayan araçlar, sosyalist üretimin karakteri tarafından bizzat belirlenir. Sosyalist üretimin en gelişmiş teknoloji temelinde kesintisiz çoğalabilmesi ve sürekli mükemmelleşebilmesi için üretici güçlerin karakterine tamamen tekabül eden; üretici güçlerin sınırsız gelişmesine alan açan üretim ilişkilerinin hakim olması gerekir.

Sosyalist bir ülkede proletarya diktatörlüğü, ancak ve ancak, üretim ilişkilerinin mutlak uyumluluk yasasına dayanarak üretim araçlarını toplumsallaştırır. Ancak bu yolla üretim araçları bütün halkın mülkiyetine geçer; böylece sömürü sistemi ortadan kaldırılır ve sosyalist iktisat biçimlerinin oluşmalarının, gelişmelerinin ve ekonomide belirleyici olmalarının yolu açılmış olur. Bir ülkede sosyalizmin, sosyalist üretim biçiminin varlığı ve kesintisiz gelişmesi ve güçlenmesi, o ülkede üretim araçlarının görünüşte toplumsal mülkiyette olmasıyla gerçekleştirilemez. Bunun gerçekleşebilmesi için gelişmesinin her aşamasında üretim ilişkileri üretici güçlerin karakteriyle mutlak uyumluluk içinde olması gerekir. Kruşçev revizyonizminin iktidarı gasp etmesinden sonra, Çin’de, Küba’da vb. ülkelerde, bugün insanların gözünün içine baka baka dile getirilen “sosyalizmler”de sosyalist üretim biçimi yoktu deniyorsa, bunun nedeni, bahsettiğimiz bu yasanın etkide bulunma koşullarının olmadığından dolayıdır. 1956’ya kadar SSCB sosyalistti, sosyalist üretim biçimi hakimdi deniyorsa, bu, söz konusu yasanın etkide bulunma koşullarının hakim olduğundan dolayıdır. Bunun böyle olduğunu sadece Troçki anlamadı ve günümüzdeki Troçkist örgütler ve tetikçisi konumunda olanlar anlamıyorlar.

Üretim araçlarının sosyalist/toplumsal mülkiyette oluşu üreticileri (işçi sınıfı ve emekçileri) birleştirir, bütünleştirir. Üretim araçlarının toplumsal mülkiyette olması aynı zamanda ekonomik gelişmenin yeni itici güçlerini üretir.

Sosyalizmin temel ve diğer ekonomik yasalarını Stalin, SSCB’de sosyalist inşa verilerine dayanarak keşfetmiş ve temellendirmiştir. O’nun bu alandaki analizleri, vardığı sonuçlar, sosyalist üretim biçiminin gelişmesinde bütün esasa ilişkin görüngülerin doğru kavranması için, bu üretim biçimine özgü kategorilerin ve ekonomik yasaların karakterinin açıklanması; aynı zamanda bu yasaların ve görüngülerin karşılıklı diyalektik bağımlılığı için oldukça önemlidir. Bu ekonomik ilişkiler kompleksinde belirleyici olan temel ekonomik yasa üzerine muğlak bir anlayış, sosyalist ekonominin doğru anlaşılmamasına ve sosyalist ekonominin sorunlarının çözülememesine neden olur.

SSCB’de sosyalizmin inşa sürecinde sosyalist üretim biçiminin nesnel ekonomik yasaları üzerine tartışmalar şunu göstermiştir: Sovyet ekonomistleri ve filozofları; sorunla ilgi bağlamında bir kısım akademisyenler arasında sosyalizmde ekonomik yasaların karakteri ve etkisi üzerine anti-marksist görüşler yaygındı. Bunlar daha ziyade idealist, subjektif görüşlerdi. Stalin’in “SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları” yapıtı sosyalizmin sorunları üzerine tartışmanın bir sonucudur. Stalin bu eserinde sosyalizmin ekonomik yasaları üzerine subjektif, voluntarist (iradi) görüşlerin ne denli yanlış, zararlı olduğunu bütün yönleriyle ortaya koymuştur. Bu yanlış görüşlerin hakim olması Marksizm-Leninizm’le kopuşmaya ve subjektif idealizmin hakim olmasına götürecekti. Bir kısım Sovyet ekonomistlerinin ve filozoflarının sosyalist ekonominin yasallıklarını subjektifist, voluntarist yorumlamaları Marksist-Leninist politik ekonominin, sosyalist ekonominin sorunlarının bilimsel ele alınmasını ve açıklanmasını engelleyici bir rol oynamaktaydı. Bu anlayışlar sosyalist inşa pratiğinin teorik genelleştirilmesini zorlaştırmaktaydı. Örneğin sosyalizmde meta üretimi, komünizme geçiş sorunu, sosyalist ekonominin nesnel yasaları üzerine tartışma bunu açıkça göstermektedir. Nitekim SBKP(B)’nin 20. kongresinden sonra bu yol açıldı ve o gün, bu tartışmalara katılan ve özeleştiri veren bir kısım ekonomist ve filozof, subjektifist, voluntarist görüşlerini pratiğe geçirme imkanı buldular. Bu, sosyalizmin yıkılmasından başka bir şey değildir.

Sosyalist inşa olmaksızın sosyalist ekonominin yasalarının oluşmasının da maddi zemini olmaz. Sosyalizmin ekonomik yasalarından bahsediyorsak, bu durumda sosyalizmin de inşa edilmesinden bahsediyoruz demektir. SSCB’de sosyalizmin inşası, sosyalizmin temel ekonomik yasasını, sosyalist ekonominin uyumlu, orantılı gelişmesinin nesnel ekonomik yasasını, değer yasasının sosyalizmde sınırlı etkisini açığa çıkartacak derecede gelişmişti. SSCB’de sosyalizm inşa edildi diyorsak bundan dolayıdır. Kendi ekonomik yasalarının etkili olmadığı bir ekonomi sistemi, bir üretim biçimi inşa edildi, hakimdir denemez. Bu yasaları tanımak, ekonomideki etkisini görmek ve gelişmeleri önünde engel değil, teşvik edici olmak gerekir. Ancak böyle hareket edildiğinde sosyalist inşa komünizme doğru gelişebilir.

Peki, komünist toplumun ilk evresi olan sosyalizm ile üst evresi arasında ne türden farklar var ki, sosyalizmi bir üretim biçimi; sosyalist üretim biçimi olarak tanımlıyoruz veya Marksist-Leninist politik ekonomi öyle tanımlıyor?

Sosyalist mülkiyetten komünist mülkiyete geçiş ve komünist çalışmanın (“emeğin”) karakteri

Lenin; “RKP Moskova Kent Konferansı, Subotnikler Üzerine Rapor”dan (20 Aralık 1919):

Sosyalizmden farklı olarak komünizmin ne olduğunu kendimize soracak olursak, sosyalizmin doğrudan doğruya kapitalizmin içinden çıkan toplum olduğunu söylemek zorundayız: Sosyalizm yeni toplumun ilk biçimidir. Buna karşın komünizm, toplumun daha yüksek biçimidir ve ancak sosyalizm iyice sağlamlaştığında gelişebilir. Sosyalizm, kapitalistlerin yardımı olmadan çalışmayı şart koşar, örgütlü öncünün, emekçilerin en ileri kesiminin en sıkı muhasebe, denetim ve gözetimi altında toplumsal çalışmayı şart koşar; çalışmanın gerek ölçüsü, gerekse de ücreti belirlenmelidir. Bu belirleme zorunludur, çünkü kapitalist ekonomi arkasında, ayrı çalışma, kamu iktisadına karşı güvensizlik gibi alışkanlıklar ve izler, bütün köylü ülkelerde egemen olan eski küçük mülkiyetçi alışkanlıklar bırakmıştır. Bütün bunlar gerçek komünist ekonomiyle çelişmektedir. Oysa biz, insanların toplumsal yükümlülüklerini özel bir zor aygıtı olmadan yerine getirmeye alışkın oldukları, topluluğun yararı ve selameti için parasız çalışmanın genel bir olgu haline geldiği bir düzeni komünizm olarak tanımlıyoruz...

Fakat ekonomik düzenimizde henüz komünistçe olan bir şey yok. “Komünistçe” olan, Subotniklerin ortaya çıktığı yerde, yani tek tek insanların, toplumun yararı ve selameti için, hiçbir makam, hiçbir devlet tarafında normlandırılmamış geniş kapsamlı parasız çalışmanın olduğu yerde başlar. Bu, kırda daima var olmuş olan komşuluk yardımı değil, genel devlet gereksinimleri için yapılan büyük çapta örgütlü parasız çalışmadır. Bu nedenle “komünist” sözcüğünün sadece partiyi adlandırmak için değil, aynı zamanda, yaşamımızdaki bu ekonomik olgular için sadece pratikte bir şeyler gerçekleştirenler için kullanılması daha doğru olacaktır. Eğer Rusya’nın bugünkü düzeninde komünistçe bir şeyler varsa, bunlar sadece Subotniklerdir; bunun dışında her şey, sosyalizmi sağlamlaştırmak için kapitalizme karşı mücadeledir, bu mücadelenin tam zaferinden sonra, uygulamasını kitaplarda değil, canlı gerçeklikte Subotniklerde gördüğümüz komünizm yükselecektir”. (2)

Tam da bu nedenle sosyalist üretim biçimine toplum formasyonu olarak gerek vardır.

Marx; “Gotha Programı Eleştirisi”nden:

Burada ele aldığımız toplum, kendi temelleri üzerinde gelişmiş olan değil, tersine, kapitalist toplumdan doğduğu şekliyle bir komünist toplumdur; dolayısıyla, iktisadi, manevi, entelektüel, bütün bakımlardan, bağrından çıktığı eski toplumun damgasını hâlâ taşıyan bir toplumdur...

Komünist toplumun daha yüksek bir evresinde, bireylerin işbölümüne kölece boyun eğmesinin ve onunla birlikte de zihinsel çalışma ile fiziksel çalışma arasındaki çelişkinin ortadan kalkmasından sonra; çalışma, yalnızca yaşam aracı değil, yaşamın birincil gereksinmesi haline gelmesinden sonra; bireylerin her yönüyle gelişmesiyle birlikte, üretici güçlerin de artması ve bütün kolektif zenginlik kaynaklarının gürül gürül fışkırmasından sonra - ancak o zaman, burjuva hukukunun dar ufku tümüyle aşılmış olacak ve toplum, bayrağına şunu yazabilecektir: "Herkesten yeteneklerine göre, herkese gereksinmesine göre!”(3)

İşte “burjuva hukukun dar ufkunun tümüyle aşılması” için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

Sosyalizmin neden bir üretim biçimi olduğunu ve komünist toplumun üst evresine geçmek için bu üretim biçiminin neden kaçınılmaz olduğunu biraz açalım:

-Kapitalist üretim biçiminin ve burjuva toplumundaki sınıf mücadelesinin tüm gelişme seyri, kaçınılmaz olarak, sosyalizmin devrimci bir şekilde kapitalizmin yerine geçmesine yol açar.

Bunun anlamı şudur: Sosyalizm, toplum formasyonu, üretim biçimi olarak kendine özgü; kendini komünizmin üst evresinden ayıran özellikleriyle toplumu komünizmin üst evresine hazırlamak göreviyle karşı karşıyadır.

Bunun için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Kapitalist toplumun temelleri ile sosyalist toplumun temelleri arasındaki zıtlık, iş/çalışma ve sermayenin çıkarlarının uzlaşamaz çelişki içinde olmalarından dolayı kapitalizmden sosyalizme devrimci geçişin sağlanması ve kapitalizme/burjuvaziye özgü bütün ekonomik, ideolojik, kültürel vb. özelliklerin ortadan kaldırılarak toplumun komünizmin üst evresine hazırlanması için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Kapitalizmden sosyalizme geçiş, ancak proleter devrimi ve proletarya diktatörlüğüyle gerçekleştirilebilir. İşçi sınıfı, ekonomik durumundan dolayı kapitalizmin yıkılması ve sosyalizmin zaferi uğruna tüm emekçileri etrafında birleştirme yeteneğine sahip olan tek sınıftır. Bu sınıf aynı zamanda toplumu komünizmin üst evresine hazırlayacak sınıftır.

Bu nedenle onun iktidarına; proletarya diktatörlüğüne, toplum formasyonu olarak sosyalist üretim biçimine gerek vardır.

-Sosyalist devrimin amacı, üretim araçlarının özel mülkiyette oluşuna son vermek, onun yerine toplumsal mülkiyeti geçirmek ve insanın insan tarafından her bakımdan sömürüsünü ortadan kaldırmaktır. Sosyalist devrimin gerçekleşmesi, proletarya diktatörlüğünün kurulması, ekonominin de aynı anda değişmesi; kapitalist ekonominin yerini hemen sosyalist ekonomi biçimlerinin alması anlamına gelmez. Gelmez, çünkü üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti temelinde kurulan sosyalist üretim biçimi, özel mülkiyete dayanan burjuva toplumun bağrında büyüyüp gelişemez. Bu nedenle sosyalist devrimin asli görevi, işçi sınıfının iktidarını kurmak ve yeni olanı, sosyalist ekonomiyi inşa etmektir. Sosyalist devrim, eskiyi -kapitalizmi- yıkmak için ilk adımdır, sadece bir başlangıçtır. Toplumun komünizmin üst evresine hazırlanması ise sosyalist inşa sürecinde gerçekleşir.

Bu hazırlığı gerçekleştirmek için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Sosyalist toplumun kapitalist toplumun yerine geçmesi tarihsel bir süreçtir. Bu süreç her ülkede, ülke özgünlüklerinden dolayı farklı biçimler alabilir. Ancak, hangi biçimleri alırsa alsın bu süreç şunu ifade eder: “Kapitalist ve komünist toplum arasında, birinin diğerine devrimci dönüşümü dönemi düşer. Buna, devletinin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olamayacağı bir politik geçiş dönemi denk düşer.” (4)

Bu geçiş döneminin ekonomisi sosyalist ekonomidir. Sosyalist ekonomi ancak ve ancak sosyalist üretim biçimi çerçevesinde uygulanabilir.

Bu nedenle sosyalizme, toplum formasyonu olarak gerek vardır.

Marks’ın burada söylediği “kapitalist ve komünist toplum arasında” söz konusu olan; kapitalizmden komünizme geçişi sağlayan proletarya diktatörlüğünü sosyalizme geçişi sağlayan devlet olarak ve sosyalizmi de sınıfsız, sınırsız toplum olarak görmek ancak Troçki’nin işi olabilirdi.

-Kapitalizmden komünizmin üst evresine değil, ilk evresine, yani sosyalizme geçiş, belirttiğimiz gibi proletarya diktatörlüğünün kurulmasıyla başlar ve bu evrenin, yani sosyalizmin inşasıyla sona erer. Geçiş sürecinde, proletarya diktatörlüğü altında kapitalist ekonomi ilişkileri ve burjuva toplum ortadan kaldırılır ve yeni bir temel, sosyalist bir temel oluşturulur. Ancak bu temel oluşturulduğunda sosyalizmin zaferi için gerekli olan üretici güçlerin gelişmesi güvence altına alınmış olur.

İşte tam da bunu gerçekleştirmek için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Sosyalist devrimin görevi her türlü sömürüyü ortadan kaldırmaktır; işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin baskı altında tutulmasına hizmet eden eski devlet aygıtını parçalamaktır. Nasıl ki eski devleti yıkmak sosyalist devrimin olmazsa olmazıysa, yeni devleti -proletarya diktatörlüğünü- kurmak da onun olmazsa olmazıdır. Proletarya diktatörlüğü olmaksızın yeni toplumun ekonomik kurtuluşu ve kapitalist üretim biçiminden sosyalist üretim biçimine geçiş, sosyalizmin inşası, yani komünist toplumun ilk evresinin inşası ve üst evresine geçişin hazırlanması mümkün değildir.

İşte bunun adı, toplum formasyonu olarak sosyalist üretim biçiminden başka bir şey değildir.

-Sosyalist devrim, proletarya diktatörlüğünün kurulması, sosyalist iktisat biçimlerinin kendiliğinden oluşacağı anlamına gelmez. Sosyalist iktisat biçimleri ancak ve ancak proletarya diktatörlüğünün, bir başka deyişle sosyalist devletin planlı çalışması, işçi sınıfı ve diğer emekçi kitlelerin yaratıcı faaliyeti sonucu oluşur ve gelişirler. Sosyalist devlet, üretim ilişkilerinin üretici güçlerle mutlak uyum içinde olması nesnel ekonomik yasasına ve yeni ekonomik koşullar temelinde ortaya çıkan yeni ekonomik yasalara dayanır. Yani üretim ilişkileri ile üretici güçler arasında tam bir uyumluluk vardır. Bu uyumluluktan dolayı yeni, sosyalist temel yaratma görevini yerine getirir. Yeni temel, sosyalizmin üretim biçimi olarak oluşmasından, gelişmesinden ve toplumu komünizmin üst evresine geçiş için hazırlamasından başka bir şey değildir.

Bunun için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Marks ve Engels, komünist toplumun neden iki gelişme aşamasından geçeğini bilimsel olarak açıkladılar: İlki alt aşamadır, yani sosyalizm ve diğeri de üst aşamadır, yani komünizm. Komünist toplum, ilk gelişme aşamasında, bağrından çıktığı burjuva toplumun, kapitalizmin geleneklerini ve kalıntılarını taşır. Ancak, eskiye, burjuva topluma özgü olan bu kalıntılar, sosyalist toplumun inşası derinleştikçe yok olacaklar ve sosyalist üretim biçiminin oluşturduğu kendine özgü temel, komünist toplumun ikinci, daha yüksek aşamasına geçilmesini sağlar. Bu durumda sosyalizm ve komünizm, yeni toplumun, komünist toplumun iki olgunluk aşamasını oluşturur. İlki devletlidir, ikincisi devletsizdir. İlkinde paylaşım emeğe göredir, ikincisin de ihtiyaca göredir. Mülkiyetin toplumsal olduğu, devletsiz topluma ancak, mülkiyetin toplumsal olduğu, devletli toplumdan geçilerek gidilebilir.

Bu nedenle sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

Başka bir ifadeyle:

-Komünist toplumun her iki aşamasının ekonomik temelini, üretim araçlarının toplumsal mülkiyeti oluşturur. Halk iktisadının, başka bir deyişle toplumsal ekonominin planlı gelişmesi ancak ve ancak toplumsal mülkiyetin egemen olduğu koşullarda mümkündür.

Komünist toplumun her iki aşaması için doğrudan ortak, karakteristik yönler vardır: Her ikisinde de sömürücü sınıflar yoktur, insanın insan tarafından sömürülmesi ortadan kalkmıştır, her ikisinde de genel anlamda baskı, özel olarak da ulusal ve ırk baskısı yoktur. Her iki aşamada da üretimin amacı, tüm toplumun sürekli artan maddi ve kültürel ihtiyaçlarının azami ölçüde giderilmesidir. Bu nedenle her iki aşamada da üretimin en gelişmiş teknik temelinde kesintisiz büyümesi ve sürekli mükemmelleşmesi esas alınır. Bu ortak özelliklere rağmen komünist toplumun her iki aşaması arasında; her bir aşamayı farklı tanımlamayı beraberinde getiren esasa özgü farklılıklar vardır: Birkaç yerde belirttiğimiz gibi ilk aşamanın, yani sosyalizmin devletli bir toplum olması, komünizmin üst aşamasında devletin olmaması; ilk aşamada paylaşımın emeğe göre, üst aşamada ihtiyaca göre olması veya ilk aşamada kültürel olgunluğun üst aşamaya göre daha az gelişmiş olması.

Bu nedenle sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

Toplumsal mülkiyetin farklı biçimleri:

-Şimdiye kadarki pratik sosyalizmde toplumsal mülkiyetin iki biçiminin olduğunu göstermiştir; devlet ve kooperatifsel-kollektif iktisadi mülkiyet. Buna karşın komünizmde üretim araçları üzerindeki bütünlüklü komünist mülkiyetin sınırsız egemenliği söz konusudur.

Ancak burada şunu belirtmeliyiz: Sosyalizmde sosyalist mülkiyetin iki ana biçimi olacaktır diye bir ilke, kural yoktur. Sosyalizmde toplumsal mülkiyetin iki biçimi Sovyet pratiğinin bir sonucudur. Bunun nedeni, devrimin gerçekleştirildiği ülke, bu durumda Rusya’da kırsal alanın toplumsal ekonomik öneminden dolayıdır. Zengin köylülük ve toprak beyleri dışında köylülüğü devrime katmanın tek yolu, onları, toprağı en alt düzeyde toplumsal mülkiyete alarak, kolhozlarda örgütleyebilmekti. SSCB’de bu yöntem başarıyla uygulanmıştır. Ancak bugün, birçok ülkede küçük köylülük toplumsal ve ekonomik güç bakımından önemsizleşmiştir. Örneğin Almanya böyle bir ülkedir. Ama Fransa değildir. Bu durumda Almanya’da sosyalist devrimin gerçekleştirilmesi durumunda toplumsal mülkiyetin iki biçimi ilkesel bir sorun olarak ele alınamaz. Ama Fransa’da alınır. Bunun ötesinde dünyanın çok sayıda ülkesinde toplumsal mülkiyetin iki biçimi göz önünde tutulmak zorundadır.

Diğer taraftan sorun sadece kırsal alanla, kırda küçük ve orta köylü işletmeleriyle de sınırlı değildir. Şehirlerde “esnaf” diye tanımlanan oldukça geniş bir küçük burjuvazi vardır. Doğrudan sosyalist mülkiyetin yanı sıra kırsal alanda kolektif/grup ekonomisi, kentlerde esnafçılık, devrim yapılan ülkede meta üretimi ve meta dolaşımının varlığını koruyacağının bir göstergesidir.

Buna karşın komünist toplumun üst aşamasında bütünlüklü komünist mülkiyetin, komünist üretimin bütünlüklü biçiminin egemenliği kurulmuş demektir. Yani artık meta üretimi, meta dolaşımı ve bunların sonucu olarak para tarihe karışmış olur.

İşte bu geçişi sağlamak için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Komünist toplumun üst aşamasında meta üretimi kaybolurken, aynı zamanda biçimleriyle değer ve değer yasası da kaybolacaktır. Ürünlerin üretimi için harcanan işgücü miktarı, meta üretimi koşullarında olduğu gibi, dolaylı yollardan, değerin ve onun biçimlerinin yardımıyla değil, aksine doğrudan ve dolaysız ürünlerin üretimi için harcanan işgücü zamanıyla ölçülecektir. Yani, komünist toplumun üst evresinde üretim araçları artık bütünlüklü komünist mülkiyettedir; işçilerle kolektif köylüler arasındaki sınırlar/farklılıklar artık nihai olarak kaybolmuştur.

Bu gelişmeyi gerçekleştirmek için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Sosyalizmde kentle kır, kafa ile kol emeği arasındaki zıtlık kaldırılmış olsa da bunlar arasında önemli farklar varlığını/etkisini sürdürür. Buna karşın komünist toplumun üst evresinde kent ile kır arasında ve kafa emeğiyle kol emeği arasında artık, önemli farklıklar değil, yalnızca önemsiz farklılıklar kalacaktır.

Bunu gerçekleştirmek için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Sosyalizm, birbiriyle dost olan, aralarından uzlaşmaz çelişkilerin olmadığı sınıflı; iki sınıflı bir toplumdur. Bu sınıflar -işçi sınıfı ve kolektif köylülük- toplumsal üretimdeki konumlarıyla birbirinden ayrılırlar. Sosyalizmde işçi sınıfı ve köylülüğün dışında bir de bir ara tabaka, sosyalist aydınlar vardır. Komünist toplumun üst evresinde sosyalist mülkiyetin iki biçimi arasındaki fark, kent ile kır arasındaki ve kafa ve kol emeği arasındaki önemli farklar ortadan kaldırılmış olacaktır ve böylece işçiler, köylüler ve aydınlar arasındaki fark da nihai olarak ortadan kalkacaktır; bunların hepsi komünist toplumun emekçileri olacaktır.

Bu farkların ortadan kaldırılması ve komünist toplumun üst evresine geçilebilmesi için; birbirine dost sınıflı toplumdan sınıfsız topluma geçilebilmesi için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-İş/çalışma sosyalizmde sömürüden kurtarılmıştır ve yüksek bir teknik düzey temelinde artık bir onur davası olmuştur. Ancak, sosyalizmde bütün üretim süreci henüz makineleştirilmemiştir, çalışmak henüz insanların ilk gereksinimi olmamıştır, toplumun bazı üyelerinin çalışmaya karşı kayıtsız tavırları henüz tamamen aşılmamıştır ve bu nedenden dolayı toplumsal çalışmanın/işin ve tüketimin ölçüsü üzerine en sıkı denetiminin gerekliliği devam eder. Buna karşın komünizmin üst evresinde bütün üretim süreçleri tamamen makineleştirilmiş ve otomatikleştirilmiş olacaktır ve çalışmak/iş bütün toplumun gözünde yalnızca bir yaşam aracı olmaktan çıkıp ilk yaşam gereksinimi haline gelecektir.

Bu değişimi sağlamak için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Sosyalizm, toplumun tüm üyelerine bedensel ve kafasal yeteneklerini geliştirmelerini güvence altına alan, bunun zeminini oluşturan ilk adımdır. Komünist toplumun üst evresinde ise toplumun tüm üyeleri, “meslek”lerini özgür olarak seçen kültürel olarak gelişmiş ve her yönlü eğitilmiş insanlar olacaklardır.

Bilimin, sanatın ve kültürün daha fazla, tarihte eşi görülmemiş bir gelişmesi sağlanmaksızın komünizmden bahsedilemez.

Bu tarihsel ilerlemeyi gerçekleştirmek için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Komünist toplumun üst evresinde üretici güçlerin ve toplumsal çalışmanın/işin üretkenliği yüksek düzeyde gelişmiş olacaktır. Ancak böylece sosyalist paylaşım ilkesinden komünist paylaşım ilkesine geçiş olanaklı kılınır ve maddi ve kültürel varlıkların bolluğu sağlanır.

Marks, “Gotha Programı eleştirisi”nde bu süreci şöyle anlatır: “Komünist toplumun bir üst aşamasında bireylerin iş bölümüne köleleştirici bağlılığı ve bununla birlikte kafa ve kol emeği arasındaki zıtlıkların da kaybolmasından sonra; çalışmanın yalnızca bir yaşama aracı değil, tersine bizzat ilk yaşam gereksinimi olmasından sonra; bireylerin her yönlü gelişmesiyle birlikte üretici güçler de büyüdükten ve kooperatifsel zenginliğin bütün fışkırma kaynaklarının daha dolu akmasından sonra—ancak bundan sonra ... toplum bayrağının üstüne şunu yazabilir: “Herkes yeteneğine göre, herkese gereksinime göre!” (5)

Herkes yeteneğine göre, herkese gereksinimine göre” komünist ilkesinin ön koşulu, bu ilkenin gerçekleştirilmesinin zemininin olmasıdır. Bu zemin sosyalizmdir, “herkesten yeteneğine göre, herkese emeği kadar” ilkesinin gerçekleştirilmesidir.

Bu tarihsel ilerlemeyi gerçekleştirmek için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

-Toplumun komünizme doğru gelişmesi iç çelişkilerin olmadığı anlamına gelmediği gibi, gelişme bu çelişkiler çözülmeksizin mümkün değildir. Yukarıdaki anlatımlardan da anlaşıldığı gibi sosyalizm, komünist toplumun bu ilk evresi, antagonist olmasa da çelişkilerin olduğu bir toplumdur.

Bu çelişkileri çözmek için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır

-Kapitalizmde iş bölümü sömürüye dayanır ve işçi bu iş bölümüne tabidir. Sosyalizm, iş bölümü bağlamında sömürü ve baskıyı ortadan kaldırır. Ancak sosyalizmde iş bölümünde bir zorunluluk hala devam eder. Komünizm bu zorunluluğu ortadan kaldırır. Ancak bu, komünist toplumun üst evresinde iş bölümünün gerekli olmadığı anlamına asla gelmez. Komünist toplumun üst evresinde üretimin, bilimin ve tekniğin bütün dallarında kalifiye, çok yönlü eğitilmiş uzmanlar bolluğu olacağından dolayı iş bölümü de toplumsal ve ekonomik yaşamın doğal bir parçası olur.

Bu süreci yönetmek ve gerçekleştirmek için sosyalizme toplum formasyonu olarak gerek vardır.

Sonuç itibariyle:

Sosyalizm ve komünizm, komünist toplum formasyonunun iki gelişme aşamasını oluştururlar. İlkinden, yani sosyalist toplum formasyonundan ikincisine, yani komünist toplumun üst evresine geçebilmek için sosyalizm, üretim biçimi olarak yukarıda sıraladığımız tarihsel görevleri yerine getirmek için gereklidir, kaçınılmazdır.

Ancak, bunların hiçbirisi bir Troçkist için herhangi bir anlam taşımaz. Troçkist, Troçki’nin asırlık sapkın sosyalizm anlayışını noktasına, virgülüne dokunmadan tekrar etmeyi “yeni” olarak sunmaktan geri kalmaz. Bu nedenle Troçki ne dediyse, Troçkist de bugün aynısını tekrar eder.

Troçki her konuda kendini Marksizm-Leninizm düşmanlığı zemininde konumlandırmıştı. Bu nedenle Marksizm-Leninizm’e her bakımdan düşmanlık Troçkizm’in temel, belirleyici özelliğidir, karakteridir.

Elbette ki, Troçki ve Troçkizm ve bugünkü tetikçileri açısından Marksizm-Leninizm’in anladığı, SSCB’de inşa edilen sosyalist üretim biçimi diye bir üretim biçimi olamaz.

Bir Troçkist için sosyalizm sınıfsız, devletsiz, parasız-pulsuz bir toplumdur; bu haliyle komünizmin ilk evresidir. Bu nedenle, bırakalım sosyalizmi bir üretim biçimi olarak kabul etmesini, SSCB’de sosyalizmin inşa edildiğini dahi kabul etmez.

Troçkizm ile Marksizm-Leninizm arasındaki fark, birbirine tamamen zıt iki dünya arasındaki farktır; ikisinden birisi taviz vermediği müddetçe bir arada olunması imkansızdır. Nihayetinde Marksizm-Leninizm dünyayı değiştirmek istiyor. Troçkizm ise Marksizm-Leninizm’in dünyayı değiştirme mücadelesine karşı mücadele ediyor.

Marksizm-Leninizm ortamına sirayet etmiş Troçkizm, pimi çekilmeye hazır bombadır. Pimin ne zaman çekileceği duruma bağlıdır; zamanı gelince çekilir diyelim. Bu zamanın nasıl geldiğini KPD/ML örneğinde göstermiştik. Her seferinde şu olmuştur: Troçkizm bombasının pimi çekilince genellikle Marksizm-Leninizm ortamı zarar görür, bazen param parça olur. O güne kadar yaşasın Marksizm-Leninizm diyenlerin bir kısmı “yaşasın Troçkizm”, “Kahrolsun Marksizm-Leninizm” demeye başlar. Bu ne zaman olur, orası bilinmez.

Tarih, kılavuzu Troçkizm olanın burnunun karşıdevrimden kurtulamayacağını sayısız defalar göstermiştir.

Zamanın ruhu Marksizm-Leninizm ortamında Troçkizm ve Post-Marksizm’le hesaplaşmanın kaçınılmaz olduğunu göstermektedir.


*

Kaynak/Açıklama:

1) Bu her bir toplum formasyonunda (üretim biçiminde) temel ekonomik yasalar ve üretimin amacı:

1- Komünal toplumda ekonomik temel yasanın başlıca özellikleri insanların son derece kısıtlı yaşam koşullarını, bir komün çerçevesi içinde ortaklaşa çalışma yoluyla, ilkel üretim aletlerinin yardımıyla ve ürünlerin eşit dağılımı yoluyla güvence altına almaktı.

2- Köleci toplumun temel ekonomik yasasının başlıca özelliği, köle sahiplerinin, üretim araçları ve köleler üzerindeki sınırsız mülkiyeti temelinde, köylülerin ve zanaatçıların çöküşe uğratılması ve köleleştirilmesi ve diğer ülkelerin halklarının fethedilmesi ve köleleştirilmesi yoluyla kendi asalak tüketimleri için artı ürüne el koymalarıydı.

3- Feodal toplumun ekonomik temel yasasının ana özelliği, feodal beyin toprak ve arazi üzerindeki mülkiyeti ve feodal beyin üreticiler, serfler üzerindeki kısıtlı mülkiyeti temelinde bağımlı köylülerin sömürülmesi yoluyla artı ürüne feodal beyler tarafından asalak tüketimleri için el konulmasıydı.

4- Kapitalizmin temel ekonomik yasası, artı değer yasasıdır. Marks’ın tanımlamasıyla artı değer üretimi veya da kar elde etmek kapitalist üretim biçiminin mutlak yasasıdır.

Kapitalizmin emperyalist aşamasında ekonomik temel yasa azami kardır.

5- Komünizmin ilk aşaması olarak sosyalist toplumun temel ekonomik yasası, sosyalist üretim biçiminin bütün ana özelliklerini ve en önemli gelişme süreçlerini, sosyalist üretimin hedefini ve bu hedefe ulaşmanın araçlarını belirlemektedir. Sosyalizmin ekonomik temel yasasının esaslı özellikleri ve gerekleri, tüm toplumun sürekli büyüyen maddi ve kültürel gereksinimlerinin üretimin en gelişmiş teknik temelinde kesintisiz büyümesi ve mükemmelleştirilmesi yoluyla azami ölçüde giderilmesinin güvence altına alınmasından oluşmaktadır.

Diğer bir deyişle: Komünizmin ilk aşaması olan sosyalizmde “herkese emeğine göre”, ikinci aşamasında ise “herkes yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre”dir.

Köleci toplumdan feodal topluma ya da feodal toplumdan kapitalist topluma geçişte, özel mülkiyetin bir biçiminin yerine başka bir biçimi geçirildi ve bir sömürücü iktidarın yerini başka bir sömürücü iktidar aldı. Sömürüye dayanan tüm toplum formasyonları, aynı temele—üretim araçları üzerindeki özel mülkiyete—sahip olduklarından, yeni sosyo-ekonomik formasyonlar, eski üretim tarzının koynunda yavaş yavaş olgunlaştı. Örneğin, burjuva devrim, genel olarak, feodal toplumun bağrında gelişmiş ve olgunlaşmış olan kapitalist düzenin az-çok hazır biçimlerinin varlığı ortamında başlar. Burjuva devriminin ana görevi, burjuvazinin var olan kapitalist iktisatla uyum haline getirmek için iktidarı ele geçirmesinden oluşur.” SSCB Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademisi, Politik Ekonomi, Ders Kitabı, Cilt: I, Bölüm XXII (Kapitalizmden Sosyalizme Geçişin Temel Özellikleri, s. 363/364).

2) Lenin; C. 30, s. 274-277, “Referat über die Subbotniks auf der Moskauer Stadtkonferenz der KPR(B)” 20. Dezember1919.

Aktaran; İbrahim Okçuoğlu. Marx, Engels, Lenin, Stalin; Komünist Toplum Üzerine. Töz Yayınları, Ankara 2019, s. 118/119.

3)K. Marx; “Kritik des Gothaer Programms", METE; C. 19, s. 20/21. Aktaran; İbrahim Okçuoğlu. Marx, Engels, Lenin, Stalin; Komünist Toplum Üzerine. Töz Yayınları, Ankara 2019, s. 116.

4) Karl Marks-Friedrich Engels; Toplu Eserleri, C. 19, s. 28, “Gotha Programı’nın Eleştirisi”.

5) Karl Marks-Friedrich Engels; Toplu Eserleri; agk, s. 21.