Temmuz 1999’da Liberya ile RUF (“Birleşik Devrimci Cephe”) arasında imzalanan anlaşmanın ömrü uzun olmadı ve bu yılın Mayıs ayı başında bu anlaşma bozuldu. Vesilesi ise RUF’lu savaşçıların 300 kadar BM askerini rehin almalarıydı. 10 Mayısta da İngiliz askerleri, RUF’un önderi Foday Sankoh’u tutukladılar.
Kimin ne olduğunu, kimin elinin bugün hangi nedenlerden dolayı Ali'’in cebinde olduğunu, ama yarın hangi nedenlerden dolayı Veli'’in cebine girdiğini anlamak pek kolay değil. Bunu anlayabilmek için kara Afrika'’nın sömürgecilik tarihini ve sömürgeci güçlerin, hangi güçlere dayanarak, hangi yöntemleri kullanarak hala nüfuz sahibi olduklarını ve bunu niçin yaptıklarını araştırmak gerekir. Emperyalistlerin çizdikleri sınırlardan dolayı çıkan çatışmalar anlayışı da pek genel geçerli değil. Bu anlayış doğrudur, ama Afrika’daki her çatışma için de geçerli değildir.
Afrika, dünya nüfusunun yüzde 8’inden azını oluşturuyor ve dünya ticaretindeki (ihracat-ithalat) payı yüzde 3 civarında. Bütün dünyada hala devam eden çatışmaların yarıdan fazlası bu kıtada sürdürülüyor. 1960’lardan bu yana yaklaşık 50 milyon Afrikalı, iç savaştan, etnik çatışmalardan dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu çatışmalardan dolayı ölenlerin/öldürülenlerin sayısı 20 milyon.
Ama Afrika, yer altı kaynakları bakımından hiç de fakir değil. Kara kıta, emperyalistlerin iştahını sürekli kabarık tutan önemli yer altı zenginliklerine sahip. Örneğin petrol, elmas.
Afrika’nın birçok bölgesinde devlet, şeklen var. Yöneten hükümet, göstermelik olarak var veya bir ülkede birden fazla hükümet var. Emperyalizm, kara kıtayı, çoğu bölgesinde, yerli insanları tarafından yönetilemeyecek duruma getirmiştir. Buralarda siyasi, iktisadi ve askeri güç, yabancı sermayenin elinde. Tekeller, çıkarlarını geçerli kılabilmek için, kendilerine bağımlı güçleri savaştırıyorlar. Bu savaşlarda milyonların katledilmesi, göç etmesi veya açlık ve sefalete sürüklenmeleri yabancı sermayeyi, emperyalist devletleri hiç ilgilendirmiyor. Buna en son örneklerden birisi Sierra Leone’de yaşananlardır. Bu ülkedeki elmas madenini kontrol etmek için devletlerinin desteğini alan uluslar arası tekeller, yerli işbirlikçileriyle birlikte karşılıklı olarak acımasız bir savaş içindeler. Bu savaşlarda yerli işbirlikçiler, saf değiştirseler de, orada parmağı olan emperyalist devletlerin birbirleriyle rekabeti belirleyicidir.
Sierra Leone’nin yarısını RUF kontrol ediyor. Kontrol edemediği bölgelerde ise tedirginlik ve korku yaratarak, başka işletmelerin maden çıkarımını –elmas- engellemeye çalışıyor. Charles Taylor (Liberya devlet başkanı) RUF’un ön önemli destekçisi durumunda. RUF’un elde ettiği elmas, Liberya’da işlem görüyor. Bu kaçakçılık ticaretinin yıllık hacminin 200 milyon dolar olduğu sanılıyor. Bu kaçakçılık sonucunda Sierra Leone elması -dünyanın en katışıksız ve pahalı elmasları-, Liberya elmasına dönüşüyor. Bu kaçakçılığın; Sierra Leone elmaslarının bu ticari ilişki üzerinden dünya pazarına sevkinin arkasında belli şirketler var: De Beers ve Lazare Kaplan International. Bunlar, RUF bölgesinde ucuza elde edilen ve Liberya’ya kaçakçılıkla sokulan elmasları ucuza satın alıyorlar ve dünya piyasasında –işlendikten sonra- kıratı 270 dolardan satıyorlar.
Bu cephenin karşısında “meşru güçler”, yani seçilmiş devlet başkanı Ahmed Teyan Kabbah ve adamları duruyor. Kamayor milislerinin şefi S. H. Norman (savunma bakanı yardımcısı), eski darbeci J. P. Koroma hükümetin; Kabbah’ın yanında yer alıyorlar. Bu, belli emperyalist güçler tarafından ayakta tutulan ve “meşru” görülen bir “hükümet”tir. Bu hükümetin Kanada, Belçika, Amerikan, İngiliz ve Güney Afrika şirketleriyle anlaşmalar yapması, arkasında hangi güçlerin durduğunu gösterir.
Sierra Leone, şimdi santimetre santimetre paylaşıldı. Yani imtiyaz biçiminde, elmas, boksit, rutil madenlerinin çıkartılması için tekellere peşkeş çekildi. Bu paylaşımda aslan payını dört şirket kaptı: Global Exploration Corporation, Rex Mining Corporation, Diamond Works ve Sierra Rutil-Nord Ressources. Bu her bir şirket, yerel ajanları üzerinden kurdukları ağ ile işlerini yürütüyor.
Cepheleşmenin ve uzlaşmaya yanaşmamanın nedeni hiç de önemsiz değil; savaş, yıllık cirosu bir milyar dolar tutarında olan ziynet elması için, dünyanın ikinci büyük rutil (titan dioksit, boya ve cila imalinde kullanılıyor) ve dünya piyasasını etkileyecek derecede önemli boksit kaynakları için sürdürülüyor.
Hangi emperyalist ülke böyle önemli hammadde kaynaklarından vazgeçebilir? Nitekim İngiltere, gelişmeleri arkadan yönlendirme pozisyonundan çıkarak Sierra Leone hükümetini desteklemek için bir askeri kontenjan gösterdi.
Bu it ve çıkar dalaşından dolayı halkın katledilmesi yabancı sermaye açısından hiç de önemli değil. Ülke, insansız kalabilir. Önemli olan, yabancı sermayenin madenlere sahip olmasıdır.
Elmas savaşı henüz sonuçlanmadı ve yakın gelecekte sonuçlanacağa da hiç benzemiyor. İngiliz askeri orada, BM askeri orada ve Fransa, kıyıda köşede, kendi nüfuz alanlarına “tecavüz” edilip edilmeyeceğini gözlüyor.
Sierra Leone’de, Liberya’da veya Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde veya bunlara sınırdaş ve yer altı zenginliğine sahip, stratejik önemi olan başka bir ülkede güçler dengesindeki herhangi bir değişme, emperyalist ülkelerin doğrudan devreye girmelerini beraberinde getirecektir. Ama onlar, nüfuz sahası için birbirleriyle doğrudan savaşa tutuşmayacaklardır –en azından şimdilik-, ama yerel işbirlikçilerini güçlendirerek, silahlandırarak kendi adlarına savaştıracaklardır.
Kara Afrika halkı uyanmadığı ve emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerini kıtadan kovmadığı müddetçe soygun ve talan sürüp gidecektir.
Kimin ne olduğunu, kimin elinin bugün hangi nedenlerden dolayı Ali'’in cebinde olduğunu, ama yarın hangi nedenlerden dolayı Veli'’in cebine girdiğini anlamak pek kolay değil. Bunu anlayabilmek için kara Afrika'’nın sömürgecilik tarihini ve sömürgeci güçlerin, hangi güçlere dayanarak, hangi yöntemleri kullanarak hala nüfuz sahibi olduklarını ve bunu niçin yaptıklarını araştırmak gerekir. Emperyalistlerin çizdikleri sınırlardan dolayı çıkan çatışmalar anlayışı da pek genel geçerli değil. Bu anlayış doğrudur, ama Afrika’daki her çatışma için de geçerli değildir.
Afrika, dünya nüfusunun yüzde 8’inden azını oluşturuyor ve dünya ticaretindeki (ihracat-ithalat) payı yüzde 3 civarında. Bütün dünyada hala devam eden çatışmaların yarıdan fazlası bu kıtada sürdürülüyor. 1960’lardan bu yana yaklaşık 50 milyon Afrikalı, iç savaştan, etnik çatışmalardan dolayı ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. Bu çatışmalardan dolayı ölenlerin/öldürülenlerin sayısı 20 milyon.
Ama Afrika, yer altı kaynakları bakımından hiç de fakir değil. Kara kıta, emperyalistlerin iştahını sürekli kabarık tutan önemli yer altı zenginliklerine sahip. Örneğin petrol, elmas.
Afrika’nın birçok bölgesinde devlet, şeklen var. Yöneten hükümet, göstermelik olarak var veya bir ülkede birden fazla hükümet var. Emperyalizm, kara kıtayı, çoğu bölgesinde, yerli insanları tarafından yönetilemeyecek duruma getirmiştir. Buralarda siyasi, iktisadi ve askeri güç, yabancı sermayenin elinde. Tekeller, çıkarlarını geçerli kılabilmek için, kendilerine bağımlı güçleri savaştırıyorlar. Bu savaşlarda milyonların katledilmesi, göç etmesi veya açlık ve sefalete sürüklenmeleri yabancı sermayeyi, emperyalist devletleri hiç ilgilendirmiyor. Buna en son örneklerden birisi Sierra Leone’de yaşananlardır. Bu ülkedeki elmas madenini kontrol etmek için devletlerinin desteğini alan uluslar arası tekeller, yerli işbirlikçileriyle birlikte karşılıklı olarak acımasız bir savaş içindeler. Bu savaşlarda yerli işbirlikçiler, saf değiştirseler de, orada parmağı olan emperyalist devletlerin birbirleriyle rekabeti belirleyicidir.
Sierra Leone’nin yarısını RUF kontrol ediyor. Kontrol edemediği bölgelerde ise tedirginlik ve korku yaratarak, başka işletmelerin maden çıkarımını –elmas- engellemeye çalışıyor. Charles Taylor (Liberya devlet başkanı) RUF’un ön önemli destekçisi durumunda. RUF’un elde ettiği elmas, Liberya’da işlem görüyor. Bu kaçakçılık ticaretinin yıllık hacminin 200 milyon dolar olduğu sanılıyor. Bu kaçakçılık sonucunda Sierra Leone elması -dünyanın en katışıksız ve pahalı elmasları-, Liberya elmasına dönüşüyor. Bu kaçakçılığın; Sierra Leone elmaslarının bu ticari ilişki üzerinden dünya pazarına sevkinin arkasında belli şirketler var: De Beers ve Lazare Kaplan International. Bunlar, RUF bölgesinde ucuza elde edilen ve Liberya’ya kaçakçılıkla sokulan elmasları ucuza satın alıyorlar ve dünya piyasasında –işlendikten sonra- kıratı 270 dolardan satıyorlar.
Bu cephenin karşısında “meşru güçler”, yani seçilmiş devlet başkanı Ahmed Teyan Kabbah ve adamları duruyor. Kamayor milislerinin şefi S. H. Norman (savunma bakanı yardımcısı), eski darbeci J. P. Koroma hükümetin; Kabbah’ın yanında yer alıyorlar. Bu, belli emperyalist güçler tarafından ayakta tutulan ve “meşru” görülen bir “hükümet”tir. Bu hükümetin Kanada, Belçika, Amerikan, İngiliz ve Güney Afrika şirketleriyle anlaşmalar yapması, arkasında hangi güçlerin durduğunu gösterir.
Sierra Leone, şimdi santimetre santimetre paylaşıldı. Yani imtiyaz biçiminde, elmas, boksit, rutil madenlerinin çıkartılması için tekellere peşkeş çekildi. Bu paylaşımda aslan payını dört şirket kaptı: Global Exploration Corporation, Rex Mining Corporation, Diamond Works ve Sierra Rutil-Nord Ressources. Bu her bir şirket, yerel ajanları üzerinden kurdukları ağ ile işlerini yürütüyor.
Cepheleşmenin ve uzlaşmaya yanaşmamanın nedeni hiç de önemsiz değil; savaş, yıllık cirosu bir milyar dolar tutarında olan ziynet elması için, dünyanın ikinci büyük rutil (titan dioksit, boya ve cila imalinde kullanılıyor) ve dünya piyasasını etkileyecek derecede önemli boksit kaynakları için sürdürülüyor.
Hangi emperyalist ülke böyle önemli hammadde kaynaklarından vazgeçebilir? Nitekim İngiltere, gelişmeleri arkadan yönlendirme pozisyonundan çıkarak Sierra Leone hükümetini desteklemek için bir askeri kontenjan gösterdi.
Bu it ve çıkar dalaşından dolayı halkın katledilmesi yabancı sermaye açısından hiç de önemli değil. Ülke, insansız kalabilir. Önemli olan, yabancı sermayenin madenlere sahip olmasıdır.
Elmas savaşı henüz sonuçlanmadı ve yakın gelecekte sonuçlanacağa da hiç benzemiyor. İngiliz askeri orada, BM askeri orada ve Fransa, kıyıda köşede, kendi nüfuz alanlarına “tecavüz” edilip edilmeyeceğini gözlüyor.
Sierra Leone’de, Liberya’da veya Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde veya bunlara sınırdaş ve yer altı zenginliğine sahip, stratejik önemi olan başka bir ülkede güçler dengesindeki herhangi bir değişme, emperyalist ülkelerin doğrudan devreye girmelerini beraberinde getirecektir. Ama onlar, nüfuz sahası için birbirleriyle doğrudan savaşa tutuşmayacaklardır –en azından şimdilik-, ama yerel işbirlikçilerini güçlendirerek, silahlandırarak kendi adlarına savaştıracaklardır.
Kara Afrika halkı uyanmadığı ve emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerini kıtadan kovmadığı müddetçe soygun ve talan sürüp gidecektir.