deneme

7 Haziran 2000 Çarşamba

“21. YÜZYILDA MODERN YÖNETİM”


 
Bu ayın (Haziran) ilk günlerinde Almanya’nın yeni başkenti Berlin’de 15 devlet ve hükümet başkanlarının katılımıyla düzenlenmiş olan toplantıda “21. Yüzyılda modern hükümet etme”nin sorunları ele alındı. G. Afrika Devlet Başkanı Mbeki, Yeni Zelanda Başbakanı Clark, Arjantin Devlet Başkanı de la Rua, Brezilya Devlet Başkanı Cardoso, Şili Devlet Başkanı Lagos, Kanada başkanı Chretien, Avrupa’dan Jospin, Amato, Smitis, Kok, Persson, Guterres, Schröder gibi başbakanlar ve tabii Clinton, podyumu renklendiren şahsiyetlerdi. Sadece B. Britanya Başbakanı Blair, çocuk bakıcılığı yapmak zorunda olduğu için toplantıya katılamayacağını bildirmişti.

Bu “orta-sol” devlet ve hükümet başkanları, geçen sene aynı konuyu, “üçüncü yol” adı altında tartışmışlardı. Bu seferki toplantıda ise Blair’in “üçüncü yol”u, kavram olarak dahi ağıza alınmadı. Blair’in toplantıya katılmamasının asıl nedeni de budur.

Üçüncü yol”, kapitalizmin nesnel gerçekliği karşısında güneş görmüş kar gibi bir senede eridi, yok oldu, iflas etti. “Orta-sol” devlet ve hükümet başkanları, artık bilinen kapitalizm çağında yaşanmadığını, revizyonist blokun yıkılmasından, sosyalizmin nihai olarak “yenilgi”sinden ve kapitalizmin nihai “zafer”inden sonra bütün dünyaya açıklandığı gibi, yeni bir çağa; yeni bir anlayışlar dünyasına girildiğini ve bu çağda da yönetimin, hükümet etmenin eskisi gibi olmaması gerektiğini göstermekle karşı karşıya kalmışlardı. Bu nedenle, sınıf ve ideolojiler dünyası geride kaldığı için ideolojisiz, sınıfsız, bireyi yücelten, “her koyunun kendi bacağından asıldığı”, ne olduğu belli olmayan değerler üzerine yükselen bir yoldan ve idare biçiminden söz etmeye başlamışlardı. Bu yol, Blair’in, Schröder’in ve Clinton’ın “üçüncü yol”u, uygulanma fırsatı bulamadan iflas etti ve bu “orta-sol” avanakları yeni bir atılım cüreti gösterdiler: “üçüncü yol”un adı “21. Yüzyılda Modern Yönetim” oldu. Bir yıl önce sadece bir yoldan, “üçüncü yol”dan bahseden bu burjuva avanaklar, bu sefer, dünyayı tek elden yönetmeyi hedeflemiş olacaklar ki, toplantılarının adını, aynı zamanda, “dünya iç politikası oturumu” koydular. “Reform eğilimli” bu “orta-sol” hükümetler, “ideolojik üst yapı olmaksızın somut ve zorunlu çalışmayı” esas aldıklarını açıkladılar. Sıradan bir dünyalı tarafından anlaşılmamak için her yola başvurdular.

Bu adamların zoru nedir ki, hep yeni, sınıfsız, ideolojisiz bir yönetimden, yeni değerlerden bahsediyorlar? Kapitalizm ve burjuva yönetim, milyarlarca dünyalının gözünde teşhir olmuştur. Açlık, sefalet, işsizlik, salgın hastalıklar kol geziyor. Milyonların göç hareketi dünyayı sarmış. Bütün maddi zenginlikler giderek daha az sayıda insanın elinde toplanırken, milyarlarca insan ölüme terk ediliyor. Görünümü ne olursa olsun bu gelişmenin sorumlusunun yönetimler olduğunu, kapitalizm olduğunu insanlar biliyorlar. Bunun ötesinde, ne sınıflar ve ne de ideolojiler yom oldu. Sınıf mücadelesi sürüyor ve işçiler ve emekçiler her şeyin bitmediğini kanıtlarcasına örgütleniyorlar, mücadele ediyorlar. Sorunun bu can alıcı yanını hesaba katan dünya burjuvazisi, elinden gelse kapitalizm kavramını ortadan kaldıracak. “Küreselleşme” kavramının kapitalizm kavramından daha sık, her derde deva olarak kullanılmasının nedeni budur. Arayış, “küreselleşme”ye tekabül eden idare biçimine yöneliktir. “21. Yüzyılda Modern Hükümet Etme” böyle bir arayıştan başka bir şey değildir. “Küreselleşme”, Marksist literatürdeki adıyla sermayenin uluslararasılaşması, dünyayı bir köy kadar küçülttüğü için de bu avanaklar “dünya iç politikası oturumu”ndan bahsediyorlar.

Yeni olan ne? “Üçüncü yol”dan farklı,yeni olan bir şey yok. Uyum yeteneği, eğitim, fırsat eşitliği, demokrasi, öz inisiyatif vs. Bütün bunlar, “üçüncü yol” anlayışının temel ögelerini oluşturuyorlar. Tabii yeni olan ifade biçimleri de kullanılıyor. Örneğin Almanya Başbakanı Schröder, “üçüncü yol”un ögelerini “sivil toplum” kavramıyla açıklıyor. Alman emperyalizminin bu siyasi temsilcisine göre “üçüncü yol”=sivil toplum’dur. Gramci buna ne derdi, bilmiyoruz. Ama pek de yadırgamazdı. Nihayetinde onun sivil toplum anlayışıyla “üçüncü yol” arasında nitel bir fark yoktur. Her iki anlayış da burjuvaziye, reformlarla idare etme,yönetme yeteneği kazandırmayı amaçlamaktadır. Hızını alamayan Schröder, aynı zamanda, “modern teknik”le “sosyal sorunları” çözme cüretini de gösterdi. Sanki milyarlarca insanla dalga geçiyor! Burjuvazinin elinde, kapitalizmde teknoloji, sosyal sorunların derinleşmesi ve kapsamlaşması anlamına gelmiyormuş gibi konuşuyor. Kim bilir, sosyal sorunların “çözmek” için Alman teknolojisini pazarlamak istemiş de olabilir!

Yeni “sivil toplumcu”lar, insanlığa hizmette bayağı yarıştılar ve Schröder gibi Clinton da, dünya için, en azından “er fakir köyleri” için ışığın, eğitimin, sağlığın yolunu buldu: İnternet bağlantılı, baskı makinalı bilgisayar! Bu baya göre Afrika’nın ve tabii ki bütün dünyanın fakir köyleri İnternet bağlantısıyla çocukları eğitecekler, sağlık sorunlarını çözecekler. Clinton, “Printer”siz –baskı makinasız- adalet ve demokrasi olmaz diyor! Sayıları milyarlara varan yoksullar ve açlarla alay edercesine böyle konuşan Clinton, Amerikan tekellerinin kaç milyon bilgisayar ve “printer” satabileceğinin hesabını yapıyordu, kafasında.

21. Yüzyılda Hükümet Etme” çıkışı, “üçüncü yol” çıkışından oldukça sönüktü. Umutsuzluğun, sayıları milyarlarla ifade edilen dünyalının kandırılamayacağının, bu yüzyılın, son yüzyılları olduğunun izleri bu toplantıda görülüyordu.