DÜNYA DEVRİMİNİN KOŞULLARI DEĞİŞTİ Mİ?
Devrim
tarihi ve tecrübesi Marksizmin bu soruya doğru cevap verdiğini
göstermektedir. Buna rağmen soru, sürekli gündemde kalmıştır.
Bunun nedeni ise devrimin koşullarının kavranmamasıdır. Dünya
devriminin koşulları değişti mi sorusunda esas olan,
üretim/mülkiyet ilişkileri ve buna tekabül eden sınıfların
değişip değişmediği değildir. Soru böyle kavranıyorsa,
söylenmesi gereken, en fazlasıyla, devrimin karakterdir. Yani söz
konusu olanın, burjuva veya sosyalist devrim olup olmadığıdır.
Ama sorun bu değil.
Dünya
devriminin koşulları sorunu, kapitalist ekonomiyi, emperyalizmi,
çelişkilerini ve nesnel yasalarını ne derece kavrayıp
kavramadığımızı gösterir.
Ne
değişti de bu soru sürekli soruluyor?
Marksist
teoriye göre kapitalizmin 19. Yy’ın sonuna kadar olan dönemi,
serbest rekabetçi dönemdir. Kapitalizm 20. Yy’da emperyalist
aşamasına giriyor. Emperyalizm, kapitalizmin en son ve en yüksek
aşaması. Böylelikle Marksist teori, kapitalizmi iki aşamada
oluşan bir üretim biçimi olarak tanımlıyor. İlki serbest
rekabetçi, ikincisi de emperyalist aşama. Bu saptama dünya
devriminin koşullarını da belirliyor.
Devrimin koşulları dendiğinde iki faktör akla gelir. Birincisi subjektif durum, ikincisi de objektif durum. Yani öznel ve nesnel durumlar. Öznel durum devrimi yürütecek olan partinin, komünist partinin olup olmadığını konu eder. Devrimi yapacak parti yoksa, devrimin o ülkede öznel koşulu da henüz yok demektir. Bu durumda devrimin nesnel koşullarının olgunlaşması, devrimin gerçekleşemeyeceği gerçeğini değiştirmez.
Bir
ülkede devrimi yapacak parti var olabilir. Bir bütün olarak
devrimin öznel durumu olgunlaşmış olabilir, ama nesnel durum
olgunlaşmadıysa devrim yine gerçekleştirilemez.
Devrimin
nesnel koşullarından anlaşılması gereken, öz itibariyle,
yönetenlerin eskisi gibi yönetememeleri ve yönetilenlerin de
eskisi gibi yönetilmek istememeleridir. Yani hakim sınıfların
siyasi krizi, eski tarzda yaşamak istemeyen emekçi yığınların
kitlesel eylemi; devrim ve karşı devrim güçlerinin aktif eylemi
vs. Bu koşullar, devrimci durumun olduğunu gösterir. Lenin’in
formülasyonunu kullanırsak: “Devrimci durum olmaksızın devrim
olanaksızdır, ama her devrimci durum da devrime neden olmaz”.
Devrimci
durum, dünya devriminin koşulları, öznelliği ifade eden;
subjektif saptamalarla belirlenemez. Devrimin koşulları, ekonomik
toplum formasyonunun nesnel yasalarından kaynaklanır. Bu yasalar,
şu veya bu insanın görüşüne göre şekillenmezler ve etkide
bulunmazlar. Adı üstünde bu yasalar nesneldir, yani insan
iradesinden bağımsız olarak vardırlar ve etkide bulunurlar.
Önemli olan, bu yasaların keşfi ve ekonomide ve toplumsal
yaşamda rollerinin görülmesi ve ona göre hareket edilmesidir.
Bu
yasalarda/nesnelliklerde değişmenin olup olmadığı, dünya
devriminin koşullarında değişmenin olup olmadığını gösterir.
“Komünizmin
İlkeleri” yazısında Engels, “bu devrim tek bir ülkede mi
gerçekleşebilecek” sorusuna şöyle cevap verir:
“Hayır.
Dünya pazarını yaratmış olan büyük sanayi, yeryüzündeki
bütün halkları ve özellikle de uygar halkları öylesine
birbirine bağlamıştır ki, her halkın başına gelecekler bir
diğerine bağlıdır. Ayrıca, büyük sanayi, bütün uygar
ülkelerde toplumsal gelişmeyi öylesine eşitlemiştir ki, bütün
ülkelerde burjuvazi ve proletarya, toplumun iki belirleyici sınıfı
ve bunlar arasındaki mücadele de günün temel mücadelesi
olmuştur. Bundan dolayı, komünist devrim, hiç de salt ulusal bir
devrim olmayacaktır. Bu, bütün uygar ülkelerde, yani en azından
İngiltere, Amerika, Fransa ve Almanya’da aynı zamanda
gerçekleşen bir devrim olacaktır. Bu ülkelerin her birinde
devrim, o ülkenin daha gelişkin bir sanayie, daha çok zenginliğe
ve daha hatırı sayılır bir üretici güçler kitlesine sahip
olup olmadığına bağlı olarak, daha çabuk ya da daha yavaş
gelişecektir"
(Marks-Engels; Toplu Eserleri, C. 4, s. 374).
Engels,
kapitalizmin serbest rekabetçi döneminde dünya devriminin nasıl
gelişeceğini, bir ülkede mi, yoksa aynı zamanda birkaç ülkede
mi aynı zamanda başlayacağı sorusuna cevap veriyor.
O dönemin
kapitalizminin temel özelliği neydi de Engels yukarıdaki soruyu
böyle cevaplandırmıştı? Kapitalizmin o döneminde; serbest
rekabetçi döneminde kapitalist ülkelerin sıçramalı, eşit
olmayan gelişmesinin koşulları yoktu. Ancak, kapitalizmin
emperyalizm aşamasında bu durum değişiyor.
Kapitalizmin
emperyalist aşamasında esas olan -serbest rekabetçi dönemin
aksine- kapitalist ülkelerin eşit olmayan gelişmesidir, sıçramalı
gelişmesidir. Bunun böyle olduğu Lenin tarafından
kanıtlanmıştır. Böylece Lenin, kapitalizmin emperyalist
aşamasında eşit olmayan gelişme yasasını keşfediyor ve buna
bağlı olarak da dünya devrim koşullarını saptıyor: eşit
olmayan gelişme yasası, devrim koşullarının da her bir ülkede
aynı zamanda olgunlaşmayacağı ve tek bir ülkede devrimin
zaferinin olası olacağı anlamına geliyor.
Kapitalizmde
eşit olmayan gelişme yasası, gelişmesinin koşulları henüz
olmadığı için serbest rekabetçi dönemde etkisini
gösteremiyordu. Ama kapitalizmin emperyalist aşamasında bu yasa,
etkisini tam göstermektedir; ülkeler eşit olmayan, sıçramalı
bir gelişme içindeler. Bu gelişme devrimin koşullarının da her
bir ülkede eşit olmadığını gösteriyor.
Şimdi
soru şu:
Eşit
olmayan gelişme yasası değişti mi ki dünya devriminin koşulları
değişmiş olsun? Yani emperyalizm değişti mi ki, dünya
devriminin koşulları değişmiş olsun?
Emperyalizm
değişmedi. Şüphesiz emperyalizm de gelişti, birinci yüzyılından
ikinci yüzyılına girdi. Bu süreç içinde emperyalizmi
emperyalizm yapan olgular, nicel olarak geliştiler/değiştiler.
Ama bu olgularda nitel bir değişme olmadı. Emperyalizmin temel
ekonomik özellikleri nicel olarak gelişti, ama nitel değişim
olmadı.
-Kapitalizmin
emperyalizm aşamasında üretimde konsantrasyon ve tekel olgusu
değişti mi? Değişmedi.
-Kapitalizmin
emperyalizm aşamasında bankalar ve yeni rolleri değişti mi?
Değişmedi.
-Kapitalizmin
emperyalizm aşamasında mali sermaye ve mali oligarşi olgusu
değişti mi? Değişmedi.
-Kapitalizmin
emperyalizm aşamasında sermaye ihracı olgusu değişti mi?
Değişmedi.
-Kapitalizmin
emperyalizm aşamasında dünyanın tekeller arasında paylaşılması
olgusu değişti mi?
Değişmedi.
-Kapitalizmin
emperyalizm aşamasında dünyanın büyük devletler –emperyalist
güçler- arasında paylaşımı olgusu değişti mi?
Değişmedi.
Emperyalizmin
bu temel ekonomik özellikleri açıldığında her bir ülke
açısından eşit olmayan gelişme yasasının etki durumunu; o
ülkenin eşit olmayan gelişmedeki nesnel durumunu görürüz.
Örneğin,
kapitalizmin genel krizi ve aşamaları, kapitalist sistemin yapısal
krizini, çürümüşlüğünü ele verir. Bu, emperyalizmin bir
özelliğidir. Örneğin “küreselleşme”. Emperyalist burjuvazi;
bir bütün olarak kapitalist dünya açısından “yeni” olan bu
kavram, hiç de yeni değildir. Yani çağımızın değiştiğine
gösteren bir özelliğin ifadesi değildir. Burjuva kavram olan
“küreselleşme”nin Marksist literatürdeki karşılığı,
sermayenin uluslararasılaşmasıdır. Sermayenin
uluslararasılaşmasını ise Marks ve Engels daha “Komünist
Manifesto”da anlatıyorlar. Yani 152/153 sene önce.
Kısaca:
kapitalizmin emperyalizm aşamasında yaşıyoruz, yani emperyalist
çağda. Bu çağın nitelik olarak değiştiğini gösteren hiçbir
olgu yok. Dolayısıyla çağın özelliklerinden; eşit olmayan
gelişme yasasından kaynaklanan dünya devriminin koşulları da
değişmemiştir.
Stalin'
in şu anlayışı aynen geçerlidir:
“Emperyalizm
döneminde eşit olmayan gelişme yasası, diğer ülkelerle
karşılaştırıldığında ülkelerden birisinin sıçramalı
gelişmesi, bir ülkenin diğer ülkeler tarafından dünya
pazarından hızla dışlanması, askeri çatışmalar ve savaş
felaketiyle paylaşılmış dünyanın dönemsel olarak yeniden
paylaşılması, emperyalizm kampında çelişkilerin derinleşmesi
ve keskinleşmesi, ... tek tek ülkeler proleterlerinin (emperyalizm
cephesini) parçalama olasılığı, tek tek ülkelerde sosyalizmin
zaferi olasılığı anlamına gelir”(C. 9, s. 93/94).
Buna
rağmen, nesnel koşulların böyle olduğunun kabul edilmesine
rağmen dünya devriminin koşullarının değiştiğini savunanlar
da var. Örneğin Alman maocuları. “Almanya Markist Leninist
Parti”, yeni parti programında “üretimin uluslararasılaşması
“ gerçeğine dayanarak dünya devriminin koşullarının
değiştiğini, artık tek tek ülkelerde devrimin olamayacağını,
buna emperyalist ülkelerin izin vermeyeceklerini, ancak birçok
ülkede birden devrim olabileceğini ciddi ciddi savunuyor. Alman
maocuları, Ekim Devriminin enternasyonal bir karakter taşımadığını
da iddia ediyorlar:
“Karşıdevrimi
örgütlemek için emperyalistlerin uluslar arası işbirliği ve
uluslar arası sınıf mücadelesinin karşılıklı etkilemesi,
bugün, devrimci bir sürecin yalıtık olarak tek bir ülkede
başarılabilmesini olanaksız kılmaktadır...Gelecekte her bir
ülkede proleter strateji ve taktik esas itibariyle enternasyonal
devrimin hazırlığı olarak kavranmalıdır”.
Bunun
adı, elveda devrimdir. Marks, Engels, Lenin ve Stalin
reddedilmeden(!) Marksizm-leninizmin reddedilmesi ve troçkizmin
savunulmasıdır. Bunun adı, Leninist emperyalizm analizinin,
kapitalizmin emperyalizm aşamasına özgü olan eşit olmayan
gelişme yasası ve bu yasanın dünya devrimi koşulları açısından
sonuçlarının –devrimin koşullarının eşit olgunlaşmayacağı-
reddedilmesidir.
Alman
maocularının anlayışına göre veya dünya devriminin koşulları
değişti diyenlere göre, Türkiye gibi emperyalizme bağımlı
ülkelerde devrim yapmak yasaklanıyor. Bu ülkelerde komünist
partiler, emperyalist ülkelerde devrimci durumun olgunlaşmasını
beklemek zorundalar.
Revizyonist
blokun yıkılması devrime inanan sayısız insanda sosyalizme
inançsızlığı da geliştirdi. Emperyalist burjuvazinin, dünya
değişti, sosyalizm öldü yaygarası ve bunu modern revizyonist
kalıntıların desteklemesi dünya işçi sınıfının bir kısmında
umutsuzluğa yol açmıştır. Bu çevreler, henüz tam anlamıyla
dillendirmeseler de -proletaryayı, işçi sınıfını
tartıştıklarına göre- bu sınıfın devrimdeki rolünü de
tartışacaklardır. Proletaryanın varlığın tartışılması,
onun devrimdeki rolünün tartışılması anlamına gelir. Bu
tartışmanın sonucu bilinmiyor değil: Devrimi gerçekleştirmesi
gereken sınıf yok olduğuna göre, devrim de imkansızdır.
Kapitalizm kazanmıştır. Önemli olana, sermayenin adil düzeninin
gerçekleşmesi için mücadele etmektir. Buna da bütün çalışanlar
katılır. Maocu anlayışın karşısında olgunlaşan başka bir
karşıdevrimci anlayış da böyledir.
Ocak 2001