deneme

1 Ocak 2001 Pazartesi

DÜNYA DEVRİMİNİN KOŞULLARI DEĞİŞTİ Mİ?


DÜNYA DEVRİMİNİN KOŞULLARI DEĞİŞTİ Mİ?


Devrim tarihi ve tecrübesi Marksizmin bu soruya doğru cevap verdiğini göstermektedir. Buna rağmen soru, sürekli gündemde kalmıştır. Bunun nedeni ise devrimin koşullarının kavranmamasıdır. Dünya devriminin koşulları değişti mi sorusunda esas olan, üretim/mülkiyet ilişkileri ve buna tekabül eden sınıfların değişip değişmediği değildir. Soru böyle kavranıyorsa, söylenmesi gereken, en fazlasıyla, devrimin karakterdir. Yani söz konusu olanın, burjuva veya sosyalist devrim olup olmadığıdır. Ama sorun bu değil.
Dünya devriminin koşulları sorunu, kapitalist ekonomiyi, emperyalizmi, çelişkilerini ve nesnel yasalarını ne derece kavrayıp kavramadığımızı gösterir.

Ne değişti de bu soru sürekli soruluyor?
Marksist teoriye göre kapitalizmin 19. Yy’ın sonuna kadar olan dönemi, serbest rekabetçi dönemdir. Kapitalizm 20. Yy’da emperyalist aşamasına giriyor. Emperyalizm, kapitalizmin en son ve en yüksek aşaması. Böylelikle Marksist teori, kapitalizmi iki aşamada oluşan bir üretim biçimi olarak tanımlıyor. İlki serbest rekabetçi, ikincisi de emperyalist aşama. Bu saptama dünya devriminin koşullarını da belirliyor.

Devrimin koşulları dendiğinde iki faktör akla gelir. Birincisi subjektif durum, ikincisi de objektif durum. Yani öznel ve nesnel durumlar. Öznel durum devrimi yürütecek olan partinin, komünist partinin olup olmadığını konu eder. Devrimi yapacak parti yoksa, devrimin o ülkede öznel koşulu da henüz yok demektir. Bu durumda devrimin nesnel koşullarının olgunlaşması, devrimin gerçekleşemeyeceği gerçeğini değiştirmez.

Bir ülkede devrimi yapacak parti var olabilir. Bir bütün olarak devrimin öznel durumu olgunlaşmış olabilir, ama nesnel durum olgunlaşmadıysa devrim yine gerçekleştirilemez.
Devrimin nesnel koşullarından anlaşılması gereken, öz itibariyle, yönetenlerin eskisi gibi yönetememeleri ve yönetilenlerin de eskisi gibi yönetilmek istememeleridir. Yani hakim sınıfların siyasi krizi, eski tarzda yaşamak istemeyen emekçi yığınların kitlesel eylemi; devrim ve karşı devrim güçlerinin aktif eylemi vs. Bu koşullar, devrimci durumun olduğunu gösterir. Lenin’in formülasyonunu kullanırsak: “Devrimci durum olmaksızın devrim olanaksızdır, ama her devrimci durum da devrime neden olmaz”.

Devrimci durum, dünya devriminin koşulları, öznelliği ifade eden; subjektif saptamalarla belirlenemez. Devrimin koşulları, ekonomik toplum formasyonunun nesnel yasalarından kaynaklanır. Bu yasalar, şu veya bu insanın görüşüne göre şekillenmezler ve etkide bulunmazlar. Adı üstünde bu yasalar nesneldir, yani insan iradesinden bağımsız olarak vardırlar ve etkide bulunurlar. Önemli olan, bu yasaların keşfi ve ekonomide ve toplumsal yaşamda rollerinin görülmesi ve ona göre hareket edilmesidir.
Bu yasalarda/nesnelliklerde değişmenin olup olmadığı, dünya devriminin koşullarında değişmenin olup olmadığını gösterir.

Komünizmin İlkeleri” yazısında Engels, “bu devrim tek bir ülkede mi gerçekleşebilecek” sorusuna şöyle cevap verir:
Hayır. Dünya pazarını yaratmış olan büyük sanayi, yeryüzündeki bütün halkları ve özellikle de uygar halkları öylesine birbirine bağlamıştır ki, her halkın başına gelecekler bir diğerine bağlıdır. Ayrıca, büyük sanayi, bütün uygar ülkelerde toplumsal gelişmeyi öylesine eşitlemiştir ki, bütün ülkelerde burjuvazi ve proletarya, toplumun iki belirleyici sınıfı ve bunlar arasındaki mücadele de günün temel mücadelesi olmuştur. Bundan dolayı, komünist devrim, hiç de salt ulusal bir devrim olmayacaktır. Bu, bütün uygar ülkelerde, yani en azından İngiltere, Amerika, Fransa ve Almanya’da aynı zamanda gerçekleşen bir devrim olacaktır. Bu ülkelerin her birinde devrim, o ülkenin daha gelişkin bir sanayie, daha çok zenginliğe ve daha hatırı sayılır bir üretici güçler kitlesine sahip olup olmadığına bağlı olarak, daha çabuk ya da daha yavaş gelişecektir" (Marks-Engels; Toplu Eserleri, C. 4, s. 374).

Engels, kapitalizmin serbest rekabetçi döneminde dünya devriminin nasıl gelişeceğini, bir ülkede mi, yoksa aynı zamanda birkaç ülkede mi aynı zamanda başlayacağı sorusuna cevap veriyor.
O dönemin kapitalizminin temel özelliği neydi de Engels yukarıdaki soruyu böyle cevaplandırmıştı? Kapitalizmin o döneminde; serbest rekabetçi döneminde kapitalist ülkelerin sıçramalı, eşit olmayan gelişmesinin koşulları yoktu. Ancak, kapitalizmin emperyalizm aşamasında bu durum değişiyor.

Kapitalizmin emperyalist aşamasında esas olan -serbest rekabetçi dönemin aksine- kapitalist ülkelerin eşit olmayan gelişmesidir, sıçramalı gelişmesidir. Bunun böyle olduğu Lenin tarafından kanıtlanmıştır. Böylece Lenin, kapitalizmin emperyalist aşamasında eşit olmayan gelişme yasasını keşfediyor ve buna bağlı olarak da dünya devrim koşullarını saptıyor: eşit olmayan gelişme yasası, devrim koşullarının da her bir ülkede aynı zamanda olgunlaşmayacağı ve tek bir ülkede devrimin zaferinin olası olacağı anlamına geliyor.

Kapitalizmde eşit olmayan gelişme yasası, gelişmesinin koşulları henüz olmadığı için serbest rekabetçi dönemde etkisini gösteremiyordu. Ama kapitalizmin emperyalist aşamasında bu yasa, etkisini tam göstermektedir; ülkeler eşit olmayan, sıçramalı bir gelişme içindeler. Bu gelişme devrimin koşullarının da her bir ülkede eşit olmadığını gösteriyor.

Şimdi soru şu:
Eşit olmayan gelişme yasası değişti mi ki dünya devriminin koşulları değişmiş olsun? Yani emperyalizm değişti mi ki, dünya devriminin koşulları değişmiş olsun?
Emperyalizm değişmedi. Şüphesiz emperyalizm de gelişti, birinci yüzyılından ikinci yüzyılına girdi. Bu süreç içinde emperyalizmi emperyalizm yapan olgular, nicel olarak geliştiler/değiştiler. Ama bu olgularda nitel bir değişme olmadı. Emperyalizmin temel ekonomik özellikleri nicel olarak gelişti, ama nitel değişim olmadı.

-Kapitalizmin emperyalizm aşamasında üretimde konsantrasyon ve tekel olgusu değişti mi? Değişmedi.

-Kapitalizmin emperyalizm aşamasında bankalar ve yeni rolleri değişti mi?
Değişmedi.

-Kapitalizmin emperyalizm aşamasında mali sermaye ve mali oligarşi olgusu değişti mi? Değişmedi.

-Kapitalizmin emperyalizm aşamasında sermaye ihracı olgusu değişti mi?
Değişmedi.
-Kapitalizmin emperyalizm aşamasında dünyanın tekeller arasında paylaşılması olgusu değişti mi?
Değişmedi.

-Kapitalizmin emperyalizm aşamasında dünyanın büyük devletler –emperyalist güçler- arasında paylaşımı olgusu değişti mi?
Değişmedi.

Emperyalizmin bu temel ekonomik özellikleri açıldığında her bir ülke açısından eşit olmayan gelişme yasasının etki durumunu; o ülkenin eşit olmayan gelişmedeki nesnel durumunu görürüz.
Örneğin, kapitalizmin genel krizi ve aşamaları, kapitalist sistemin yapısal krizini, çürümüşlüğünü ele verir. Bu, emperyalizmin bir özelliğidir. Örneğin “küreselleşme”. Emperyalist burjuvazi; bir bütün olarak kapitalist dünya açısından “yeni” olan bu kavram, hiç de yeni değildir. Yani çağımızın değiştiğine gösteren bir özelliğin ifadesi değildir. Burjuva kavram olan “küreselleşme”nin Marksist literatürdeki karşılığı, sermayenin uluslararasılaşmasıdır. Sermayenin uluslararasılaşmasını ise Marks ve Engels daha “Komünist Manifesto”da anlatıyorlar. Yani 152/153 sene önce.

Kısaca: kapitalizmin emperyalizm aşamasında yaşıyoruz, yani emperyalist çağda. Bu çağın nitelik olarak değiştiğini gösteren hiçbir olgu yok. Dolayısıyla çağın özelliklerinden; eşit olmayan gelişme yasasından kaynaklanan dünya devriminin koşulları da değişmemiştir.

Stalin' in şu anlayışı aynen geçerlidir:
Emperyalizm döneminde eşit olmayan gelişme yasası, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ülkelerden birisinin sıçramalı gelişmesi, bir ülkenin diğer ülkeler tarafından dünya pazarından hızla dışlanması, askeri çatışmalar ve savaş felaketiyle paylaşılmış dünyanın dönemsel olarak yeniden paylaşılması, emperyalizm kampında çelişkilerin derinleşmesi ve keskinleşmesi, ... tek tek ülkeler proleterlerinin (emperyalizm cephesini) parçalama olasılığı, tek tek ülkelerde sosyalizmin zaferi olasılığı anlamına gelir”(C. 9, s. 93/94).

Buna rağmen, nesnel koşulların böyle olduğunun kabul edilmesine rağmen dünya devriminin koşullarının değiştiğini savunanlar da var. Örneğin Alman maocuları. “Almanya Markist Leninist Parti”, yeni parti programında “üretimin uluslararasılaşması “ gerçeğine dayanarak dünya devriminin koşullarının değiştiğini, artık tek tek ülkelerde devrimin olamayacağını, buna emperyalist ülkelerin izin vermeyeceklerini, ancak birçok ülkede birden devrim olabileceğini ciddi ciddi savunuyor. Alman maocuları, Ekim Devriminin enternasyonal bir karakter taşımadığını da iddia ediyorlar:

Karşıdevrimi örgütlemek için emperyalistlerin uluslar arası işbirliği ve uluslar arası sınıf mücadelesinin karşılıklı etkilemesi, bugün, devrimci bir sürecin yalıtık olarak tek bir ülkede başarılabilmesini olanaksız kılmaktadır...Gelecekte her bir ülkede proleter strateji ve taktik esas itibariyle enternasyonal devrimin hazırlığı olarak kavranmalıdır”.

Bunun adı, elveda devrimdir. Marks, Engels, Lenin ve Stalin reddedilmeden(!) Marksizm-leninizmin reddedilmesi ve troçkizmin savunulmasıdır. Bunun adı, Leninist emperyalizm analizinin, kapitalizmin emperyalizm aşamasına özgü olan eşit olmayan gelişme yasası ve bu yasanın dünya devrimi koşulları açısından sonuçlarının –devrimin koşullarının eşit olgunlaşmayacağı- reddedilmesidir.

Alman maocularının anlayışına göre veya dünya devriminin koşulları değişti diyenlere göre, Türkiye gibi emperyalizme bağımlı ülkelerde devrim yapmak yasaklanıyor. Bu ülkelerde komünist partiler, emperyalist ülkelerde devrimci durumun olgunlaşmasını beklemek zorundalar.

Revizyonist blokun yıkılması devrime inanan sayısız insanda sosyalizme inançsızlığı da geliştirdi. Emperyalist burjuvazinin, dünya değişti, sosyalizm öldü yaygarası ve bunu modern revizyonist kalıntıların desteklemesi dünya işçi sınıfının bir kısmında umutsuzluğa yol açmıştır. Bu çevreler, henüz tam anlamıyla dillendirmeseler de -proletaryayı, işçi sınıfını tartıştıklarına göre- bu sınıfın devrimdeki rolünü de tartışacaklardır. Proletaryanın varlığın tartışılması, onun devrimdeki rolünün tartışılması anlamına gelir. Bu tartışmanın sonucu bilinmiyor değil: Devrimi gerçekleştirmesi gereken sınıf yok olduğuna göre, devrim de imkansızdır. Kapitalizm kazanmıştır. Önemli olana, sermayenin adil düzeninin gerçekleşmesi için mücadele etmektir. Buna da bütün çalışanlar katılır. Maocu anlayışın karşısında olgunlaşan başka bir karşıdevrimci anlayış da böyledir. 

Ocak 2001