deneme

28 Aralık 2001 Cuma

BÜYÜK OYUNUN AFGANISTAN PERDESI


 
11 Eylül saldırısı, Amerikan emperyalizminin bir taşla birkaç kuş vurması için vesile oldu.
"Uluslararası terörizme karşı yeni savaş" bir şekilde başlatılmalıydı. 11 Eylül bu savaşın başlatılmasına vesile oldu. İnsanı hayrete düşürecek bir hızla bütün emperyalist ülkeler, neredeyse bütün bağımlı ülkelerin hükümetleriyle bu "yeni savaş"ı başlatmak için anlaştılar. 
 
W. Bush'un "Yeni Savaş"ı, bütün dünyaya karşı sürekli, uzun yıllar sürecek olan bir savaş ilanından başka bir anlam taşımıyordu. Bu, önde gelen emperyalist ülkelerin, bütün dünyada bütün araçları kullanarak istenmeyen rejimlere, ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerine karşı savaşıydı.

Son dönemlerde, daha doğrusu 11 Eylülden bu yana bütün Orta ve Yakındoğu NATO'nun yığınak bölgesine dönüştürüldü. 7 Ekimde Afganistan'a karşı başlatılan emperyalist saldırı, Taliban rejiminin devrilmesine rağmen hala devam ediyor. Bugün gelinen aşamada "uluslararası terörizme karşı yeni savaş"ta emperyalist ülkeler arası ittifaktan da artık pek söz edilemez. Bunun nedeni, her bir emperyalist ülkenin, terörizme karşı mücadele adı altında kendi aralarındaki çelişkileri kaçınılmaz olarak ön plana çıkarmalarıdır.

Rusya, Çin gibi emperyalist ülkeler, kendi etnik sorunlarından dolayı 11 Eylülden sonra ABD'nin yanında yer aldılar. AB ülkeleri, başta da Almanya ve İngiltere keza "uluslararası terörizme karşı yeni savaş"ta müttefikleri ABD'yi yalnız bırakmak istemediler(!). Ama her bir emperyalist ülkenin esas niyeti, bu savaşta yer alarak Amerikan emperyalizminin kendi çıkarlarını zedelemesini engellemeye çalışmak ve dünyanın yeniden paylaşımında yeni mevziler elde etmekti.

Neden Afganistan ve emperyalist ülkelerin amacı ne?
Emperyalistler arası çelişkilerin günümüzde en çok keskinleştiği üç bölgede (Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya/Hazar Havzası) önde gelen emperyalist ülkeler karşı karşıya geliyorlar. Genellikle ortak hareket eden bu ülkeler, aslında kendi çıkarlarını ifade etmenin peşindeler. 1991'de Irak'a ittifak kurarak saldırdılar, ama kısa zamanda çıkar çatışması ön plana çıktı. Balkanlar'da NATO+Rusya ittifakı söz konusuydu. Ama bu bölgede de nihayetinde kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiler. Aynı gelişmeyi Afganistan savaşında da görüyoruz. Taliban rejimine karşı ortak hareket edildi, ama bu rejim daha yıkılma sürecindeyken kendi çıkarlarını ön plana çıkardılar.

Afganistan, söylendiği kadarıyla yer altı zenginliğinin ötesinde, Avrasya jeopolitikası açısından oldukça önemli bir konuma sahiptir. Revizyonist blokun ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Amerikan emperyalizmi tarafından yeniden geliştirilen Avrasya jeopolitikası, Amerikan emperyalizminin 21. yüzyıl dünya hakimiyetinin esasını oluşturur. Bu jeopolitikanın içeriği, Hazar Havzası/Orta Asya yer altı zenginliklerine, dünya pazarlarına sürmek de dahil, hakim olmaktır.

Böyle bir jeopolitikanın uygulanabilmesi bir çok faktöre bağlıdır. Her şeyden önce, bölgede gücü olan, aynı amacı güden emperyalist güçlere ve potansiyel rakiplere karşı mücadele gerekmektedir. Bölgede iddialı ve potansiyel iddialı olan ülkelerin başında ABD, Rusya, Çin, AB ülkeleri (özellikle de Almanya, İngiltere ve Fransa), Japonya, Hindistan, Türkiye, Iran ve Pakistan geliyor.

Afganistan, Orta Asya yer altı zenginliklerinin (petrol ve doğal gaz) dünya pazarlarına taşınmasında düşünülen geçit güzergahlarından birisi olmasının ötesinde, Amerikan emperyalizminin Avrasya jeopolitikasının gerçekleşmesi için uygulanan stratejinin önemli bir ayağını oluşturur. Orta Asya'nın güneyinde yer alan bu ülkeye yerleşmek veya onu kontrol etmek, Amerikan emperyalizmi açısından Kafkasya/Hazar Havzası'nı kuşatmada Türkiye'den sonra ikinci önemli bir üsse sahip olmak ve Rusya, Çin ve muhtemelen Hindistan gibi ülkelerin bölgedeki faaliyetlerini, olası Rusya-Çin-Hindistan yakınlaşmasını ve "Şanghay Beşlisi"nin faaliyetini yakından takip etmek anlamına gelmektedir. Afganistan bu açıdan Amerikan emperyalizmi için önemlidir.

Orta Asya'dan, Afganistan'dan kovulan Rusya, ABD'nin veya "uluslararası terörizme karşı savaş"ın safında yer alarak bölgeye yeniden yerleşme niyetinde. Bölgede bugün için Amerikan emperyalizmine karşı askeri açıdan meydan okuyabilecek yegane güç, Rus emperyalizmidir. Çin ve Japonya, şimdilik izliyor gözükmekle yetiniyorlar. AB ülkeleri, özellikle İngiltere ve Almanya, bölgede var olabilmek için ABD ile ortak hareket etmek zorundalar. Bu iki ülkenin bu bölgede tek başlarına Rusya, Çin ve ABD'ye karşı hegemonya mücadelesi sürdürecek potansiyelleri yoktur.

Emperyalist ülkeler, Balkanları "barış"a kavuşturdular- kendi aralarında paylaştılar. fiimdi sıra Orta Asya'ya geldi. 11 Eylül saldırısı, bir vesile oldu ve Orta Asya'da emperyalistler arası hegemonya çatışması silahlı biçimini Afganistan savaşında buldu.

Taliban rejiminin yıkılması ve geçici hükümetin kurulmasıyla önde gelen emperyalist ülkelerin dünya hegemonyası için mücadelelerin yeni bir boyut kazanacak; Balkanlar'da uygulanan emperyalist "barış" Afganistan'da da uygulanmaya konacak ve Amerikan emperyalizmi "uluslararası terörizme karşı yeni savaş"ını başka ülkeleri bombalayarak, işgal ederek sürdürecek. Amerikan ve dünya basınında Irak'ın işaret edilmesi, saldırının hangi ülkeye olacağını gösteriyor