80 yıl önce Sovyetlerin I. Birlik Kongresinde Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri Birliği kuruldu. Sosyalist Sovyet Cumhuriyetleri Birliği; ekonomik ve sosyal ilişkilerin radikal altüst edilmesi üzerinde şekillenmiş olan bu cumhuriyet, sosyalist cumhuriyet olarak Kruşçev modern revizyonistlerinin XX. Parti kongresinde siyasi iktidarı gasp etmelerinden sonra yıkıldı. Ama aynı isim altında varlığını 1991’e kadar sürdürdü. 1991’de de tamamen dağıldı. Böylece 30 Aralık 1922’de toplanan Sovyetlerin I. Birlik Kongresinde kurulan sosyalist devlet, tam 69 yıl sonra 30 Aralık 1991’de sosyal emperyalist bir devlet olarak yıkıldı. Büyük Ekim Devriminin, dünyayı değiştiren düşüncelerin pratiği olarak kurulan bu sosyalist devlet, revizyonist şeflerin Alma-Ata’daki içki sofrasında dağıtıldı. Kuranlar ve dağıtanlar iki ayrı sınıfın temsilcileriydiler. Birbirine düşman, birbiriyle antagonist çelişki içinde olan iki ayrı sınıf.
O tarihsel döneme dönelim. Rus Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti, Ukrayna Sosyalist Sovyet Cumhuriyeti ve Transkafkasya Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti SSCB’nin kurucu üyeleriydi. Devlet oluşumu, Lenin’in eşit haklara sahip cumhuriyetlerin birliği anlayışı temelinde gerçekleştirilmişti. 1924 Anayasasına (II. Birlik Kongresi, Mart 1924) göre devlet, eşit haklara sahip ulusların ortak devletiydi ve bu devletin örgütlenme ilkesi demokratik merkeziyetçiliğe dayanıyordu. Cumhuriyetler, Birlik’ten ayrılma hakkına sahiptiler. Büyük Ekim Devrimi, Çarlık Rusya'sının bütün uluslarına kendi kaderlerini tayin hakkını ve dolayısıyla ayrılarak bağımsız devlet kurma hakkını vermişti. Bu hak, devrimci bir tarzda kullanıldı ve böylece eşit haklara sahip çok uluslu sosyalist devlet kuruldu.
SSCB, burjuva ulustan sosyalist ulusa, kapitalist düzenden sosyalist düzene geçişin ifadesiydi. Bunun ötesinde Orta Asya’nın Kazak, Türkmen, Tacik,Özbek, Kırgız gibi halkları, kapitalizmden de geri koşullardan sosyalist ilişkilere geçme ve sosyalist uluslara dönüşme olanağını bulmuşlardı.
Sovyetler Birliği kavramında özgün olan, onun bir birlik olması değildi. Özgün olan, onun sovyetik olmasıydı. Sovyetik olmak, ulusal olmanın ötesinde bir kategoridir, sosyal, toplumsal içerikli bir kategoridir. İnsanlık tarihinde ilk defa bir devlet, kendini toplum düzeninin karakterine göre tanımlıyordu.
Sovyet, kelime anlamıyla şura demektir. Burjuvazinin de kullandığı bir tanımlama. Ama Rusya’da şura, devrimci tarzda doğmuştur. Devrimci mücadelenin bir ürünüdür. Sovyet, 1905-1907 devrimi sürecinde ayaklanmanın devrimci organı olarak doğmuştu. Sovyet kavramını bilinçli olarak geliştiren, şekillendiren, ona içerik veren de Bolşevik partiydi. 1917 Şubat devriminde sonra Sovyetler, Geçici Hükümetle siyasi iktidar mücadelesi içindeydi. Ekim Devrimi, „Bütün İktidarı“ Sovyetlerde topladı.
Lenin ve Stalin önderliğinde Bolşevik Parti, iktidar organları olarak Sovyetleri, burjuva kuvvetler ayrılığının ortadan kaldırılması, bütün iktidarın tek elde; Sovyetlerde toplanması ve temsilcilerinin de her zaman görevden alınır olması şeklinde düşünmekteydi. Öyle de yapıldı. Sovyet devleti, sosyalist devlet olarak adım adım geliştirildi. Sovyetler Birliği’nde sosyalizm çetin iç mücadeleler sonucunda kuruldu.
1956’da Kruşçev modern revizyonistlerinin siyasi iktidarı gasp etmeleriyle (XX. Parti Kongresi) Sovyetler Birliği’nde iktidar değişimi gerçekleşmiş ve geriye dönüşün, kapitalizmin yeniden inşasının yolu açılmıştı. İşçi sınıfı iktidarının; proletarya diktatörlüğünün revizyonistlerin eline geçmesi, bu ülkede sosyalist yapının yıkılması, sosyalist değerlerin ayaklar altına alınması anlamına gelmekteydi. Tabii ki bu dönüşüm bugünden yarına olmamıştır, ama iktidarın el değiştirmesi dönüşümün yolunu açmış ve sosyalist Sovyetler Birliği, birkaç sene içinde proletarya diktatörlüğünün yıkımı üzerine kurulmuş bir devlete dönüştürülmüştür.
1956-1991 arasında Sovyet devletinin, Lenin ve Stalin’in anlayışları ile hiçbir ilişkisi yoktur. 1956 sonrasının Sovyet devleti, sosyalizmi yıkan, şovenizmi geliştiren, Sovyet Ülkesi uluslarını ve halklarını yeniden Rus şovenizmi altında ezen, sömürüyü yasallaştıran, başka ülkeleri işgal eden bir devlete dönüşmüştür.
Süreç içinde sosyal emperyalistleşen Sovyetler Birliği, sosyalizmi tabela olarak kullanmaktan da geri kalmamıştır. 1991’e gelindiğinde bu devlet, kendi çelişkilerinin sonucu olarak dağılmıştır.
Böylece 30 Aralık 1922’de toplanan Sovyetlerin I. Birlik Kongresinde kurulan proletarya diktatörlüğü, sosyalist devlet, 1956’da siyasi iktidarın sınıfsal yapısındaki niteliksel değişimden dolayı tam 69 yıl sonra 30 Aralık 1991’de bürokratik burjuva/revizyonist diktatörlük, sosyal emperyalist bir devlet olarak yıkıldı.