deneme

9 Mart 2003 Pazar

AMERİKAN EMPERYALİZMİ MUTLAKA SAVAŞ DİYOR


 
Geçen Cuma günü, BM Güvenlik Konseyi’nde H. Blix’in Irak Raporu üzerine görüşmeler başlamadan önce ABD Başkanı G. Bush, BM’in kendileri için önemli bir kurum olmadığını şu sözleriyle açıklıyordu: “Harekete geçmek zorundaysak, harekete geçeriz. Ve bu nedenle BM’in onayını almamıza gerek yok…Söz konusu olan kendi güvenliğimiz olunca, kimsenin müsaadesine ihtiyacımız olmaz”.

Daha öncesinde de Bush, “diplomasinin son aşamasında bulunuyoruz, sonucu nasıl olursa olsun oylama isteyeceğiz, artık kartları açmanın zamanı gelmiştir” diyerek BM’e verdiği önemi ve savaş konusundaki kararlılığını göstermekteydi.

Amerika savaş istiyor. Yapılan hazırlıklar da onun bu niyetini göstermektedir. 11 Eylül saldırısından sonra Amerikan emperyalizmi, 21. yüzyıl dünya hakimiyetini gerçekleştirmek için; stratejik alanları ve hammadde kaynaklarını ele geçirmek, kendi kontrolüne almak için savaşını, „uluslararası teröre karşı mücadele“ bahanesiyle sürdürüyor. Amerikan emperyalizmi, kendi jeopolitik açılımı içinde stratejik alanlardaki/bölgelerdeki devletleri, silah zoruyla hizaya getirmeyi hedeflemiş durumdadır. Devlet olarak ya Amerikan yanlısı olacaksın, ya da savaşı göze alacaksın.

Amerikan emperyalizmi, sorununun sadece Saddam rejimi olmadığını, bütün Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmenin kendi çıkarları açısından olmazsa olmaz koşul durumuna geldiğini çeşitli vesilelerle açıkladı. Amerikan emperyalizmi, Ortadoğu’da Arap dünyasına güvenmiyor ve nüfuzunun da giderek etkisizleştiğini görüyor. Birçok Arap ülkesinde fundamentalist güçler, Amerikancı elit hakim tabakaya karşı mücadele ediyorlar. Başka bazı Arap ülkelerinde İsrail’e karşı mücadele program seviyesinde ele alınıyor. Petrol zengini Arap ülkelerinde petrodoların Amerikan emperyalizmine karşı mücadelede araca dönüştürülmesi bu emperyalist ülkeyi çileden çıkartıyor. Bütün bunlar, Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’daki mevcut güçler kombinasyonundan rahatsız olmaya başladığını; kendine bağlama ve korkutma taktiğinin artık istenildiği gibi sonuçlar vermemeye başladığını göstermektedir. Amerikan emperyalizmi bu durumu değiştirmeye çalışıyor, bunun için mutlaka savaşacağım diyor.

Amerikan emperyalizmi, Ortadoğu’da hakimiyet kurmak ve bu hakimiyeti kendi çıkarları doğrultusunda genişletmek ve pekiştirmek için sadece İsrail’i desteklemenin ve bu ülkeyi üs olarak değerlendirmenin de pek fazla bir getirisinin kalmadığını görmektedir. O, İsrail’in yanı sıra Arap dünyasını kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmeyi hedefliyor ve bu işe de Saddam rejimini yıkarak, Irak’ta Amerikan vasalı bir rejim kurarak başlamak istiyor.
Böylece ve bu amacının yanı sıra Amerikan emperyalizmi, bölgenin enerji kaynaklarını kontrolü altına alarak, rakiplerinin enerji sorunları üstesinde de hakimiyet kurmayı planlıyor. Bölge enerji kaynakları üzerinde hakimiyet kurmakla Amerikan emperyalizmi, özellikle Almanya, Fransa, Çin, ve Japonya gibi emperyalist rakiplerini enerji bazında kendi kontrolü altına almış olacağına inanıyor.

Amerikan emperyalizminin Irak’a karşı savaşı, bir türlü kuramadığı Yeni Dünya Düzeni’nde rakiplerinin yerini de göstermektedir. Amerikan emperyalizmi, nerede hangi güçlere tahammül edileceğini, nerede hangi güçlere karşı savaşılması ve ezilmesi gerektiğini ben belirlerim, bütün dünya da buna katılmak ve katlanmak zorundadır diyor. Böylece kendisi gibi düşünen ve hesap yapan emperyalist rakiplerine ve emperyalistleşme sürecinde ve hevesinde olan güçlere karşı tehdit savuruyor.

Amerikan emperyalizmi, rakiplerinin ve potansiyel rakiplerinin, enerji kaynaklarından nasıl yararlanabileceklerini kendisine sunulacak hizmete bağlamaktadır. Bunun ötesinde dünya hegemonyası için üs olarak kullandığı Türkiye gibi ülkelere de birtakım mali, siyasi kırıntıların verilemesini, uşaklıklarının derecesine bağlı kılmaktadır.

Amerikan emperyalizmi, Irak’a karşı savaşında yanında olmayan, karşı olan ülkeleri, sizi enerji kaynaklarından dışlarım ile tehdit etmektedir. Burada söz konusu olan emperyalistler arası çelişkiler ve emperyalist güçler arası ilişkilerin yeniden düzenlenmesidir. Amerikan emperyalizmi, dünya pazarlarındaki rekabeti düzenlemeyi, yönlendirmeyi hedefliyor ve bunun için gerekli kuralları belirlemeye çalışıyor.

Dünya hegemonyası amacına ulaşmak için Amerikan emperyalizmi, NATO’yu istediği gibi kullanabileceği bir araca dönüştürüyor. NATO, Amerikan emperyalizminin küresel müdahalesi için bir araç almalıdır diyor. Bu nedenle, NATO olanaklarını, kendi çıkarlarına göre kullanıyor. Irak’a karşı olası savaş için hazırlıklarında bu açıkça görülmektedir. Böylece savaşa karşı olduğunu söyleyen, örneğin Almanya gibi ülkeler de, bir biçimde ABD’nin Irak’a karşı savaşında yer almış oluyorlar.

BM’deki Irak ile ilgili tartışmalar, emperyalistler arası çelişkilerin kapsam ve derinliğini göstermektedir. BM, Irak’a karşı savaşa evet diyenler ve hayır diyenler olarak ikiye bölünmüş durumdadır.

Irak’a karşı savaşa şimdilik hayır diyen Fransa, Almanya, Rusya ve Çin gibi emperyalist ülkelerin “hayır” tavırları iki anlamda dile getiriliyor. Bu, “hayır”, hem ilkesel olarak hem de görece olarak yorumlanmalıdır. İlkesel olarak bu ülkeler, Amerikan emperyalizmi karşısında bağımsız hareket edebileceklerini bütün dünyaya göstermek istiyorlar. Onların “hayır”ı aynı zamanda görecedir. Çünkü Amerikan emperyalizminin İngiltere ile birlikte Irak’a karşı savaş açması durumunda bu ülkeler Irak ile şimdiye kadar yapmış oldukları petrol anlaşmalarının geçersiz kılınacağını, bölgenin enerji kaynaklarının kontrolünde uzak tutulacaklarını ve Amerikan emperyalizmine bağımlı kalacaklarını çok iyi biliyorlar. Bu nedenle, Amerikan emperyalizminin kendilerine pay verme durumunda savaşa evet demeleri büyük bir olasılıktır.