4.
Makale
SÜREKLİ DEVRİMİN TARİHÇESİ –
BU KONUDA MARKS, LENİN, STALİN
VE TROÇKİ
“24 ayar sürekli devrimci ve Marksist”
Troçki!
Troçki, A. Parvus
birlikte 1905 Devrimini değerlendirirken bu devrimin devrimler çağını açtığını
ve bu çağın da ancak dünya çapında proletaryanın zaferiyle sonuçlanacağını
savunuyordu. Onlara göre başarısız kalan 1905 Devrimi sonlanmamıştı, sadece
kesintiye uğramıştı. Bu Rus devrimi, dünya devrimin bir parçasıydı. Tam da bu
nedenle onun nihai olarak sonuçlanması -zaferi- ancak ve ancak uluslararası
devrimle bağlam içinde mümkün olabilirdi. Troçki, bu devrim anlayışını (sürekli
devrim) “1905” kitabının birinci baskıya önsözünde şöyle formüle eder:
“Sürekli devrim” teorisi olarak adlandırılagelen
görüşler, yazarın kafasında tam da 22 Ocak ile 1905 Ekim grevi arasındaki
sürede şekillenmişti. Bu oldukça iddialı ifade, Rus devriminin doğrudan burjuva
hedeflerle ilgili olmasına rağmen, bu hedeflerde çakılıp kalamayacağı; devrimin
proletaryayı iktidara yerleştirmeksizin kendi acil burjuva görevlerini
çözemeyeceği düşüncesini anlatır. Ve proletarya, iktidarı bir kez eline
aldığında, devrimin burjuva çerçevesine hapsolma konumunda kalamazdı. Tersine,
proletaryanın öncüsü, tam da zaferini garantilemek için, egemenliğinin çok
erken aşamalarında yalnızca feodal değil, aynı zamanda burjuva mülkiyet
ilişkilerinin içinde de son derece derin gedikler açmak zorunda kalacaktı.
Böyle yapmakla proletarya, yalnızca, devrimci mücadelesinin ilk aşamaları
boyunca kendisini destekleyen tüm burjuva gruplarla değil, kendisiyle işbirliği
yaparak iktidara geldiği köylülüğün geniş kitleleriyle de düşmanca bir
çatışmaya girecekti.
Geri bir ülkede, bir işçi hükümeti ile köylülüğün ezici
çoğunluğu arasındaki çelişkiler yalnızca uluslararası bir ölçekte, bir dünya
proleter devrimi arenasında çözülebilirler” (1).
Troçki'nin bu
anlatımına göre sürekli devrimin iki özelliği var:
Birincisi, proletaryanın doğrudan sosyalist devrim için mücadelesi talep
edilmelidir.
İkincisi ise Rusya'da işçi sınıfı yeteri kadar güçlü olmadığından, sayısal
olarak az olduğundan ve köylülük de işçi sınıfına karşı düşman bir tavır
aldığından Rusya'da sosyalist devrim ancak ve ancak dünya devrimini bir parçası
olarak, o devrimle bağlam içinde ele alındığında muzaffer olabilir.
Troçki'nin tek
ülkede devrim ve sosyalizmin inşasını reddetme teorisi onun yukarıda belirtilen
sürekli devrim anlayışından kaynaklanır.
Ama sürekli devrim
teorisinin Troçki ve Parvus'un anlayışından bağımsız olan bir kaynakçası vardır. Sürekli devrim teorisini formüle
eden aslında K. Marks'tır. Troçki onun teorisini yanlış yorumlamıştır.
Marks
“Komünistlerin Birliği”ne çağrısında konuya ilişkin olarak şunları söyler:
“Devrimci işçi
partisinin küçük burjuva demokratlar karşısındaki tutumu şöyledir: Devirmeyi
amaçladığı kesime karşı, onlarla birlikte ilerler; kendi çıkarları uğruna
konumlarını pekiştirmeye çalıştıkları her şeyde onlara karşı çıkar.
...
Demokratik
küçük burjuvazinin devrimi olabildiğince çabuk ve olsa olsa yukarıdaki
istemlerin gerçekleşmesiyle sonuçlandırmayı arzulamasına karşılık, az çok mülk
sahibi tüm sınıflar egemen konumlarından uzaklaştırılıncaya dek, proletarya
devlet gücünü ele geçirinceye ve yalnızca bir tek ülkedeki değil, dünyanın tüm
önde gelen ülkelerindeki proleterlerin birliğinin, bu ülkelerin proleterleri
arasındaki rekabetin ortadan kalkmış olduğu ve hiç değilse belli başlı üretici
güçlerin proleterlerin ellerinde toplanmış bulunduğu noktaya ulaşıncaya dek,
devrimi sürekli kılmak bizim sorunumuz ve bizim görevimizdir...(abç- İ.O.)
Demokratik küçük
burjuvazi, her yerde ezilmekte olduğu şu anda, proletaryaya genel olarak birlik
ve uzlaşma öğütlüyor, ona elini uzatıyor ve her türden görüşü demokratik bir
parti içinde kucaklayacak geniş bir muhalefet partisinin kurulması için
çabalıyor, yani işçileri, ardında kendi özel çıkarlarının gizlendiği sosyal
demokrat lafların egemen olacağı ve sevgili barış uğruna proletaryanın özel
istemlerinin ön plana getirilemeyeceği bir parti örgütüne bulaştırmaya
çabalıyor. Böyle bir birlik tamamen onların yararına ve tümüyle proletaryanın
zararına olacaktır. Proletarya sahip olduğu ve büyük emeklerle sağlanmış
bağımsız konumunu yitirecek ve bir kez daha resmi burjuva demokrasisinin bir
eklentisi olma durumuna düşecektir. Bu birlik, bundan
ötürü, en kesin bir biçimde reddedilmelidir. Bir kez daha burjuva demokratların
tezahürat korosu olma durumuna düşeceği yerde, işçiler ve özellikle de Birlik,
resmi demokratların yanında kendilerini, işçi partisinin bağımsız, gizli ve
resmi bir örgütünü kurmaya ve bunun her kesimini proletaryanın tutumunun ve
çıkarlarının burjuva etkisinden bağımsız olarak ele alınacağı işçi
derneklerinin odak noktası ve çekirdeği yapmaya zorlamalıdırlar” (2).
Sürekli devrim
teorisinin menşe itibariyle kaynağı Marks'ın bu düşüncesidir. Marks'ın burada
geliştirdiği düşünceyi yanlış anlamak için insanın aklından zoru olması
gerekir. Çünkü düşüncede karmaşık olan
bir yan yok. Marks, mutlakıyetçi rejim burjuva devrimle yıkılır ve proletarya
burjuva devrim sonucunda elde edilenle yetinmemelidir; bütün mülk sahibi
sınıfların hakimiyetini devirmelidir diyor. Yani Marks'a göre devrim,
proletaryanın zaferine, proleter devrimin gerçekleştirilmesine kadar kesintisiz
olarak sürdürülmelidir.
Marks'ın bu sürekli
devrim anlayışından Troçki hangi sonucu çıkartıyor? Bir ülke sınırları içinde
burjuva devrimin proleter devrime doğru kesintisiz gelişmesi imkansızdır.
Burjuva devrimden proleter devrime geçişin -devrimin kesintisiz sürmesi- sürekli kılınması için bütün ülkelerde aynı
süreçte proleter devrimler başarıyla
gerçekleştirilmelidir.
Ama Marks, sürekli
devrimden Troçki'nin anlamak istediğini anlamıyordu. Marks ve Engels Komünist
Manifesto'da Troçki'nin sürekli devrim savının tam tersini savunurlar:
“İçerik bakımından olmasa da biçim olarak proletaryanın
burjuvaziye karşı mücadelesi ilkin ulusal bir mücadeledir. Her ülkenin
proletaryası elbette ki önce kendi burjuvazisiyle hesaplaşmalıdır...
Proletarya, her şeyden önce siyasal gücü ele geçirmek, ulusun önder
sınıfı durumuna gelmek, bizzat
ulus olarak yapılanmak durumunda olduğu için de, bizzat ulusaldır, ama
sözcüğün burjuva anlamında değil” (3).
Troçki bu, hiç “laf
söz” dinler mi! Marks ve Engels'i dahi
dinlemiyor! Oysa onlar sürekli devrimi her dünyalının anlayabileceği açıklıkta
anlatıyorlar. Söylediklerini yineleyelim:
Proletarya burjuva
devrimden sosyalist devrime doğru mücadeleyi, uluslararası alanda, diğer
ülkelerde devrimlerin gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak,
öncelikle ulusal çerçevede, ulusal sınırlar içinde sürekli kılar.
Lenin önderlinde
Bolşevikler, Marks'ın sürekli devrim teorisini doğru kavradılar ve savundular.
Bolşevikler, bir ülkede gelişen devrimi, bir ülkede proleter devrimin zaferini
diğer ülkelerde devrimci mücadele için itici güç olarak gördüler. Ekim Devrimini
de hep böyle değerlendirdiler, proletaryanın dünya devriminin başlangıcı olarak
yorumladılar.
Lenin, Troçki'nin
sürekli devrim anlayışını “saçma sol sürekli devrim” diye tanımlar ve
“kanka”sının bu “saçma” devrim anlayışına karşı şiddetle mücadele eder.
Tamam, Troçki,
sürekli devrim anlayışı konusunda Marks'ı anlayamadı. Peki, Lenin'i, o “ortak
mücadele” dostunu neden anlayamadı?
Anlaşılmak için veya aradaki farkı göstermek için sürekli devrim konusunda
Troçki'in anlayışını da yineleyelim:
Troçki'nin sürekli
devrim anlayışı bir ülkede devrimi, diğer bütün ülkelerdeki devrimlerin
zaferine bağımlı kılıyor. Bu durumda, başka ülkelerde devrimler
gerçekleşmiyorsa tek ülkede devrime yeltenilmemelidir; yani Rusya'da Ekim
Devrimi gerçekleştirilmemeliydi.
Bugün bu anlayışın
sadece Troçkistler tarafından savunulduğunu söyleyemeyiz. İster Troçkizmden
etkilenmiş olsunlar ister başka nedenlerden dolayı olsun, son kertede sermaye
ve üretimin uluslararasılaşmasından hareketle tek ülkede -”ulusal” çapta-
devrimlerin artık olamayacağı veya olsa da emperyalizm tarafından boğulacağı,
uluslararası bir proletaryanın oluştuğu ve bu proletaryanın dünya devrimini
gerçekleştireceği, “ulusal” çapta ise ancak ve ancak dünya devrimine hazırlık
yapılabileceği düşünceleri savunulmaktadır. Bu türden “dünya devrimcileri”,
Ekim Devriminin uluslararası karakterini reddetmişler ve kendilerini dünya
devriminin hazırlayıcıları olarak görmeye başlamışlardır. Buna MLPD (Almanya
Marksist/Leninist Parti) bir örnektir. Ekim Devriminin uluslararası karakterini
Troçki de, bu devrimin geleceğini“Avrupa'nın bazı ileri ülkeleri”nde
proleter devrimlere bağımlı kıldığı için reddetmiş olur.
Rusya gibi
kapitalist gelişmenin nispeten geri olduğu ülkelerde devrimin zaferi için
işçi-köylü ittifakı kaçınılmazdır. Troçki, tam da bu ittifakı reddetmiştir.
Öyle ki, işçi sınıfının “köylülüğün geniş yığınlarıyla düşman çatışma” içinde
olacağını dahi savunmuştur. Bu duruma Türkiye'de veya Türkiye gibi ve daha geri
ülkelerde Troçkistler ne derler, bilemem, ama Troçki'nin bu anlayışından dolayı
emperyalist ülkeler dışında hiçbir ülkede devrime yeltenmemeleri gerekir. Ama
bu durumda da sadece emperyalist ülkelerdeki devrim, sürekli devrim, dünya
devrimi olmaz. Yoksa olur mu?
Marks'ın sürekli devrim
anlayışının aksine Troçki, kapitalist gelişmesi geri olan ülkelerde burjuva
devrimi atlayarak, doğrudan sosyalist devrime geçişi savunmuştur. Ama Marks,
söz konusu çağrısında komünistlere öncelikle işçi sınıfının iktidarı ele
geçirmesi için mücadele edilmelidir demiyor; burjuva devrimin sürekli
kılınmasının sonucunda işçi sınıfının, proleter devrimin gündeme geleceğinden
bahsediyor. Ama Troçki aynı düşüncede değildir. Ona göre o zamanın Rusya'sında
ve günümüzde de kapitalist gelişmenin geri olduğu ülkelerde burjuva devrime,
burjuva demokrasisine yer yoktur; köylülük devrimci bir rol oynayamaz. Bu
nedenle o günün koşullarında Çarlık ve günümüz koşullarında da kapitalist
gelişmesi geri olan ülkelerde sömürücü sınıfların iktidarları burjuva devrimle değil, ancak ve ancak proleter
devrimle yıkılabilir. Ama bunun gerçekleşebilmesi için de proletarya,
kapitalist gelişmenin geri olduğu ülkelerde -örneğin o zamanın Rusya'sında-
devrim yapacak derecede güçlü olmadığından ve ülke içinde müttefikleri de
olmadığı için diğer ülkelerdeki proleter devrimlerin zaferi olmaksızın hiçbir
şey yapamaz. Bu durumda Troçki'nin anlayışına göre emperyalizme bağlı,
kapitalist gelişmesi geri olan ülkelerde proletarya hiçbir şey yapamaz. Dolaylı
veya dolaysız olsun, bu bir devrim yasaklamasıdır. Yanlış anlaşılmak istemem.
Burada söylenen şudur: Emperyalist ülkelerde veya Troçki'nin deyimiyle“Avrupa'nın
bazı ileri ülkeleri”nde -buna şimdi birkaç ülke daha ekleyebiliriz-
proleter devrimlerin zaferi olmaksızın kapitalist gelişmesi geri ülkelerde
devrim yapmak, sonuçta kapitalizme bir biçimde yeniden dönmek anlamına gelir.
Troçkizme göre bunun adı buharlaşmaktır, yok olmaktır.
Haksızlık etmeyelim
ve Troçki'nin radikal görünümlü “saçma” teorisine karşı tavizsiz mücadele eden
Lenin'in görüşünü de yineleyelim:
Lenin'e göre
burjuva devrimi atlayarak proleter devrime geçmek, kapitalist gelişmenin geri
olduğu ülkelerde nesnel durumu yanlış analiz etmek anlamına gelir. Böylesi ülkelerde işçi sınıfı dışında kalan
burjuva kesimler, örneğin köylülük- burjuva da olsa devrimci bir potansiyele
sahiptir. Bu nedenle Lenin, burjuva devrimi destekler, ötesinde komünist
partinin -gücü varsa- bu devrime önderlik etmesini savunur. Lenin, işçi-köylü
ittifakında burjuva devrimden proleter devrime geçişin yolunu görür ve demokratik
devrim mücadelesi sürecinde sosyalist devrime geçiş mümkündür der. Bu geçişin
tek ülkede de olsa olanaklı olduğunu savunur. Ve bunda işçi-köylü ittifakının,
sonuçta da köylülüğün proletarya önderliğinde devrimin sürekli kılınmasında
belirleyici olduğunu vurgular.
Bir de Menşevik
önder Martov'un F. Dan ile beraber yazdığı “Rus Sosyal Demokrasisinin Tarihi” kitabında Rus devriminin itici güçleri
üzerine Lenin ve Troçki değerlendirmesine bakalım. Martov konuya ilişkin olarak
şunları yazar:
“Troçki açısından Rusya’da gelişmeleri en radikal tarzdan
başka türlü çözecek derecede güçlü sosyal güçler yoktu: Köylülük
paramparçaymış, bağımsız örgütlenme yeteneği yok ve sadece yıkıcı faktör rolünü
oynuyor. Şehir burjuvazisinin ilerici unsurları ya proletaryayı takip etmeye ya
da burjuva liberalizmini desteklemeye zorlanmış… Bu koşullar altında halkın
eski rejim üzerine kesin bir zaferi siyasi iktidarın proletaryanın eline
geçmesine götürmelidir.
Parvus ve Troçki’nin aksine Lenin ve başka Bolşevik
yazarlar, proleter olmayan kitlelerin bu hareketini sadece, sınıf bilinçli
proletarya tarafından kendi amaçları için kullanılabilecek bir elementar yıkıcı
faktör olarak görmüyorlardı. Daha ziyade Lenin ve yoldaşları, 1905 yılında
gerçek güç ilişkilerini, içeriği bakımından küçük burjuva, devasa güçlü
demokratik iktidarın politik arenada ortaya çıkmasını oldukça doğru
öngörüyorlardı; bu iktidar şehrin devrimci, proleter olmayan unsurlarını köylü
kitleleriyle birleştiren ve bundan dolayı –Parvus ve Troçki’nin kabul ettiklerinin
aksine proleter hareketin bir ekine dönüşmeyen, bilakis bütün toplumsal çevreye
damgasını vurması gereken bağımsız politik bir faktör olabilirdi. Bu şema,
Parvus ve Troçki’nin şemasından oldukça büyük bir gerçeklikle ve tarihsel
sürecin özüne derin bir nüfuz edişle ayrılıyordu. Bu şema, köylü hareketinin o hızlı oluşumunu…hesaba
katıyordu” (4).
Martov, Lenin'in
görüşlerini doğru açıklamıyor. Buna rağmen, yukarıya aktardığımız
anlayışında Troçki ile arasında önemli
görüş ayrılığının olduğunu görüyoruz.
Lenin'e göre Rusya'nın önünde duran devrim bir burjuva demokratik
devrimdir. Bu devrimle feodalizm, serflik düzeni yıkılacak ve kapitalist
gelişmenin önündeki engeller ortadan kaldırılacak. Bu da sosyalist devrim için
mücadele koşullarını olgunlaştıracak. Ama devrim sürecinin böyle gelişmesi,
proletaryanın burjuva demokratik devrimde seyirci olarak kalacağını veya pasif
olacağını beraberinde getirmez, tam tersine burjuva demokratik devrimde
proletarya, sadece bağımsız güç olarak hareket etmemeli, aynı zamanda devrimin
belirleyici itici gücü olmalıdır.
1905 Devriminde
Rusya'da proletarya, devrimin yedek gücü olarak hareket etmemiş, tam tersine
devrimin yönlendirici gücü olmuştur. Lenin önderliğinde Bolşevikler, burjuva
demokratik devrimi, salt özgürlük getiren bir eyleyiş olarak görmemişlerdir;
onlara göre demokratik devrim, sosyalist
devrimin yolunu açan gelişmedir. Yani Troçki'nin atlamak istediği gelişme. Bu
nedenle Lenin, Rusya'da işçi sınıfının Çarlığın yıkılmasından sonra kurulacak
iktidara katılmasını talep etmiş, bu iktidarın bir biçimde -esas itibariyle- proletaryanın ve köylülüğün
devrimci demokratik diktatörlüğü olacağını savunmuştur. Rusya gerçekliğini
ifade eden bu anlayışından hareketle Lenin, Troçki'nin -Parvus'un da-
sloganlaştırdığı “Çara hayır, işçi hükümeti” anlayışına karşı şiddetle
mücadele etmiştir.
“24 ayar radikal
solcu” Troçki!
Şubat 1905'te Rusya'ya döndükten sonra Troçki, önce bir
müddet Ukrayna'da (Kiev) kalır. Buradayken L. Krassin adında bir MK üyesiyle
ilişkiye geçer. Bu MK üyesi 1904'te Menşeviklerin MK'yı ele geçirmelerinde
belli bir rol oynamıştı. Krassin illegal matbaasını emrine verir. Birkaç hafta
sonra Petersburg'a giden Troçki oradaki Menşeviklerin önderi olur.
Petersburg'da daha önce Parvus'un dile getirdiği “Rusya'da kapitalist
devrim bir işçi hükümetine yol açmak
zorundadır” anlayışını savunur.
“Geçici hükümetin bileşimi
esasen proletaryaya bağlıdır. Ayaklanma kesin bir zaferle sonuçlanırsa
ayaklanmada işçi sınıfına önderlik edenler iktidara gelecektir” (5).
RSDİP'nin
Petersburg'daki şehir konferansında Lenin, Troçki'nin bu anlayışını “Troçkizm,
Çara hayır, ama işçi hükümeti! - Bu kesinlikle yanlıştır. Küçük burjuvazi var,
bu görmezlikten gelinemez” diye eleştirir.
“Üç
maymunlar”ı oynayan Troçki!
Troçki işine gelmediği zaman
"ben yapmadım, bilmiyorum" türünden savunmaya da geçerdi. Bu sefer de
öyle yaptı ve bu formülasyon Parvus'a aittir, onun siyasi çizgisini ifade eder,
"ben hiçbir yerde hiçbir zaman" böyle bir şey formüle etmedim der.
“Sürekli Devrim”inden okuyalım:
"Çara
hayır, ama işçi hükümeti" şiarını hiç yazmadığımı, söylemediğimi
önermediğimi...eklemek belki de gereksiz değildir. Yargıçlarımın ana argümanı
diğer bütün şeylerin yanı sıra, utanç verici fiili bir hataya dayanmaktadır.
Sorun şudur: Çara hayır, ama bir işçi hükümeti başlıklı açıklaması
1905 yılında yurt dışında Parvus tarafından kaleme alındı ve yayımlandı. O
zaman ben çoktandır Petersburg'da illegal yaşıyordum ve ne düşüncede ne de
fiilen bu bildiriyle herhangi bir ilişkideydim. Çok sonraları polemik makaleler vesilesiyle sorunu anladım. Bunun
üzerine açıklama yapmak için hiçbir zaman nedenim veya fırsatım olmadı" (6).
Troçki görmemişti!
Troçki duymamıştı!
Troçki bilmiyordu!
Troçki “üç maymunları” oynuyordu!
Devam edelim.
O dönem Bolşevikler
gibi Menşevikler de Troçki'nin demokratik devrimi atlama anlayışına
karşıydılar. Ama bundan dolayı Bolşeviklerin ve Menşeviklerin Rus devrimine
bakışlarında bir ortaklık yoktu: Her şeyden önce Menşevikler devrimde
proletaryanın önder rolünü ve aynı zamanda köylülüğün devrimci gücünü
küçümsüyorlardı. Onlara göre işçi sınıfı ve köylülük, burjuva devrimin en
fazlasıyla bir aksamıydı, bir yedeğiydi. Menşevikler, işçi-köylü ittifakını da
küçümsüyorlar ve böyle bir ittifakın olasılığını reddediyorlardı. Bütün bu
nedenlerden dolayı Rus devriminde burjuvaziyi, burjuva devrimin tek belirleyici
itici gücü olarak görüyorlardı. Bu devrimde işçi sınıfı ancak ve ancak yardımcı
bir güç olabilirdi. Burjuva devrimin tamamlanmasını da burjuvazi tarafından yönlendirilen
demokratik bir iktidarın işi olarak görüyorlardı. Böyle bir iktidar sürecinde
işçi sınıfına düşen görev ise bu iktidarı destekleyen muhalefet olarak
demokratik yoldan yürümek ve tarihsel misyonunu yerine getirmekti.
Lenin önderliğinde
Bolşeviklerin bu konudaki görüşü ise tamamen farklıydı: Bolşeviklere göre
burjuva demokratik güçler -daha doğrusu burjuva demokratlar- kısa bir süre
içinde devrime ihanet edecekler, bundan dolayı işçi sınıfı demokratik devrimde
devrimin önder gücü olmalıdır; önder güç olarak tarihsel görevi demokratik
devrimi tamamlamak ve sosyalist devrime geçmektir. Açık ki, Bolşeviklerle
Menşevikler arasında Rusya'da demokratik devrimin zorunluluğu konusunda bir
görüş ortaklığı vardı, ama devrimin itici güçleri konusunda ortak bir görüş
yoktu.
Lenin bu konudaki
görüşünü 20 Kasım 1915'te yayımlanan “Devrimin İki Temel Çizgisi” makalesinde şöyle ifade eder:
“1905 Rus devriminin ve bunu
izleyen karşı devrimci dönemin deneyiminin gösterdiği gibi, ülkemizde kitleler
üzerinde yönlendirici etki uğruna iki sınıfın —proletaryanın ve liberal
burjuvazinin— mücadelesi anlamında devrimin iki çizgisi mevcuttu. Proletarya
devrimci bir şekilde ortaya çıkıp, monarşiyi ve çiftlik sahiplerini alaşağı
etmek için demokratik köylülüğü beraberinde sürükledi. Köylülüğün demokratik
anlamda devrimci çabalar ortaya koyduğunu, bütün büyük politik olayların
seyrinde kitle hareketlerinin boyutları gösteriyordu: 1905 ve 1906 köylü
ayaklanmaları, aynı yıllarda ordu içindeki huzursuzluklar, 1905 yılının "Köylü
Birliği" ve köylü Trudoviklerin, sadece "Kadetlerden daha
radikal" olarak değil, aynı zamanda sosyal devrimci ve Trudovik
aydınlardan da daha devrimci olarak ortaya çıktıkları Birinci ve İkinci
Duma'lar. Ne yazık ki bu çoğu kez unutuluyor, ama bir olgudur. Üçüncü ve
Dördüncü Duma'da köylü Trudovikler, bütün zaaflarına rağmen, kırsal kitlelerin
ruh halinin çiftlik sahiplerine karşı olduğunu göstermişlerdir.
Rus burjuva demokratik devriminin "stratejik" gevezeliklerden değil, gerçeklerden çıkan ilk çizgisi, proletaryanın kararlı biçimde mücadele etmesi ve köylülüğün onu kararsız biçimde izlemesinden oluşuyordu. Bu iki sınıf monarşiye ve çiftlik sahiplerine karşı yürümüşlerdi. Bu sınıfların yeterli güç ve kararlılıkta olmaması (otokraside kısmen bir gedik açmasına rağmen) yenilgiye yol açtı.
İkinci çizgi liberal burjuvazinin tavrıydı. Biz Bolşevikler daima, özellikle de 1906 ilkbaharından beri, bu çizginin, birleşik bir güç olarak Kadetler ve Oktobristler tarafından temsil edildiğini ileri sürdük. 1905-1915 arasındaki on yıl düşüncemizi doğruladı. Mücadelenin tayin edici anlarında, Oktobristlerle birlikte Kadetler demokrasiye ihanet ettiler ve Çar'ın ve toprak sahiplerinin yardımına "koştular". Rus devriminin "liberal" çizgisi, kitlelerin mücadelesinin, burjuvazinin monarşiyle uzlaşması adına "yatıştırılması" ve parçalanması olarak kendini gösteriyordu. Rus devriminin uluslararası durumu ve aynı şekilde Rus proletaryasının gücü, liberallerin böyle davranmasını kaçınılmaz kılmıştı.
Bolşevikler, en ön safta yürümesi, sınırsız bir cesaretle savaşması ve köylülüğü peşinden sürüklemesi için proletaryaya bilinçle yardım ettiler. Menşevikler sürekli olarak ikinci plana kaydılar,...proleter hareketi liberallere uydurarak proletaryayı bozdular” (7).
Bu anlatımda Rusya'da
işçi hareketi içinde veya politikasında sadece Bolşeviklerin ve Menşeviklerin
söz konusu veya sahibi olduğunu görüyoruz. Lenin, aynı makalesinde devamla
şöyle der:
“Bugün yine devrime doğru
gidiyoruz. Bunu herkes görüyor. Kvostov gibi biri bile, köylüler arasında, 1905
ve 1906 yıllarını anımsatan bir ruh hali olduğunu söylüyor. Ve yine devrimin
aynı iki çizgisi, sınıfların aynı karşılıklı ilişkisi ile karşı karşıyayız,
sadece bu kez, değişik uluslararası durumla değişikliğe uğratılmış haliyle...
Bu fiili durumdan proletaryanın görevi apaçık ortaya çıkmaktadır. 'Monarşiye karşı sınırsız bir cesaretle yürütülen mücadele (1912 Ocak Konferansı'nın şiarları, üç temel talep — tüm demokratik kitleleri, yani esas olarak köylülüğü peşinden sürüklemek zorunda olan bir mücadele...
Yaklaşan devrimde sınıfların karşılıklı ilişkisini açığa çıkarmak devrimci partinin baş görevidir. Örgüt Komitesi bu göreve yan çiziyor, Rusya'da "Naşa Delo"nun sadık müttefiki olmaya devam ediyor ve yurt dışında, hiçbir şey ifade etmeyen "sol" laflar atıp tutuyor. Troçki ise "Naşe Slovo"da bu göreve yanlış bir çözüm getiriyor: 1905'deki "orijinal" teorisini tekrar ediyor ve geçen tüm on yıl boyunca, yaşamın neden bu mükemmel teorinin yanından geçip gittiğini düşünmek istemiyor.
Troçki'nin orijinal teorisi, Bolşeviklerden proletaryanın kararlı devrimci mücadele yürütmesi ve politik iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi çağrısını, Menşeviklerden ise köylülüğün rolünün "yadsınması"nı alıyor. Köylülük içinde bir ayrışma, bir farklılaşma süreci yaşanmıştır; onun olası devrimci rolü giderek azalmıştır; Rusya'da "ulusal" bir devrim imkânsızdır: "Emperyalizm çağında yaşıyoruz", "emperyalizm" ise "burjuva ulusla eski rejimi değil, proletaryayla burjuva ulusu karşı karşıya getiriyor."
İşte size "emperyalizm" sözcüğüyle tuhaf bir oyun örneği. Eğer Rusya'da artık proletarya ile "burjuva ulus" karşı karşıya duruyorsa, bu şu anlama gelir: Rusya doğrudan doğruya sosyalist devrimin arifesindedir!! O zaman (1912 Ocak Konferansı'nın ortaya attığı ve daha sonra 1915'te Troçki tarafından yinelenen) "çiftlik sahiplerinin topraklarına el konması" şiarı yanlıştır, o zaman "devrimci işçi hükümeti" değil, "sosyalist işçi hükümeti" söz konusudur!! Troçki'de kafa karışıklığının ne ölçülere ulaştığı şu cümleden anlaşılıyor: Proletarya kararlılığıyla "proleter olmayan(!) halk kitleleri"ni de peşinden sürükleyecekmiş (No. 217). Troçki bunu söylerken şunu hiç düşünmemiştir: Eğer proletarya, proleter olmayan kırsal kitleleri, çiftlik sahiplerinin topraklarına el koymak için peşinden sürükleyip monarşiyi yıkmayı başarabilecekse, bu tam da Rusya'da "ulusal burjuva devrimin" tamamlanması, proletarya ve köylülüğün devrimci demokratik diktatörlüğü olacaktır!
1905-1915 yılları arasındaki on yıl —bu büyük on yıl— Rus devriminde iki, sadece iki sınıf çizgisinin bulunduğunu kanıtlamıştır. Köylülüğün farklılaşması, bizzat köylülük içindeki sınıf mücadelesini güçlendirmiş, politik olarak uyuyan pek çok unsuru sarsıp uyandırmış ve kır proletaryasını kent proletaryasına yakınlaştırmıştır (Bolşevikler 1906'dan beri kır proletaryasının özel bir örgütlenmesinde ısrar etmişler, bu talebi Menşevik Stockholm Kongresi kararına da sokmuşlardır). "Köylülük'le, Markov-Romanov-Kvostov arasındaki uzlaşmaz çelişki ise daha da güçlenmiş, büyümüş ve şiddetlenmiştir. Bu, Paris'te kaleme alınan onlarca Troçki makalesindeki binlerce safsatanın bile "çürütemeyeceği" kadar açık bir gerçektir. Gerçekte Troçki, köylülüğün rolünün "yadsınması"ndan sadece, köylüleri devrim için harekete geçirme isteğinde olmamayı anlayan Rusya'daki liberal işçi politikacılarına yardım etmektedir.
Ve bugün asıl mesele budur. Proletarya, iktidarın ele geçirilmesi için, cumhuriyet için, çiftliklere el konması için, yani köylülüğün kazanılması için, köylülük içindeki devrimci güçlerin tümünün meydana çıkarılması için, burjuva Rusya'nın askeri feodal "emperyalizm"den (=Çarlık) kurtarılmasına" proleter olmayan halk kitleleri”nin katılması için mücadele ediyor - ve mücadele etmeyi acımasızca sürdürecek. Ve proletarya, burjuva Rusya'nın Çarlıktan, çiftlik sahiplerinin toprak üzerindeki egemenliğinden kurtarılmasından, zengin köylüleri kır proleterlerine karşı mücadelelerinde desteklemek için değil, tersine - Avrupa'nın proleterleriyle ittifak halinde sosyalist devrimi gerçekleştirmek için yararlanacaktır” (8).
Bu değerlendirmeden hangi sonuçları çıkartabiliriz?
1-Troçki, proletaryanın kararlı devrimci mücadele yürütmesi
ve politik iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesi konusundan bir
Bolşevik gibi hareket ediyor.
2-Köylülüğün devrimde rolünün inkarı konusunda tam bir
Menşevik oluyor.
3-Troçki'ye göre köylülük ayrışmaktadır, bir bütünü
oluşturmaktan giderek uzaklaşmaktadır, bu nedenle de köylülük olarak devrimci rolü giderek azalmaktadır.
4-Artık emperyalist çağa girildiği için; bu çağda "burjuva
ulusla eski rejimi değil, proletaryayla burjuva ulusu karşı karşıya kaldığı”
için Rusya'da "ulusal" bir
devrim söz konusu olamaz.
Köylülük
önemsizleşmiş, toplumda burjuvazi ile proletarya arasındaki çelişki her iki
sınıfı karşı karşıya getirecek derecede gelişmiş. Bundan Troçki'nin çıkartığı
sonuç, doğrudan sosyalist devrimdir; Troçki bu devrimi proletaryaya “Proletarya
kararlılığıyla "proleter olmayan(!) halk kitleleri"ni de peşinden
sürükleyerek” yaptırıyor.
Bu durumda ne oluyor? Sosyalizmden yana olmayan, yani proleter olmayan halk
kitleleri, örneğin köylülük, proletarya önderliğinde sosyalist devrim için
mücadele etmiş oluyor. Sosyalist devrimden yana olmayan, hatta ona karşı olan,
ama demokratik devrimden yana olan “halk kitleleri” sosyalist devrim
mücadelesine katılıyorlar.
“Proletarya kararlılığıyla
"proleter olmayan(!) halk kitleleri"ni de peşinden” sürükleyemez mi?
Sürükler. Demokratik devrim için, “işçilerin ve köylülerin devrim demokratik
diktatörlüğü” için pekala sürükler. Ama bu, adı üzerinde demokratik
devrimdir, sosyalist devrim değilidir. Burada sosyalist devrimden yana olanla
(proletarya) sosyalist devrimden yana olmayan, ama demokratik devrimden yana
olan ("proleter olmayan halk kitleleri") arasında bir irade
birliği söz konusudur. Sosyalist devrimde ise bu irade birliği yoktur. Troçki,
kendi sosyalist devrim anlayışında irade birliği olmayanların irade birliğini
sağlamaya çalışıyor. Proletarya,“Proletarya kararlılığıyla "proleter
olmayan halk kitleleri"ni de peşinden sürükleyerek” sosyalist devrimi
gerçekleştiriyorsa demokratik devrim gereksizdir. Gereksizdir, çünkü "proleter
olmayan halk kitleleri"
proleter amaç için, sosyalizm için mücadele ediyor demektir.
Troçki'nin bu anlayışını önemsememek büyük bir hata olur.
Sosyalizmden yana olmayan “halk kitleleri”ne sosyalist devrim yaptırmak için
Post-Marksizmin yol ve yöntem arayışları, “sosyal hareketleri” özne olarak ön
plana çıkartma çabaları iyi analiz edilmelidir...
Lenin yukarıda adı
geçen makalesinde yaklaşan devrimde nasıl hareket edilmesi gerektiğini ana
hatlarıyla formüle eder. Onun bu devrim anlayışının Troçki'nin sürekli devrim
anlayışıyla uzaktan yakından hiçbir ilişkisi, ortak yönü yoktur. Tam tersine,
Lenin'in bu makalesinde dile getirdiği devrim anlayışı Troçki'nin sürekli
devrim anlayışını çürütmektedir. Nisan
1909'da yayımlanan “Devrimimizde Proletaryanın Mücadele Amacı” makalesinde
Lenin, Troçki'nin hatasıyla bağlam içinde şu tespiti yapar:
“Yoldaş Troçki’nin temel hatası devrimin burjuva
karakterini bilmezlikten gelmesidir, bu devrimden sosyalist devrime geçişte
açık seçik bir tasavvurdan yoksun olmasıdır” (9).
Troçki'nin sürekli
devrim anlayışı görünüşte radikaldir. En azından demokratik devrim atlanıp sosyalist devrime geçiliyor! Ama bu talep hiç
de radikal bir talep değildi; gerçekçi
olmayan, mücadeleye zarar veren bir talepti. Troçki, öznelliğin tipik bir
abidesidir. Lenin'in devrim teorisi ise somut durumun somut analizine dayanıyor
ve nihai amaca ulaşmak için yapılması
gereken neyse onun yapılmasını; zorunlu olanı, görev olarak işçi
sınıfının önüne koyuyordu. Troçki ise mevcut nesnel koşullara göre hareket
etmiyor, mevcut nesnel koşulları -bu durumda demokratik devrimi- atlıyor ve
henüz mevcut olmayan koşulları -bu durumda sosyalist devrimi- öngörüyordu.
Ekim Devrimine
kadar -sonrasında da- Rusya'da devrimin karakteri üzerine tartışmalar hiç eksik
olmamıştır. Troçki de bu tartışmaların bir parçası olmasına, bu konuda kimin ne
zaman ne söylediğini çok iyi bilmesine rağmen
hikayeler uydurmaktan, “şehir efsaneleri” yazmaktan çekinmemiştir. Öyle ki,
Bolşeviklerin 1917'de, Şubat 1917 devriminden sonra aniden ideolojik kabuk
değiştirdiklerini savunabilmiştir. Troçki'nin anlatımına göre Bolşevikler,
devrimci bir teorileri olmaksızın devrime soyunmuşlar, devrimci teori diye
savundukları devrimin tozu dumanı içinde yok olup gitmiş. Ve birden bire
akıllarına sürekli devrim teorisi gelmiş. Bundan dolayı da demokratik devrim
sonuçlanmadan derhal sosyalist devrim gerçekleştirilmelidir'de karar kılmışlar.
Bu nasıl olmuş orasını bilemem, ama Troçki bunu birtakım şahitlerle kanıtlamaya
çalışır. Örneğin bunlardan birisi Yoffe'dir. Yoffe, Troçki'nin “kadim” dostlarından
biridir.
Troçki “Hayatım”da
anlatıyor:
“Yoffe Tavizler Ana Komitesinde
benim yardımcım oldu…Partideki kriz ona çok dokunuyordu. Onu en çok
sadakatsizlik sarsıyordu. Birçok kez ciddi olarak mücadeleye atılmak istedi.
Sağlık durumunu düşünerek onu caydırıyordum. Yoffe özellikle sürekli devrim
üzerine kampanyalara tepki duyuyordu. Devrimin hazır sonuçlarının üstüne
oturanları, devrimin karakteri ve seyrini çok önceden kestirenlere karşı
yürüttükleri alçakça kışkırtmayı hazmedemiyordu. Yoffe, sanırsam 1919 yılında,
Lenin ile sürekli devrim konusu üzerine yürüttüğü konuşmasından bahsetti. Lenin
ona şunu söylemiş:“Evet, Troçki haklıydı”. Yoffe bu konuşmayı yayınlamak
istiyordu. Bütün imkanları kullanarak onu bu işten caydırdım. Ne türden bir
alçaklık çığıyla karşı karşıya kalacağını önceden görüyordum” (10).
Troçki'nin “Hayatım”ı,
sonradan da olsa kendi hatalarını kabul ettiği yerler çıkartıldığında, şunu
bunu, çoğu kezden artık yaşamadıkları için konuşamayacak olanları öne sürerek
kaleme alınmış “şehir efsaneleri”nden ibarettir. Burada da Yoffe'yi
konuşturuyor. Çok emin olduğu için onu konuşturuyor. Yoffe, Troçki'nin bunu
yazdığı dönemde yaşamış olsaydı, Troçki'yi doğrulayacak kadar Troçkist olduğunu
kesinlikle tartışma konusu yaptırmazdı. Ama Yoffe ölmüş olduğuna göre
Troçki'nin yazdığını kanıtlayacak durumu yoktur, o sadece hikaye anlatıyor,
uyduruyor. Hikaye anlatıyor ve uyduruyor, çünkü Lenin'in bu konuda söylediği,
yazdığı ve mücadelesi biliniyor. Bunu Troçki de biliyor. Ama sürekli devrim
konusunda Lenin'in değil, kendinin haklı çıktığını ve Lenin'in bunu doğruladığını
bütün dünyanın bilmesini istiyor.
Ne diyordu Lenin
Troçki için? “Troçki, kanıt olarak, "özel konuşmalar"dan başka bir
şey gösteremez (yani Troçki'nin, varlığını sürdürmek için her zaman gıdasını
sağladığı basit dedikodudan başka bir şey gösteremez)”. Yoffe, Lenin ile
“özel” konuşuyor; Yoffe, Troçki ile “özel” konuşuyor ve sonra Troçki “Hayatım”ı
yazarken ne Lenin ne de Yoffe hayattalar.
“Özel” de olsa
Lenin'in Troçki'ye neden bu konuda “haklısınız” dememiş, onu bir türlü
anlayamadım. Ne de olsa Troçki “Hayatım”da Lenin ile başka kimsenin şahit
olmadığı sayısız “özel” konuşmalar yapmıştı!
Troçki'nin bu
iddiasını Stalin de ele alır. XV. Parti Konferansı kapanış konuşmasında konuya ilişkin olarak
şunları söyler:
“Eğer Lenin'in
şahsında partimizin bütün zaman boyunca bu aynı teoriye karşı mücadele ettiği
sabitse, Troçki'nin sürekli devrim teorisi partimizin pozisyonuyla nasıl olur
da çakışabilir?
İkisinden biri:
Ya partimizin kendi teorisi yoktu ve ancak daha sonra, olayların seyriyle
Troçki'nin sürekli devrim teorisini devralmak zorunda kaldı ya da kendi teorisi
vardı, ama bu teori “1917 yılından
başlayarak”, Troçki'nin sürekli devrim teorisi tarafından fark edilmeksizin
yerinden edildi.
Daha sonra bu
“belirsizliği” Troçki, 1922 yılında yazdığı “1905 Yılı” kitabına “Önsöz”ünde açıklığa kavuşturdu. Troçki,
sürekli devrim teorisinin özünü açımlayıp devrimimizin değerlendirilmesini
sürekli devrim teorisi bakış açısından analiz ettikten sonra şu sonuca varır:
“Bu değerlendirme, 12 yıllık bir arayla da olsa tam onayını buldu”.
Nasıl oldu da
onayını bulabildi? Ya Bolşevikler? Onlara ne oldu? Gerçekten de hiç kendi
teorileri olmadan mı devrime giriştiler, devrimci aydınları, devrimci işçileri
birleştirmekten öte hiç başka yetenekleri yok muydu? Ve ayrıca, işçileri hangi
temelde birleştirdiler, hangi ilkelere dayanarak? Sakın Bolşeviklerin herhangi
bir teorisi, devrimi bir değerlendirişleri, devrimin itici güçlerini
değerlendirişleri olmasın? Partimizin
sürekli devrim teorisinden başka bir teorisi gerçekten de yok muydu?...
Troçki, bu
“belirsizliği” “Görüş Ayrılıklarımız” makalesine” “Not”ta açıklığa
kavuşturuyor...
“Bilindiği gibi
durum bu değildi (Troçki bu makalesinde Bolşeviklerin,
devrim sürecinde açığa çıkacak olan anti-devrimci özellikler taşıdığını savunmuştu-
İ.O.), çünkü Lenin Yoldaşın önderliği altında Bolşevizm (iç mücadelesiz değil), bu önemli sorunda
ideolojik donanım değişikliğini 1917 ilkbaharında, yani iktidarın ele
geçirilmesinden önce gerçekleştirdi”.
Yani sürekli
devrim teorisine dayanarak, “1917 yılından başlayarak” Bolşeviklerin “donanım
değiştirmesi”, böylece Bolşeviklerin “Bolşevizmin anti-devrimci çizgilerinden”
kurtulması, son olarak, sürekli devrim teorisinin böylece “tam onaylanmasını
bulması” olgusu – Troçki'nin çıkarttığı sonuç bu.
Peki, Leninizm
nerede kaldı? Bolşevizm teorisine, devrimimizin, onun itici güçlerinin vs.
Bolşevik değerlendirmesine ne oldu? Ya “tam onaylanmasını bulmadılar” ya hiç
“onaylanmasını” bulmadılar ya da uçup
gittiler ve partinin “donanım değişikliği” amacıyla sürekli devrim teorisine yer açtılar.
Yani, bir
zamanlar Bolşevikler vardı. Onlar 1903 yılından “başlayarak” partiyi iyi-kötü
“birleştirdiler”, ama devrimci bir teoriye sahip değillerdi. 1903 yılından
“başlayarak” birçok yanılgı ve
karışıklıktan geçtiler ve her nasılsa 1917 yılına kadar geldiler. Ama sonra,
elinde sürekli devrim teorisiyle Troçki'yi görünce “donanımlarını değiştirmeye”
karar verdiler ve “donanım değişikliğinden” sonra Leninizm, Leninist devrim
teorisinin son kalıntılarını da yitirdiler ve böylece sürekli devrim
teorisinin, partimizin “pozisyonu” ile
“tamamen çakışmasını” sağladılar...
Böylece
Lenin'in, sürekli devrim teorisinde, Rus devriminde köylülüğün devrimci rolünü
görmezden gelen yarı-menşevik bir teori gördüğü anlaşılıyor.
Anlaşılmayan
sadece, nasıl olup da bu yarı-menşevik teorinin, “1917 yılından başlayarak” da olsa partimizin pozisyonuyla “tamamen
çakıştığı”dır...
Anlaşılmayan
sadece, nasıl olup da Bolşevik Parti'mizin kendi donanımını böyle bir teori
lehine “değiştirebildiği”dir” (11).
Troçki'nin iddiası
ne?
1-Her ne kadar
Troçki, Bolşevikler hakkında olmadığı söylediyse ve onların teorisine karşı
mücadele ettiyse de sonuçta Lenin önderliğinde Bolşevikler, Troçki'nin sürekli
devrim teorisini kabullenmişlerdir.
2- Diğer bir
ifadeyle; Bolşeviklerin devrim teorisi yoktu ve devrim yapabilmek için
Troçki'nin sürekli devrim teorisini devraldı.
3-1917 Şubat
Devriminden itibaren Lenin ve Bolşevik Parti, Troçki'nin siyasi çizgisi
doğrultusunda hareket etmeye ve “donanımlarını”; ilkelerini, programatik
anlayışlarını değiştirmeye, yani Troçkizmleştirmeye başladılar.
4- Ekim Devrimi
Troçkizmin doğruluğunu kanıtladı. Troçki, “Bu değerlendirme, 12 yıllık bir
arayla da olsa tam onayını buldu” dediğine göre ekim Devriminin Troçkizmin
doğruluğunu kanıtladığından şüphe edemeyiz!
Troçkistler de “1917'nin Şubat-Ekim aylarında Lenin,
kendi konumunu Troçki'nin konumuna büyük oranda yakınlaştırdı; bu da Troçki'nin
ve taraftarlarının Bolşevik Parti'ye girişini kolaylaştırdı” dediklerine
göre böyle olmuş olması gerekir! (12).
Ama bütün bu
iddialara, konu üzerine yazılmış sayısız “şehir efsaneleri”ne rağmen Stalin,
Lenin'in Troçki'nin sürekli devrim anlayışına hangi nedenlerden dolayı şiddetle
karşı çıktığına da açıklık getirir. “Leninizmin Sorunları”nda konuya ilişkin
olarak şunu söyler:
“Dolayısıyla
Lenin, 'sürekli' devrim yanlılarına karşı süreklilik sorunundan dolayı mücadele etmedi. Çünkü
bizzat Lenin de kesintisiz devrimden yanaydı. Onlarla tam tersine proletaryanın
muazzam bir yedeğini oluşturan köylülüğün rolünü azımsadıkları için mücadele
etti” (13).
Lenin'in Nisan
Tezleri ve 1917'deki eyleyişi, Bolşeviklerin 1905 Devriminden bu yana
savundukları siyasi çizginin doğrudan ifadesidir. Nisan Tezleri'nde Lenin,
demokratik devrimin doğrudan sosyalist devrime dönüşümünü güncel görev olarak
tanımlamıştır. Demokratik devrimle burjuvazi iktidara gelmiştir, devrimde
durgunluk, hatta karşı devrimci bir gelişme olmazsa, kesintisiz olarak
sosyalist devrime geçilmelidir, bütün iktidar Sovyetler'e verilmelidir
anlayışı Nisan Tezleri'nde yer alır.
Ayrıca Nisan Tezleri'nde yalpalayan unsurlara taviz verilmeksizin yeni devrimin
-sosyalist devrimin- hazırlanması gerektiği de yer alır. Nisan 1917'de Lenin,
“Devrimimizde Proletaryanın Görevleri” makalesinde konuya ilişkin olarak
şunları yazar:
“Fevkalade
orijinal, bu biçimiyle tarihte asla eşi görülmedik durum, iki diktatörlüğü bir
biriyle bir bütün halinde iç içe geçirmiştir. Burjuvazinin diktatörlüğü
(Çünkü Lvov ve ortaklarının hükümeti, yasaya ve halkın önceden bildirdiği
iradeye değil, bilakis iktidarın belirli bir sınıf tarafından, burjuvazi
tarafından zorla ele geçirilmesine dayanan bir diktatörlük, yani bir devlet erkidir) ve proletarya ve
köylülüğün diktatörlüğü (İşçi ve Asker Temsilcileri Sovyeti).
Böyle bir “iç
içe geçme”nin uzun vadede varlığını sürüdüremeyeceğine en ufak bir kuşku
yoktur. Bir devlet içinde iki devlet erki var olamaz. Onlardan biri çekilmek
zorundadır ve tüm Rus burjuvazisi daha
şimdiden var gücüyle İşçi ve Asker Temsilcileri
Sovyetler'ini olası bütün araçlarla her yerde bir kenara itmeye, zayıflatmaya,
bir hiçe indirgemeye ve burjuvazinin
mutlak egemenliğini kurmaya çalışıyor”
(14).
Rus burjuva devriminde (Şubat Devrimi) burjuvazi iktidara gelmişti. Ama bu onun iktidarı tek başına elinde tuttuğu anlamına gelmiyordu. Rus burjuvazisi siyasi iktidarı proletarya ile paylaşmak zorunda kalmıştı. Yani o zamana kadar hiçbir devrimde görülmeyen bir durum, çifte iktidar durumu ortaya çıkmıştı. Çifte iktidar oluşumunda proletaryanın köylülükle ittifak içinde bağımsız örgütlenmesini ve eylemini sürekli teşvik eden ve bu doğrultuda mücadele veren Bolşeviklerin rolü belirleyiciydi. Şimdi sıra bu çifte iktidarın proletarya diktatörlüğü; sosyalist devrim lehine devrilmesine gelmişti. Ekim Devrimi bu devrilmenin doğrudan ifadesiydi.
Nisan 1917'de
yazılan “Taktik Üzerine Mektuplar”da Lenin bu gelişmeyi anlatır:
“Tamamlanmamış,
-ve henüz köylü hareketini sonuçlandırmamış- burjuva demokratik devrim
"üzerinden" sosyalist devrime "atlamak" arzusuyla, bu
öznelciliğe düşmek tehlikesini göze almayalım.
Eğer, "Çar yok, işçi hükümeti var" deseydim, böyle bir tehlikeyle karşı karşıya bulunurdum. Ama böyle bir şey demedim, tamamen başka bir şey dedim. Rusya'da, işçilerin, tarım ücretlilerinin, askerlerin ve köylülerin vekillerinin Sovyetlerinden başka (burjuva hükümetinden başka) bir hükümet olamayacağını söyledim. Bugün, Rusya'da, iktidar, Guçkov'dan, Lvov'dan, bilimsel, Marksist bir terim kullanmak üzere ve ne gündelik dilden ne sokaktaki adamın dilinden ne de meslekî dilden alınmış bir tanımlamadan değil, bir sınıf tanımlamasından yararlanmak üzere, ancak içinde açıkça köylülüğün, askerlerin, küçük burjuvazinin egemen bulundukları Sovyetlere geçebilir dedim.
Açıkça, Paris Komünü deneyimine başvurduğuma göre, tezlerimde, henüz zamanını doldurmamış olan köylü hareketi ya da genellikle küçük burjuva hareketin üstünden atlamak gibi bir işçi hükümeti tarafından iktidarın "ele geçirilmesi" oyununu oynamak gibi her türlü olasılıktan, her türlü blankici serüvenden mutlak olarak kaçındım. Çünkü, bilindiği gibi, Marks'ın 1871'de, Engels'in 1891'de ayrıntılı olarak özenle gösterdikleri gibi, Komün deneyimi, blankiciliği içine almamıştır, çoğunluğun doğrudan doğruya, dolaysız ve kayıtsız şartsız egemenliğini ve yığınların yalnızca bu çoğunluk bilinçli olarak hareket ettiği ölçüde yığınların eylemini kesinkes güvence altına alır.
Tezlerimde, her şeyi tam eksiksiz bir biçimde açıklayarak, işçi, tarım ücretlisi, köylü ve asker vekilleri Sovyetleri içerisinde etkili olmak mücadelesine bağladım. Bu konuda herhangi bir kuşkuya yer vermemek için, tezlerimde, "yığınların pratik gereksinmelerini göz önünde bulundurarak" sabırlı ve azimli bir "açıklama" çalışmasının zorunluluğunu iki kez vurguladım” (15).
Bırakalım Nisan
Tezleri'ni, daha 1905'te Lenin “İki Taktik” eserinde burjuva demokratik devrimi
ve sosyalist devrimi bir madalyonun iki yüzü olarak; bir zincirin iki halkası
olarak kopmaz bir bağ içinde görür. Bu, birbirini tamamlaması gereken
diyalektik bir süreçtir:
“Proletarya, zor kullanma
yoluyla otokrasiyi ezmek ve burjuvazinin tutarsızlığını etkisiz hale getirmek
için köylü yığınlarıyla ittifak kurarak, demokratik devrimi sonuna kadar
götürmelidir. Proletarya, zor kullanma yoluyla burjuvazinin direncini
kırabilmek için, köylülüğün ve küçük
burjuvazinin kararsızlığını etkisiz hale getirmek için, halkın yarı-proleter
unsurlarıyla ittifak kurarak sosyalist devrimi başarmalıdır” (16).
Troçki, Bolşevik
Parti'nin 1917'de aniden “donanım” değişimine gittiğini ve kendi sürekli
devrim anlayışında karar kıldığını sık sık tekrarlamıştır. 1932'de yayımlanan
“Ekim Devrimi”nde,“Oluşumundan beri
Bolşevik Parti, devrimci sosyalizmin bir partisidir. Ama en yakın tarihi
görevini ister istemez Çarlığın yıkılmasında ve demokratik rejimin kurulmasında
gördü. Devrimin temel içeriği tarım sorununun demokratik çözümü olmalıydı.
Sosyalist devrim oldukça uzak, her halükarda belirsiz bir geleceğe ötelendi.
Sosyalist devrimin fiilen ancak Batıda proletaryanın zaferinden sonra gündeme
konabileceği kesin olarak görülüyordu. Rus Marksizmi tarafından Narodnizme ve
anarşizme karşı mücadelede perçinlenen bu ilkeler partinin demirden demirbaşını oluşturmaktaydı. Bunu
varsayımlı mülahazalar takip ettiler: Rusya’da demokratik devrim güçlü bir
atılıma ulaşırsa ancak Batıdaki sosyalist devrime dolaysız bir itilim verebilir
ve bu da Rus proletaryasına iktidar için hızlı ilerlemeye yol açabilir” diye
yazan Troçki'den başkası değildir.
Leninizmi böyle
anlayan birisi için bu konuda söylenecek fazla bir şey kalmıyor!
*
Kaynaklar:
1) L.
Trotzki; “1905”, s. 2 -İnternet.
2) METE); C. 7, s. 246-249, “Ansprache der
Zentralbehörde an den Bund”.
3) METE;
C. 4, s. 473, 479, “Komünist Manifesto”.
4) L.
Martov/F. Dan; “Geschichte der russischen Sozialdemokratie”, s. 116/117, Dietz-Verlag, Berlin 1926.
5) L.
Trotzki: 'İskra'daki makalesi, Nr. 93, 17 Mart 1905. Aktaran: B. Bland:
“Revisionismus in Russland”, s. 11/12-İnternet.
6) L.
Troçki; “Die permanente Revolution” - “4. Wie hat die Theorie der permanenten
Revolution in der Praxis ausgesehen” -
www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1929/permrev/ltperm05.htm.
7) Lenin;
C. 21, s. 423-424, “Devrimin İki Temel Çizgisi”.
8) Lenin;
C. 21, s. 425-427, “Devrimin İki Temel Çizgisi”.
9) Lenin;
C. 15, s. 371, “Devrimimizde Proletaryanın Mücadele Amacı”.
10) L.
Troçki; “Mein
Leben”, “Die letzte Periode des Kampfes innerhalb der Partei” bölümünden, www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1929/leben/42-kampf.htm. Türkçesi; s. 563-564.
11) Stalin;
C. 8, s. 284-288, XV. Parti Konferansı
kapanış konuşması, Türkçe.
12) Manuel Keller;
“Trotzkismus, Einführung in seine Grundlagen - Fragen nach seiner Zukunft”,
Reihe theorie.org, Schmetterling Verlag, 2004, s. 53.
13)
Stalin; C. 8, s.17, “Leninizmin Sorunları”.
14)
Lenin; C. 24, s. 45, “Devrimimizde Proletaryanın Görevleri”.
15)
Lenin; C. 24, s. 30-31, “Taktik Üzerine Mektuplar”.
16) Lenin;
C. 9, s. 90, “...İki Taktik”.
*
“DÜŞTÜYSEK
KALKARIZ, DAHA ÖLMEDİK YA!”
TROÇKİ
“24
AYAR” ANTİ-KOMÜNİSTİN HİKAYESİ
5.
Makale
EKİM
DEVRİMİNDEN SONRA BOLŞEVİZM VE TROÇKİZM
LENİN
VE STALİN’E KARŞI TROÇKİ
“24 ayar Bolşevik” Troçki!
Ekim Devriminin
“özü, çehresi ve ruhu” Troçki!
“24 ayar” hem olur hem de olmaz Troçki!
Ekim Devriminden
sonra Lenin ile Troçki arasındaki görüş ayrılıkları
“Mont Blanc'ın
aydınlatan zirvesi” Troçki!
Avrupa
demokrasisinin “şövalyesi” ve “kızıl Napolyon”u Troçki!
Lenin'in ölümünden
sonra Troçki'nin marifetleri
Partinin “misafir”
üyesi Troçki!
6. Makale
TEK
ÜLKEDE SOSYALİZM SORUNU
SOVYET
SOSYALİST CUMHURİYETLERİ BİRLİĞİ’NDE
SOSYALİZMİN
İNŞASI İÇİN MÜCADELEDE TROÇKİ’NİN ROLÜ
LENİN,
STALİN, TROÇKİ VE TEK ÜLKEDE DEVRİM TEORİSİ
7. Makale
NE
YAPILMALIYDI?
GERİYE
DÖNÜŞ MÜ – SOSYALİZMİN İNŞASI MI?
STALİN’E
KARŞI TROÇKİ
8.
Makale
TARİHİ
KARARLAR – TEORİDEN PRATİĞE SOSYALİZMİN İNŞA SORUNLARI
TROÇKİ’NİN
MARKSİZM-LENİNİZME KARŞI MÜCADELESİ
9.
Makale
İŞÇİ
SINIFI VE KÖYLÜLÜK ARASINDAKİ ÇELİŞKİLERİN ÇÖZÜM SÜRECİ
ELDE
EDİLEN SONUÇLAR VE TROÇKİ