PERİNÇEK,
PAMUKOĞLU - HAYAL VE
GERÇEKLER
M.
PAMUKOĞLU’NUN HAYAL DÜNYASI VE GERÇEKLER!
M.
Pamukoğlu, ekonominin nasıl örgütleneceğini, D. Perinçek gibi
“Vatan, Millet, Sakarya” anlayışıyla geçiştirmiyor.
Açık konuşuyor. Yazının bu kısmında Mustafa
Pamukoğlu’nun komando ekonomi anlayışını, kapitalizmde nesnel
ekonomik yasaların hareket diyalektiğini ve sosyalist ekonomide
planlamanın sonuçlarını ele alacağız. Yani kapitalizmde ve
sosyalizmde ekonominin neye göre örgütlendiğini kısaca
anlatacağız.
Kapitalizmin
nesnel ekonomik yasaları ve Pamukoğlu keyfiyeti veya komando
ekonomisi:
Mustafa
Pamukoğlu’nun iddiası şu:
“Üretim
ekonomisine geçerken şu soruların yanıtları ciddi bir şekilde
planlamaya dayanılarak verilmelidir.
1-
Ne, ne kadar üretilecek?
Kaynaklar
sınırlı olduğundan hangi mal ve hizmetlerin üretileceğine
öncelik ve önemlilik bakımından karar verilmesi gerekir.
Biz,
ülkemizin tarım, turizm, taşımacılık ve depoculuk (lojistik),
tekstil, madencilik ve enerji alanında önceliklerini belirlemesi
gerektiğine inanıyoruz...
2-
Nasıl üretilecek?
Bir
üretimin nasıl yapılacağı sorusu aynı zamanda hangi teknoloji
kullanılacak sorusudur. Sermaye yoğun teknoloji mi yoksa emek yoğun
teknoloji mi kullanılacaktır, buna karar vermek gerekir.
Örnek
olarak Çin ile Batı ülkelerini karşılaştırırsak şu tabloyu
görürüz.
Çin,
baraj inşaatlarında 20 binin üstünde işçi çalıştırmış.
Batılı ülkelerinde ise 300 civarında işçi ile makine ve
teçhizat kullanılmıştır.
Ülkemizde
işsizlik çok yüksektir. Bu nedenle emek yoğun sektörlere öncelik
vermek gerekecektir. Zaten teknolojik düzeyimizin Ar-Ge yatırımları
ve harcamalarına bakıldığında ne kadar geride olduğu ayan beyan
ortadadır. Elbette bu teknolojik gelişmeden uzak duralım anlamı
taşımaz. Ancak öncelik emek yoğun üretim biçimindedir.
Öte
yandan bizde üretim biçimine karar verirken emeğin teknolojiye
göre daha ucuz olduğunu da unutmamak gerekir.
3-
Nerede üretilecek?
Üretilecek
mal ve hizmetlerin üretim yerlerinin seçimi ve belirlenmesi de önem
arz etmektedir.
Bu
da üretim alanının en elverişli yerde olmasını sağlamak
demektir...
4-
Kimin için üretilecek?
Mal
ve hizmetler kimler için üretilecektir? Yani bu mallar ve hizmetler
kimler tarafından tüketilecektir?
Bu
sorunun cevabı “ihracat odaklı üretim”in doğru planlanmasını
da sağlayacaktır. Katma değer yaratmayan ihracat odaklı üretim
üretim değildir.
Örneğin
şöyle bir planlama yaptığımızı düşünelim;
Tarım
ürünlerimizin yüzde 80’i yurtiçinde, yüzde 20’si yurtdışında
tüketilecektir.
Turizm
alanlarının yüzde 60’ından yabancılar yararlanacak, yerli
tüketici yüzde 40 olacaktır.
Tekstil
ürünlerinin yarısı ihraç edilecek yarısı ülke içinde
tüketilecektir.
Gıda
sanayi ürünlerinin yarısı ihraç edilecektir.
Madenler
işlenecek ve işlenmiş mal olarak yüzde 80’i ihraç edilecektir.
Enerji
üretiminden daha çok yerli sanayici ve tüketici yararlanacaktır.”
(1)
Soruları,
yanlış anlaşılmasın diye görüşünü olduğu aktarmaya
çalıştım. Şimdi, devam etmeden önce bu sorulara cevap verelim.
“1-
Ne, ne kadar üretilecek?”
Savaş
dönemi ve gelişmemiş kapitalizm koşullarında veya tek veya da
birkaç ürüne dayanan ekonomilerde sermaye ve iktidar
(kapitalistler ve devlet nezdinde hükümet) birtakım planlamalarla
neyin ne kadar üretileceğine karar verebilirler ve kararlarını da
uygulamaya koyabilirler. Tabii bunda dış pazarın, diğer
ülkelerle, emperyalizmle ilişkilerin, borçlanmanın, bağımlılığın
çok önemli rolü vardır. Bunu gözardı ederek neyin ne kadar
üretildiğine karar verildiğini varsayalım.
Bu,
üstteki paragrafta belirtildiği gibi istisnai bir durumdur. Çünkü
kapitalizm koşullarında rekabet ve üretimde anarşi yasası
geçerlidir. Hem kapitalizmden bahsedip hem de “ne, ne kadar
üretilecek” sorusuna “şu kadar” veya da “bu kadar”
üretilecektir diye cevap veremezsiniz; sermayeyi siyasi cendereye
sokamazsınız, onun kendi yasaları doğrultusunda hareket etmesini
engelleyemezsiniz. Bu anlamda kapitalist ekonominin en temel
yasalarından rekabet ve üretimde anarşi yasasını yok
sayamazsınız, ortadan kaldıramazsınız. Bu nedenle M.
Pamukoğlu’nun kapitalizm koşullarında -en verimli, en
demokratik, en adaletli ekonomik ve toplumsal ilişkiler hakim olsa
da- “Ne, ne kadar üretilecek?” sorusuna “şu kadar”, “bu
kadar” üretilecek planlaması gerçeklikle bağdaşmaz, çıplak
bir demagojidir. Dediğim gibi, istisnai durumları dikkate
almıyoruz.
“2-
Nasıl üretilecek?”
Tamam,
Pamukoğlu ekonomiden anlamıyor. Neden anlamadığını aşağıda
göstereceğim. Ama dikkati çekecek derecede saf, iyi niyetli veya
öyle gözüküyor. Bir taraftan bağımsız, güçlü bir Türkiye
için güçlü bir karma ekonomi, devletin yönlendirdiği bir
ekonomi olması gerekir diyor, ama diğer taraftan da “Sermaye
yoğun teknoloji mi yoksa emek yoğun teknoloji mi kullanılacaktır,
buna karar vermek gerekir” diye soruyor. Bu bağlamda “Çin ile
Batı ülkelerini” karşılaştırarak bir baraj inşaatında
Çin’de 20 binden fazla işçi çalıştırılırken, Batı
ülkelerinde bu iş 300 civarında işçi ile hallediliyor. Yani
Çin'de “emek yoğun teknoloji” kullanılırken, “Batı
ülkelerinde sermaye yoğun teknoloji” kullanılmıştır diyor.
Bundan çıkardığı sonuç: “Ülkemizde işsizlik çok yüksektir.
Bu nedenle emek yoğun sektörlere öncelik vermek gerekecektir”.
Zaten
“Ar-Ge yatırımları ve harcamaları” bakımından durumumuz hiç
de iç açıcı olmadığı gibi, Türkiye’de “emeğin
teknolojiye göre daha ucuz olduğunu” da unutmayalım diyor.
Tamam,
bu anlayış bir yere kadar kabul edilebilir. Hitler Almanyası’nda
olduğu gibi işsizlerin saysını
azaltmak için otoyollar vs. teknoloji yoğun değil de, emek yoğun
çalışma sürecinde yapılmış olabilir. Ama bu yöntem de
istisnaidir. Süreklilik kazanmış bir “emek yoğun” üretim
sürecinde sermaye ne iç ne de dış pazarda rekabet gücü
kazanabilir. Pamukoğlu bunu unutuyor. Diğer taraftan kapitalizmin,
sermaye hareketinin
bir gerçekliği de şudur: 20 binden daha fazla değil, 100 binden,
bir milyondan daha fazla işçi çalıştırmak, o alanda modern
teknoloji alımından daha ucuza geliyorsa,
kapitalizm, sermaye o teknolojiyi almaz, bunun yerine 20 binden daha
fazla değil, 100 binden, bir milyondan daha fazla işçiyi
çalıştırır. Ama bu da
istisnai bir durumdur. Günümüz kapitalizmi koşullarında; sermaye
ve üretimin uluslararasılaşmasının gelişmiş olduğu koşullarda
yüksek teknoloji bazlı değil de, “emek yoğun” bazlı üretimle
sermaye ne iç ne de dış pazarda iddialı olabilir.
“3-
Nerede üretilecek?”
Bu
sorusuna M. Pamukoğlu kapitalist ekonomi mantığı çerçevesinde,
rekabeti, üretimde verimliliği, maliyetin düşük olması
gerektiğini düşünerek doğru cevap veriyor. Ama bunun
sosyalizmde farklı olabileceğini ve kapitalizmde de stratejik
düşünen bir burjuva iktidarın soruna, askeri-sanayi kompleks
açısından -jeopolitik açıdan- bakacağını da unutmamak
gerekir.
“4-
Kimin için üretilecek?”
Bir
ülke ekonomisi nasıl işlemez hale getirilir, nasıl batırılır
diyorsanız M. Pamukoğlu’nun verdiği cevapları uygulamanız
yeterlidir.
Kapitalizmde
bu soru sorulmaz; kapitalist için, ürettiği malı kimin alacağı
hiç önemli değildir. Kapitalist, ne kadar üreteceğini ve kim
için üreteceğini düşünerek, planlayarak üretim yapmaz.
Kapitalist, rakiplerinden daha ucuza, daha hızlı üreterek
pazarları kendi mallarıyla doldurmayı düşünür. Diğer
kapitalistler de böyle düşünür. Bu, kapitalizmde rekabet ve
üretimde anarşi yasasının sonucudur. M. Pamukoğlu, bu yasayı
dikkate almayalım, kapitalistlerle oturup bir planlama yapalım,
onları devletin önderliğinde karma ekonomiye razı edelim, hangi
kapitalistin nerede, neyi, ne kadar üreteceğini, ne kadarını
ihracata ayıracağını, şu veya bu plajda yerli-yabancı turist
oranını vs. belirleyelim ve ona göre hareket edelim diyor.
Şu
veya bu ürüne şu veya bu oranda kota koyabilirsiniz. Ama hepsi bu
kadar. Traktör üreten veya otomobil üreten sermayeye bu sene 1000
traktör, 1000 otomobil üreteceksiniz ve ancak 200 traktörü ve 150
otomobili ihraç edebilirsiniz derseniz, bir sonraki sene o
fabrikaların yerinde yeller estiğini görürsünüz.
Yani
Pamukoğlu, bu kadar büyük bir iddianın altının bu saf
söylemlerle doldurulmuş olması gerçekten de şaşırtıcı. Sizce
değil mi?
Yapılması
gerekeni de şöyle anlatıyor:
“Üretim
ekonomisine geçmek için yapılması gereken en önemli adım üretim
faaliyetlerimizi finanse edecek sağlam kaynakları oluşturmaktır.
Bu kaynakların en başında ulusal sermaye gelir. Ulusal sermaye
milli tasarruflarla oluşur...
Yapmamız
Gereken
Bu
dayatmalara boyun mu eğeceğiz? Borçluyuz diye kaderimize razı mı
olacağız? Osmanlı gibi iflas bayrağı çekip Duyunu Umumiye
kurulsun mu diyeceğiz? Elbette hayır!
Yapacağımız
şey; tüm millet olarak birlik ve beraberlik içinde 80 milyonluk
dinamik bir nüfusla ayağa kalkıp ve şunları demektir:
Ey
ABD, Ey Avrupa!
Biz
Osmanlı’nın torunları olabiliriz, ama atalarımızın yaptığı
hataya biz düşmeyeceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu bu
Cumhuriyeti sizin paralarınıza kurban etmeyeceğiz. Borcumuz borç,
borcumuzu ödeyeceğiz. Genç Cumhuriyet nasıl ödediyse biz de
öderiz.
Ama
bizim kalkınma planımız bu. Üretim ekonomisine geçeceğiz.
Tarımda ve turizmde başat ülke olacağız. Yerli silah sanayimizi
kuracağız. Bizi çılgın tüketiciler olarak değil, Çılgın
Türkler olarak görün. Lale Devri’ne son veriyoruz. Sizden borç
alırız ama bizi sömürmenize artık izin veremeyiz. Gelecek
nesillerimizin haklarını size faiz olarak ödeyemeyiz.” (2)
M.
Pamukoğlu’nun ruh halinin anlaşılması için görüşlerini
olduğu gibi aktardım. Söylemek istediği şu:
1-“Milli
tasarrufla ulusal sermaye” oluşturmak.
2-Batıya,
Avrupa’ya, ABD’ye kafa tutmak, aslında kostaklanma desek daha
doğru olur!
3- Yine
de sizden “borç alırız”!
4- “Ama
sömürmenize artık izin vermeyiz”! Borç alıyorsun, ama
sömürülmeye izin vermiyorsun! Bunun nasıl başarılacağını
ancak ve ancak M. Pamukoğlu biliyor, ama açıklamıyor!
Pamukoğlu,
nasıl bir ekonomi istediğini ve bu ekonominin “milletin birliği
ve dayanışması ile sağlanacağını” Türkiye’de “serbest
piyasa ekonomisi aktörlerine” veryansın ettikten sonra açıklıyor.
Peki,
M. Pamukoğlu böyle bir planlama yapmak için nasıl bir siyasi
rejim hayali kuruyor?
“İşte
üretim ekonomisi burada çiftçiyi ve tüketiciyi koruyucu bir
şekilde devletin devreye girmesini
öngörür.”(3)
“Bize
serbest piyasa ekonomisinin bir versiyonu olan ve ülkemizde uygulama
dönemlerinde oldukça başarılı olmuş karma ekonomi lazım.
Planlama lazım. Strateji lazım. Devletin stratejik alanlarda ve
yatırımlarda devreye girmesi lazım. Devletin müdahalesi tek
adamın yönetmesi değil tabi ki...
Ezcümle,
toplumsal vicdanı olan adil bir hukuk sistemi ile taçlandırılmış
planlı bir karma ekonomi ile üreten ve tasarruf eden bir ekonomi
yaratmalıyız. Bunu da milletin birliği ve dayanışması ile
sağlayabiliriz.” (4)
Devlet,
devlet, yine devlet! Kapitalizm koşullarında devlet, çiftçi ve
tüketiciyi nasıl korur? Bu koruma işi koşullara bağlıdır.
Şayet devlet, emperyalizme ve yerli işbirlikçilerine karşı
ulusal kurtuluş mücadelesi sonucunda kurulmuşsa ulusal birliği
sağlamak ve sağlamlaştırmak için var olduğu ve faaliyetine izin
verildiği kadarıyla yabancı sermaye ve işbirlikçilerinin
üretimde ve para hareketinde spekülatif adımlarına karşı
çiftçiyi ve tüketiciyi koruyucu adımlar atar. Bu doğaldır.
Ama
Türkiye’de böylesi koşullar yok. Bu durumda çiftçi (tarımda
küçük üretici) ve tüketici (tüketicinin ezici çoğunluğunu
işçiler ve emekçiler oluşturur) kendi çıkarları için
örgütlenmek ve mücadele etmek zorundadır. Bunu yaparlarsa devlet,
koruma adı altında onların talepleri doğrultusunda birtakım
adımlar atar. Şayet böyle bir durum yoksa devlet, çiftçi ve
tüketicinin değil, sermayenin çıkarları doğrultusunda adımlar
atmaya devam eder. Mevcut iktidarın yaptığı gibi.
Burjuva
devlet, Pamukoğlu’nun hayal ettiği devlet de, sermayenin çıkarına
olan sınıflar arası toplumsal uzlaşmayı devam ettirmek için
üretici ve tüketici lehine birtakım reformlara başvurabilir, ama
aynı zamanda bütçeyi sermaye lehine yontarak o reformları boşa
çıkartır.
Tamam,
planlamanız, stratejiniz olabilir. Fark etmez, en mükemmel
planlamanız ve en isabetli stratejiniz olsun. Karma ekonominiz de bu
iki temel üzerinde yükselsin. Peki, neyi değiştireceksiniz?
Sermayeler (işletmeler, tekeller) arasındaki rekabeti ve üretimde
anarşiyi mi ortadan kaldıracaksınız? “Demokratik kapitalizm”de
de böyle bir anlayışın yeri yoktur. Karma ekonominizde sermaye
ile işgücü, kapitalistler ile işçiler arasında ücret ve
birtakım haklar konusunda belli bir uzlaşı sağlayabilirsiniz
geçici olarak. Ama bu, işçinin kapitalist tarafından
sömürüldüğünü ortadan kaldırmaz.
Tamam,
devletin ekonomide yönlendirici konumu olsun. Gerektiğinde
sermayeye “iş” versin veya büyük yatırımları bizzat yapsın.
Devlet, sermayeye “iş” veren konumunda olunca veya bizzat
kendisi yatırım yapınca -devlet kapitalizmi- sömürü, baskı
ortadan mı kalkıyor; “milletin birliği ve dayanışması”
sağlanmış mı oluyor?
Mustafa
Pamukoğlu, ekonomiden bahsediyor ama ekonomiden de zerre kadar
anlamıyor:
“Türkiye’mizin
durumu
Türkiye’de
ne serbest piyasa ekonomisi, ne sosyalist ekonomisi, ne karma ekonomi
var. Darmadağınık disiplinsiz, kuralsız, hukuksuz, devletin işine
geldiğinde müdahale ettiği işine gelmediği zaman geri çekildiği,
devleti yöneten hükümet yetkililerinin siyasi emellerinin ve çıkar
ilişkilerinin öne çıktığı ve arz-talep kanununun alacaklılar
ve güçlüler tarafından belirlendiği bir ekonomik sistemimiz var.
Ayrıca serbest piyasa işleyişini baltalayan büyük ölçekte
kayıt dışı ekonomimiz var.
Tüm
ekonomik krizlerin sebebi de bu” (5)
M.
Pamukoğlu’nun bu ekonomik kriz anlayışını Marksist Leninist
Komünistler, bütün devrimciler eğitim aracı olarak
değerlendirmelidirler. Gerçekten de bu klasik burjuva kriz
açıklaması anlayışı oldukça öğreticidir. Kapitalizmde kriz
olgusu -kapitalizme özgü fazla üretim krizi olgusu- ilk krizin
patlak verdiği 1826/1828’den bu yana burjuvazinin hükümetleri,
iktisatçıları, teorisyenleri tarafından sürekli ama sürekli
yanlış açıklanmıştır, çarpıtılmıştır. Krizin ekonomiden,
üretimden kaynaklanmadığı, siyasetten, politikacıların, şu
veya bu burjuva kurumun açıklamalarından kaynaklandığı; krizin
kaynağının ekonomi dışı olduğu 1826’dan bu yana dönemin
özelliklerine uygun olarak açıklana gelir. M. Pamukoğlu da o
açıklayanlardan birisidir. Baksanıza kapitalist ekonomiye toz
kondurmuyor; bunlar olmasa, ekonomik kriz de olmaz diyor. (6)
M.
PAMUKOĞLU’NUN “KARMA EKONOMİ”Sİ – D. PERİNÇEK’İN ÇİN
AŞKI!
MEVCUT
SİSTEMİN; FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜN ALTERNATİFİ “İŞÇİ
VE ÇİFTÇİDEN SANAYİCİ VE TÜCCARA KADAR BÜTÜN ÜRETİCİ
SINIFLARI BİRLEŞTİREN BİR HÜKÜMET” DEĞİLDİR.
ALTERNATİF,
DEMOKRATİK DEVRİMDE HALK
CUMHURİYETLERİ BİRLİĞİ, İŞÇİ-EMEKÇİ MECLİSLERİ İKTİDARI
VE SOSYALİZMDE DE PROLETARYA
DİKTATÖRLÜĞÜDÜR!
Devam
edecek
Kaynaklar/Açıklamalar:
1)M.
Pamukoğlu; “Üretim ve
borçlanma ekonomisi-2”
28.4.2019 tarihli Aydınlık gazetesi.
2)M.
Pamukoğlu, Aydınlık
Gazetesi, 3.5.2019, Üretim ve borçlanma ekonomisi – 3”.
3)Mustafa
Pamukoğlu, Aydınlık Gazetesi, 26.4.2019, “Üretim ve borçlanma
ekonomisi – 1”.
4)
Mustafa Pamukoğlu, “Serbest
piyasa ekonomisinden vazgeçmemeliyiz!” makalesinden, Aydınlık
Gazetesi, 24.5.2019.
5)
Mustafa
Pamukoğlu, “Serbest piyasa
ekonomisinden vazgeçmemeliyiz!” makalesinden, Aydınlık Gazetesi,
24.5.2019.
6)
Ekonomik
kriz ve nedenleri bağlamında
ayrıntılı
açıklamalar
için bkz.:
GÜNCEL
KRİZ TEORİLERİ (II), BURJUVA KRİZ TEORİLERİ (II)
BİR
BURJUVA EFSANE: MALİ KRİZİ!, 5 Şubat 2019,
http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
2-GÜNCEL
KRİZ TEORİLERİ (I), BURJUVA
KRİZ TEORİLERİ (I)
22
Ocak 2019, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
10
Kasım 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
4-ENFLASYON
DEDİĞİN NE Kİ, İKİ AYDA BİTİRİRSİN!
5-EKONOMİNİN
GÜNCEL SEYRİ (I)
21
Ekim 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
1
Ekim 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
7-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (I); TEORİ SORUNU, EKONOMİK
KRİZ VE MARKSİST KONJONKTÜR TEORİSİ
15
Temmuz 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
8-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (II), II-KAPITALIZMDE EKONOMIK
KRIZIN OLASILIĞI
20
Temmuz 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
9-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (III), III- EKONOMİK KRİZLERİN
ZORUNLULUĞU/KAÇINILMAZLIĞI
5
Ağustos 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
10-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (IV), IV- MARKSİST KONJONKTÜR
POLİTİKASI
23
Ağustos 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
11-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (V), VI-EKONOMİK KRİZ
TEORİLERİ
28
Ağustos 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
12-YENİ
BİR FAZLA ÜRETİM KRİZİNE DOĞRU (VI), DÜNYA
VE TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GÜNCEL SEYRİ ÜZERİNE,
11
Eylül 2018, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
13ALÇAK, ÇUKUR, SEÇİM, EKONOMİK KRİZ!
10
Nisan 2019, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com
17 Nisan 2019, http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com