deneme

16 Ocak 2021 Cumartesi

İDEOLOJİK DURUŞ, İLKE VE İLKESİZLİK

 

SOSYALİZM ÜZERİNE SORULAR (III)

(Birikmiş Sorular Dosyasından)


İDEOLOJİK DURUŞ, İLKE VE İLKESİZLİK

Bu makalede Troçkizm ve Post-Marksizm’le sosyalizmin inşası üzerine tartışılabilinir mi sorusuna ideoloji, ilke ve ilkesizlik açısından cevap vermeye çalışacağız.

 

Önceki makalelerde belirtmiştik. Marksizm-Leninizm, Maoizm, Troçkizm, anarşizm niyeti, yakın ve nihai amacı aynı kavramlarla ifade edebilirler. Örneğin Marksizm-Leninizm, Maoizm, Troçkizm yakın (sosyalizm) ve nihai amaç (komünizm) bağlamında sosyalizm ve komünizm kavramalarını kullanabilirler. Ancak anarşizm sosyalizm kavramını kullanmaz, onun yerine komünizmden bahseder. Burada anarşizm bakımından sosyalizm kavramını kullanmamak bir ilkedir. Diğerleri açısından ise bu sürecin yol ve yöntemleri birer ilkedir. İlke, bir ideolojik, teorik yapılanmayı, kurgulamayı ifade eder. Bu nedenle niteliği belirleyen ilkeden vazgeçmek, o nitelikten vazgeçmek anlamına gelir. Bunun adı da ilkesizliktir. İlke ve ilkesizlik, ideolojik duruşu ifade eder.

Konumuz bağlamında:

1- Tek ülkede sosyalizmin zaferi mümkündür, çünkü tek ülkede sosyalist devrim kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasından kaynaklanır. Marksist-Leninist açısından bu bir ilkedir.

Troçkist aşısından ise ‘tek ülkede sosyalizmin zaferi mümkün değildir’ anlayışı bir ilkedir. Troçkist için kapitalizmde eşitsiz gelişme yasasının, tek ülkede sosyalist devrim ve sosyalizmin inşası bakımından bir anlamı yoktur. O, ancak sosyalist dünya devriminden bahseder.

2- Tek ülkede sosyalist bir toplum ortaya çıkar, yani sosyalizm inşa edilebilir/edilir anlayışı Marksist-Leninist için bir ilkedir.

Troçkist açısından bu anlayışın tam tersi; tek ülkede sosyalist toplum ortaya çıkmaz, yani sosyalizm asla inşa edilemez anlayışı bir ilkedir.

3- Proletarya diktatörlüğü ile sosyalizm farklı aşamalardır anlayışı, Troçkistin olmazsa olmaz ilkelerinden biridir. Troçkist kapitalizmden komünizme geçiş sürecini ikiye böler: İlk aşama kapitalizmden sosyalizme geçiştir; bu geçiş döneminde siyasi iktidar proletarya diktatörlüğüdür. Proletarya diktatörlüğü ile komünizm arasındaki geçiş döneminin adı ise sosyalizmdir. Bu aşamada, Troçkistin anladığı sosyalizm aşamasında devlet, sınır, meta üretimi vb. yoktur.

Troçkist, canından vazgeçer ama bu ilkesinden asla vazgeçmez.

Marksist-Leninist açısından kapitalizmle komünizm arasındaki geçiş döneminin adı sosyalizmdir ve siyasi iktidara da proletarya diktatörlüğü denir. Bu dönemde burjuva hukuk ve paylaşımın kalıntıları/benleri hala vardır. Proletarya diktatörlüğünün tarihsel görevi bunları ortadan kaldırmak ve toplumu komünist topluma geçecek olgunluğa eriştirmektir.

Bu da bir Marksist-Leninist için vazgeçilemez ilkelerden birisidir.

4- Tek ülkede sosyalizmin inşası “ulusalcı bir inşadır”.

Troçkiste göre sosyalizm ancak dünya çapında inşa edilebilir. Tekil ülkelerde sosyalizmi inşa etme çabası “ulusalcı bir inşa” çabasıdır. SSCB, tek ülkede sosyalizmin inşa sürecinde kaçınılmaz olarak böyle bir yola, ulusalcılık yoluna sapmıştır. Bunun da sosyalizmle bir ilgisi yoktur. Yani troçkist, emperyalist çağda sosyalizmin ulusal çapta kurulamayacağını, SSCB'de ulusalcılık yapıldığını, dünya komünist hareketinin çıkarlarının SSCB'nin çıkarlarına tabi kılındığını bir ilke olarak ele alır.

Marksist-Leninist tek ülkede sosyalizmin inşasının “ulusalcı” bir inşa ile ilgisi yoktur, başka ülkelerde devrimler gerçekleştirilmediği için tek ülkede sosyalizmin inşasıyla yolumuza devam etmek zorundayız, der. Ama bu zorunluluk troçkisti hiç ilgilendirmez. Marksist-leninist açısından tekil ülkelerde sosyalizmin inşası söz konusu olduğu müddetçe tek ülkede sosyalizmin inşası bir ilkedir. Aksi taktirde kapitalizme geri dönüşün yolu açılır.

5- Tek ülkede sosyalizm asla nihai olarak inşa edilemez.

Troçkist, sosyalizm dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir zaman evrimsel gelişimini tamamlamış bir ekonomik toplumsal sistem olarak egemen hale gelmedi, der. Bu genel bir doğrudur. Bu genel doğruya dayanarak troçkist, görmemek ve duymamak, okumamak için gözünü ve kulaklarını kapatarak kendini gülünç duruma düşüren demagojisini tekrarlar; ‘SSCB’de sosyalizm nihai olarak inşa edilmemiştir; bu Stalin önderliğinde Bolşeviklerin bir uydurmasıdır’ der.

Marksist-Leninist, “Tek ülkede sosyalizmin zaferi sorununun iki farklı soru içerdiği ortaya çıkıyor: a) Ülkemizde iç ilişkiler, yani burjuvazinin yenilmesi ve sosyalizmin eksiksiz kurulması sorunu ve b) Ülkemizin dış ilişkileri, yani ülkemizin askeri müdahale ve restorasyon tehlikesine karşı tam güvenliğinin sağlanması sorunu. Birinci sorunu çözmüş bulunuyoruz; burjuvazi ülkemizde tasfiye edilmiş ve sosyalizm esas itibariyle kurulmuştur. Buna bizde, sosyalizmin zaferi, ya da daha doğru söylendiğinde, tek ülkede sosyalist inşanın zaferi deniyor.

Eğer ülkemiz, çevresi bir dizi kapitalist ülkeyle kuşatılmış bir durumda değil de, bir adada bulunsaydı, bu zaferin nihai bir zafer olduğunu söyleyebilirdik. Fakat bir adada değil, önemli bir kısmı sosyalizmin ülkesine karşı düşmanca tavırlar içinde olan, müdahale ve restorasyon tehlikesi yaratan bir ‘devletler sistemi’nde yaşadığımıza göre, açıkça ve dürüstçe ülkemizde sosyalizmin zaferinin nihai olmadığını söylüyoruz.” der ama troçkist bu açıklamayı ısrarla duymak istemez.

6- Tek ülkede sosyalizm enternasyonalizmi köreltmiştir.

Troçkist, tek ülkede sosyalizmin inşası ’ulusalcılıktır, enternasyonalizmin köreltilmesidir, SSCB'de ulusalcılık yapıldı, dünya komünist hareketinin çıkarları SSCB'nin çıkarlarına tabi kılındı’ der.

Marksist-Leninist istediği kadar, Ekim Devrimi dünya devriminin ilk basamağıdır, başlangıcıdır desin, bunun troçkist için bir anlamı yoktur. Çünkü o, sadece dünya devrimini ve sosyalizmin dünya çapında inşa edileceğini tanır.

Troçkist açısından SSCB'de ulusalcılık yapıldı, dünya komünist hareketinin çıkarları SSCB'nin çıkarlarına tabi kılındı anlayışı ilkesel bir anlayıştır.

7- Geriye, kapitalizme dönüş sorunu. Burada Post-Marksizm de devreye girer.

Troçkist gruplar tarafından farklı tanımlansa da SSCB’nin 1956 sonrası tarihi, yani SBKP(B)’nin 20. Kongresinden sonraki tarihi, daha öncesi gibi “yozlaşmış işçi devleti” tarihidir.

Bir post-marksist açısından bu tarih sosyalizmin tarihidir. Yani 1956 öncesinde olduğu gibi 1956 sonrasında da SSCB, sosyalist bir ülkeydi. Böylece kuruluşundan dağılışına kadar (1917-1991 arası) SSCB sosyalist bir ülke olarak tanımlanır.

Hem troçkist hem de post-marksist açısından 20. kongrenin, Kruşçev ile iktidar olan revizyonizmin, sosyal emperyalistleşen SSCB’nin pek fazla bir önemi yoktur.

1956’da SBKP(B)’nin 20. kongresinde iktidarın Kruşçev revizyonizmi tarafından gasp edilmesi, sosyalizmin yıkılması; iktidarın sınıfsal karakterinin değişmesi bir Marksist-Leninist için ilkesel bir sorundur. Ama troçkşist ve post-marksist açısından bu değişim nitel bir değişim değildir. Dolayısıyla 1956 öncesine göre 1956 sonrası nicel gelişimlerin devamıdır.

Böylece troçkist veya post-marksist, Marksist-Leniniste, ‘SSCB 1956’dan sonra da sosyalistti, “kötü” de olsa sosyalistti bunu kabul et ve bürokratik kapitalizm, sosyal emperyalizm anlayışlarından vazgeç’ der.

Bir Marksist-Leninist, SSCB tarihinin 1956 öncesi (sosyalist) 1956 sonrası (bürokratik kapitalist ve sosyal emperyalist) ayrımını ilkesel bir sorun olarak görür.

8- İdeolojik evrim hattı.

Bir troçkist, ideolojik evrimini Marks (Engels)-Troçki hattında görür. Bir troçkisti ideolojik olarak troçkist yapan da budur.

Bir post-marksist, ideolojik evrimini Marks-Bernstein-Kautsky-”Batı Marksizmi”-günümüzde Post-marksizm hattında görür.

Bir Marksist-Leninist, ideolojik gelişme evrimini Marks-Engels-Lenin-Stalini yani Marksizm-Leninizm hattında görür. Bir Marksist-Leninisti, Marksist-Leninist yapan da bu ideolojik hatta yürümesidir.

Bu ilke nedenlerinden dolayı bir troçkist ile bir Marksist-Leninist, sosyalizmin inşa sorunlarını değil, en fazlasıyla her biri kendi ilkesi zemininde sosyalizmi teorik olarak tartışabilir.

Bu durumda ne olur?

Bu durumda sosyalizmi tartışma adı altında troçkizm bir tartışma muhatabı olarak görülür, meşrulaştırılmış olur.

Başka ne olur?

Kapitalizmden sosyalizme geçiş, yani proletarya diktatörlüğü ve sosyalizmden komünizme geçiş tartışılır. Troçkist kendi görüşlerini dayatır ve tartışma konusu, gündem yapar.

Başka ne olur?

Proletarya diktatörlüğü sınıflı toplum olduğuna göre pekala, işçi sınıfı dışındaki sınıflar da, örneğin küçük burjuvazi, kendi partisini kurabilir. Yani proletarya diktatörlüğü çok partili bir diktatörlüktür. Troçkist bu anlayışını da dayatır, gündem maddesi yapar.

Başka ne olur?

Marksist-Leninist, ‘Ama sosyalizmin, tartışmamız gereken sorunları vardır. Sosyalizmin kendisini değil, SSCB pratiğinde ortaya çıkan sosyalist inşanın sorunları tartışılmalıdır’ der. Demesine der de, troçkist bu konuları tartışmaz. Çünkü troçkiste göre tek ülkede, bu durumda SSCB’de sosyalizm asla inşa edilmemiştir. Troçkist, en fazlasıyla “deneyimler”den bahseder.

Başka ne olur?

1956 sonrası için troçkist “yozlaşmış işçi devleti”nden bahsetmeye devam eder.

Bu, troçkist için bir ilkedir. 

1956 sonrası için post-marksist SSCB’nin sosyalist olduğunu söylemeye devam eder.

Bu, post-marksist için bir ilkedir.

1956 sonrası için Marksist-Leninist, SSCB’nin artık sosyalist olmadığını, sosyalizmin yenildiğini (20. kongre), bürokratik kapitalist, sosyal emperyalist bir ülke olduğunu söyler.

Bu da Marksist-Leninist için bir ilkedir.

Bu anlamda:

Bir troçkist 1991’de “yozlaşmış işçi devleti”nin yıkıldığını söyler.

Bu, troçkist için bir ilkedir.

Bir post-marksist 1991’de sosyalizmin yıkıldığını söyler.

Bu, post-marksist için bir ilkedir.

Bir Marksist-Leninist ise 1991’de bürokratik kapitalizmin yıkıldığını söyler.

Bu da Marksist-Leninist için bir ilkedir.

Başka ne olur?

Troçkist, troçkist bir sosyalizm, troçkist bir dünya devrimi ister.

Bu onun için vazgeçilemez bir ilkedir.

Bir post-marksist, post-marksist bir sosyalizm (burjuva ve küçük burjuva sosyalizmi) ister.

Bu onun için vazgeçilemez bir ilkedir.

Bir Marksist-Leninist, Marksizm-Leninizm’in teorileştirdiği ve uyguladığı sosyalizmi ister.

Bu onun açısından vazgeçilemez bir ilkedir.

Başka ne olur? Veya açığa çıkan nedir?

Burada üç ideoloji var:

1-Troçkizm

2-Post-marksizm

3-Marksizm-Leninizm.

İlk ikisi küçük burjuva-burjuva ideolojidir.

Üçüncüsü Marksist-Leninist ideolojidir.

İlkelerde uzlaşılabilirlik olsaydı Troçki, Troçki olmazdı, ortaya bir troçkizm çıkmazdı.

İlkelerde uzlaşılabilirlik olsaydı, o zaman “Batı Marksizmi” ortaya çıkmazdı.

Marksist-Leninist kalarak bu üç ideolojiyi harmanlayabilen, uzlaştırabilen bir yeteneği, bir dahiyi insanlık henüz ortaya çıkartamadı.

Başka ne olur?

Troçkizm’in Marksizm-Leninizm’e karşı mücadele içinde geliştiği bir kez daha açığa çıkar.

Post-Marksizm’in Marksizm-Leninizm’e karşı mücadele içinde geliştiği bir kez daha açığa çıkar.

Bu durumda ne olmuş olur?

Marksizm-Leninizm kendi varlığını, varlık nedenini tartışmaya açmış olur. Niçin? Tartışılan konuda aynılaşmak, birliği sağlamak için!

Böyle bir birliğin sağlanması için Marksist-Leniniste dayatılan nedir?

İlkelerinden vazgeçmesi. Hem Troçkizm ve hem de Post-Marksizm, Marksizm-Leninizm’e ilkelerinden vazgeç, yani intihar et diyor.

Başka ne olur?

Marksist-Leninistin yıllarca zamanı çalınmış, enerjisi tüketilmiş olur. Bu bağlamda bir de şöyle düşünelim: Diyelim ki, tartışmanın başlangıcında 20 yaşında olan bir Marksist-Leninist 1 sene, 5 sene, 10 sene, 15 sene ve dahası 20 sene tartışarak sonuçta 40 yaşına gelmiş olur. Mücadele ömrünün yarısı soluklana soluklana sürdürülen tartışmayla geçmiş olur. Bu arada kazara devrim olursa, 20 sene tartışan Marksist-Leninist, devrimin toplumu nereye götüreceğini hala bilmiyor demektir. Çünkü tartışan Troçkist, tek ülkede devrim olsa da sosyalizm kurulamaz, Batı’nın gelişmiş, emperyalist birkaç ülkesinde de devrim olmalıdır, bu olmuyorsa geriye, kapitalizme dönüş kaçınılmazdır diyecek ve karşıdevrimciliğini eyleme dökecek. Aynen Troçki ve tetikçilerinin SSCB’de yaptıkları gibi.

Post-marksist ise devrim iktidarının, yani proletarya diktatörlüğünün varlıklı sınıfların üzerine gitmesini; üretim araçlarının özel mülkiyetten toplumsal mülkiyete geçişini engellemenin yol ve yöntemlerini geliştirecek, çok partili olmanın ne denli demokratik olduğunu anlatacak; “Batı Marksizmi”nin “erdemlerini” Marksizm-Leninizm’in geliştirilmesi olarak teorileştirecektir.

Başka ne olur?

Yapılanın bir tasfiyecilik olduğunu troçkist ve post-marksist bilir. Çünkü bu ikisinin başından beri amacı, Marksist-Leninisti tasfiye etmektir. Marksist-Leninist, bu anlayışlarla ortak hareket edilemeyeceğini, bir arada olmanın koşullarının olmadığını; sosyalizm anlayışını hem Marksizm-Leninizm’e, hem Troçkizm’e ve hem de Post-Marksizm’e göre yorumlayıp biraradalığın savunulamayacağını anlamış olması gerekir. Bunu anlamayan da zaten Marksist-Leninist olamaz.

Devam edecek

Uzlaşmacılık, Tasfiyecilik ve Yolun Sonu Nereye Varır?