deneme

8 Ocak 2021 Cuma

SOSYALİZM ÜZERİNE SORULAR (II)

 

 

SOSYALİZM ÜZERİNE SORULAR (II)

(Birikmiş Sorular Dosyasından)


TROÇKİZM, MARKSİZM-LENİNİZM VE SOSYALİZM


Bu makalede Troçkizm ve Post-Marksizm’le sosyalizm ve inşası üzerine tartışılabilinir mi? - Marksizm-Leninizm’in, Troçkizm ve Post-Marksizm’in sosyalizm ve inşası üzerine görüşleri nedir sorularına cevap vermeye çalışacağız. Konuyu iki makalede; ilkinde Troçkizm’in, ikinci makalede de Post-Marksizm’in soruna nasıl baktığını ele alacağız. 

 

Şüphesiz ki, bireysel olarak veya bir dernek çerçevesinde veya parti içinde veya yayın organlarında Troçkizm ve Post-Marksist akımlarla sosyalizm ve SSCB’de sosyalizmin inşası üzerine tartışılabilinir. Ancak, nerede tartışırsanız tartışın, her seferinde Troçkistler önünüze Marksist-Leninistlerin hiçbir koşul altında uzlaşamayacağı birtakım ilkeler koyarlar. Post-Marksizm de yaşamın, koşulların değiştiğini, birtakım görüşlerin, ilkesel anlayışların artık geçerli olmadığını, esas olananın “yeni”yi görmek ve ona göre hareket etmek olduğunu ısrarla söyler. Her iki durumda da tartışmanın zemini ve sonucu başından bellidir; Troçkizm’in ilkelerini ve Post-Marksizm’in “yeni”lerini kabul edeceksiniz. Niyetiniz Marksizm-Leninizm’in propagandasını yapmak, Troçkizm ve popst-marksist anlayışlardan etkilenenleri kazanmak olabilir. Örgütlü veya kendiliğinden, sınıf mücadelesinin gerekli kılmasından dolayı sürdürülmesi gereken her tartışmada, Troçkizm ve Post-Marksizm kendi ilkesel zemininde duracak ve sosyalizmi, SSCB’de sosyalizmin inşasını Troçki’nin görüşlerinden ve post-marksist binbir türlü anlayıştan bir milim sapmadan savunacaktır.

Bunun ne anlama geldiğini, bu sorunun cevabını Bolşevikler SSCB’de (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde) sosyalizmi inşa ederek gösterirken, Troçki ve “Batı Marksizmi”ni oluşturan güçler bu inşayı reddederek gösterdiler.

TROÇKİZM, MARKSİZM-LENİNİZM VE SOSYALİZM

Sovyet tecrübesi ve aynı zamanda Troçki’nin ihaneti şunu göstermiştir:

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak, ilkelerden taviz vermek anlamına gelir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak, proletarya diktatörlüğünü sosyalizmde sınıf iktidarı olarak kabul etmemek anlamına gelir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak, sosyalizmde sınırların, meta üretiminin, devletin olmadığını kabul etmek anlamına gelir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak, kapitalizmden komünizme geçiş olan sosyalizmi reddetmek ve önce proletarya diktatörlüğünden (Troçkistlere göre bu, sosyalizm değildir, sosyalizme geçiş düzenidir) geçilerek sosyalizme varılacağını ve sonra da komünizme geçileceğini kabul etmek anlamına gelir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak, tek ülkede sosyalizmin inşasını reddetmek demektir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak, SSCB’yi reddetmek demektir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak, SBKP(B)’yi reddetmek demektir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak, Stalin’i karşıdevrimci olarak kabul etmek demektir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak bağlamında yukarıdaki anlayışlar, benim Troçki ve tetikçilerini yorumlamam değildir. Sadece Troçkizm’in bu konularda ne söylediğini kısmen kendi sözcüklerimle formüle etmemdir. İsteyen okur, Türkçe veya hakim olduğu başka bir dilde, troçkist sitelere girebilir ve “hakkımızda” başlığı adı altında yazdıklarına bakabilir.

Troçkizm’le sosyalizmi tartışmak ilkeleri tartışmak anlamına gelir. Hedef söz konusu olduğunda Troçkizm de, Maoizm de, Post-Marksizm de, Marksizm-Leninizm de sosyalizmden, nihai hedef söz konusu olduğunda Marksizm-Leninizm gibi anarşizm, Maoizm ve Troçkizm de komünizmden bahseder. Ne var ki, ilke söz konusu olduğunda sosyalizmi ortak kavram olarak kullanan farklı akımlar arasında asla bir ortaklaşma olmaz, olamaz. Anarşizm gibi Troçkizm de, bütün renkleriyle birlikte Post-Marksizm de ilke konusunda Marksizm-Leninizm’le ortaklaşamaz. Ortaklaşma, aynılaşma, ilkelerde ortaklaşma, aynılaşma anlamına gelir. Örneğin proletarya diktatörlüğü dendiği zaman Marksizm-Leninizm bundan sosyalizmi, sınıf diktatörlüğünü anlayacaktır; anarşizm proletarya diktatörlüğü devlettir diyecek ve bunu reddedecektir; bütün renkleriyle Post-marksizm, sınıf diktatörlüğü anlamına gelen proletarya diktatörlüğünü reddederek “çok sınıflı” devlet arayacaktır ve Troçkizm hepsini reddedecek, proletarya diktatörlüğü sosyalizm değildir, kapitalizmden sosyalizme geçiştir, sosyalizm sınıfsız, devletsiz, parasız, metasız bir düzendir diyecektir.

Demek ki, önemli olan, bağlayıcı olan ilkedir.

Lenin’in dediği gibi “İlkeler bir hedef, bir program, bir taktik veya da bir teori değildir. Taktikler ve teori, ilke değildir.” İlke söz konusu olduğunda, yine Lenin’in dediği gibi, zafer kazanacaksak, hedeflerimizi ve ilkelerimizi unutmamanın yanı sıra, parti içinde ilkeler üzerine susarken hedefler, “dinamik eğilimler” ve ’’pasiflikten aktifliğe geçiş” üzerine konuşanlara tahammül etmememiz, onlara karşı hoşgörülü olmamamız gerekir.

Troçkist, SSCB’de sosyalizmin inşa sürecinde neyin doğru, neyin yanlış yapıldığını ve neden doğru veya yanlış yapıldığını tartışmaz. Çünkü Troçkist, böyle bir inşanın olmadığından, en fazlasıyla birtakım “inşalar”dan, “deneyler”den bahseder. Çünkü Troçkiste göre “Sosyalizm; a) Tüm üretim araçlarının toplumsal mülkiyet altında olduğu, b) Sınıfların olmadığı, c) Meta üretiminin olmadığı, d) Devletin olmadığı bir toplumsal ekonomik sistemdir.” dir. Soruna böyle baktığı için Troçkist, sosyalizm tartışması bağlamında Marksizm-Leninizm’i tartışır. Sen istediğin kadar sosyalizmin inşasında ortaya çıkan eksikliklerden, hatalardan bahsedebilirsin. Troçkist, tartışmayı inatla ideolojik mücadele olarak devam ettirir. Marksist-Leninistin varoluş ilkelerine saldırır; ideolojik birliği tahrip eder. Marksist-Leninisti, kendi “evi”nde kendini; ideolojisini ve ilkelerini savunur duruma düşürür. Sosyalizm tartışması adı altında ideolojik, teorik (siyasi) ve sonunda da örgütsel tasfiyeciliği örgütler.

Troçkist, sosyalizm tartışması adı altında Marksizm-Leninizm’in toptan reddini örgütler.

Troçkizm veya Post-Marksizm gibi ideolojik akımlarla; başka bir dünya ile sosyalizmi, hele hele SSCB’de sosyalizmin inşasını tartışmak aslında bir kavramlar savaşıdır. Farklı kavramlar soruna farklı sınıfsal perspektifle yaklaşıldığını gösterir; kullanılan kavramlar ideolojik ve aynı zamanda teorik olarak da birbirini dışlar; karşı cephelerde duran kavramlarla tartışılırsa doğal olarak aynı sonuca varılamaz. Troçki'nin, “Batı Marksizmi”nin veya Post-Marksizm’in kavramlarıyla tartışma; veya sosyalizmi, proletarya diktatörlüğünü, iktidar-sınıf-parti, sosyalist demokrasi, sosyalizmde çok partililik vb. Troçkizme, “Batı Marksizmi”ne veya Post-Marksizm’e göre içeriklendirerek yapılan tartışma teslimiyetin, uzlaşılıcığın daha baştan kabulü demektir. Kavram olarak “Sovyet Marksizmi”, “sınıfsız, devletsiz sosyalizm” dendiğinde daha baştan nerede durulduğu, neyin dayatıldığı açıklanmış olur. Nihayetinde ancak ve ancak kavramlar üzerinden insanlar birbirlerini anlayabilirler.

Bir örnek: Marksizm-Leninizm’e görer kapitalizmden komünizme geçiş (komünist toplumun ilk evresi) sürecinin adı sosyalizmdir. Bu geçiş sürecinin, yani sosyalizmin siyasi iktidar biçimi proletarya diktatörlüğüdür. Ancak, bir Troçkiste göre bu, tamamen yanlış bir anlayıştır. Ve yine Troçkiste göre, “Proletarya diktatörlüğü, kendi başına sosyalizm değildir. Proletarya diktatörlüğü kendi başına kapitalizmden sosyalizme bir nitelik sıçramayı ifade etmez; o, bu nitelik sıçramanın toplumsal maddi temellerini inşa etmenin politik aracıdır. Proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden sosyalizme geçişi gerçekleştirmek için geçilmesi gereken aşamadır.”, “Sosyalizm” ise “sınıfların olmadığı,... devletin olmadığı bir toplumsal ekonomik sistemdir.” Bu, tanımlamayı herhangi bir troçkist sitede bulabilirsiniz.


Sosyalizmin inşa sorunları bağlamında Troçkizm ile Marksizm-Leninizm’in ortaklaşabilecek anlayışları var mıdır sorusuna bir karşılaştırma ile cevap verelim:


Sosyalizm ve sosyalizmin inşası bağlamında Marksist-Leninist ve Troçkist ilkeler


Troçkizm açısından

Marks, Engels, Lenin, Stalin = Marksizm-Leninizm açısından

1

Sosyalizm sınıfsız toplumdur

Sosyalizm sınıflı toplumdur

2

Sosyalizm devletsiz toplumdur

Sosyalizm devletli toplumdur

3

Proletarya diktatörlüğü sosyalizm değildir

Proletarya diktatörlüğü sosyalizmdir

4

Sosyalizmde meta üretimi olmaz

Sosyalizmde sınırlandırılmış meta üretimi olur

5

Sosyalizmde değer yasası geçersizdir

Sosyalizmde değer yasası sınırlı geçerlidir

6

Sosyalizmde kapitalist kategoriler olmaz

Sosyalizmde kapitalist kategoriler sınırlı olur

7

Kapitalizmden komünizme varmak için toplum, proletarya diktatörlüğü ve sosyalizm aşamalarından geçer

Kapitalizmden komünizme varmak için toplum sosyalizm(proletarya diktatörlüğü) aşamasından geçer

8

Proletarya diktatörlüğü kapitalizm ile sosyalizm arasında bir geçiş toplumunu ifade eder

Proletarya diktatörlüğü kapitalizm ile komünizm arasında geçiş toplumunu (sosyalizmi) ifade eder

9

Sosyalizmde “burjuva ufuk” aşılmıştır

Sosyalizmde “burjuva ufuk” henüz aşılmıştır

10

Sosyalizmde kapitalist kalıntılar olmaz

Sosyalizmde kapitalist kalıntılar olur

11

Proletarya diktatörlüğünde tüm üretim araçları toplumsal mülkiyet altında değildir

Proletarya diktatörlüğünde tüm üretim araçları toplumsal mülkiyet altındadır

Bunların her biri bir ilkesel sorundur. İlkesel sorunları veya ilkelerini tartışmaya açan, ideolojik olarak çok şey kaybettiğini gösterir. Troçkist, Marksist-Leninistle sosyalizm konusunda neyi tartışacağını çok iyi bilir. Bir Marksist-Leninist de bir Troçkist ile sosyalizm konusunda neyi tartışacağını çok iyi bilir. Bu nedenle tartışmadan sonuç alınamaz. Ancak, işin içine uzlaşmacılık karışırsa, ısrarla birbirini dışlayan ilkelerde uzlaşma çabası sürdürülürse, bunun sonucu örgütsel yıkım, tahribat olur. Tarihte bunun çok örneği vardır.

Biraz sıkıştırırsanız Troçkist “devrimci Marksizm”den bahsetmeye başlar, “kaynağı” işaret eder; yani Marks ve Engels’i. O zaman o kaynağa bir gidelim. Bakalım ne bulacağız.


Troçkistin dipsiz kuyusu (Marks’a dayanarak açıklamaya çalıştığı demagojiler)

Bu konuda Marks’ın görüşleri

Marks, Engels, Lenin, Stalin = Marksizm-Leninizm

Sosyalizmde; komünizmin ilk aşamasında devlet yoktur


Proletarya diktatörlüğünün, yani devletin olduğu yerde sosyalizm; komünizmin ilk aşaması yoktur

Bu durumda şu soruyla karşı karşıya geliyoruz; komünist bir toplumda devlet, hangi değişikliğe uğrayacaktır? Başka bir deyişle, böyle bir toplumda devletin bugünkü işlevlerine benzer hangi toplumsal işlevler bulunacaktır? Bu soru, ancak bilimsel yoldan yanıtlanabilir ve halk sözcüğü devlet sözcüğüyle binbir biçimde bileştirilerek bu sorun bir arpa boyu ilerletilmiş olmaz.”




Komünizmin ilk evresi olan sosyalizmde devlet; proletarya diktatörlüğü vardır.

Proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden sosyalizme geçişi gerçekleştirmek için geçilmesi gereken aşamadır.


Sosyalizm komünizmin içindedir, onun alt aşamasıdır.

Kapitalist toplum ile komünist toplum arasında, birinden diğerine devrim yoluyla geçiş dönemi yer alır. Buna bir siyasal geçiş dönemi tekabül eder ki, burada devlet, proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olamaz.”



Marks’ın bu anlayışı Ekim Devriminden sonra SSCB’de uygulanır

Sosyalizm devletin olmadığı bir toplumsal ekonomik sistemdir


Proletarya diktatörlüğü, kendi başına sosyalizm değildir. Proletarya diktatörlüğü kendi başına kapitalizmden sosyalizme bir nitelik sıçramayı ifade etmez.


Proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden sosyalizme geçişi gerçekleştirmek için geçilmesi gereken aşamadır.






Program ne şimdiki devleti ne de komünist toplumdaki geleceğin devletini ele almıştır.” (Marks-Engels toplu eserleri, C. 19, s. 8)






Marks’ın “komünist toplumda geleceğin devleti” diye tanımladığı devlet, proletarya diktatörlüğüdür.


Görüyoruz ki, Troçkistin “kaynağı” ile Marks’ın, Marksizm’in uzaktan yakından bir ilişkisi yoktur.

Troçkist, tek ülkede sosyalizmin zaferiyle sosyalizmin nihai zaferini bilinçli olarak birbirine karıştırtır ve SSCB’de Bolşevikler, tabii ki Stalin önderliğinde, tek ülkede sosyalizmin nihai olarak kurulduğu anlayışında olduklarını iddia eder.

Marksist-Leninist, başta Lenin ve Stalin olmak üzere Bolşevikler hiçbir yerde, hiçbir şekilde sosyalizmin tek ülkede zaferiyle, sosyalizmin nihai zaferi sorunlarını birbirine karıştırmadıklarını söyler. İşin garip tarafı, Troçki görüşünü doğrulamak için bunu birbirine karıştırmıştır. Onun bu çarpıtma mirasına tetikçileri hala sahip çıkmaktalar.

Tek ülkede sosyalizmin zaferi ile nihai zaferinin farklı konular olduğu, tek ülkede sosyalizmin nihai zaferinin sağlanamayacağı konusu üzerinde, doğrudan karşı karşıya kaldığı için en çok Stalin durmuştur.

Lenin ve Stalin; Marksizm-Leninizm ısrarla şunu söylerler: Sosyalizmin nihai zaferi tek ülkede gerçekleşemez, bu mümkün değildir.

Lenin ve Stalin; Marksizm-Leninizm ısrarla şunu söylerler: Tek ülkede sosyalizmi inşa etmek mümkündür.

Troçkist, sosyalizm bağlamındaki tartışmayı genelleştirir; doğrudan ideolojik tartışmaya; Marksist-Leninistin; Marksizm-Leninizm’in varoluş tartışmasına dönüştürür. Marksist-Leniniste tepeden bakarak, akıl verircesine şunu der: Her ne kadar Marksizm-Leninizm’e inanıyorsan da; bu öğreti temelinde bir iradeye sahip olsan da; devrim, sosyalizm, parti, ideoloji, Sovyet modern revizyonizmi, sosyal-emperyalizm vb. konularda; yani Marksist-Leninistleri ideolojik temelde birleştiren; tek iradeleştiren ne varsa bunlardan vazgeçmelisin. Ancak bunlardan vazgeçersen 21. yüzyılda devrimin ve sosyalizmin sorunlarına yol açıcı teorik yanıtlar bulabilirsin. Bu anlayışlarıyla Troçkist, Marksist-Leninisti veya Marksist-Leninist bir partiyi kendini inkara çağırmış olur. Bir Marksist-Leninist neyi savunarak kendini inkar etmeli? Tek ülkede sosyalizmi reddederek, sınıfların, paranın, meta üretiminin, devletin olmadığı bir “sosyalizmi” savunarak, Marksizm-Leninizm’i reddederek, “devrimci Marksizm” dediği Troçkşizm’i savunarak, sosyal-emperyalist SB'yi sosyalist sayarak; Lenin'in, Stalin'in adını ve katkılarını yok sayarak; Marksizm-Leninizm’i Marksizm’in bir “kolu” sayarak; dolayısıyla komünist partide tek ideoloji olur anlayışını “ideolojik şartlanma” olarak tanımlayıp bu “şartlanmayı” reddederek kendini inkar etmelidir. Böylece, her ne kadar bir zamanlar partiyi parti yapan değerleri savunmuş ve bu değerlerle irade birliğini oluşturmuş olsanız da, bugün artık bunlar aşılması gereken zihinsel kalıntılardır, şimdi, bu zihinsel kalıntılardan kurtulmak için kendimizi aşma yeteneğimizi konuşturmalıyız der Troçkist. Troçkist, Marksizm-Leninizm’i zihinsel kalıntı olarak görür ve Marksist-Leninisti Marksizm-Leninizm’e karşı “yeni” olan için mücadeleye çağırır!

Peki, “yeni” olan nedir diye Troçkiste sorarsanız vereceği cevap şudur:

1- Sınıfın, meta üretiminin, devletin olmadığı sosyalizm = “yeni”

2- Marksist-Leninistin bugüne kadar savunduğu sosyalizm anlayışı = “eski”

3- “Devrimci Marksizm” = “yeni”

4- Marks-Engels-Lenin-Stalin; Marksizm-Leninizm = “eski”

5- “İdeolojik şartlanma” = “eski”

6- Troçkist “ideolojik şartlanma” = “yeni”

7- Revizyonist, sosyal-emperyalist Sovyetler Birliği sosyalisttir = “yeni”.

8- “Tek ülkede sosyalizm” = “eski”.

Bu liste sadece bunlarla sınırlı değildir. Bu listeyle Troçkist, yüzyıla hangi “eski”leri terk ederek, tarihin çöplüğüne atarak ve hangi “yeni”leri kabul ederek girilmesi gerektiğini dikte eder.

Troçkizm demagoji demektir. Troçkist demagog, aynen bir burjuva demagog gibi, bilerek proletarya diktatörlüğü tek parti rejimidir algısını uyandırarak proletarya diktatörlüğünde tek parti hakimiyeti evrensel bir ilke mi diye sorar. Aslında proletarya diktatörlüğünde, yani sosyalizmde tek partinin olmasından rahatsızdır; bu anlayışı yanlış bulu. Proletarya diktatörlüğünün çok partili olması gerektiği anlayışındadır. Troçkist demagog, proletarya diktatörlüğünü tek parti rejimine dönüştürür ve bunun da Bolşevikler tarafından veya “Sovyet Marksizmi” tarafından sosyalizmin evrensel mutlak ilkesi katına yükseltilerek teorize edildiğini savunur.

Anlayış oldukça açık: Troçkist demagoga göre sosyalizmde sınıflar ortadan kalkacağı için partiler de yok olacatır. Ama proletarya diktatörlüğü sosyalizm olmadığı için; sosyalizme geçiş dönemi olduğu için sınıflı olacaktır ve her bir sınıf da kendi sınıfsal çıkarlarını gerçekleştirmek için siyasi olarak örgütlenecektir.

Burada şöyle düşünmemiz gerekiyor: Kapitalizmi yıkıyoruz, sosyalizmin yolunu açacak bir iktidar kuruyoruz ve bunun adına da proletarya diktatörlüğü diyoruz. Sosyalizm demek aynı zamanda mülkiyetin sınıfsal karakterini değiştirmek, toplumsal mülkiyeti hakim kılmak ve dolayısıyla özel mülkiyeti ortadan kaldırmak demektir. Peki, toplumsal mülkiyet için mücadele eden kaç sınıf var? Bir sınıf var; onun adı da işçi sınıfı. Sosyalizm için, toplumsal mülkiyet için mücadele edebilecek, özel mülkiyeti reddeden başka bir sınıf var mı? Yok. O zaman, proletarya diktatörlüğü döneminde işçi sınıfı sosyalizm için, toplumsal mülkiyet için mücadele ederken, diğer sınıflar da özel mülkiyetin yeniden, belki de demokratik bir düzen içinde hakim olması için mücadele edecekler. Toplumsal mülkiyeti hakim kılmak, sosyalizme geçmek için sınıflar arasında veya o sınıfların siyasi örgütlenmeleri olan ve iktidar için yarışan partiler arasında herhangi bir irade birliği var mı? Yok.

Lenin’in deyimiyle “hergele” Troçki, bunun cevabını vermedi, veremedi ve sonunda Sovyet iktidarını yıkmak için emperyalist burjuvaziyle işbirliği yaptı.

Bir Troçkist demagog şunu asla anlamaz: İktidar mücadelesi veren sınıflar ya mevcut üretim biçimini muhafaza etmek için veya da yıkmak için mücadele ederler. Dolayısıyla her bir temel sınıfı, sınıf yapan nesnel koşullar vardır. Marks, bunu “Sınıfların varlığı ancak üretimin gelişimindeki belirli tarihsel evrelere bağlı”dır diye açıklıyor. Bu durumda sınıfları aynılaştıran, en azından ortaklaştıran üretimin gelişimindeki belirli tarihsel evreler” var mıdır diye kendimize sormamız gerekir (J. Weydemeyer'e mektubundan, 05.03.1852). Yoktur; en azından insanlık tarihi böyle evreden şimdiye kadar geçmemiştir. Ama troçkiste göre geçecektir. İşçi sınıfı, bir veya çok sayıda partisiyle, herhalde köylülük de en azından bir veya birkaç partisiyle siyasi örgütlü güçler olarak; veya proletarya diktatörlüğünün siyasi örgütlü güçleri olarak birbirleriyle iktidar yarışı içinde toplumu (proletarya diktatörlüğü toplumunu) sosyalizme götürecekler. Yani toplumsal mülkiyetin hakim kılındığı, dolayısıyla özel mülkiyetin yok edildiği, sınırların olmadığı, devletin olmadığı, paranın olmadığı toplum! İşçi sınıfını anladık, böyle bir toplum için mücadele eder; bu onun sınıf olarak tarihsel misyonudur. Peki, işçi sınıfı dışında başka hangi sınıf özel mülkiyeti yok etmek, toplumsal mülkiyeti hakim kılmak için, yani sosyalizm için mücadele eder? Bilmiyorum. Ama Troçkist de bilmiyor, bilse açıklar diye düşünüyorum. Ama bilip de açıklamıyor olabilir. Ne de olsa Troçkist akımlar arasında kapitalizmin kendiliğinden çökeceği üzerine yaygın bir bekleyiş var. Kapitalizm çökecek, sonrasında “demokratik” bir düzen, bir geçiş düzeni kurulacak. Toplumu sosyalizme götürecek bu geçiş düzeninde tabi ki, sınıflar ve partileri de olacaktır.

Toplumu sınıfsız topluma götürebilecek tek sınıf, işçi sınıfıdır. O da bunu kendi diktatörlüğüyle götürebilir; bu diktatörlük sınıflar arası bir paylaşılmış diktatörlük değildir ve olamaz da. Kapitalizmi yıkmak için irade birliği sağlayan sınıfların, sosyalizmi kurmak için de irade birliği içinde hareket edeceğini ancak Troçkizm, Post-Marksizm veya da “21. yüzyıl sosyalizmi”nin ideolojik zeminini oluşturan “Marksizm” savunabilir.

Troçkist, SSCB’de sosyalizmin inşası üzerine tartışmada yeni, yaratıcı fikirler öne sürmeyeceği gibi Marksist-Leninistin öne süreceği yeni ve yaratıcı fikirleri görmezlikten gelir; tartışma konusu dahi etmez. Bunun nedeni açıktır; SSCB’de sosyalizm inşa edilmemiştir. Bu nedenle sosyalizmin inşasının şu veya bu sorununu tartışmaz.

O zaman geriye ne kalıyor? İlkeler. Sosyalizm üzerine Marksizm-Leninizm’in ilkeleriyle Troçkizm’in ilkeleri uzlaşmaz, hiçbir koşul altında uzlaşamaz. Nasıl uzlaşılsın ki?

Troçkist kapitalizmden komünizme geçişin aşamalarını şöyle sıralar:

Birinci aşama:

Kapitalizmden sosyalizme geçiş = Proletarya diktatörlüğü. Burada sınıflı ve devletli bir toplum söz konusudur.

İkinci aşama:

Sosyalizmden komünizme geçiş = sınıfsız, dünya çapında olacağı için sınırsız ve devletsiz toplum.

Üçüncü aşama: Komünizm = sınıfsız, dünya çapında olacağı için sınırsız ve devletsiz toplum.

Troçkist açısından proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden sosyalizme geçişi gerçekleştirmek için geçilmesi gereken aşamadır.

 

Peki, Marksist-Leninist açısından ilke nedir?

Proletarya diktatörlüğü sosyalizmin siyasi iktidar biçimidir.

Sosyalizm sınıfsız toplum değildir.

Sosyalizm devletli toplumdur.

Sosyalizmde giderek sınırlandırılan meta üretimi vardır vs.

Bu denli uzlaşmaz ilkeleri, çelişkileri uzlaştırabilir misiniz?

İnsanlık, bu denli uzlaşmaz çelişkileri uzlaştırabilen bir dahiyi henüz çıkartamadı. Bunu, “yüz çiçek açsın, bin fikir yarışsın” anlayışıyla Mao da beceremedi. Hele hele Marksizm’i “mezhep”lerine ayıran, ortaya binbir türlü “Marksizm” çıkartan ve sonrasında da bunları birleştirmeye; uzlaştırmaya çalışan Post-Marksizm hiç beceremez.

Troçkist, Marksist-Leninistin sosyalizm ve SSCB’de sosyalizmin inşası anlayışını bir ihanet olarak görür. Marks’a, Engels’e, Lenin’e bir ihanet olarak değil, Troçki’ye bir ihanet olarak görür. Ona göre Marksizm-Leninizm (Lenin, Stalin, Bolşevikler) Marks’ın sosyalizm öğretisini çarpıtmıştır, Lenin’den sonra Stalin bu çarpıtmayı teorik ve pratik olarak derinleştirmiştir. Bu nedenle Stalin, ihanetin doruk noktasıdır.

Troçkist bu söyleminden vazgeçmeyeceğine göre Marksist-Leninist onunla sosyalizm üzerine neyi tartışabilir?

Meselenin farkında olmayanlar Troçkist ile Marksist-Leninistin sosyalizm üzerine tartışmasını komünistler arasında bir tartışma olarak görebilir. Ancak, bu tartışma yeni değildir; sonuçlanmış bir tartışmadır. Bu tartışma sonuçlandığında komünistler arasında fikir ayrılıkları üzerine tartışma olmaktan çoktan çıkmıştı. Bu nedenle bir Troçkist ile bir Marksist-Leninist arasındaki örneğin sosyalizm üzerine tartışma, komünistler arasında yeni fikirler, yeni hakkında fikir ayrılıkları üzerine bir tartışma değildir ve asla olamaz; bu, yapılmış, Troçki’nin Batı burjuvazisine teslimiyetiyle sonuçlanmış bir tartışmanın yeniden tartışılmasıdır. Adeta “tıpkı basım”; 1920'li, '30'lu yıllardaki tartışmanın “tıpkı basımı”!

Troçkist, Marksist-Leninist ile tartışmasında yeni bir şey söylemeksizin, Lenin’in deyimiyle “hergele” Troçki’nin bilinen karşıdevrimci kavram ve açıklamalarıyla Marksizm-Leninizm’i, SSCB'de sosyalizmin inşasını “lime lime” etmeyi esas amacı olarak görür ve bu amacına ulaşmak için tavizsiz mücadele eder.

Dehşet verici olan, evet korkunç olan, bu Troçkist düşünceleri savunmak değildir. Dehşet verici olan, evet korkunç olan, Marksist-Leninist ile Troçkistin bu düşüncelerin yeşerdiği bir ortamda tartışıyor olmasıdır. İdeolojiyi, teoriyi, eğitimi hafife almanın, sözel olarak kabul etmenin, ama pratikte uygulanmasını önemsememenin sonucu Marksist-Leninist ile Troçkistin sosyalizm üzerine tartışmasından başka bir şey olamazdı.

Troçkist, demokrasi, tartışma özgürlüğü adı altında Marksist-Leninisti, Marksist-Leninist yapan, onu var eden temel, vazgeçilemez ilkeleri tartışır. Troçkistin derdi Marksizm-Leninizm’e karşı mücadeledir ve bu mücadeleyi Troçki’nin perspektifi doğrultusunda sürdürür (Sosyalizm bağlamında Troçki’nin anlayışını yukarıda ele aldık.) Troçkist, bir konu üzerine tartışmayı genel bir tartışmaya; Marksizm-Leninizm’e karşı mücadeleye çevirir. Marksizm-Leninizm’in ilkelerini; Marksizm-Leninizm’i, Marksizm-Leninizm yapan değerleri çarpıtmayı, Marksizm-Leninizm’e karşı kullanmayı amaçlar. Bu durum, ideolojik birliğin ne denli zedelendiğini, evet, sahipsiz kaldığını ve bunun sonucu olarak da Troçkizm ve Post-Marksizm türünden düşüncelerin boy verdiğini gösterir. Yoksa bu zemin, Marksist-Leninist ile Troçkistin tartışma zemini kendiliğinden oluşmaz.

Marksist-Leninist ile Troçkistin tartışması, ideolojik birliğin zayıfladığını, tasfiye ile karşı karşıya kaldığını gösterir. Peki, bu tasfiye gerçekleşirse geriye ne kalır? Marksist-Leninist ile Troçkistin tartışmasında Marksist-Leninist yenilirse geriye iki yol kalır: Ya Troçkist olunur veya da ideolojisizleşmiş, tek ideolojiden, ideolojik şartlanmadan arındırılmış; çok sayıda ideolojik akımları bağrında barındıran radikal demokratik, Post-Marksist hayal dünyasına geçilir. Bu her iki anlayış da; hem Troçkizm hem de demokratik radikalizm veya Post-Marksizm, ideolojik olarak Marksizm-Leninizm’in yeminli düşmanlarıdır; her ikisinin de varlık nedeni Marksizm-Leninizm’e karşı mücadeledir; bunlar zaten Marksizm-Leninizm’e karşı mücadele içinde şekillenmişlerdir. Bunların “suyun kaynağı” dedikleri, kendilerine göre ürettikleri ve Marks'tan başka her şeye benzeyen bir “Marks”tır. Gerek gördüklerinde bir de Engels üretirler. Ama onların asla Marks’ları, Engels’leri, Lenin'leri, Stalin'leri, sosyalizmi inşa eden SSCB'leri, Bolşevik Parti'leri olmamıştır, olamaz da.

Troçkist, Marksist-Leninist ile tekil bir sorun üzerine tartışmasını o tekil sorun (burada sosyalizm) ile sınırlandırmaz, sınırlandıramaz, bu eşyanın doğasına aykırıdır. Dolayısıyla tartışma, birbirine tamamen zıt; birbirini sınıf düşmanı olarak gören iki ideolojik anlayışın ilkeler seviyesinde tartışılmasına dönüşür. Troçkist, Marksist-Leniniste “ben başkayım sen başkasın, ortaklaştıracağımız, yola beraber devam etmemizi sağlayan hiçbir şeyimiz yoktur” der. Yola ortaklaştırılmış düşüncelerle; ortaklaştırılmış devrim ve sosyalizm anlayışıyla beraber devam ederiz diyecek bir aklıevvel “Marksist-Leninist” var mıdır, bunu bilemem. Ancak Marksizm-Leninizm’le Troçkizm arasındaki tartışma tecrübesi, 1920’lerden bu yana tartışma, bunun olamayacağını gösteriyor.

Bu tartışmada Troçkist, 20. yüzyılın Marksizm’i olan Marksizm-Leninizm’i tartışma konusu yapar. Böyle bir tartışmayı kabullenmek, Marksist-Leninistin “Troçkist yoldaş” “haydi gelin beni var eden değerleri tartışalım” demesi anlamına gelir. Bu, başlı başına ideolojik bir zaaftır.

Şunu unutmamak gerekir: Nasıl ki, bir Troçkist ideolojik şartlanmış ise, bir Marksist-Leninist de ideolojik şartlanmıştır. Marksist-Leninistin bilincinde ideolojilerin barışıklığına, yan yana, iç içe birlikteliğine yer yoktur. Bu nedenle Troçkist, Marksist-Leninist ile tartışmasında Marksist-Leniniste ‘ben Marksizm-Leninizm’i tanımıyorum, bundan vazgeçmelisin ve benim gibi Troçkist olmalısın’ der. Yani Marksist-Leniniste kendi ilkelerini, kendi ideolojik şartlanmasını dayatır.

Ancak, Troçkizm’in tarih boyunca işçi sınıfına, Marksizm-Leninizm’e, SSCB'ye, sosyalizmin inşasına duyduğu ve her fırsatta uygulamaya çalıştığı düşmanlığın, Amu Derya'nın asi sularına atılacağını Troçkist unutmamalıdır. Ve bir Marksist-Leninist ise Troçkist ile ideolojik kardeşleşileceğini ancak ve ancak Marks, Engels, Lenin ve Stalin öğretisinin ideolojik, siyasi, örgütsel, teorik ifadesi olan Marksizm-Leninizm’den vazgeçtiği zaman düşünebilir. Bunu düşünüyorsa o artık Marksist-Leninist değildir.

Sonuç:

Troçkist “Hiç kimse beni ilkelerimden vazgeçirtemez” diyor.

Marksist-Leninist ise “Bütün cihan üstüme gelse ilkelerimden vazgeçmem” diyor.

Enerjisinin uzlaşmaya harcayanın devrim yapacak enerjisi kalmaz!

Lenin de şunu söylüyor:

Kaynaşmış bir grup halinde, sarp ve zorlu bir yolda, birbirimizin ellerine sıkı sıkıya sarılmış olarak ilerliyoruz. Düşman tarafından her yandan sarılmış durumdayız ve bunların ateşi altında hemen hemen hiç durmadan ilerlemek zorundayız. Özgürce benimsediğimiz bir kararla, düşmanla savaşmak amacıyla, daha başında kendimizi tek başına bir grup olarak ayırdığımız için ve uzlaşma yolu yerine mücadele yolunu seçmiş olduğumuz için, bizi suçlayan kimselerin bulunduğu yakınımızdaki bataklığa çekilmemek amacıyla birleşmiş bulunuyoruz. Ve şimdi aramızdan bazıları şöyle bağırmaya başlıyorlar: Gelin bataklığa gidelim! Ve onlara bunu yapmamalarını gerektiğini söylediğimiz zaman da, karşılıkları şu oluyor: Ne geri insanlarsınız! Sizi daha iyi bir yola çağırma özgürlüğünü bize tanımamaktan utanmıyor musunuz? Evet beyler! Yalnızca bizi çağırmakta değil, istediğiniz yere, hatta bataklığa bile gitmekte özgürsünüz. Aslında bize göre sizin gerçek yeriniz bataklıktır, oraya ulaşmanız için size her türlü yardımı yapmaya da hazırız. Yeter ki ellerimizi bırakın, yakamıza yapışmayın ve o büyük özgürlük sözcüğünü kirletmeyin, çünkü biz de dilediğimiz yere gitmekte "özgürüz", yalnızca bataklığa karşı değil, yüzlerini bataklığa doğru çevirenlere karşı da savaşmakta özgürüz.!” (Lenin; “Ne Yapmalı?”, “Eleştiri Özgürlüğü' Ne Demek”, C. 5, s. 364/365).

Devam edecek

Post-Marksizm, Marksizm-Leninizm ve Sosyalizm