deneme

23 Şubat 2007 Cuma

AFGANİSTAN DİRENİŞİ BÜYÜYOR


 
Afganistan’da 18., 19. ve 20. Yüzyılın „büyük oyunu“ 21. yüzyılın başında da tekrarlanıyor. Ülkenin stratejik konumundan ve dolayısıyla jeopolitik öneminden dolayı Afgan halkı sürekli „büyük oyuncu”lara karşı ülkenin bağımsızlığı için sürekli mücadele etmek zorunda kalmıştır. Rusya-İngiltere arasındaki rekabette işgal edilen ülke Afganistan olmuştur. 20. yüzyılın son çeyreğinde Amerikan emperyalizmine karşı rekabetin bir sonucu olarak Sovyet sosyal emperyalizmi Afganistan’ı işgal etmişti. Mücadele sonucunda Afgan halı, Sovyet işgalcilerini ülkeden kovdu. 21. yüzyılın başında ise, dünya hakimiyeti kurmak isteyen Amerikan emperyalizmi bu amacına ulaşmak için stratejik öneminden dolayı Afganistan’ı müttefikleriyle birlikte işgal etti. 300 seneden bu yana Afgan halkı uzun yıllar süren mücadeleler sonucunda işgalci güçleri ülkeden kovmayı başarmıştır. Bu sefer de başaracaktır.

11 Eylül saldırısını bahane ederek Afganistan’ı işgal eden ve böylece dünya hakimiyeti stratejisini uygulamaya koyan Amerikan emperyalizmi, Afganistan’da kendi yetiştirmesi olan Taliban rejimini devirdi. Taliban rejiminin güçleri işgalcilere karşı mücadele içinde yeniden örgütlendi. Önceleri vur-kaç eylemleri düzenleyen direnişçiler bugün hiç de küçük olmayan yerleşim birimlerinde yönetimi ele geçirecek derecede güçlendiler. Öyle ki, direnişçi güçler helikopter düşürebiliyorlar, binlerce direnişçiden oluşan formasyonlarla karşı saldırıya geçebiliyorlar. İşgalden beş sene sonra emperyalist koalisyon, ülkenin en azından güneyinde ve güneydoğusunda savaşı kaybetmiş durumda. İşgalci güçler artık Kabul’de ve ülkenin kuzeyinde de rahat hareket edemiyorlar. Irak direnişinin gölgesinde kaldığı için pek bilinmeyen veya duyulmayan gerçek şudur ki, köylerini savunan, işgalcilere karşı mücadele eden binlerce Afganistanlı NATO askerleri tarafından katledilmekteler. Mevcut gücüyle ve yapılanmasıyla direnişle baş edemeyeceğini anlayan Amerikan emperyalizmi, koalisyon güçlerinden (NATO’dan) daha fazla asker göndermelerini ve sıcak savaşın sürdüğü güneyde ve güneydoğuda da görev almalarını talep etmek zorunda kalmıştır.

Afganistan direnişi, NATO içinde önemli bir sorun olmaya başlamıştır. Varşova Paktı’nın dağılmasından sonra, Soğuk Savaş döneminin askeri bir örgütlenmesi olan NATO’nun asıl görevinin ötesine geçerek dünya çapında faaliyet sürdürmesi için Afganistan’da aldığı görev, üye ülkeler arasında derin çelişkilerin çıkmasına neden olmuştur. Çıkarlarını Hindikuş’ta savunma gereğini duyan Alman emperyalizmi, hem bu nedenden dolayı hem de Amerikan emperyalizminin baskıları karşısında Afganistan’daki askeri varlığını güçlendirme kararı alırken, çoğu NATO üyesi ülke, ülkenin güneyine ve güneydoğusuna asker göndermeye yanaşmamıştır. Bunun ötesinde Afganistan işgalinin yenilgiye doğru gittiği değerlendirmesi yapan Kanada, güçlerini geri çekilmeyi düşünecek duruma gelmiştir.

Beş yıllık işgal ve buna karşı mücadeleden sonra Afganistan’da direniş yeni bir sürece girmektedir. Bu süreç, direnişi bütün ülke sathına yayma ve küçük gruplarla saldırı yerine büyük formasyonlarla saldırma ve kurtarılmış bölgeler oluşturma aşamasıdır. Direniş, bölgesel olmaktan çıkmakta, ulusal çapta sürdürülen bir ayaklanma aşamasına girmektedir. Bu, işgalci güçlere karşı sürdürülen bir ulusal kurtuluş mücadelesidir. Direnişçilerin Pakistan’dan gelerek eylemler düzenledikleri ve sonra geri döndükleri de gerçeği yansıtmamaktadır. Gerçek olan, artık direnişçi güçlerin ezici çoğunluğunun ülkede konuşlanacak ve mücadele edecek derecede güçlenmiş olmalarıdır.

Aynen Irak’ta olduğu gibi Afganistan’da da direniş uluslararası çapta antiemperyalist mücadelenin bir bileşenidir. Direniş önderliğinin ideolojik yapısı yanıltıcı olmamalıdır. 1919’da Afgan Emiri’nin İngiliz emperyalizmine karşı mücadelesi ile bugünkü direnişçilerin emperyalist işgale karşı mücadelesi arasında zamandan öte pek bir fark yoktur.
“Afgan Emiri’nin Afganistan’ın bağımsızlığı için mücadelesi, Emir’in ve yandaşlarının kraliyetçi niteliğine karşın, nesnel olarak devrimci bir mücadele(ydi)dir. Çünkü bu mücadele emperyalizmi zayıflatıyor(du), parçalıyor(du), baltalıyor(du)”. Bugün de Afganlı direnişçilerin mücadelesi, onların ideolojik niteliğine karşın nesnel olarak emperyalizme, başta da Amerikan emperyalizmine darbeler vuruyor, dünya çapında emperyalist tahakkümü zayıflatıyor, dünyayı çıkarları temelinde yeniden paylaşmak isteyen emperyalist güçlere bu işin kolay olmayacağını, her onurlu halkın ulusal bağımsızlık için direneceğini gösteriyor.